Nasıl bir imtihan?
Aslında cevaplamak için sormadım bu soruyu. Çok korktuğum, çok düşündüğüm ve bir an sonra ölecekmişim gibi hissettiğim için soruyorum kendime. Sahi bu nasıl bir imtihan?
Gece 3 suları… Bakınıyorum ofisin asma tavanına… Kareleri sayıyorum ve kendime soruyorum; Abdulkadir en son ne zaman şefkatle sarıldın anne ve babana? En son ne zaman öptün ellerinden? Misal bugün eve gittin. Kapıda yeğenin karşıladı. Her eve gidişinde koşarak sana sarılan yeğenin bugün sarılmadı. Sadece uzaktan “Hoş geldin amca” diyebildi. Dört yaşında olmasına rağmen o bile tehlikenin farkındaydı. Peki annem… Altmışını devirmiş, son 7-8 yılını büyük imtihanlarla geçiren o güzel kadın… Sanırım o bile böylesi bir imtihan geçirmemişti. Ve sana sorduğu o soru; neden beni öpmedin? Açıklayamadın. Hastalık var anne diyemedin. Yüzünün yarısını örten maskenin altından “seni çok özledim” diyebildin.
62… 63…64… Bitti bir sonraki kareye geçtim… Saymaya devam ediyor ve düşünüyorum. Büyük bir imtihan Abdulkadir. Bizi hayra götüren çoğu yol kapandı. Allah’ın evlerine gidemiyorsun, cemaat namazlara ve sohbetlere katılamıyorsun hatta sıla-ı rahim bile yapamıyorsun. Kardeşine sarılıp günah bile dökemiyorsun. Allah için seviyorsun ama yine Allah için ondan uzak kalıyorsun. Zor imtihan Abdulkadir. Anne evladına, evlat annesine sarılamıyor. Çok zor Abdulkadir.
Daha dün mahallende bir adam yığıldı, yere düştü. Evlatları virüs olabilir diye yanına bile yaklaşamadı. Ve sonra öğrendiler ki kalp krizinden ölmüş. Virüs değilmiş. Ne zor değil mi Abdulkadir? Ölümden korkmak fayda vermiyormuş değil mi Abdulkadir?
Bugünde biri virüsten korkup ormanda yaşamaya başlamış. Toplamış olduğu bir otu yerken zehirlenip ölmüş. Demek ki tevekkül takdirin önüne geçemiyormuş değil mi Abdulkadir?
128… 129… 130… Neyse gözüm yoruldu Abdulkadir. Sen düşün, kork, ölecekmiş gibi davran… Yine gel…
14.04.2020/İstanbul
Aslında cevaplamak için sormadım bu soruyu. Çok korktuğum, çok düşündüğüm ve bir an sonra ölecekmişim gibi hissettiğim için soruyorum kendime. Sahi bu nasıl bir imtihan?
Gece 3 suları… Bakınıyorum ofisin asma tavanına… Kareleri sayıyorum ve kendime soruyorum; Abdulkadir en son ne zaman şefkatle sarıldın anne ve babana? En son ne zaman öptün ellerinden? Misal bugün eve gittin. Kapıda yeğenin karşıladı. Her eve gidişinde koşarak sana sarılan yeğenin bugün sarılmadı. Sadece uzaktan “Hoş geldin amca” diyebildi. Dört yaşında olmasına rağmen o bile tehlikenin farkındaydı. Peki annem… Altmışını devirmiş, son 7-8 yılını büyük imtihanlarla geçiren o güzel kadın… Sanırım o bile böylesi bir imtihan geçirmemişti. Ve sana sorduğu o soru; neden beni öpmedin? Açıklayamadın. Hastalık var anne diyemedin. Yüzünün yarısını örten maskenin altından “seni çok özledim” diyebildin.
62… 63…64… Bitti bir sonraki kareye geçtim… Saymaya devam ediyor ve düşünüyorum. Büyük bir imtihan Abdulkadir. Bizi hayra götüren çoğu yol kapandı. Allah’ın evlerine gidemiyorsun, cemaat namazlara ve sohbetlere katılamıyorsun hatta sıla-ı rahim bile yapamıyorsun. Kardeşine sarılıp günah bile dökemiyorsun. Allah için seviyorsun ama yine Allah için ondan uzak kalıyorsun. Zor imtihan Abdulkadir. Anne evladına, evlat annesine sarılamıyor. Çok zor Abdulkadir.
Daha dün mahallende bir adam yığıldı, yere düştü. Evlatları virüs olabilir diye yanına bile yaklaşamadı. Ve sonra öğrendiler ki kalp krizinden ölmüş. Virüs değilmiş. Ne zor değil mi Abdulkadir? Ölümden korkmak fayda vermiyormuş değil mi Abdulkadir?
Bugünde biri virüsten korkup ormanda yaşamaya başlamış. Toplamış olduğu bir otu yerken zehirlenip ölmüş. Demek ki tevekkül takdirin önüne geçemiyormuş değil mi Abdulkadir?
128… 129… 130… Neyse gözüm yoruldu Abdulkadir. Sen düşün, kork, ölecekmiş gibi davran… Yine gel…
14.04.2020/İstanbul