E
Çevrimdışı
ALLAH TEÂLÂ'NIN İNDİRDİĞİ HÜKÜMLERDEN BAŞKA HÜKÜMLERLE HÜKMETMEK:
Allah Teâlâ'nın hükmüne boyun eğmek ve şeriatına râzı olmak, söz, esas, çekişme ve anlaşmazlıklarda, kan ve mal gibi hukûkî konularda ayrılığa düşüldüğünde Allah'ın kitabı ile elçisi Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine dönmek, Allah'a îmân ve O'na ibâdet etmenin gereklerin-dendir.Çünkü hakem, yalnızca Allah Teâlâ'dır ve hüküm vermede yalnızca O'na başvurulur.Bu sebeple devlet başkanlarının, O'nun indirdiği hükümlerle hükmetmeleri,vatandaşların da hakemlik konusunda Allah'ın kitabında indirdiğine ve elçisinin sünnetine başvurmaları gerekir.
Nitekim Allah Teâlâ devlet başkanları hakkında şöyle buyurmaktadır:
{إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤَدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللَّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا} [سورة النساء الآية: 58]
"Şüphesiz ki Allah, emânetleri sahiplerine vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emretmektedir.Allah'ın size verdiği öğüt (ve size gösterdiği) şey, ne kadar güzeldir.Şüphesiz ki Allah, (konuştuklarınızı) hakkıyla işiten ve (yaptıklarınızı) hakkıyla görendir.Nisa süresi 58
Allah Teâlâ vatandaşlar hakkında da şöyle buyurmaktadır:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللَّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً} [سورة النساء الآية: 59]
"Ey îmân edenler! Allah’a itaat edin. Rasûle itaat edin (hak olarak getirdiği şeylere uyun.) Sizden olan (müslüman) idârecilere (Allah’a isyanı emretmedikçe) itaat edin.Aranızda herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerse-niz, gerçekten Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, o konuda hüküm vermek için, onu Allah'(ın kitabı Kur’an)a ve elçisi (Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünneti)ne götürün. Allah'(ın kitabı Kur’an)a ve elçisi (Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünneti)ne götürmek; sizin için (ayrılığa düşüp görüşlerinizle hareket etmenizden) daha hayırlı, sonuç bakımından da daha güzeldir.Nisa süresi 59
Allah Teâlâ, daha sonra îmân ve hakemlik konusun-da indirdiği hükümlerden başka hükümlere başvurmanın birlikte bulunamayacağını açıklayıp şöyle buyurmaktadır:
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا * وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْاْ إِلَى مَا أَنزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنكَ صُدُودًا * فَكَيْفَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ثُمَّ جَآؤُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلاَّ إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا * أُولَـئِكَ الَّذِينَ يَعْلَمُ اللَّهُ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُل لَّهُمْ فِي أَنفُسِهِمْ قَوْلاً بَلِيغًا * وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذ ظَّلَمُواْ أَنفُسَهُمْ جَآؤُوكَ فَاسْتَغْفَرُواْ اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُواْ اللَّهَ تَوَّابًا رَّحِيمًا * فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًا} [سورة النساء الآيات: 60-65]
"(Ey Muhammed!) Sana ve senden öncekilere indirilenlere îmân ettiklerini iddiâ edenleri (münâfıkları) görmedin mi? Tâğût'u inkâr etmekle emrolundukları halde, kendi aralarında hüküm vermesi için, Tâğût'a (Allah'ın indirdiğinden başkasına) başvurmak isterler.Oysa şeytan onları hak yoldan tamamen saptırmak ister. Onlara: Gelin, Allah'ın indirdiğine ve Rasûlün (sünnetin)e başvuralım, denildiğinde münâfıkların senden tamamen yüz çevirdikle-rini görürsün.Onlar, elleriyle işledikleri yüzünden başlarına bir belâ gelince, sonra sana gelip özür dilemeleri ve 'Biz (bu amelimizle) sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik' diyerek Allah'a yemîn ettiklerinde onların hâli nice olur? İşte onlar, Allah'ın kalplerinde olan (nifâk)ı bildiği kimselerdir.(Ey Muhammed! Sen) onlara aldırma, (bulundukları kötü durumdan dolayı) onları uyar ve onlara etkileyici söz söyle.Biz, her elçiyi Allah'ın emriyle ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik.(Ey Muhammed! Sen hayatta iken) şayet onlar, (günah işleyerek) nefislerine zulmettiklerinde tevbe edip Allah'ın kendilerinin günahla-rını bağışlamasını isteyip sana gelseler ve Rasûl de onlar için istiğfarda bulunsaydı, mutlaka Allah'ı çok affedici ve merhamet edici bulurlardı.Hayır! Rabbine yemîn olsun ki (Ey Muhammed!) Onlar kendi aralarında çıkan anlaşmazlık-larda (hayatta iken) seni, (vefatından sonra da sünnetini) hakem kılıp sonra da senin verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan ve ona tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça îmân etmiş olmazlar.Nisa süresi 60.65
Allah Teâlâ, Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in hükmüne başvurmayan ve onun hükmüne râzı olup ona teslim olmayanın îmânını kesin bir şekilde yemîn edip kabul etmemiş, reddetmiştir.
