Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Çalışan Kadın, Erkek Kardeşle Eşit Miras Alabilir mi? Kadın Dövülmesi Caiz mi?

E Çevrimdışı

eneseyhan

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu aleykum

Arkadaşlar aklıma takılan bir kaç soru var. Kuran-ı Kerim hükümleri kıyamet gününe kadar geçerlidir. Sorularımda bu yönde olucak. ilk sorum mirasla alakalı, tabiki sosyal hayat peygamberimizin ve Kuran-ı Kerimin indirildiği yüzyıllardan çok farklılaştı ve Kuran da mirasla alakalı belli oranlarda erkeklere kadınlardan daha fazla miras veriliceği ibaresi vardır ama günümüzde malesef bu durum böyle olmuyor. Bizim ailedede böyle bir durum yaşandı 5 kardeşiz ve 5 kardeşede eşit şekilde mirası dağıttık(3 erkek 2 kız kardeşiz) sizce yanlışmı yapıyoruz. Hiç birimiz evlenirken herhangi bir mirasta almadık bu konudada evlenenlere para(ismini hatırlayamadım şimdi) verildiğini biliyorum. Takıldığım şeyde bu günümüzde kadın da erkek gibi aynı sürede aynı ücretlere calısıyor yani sosyal hayatta kadınların role erkekler kadar eşit durumda bizim ailedede hep bu dum vardı herkes calısırdı ve evlendikten sonrada beyleriyle,hanımlarıyla birlikte çalşıyorlar.
2. sorum ise nisa suresi 34. ayette kadınların iteatsizliklerinde onları uyarın, yataklarında yanlız bırakın ve dövün (hafifçe) buyurmaktadır. Burada dövme ibaresini açıklarsanız sevinirim.çünkü günümüzde gerçektende doğru olmayan bir davranış. Kuran-ı Kerimde son kitap ve islam son din olduğu için kıyamet gününe kadar bütün hükümleri geçerli olucağınıda biliyorum bu yüzden bu soruları soruyorum. Teşekkürler
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
eneseyhan;281986' Alıntı:
Esselamu aleykum

Arkadaşlar aklıma takılan bir kaç soru var. Kuran-ı Kerim hükümleri kıyamet gününe kadar geçerlidir. Sorularımda bu yönde olucak.

1- ilk sorum mirasla alakalı, tabiki sosyal hayat peygamberimizin ve Kuran-ı Kerimin indirildiği yüzyıllardan çok farklılaştı ve Kuran da mirasla alakalı belli oranlarda erkeklere kadınlardan daha fazla miras veriliceği ibaresi vardır ama günümüzde malesef bu durum böyle olmuyor. Bizim ailedede böyle bir durum yaşandı 5 kardeşiz ve 5 kardeşede eşit şekilde mirası dağıttık(3 erkek 2 kız kardeşiz) sizce yanlışmı yapıyoruz.
Hiç birimiz evlenirken herhangi bir mirasta almadık bu konudada evlenenlere para(ismini hatırlayamadım şimdi) verildiğini biliyorum.
Takıldığım şeyde bu günümüzde kadın da erkek gibi aynı sürede aynı ücretlere calısıyor yani sosyal hayatta kadınların role erkekler kadar eşit durumda bizim ailede de hep bu dum vardı herkes calısırdı ve evlendikten sonrada beyleriyle,hanımlarıyla birlikte çalışıyorlar.
2- sorum ise nisa suresi 34. ayette kadınların iteatsizliklerinde onları uyarın, yataklarında yanlız bırakın ve dövün (hafifçe) buyurmaktadır. Burada dövme ibaresini açıklarsanız sevinirim.çünkü günümüzde gerçektende doğru olmayan bir davranış. Kuran-ı Kerimde son kitap ve islam son din olduğu için kıyamet gününe kadar bütün hükümleri geçerli olucağınıda biliyorum bu yüzden bu soruları soruyorum. Teşekkürler

Aleykum selam we rahmetullah;

C 1- “Allah ve Rasûlu, herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Rasûlune karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. (Ahzab 36)

Muslumanların kapitalist kufur diyarlarında ikâmetlerinden dolayı, şeriatın koyduğu nasslar ibtal olmaz. Çünkü Miras ile ilgili ayet Dar'ul harb, Dar'ul İslam olması ya da erkeğin çalışmıyor, kadının çalışıp para kazanmış olması miras taksimatını değiştiremez. İslam'da evin nafakasının temininden erkek mesuldur. Kadının böyle bir yükümlüğü yoktur.

