Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

2001/11 Eylül Saldırıları

B Çevrimdışı

BaiTullaH

Üye
İslam-TR Üyesi

11 Eylül 2001’de yerel saatle 0846’da bir yolcu uçağı New York’un simgeleri olan ikiz kulelerin kuzey kulesine çarparak infilak etti. İlk anda kaza sanılan olayın 17 dk. sonrasında ikinci bir uçağın güney kulesine çarpmasıyla koordineli bir terörist eylem olduğu anlaşıldı. Bundan 34 dakika sonra, üçüncü bir uçak Pentagon’un batı yüzüne düştü. Pentagon olayından 34 dakika sonra ise asıl hedefi ABD Kongre Binası olduğu daha sonra anlaşılan başka bir uçağın Washington’un 240 km. kuzey doğusuna düştüğü öğrenildi.


Toplam 1.5 saat içinde ABD, tarihinde görülmedik bir saldırıya maruz kaldı. Saldırıda New York’ta Dünya Ticaret Merkezi kompleksinin 7 binasının tamamı ile birlikte toplam 25 bina artık kullanılamaz hale gelirken, Pentagon’un 5 kanadından biri ağır hasara uğradı. Olaylarda ölen insan sayısı uçak yolcuları dahil olmak üzere toplam 2985 kişiydi.



İlk araştırmalarda saldırılarda toplam 19 teröristin yer aldığı, teröristlerin maket bıçakları ile uçak mürettebatını rehin alıp, her uçakta birer kişiyi öldürerek pilotlardan uçakların kontrolünü devraldıkları, bomba süsü verilmiş cisimlerle yolcuları tehdit ederek direnişi engelledikleri ve uçakları hedefledikleri istikametlere yönlendirdikleri anlaşıldı. Dördüncü uçaktaki yolcuların cep telefonlarıyla diğer olayları öğrenince uçağın kontrolünü geri almak için mücadele etmeleri üzerine eylemcilerin uçağı yere çaktıkları öğrenildi.




Saldırının faili olarak, olaydan hemen sonra ABD tarafından el Kaide örgütü suçlandı. Usame Bin Ladin, bir süre “eylemi onaylamasına rağmen” olayın kendisiyle bir ilgisi olmadığını iddia etse de, daha sonra yaptığı açıklamalarla eylemin bizzat kendisi tarafından yönlendirildiğini açıkladı.


ABD, 11 Eylül olaylarından sonra bir soruşturma komisyonu kurdu. Kamuoyunda “11 eylül komisyonu” olarak bilinen komisyon saldırının hazırlığı ve icrası ile ilgili ayrıntılı bir rapor yayımladı. Bu rapora göre, saldırıların fikir babası Bojinka planının da planlayıcısı El Kaide merkezî grubuna dahil Halid Şeyh Muhammed isimli teröristti. Dünya Ticaret Merkezine 1993 yılında yapılan saldırının sorumlusu olan Remzi Yusuf’un yeğeni olan Muhammed’in Bojinka plânının benzerinin ABD ana kıtasında uygulanması için 1996 yılından beri yaptığı teklifler, 1999 yılının başlarında Usame Bin Ladin tarafından kabul edildi.


Usame Bin Ladin, Afganistan’daki kamplarda eğitim görmüş militanlardan seçtiği dört kişiyi eylemci olarak belirledi ve 1999 sonbaharından itibaren bu eylemcilerin eğitimleri başlatıldı. Eğitimler, El Kaide’nin Afganistan’daki Mes Aynak kampında ingilizce ve internet eğitimi, bilgisayar ortamında uçuş similâtorü oyunlarında meleke geliştirme şeklinde başladı.