Allah Teâlâ'nın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen yöneticilerin de kâfirler, zâlimler ve fâsıklar olduklarına hükmederek şöyle buyurmuştur:
{وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ} [سورة المائدة من الآية: 44]
"Kim,Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmez (ya da hükümleri değiştirir veya gizlerse veyahut da inkâr eder)se işte onlar, kâfirlerin tâ kendileridir.Maide süresi 44.
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ} [سورة المائدة من الآية: 45]
"Kim, Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar, zâlimlerin tâ kendileridir.Maide süresi 45.
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ} [سورة المائدة من الآية: 47]
"Kim, Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar, fâsıkların tâ kendileridir."Maide süresi.46.
Âlimler arasındaki içtihada dayalı görüşler, her anlaşmazlıklarda Allah Teâlâ'nın indirdiği hükümlerle hük-medilmesi ve hüküm vermek için Allah Teâlâ'nın indirdiğine başvurulması gerekir.Herhangi bir mezhebe körükörüne bağlanmadan ve hiçbir imam için tarafgir davranmadan Kur'an ve sünnetin gösterdiği içtihad ancak kabul edilir. İslâm'a nisbet edilen bazı ülkelerde olduğu gibi, sadece şahsî hallerle sınırlı kalmayıp muhâkeme ve anlaşmazlıklar gibi hukûkî konularda da Allah Teâlâ'nın kitabı Kur'an'a ve elçisi Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine başvu-rulması gerekir.Çünkü İslâm dîni, bir bütündür, parçalara bölünemez.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ ادْخُلُواْ فِي السِّلْمِ كَآفَّةً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ} [سورة البقرة الآية: 208]
"Ey îmân edenler! (Bütün hükümlerine göre yaşamak ve ondan hiçbir şeyi bırakmamak kaydı ile) toptan İslâm'a girin.Sakın şeytanın yollarına uymayın.Çünkü o,sizin apaçık düşmanınızdır."Bakara süresi.208.
Başka bir âyette ise şöyle buyurmaktadır:
{أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاءُ مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ} [سورة البقرة من الآية: 85]
"Yoksa siz, Kitab (Kur'an)'ın bir kısmına îmân ediyor, bir kısmını da inkâr mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında alçalmak ve utanç bir duruma gelmek, kıyâmet gününde ise en şiddetli azaba uğratılmaktır.Allah sizin yapmakta olduklarınızdan haber-siz değildir."Bakara süresi.85.
