İnsanlar, “inanıyormuş gibi” yapıyor, ama daha çok “inanmıyormuş gibi” yaşıyorlar.
Sürekli kazanmak ve kazandıklarını “biriktirmek” çoğu kimse için ihtiras derecesinde!
İnsanlar, hayat sadece bu dünyadan ibaretmiş ve hep böylece sürüp gidecekmiş gibi davranıyor!
Sanki kimse onlara, çok da uzak olamayan bir zamanda başlayacak olan “ebedi hayat”tan hiç haber vermemişçesine umursuz görünüyorlar!
Halbuki, lafa gelince, bu dünya hayatının ebedi olmadığını, bir gün mutlaka sona ereceğini, buradan bir başka hayata geçileceğini hemen herkes söyler durur.
Birkaç yıl ya da 5-10 yıl sonra yaşadıkları ülkeden bir başka memlekete göçeceklerini ve bir daha geri dönmeyeceklerini bilseler tüm yatırımlarını gidecekleri yere göre yaparlar. Orada hesap numarası açtırır, bütün paralarını oradaki kurumlara yatırır, gitmeden önce orada bir şeylerin sahibi olmaya çalışırlar. Akılları hep orada olur. Gitme zamanı yaklaştıkça da bu hazırlıklar hız kazanır.
Ölüm de, “öte” aleme gidiş olduğuna ve bir daha geri dönülmeyeceğine göre, kalıcı yatırımların oraya yapılması aklın gereği değil mi?!
Geleceği mutlak olan “ebedi hayat” için geçerli görülen, yatırım araçları gibi vasıflandırabileceğimiz birkaç amelden biri de “Karz-ı Hasen”; Allah için borç vermek! Daha vurgulu ifadesi ise, “Allah’a Güzel Borç Vermek!”
Cenâb-ı Hak, yüce rızâsı için verilecek her sadaka ve yapılacak her infâkı (Allah yolunda yapılan harcama) kendisine verilmiş bir borç (karz-ı hasen) olarak kabul eyler ve bunun karşılığını kat kat ödeyeceğini va’deder:
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla
"...Eğer namazı dosdoğru kılar, zekatı verir, peygamberlere inanır, onları desteklerseniz ve Allah'a güzel borç verirseniz (ihtiyacı olanlara Allah rızası için bağışta bulunursanız ) andolsun ki sizin günahlarınızı örterim..." (el-Mâide, 5/12)
"Allah'a kim güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah karşılığını kat kat verir, ona cömertçe verilecek bir ecir(sevap,mükafat) de vardır" (el-Hadîd, 57/11)
"Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdikleri kat kat artırır ve onlara şerefli bir mükafat vardır" (el-Hadîd, 57/ 18).
"Eğer Allah'a güzel bir ödünç takdiminde bulunursanız, onu sizin için kat kat yapar, sizi bağışlar; Allah, şükrün karşılığını verendir; halimdir" (et- Teğâbun, 64/ 17).
Hibe olarak verilen sadakadan çok daha makbul ve karşılında, Kur’an’ın diliyle “kat, kat mükafat” olan bir amel; büyük bir toplumsal yardımlaşma kurumu; “Allah’a Güzel Borç” vermek!
Verdiğiniz de sizin, alacağınız da.!
Aslında Allah'ın size verdiğini veriyorsunuz,yani Allah'ın malını veriyorsunuz!
Geri almak üzere veriyorsunuz, ama “kat kat” karşılığını da alıyorsunuz!
İnsanların giderek daha da maddileştiği, toplumların ekonomik sıkıntılar içinde boğuştuğu bir ortamda, “dara düşmüş kimseler” için ne büyük bir nimet!
Veren için de, alan için de rahmet; “Karz-ı Hasen!”
Aklın Yolu; “Kendine Cimrilik Yapmamak..!“
İmkânları olan için önemsiz bir para, birçok kimse için son derece hayati bir anlam ifade eder. Çok cüzi miktarları elde edemediklerinden dolayı bunalıma girenler, büyük sıkıntıya düşenler, çocuğunu tedavi ettiremeyen, konu komşunun gözleri önünde evine icra gelenler, kış ortasında evinden atılanlar, iflas edenler...
Evini barkını terk edenler, sönen yuvalar, hatta intiharlar bile söz konusu iken nasıl duyarsız kalınabilir ki? Üstelik yardımlaşmayı ibadet bilen bir inanca sahip olan böyle bir toplumda...
İhtiyaç hâsıl olduğunda imdada yetişecek birileri olmalı. Başkalarının ıstırabını dindirerek huzur bulmalı. Derde derman, sadra şifa kurumlar oluşturulmalı. Ve bunun için acele etmeli. Çünkü "hayırlı işlerde acele ediniz" emrinin muhatabıyız.
Ayrınca insanların sıkıntı içinde yaşadıkları bir toplumumuz var. Allah'ın darda kalmış kulları çok.
Zaman daralıyor, ölüm yaklaşıyor. Ebedi ve sonsuz bir hayata geçilecek; azık biriktirmek ve hazırlık yapmak gerek. Vereceklerimizin "kendimize vermek" demek olduğunu bilerek ve cimriliğin en kötüsü olan "kendine cimrilik yapma" hastalığından kurtularak...
Hayırda yarışmalı!
Bizi yoktan var eden ve varlığından haberdar eden, bize sayısız nimetler veren Allah’a hamd, O’nun nurlu ve mübarek yolunun şanlı Rasulü Hz. Muhammed’e(sav ) salat-ü selâm olsun.
Bu hayat ‘son’ludur.
Mal mülk burada kalacak, “öte”ye yalnızca hesabı gidecektir.
O güzel Peygamber Hz.Muhammed (sav) bir gün, yardımlaşma ile ilgili olarak bir arkadaşına; ”Sen ne verdin?”diye sorduğunda, O, ’Şunu şunu verdim, bana da bunlar kaldı’ deyince, Allah Rasulü; ‘Hayır öyle değil! O verdiklerin senin oldu. Kalan ise kimindir bilinmez!” buyuruyor.
Bu hayatın güzellikleri geçici, asıl güzellikler ötelerde ve içinde ebedi kalınacak olan eşsiz cennetlerdedir.
Hz.Ali (r.a) “İnsanoğlu uykudadır, öldükten sonra uyanır. Daha önce yaptıklarının karşılığını görür ve fakat iş işten geçmiştir artık!” diyor.
Bu dünyaya gelen insanların en akıllıları hep “öte”lere yatırım yapanlardır. Biriktirenler ise, her şeyini arkada bırakmış, nice servetler tarumar olup gitmiştir.
hamdikalyoncu.com