Eylemcilerin Muhammed Atta liderliğindeki “Hamburg grubu” olarak bilinen dördü, Çeçenistan’da savaşmak üzere kamplarda eğitim görmek üzere Afganistan’a gelen gençler arasından Ladin tarafından seçildi. Bu dört militan, pilotluk eğitimi için mevcut imkanları araştırmak maksadıyla Almanya’ya geri gönderildi. Grup, söz konusu eğitimin ABD’de daha ucuz olduğunun anlaşılması üzerine ABD’ye hareket etti. Ancak, gruptan bir kişi ABD için vize alamadığından eyleme katılamadı. Üç militan internet vasıtasıyla irtibat kurdukları ABD’nin değişik eyaletlerindeki uçuş okullarında ayrı ayrı kurs görmeye başladılar. Dördüncü pilot olarak, el Kaide’nin El Faruk kampında eğitimde olan ve daha önce ABD’de kurs görmüş bir militan seçildi. Bu militanın da ABD’ye girmesi ile 11 Eylül’deki dört uçağın tüm pilotları Mayıs 2000’de ABD’de hazır duruma geldi.



Müteakip dönemde kaçırılacak uçaklarda yolcuları ve mürettebatı etkisiz hale getirmekle görevlendirilen 15 militan 2000 yılının nisan ayından itibaren ABD’ye sızmaya başladı. Tamamı Suudi Arabistan vatandaşı olan bu militanlar, ülkenin fakir bölgelerinde yaşayan, 20-28 yaşlarında, bekâr, lise mezunu ve işsiz kişilerdi. Bu militanların tamamının El Kaide ile ilişkileri 2-3 yıl öncesine dayanıyordu ve hiçbirisi aile ve arkadaş çevrelerinde “aşırı dinci” olarak bilinmiyordu. Eylemcilerin büyük çoğunluğunun aileleri ile 11 Eylül’den önce bağlarını kopardığı, önce savaşmak için Çeçenistan’a gitmek istedikleri, ancak bu isteklerine ulaşamayınca eğitim için Afganistan’a gittikleri tespit edildi.

Bu militanlar, Afganistan’daki kamplarda eğitim görürken diğerlerine nazaran daha başarılı olması üzerine bizzat Usame Bin Ladin tarafından intihar eylemcisi olmak için ikna edilmişlerdi. Eylemciler daha sonra, gelecekteki görevleri hakkında ayrıntılı bilgi verilmeden ülkelerine geri gönderilerek ABD vizesi alarak geri gelmeleri istenmişti. Geri döndüklerinde 11 eylül saldırıları için seçildikleri söylenen eylemciler, El Kaide’nin Afganistan’daki Ebu Turab özel eğitim kampında uçak kaçırma, bıçak kullanma, mürettebatı ve yolcuları kontrol altına alma gibi konularda eğitime tabi tutuldular. Ayrıca, eylem öncesinde yakalanmaları halinde sorgulamada güvenlik kuvvetlerine uçak eylemleri hakkında bilgi vermemek için kendilerini bombalı araçla intihar saldırısı yapacak militanlar olarak tanıtmak üzere de hazırlandılar.


Eğitimleri tamamlanan militanlar önce Pakistan’daki El Kaide’nin güvenli evlerine yerleştirildi ve iki-üç kişilik gruplar halinde Birleşik Arap Emirlikleri üzerinden Haziran ayının ortalarına kadar ABD’nin değişik eyaletlerine gönderildiler. Eylemlerde pilotluk yapacak olanlarla Florida’da bir araya gelen eylemciler, formlarını korumak için spor yaparak ve kaçıracakları uçakların tipine uygun uçaklarla ABD içinde keşif yolculukları yaparak eylem hazırlıklarını sürdürdüler. Pilot olarak görevlendirilen eylemciler ise daha önce başladıkları uçuş eğitimlerini uçuş simülatôrlerinde ve çeşitli uçuş okullarının gözetiminde pekiştirdiler.


Bu arada Usame Bin Ladin, eylemlerin 2000 yılında ve kaçırılacak uçakların yere çakılması şeklinde icra edilmesi için baskı yapmaya başladı. Eylem hücresinin lideri Muhammed, pilotların hazır olmadığı gerekçesiyle Ladin’in isteğini geri çevirdi. Ladin, daha sonra eylemin 2001 yılının mayıs ayında ve yine uçakların yere çakılması şeklinde gerçekleştirilmesini istedi. Ancak, aynı gerekçelerle eylemin ancak 2001 Ağustos sonuna doğru yapılabileceği cevabı verildi. Nihayet, saldırılar için 11 Eylül tarihi belirlendi.


ABD istihbarat birimleri 2001 yaz ayları boyunca El Kaide’nin faaliyetleri hakkında bilgiler almaya başladı. Raporlardan biri El Kaide’nin “çok, çok, çok büyük bir eylem” planladığı yönündeydi. El Kaide içinde de, örgüt liderlerinin yaptığı konuşmalardan ve eylemin önceki tarihlerde yapılmasına karar verildiğinde alınan emniyet tedbirlerinden anlaşıldığı üzere yakın zamanda ABD topraklarında çok büyük bir eylemin icra edileceğine dair söylentiler dolaşıyordu. Söylentileri duyan Taliban lideri Molla Ömer, büyük bir eylem sonrasında muhtemel bir ABD harekâtının kuzey ittifakına yönelik plânladıkları nihai taarruza zarar vereceği düşüncesiyle Amerikalılara yönelik saldırılara karşı çıktı ve hedefin İsrail olması gerektiğini öne sürdü. Ancak Ladin, Taliban’ın Afganistan dışındaki Cihad faaliyetlerine karışamayacağını söyleyerek kararında ısrar etti. Ladin, benzer itirazlarla örgütün Şura Konseyi’nde de karşılaştı ama bu itirazlar da eylemin gerçekleştirilmesini engellemeye fayda etmedi.


Saldırıların önündeki Taliban engelinin El Kaide tarafından Kuzey İttifakı lideri Ahmet Şah Mesud’un öldürülmesi ile aşıldığı da değerlendirilmektedir. 11 Eylül’den sadece iki gün önce gerçekleştirilen Mesut’un öldürülmesinden bir gün sonra Taliban kuvvetleri Kuzey ittifakına yönelik harekâta başladılar.



Eylemciler, ağustos ayı sonuna kadar kaçıracakları uçaklarda seyahat edecek şekilde biletlerini aldılar ve 10 eylül’e kadar uçakların kalkış limanlarının bulunduğu şehirlere aşamalı olarak, gruplar halinde intikal ederek havaalanlarının yakınlarındaki otellere yerleştiler. Eylem günü olarak seçilen 11 Eylül 2001 günü, bu 19 eylemci daha önce zafiyetlerini belirledikleri havaalanı güvenlik sisteminden ellerini kollarını sallayarak, hatta güvenlik kameralarına el sallayarak kolaylıkla geçtiler.


Uçaklara kolayca binen eylemciler, havalandıktan sonra plânlarına uygun zamanlarda harekete geçerek uçakların kontrolünü ele geçirdiler. Pilot eylemcilerin dışındakiler ise, yolcuları üzerlerinde bomba varmış gibi davranarak sindirdiler. Saat 0845’den itibaren de uçaklar hedeflerine çarpmaya başladılar. Dördüncü uçak, yolcuların kendilerini bekleyen sonu anlamaları üzerine ayaklanması ve kontrolü ele geçirmeleri sonrasında eylemcilerin uçağı yere çakması ile hedeflenen noktaya varmadan imha oldu.


Daha sonra olayla ilgili ele geçirilen teröristlerin ifadelerinden saldırının aslında aynı gün 10 uçakla yapılmasının plânlandığı, 11 Eylül’de vurulan hedeflere ilave olarak CIA ve FBI merkezlerinin, bazı nükleer reaktörlerin ve ABD’nin en yüksek binaları olan Missisipi ve Los Angeles’taki iki binanın da saldırı hedefi olarak düşünüldüğü , ancak, Beyaz Saray’ın hedeflerden biri olmasına rağmen bazı eylemcilerin ABD’ye giremediklerinden; Missisipi ve Los Angeles’taki binalara plânlanan saldırıların Usame Bin Ladin tarafından iptal edildiği öğrenildi. Bu eylemlerle bağlantılı olarak planlanan, Londra’da iki uçak kaçırıp Westminster Sarayı ve Tower Köprüsüne saldırı eylemlerini yapacak teröristlerin havaalanında beklerken New York’taki olayları TV’den görünce eylemin sebep olduğu zararlardan korkup kaçtıkları da iddia edilmektedir.