Sizlerin (3 erkek, 2 kız) eşit olarak mirası beş eşit parçaya bölmeniz, Allah'ın (c.c.) hükmüne teslim olmayıp hevânıza uymanız (Furkan 43) demektir! Bu câiz değildir.

"Allah size çocuklarınızın miras taksimi hususunda, erkeklerin paylarının, kızların iki katı olmasını emretmektedir. Eğer bütün çocuklar kız olub ve ikiden fazla iseler, bunların payı, ölenin bıraktığı malın üçte ikisidir. Eğer mirasçı olarak bir tek kız ise, mirasın yarısı onundur." (Nisa 11)

Allah'ın kimini kimine üstün kılmış olması ve onların mallarından infak etmeleri sebebiyle erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar; itaatli olan ve Allah'ın kendilerini korumasına karşılık, kendileri de gizliyi koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, kendilerini yataklarında yalnız bırakın, (yine uslanmazlarsa) dövün, sizi itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah; Aliyy ve Kebir olandır. (Nisa suresi: 34)

Yapılması gereken, tüm mirasın 8 eşit parçaya bölünüp, kızlara 1, erkeklere 2 pay verilmesidir. Miras taksimi budur. Eğer veliniz, miras bırakmadan (ölmeden) önce sağlığında iken (miras düşen/varis) çocuklarından dilediğine kız-erkek / çalışan-çalışmayan ayrım yaparak malından hediye verebilir. Eğer böyle bir taksimat yapılmamışsa, vefatından sonra tüm müslümanlar için taksimat Kitabullah'la sabittir.


C 2-
الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاء بِمَا فَضَّلَ اللّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنفَقُواْ مِنْ أَمْوَالِهِمْ فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِّلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللّهُ وَاللاَّتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلاَ تَبْغُواْ عَلَيْهِنَّ سَبِيلاً إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا
Allah'ın kimini kimine üstün kılmış olması ve onların mallarından infak etmeleri sebebiyle erkekler, kadınlar üzerine hakimdirler. İyi kadınlar; itaatli olan ve Allah'ın kendilerini korumasına karşılık, kendileri de gizliyi koruyanlardır. Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, kendilerini yataklarında yalnız bırakın, (yine uslanmazlarsa) dövün, sizi itaat ederlerse aleyhlerinde bir yol aramayın. Muhakkak ki Allah; Aliyy ve Kebir olandır. (Nisa suresi: 34)

Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi: “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘...Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Çünkü sizler onları Allah’ın emanı ile aldınız ve ferclerini Allah’ın kelimesiyle helal kıldınız. Sizin onlar üzerindeki hakkınız, hoşlanmadığınız kimselere döşeklerinizi çiğnetmemeleridir. Eğer bunu yaparlarsa onları hafifçe dövün. Onların sizin üzerinizdeki hakları da maruf yönüyle yedirilmeleri ve giyindirilmeleridir... buyurdu.
(Muslim: 1218/147; Ebu Davud: 1905; Nesei: 2711; İbni Mace: 3074)


Erkeklerin kadınlar üzerinde kavvâm olması, yaygın olarak anlaşıldığı gibi ontolojik, fazîlet vb. alanlarda mutlak üstünlüklerden kaynaklanan bir yöneticilik değildir. Âilenin korunup gözetilmesinde, temsil edilmesinde ve işleyişinde sahib oldukları sorumluluğun daha fazla olmasından kaynaklanan bir görev ve yetkidir.

Âyette "erkeklerin kendi mallarından harcaması dolayısıyla..." şeklinde bir ifâde bulunması, verilen hükmün illetini anlamak açısından önemlidir. Âyetin evlilik hayatı ve âile düzeni ile ilgili olduğu açıktır. Allah Teâlâ, tüm düzenlemelerde fıtrî kabiliyetler ölçüsünde sorumluluk yüklediği ve yetkilendirdiği gibi, burada da erkeği daha fazla sorumlu tutmuştur. Bu sorumlulukta ve âileyi idâre etme ve yönetmede erkek bir önceliğe sahibdir.

Erkeklerin maddî ve mânevî durumları ile ve özellikle ekonomik rolleri, onların âile reisi -sorumlu yönetici- olmalarını tabiî kılmıştır. Aile küçük bir toplumdur; toplum düzenle yaşar. Düzen ise, bir reisi, bir idâreciyi zarûri kılar. İslâm'da devlet başkanından âile reisine kadar her idâreci, İlâhî tâlimata göre hareket etmek, İslâmî kurallara göre ve istişâreye uyarak yönetmek mecbûriyetindedir. Şu halde onlara itaat, bu tâlimata itaat demektir. İdâre eden veya edilen kimse bu tâlimatın dışına çıkar, meşrû kurallara itaatsizlik ederse yaptırım uygulanır. Burada bahis konusu olan, zevcenin itaatsizliğidir. Çare olarak önce öğüt vermek, sonra yatak boykotu ve daha sonra da dövme tavsiye edilmiştir. Kur'an'ı bize tebliğ eden Peygamber (s.a.v.) hiçbir zaman kadın dövmediği gibi "kadını eşek döver gibi dövüp de günün sonunda onu koynunuza alıp yatmanız olacak şey midir?" buyurarak ummetini uyarmıştır.
Ayrıca bu yaptırım kullanıldığı takdirde, kadının canını yakmayacak ve vücudunda iz bırakmayacak şekilde misvak, kurşun kalem gibi bir cisimle vurmak -ki, acı vermekten çok, psikolojik ceza unsuru olarak- uygulamak gerektiğini de ifade buyurmuştur.
Şu halde bu dövme yaptırımı, ahlâksız bazı kadınlar için en son çare olarak başvurulacak zarûrî bir yol olup, kayıtlara ve şartlara bağlıdır.

Kadını dövme meselesi, bugüne kadar ve günümüzde de İslâm düşmanlarının, özellikle feministlerin kullandığı önemli noktalardan biri olduğu gibi, bazı müslümanların da şartları gözetmeden mutlak biçimde meşrûlaştırdığı bir konu olmuştur. Konuyla ilgili Nisâ sûresi 34. âyette, öncelikle sâliha kadınların "
görünmeyeni koruyanlar" olarak tanımlanması ve devamında da dövme olayından bahsedilmesi, bir nâmussuzluk olayını çağrıştırmaktadır. Ancak metinde "nuşûz" kelimesinin geçmesi, olayın sadece nâmussuzluk ile sınırlandırılamayacağını göstermektedir. Kelime olarak isyan, başkaldırı, geçimsizlik hali anlamlarına gelen “nuşûz” ile âile içinde sürekli problem çıkarma, dik kafalılık, huysuzluk, geçimsizlik gösteren, yani olgun bir kişiliğe ulaşamamış kadınlar anlaşılmaktadır. Bu âyet, sürekli bu fiilleri yapma eğilimini taşıyan kadınların terbiye metodunu göstermektedir.


Âyette bu suçla ilgili "nuşûz" kelimesi kullanılıyor. Bazıları bu kelimeye "huysuzluk, geçimsizlik, dikbaşlılık" anlamı vermiştir. Aslında nuşûz, bu anlamlardan daha büyük bir suçtur.
Râgıb el-İsfahanî şöyle der: "Nuşûz; kadının kocasına kin tutması ve ona saygıdan uzaklaşıb başkasına göz koymasıdır."
Âsım Efendi, el-Kamusu'l-Muhît tercümesinde şu açıklamayı verir: "Nuşûz; hâtun, zevcine buğz ve adâvet idup isyan ile muâmele eylemek mânâsınadır."
Yani "nuşûz; hanımın, kocasına düşmanlık ve kinle isyan etmesidir."
Bu lugatçıların açıklamalarına göre nuşûz; düşmanlık, başkasına göz koyma, kin tutma, sadâkatsizlik sonucu kocaya karşı bir isyanın başlatılmasıdır. Kısacası, bir iffetsizlik ve sadâkatsizlik sözkonusudur.


Nuşûz hali gösteren kadınların âile huzurunun yeniden elde edilmesi konusunda âyet bir metod göstermektedir. Bu metodda erkek, kadının işlediği fiile göre tavır takınmalıdır. Anca yine de kadının davranışlarında bir düzelme değil de; aksine bir bozulma görülürse, bu bozulmaya karşılık erkeğin tedrîcen daha sert tedbirler olarak en son dövme olayına başvurması, âilenin kurtarılması açısından son bir çâre olabilir. Âile huzurunu tek taraflı bozan kadın, dövülme gibi onur kırıcı bir olayla karşılaştığında âile saâdetini kurtarma konusunda daha sıhhatli düşünebilir. Bu durum tıpkı bir doktorun, bayılıp kendinden geçmiş bir hastayı uyarmak için doktorun hastanın yüzüne tokat atması gibidir.

 
Üst Ana Sayfa Alt