Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu 4 Mezheb İmamının Tasavvufçular Hakkında Sahih Görüşleri

Ahıskalı Çevrimdışı

Ahıskalı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şunu bilmeliyiz ki tarikatçıların mezhep imamlarına isnad edilen sufileri övdüğüne dair getirdikleri nakillerin sadece bir tanesi hariç geri kalan tamamı son dönem/müteahhir ulemanın senetsiz olarak aktardığı rivayetlerdir.

Selefi çizgide yaşayan müslümanların sufileri yerici ve zemmedici mezheb imamları sözleri ise hem senetlidir hem de çok daha eski o imamların dönemine nisbeten yakın kimseler tarafından nakledilmiştir. O bir tane istisnanın da tartışmalı boyutu vardır lakin bu rivayeti nakleden bir hanbeli imamı olunca işin rengi biraz olsun değişiyor. Burada ehli sünneti yozlaştıran bu ismi ve bu ismin şanını lekeleyen tarikatçı-kelamcılar hakkında mezhep imamlarının sözlerini size aktaracağım.

İmam Malik

İmam Malikin tarikatçıları övdüğüne dair kendisine isnad edilen tek bir sözü var ve bunu Zürkani ile Molla Aliyyu’l-Kari senedsiz olarak zikretmektedirler. Bu ikisi 17. yüzyılın imamları olması hasebiyle, kendilerinden önce hiçbir Maliki alimin hatta İmam Malik’in en yakın talebelerinin ve mütekaddim haleflerinin hiçbirinin böyle bir rivayeti senediyle aktarmaması bu iddiayı kabul edilemez kılmaktadır. Kadı İyad Tertibu’l-Medarik adlı eserinde 2/53 Müsibinin İmam Malikle olan şu kıssasını naklediyor;

قال المسيبي: كنا عند مالك وأصحابه حوله ، فقال رجل من أهل نصيبين : يا أبا عبد الله ، عندنا قوم يقال لهم الصوفية ، يأكلون كثيراً ، ثم يأخذون في القصائد ، ثم يقومون فيرقصون . فقال مالك : الصبيان هم ؟ قال : لا . قال : أمجانين ؟ قال : لا ، قوم مشائخ . قال مالك : ما سمعت أن أحداً من أهل الإسلام يفعل هذا

''Malikin yanındaydık ve imamın ashabı da etrafındaydı. Nasibilerden bir adam ey Ebu Abdullah, bizim civarda bir kavme sufiler deniyor.

Çokça yiyorlar, sonra kasideler okumaya başlıyorlar akabinde kalkıp oynuyorlar ve raksediyorlar.

İmam Malik; Bunlar çocuk mu? diye sorunca adam hayır dedi. Yine İmam Malik; Bunlar deli mi? diye sorunca adam hayır, aralarında şeyhler de var dedi.

İmam Malik bunun üzerine; Böyle şeyler yapanı İslam aleminde ne gördüm ne de duydum!’’


Endülüslü meşhur Maliki fakihi Şatıbi ise el-Mi’yaru’l-Mu’reb 8/34 ve el-Fetava -s:196- adlı eserlerinde İmam Malikin sufiler hakkında ki bu kıssayı naklettikten sonra ilk mezkur eserde şu yorumu katmıştır;

انظر كيف أنكر مالك وهو إمام السنة أن يكون في أهل الإسلام من يفعل هذا إلا أن يكون مجنونا وصبيا!! فهذا بين أنه ليس من شأن الإسلام ثم يقال: ولو فعلوه على جهة اللعب كما يفعله الصبي لكان أخف عليهم مع ما فيه من إسقاط الحشمة وإذهاب المروءة، وترك هدى أهل الإسلام وأرباب العقول، لكنهم يفعلونه على جهة التقرب إلى الله والتعبد به

‘’İşte bak Malik sünnetin imamı olması hasebiyle ehli islamın içinde böyle çocukça deli divane hareketler yapanları nasıl da inkar etti?

Burada açıkça anlaşılıyor ki, böyle davranışlar sergilemek İslamın ruhuna aykırıdır.

Sonra en azından, keşke çocuklara özenip oyun oynarcasına takılsalardı kendileri için daha ehven olurdu bununla birlikte mürüet ve haşmetleride yok olur giderdi.

