es selam u aleykum
bir konu hakkında bilgi ararken şöyle bir hadiseyle karşılaştım
ilk önce kısaya deyinmek istiyom :
Abdullah bin Übeyy bin Selûl, münâfıkların reisi idi. Hz. Resûlullahın aziz şahsiyetini nazarlardan düşürmek, İslâmiyetin inkişâfına mâni olmak ve Müslümanları birbirine düşürmek için elinden gelen bütün gayreti ömrü boyunca göstermekten geri durmamıştı. Bu menhus maksadını tahakkuk ettirmek için de bir çok iftiralarda bulunmuştu. Müslümanların tesanüde en çok muhtaç olduğu bir zamanda bu adam tesanüdleri bozucu hareketlerde bulunurdu. Fakat Cenâb-ı Hakkın inayeti ve Resûlullahın tedbir ve himmeti ile bu teşebbüsleri hep sonuçsuz kalırdı.
Başında bulunduğu nifak şebekesinin yaptıklarından dolayı haklarında âyet-i kerimeler, hattâ "Münafıkûn" adında müstakil bir Sûre nazil olmuştu.
Bu sebeple Hz. Resûlullah bunlara karşı hep ihtiyatlı davranır, hâl ve hareketlerini kontrol altında bulundurur ve İslâm camiasının ittifak ve tesanüdünü bozucu planları karşısında hep tedbirli olurdu.
İşte, İslâm camiasının birliğini bozmak için eline geçen her fırsatı kullanmaktan geri kalmayan bu adam Hicretin dokuzuncu senesi Zilkâde ayında öldü.( İbn-i Kesîr, Sîre, 4:64. )
Peygamberimiz (s.a.v.)in Cenaze Namazını Kıldırması
Abdullah bin Übeyy, münâfıkların reisi iken, oğlu Abdullah son derece samimi ve müttaki bir Müslümandı. Bu, "Ölüden, diriyi, diriden ölüyü çıkaran" Cenâb-ı Hakkın kudret ve hikmetinin bir tecellisi idi. Baba münafıkların reisi, oğul mücahid bir Müslüman.
Babası vefât ettikten sonra, oğlu Abdullah babasının vasiyeti üzerine Hz. Resûlullahın huzuruna çıkarak, "Yâ Resûlallah! Gömleğini bana versen de, babamı onunla kefenlesem" dedi. Sonra da, "Yâ Resûlallah! Onun namazını kılıp istiğfarda bulunsanız"
( Müsned, 2:18. ) diye ricada bulundu.
Gariptir ki, hayatı boyunca İslâmiyet aleyhinde plânların tasavvuru ve tahakkuku ile meşgul olan bu adamın kefenlenmesi için Resûl-i Ekrem Efendimiz sırtından gömleğini çıkarıp Hz. Abdullah'a verdi ve "Cenaze hazırlanınca bana haber veriniz, namazını kılayım"( A.g.e., 2:18; Buharî, 2:76; Tirmizî, 5:280. ) buyurdu.
Hz. Ömer'in İkâzı
Cenaze hazırlanmıştı. Peygamber Efendimiz namazı kılmaya kalkarken Hz. Ömer, arkasından ridasına yapıştı,
"Yâ Resûlallah! Allah sizi münâfıklar üzerine namaz kılmaktan nehyetmedi mi?"( Müsned, 2:18; Müslim, 4:1865. ) dedi.
Peygamber Efendimiz gülümseyerek şöyle dedi:
"Ben, istiğfar etmek veya etmemekte serbest bırakılmışım. Ben de tercihimi yaptım. Allah Taâlâ, 'Onlar adına ister af dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen yine Allah onları bağışlayacak değildir...' (Tevbe Sûresi, 80) buyurmuştur."5
Daha sonra Resûlallah (a.s.m.), Abdullah bin Übeyy'in cenaze namazını kıldı ve kabri başına kadar da gitti.( Sîre, 4:197; Müsned, 1:16; Tirmizî, 5:279. )
Nâzil Olan Âyet
Aradan çok zaman geçmeden Peygamberimiz (s.a.v.)e münâfık ölüleri hakkında Cenâb-ı Hak tarafından şu kesin emir verildi:
"Onlardan ölen hiçbir kimsenin asla namazını kılma ve kabrinin başında durma. Onlar Allah'ı ve Resûlünü inkâr etmişler ve Allah'a itaatten çıkmış olarak ölüp gitmişlerdir."
( . Tevbe Sûresi, 84. )
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, hiç bir münâfığın cenaze namazını kılmadı. Kabrinin başında da durmadı.( Sîre, 4:197; Müsned, 1:16. )
Peygamberimiz (s.a.v.)in böylesine ömrünün her safhasında İslâm cemâatını bölmek gayretiyle yaşayan bir adamın cenazesine karşı bu alâkasının şüphesiz bir çok hikmetleri vardı.