Yine, dört mezhebe mensup kimselerin imamlarının söz ve görüşlerini Kur'an ve sünnete götürmeleri, özellikle de inançla ilgili konularda Kur'an ve sünnete mutabık olanı almaları, aykırı olanları ise, körükörüne onlara bağlanma-dan ve tarafgir davranmadan reddetmeleri gerekir.Çünkü mezhep imamları-Allah onlara rahmet etsin- bunu tavsiye etmiş-lerdir.Bu, bütün mezhep imamlarının izlediği yoldur. Buna aykırı hareket edenler, imamlara mensup olsalar bile, onlara tâbi olmuş sayılmazlar. Onlar, Allah Teâlâ'nın hakla-rında şöyle buyurduğu kimselerdendir:
{اتَّخَذُواْ أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللَّهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَمَا أُمِرُواْ إِلاَّ لِيَعْبُدُواْ إِلَـهًا وَاحِدًا لاَّ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ} [سورة التوبة الآية :31]
"(Yahûdiler) Allah'ı bırakıp hahamlarını,(hıristiyanlar da) rahiplerini (Allah'ın haram kıldıklarını helal, helal kıldık-larını da haram kıldıkları hükümlerde onlara itaat ederek onları) Rabler edindiler.Meryem oğlu Mesîh'i (İsa'yı) da ilah edinerek ona ibâdet ettiler.Oysa onlara tek ilah olan (Allah)a ibâdet etmeleri emrolunmuştu.O'ndan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur.O (Allah), onların ortak koştuklarından münezzehtir."Tevbe süresi,31,
Bu âyet, sadece yahûdi ve hıristiyanlara has değildir. Aksine onların yaptığı şeyi yapan herkesi kapsar. Kim, insanlar arasında Allah Teâlâ'nın indirdiği hükümler-den başka hükümlerle hükmetmek veya hevâsına uyarak bunu istemek gibi, Allah Teâlâ ve elçisinin emrettiği şeylere aykırı hareket ederse, mü'min olduğunu iddiâ etse bile o, boynundan İslâm ve îmân yularını çıkarmıştır.Çünkü Allah Teâlâ, böyle isteyen kimseleri reddetmiş ve îmân ettiklerini iddiâ etmelerinde onları yalanlayarak şöyle buyurmuştur:
{أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا} [سورة النساء الآيـة:60]
"(Ey Muhammed!) Sana ve senden önceki (elçi)lere indirilenlere îmân ettiklerini iddiâ edenleri (münâfıkları) görmedin mi? Tâğût'u inkâr etmekle emrolundukları halde, kendi aralarında hüküm vermesi için, Tâğût'a başvurmak isterler.Oysa şeytan onları hak yoldan tamamen saptırmak ister.Nisa süresi.60.
Nitekim {يَزْعُمُونَ}"iddiâ ediyorlar" lafzı,onlarda îmânın olmadığını (îmânı reddetmeyi) içerir.Çünkü "iddiâ ediyorlar" lafzı, bir şeyin gereğine aykırı olması ve ona aykırı bir hareket edilmesinden dolayı genellikle bir şeyi iddiâ eden ve o şeyde yalancı olan birisi için söylenir. Allah Teâlâ'nın âyetin devamındaki sözü bunu doğrulamaktadır:
{ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ } [سورة النساء من الآية :60]
"Tâğût'u inkâr etmekle emrolundukları halde...Nisa süresi.60.
Çünkü Tâğût'u inkâr etmek, Bakara sûresinin 256. âyetinde olduğu gibi, tevhîdin bir rüknüdür.Bu rükün olmazsa, muvahhid olunamaz. Olduğu takdirde her ameli geçerli kılan, olmadığında ise her ameli ifsad eden îmânın esası, tevhîddir.
Nitekim bu durum, Allah Teâlâ'nın şu sözünde açıkça bellidir:
فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ } [ سورة البقرة من الآية :256 ]
"Kim, Tâğût'u inkâr eder ve Allah'a îmân ederse, kopmayan sağlam kulpa sarılmıştır.Allah, (kullarının konuş-tuklarını) hakkıyla işiten ve (yaptıklarını) hakkıyla bilendir.Bakara süresi.256.
Çünkü kendi aralarında hüküm vermesi için Tâğût'a başvurmak, ona îmân etmek demektir.Fethu,l-Mecid.s.467.468
Allah Teâlâ'nın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen kimseden îmânın reddedilmesi, her müslümanın Allah'ın şeriatı ile hükmetmeyi dîn olarak benimsemesi gereken îmân, inanç ve Allah Teâlâ'ya ibâdet olduğuna delâlet eder.