İşte bu suretle İslam ehlinin yolunu ve akıl sahibi kimselerin menhecini terkettiler ve bu raks gibi oynak hareketleri Allaha yaklaşmaya aracı ibadetten saydılar.’’

İmam Şafii

Beyhakinin Menakibu’ş-Şafii 2/207 adlı eserinden nakiller sunacağız.

أخبرنا أبو عبد الله الحافظ قال: سمعت أبا محمد: جعفر بن محمد بن الحارث يقول: سمعت أبا عبد الله: الحسين بن محمد بن بحر يقول: سمعت يونس بن عبد الأعلى يقول سمعت الشافعي يقول: لو أن رجلا تصوّف من أول النهار لم يأت عليه الظهر إلا وجدته أحمق

‘’(Senediyle birlikte) İmam Şafii diyor ki; Eğer bir adam sabahın başında tarikata girip sofi olsa öğleye varmadan ahmak olur çıkar.’’

Aynı eserde aynı sayfada senediyle beraber İmam Şafii demiştir ki;

أخبرنا محمد بن عبد الله قال: سمعت أبا زرعة الرازي يقول: سمعت أحمد بن محمد بن السندي يقول: سمعت الربيع بن سليمان يقول سمعت الشافعي يقول: ما رأيت صوفياً عاقلاً قط إلا مسلم الخوَّاص

‘’Müslim el-Havvastan gayri sufiler arasında akıllı kimse görmedim’’

Tarikatçılar ilk rivayette لو kelimesi yerine لولا geçmesi lazımmış vahhabiler o kısmı kırpmışlar gibi tantanalar yapmaktadırlar. İmam Beyhaki bu rivayetleri aktardıktan sonra;

قلت: وإنما أراد به من دخل في الصوفية واكتفى بالاسم عن المعنى، وبالرسم عن الحقيقة، وقعد عن الكسب، وألقى مؤنته على المسلمين، ولم يبال بهم، ولم يرع حقوقهم، ولم يشتغل بعلم ولا عبادة

‘’(İmam Şafii burada tarikatçıları yermekle) ancak sufiliğe giripte ismiyle yetinen manasını yakalamayan ve hakikatini idrak etmekten erinen, çalışmayıp oturan, yükünü müslümanlara taşıtan ve onların zahmetini umursamayan, hukuklarını gözetmeyen ve ibadetle ilimle meşgul olmayan kesimi kastetmiştir.’’

Eğer لولا kalıbıyla gelipte İmam Şafii sufileri övmüş olsaydı Beyhakinin bu sözü abes ve yersiz olurdu. Demekki iddianızın bir aslı yok.

Aynı eserde sayfanın sonunda İmam Şafii’den senediyle şu rivayet de aktarılmıştır Beyhaki tarafından…

وذلك فيما أخبرنا أبو عبد الرحمن السلمي قال: سمعت أبا عبد الله الرازي يقول سمعت إبراهيم بن المولد يحكي عن الشافعي أنه قال: لا يكون الصوفي صوفيا حتى يكون فيه أربع خصال: كَسُولٌ أكُول، نئوم، كثير الفضول

‘’Sufi ancak şu dört şeye sahip olursa o zaman tam bir sofi olur; Tembellik, oburluk, aşırı uyku ve boş işlerle fazlasıyla iştiğal’’

İmam Şafiiye ait son iki rivayeti de İbnü’l-Cevzinin Telbisu İblis adlı eserinden -sayfa: 327- aktaracağız; Kendisi dedi;

وبإسناد عَنْ يُونُس بْن عَبْدِ الأعلى قَالَ سمعت الشافعي يَقُول لو أن رجلا تصوف أول النهار لا يأتي الظهر حتى يصير أحمق

''Eğer bir adam sabahtan tarikata girip tasavvufçu olsa öğleye varmadan ahmak olur çıkar.’’