En mühim hikmeti onun etrafında toplanmış olanların samimi iman etmelerini temin etmekti. Nitekim, Efendimize, gömleğini niçin verdiği ve cenaze namazını niçin kıldığı sorulduğunda, şu cevabı vermişti:
"Gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım, kendisini Rabbimden gelecek azabdan kurtaramayacaktır. Fakat ben, bu sayede onun kavminden bin kişinin samimi Müslüman olmasını umuyorum."( Taberî, Tefsir, 10:206. )
Gerçekten de Abdullah bin Übeyy'in vefât ederken Peygamberimiz (s.a.v.)den medet umduğunu gören bin kişi samimiyetle Müslüman olmuştur. (Umdetü'l-Kari, 8:54. )
Bunu gören Hz. Ömer de, davranışından pişmanlık duymuş, "Allah ve Resûlü elbette daha iyi bilir"( Sîre, 4:197. ) demiştir.
bir konu hakkında bilgi ararken şöyle bir hadiseyle karşılaştım
ilk önce kısaya deyinmek istiyom :
Abdullah bin Übeyy bin Selûl, münâfıkların reisi idi. Hz. Resûlullahın aziz şahsiyetini nazarlardan düşürmek, İslâmiyetin inkişâfına mâni olmak ve Müslümanları birbirine düşürmek için elinden gelen bütün gayreti ömrü boyunca göstermekten geri durmamıştı. Bu menhus maksadını tahakkuk ettirmek için de bir çok iftiralarda bulunmuştu. Müslümanların tesanüde en çok muhtaç olduğu bir zamanda bu adam tesanüdleri bozucu hareketlerde bulunurdu. Fakat Cenâb-ı Hakkın inayeti ve Resûlullahın tedbir ve himmeti ile bu teşebbüsleri hep sonuçsuz kalırdı.
Başında bulunduğu nifak şebekesinin yaptıklarından dolayı haklarında âyet-i kerimeler, hattâ "Münafıkûn" adında müstakil bir Sûre nazil olmuştu.
Bu sebeple Hz. Resûlullah bunlara karşı hep ihtiyatlı davranır, hâl ve hareketlerini kontrol altında bulundurur ve İslâm camiasının ittifak ve tesanüdünü bozucu planları karşısında hep tedbirli olurdu.
İşte, İslâm camiasının birliğini bozmak için eline geçen her fırsatı kullanmaktan geri kalmayan bu adam Hicretin dokuzuncu senesi Zilkâde ayında öldü.( İbn-i Kesîr, Sîre, 4:64. )
Peygamberimiz (s.a.v.)in Cenaze Namazını Kıldırması
Abdullah bin Übeyy, münâfıkların reisi iken, oğlu Abdullah son derece samimi ve müttaki bir Müslümandı. Bu, "Ölüden, diriyi, diriden ölüyü çıkaran" Cenâb-ı Hakkın kudret ve hikmetinin bir tecellisi idi. Baba münafıkların reisi, oğul mücahid bir Müslüman.
Babası vefât ettikten sonra, oğlu Abdullah babasının vasiyeti üzerine Hz. Resûlullahın huzuruna çıkarak, "Yâ Resûlallah! Gömleğini bana versen de, babamı onunla kefenlesem" dedi. Sonra da, "Yâ Resûlallah! Onun namazını kılıp istiğfarda bulunsanız"
( Müsned, 2:18. ) diye ricada bulundu.
Gariptir ki, hayatı boyunca İslâmiyet aleyhinde plânların tasavvuru ve tahakkuku ile meşgul olan bu adamın kefenlenmesi için Resûl-i Ekrem Efendimiz sırtından gömleğini çıkarıp Hz. Abdullah'a verdi ve "Cenaze hazırlanınca bana haber veriniz, namazını kılayım"( A.g.e., 2:18; Buharî, 2:76; Tirmizî, 5:280. ) buyurdu.
Hz. Ömer'in İkâzı
Cenaze hazırlanmıştı. Peygamber Efendimiz namazı kılmaya kalkarken Hz. Ömer, arkasından ridasına yapıştı,
"Yâ Resûlallah! Allah sizi münâfıklar üzerine namaz kılmaktan nehyetmedi mi?"( Müsned, 2:18; Müslim, 4:1865. ) dedi.