Sadece, insanlar için en iyisi ve emniyet bakımından da en disiplinlisi olduğundan dolayı Allah'ın şeriatı ile hükmedilmemelidir.Zirâ bazı kimseler, şeriatın sadece bu yönüne ağırlık verip birinci yönünü unutmaktadırlar.Oysa kendisine ibâdet amacı olmaksızın sadece kendi menfaati için Allah Teâlâ'nın şeriatı ile hükmeden kimseyi Allah Teâlâ kötüleyerek şöyle buyurmaktadır:
وَإِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُم مُّعْرِضُونَ * وَإِن يَكُن لَّهُمُ الْحَقُّ يَأْتُوا إِلَيْهِ مُذْعِنِينَ} [سورة النور الآيتان: 48- 49]
"Onlar aralarında (çıkan anlaşmazlıklarda), hüküm vermesi için Allah(ın kitabın)'a ve elçisi(nin sünneti)ne dâvet edildikleri zaman, bir bakarsın ki onların bir kısmı (Allah ve elçisinin hükmünü kabul etmeyip) yüz çevirirler. Ama eğer hak kendi menfaatlerine ise, (hak ile hükmedeceğini bildikleri için) onun (elçinin) hükmüne boyun eğerek gelirler.Nur süresi.48.49.
Onlar (münâfıklar), arzularına uygun olan şeylerle ilgilenirler.Arzularına aykırı olan şeylerden yüz çevirirler. Çünkü onlar, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-'in hükmüne başvurarak Allah Teâlâ'ya ibâdet etmezler.(Salih bin Feyzan Tevhid Kitabı.bak:Allah Teala'nın İndirdiği Hükümlerden Başka Hükümlerle Hükmetmek)
Not:
"Kim, Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmez (veya hükümleri değiştirir veya gizlerse veyahut inkâr eder)se işte onlar, kâfirlerin tâ kendileridir.Maide süresi.44.
Bu küfür, kimi zaman dînden çıkaran büyük küfür, kimi zaman da dînden çıkarmayan küçük küfürdür.Bu da hükmeden kimsenin durumuna bağlıdır.
Allah’ın izniyle devam edecektir……………
Allah Teâlâ'nın hükmüne boyun eğmek ve şeriatına râzı olmak, söz, esas, çekişme ve anlaşmazlıklarda, kan ve mal gibi hukûkî konularda ayrılığa düşüldüğünde Allah'ın kitabı ile elçisi Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine dönmek, Allah'a îmân ve O'na ibâdet etmenin gereklerin-dendir.Çünkü hakem, yalnızca Allah Teâlâ'dır ve hüküm vermede yalnızca O'na başvurulur.Bu sebeple devlet başkanlarının, O'nun indirdiği hükümlerle hükmetmeleri,vatandaşların da hakemlik konusunda Allah'ın kitabında indirdiğine ve elçisinin sünnetine başvurmaları gerekir.
Nitekim Allah Teâlâ devlet başkanları hakkında şöyle buyurmaktadır:
{إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤَدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللَّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ سَمِيعًا بَصِيرًا} [سورة النساء الآية: 58]
"Şüphesiz ki Allah, emânetleri sahiplerine vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adâletle hükmetmenizi emretmektedir.Allah'ın size verdiği öğüt (ve size gösterdiği) şey, ne kadar güzeldir.Şüphesiz ki Allah, (konuştuklarınızı) hakkıyla işiten ve (yaptıklarınızı) hakkıyla görendir.Nisa süresi 58
Allah Teâlâ vatandaşlar hakkında da şöyle buyurmaktadır:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللَّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً} [سورة النساء الآية: 59]
"Ey îmân edenler! Allah’a itaat edin. Rasûle itaat edin (hak olarak getirdiği şeylere uyun.) Sizden olan (müslüman) idârecilere (Allah’a isyanı emretmedikçe) itaat edin.Aranızda herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerse-niz, gerçekten Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, o konuda hüküm vermek için, onu Allah'(ın kitabı Kur’an)a ve elçisi (Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünneti)ne götürün. Allah'(ın kitabı Kur’an)a ve elçisi (Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünneti)ne götürmek; sizin için (ayrılığa düşüp görüşlerinizle hareket etmenizden) daha hayırlı, sonuç bakımından da daha güzeldir.Nisa süresi 59
Allah Teâlâ, daha sonra îmân ve hakemlik konusun-da indirdiği hükümlerden başka hükümlere başvurmanın birlikte bulunamayacağını açıklayıp şöyle buyurmaktadır:
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا * وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْاْ إِلَى مَا أَنزَلَ اللَّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنكَ صُدُودًا * فَكَيْفَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ ثُمَّ جَآؤُوكَ يَحْلِفُونَ بِاللَّهِ إِنْ أَرَدْنَا إِلاَّ إِحْسَانًا وَتَوْفِيقًا * أُولَـئِكَ الَّذِينَ يَعْلَمُ اللَّهُ مَا فِي قُلُوبِهِمْ فَأَعْرِضْ عَنْهُمْ وَعِظْهُمْ وَقُل لَّهُمْ فِي أَنفُسِهِمْ قَوْلاً بَلِيغًا * وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ لِيُطَاعَ بِإِذْنِ اللَّهِ وَلَوْ أَنَّهُمْ إِذ ظَّلَمُواْ أَنفُسَهُمْ جَآؤُوكَ فَاسْتَغْفَرُواْ اللَّهَ وَاسْتَغْفَرَ لَهُمُ الرَّسُولُ لَوَجَدُواْ اللَّهَ تَوَّابًا رَّحِيمًا * فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيمًا} [سورة النساء الآيات: 60-65]
"(Ey Muhammed!) Sana ve senden öncekilere indirilenlere îmân ettiklerini iddiâ edenleri (münâfıkları) görmedin mi? Tâğût'u inkâr etmekle emrolundukları halde, kendi aralarında hüküm vermesi için, Tâğût'a (Allah'ın indirdiğinden başkasına) başvurmak isterler.Oysa şeytan onları hak yoldan tamamen saptırmak ister. Onlara: Gelin, Allah'ın indirdiğine ve Rasûlün (sünnetin)e başvuralım, denildiğinde münâfıkların senden tamamen yüz çevirdikle-rini görürsün.Onlar, elleriyle işledikleri yüzünden başlarına bir belâ gelince, sonra sana gelip özür dilemeleri ve 'Biz (bu amelimizle) sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik' diyerek Allah'a yemîn ettiklerinde onların hâli nice olur? İşte onlar, Allah'ın kalplerinde olan (nifâk)ı bildiği kimselerdir.(Ey Muhammed! Sen) onlara aldırma, (bulundukları kötü durumdan dolayı) onları uyar ve onlara etkileyici söz söyle.Biz, her elçiyi Allah'ın emriyle ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik.(Ey Muhammed! Sen hayatta iken) şayet onlar, (günah işleyerek) nefislerine zulmettiklerinde tevbe edip Allah'ın kendilerinin günahla-rını bağışlamasını isteyip sana gelseler ve Rasûl de onlar için istiğfarda bulunsaydı, mutlaka Allah'ı çok affedici ve merhamet edici bulurlardı.Hayır! Rabbine yemîn olsun ki (Ey Muhammed!) Onlar kendi aralarında çıkan anlaşmazlık-larda (hayatta iken) seni, (vefatından sonra da sünnetini) hakem kılıp sonra da senin verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan ve ona tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça îmân etmiş olmazlar.Nisa süresi 60.65
Allah Teâlâ, Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in hükmüne başvurmayan ve onun hükmüne râzı olup ona teslim olmayanın îmânını kesin bir şekilde yemîn edip kabul etmemiş, reddetmiştir.
Allah Teâlâ'nın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen yöneticilerin de kâfirler, zâlimler ve fâsıklar olduklarına hükmederek şöyle buyurmuştur:
{وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ} [سورة المائدة من الآية: 44]
"Kim,Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmez (ya da hükümleri değiştirir veya gizlerse veyahut da inkâr eder)se işte onlar, kâfirlerin tâ kendileridir.Maide süresi 44.
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ} [سورة المائدة من الآية: 45]
"Kim, Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar, zâlimlerin tâ kendileridir.Maide süresi 45.
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ} [سورة المائدة من الآية: 47]
"Kim, Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmezse, işte onlar, fâsıkların tâ kendileridir."Maide süresi.46.
Âlimler arasındaki içtihada dayalı görüşler, her anlaşmazlıklarda Allah Teâlâ'nın indirdiği hükümlerle hük-medilmesi ve hüküm vermek için Allah Teâlâ'nın indirdiğine başvurulması gerekir.Herhangi bir mezhebe körükörüne bağlanmadan ve hiçbir imam için tarafgir davranmadan Kur'an ve sünnetin gösterdiği içtihad ancak kabul edilir. İslâm'a nisbet edilen bazı ülkelerde olduğu gibi, sadece şahsî hallerle sınırlı kalmayıp muhâkeme ve anlaşmazlıklar gibi hukûkî konularda da Allah Teâlâ'nın kitabı Kur'an'a ve elçisi Muhammed-sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetine başvu-rulması gerekir.Çünkü İslâm dîni, bir bütündür, parçalara bölünemez.
Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ ادْخُلُواْ فِي السِّلْمِ كَآفَّةً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ} [سورة البقرة الآية: 208]
"Ey îmân edenler! (Bütün hükümlerine göre yaşamak ve ondan hiçbir şeyi bırakmamak kaydı ile) toptan İslâm'a girin.Sakın şeytanın yollarına uymayın.Çünkü o,sizin apaçık düşmanınızdır."Bakara süresi.208.
Başka bir âyette ise şöyle buyurmaktadır:
{أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاءُ مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ} [سورة البقرة من الآية: 85]
"Yoksa siz, Kitab (Kur'an)'ın bir kısmına îmân ediyor, bir kısmını da inkâr mı ediyorsunuz? Sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında alçalmak ve utanç bir duruma gelmek, kıyâmet gününde ise en şiddetli azaba uğratılmaktır.Allah sizin yapmakta olduklarınızdan haber-siz değildir."Bakara süresi.85.
Yine, dört mezhebe mensup kimselerin imamlarının söz ve görüşlerini Kur'an ve sünnete götürmeleri, özellikle de inançla ilgili konularda Kur'an ve sünnete mutabık olanı almaları, aykırı olanları ise, körükörüne onlara bağlanma-dan ve tarafgir davranmadan reddetmeleri gerekir.Çünkü mezhep imamları-Allah onlara rahmet etsin- bunu tavsiye etmiş-lerdir.Bu, bütün mezhep imamlarının izlediği yoldur. Buna aykırı hareket edenler, imamlara mensup olsalar bile, onlara tâbi olmuş sayılmazlar. Onlar, Allah Teâlâ'nın hakla-rında şöyle buyurduğu kimselerdendir:
{اتَّخَذُواْ أَحْبَارَهُمْ وَرُهْبَانَهُمْ أَرْبَابًا مِّن دُونِ اللَّهِ وَالْمَسِيحَ ابْنَ مَرْيَمَ وَمَا أُمِرُواْ إِلاَّ لِيَعْبُدُواْ إِلَـهًا وَاحِدًا لاَّ إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ سُبْحَانَهُ عَمَّا يُشْرِكُونَ} [سورة التوبة الآية :31]
"(Yahûdiler) Allah'ı bırakıp hahamlarını,(hıristiyanlar da) rahiplerini (Allah'ın haram kıldıklarını helal, helal kıldık-larını da haram kıldıkları hükümlerde onlara itaat ederek onları) Rabler edindiler.Meryem oğlu Mesîh'i (İsa'yı) da ilah edinerek ona ibâdet ettiler.Oysa onlara tek ilah olan (Allah)a ibâdet etmeleri emrolunmuştu.O'ndan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur.O (Allah), onların ortak koştuklarından münezzehtir."Tevbe süresi,31,
Bu âyet, sadece yahûdi ve hıristiyanlara has değildir. Aksine onların yaptığı şeyi yapan herkesi kapsar. Kim, insanlar arasında Allah Teâlâ'nın indirdiği hükümler-den başka hükümlerle hükmetmek veya hevâsına uyarak bunu istemek gibi, Allah Teâlâ ve elçisinin emrettiği şeylere aykırı hareket ederse, mü'min olduğunu iddiâ etse bile o, boynundan İslâm ve îmân yularını çıkarmıştır.Çünkü Allah Teâlâ, böyle isteyen kimseleri reddetmiş ve îmân ettiklerini iddiâ etmelerinde onları yalanlayarak şöyle buyurmuştur:
{أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا} [سورة النساء الآيـة:60]
"(Ey Muhammed!) Sana ve senden önceki (elçi)lere indirilenlere îmân ettiklerini iddiâ edenleri (münâfıkları) görmedin mi? Tâğût'u inkâr etmekle emrolundukları halde, kendi aralarında hüküm vermesi için, Tâğût'a başvurmak isterler.Oysa şeytan onları hak yoldan tamamen saptırmak ister.Nisa süresi.60.
Nitekim {يَزْعُمُونَ}"iddiâ ediyorlar" lafzı,onlarda îmânın olmadığını (îmânı reddetmeyi) içerir.Çünkü "iddiâ ediyorlar" lafzı, bir şeyin gereğine aykırı olması ve ona aykırı bir hareket edilmesinden dolayı genellikle bir şeyi iddiâ eden ve o şeyde yalancı olan birisi için söylenir. Allah Teâlâ'nın âyetin devamındaki sözü bunu doğrulamaktadır:
{ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ } [سورة النساء من الآية :60]
"Tâğût'u inkâr etmekle emrolundukları halde...Nisa süresi.60.
Çünkü Tâğût'u inkâr etmek, Bakara sûresinin 256. âyetinde olduğu gibi, tevhîdin bir rüknüdür.Bu rükün olmazsa, muvahhid olunamaz. Olduğu takdirde her ameli geçerli kılan, olmadığında ise her ameli ifsad eden îmânın esası, tevhîddir.
Nitekim bu durum, Allah Teâlâ'nın şu sözünde açıkça bellidir:
فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِن بِاللَّهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقَىَ لاَ انفِصَامَ لَهَا وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ } [ سورة البقرة من الآية :256 ]
"Kim, Tâğût'u inkâr eder ve Allah'a îmân ederse, kopmayan sağlam kulpa sarılmıştır.Allah, (kullarının konuş-tuklarını) hakkıyla işiten ve (yaptıklarını) hakkıyla bilendir.Bakara süresi.256.
Çünkü kendi aralarında hüküm vermesi için Tâğût'a başvurmak, ona îmân etmek demektir.Fethu,l-Mecid.s.467.468
Allah Teâlâ'nın indirdiği hükümlerle hükmetmeyen kimseden îmânın reddedilmesi, her müslümanın Allah'ın şeriatı ile hükmetmeyi dîn olarak benimsemesi gereken îmân, inanç ve Allah Teâlâ'ya ibâdet olduğuna delâlet eder.
Sadece, insanlar için en iyisi ve emniyet bakımından da en disiplinlisi olduğundan dolayı Allah'ın şeriatı ile hükmedilmemelidir.Zirâ bazı kimseler, şeriatın sadece bu yönüne ağırlık verip birinci yönünü unutmaktadırlar.Oysa kendisine ibâdet amacı olmaksızın sadece kendi menfaati için Allah Teâlâ'nın şeriatı ile hükmeden kimseyi Allah Teâlâ kötüleyerek şöyle buyurmaktadır:
وَإِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ إِذَا فَرِيقٌ مِّنْهُم مُّعْرِضُونَ * وَإِن يَكُن لَّهُمُ الْحَقُّ يَأْتُوا إِلَيْهِ مُذْعِنِينَ} [سورة النور الآيتان: 48- 49]
"Onlar aralarında (çıkan anlaşmazlıklarda), hüküm vermesi için Allah(ın kitabın)'a ve elçisi(nin sünneti)ne dâvet edildikleri zaman, bir bakarsın ki onların bir kısmı (Allah ve elçisinin hükmünü kabul etmeyip) yüz çevirirler. Ama eğer hak kendi menfaatlerine ise, (hak ile hükmedeceğini bildikleri için) onun (elçinin) hükmüne boyun eğerek gelirler.Nur süresi.48.49.
Onlar (münâfıklar), arzularına uygun olan şeylerle ilgilenirler.Arzularına aykırı olan şeylerden yüz çevirirler. Çünkü onlar, Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-'in hükmüne başvurarak Allah Teâlâ'ya ibâdet etmezler.(Salih bin Feyzan Tevhid Kitabı.bak:Allah Teala'nın İndirdiği Hükümlerden Başka Hükümlerle Hükmetmek)
Not:
"Kim, Allah'ın indirdiği hükümlerle hükmetmez (veya hükümleri değiştirir veya gizlerse veyahut inkâr eder)se işte onlar, kâfirlerin tâ kendileridir.Maide süresi.44.
Bu küfür, kimi zaman dînden çıkaran büyük küfür, kimi zaman da dînden çıkarmayan küçük küfürdür.Bu da hükmeden kimsenin durumuna bağlıdır.
Allah’ın izniyle devam edecektir……………