Bu rivayet ilk aktardığımız rivayetle aynıdır. Ama hemen akabinde bir şahidi de naklolunduğu için sayfanın düzenini bozmak istemedim. Diğer rivayet ise;

وعنه أيضا أنه قَالَ ‌مَا ‌لزم ‌أحد ‌الصوفية ‌أربعين ‌يوما ‌فعاد ‌عقله ‌إليه ‌أبدا

''Kim sofilerle arkadaş olmaya kırk gün devam ederse eninde sonunda aklı onu terkeder ve asla geri dönmez’’

Tarikatçılar لو ile başlayan rivayet aslında لولا ile başlıyor vahhabiler لا harfini hazfederek manayı tahrif etmiştirler iddiasını ortaya koyuyorlar. Bu akıllarının kıtlığına delalet eder. Zira Beyhaki de İbnü’l-Cevzi de bu rivayetleri ele alış şekilleri incelenecek olursa eğer tarikatçıların dediği gibi لولا ile başlasaydı o zaman İmam Beyhakinin şerhi saçma ve beyhude kalacaktı. İbnü’l-Cevzi ise zaten mezkur eserinde sufilerin aleyhine bir tutum sergilemiştir. Diğer rivayetleri ve eleştirileri bağlamında tarikatçıların iddiasının doğru olma ihtimali sıfırdır.

İmam Ahmed bin Hanbel

İlginçtir ki İmam Ahmedin sufileri övdüğüne dair rivayet hanbeli literatüründe meşhurdur ve hanbeli uleması bu eseri taaccüble karşılamışlardır. Bu kıssa şöyledir, İbrahim bin Abdullah el-Kalanisi şu kıssayı nakletmiştir;

قَالَ: قِيلَ لِأَحْمَدَ بْنِ حَنْبَلٍ: إنَّ الصُّوفِيَّةَ يَجْلِسُونَ فِي الْمَسَاجِدِ بِلَا عِلْمٍ عَلَى سَبِيلِ التَّوَكُّلِ قَالَ: الْعِلْمُ أَجْلَسَهُمْ؟ فَقَالَ: لَيْسَ مُرَادُهُمْ مِنْ الدُّنْيَا إلَّا كِسْرَةُ خُبْزٍ وَخِرْقَةٌ، فَقَالَ: لَا أَعْلَمُ عَلَى وَجْهِ الْأَرْضِ أَقْوَامًا أَفْضَلَ مِنْهُمْ قِيلَ إنَّهُمْ يَسْتَمِعُونَ وَيَتَوَاجَدُونَ قَالَ: دَعُوهُمْ يَفْرَحُونَ مَعَ اللَّهِ تَعَالَى سَاعَةً قِيلَ: فَمِنْهُمْ مَنْ يُغْشَى عَلَيْهِ وَمِنْهُمْ مَنْ يَمُوتُ فَقَالَ: {وَبَدَا لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مَا لَمْ يَكُونُوا يَحْتَسِبُونَ}

‘’İmam Ahmede, sufiler hakkında bilgi verip onların ilimsiz ve tevekkül edercesine mescidlere sadece oturup kaldıklarından bahseder.

İmam Ahmed; İlim onları oturttu buyurdu. Bunun üzerine;

Sufilerin dünyada bir parça ekmek ve hırkadan başkada muradları yoktur dediler. Bunun üzerine,

İmam Ahmed; Yeryüzünde kendilerinden daha efdal bir kavim tanımıyorum. Akabinde sufiler hakkında; Onlar (Kuran) dinleyip vecde gelirler. İmam Ahmed;

Bırakın onları Allahla bir saat sevinsinler. Bunun üzerine; Ama aralarında bayılıp hatta ölenler var denince, İmam Ahmed;

(Allahtan onlara hesab edemedikler şeyler gözüktü) ayetini okudu.’’


İbn Müflih el-Hanbeli -dönemin hanbelilerinin önde gelen imam- el-Adabu’ş-Şeria adlı eserinde 2/323 adlı bu kıssayı naklettikten sonra;

وَالْمَعْرُوفُ خِلَافُ هَذَا عَنْهُ، وَلَعَلَّ مُرَادَهُ أَنَّهُمْ يَسْتَمِعُونَ وَيَتَوَاجَدُونَ عِنْدَ الْقُرْآنِ فَيَحْصُلُ لِبَعْضِهِمْ مَا يَحْصُلُ مِنْ الْغَشْيِ وَالْمَوْتِ كَمَا كَانَ يَحْصُلُ لِيَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ الْقَطَّانِ، وَعَذَرَهُ الْإِمَامُ أَحْمَدُ فَلَا يُخَالِفُهُ، وَاَللَّهُ أَعْلَمُ

''Herkesin bildiği üzere İmam Ahmed tarikatçılara karşıydı. Sanırım burada muradı Kur’an dinleyip vecde gelirlerdi. Bazılarıda bu esnada bayılır veya ölümü tadardı. Yahya bin Said el-Kattanın başına geldiği gibi İmam Ahmed burada onu mazur görüp inkar etmiyor.’’

İbn Müflih bu rivayeti yalanlamıyor ve kabulle hemen altına şerhini düşüyor. O zaman bu sofiler bizim sofilerden değil. Zaten bu rivayette, türbeler dikip içinde kemik ve çürümüş etlerden hacet dileyen, zıplaya zıplaya huhulayarak ibadet eden, hurafeler ve zırvaları din sanan kişilerin hasletlerinden bahsedilmiyor. Bunlar zahidlerdir. Sufi de denilirse zararı yok yeter ki dini dejenerasyona ve deformasyona uğratmaya kalkmasınlar!

Ayrıca Buhuti el-Hanbeli Keşşafu’l-Kına’ adlı eserinde 12/65, Sefarini ise Gızau’l-Elbab adlı eserinde 1/156 bu kıssayı nakletmişler ve kıssayı inkar etmeden buradaki sufilerin dinleyipte vecde geldikleri şeyi Kur’an olarak tarif etmişlerdir.

İmam Ahmedin Bu Kıssasının Uydurma Olduğuna Delalet Eden Bir İnce Husus

Yukarıda hanbelilerin aktardığı kıssanın ravisi el-Kalanisi h. 359 senesinde vefat etti.

Birde Ebu Tahir es-Selefi et-Tuyuriyyat adlı eserinde neredeyse aynı manada Atiki (hç 441 senesinde vefat etti) Ali bin Hasan et-Tarsusiden neredeyse aynı manada bu kıssayı nakleder.

Lakin Zehebi ve İbn Hacer el-Askalani Tarsusinin İmam Ahmete isnad edip tarikatçıları övmek konusunda hikaye uydurduğundan bahseder ve İbn Hacer el-Askalani akabinde yukarıda naklettiğimiz kıssanın hemen hemen aynısını nakleder.

Buradan anlaşılıyor ki Kalanisi de hüsnü zanla bilmeden uydurma bir rivayeti tervic etmiş oluyor ve geriye İbn Müflih’in dediği gibi İmam Ahmedin sufiler hakkında menfi tavır takındığına dair tek bir bilgi kalıyor.

Ebu Hanife

Alaeddin Haskefi ed-Dürrü’l-Muhtar isimle eserinde -sayfa:14- Davud et-Tai’nin Ebu Hanifeden tarikat ve ilim aldığını belirtiyor ve bu olayı Kuşeyriye nisbet ediyor.

Bu anlatılanın doğru oldugunu kabul edelim. İmam Kuşeyri sufi-meşreb birisi olmasına rağmen günümüz tarikatçılar gibi Kur’anın manalarını tahrif etmez ve ehli sünnet kavramını yozlaştırıp sahih hadisleri inkar etmezdi. Bizzat Menzilcilerin naklettiği üzere Kuşeyri Ebu Hanife gibi Allah’ın el, parmak, yüz, inmek, gelmek gibi sıfat-fiilleri ekleme çıkarma yapmadan olduğu gibi kabul eder ve tarikatçıların yaptığı gibi Allahın eli yoktur orada yedden kasıt kudrettir de asla demezler.

Ebu Hanife ve Tarikatçıların Aracılık/Tevessül İnancı

Ebu Hanife sufi-meşreb bir zat olarak kabul edelim. Günümüz tarikatçıları falancayı aracı kılmayı onunla Allaha tevessül etmeyi, kendini Allah karşısında kendini işe yaramaz görüp falancanın hürmetine, onun hakkı için Allahtan isterler ve Allahı makamında oturan bir belediye başkanı olarak görüp onunla beraber konuşmak için aracılar kılarlar örneği kendilerinden meşhurdur.

Ebu Hanife ‘’falancanın hürmetine’’, ‘’Nebinin hakkı için Allahım senden istiyorum’’ gibi tevessül dualarına hangi fetvayı veriyor bakalım;

Ebu Hanifeyi tarikat ehli yapan Haskefiydi, yine Haskefinin kendisi adı geçen eserin 662. sayfasında. Ebu Hanifenin, enbiya, evliya hürmetine-hakkı için tarzı aracılığı mekruk gördüğünü yazmıştır.

Günümüzde tarikatçılardan tevessül/aracılık mefhumunu izale edersek geriye onlardan hiçbirşey kalmaz. Teşkilatı ayakta tutan en önemli motivasyon şeyhleri aracı kılmak onlar hürmetine Allahtan istemektir. Gelin görün ki Ebu Hanife gibi bir mürşidi kamil bunu dinen uygun görmüyor. İsmailağa tarikatçıları hanefi olduklarını söylemelerine rağmen bu konuda Ebu Hanife taassubundan vazgeçerler çünkü işlerine gelmiyor.

Hakeza İbn Abidin Haskefinin adı geçen eserine yazdığı meşhur hacimli haşiyesinde 6/397 tevessülün mekruh olduğuna dair Ebu Hanifenin fetvasını da; ‘’Çünkü insanların Allah üzerinde hiçbir hakkı yoktur’’ diye şerh eylemiştir.

İbn Alusi Cilau’l-Ayneyn adlı eserinde -sayfa:551- Meşhur Hanefi alim Kudurinin şu fetvasını nakleder;

‌المسألة ‌بخلقه ‌لا ‌تجوز، لأنه لا حق للمخلوق على الخالق

''Allaha başkasını aracı kılmak/tevessül etmek/falancanın hakkı veya hürmeti için istemek caiz değildir. Çünkü mahlukun Allah üzerinde bir hakkı yoktur.’’

Daha demin isminden söz ettiğimiz İhsan Şenocak güya hanefilerin el-İhtiyar adlı eserinden ders yapardı. Bu eserde de şöyle bir fetva vardır;

وَيُكْرَهُ أَنْ يَدْعُوَ اللَّهَ إِلَّا بِهِ، أَوْ يَقُولَ فِي دُعَائِهِ: أَسْأَلُكَ بِمَعْقِدِ الْعِزِّ مِنْ عَرْشِكَ

''Allaha kimse aracı kılınmadan dua edilir. Bir kişinin duasında arşının izzetinin mesken tutuşunun hakkı için diye Allaha bunu aracı kılmak mekruhtur.’’

Şeyhülislam İbn Kemal Paşa’nın hanefilerde müctehid makamında olduğunu ikrar ettiği İbn Maze el-Hanefi, el-Muhitu’l-Burhani adlı eserinde 5/312 bu konuda şöyle demiştir;

ويكره أيضاً: أن يقول الرجل في دعائه: اللهم إني أسألك بحق أنبيائك ورسلك؛ لأنه لا حق لأحد من المخلوقين على الله تعالى

''Bir adamın dua ederken, Allahım peygamberlerinin hürmetine/hakkı için senden istiyorum demesi hoş değildir/mekruhtur. Zira kulun Allah üzerinde hiçbir hakkı yoktur.’’

Son olarak San’aninin el-İnsafu fi-Hakikati’l-Evliya adlı eserinde -sayfa:93- Ebu Hanifenin şu fetvasını aktarır;

قال أبو حنيفة: "‌لا ‌ينبغي ‌لأحد ‌أن ‌يدعو ‌الله ‌إلا ‌به، فلا يقول أسألك بفلان وفلان وبملائكتك أو بأنبيائك أو نحو ذلك لأنَّه لاحق للمخلوق على خالقه"

''Kul Allaha başkasını aracı kılmaz ve falancanın hakkı/hürmeti, meleklerin, peygamberlerin vs. hürmeti/hakkı diyerek Allaha dua etmez. Zira mahlukun Allah üzerinde bir hakkı yoktur.’’
 
Üst Ana Sayfa Alt