Peygamber Efendimiz gülümseyerek şöyle dedi:
"Ben, istiğfar etmek veya etmemekte serbest bırakılmışım. Ben de tercihimi yaptım. Allah Taâlâ, 'Onlar adına ister af dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen yine Allah onları bağışlayacak değildir...' (Tevbe Sûresi, 80) buyurmuştur."5
Daha sonra Resûlallah (a.s.m.), Abdullah bin Übeyy'in cenaze namazını kıldı ve kabri başına kadar da gitti.( Sîre, 4:197; Müsned, 1:16; Tirmizî, 5:279. )
Nâzil Olan Âyet
Aradan çok zaman geçmeden Peygamberimiz (s.a.v.)e münâfık ölüleri hakkında Cenâb-ı Hak tarafından şu kesin emir verildi:
"Onlardan ölen hiçbir kimsenin asla namazını kılma ve kabrinin başında durma. Onlar Allah'ı ve Resûlünü inkâr etmişler ve Allah'a itaatten çıkmış olarak ölüp gitmişlerdir."
( . Tevbe Sûresi, 84. )
Bundan sonra Peygamber Efendimiz, hiç bir münâfığın cenaze namazını kılmadı. Kabrinin başında da durmadı.( Sîre, 4:197; Müsned, 1:16. )
Peygamberimiz (s.a.v.)in böylesine ömrünün her safhasında İslâm cemâatını bölmek gayretiyle yaşayan bir adamın cenazesine karşı bu alâkasının şüphesiz bir çok hikmetleri vardı.
En mühim hikmeti onun etrafında toplanmış olanların samimi iman etmelerini temin etmekti. Nitekim, Efendimize, gömleğini niçin verdiği ve cenaze namazını niçin kıldığı sorulduğunda, şu cevabı vermişti:
"Gömleğim ve onun üzerine kıldığım namazım, kendisini Rabbimden gelecek azabdan kurtaramayacaktır. Fakat ben, bu sayede onun kavminden bin kişinin samimi Müslüman olmasını umuyorum."( Taberî, Tefsir, 10:206. )
Gerçekten de Abdullah bin Übeyy'in vefât ederken Peygamberimiz (s.a.v.)den medet umduğunu gören bin kişi samimiyetle Müslüman olmuştur. (Umdetü'l-Kari, 8:54. )
Bunu gören Hz. Ömer de, davranışından pişmanlık duymuş, "Allah ve Resûlü elbette daha iyi bilir"( Sîre, 4:197. ) demiştir.
(Abdullah bin Übeyy bin Selûl'ün ölümü ) ilgili kısayı anlatıldıgı gimi
Münâfıkların reisi Abdullah bin Übeyy bin Selûl'ün ölümü ve Peygamberimiz'in (s.a.v.) onun cenaze namazını kıldırması olayıyla ilgili eyer peygamerimiz gittiyse yani cenaze namasına
S 1 - biz bu olayı günümüzde sözde müslüman olarak görülen aslen münafık sıfatı olan ama cevresinde sami müslümanlar olan kişin munafık sıfatından haberdar olmaması veya münefıgın belagatın güzelligine aldanıp müslüman olarak bildikleri için gerçekleri görmemiş olan cemaati bir müslümanı cenazeye cagırırsa
müslüman olan kişi münafık olan birin cenaze namazına katıla bilirmi katılma amacı ordaki insanlarla daha iyi bir iletişim ve insanlara bir cümle dahi olsa hak ve batıl kavramı açısıdan içlerine düşünçelerine şüpe düşürerek aslen münafık olan ama cevresinde müslüman olarak görülen kişin aslen hak deyil batıl yolda oldunu hafif cümlerle ilk telkin yaparak kişilerle iletişim kurma amacı olursa ne kadar dogru olur gitmesi
S 2- birde şöyle sorum olçak örnegin :
ailenizde veya akrabalarınızda biri ölüyor müslüman deyil yani inkar ve red olaylarında ya bilgi bilmiyorlar yada okuma yazma bilmiyorlar veya gerçekler nefislerine zor geliyor
siz cenazeye gitmiyorsunuz çünkü müslüman deyil gitmediniz zamanda akraba cevresi tabiki sizi biliyor yani tevhidi anlatıyorsunuz müslümanlık şöyledir böyledir diyorsunuz ama cenazeye katılmıyorsunuz
burda o akraba kesimiyle yüz yüze gine aynı ortamda karşılaştınız zaman bir şey ler
anlatınızda size şöyle bir şüpede bakmazmı akrabasının cenazesine gelmeyen biri ne kadar samimi olur bu şüpe vermek için ve kendimizden uzaklaştırmamak için yarınki gün yine aynı bir ortamda oldumuz zaman düşünçelerimizi devamlı anlatarak kişiye fikirler ve düşünçeler telkin edme amacıyla böyle cenazelere gitmemiz ne kadar dogru olur
Moderatör tarafında düzenlendi: