Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Belam Ne Demek?

Ç Çevrimdışı

çöl yağmuru

Üye
İslam-TR Üyesi
ya belam belam deyip duruyosunuz.bu günde gördüm biri başka belamlardan bahsetmiş.orada soracaktım ama konu kapanmış. belam nedemek biri söylesin Allah rızası için...
 
C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bel’am:

"İsrailoğulları zamanında yaşamış ve sonradan irtidat etmiş, Allah’ın gizli olan İsmi Azamını bilen Allah’a ibadet eden alim olan bir kişidir.

Allah (c.c) Kur’an’ı Kerim’inde, verdiği ilimle amel etmeyen, bunu dünyalık basit menfaatlere değişen, şeytana uyup azgınlardan olan ve böylelikle Allah’ın gazabını hak eden din adamları için üzerinde ibretle düşünülmesi gereken bir misal veriyor.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Onlara şu adamın halini anlat. Biz ona ayetlerimizi vermiştik. O, onlardan sıyrılıp çıktı. Şeytan onu peşine taktı. Nihayet azgınlardan oldu. Eğer dileseydik onu bu ayetlerimizle yüceltirdik. Fakat o, ebedi kalacakmış gibi dünyaya sarıldı ve arzularına uydu. Onun hali şu köpeğin durumuna benzer ki; üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur, kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. Ayetlerimizi yalanlayan kavmin sıfatı işte budur. Ey Muhammed! Bu kıssayı anlat belki düşünürler. Ayetlerimizi yalanlayan, böylece kendi nefislerine zulmetmiş kavmin sıfatı ne kadar çirkindir.” (A’raf: 175-177)

İbn-i Abbas’dan rivayetle Ali b. Ebu Talha der ki:

“Musa ve yanındakiler zorbaların bulunduğu yere indiklerinde, Bel’am’ın amca oğulları ve kavmi Bel’am’a gelerek: “Muhakkak ki Musa sert bir adamdır. Yanında kalabalık bir ordu var. Eğer o (Musa) bize galip gelirse mahvoluruz. Allah’a dua et de, Musa ve yanındakileri bizden geri çevirsin” dediler.

Alim Bel’am:

“Eğer ben Musa ve yanındakileri geri çevirmesi için Allah’a dua edersem, dünyam ve ahiretim mahvolur, gider” dedi.

Onlar bu isteklerinde devam edince o da Musa ve yanındakilere beddua etti ve Allah da ona verdiklerini çekip aldı.”

İşte Allah (c.c)’nün: “Biz ayetlerimizi vermiştik. O onlardan sıyrılıp çıktı. Şeytan onu peşine taktı. Nihayet azgınlardan oldu.” ayetinin manası budur.

Bel’am, dünyevî çıkar ve hesaplar için Allah’ın dinini tahrif eden bir ilim ve din adamıdır. Küfür sistemlerine ve kâfir yöneticilere yaranmak maksadıyla Allah’ın hükümlerini çiğneyen ve asıl gayesinden saptıran kimseleri temsil etmektedir.

İnsanları Allah (c.c.) adını kullanarak aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için Tevhid akîdesini tahrip eden Bel’am’ın etkisi korkunçtur. İslâm topraklarında; kâfirlerin istilâsını hazırlayan güç, Bel’am’dır.

Allah (c.c.)’ın indirdiği hükümlere karşı ayaklanan ve İslâm’a küfreden yönetimlerle yani Tağûtî güçlerle din adına uzlaşan ve insanları da Allah (c.c.) adını kullanarak aldatan, Kur’ân’daki ifâdeyle “köpek sıfatlı” kimselerin ortak ismi Bel’am’dır. Bu köpek sıfatlı kimseler de; Allah (c.c.)’ın indirdiği hükümlerin bir kısmını kabul, bir kısmını zamanın değişmesi gerekçesiyle sükûtla geçiştirirler. Günümüzde, başta resmî ideolojiyi kabul eden ve İslâm’ı o ideolojiye hizmetçi kılmaya çalışan müesseseler olmak üzere, çok sayıda Bel’am’ın benzerleri vardır. Bunlar “çok dindar” görünmekle birlikte, Tağut’a itikad ve iman etme noktasında titizdirler. “Ulü’l-Emr”i İslâm’a karşı ayaklanan güçlere izâfe ederek, mü’minleri yanıltırlar. İşte bunlar çağdaş Bel’am’lardır.

Ülkelerinde daha önce İslam kanunları hakimken daha sonra küfür kanunları hakim olunca, kafirlere yardım eden, onlardan korkarak veya kendi rızalarıyla onlara itaat eden, onların isteklerine uyarak Allah’ın hükümlerinin bir kısmını gizleyen veya değiştiren, halka kafir olduğu halde, devlet başkanlarının müslüman olduğunu ve onlara itaat edilmesinin gerektiğini telkin ve vaaz eden, gerçek müslümanları kötüleyip onları halka sapıklar olarak tanıtanlar, insanlara İslami gerçekleri anlatmak yerine kafirlerin anlatılmasını istedikleri şeyleri anlatan din adamları ve alimler de çağımızın bel’amlarıdır.

Artık tağutun tornasından seri imalatla bel'amlar üretilmeye başlanmıştır. Bu bel'amlar kendilerini imal edenlere bağlı kalarak islamın aslını değiştirmiş küfrün aslını yerleştirmiş ve hakkı batılla değiştirmişlerdir. Bel'amların yönlendirdiği halk kitleleri artık, ya müşrik ya kafir yada münafık olarak yetişmiştir. Allah’ın hidayet ettikleri dışındakilerin kalbi adeta kapalı sandığa dönmüştür. Ne içine bir şey koyabilirsin nede içinden bir şey alabilirsin.

İşte tevhid alimleri kendi dönemlerinin fitnesi ne ise bütün enerjisini vaktini bu fitneyi ortadan kaldırmak için kullanmışlardır. Zaten bunu yapmayan, yani zamanının küfrünü ve şirkini ve fitnesini yani tevhidi anlatmayan tevhid alimi olamaz. Olsa olsa tağut alimi olur.

İslam tarihine göz atıldığında fitnelerin zuhuru ve tevhid alimlerinin bunlarla mücadelesi takdire şayandır. Hazreti Ebu Bekir döneminde zekat vermeyenlerin fitnesi ve ashabın bunlara karşı tutumu. Hz Ali döneminde rafizi fitnesi ve Hz Ali'nin onları hendekler kazdırıp ibreti alem olsun diye yakması. Selahaddin Eyyubi döneminde fatimi fitnesi, Batınilerin Mısır’ı istilası fatimilerin içindeki tevhid alimleri ve dışındaki tevhid alimlerinin onlara karşı tutumu. Hatta alimler, namazı tanımadıklarının arkasında kılmamasını çoğunluğun batini olduğunu askerlere tebliğ etmiştir. Ve Selahattin Eyyubinin Mısır’ı fethiyle fitne ortadan kalkmıştır.

Veyine Ahmet bin Hanbel döneminde Kur'an mahluktur fitnesi ve Ahmed bin Hanbele işkence edilmesi ve onlarla olan mücadelesi. İbni Teymiye döneminde Moğol fitnesi vahdeti vucud fitnesi ve onlarla olan mücadelesi. Mustafa Sabri ve Seyyid Kutup dönemlerinde yakın tarih olmasına rağmen teşri ve sulta fitnesi. Ve yine günümüzde devam eden teşri fitnesi. Tağut alimlerinin bunu meşrulaştırma çalışmaları.

Tağut ve yandaşları şayet tevhid alimlerinden haberdar iseler onlara aslı olmayan iftira ve karalama kampanyası başlatır cahil halkın gözünde itibarlarını düşürürler. Her türlü basın ve yayın aracını kullanarak halkın bunlara kanmamasını tağut alimlerine itibar etmesini halka sürekli telkin ederler.
Çünkü bu kafirler biliyorlar ki tevhid alimi olan bir kimse hiçbir zaman küfre ve haram olan bir amele yada söze ve harekete cevaz vermez. Verirse İslamdan çıkacağını bel'am olacağını çok iyi bilirler.

Oysa tağut alimlerini; ya podyumlarda dansözlerle plaket aldığını görürsün, ya baldırı çıplak şarkıcı ve türkücülerle türkü söyleyip onlara istediği fetvayı verdiğini, yada İslamı tamamen Hıristiyanlaştırdıklarını görürsün. Tağut alimleri küfre rıza küfürdür harama rıza haramdır kaidesini bilmelerine rağmen. Bunların küfür ve haramlarına ortak olurlar ve hala kendilerini Müslüman sanırlar. Cahil halkta şayet bunları izlemek yada dinlemek caiz değilse hocalar bu tür programlara katılmaz inancı hakimdir. İşte tağut ve yandaşları haramı ve küfrü meşrulaştırmak, halkın ölgün dinini dahada bozmak İslamı her türlü görüşe saygı duyan bir din haline getirmek için çağın bel'amlarını kullanmakta ve hidayete giden yolu tıkamaya çalışmaktadırlar. Allah bunlara lanet etsin.
 
S Çevrimdışı

Sa'd Bin Ebi Vakkas

Üye
İslam-TR Üyesi
BEL'AM İBN BÂÛRA

Hz. Musa (a.s.) zamanında yaşamış ve sonradan irtidat etmiş olan ilim adamı.
A'raf suresinin 175-176'ncı ayetleri münasebetiyle ismi çeşitli tefsir ve tarih kitaplarına girmiş olan Bel'am İbn Bâura (veya Bel'am İbn Eber)' nın, İsrâiloğulları'ndan, devler ülkesinden, Yemen diyarından veya Ken'an ilinden Allah'ın dinini öğrenmiş, ilim ve irfan sahibi, duası müstecap, yanında Allah'ın ismi a'zamı bulunan ve fakat sonradan itaatsızlığa düşmüş bir kimse olduğu şeklinde rivayetler vardır. Her ne kadar Lût (a.s.)'ın kızlarından biri ile evlenmiş olduğu söylenirse de, bunun Yahudiler tarafından müslümanlar aleyhine uydurulmuş bir iftira olduğu bilinmektedir. (Taberî, Tefsiru't-Taberî, Mısır, 1373/1954, IX, 119-120; Fahruddin er-Râzî, Mefâtîhu'l-Gayb, Mısır, 1308, XV, 54; D. B. Macdonald, İA, "Bel'âm İbn Bâura" Mad.)
Bel'am'a konu teşkil eden ayet meâlleri şöyledir: " Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat. Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler. " (A'raf, 7/175-176).
Bel'am'la ilgili olarak İslâmî kaynaklarda şunlar anlatılmaktadır: "Rivayete göre Mûsa (a.s.), Ken'âniler' in Şam'daki topraklarına girmişti. Bu sırada Bel'am, el-Belkâ köylerinden Bal'â'da bulunuyordu. Ken'âniler'den bazıları Bel'am'ın yanına gelerek: "Ey Bel'am, Mûsa İbn İmrân İsrâiloğulları'nın başında olduğu halde bizi yurdumuzdan sürmek ve öldürmek üzere geldi. Bizim ülkemize İsrâiloğulları'nı yerleştirecek. Senin kavmin olan bizlerin ise yerleşecek bir yerimiz yok. Sen duâsı kabul edilen bir kimsesin. Onları defetmesi için Allah'a duâ et", dediler. Bel'am: "-Yazıklar olsun size! O Allah elçisidir; melekler ve mü'minler de onunla beraberdir; onlar aleyhine nasıl duâ edebilirim! Bildiğimi bana Allah öğretti" diye red cevabı verdi. Kavmi duâ etmesi hususunda ısrar ettiler. Bel'am da eşeğine binerek, İsrâiloğulları'nın çıkmakta olduğu dağa doğru ilerledi. Bu dağ, Husban dağıdır. Biraz gittikten sonra eşeği yere çöktü. Eşeğine binerek biraz ilerledikten sonra hayvan yine çöktü. Bel'am biraz evvelki gibi hareket ettikten sonra tekrar hayvanına bindi. Biraz yol alınca eşek yine çöktü. O, yine eşeği yerinden kalkıncaya kadar dövdü. Nihayet eşek, Bel'am aleyhinde bir delil teşkil etsin diye, Allah'ın izni ile konuşarak şöyle dedi: "Ey Bel'am, nereye gidiyorsun? Meleklerin önümde durarak beni yolumdan çevirdiklerini görmüyor musun? Allah elçisi ile mü'minler senin kavmin aleyhinde duâ etmektedirler." Fakat Bel'am, buna aldırış etmeden eşeğini döverek yoluna devam etti. Nihayet eşek onu Husban dağına çıkardı, Mûsâ (a.s.)'ın ordusunun ve İsrâiloğulları'nın karşısına götürdü. Bel'am onlara bedduâ etmeye başladı; fakat İsrâiloğulları'na beddûa ederken Allah onun dilini kendi kavmi aleyhine çevirdi. Yanında bulunan halk, onun kendi aleyhlerine bedduâ etmekte olduğunu görünce: "Ey Bel'am! Ne yaptığını biliyor musun? Sen İsrâiloğulları'na hayır duâda, bize bedduâda bulunuyorsun" dediler. O: "Ben bunu kendi ihtiyarımla yapmıyorum, Allah dilime hâkim oldu" dedi. Bunun üzerine dili ağzından çıkarak göğsü üzerine sarktı. Sonra kavmine: Dünya ve âhiret benim elimden gitti, artık hileye başvurmaktan başka çare yoktur..." dedi. (Taberi, a.g.e., IX, 124-126; Râzî, a.g.e., XV, 54; İbnü'l-Esir, el-Kâmil fi't-Târih, Beyrut 1385/1965, I, 200 vd; İbni Kesir, e!Bidâye ve'n-Nihâye, Riyad 1966, I, 322 vd.)
Her ne kadar müfessirler âyetlerin nüzûl sebebi olarak daha çok Bel'am'ın ismi üzerinde durmuşlarsa da, sözkonusu âyetlerle anlatılmak istenenin Bel'am olduğu yolundaki rivayetleri ve onunla ilgili olarak anlatılan kıssaları doğrulayacak -güvenilir- hiç bir eser yoktur. Aynı şekilde yalnız Bel'am'ın, âyetlerin nüzulüne sebep teşkil etmiş olması da doğru değildir. (Kâsımî, Mehâsinü't-Te'vil, VII, 2906).
te yandan, âyetlerde bahsi geçen kişinin, Bel'am'ın dışında, Ümeyye İbn Ebi's-Salt, er-Râhib Ebu Amr, İsrâiloğulları'ndan duâsı makbul bir kişi, münafık olan her kişi veya yahudi, hristiyan ve haniflerden olup da Hakk'tan ayrılan herkes olduğu şeklinde de rivayetler vardır. (Taberi, a.g.e, IX,119 vd; Râzî, a.g.e, XV, 54; Zemahşeri, el-Keşşaf, Beyrut 1366/1947, II, 78; Mes'üdî, Mürûcü z-Zeheb, Mısır 1384/1964, I, 52; İbni Kesir, a.g.e., I, 322).
Öyle anlaşılıyor ki âyetler, Bel'am ve hareketleri itibariyle onun gibi olan herkese şâmildir. Çünkü Allah'ın âyetlerini yalnız bir veya birkaç kişiye hasretmek doğru olmaz; onlar geniş kapsamlıdırlar. Burada asıl üzerinde durulması gereken konu; Bel'am'la ilgili olarak söylenen ve İslâmî kaynaklara girmiş olan bilgilerin büyük çoğunluğunun İsrâiliyyâta dayanmış olmasıdır. (D.B. Macdonald, İA, II, 464-465; Abdullah Aydemir, Tefsirde İsrâiliyyat, Ankara 1979, s. 242). Çünkü İslâmî kaynaklarda zikredilen bilgiler -bazı isim ve ifade değişiklikleri hariç- Kitab-ı Mukaddes'te geçen bilgilerin tamamen aynısıdır. (Kitabı Mukaddes, İstanbul 1981, Sayılar XXII, 2-41; XXIII 1-30; XXIV, 25; XXII, 16; Yeşu XXIV, 9)
Ancak Bel'am, dünyevî çıkar ve hesaplar için Allah'ın dinini tahrif eden bir ilim ve din adamını küfür sistemlerine ve kâfir yöneticilere yaranmak maksadıyla Allah'ın hükümlerini çiğneyen ve asıl gayesinden saptıran kimseleri temsil etmektedir.
nsanları "Allah (c.c.) adını kullanarak"' aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için "Tevhid akîdesini" tahrip eden "Bel'am'ın" etkisi korkunçtur. İslâm topraklarında; kâfirlerin istilâsını hazırlayan güç, "Bel'am"dır.
Allah (c.c.)'ın indirdiği hükümlere karşı ayaklanan ve İslâm'a küfreden yönetimlerle yani Tağûtî güçlerle din adına uzlaşan ve müslümanları da
"Allah (c.c.) adını kullanarak" aldatan, Kur'ân'daki ifâdeyle "köpek sıfatlı" kimselerin ortak ismi Bel'am' dır. Bu köpek sıfattı kimseler de; Allah (c.c.)'ın indirdiği hükümlerin bir kısmını kabul, bir kısmını "zamanın değişmesi" gerekçesiyle sükûtla geçiştirirler. Günümüzde, başta resmî ideolojiyi kabul eden ve İslâm'ı o ideolojiye hizmetçi kılmaya çalışan müesseseler olmak üzere, çok sayıda Bel'am benzeri vardır. Bunlar "çok dindar" görünmekle birlikte, Tağut'a itikad ve iman etme noktasında titizdirler. "Ulü'l-Emr"i İslâm'a karşı ayaklanan güçlere izâfe ederek, mü'minleri yanıltırlar. İşte bunlar çağdaş Bel'am'lardır.
 
C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah’ın Ayetlerini Az Bir Değere Satmak:

".................. Ayetlerimi az bir pahayla değiştirmeyin! Kim Allah’ın indirdiğiyle

hükmetmezse işte onlar, kafirlerin ta kendileridir. (Maide:44)

“Ayetlerimi az bir pahayla değiştirmeyin!”

Allah (c.c)’ın kitabını koruyan, kitabın hükümlerini bilen bazı kimseler, dünya menfaati karşısında zaafa düşerek İslam’ın hükümlerini istemeyen güç ve mal sahibi, şehvetlerine boyun eğmiş bir takım kimselerin arzularına, gülünç denebilecek dünya menfaati karşılığında itaat edip Allah (c.c)’ın hükümlerini bu kimselerin heva, heves ve menfaatleri doğrultusunda tahrif edebilirler.

İsrail oğullarında olduğu gibi, dini bir maddi kazanç haline getirmiş belam kılıklı din adamları her zaman ve mekanda zuhur edebilir. Bu sebeble Allah (c.c) şöyle buyurmuştur:

“Hakkı gizlemek, susup söylememek ve Allah’ın hükümlerini tahrif etmek karşılığında Allah’ın ayetlerini az bir değere satmayın!”

Allah (c.c)’ın ayetlerine karşılık bütün dünya verilse yine de bu, az bir değer sayılır. Buna rağmen zamanımızda bir maaş, bir vazife, küçük bir dünya maslahatı veya bir ünvan karşılığı dinini satan din adamlarını adım başı görmekteyiz.

Dini bilen kişiler, dini korumak mecburiyetindedirler. Zira din, onlarda korunması gereken bir emanettir. Bu emanete ihanet, çok çirkin bir şeydir. Hakkı bilen kimsenin hakkı değiştirmesi ve saptırması ise çok büyük bir alçaklık ve İslam dinine büyük bir darbe vurmaktır.