ABD havayolu güvenliği ile ilgili birimler, saldırı ile tam bir kargaşa ortamına düştüler. Uçak kaçırma ile ilgili bir çok alternatif senaryo üzerine hazırlıklı olan yönetim birimleri bir uçağın kaçırılıp füze haline getirilmesi ve şehirlere saldırması gibi bir senaryoya hazırlıklı değildi. Alınan tüm tedbirler, anlık kararlara dayanıyordu ve sivil kuruluşlar böyle bir askerî duruma, askerî makamlar ise sivil vasıtaların askerî maksatlar için bu şekilde kullanılmasına dair fikrî veya fizikî bir hazırlığa sahip değillerdi. Emir komuta zincirleri arasında ve paralel kuruluşların yöneticileri arasında herhangi bir iletişim ve işbirliği sağlanamamıştı. Dördüncü uçağın yere çakılmasından 28 dakika sonra, ABD Kuzey Sektör Hava Savunma Sahası hava trafiğine kapandı. Ancak, önleme uçakları nereye gideceklerini ve hangi uçakları önleyeceklerini bilmiyorlardı. Hava savunma makamlarının bu hususlar hakkında verdiği kararlar da uçaklara iletilmedi.




El Kaide’nin 11 Eylül saldırıları için harcadığı paranın toplam 400-500 bin dolar arasında olduğu değerlendirilirken , ABD’nin uğradığı doğrudan zarar trilyonlarca dolar olarak ifade edilmektedir. Dolaylı zararlar ise hesaplanamamaktadır.


11 Eylül saldırılarının El Kaide açısından en önemli maksadı, bundan önceki ABD hedeflerine yönelik saldırılarda olduğu gibi Amerika’yı dünya çapında prestij kaybına uğratmaktı. Mısır ordusundan ayrılmış bir albay olan El Kaide’nin askerî şefi Saif El Adil; 11 Eylül’ün en önemli hedeflerinden birinin ABD’yi bir İslam ülkesinde askerî harekâta zorlayarak SSCB’nin Afganistan’da düştüğü duruma benzer bir duruma düşürmek olduğunu söylemiştir. El Adil, Bush’un 11 Eylül’den birkaç gün sonra teröre karşı yapılacak savaşı “haçlı seferleri”ne benzetmesinin El Kaide’nin ekmeğine yağ sürdüğünü de belirtmiştir.


El Kaide, 11 Eylül’den sonra ABD’nin kapsamlı bir harekâta girişeceğini tahmin etmiş, onu Afganistan bataklığına çekerek uzun süreli halk savaşı stratejisi ile yıpratmayı, ABD’nin Müslümanlara kıyım yaptığı propagandasını çeşitli medya vasıtalarıyla tüm dünyaya yayarak Müslüman ülkelerdeki ABD yanlısı hükümetlere karşı isyan başlatılmasını ve ABD’nin bu ülkelerden çıkartılmasını hedeflemiştir.


El Kaide, 11 Eylül saldırılarını başarı ile icra etmesine yarayan batı ülkelerindeki seyahat özgürlüklerini ve fırsat bolluğunu, saldırılardan sonra kaybetmiştir. Terör tehdidini Müslüman ülkelerden ve toplumlardan algılamaya başlayan Batı ülkeleri, vize uygulamalarına daha sıkı kontrol getirmişlerdir. Diğer yandan, Hıristiyan toplumlarda da Müslümanlara ve Arap görünüşlü insanlara yönelik şüphe ve ayrımcı davranışlarda artış görülmüştür. ABD’de Müslümanlara yönelik şiddet olaylarında artış görülmüş, 11 eylül’ü izleyen birinci haftada 300, beşinci ayda ise 1700 şiddet olayı rapor edilmiştir. ABD’de yaşayan Müslümanlar arasında inançları yüzünden ayrımcılığa uğradıklarına dair şikayetler artmıştır. Bu konuda 11 eylül öncesi yapılan araştırmalarda Müslümanların üçte biri bu konudan şikayet ederken, sonrasında yarısına yakını ayrımcılığa uğradıklarını beyan etmiştir.



11 Eylül saldırıları ile El Kaide’nin hedeflediği tüm durumlara ulaştığını söylemek yanlış olmayacaktır. İlk olarak örgüt, 19 militanını feda ederek 3000’e yakın insanı öldürmüştür. Bir terör saldırısında ulaşılan en büyük zayiat oranı olarak 11 eylül saldırıları tarihin en vahim sonuçlu terör eylemi olmuştur. İkinci olarak, ABD kendi anavatanında emniyette olduğu duygusuna esir düşürülerek, Almanların ve Japonların dünya harplerinde başaramadığı şekilde, hem de ABD’nin dünyaca bilinen sembollerine ağır darbe indirilmiştir. Üçüncü olarak; ABD, ağır bir prestij kaybına uğratılmış, dünya çapında mükemmel bir sisteme sahip olduğuna inanılan bir süper gücün yönetimdeki beceriksizliği, bürokrasisinin hantallığı, istihbarat faaliyetlerindeki yetersizliği, anavatan savunmasındaki zafiyetleri tüm dünyanın gözleri önüne serilmiştir. Dördüncü olarak; 11 eylül olayları Müslüman ve Hıristiyanlar arasında yadsınamaz bir gerilim yaratmış, El Kaide’nin “tüm dünyada Müslümanlar katlediliyor” şeklindeki tezleri daha çok desteklenmeye başlamış, fakir ve ezilen Müslüman toplumlarda çok daha geniş bir destek bulmaya başlamıştır. Son olarak, ABD, El Kaide’nin daha önceden tahmin ettiği gibi önce Afganistan, daha sonra Irak’ta sonu belirsiz bir savaşa girmiş ve her gün dünyaya yayılan sivillerin ölüm haberleri ile Müslüman toplumların daha çok nefretini üzerine çekmiş, kendi askerilerinin zayiatı sebebiyle de iç kamuoyunda her geçen gün destek kaybetmeye başlamıştır.


Buna karşılık El Kaide, bir miktar operasyonel imkân ve kabiliyetlerini kaybetmiş olsa da varlığını sürdürmeyi başarmış, hatta dünya çapında kendisini destekleyen örgüt sayısında artış olmuş ve daha da globalleşmiştir. 11 eylül saldırılarının belki de en önemli sonucu; El Kaide örgütünün yüzyılın en büyük çelişkisi olarak, son yıllarda hararetle tartışılan globalleşme kavramını ilk gerçekleştiren örgüt haline gelmesidir.



ABD’nin 11 Eylül Saldırılarına cevap olarak başlattığı ve “Terörle Global Savaş” adını verdiği harekatın ilk safhası olan Afganistan savaşı, Ekim 2001’de başladı. El Kaide’nin ve ona yataklık eden Taliban’ın imha edilmesini amaçlayan ve “Operation Enduring Freedom” ismi verilen harekât, muhalif Afganların oluşturduğu Kuzey İttifakı’nın yanı sıra, İngiltere, Kanada, Avustralya, Fransa, Yeni Zelanda, İtalya, Almanya, Danimarka, Norveç ve Hollanda tarafından aktif olarak desteklendi. Yıllarca Taliban’ı destekleyen, gerektiğinde askerî birliklerini Taliban’ın yanında muharebeye sokan Pakistan, Afganistan’ın işgalinde kullanılmak üzere üç havaalanını ABD’ye tahsis etti. Özbekistan, ABD birliklerine hem topraklarını hem havaalanlarını açtı.


Harekatın başlamasından kısa bir süre sonra Taliban yönetimi yıkıldı, El Kaide kamplarına ve karargâhlarına yönelik operasyonlarla örgütün etkinliği iyice azaltıldı. Afganistan’da NATO öncülüğünde 34 ülkenin katıldığı ISAF (Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti) tarafından yeniden yapılandırma çalışmaları başlatıldı. Ancak, ne Usame Bin Ladin yakalanabildi, ne de El Kaide ve Taliban tamamen ortadan kaldırılabildi. Ancak buna karşılık el Kaide’nin şemsiyesi altındaki örgütler dünya çapında çoğalmaya başladı ve el Kaide ile bağlantılı terör saldırıları devam etti.


kaynak
 
Üst Ana Sayfa Alt