İslam şeriatini bir kenara atarak beşeri kanunları tatbik eden, İslam şeriatinin tatbik edilmesini isteyenlere eziyet eden, onları hapseden ve gerekirse öldüren tagutlara bir takım dünya menfaatleri karşılığında susan, onlara müslüman kisvesi veren din adamları, Allah (c.c)’a ve İslam dinine en büyük ihaneti yapmış aşağılık insanlardır. Çünkü onlar, az bir değer karşılığında Allah (c.c)’ın ayetlerini satmışlardır. Bu kimseler, Tevrat’ın hükümlerini basit değerler karşılığında tahrif eden ve gizleyen yahudi din alimlerine benzerler. Allah (c.c), dini bilen kimselerin böyle yapmamaları için bu ayette, bu onları korkutmakta ve öğüt vermektedir.

“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar, kafirlerin ta kendileridir.”

Allah (c.c)’ın şeriatini değiştirerek yerine başka şeriatler koyan, yahudilerin yaptığı gibi Allah (c.c)’ın Tevrat’ta bildirdiği, evli zinakarın recmedilmesi hükmünü sopa ve tahmim (yüzleri kömürle siyaha boyamak) ile değiştiren veya zamanımızda olduğu gibi İslam şeriati yerine beşeri kanunlarla hükmeden kimseler, İslam’dan gerçek manada çıkmış kafirlerdir.


Davetçinin tefsiri :6
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Arkadaşlar açıklamalar ve yorumlar eksik kalmış. Şu yönden eksik kalmış soruyu soran kişi, benim bir kişiyi forumdan uzaklaştırma durumundan hemen sonra sormuştur. Genel de din adamları için kullanıyor ancak bu sadece din adamlarına özel birşey değil. Belam aynı zamanda saptıran,yolu değiştiren anlamındadır. Yani olayları gerçeğinden uzak saptırmaları yapan kişiler de belam oluyor. Bahsi geçen konudada belam ifadesi içinde geçen zatları sapıtarak , yoldan çıkararak , değiştirerek sunduğu için kişi farkında olmadan kendisi belam olmaktadır.

Yanıtlar ve yorumlar için teşekkür ederim.
 
B Çevrimdışı

benim

Üyeliği İptal Edildi
Banned
belam hak adına konuşup,hakkı gizlemeye çalışan herkes.......
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
I Çevrimdışı

ibn_teymiyye

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
BEL'AM İBN BÂÛRA

Hz. Musa (a.s.) zamanında yaşamış ve sonradan irtidat etmiş olan ilim adamı.
A'raf suresinin 175-176'ncı ayetleri münasebetiyle ismi çeşitli tefsir ve tarih kitaplarına girmiş olan Bel'am İbn Bâura (veya Bel'am İbn Eber)' nın, İsrâiloğulları'ndan, devler ülkesinden, Yemen diyarından veya Ken'an ilinden Allah'ın dinini öğrenmiş, ilim ve irfan sahibi, duası müstecap, yanında Allah'ın ismi a'zamı bulunan ve fakat sonradan itaatsızlığa düşmüş bir kimse olduğu şeklinde rivayetler vardır. Her ne kadar Lût (a.s.)'ın kızlarından biri ile evlenmiş olduğu söylenirse de, bunun Yahudiler tarafından müslümanlar aleyhine uydurulmuş bir iftira olduğu bilinmektedir. (Taberî, Tefsiru't-Taberî, Mısır, 1373/1954, IX, 119-120; Fahruddin er-Râzî, Mefâtîhu'l-Gayb, Mısır, 1308, XV, 54; D. B. Macdonald, İA, "Bel'âm İbn Bâura" Mad.)
Bel'am'a konu teşkil eden ayet meâlleri şöyledir: " Habibim! Onlara, şeytanın peşine taktığı ve kendisine verdiğimiz âyetlerden sıyrılarak azgınlardan olan kişinin olayını anlat. Dileseydik, onu âyetlerimizle üstün kılardık; fakat o, dünyaya meyletti ve hevesine uydu. Durumu, üstüne varsan da, kendi haline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğin durumu gibidir. İşte ayetlerimizi yalan sayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler. " (A'raf, 7/175-176).
Bel'am'la ilgili olarak İslâmî kaynaklarda şunlar anlatılmaktadır: "Rivayete göre Mûsa (a.s.), Ken'âniler' in Şam'daki topraklarına girmişti. Bu sırada Bel'am, el-Belkâ köylerinden Bal'â'da bulunuyordu. Ken'âniler'den bazıları Bel'am'ın yanına gelerek: "Ey Bel'am, Mûsa İbn İmrân İsrâiloğulları'nın başında olduğu halde bizi yurdumuzdan sürmek ve öldürmek üzere geldi. Bizim ülkemize İsrâiloğulları'nı yerleştirecek. Senin kavmin olan bizlerin ise yerleşecek bir yerimiz yok. Sen duâsı kabul edilen bir kimsesin. Onları defetmesi için Allah'a duâ et", dediler. Bel'am: "-Yazıklar olsun size! O Allah elçisidir; melekler ve mü'minler de onunla beraberdir; onlar aleyhine nasıl duâ edebilirim! Bildiğimi bana Allah öğretti" diye red cevabı verdi. Kavmi duâ etmesi hususunda ısrar ettiler. Bel'am da eşeğine binerek, İsrâiloğulları'nın çıkmakta olduğu dağa doğru ilerledi. Bu dağ, Husban dağıdır. Biraz gittikten sonra eşeği yere çöktü. Eşeğine binerek biraz ilerledikten sonra hayvan yine çöktü. Bel'am biraz evvelki gibi hareket ettikten sonra tekrar hayvanına bindi. Biraz yol alınca eşek yine çöktü. O, yine eşeği yerinden kalkıncaya kadar dövdü. Nihayet eşek, Bel'am aleyhinde bir delil teşkil etsin diye, Allah'ın izni ile konuşarak şöyle dedi: "Ey Bel'am, nereye gidiyorsun? Meleklerin önümde durarak beni yolumdan çevirdiklerini görmüyor musun? Allah elçisi ile mü'minler senin kavmin aleyhinde duâ etmektedirler." Fakat Bel'am, buna aldırış etmeden eşeğini döverek yoluna devam etti. Nihayet eşek onu Husban dağına çıkardı, Mûsâ (a.s.)'ın ordusunun ve İsrâiloğulları'nın karşısına götürdü. Bel'am onlara bedduâ etmeye başladı; fakat İsrâiloğulları'na beddûa ederken Allah onun dilini kendi kavmi aleyhine çevirdi. Yanında bulunan halk, onun kendi aleyhlerine bedduâ etmekte olduğunu görünce: "Ey Bel'am! Ne yaptığını biliyor musun? Sen İsrâiloğulları'na hayır duâda, bize bedduâda bulunuyorsun" dediler. O: "Ben bunu kendi ihtiyarımla yapmıyorum, Allah dilime hâkim oldu" dedi. Bunun üzerine dili ağzından çıkarak göğsü üzerine sarktı. Sonra kavmine: Dünya ve âhiret benim elimden gitti, artık hileye başvurmaktan başka çare yoktur..." dedi. (Taberi, a.g.e., IX, 124-126; Râzî, a.g.e., XV, 54; İbnü'l-Esir, el-Kâmil fi't-Târih, Beyrut 1385/1965, I, 200 vd; İbni Kesir, e!Bidâye ve'n-Nihâye, Riyad 1966, I, 322 vd.)
Her ne kadar müfessirler âyetlerin nüzûl sebebi olarak daha çok Bel'am'ın ismi üzerinde durmuşlarsa da, sözkonusu âyetlerle anlatılmak istenenin Bel'am olduğu yolundaki rivayetleri ve onunla ilgili olarak anlatılan kıssaları doğrulayacak -güvenilir- hiç bir eser yoktur. Aynı şekilde yalnız Bel'am'ın, âyetlerin nüzulüne sebep teşkil etmiş olması da doğru değildir. (Kâsımî, Mehâsinü't-Te'vil, VII, 2906).
te yandan, âyetlerde bahsi geçen kişinin, Bel'am'ın dışında, Ümeyye İbn Ebi's-Salt, er-Râhib Ebu Amr, İsrâiloğulları'ndan duâsı makbul bir kişi, münafık olan her kişi veya yahudi, hristiyan ve haniflerden olup da Hakk'tan ayrılan herkes olduğu şeklinde de rivayetler vardır. (Taberi, a.g.e, IX,119 vd; Râzî, a.g.e, XV, 54; Zemahşeri, el-Keşşaf, Beyrut 1366/1947, II, 78; Mes'üdî, Mürûcü z-Zeheb, Mısır 1384/1964, I, 52; İbni Kesir, a.g.e., I, 322).
Öyle anlaşılıyor ki âyetler, Bel'am ve hareketleri itibariyle onun gibi olan herkese şâmildir. Çünkü Allah'ın âyetlerini yalnız bir veya birkaç kişiye hasretmek doğru olmaz; onlar geniş kapsamlıdırlar. Burada asıl üzerinde durulması gereken konu; Bel'am'la ilgili olarak söylenen ve İslâmî kaynaklara girmiş olan bilgilerin büyük çoğunluğunun İsrâiliyyâta dayanmış olmasıdır. (D.B. Macdonald, İA, II, 464-465; Abdullah Aydemir, Tefsirde İsrâiliyyat, Ankara 1979, s. 242). Çünkü İslâmî kaynaklarda zikredilen bilgiler -bazı isim ve ifade değişiklikleri hariç- Kitab-ı Mukaddes'te geçen bilgilerin tamamen aynısıdır. (Kitabı Mukaddes, İstanbul 1981, Sayılar XXII, 2-41; XXIII 1-30; XXIV, 25; XXII, 16; Yeşu XXIV, 9)
Ancak Bel'am, dünyevî çıkar ve hesaplar için Allah'ın dinini tahrif eden bir ilim ve din adamını küfür sistemlerine ve kâfir yöneticilere yaranmak maksadıyla Allah'ın hükümlerini çiğneyen ve asıl gayesinden saptıran kimseleri temsil etmektedir.
nsanları "Allah (c.c.) adını kullanarak"' aldatan, hevâ ve heveslerini tatmin için "Tevhid akîdesini" tahrip eden "Bel'am'ın" etkisi korkunçtur. İslâm topraklarında; kâfirlerin istilâsını hazırlayan güç, "Bel'am"dır.
Allah (c.c.)'ın indirdiği hükümlere karşı ayaklanan ve İslâm'a küfreden yönetimlerle yani Tağûtî güçlerle din adına uzlaşan ve müslümanları da
"Allah (c.c.) adını kullanarak" aldatan, Kur'ân'daki ifâdeyle "köpek sıfatlı" kimselerin ortak ismi Bel'am' dır. Bu köpek sıfattı kimseler de; Allah (c.c.)'ın indirdiği hükümlerin bir kısmını kabul, bir kısmını "zamanın değişmesi" gerekçesiyle sükûtla geçiştirirler. Günümüzde, başta resmî ideolojiyi kabul eden ve İslâm'ı o ideolojiye hizmetçi kılmaya çalışan müesseseler olmak üzere, çok sayıda Bel'am benzeri vardır. Bunlar "çok dindar" görünmekle birlikte, Tağut'a itikad ve iman etme noktasında titizdirler. "Ulü'l-Emr"i İslâm'a karşı ayaklanan güçlere izâfe ederek, mü'minleri yanıltırlar. İşte bunlar çağdaş Bel'am'lardır.

kardeş bel am bin baura hakkın da fizilal il kur an tefsirine bakman lazım bu 2 ayettin bel'am bin baura hakkında inmediğini söylüyor seyit kutup ki en doğru görüş te budur ayet geneldir hükmüde geneldir yani bi kişiyi teşkil etmiyor
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt