Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İstihare Hangi Durumlarda Yapılır? Başkasının Yerine İstihare Yapılır mı?

E Çevrimdışı

ehl-i iman

Üye
İslam-TR Üyesi
İstihare Hangi durumlarda Yapılır? Başkasının Yerine İstihare Yapılır mı?

"3. İyi veya kötü, helâl veya haram olduğu bilinen konularda istihâre yapılmaz. İstihâre mübah olan işlerde yapılır.

Habibullah admin yazmış bu cümleden ne anlamalıyız? Örnek verebilicek var mı?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
İstihare Hangi durumlarda Yapılır? Başkasının Yerine İstihare Yapılır mı?

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 153)

Bir başka ayette ise ;


وَشَاوِرْهُمْ فِي الأَمْرِ فَإِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلِينَ
İş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman, artık Allah’a tevekkül et. Şubhesiz ki Allah, tevekkul edenleri sever.” (Âl-i İmran 159)

Hadis-i şerifte ise ;
حدثنا قتيبة قال: حدثنا عبد الرحمن بن أبي الموالي، عن محمد بن المنكدر، عن جابر بن عبد الله رضي الله عنهما قال: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يعلمنا : الاستخارة في الأمور كما يعلمنا السورة من القرآن، يقول: (إذا هم أحدكم بالأمر، فليركع ركعتين من غير الفريضة، ثم ليقل
اَللَّهُمَّ إِنِّي أَسْتَخِيرُكَ بِعِلْمِكَ، وَ أَسْتَقْدِرُكَ بِقُدْرَتِكَ، وَ أَسْأَلُكَ مِنْ فَضْلِكَ الْعَظِيمِ، فَإِنَّكَ تَقْدِرُ وَ لاَ أَقْدِرُ، وَ تَعْلَمُ وَ لاَ أَعْلَمُ، وَ أَنْتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ، اَللَّهُمَّ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذَا الأَمْرَ خَيْرٌ ليِ فيِ دِينِي وَ مَعَاشِي وَ عَاقِبَةِ أَمْرِي فَاقْدُرْهُ ليِ وَ يَسِّرْهُ ليِ ثُمَّ بَارِكْ ليِ فِيهِ، وَ إِنْ كُنْتَ تَعْلَمُ أَنَّ هَذَا الأمْرَ شَرٌّ ليِ فيِ دِينيِ وَ مَعَاشِي وَ عَاقِبَةِ أَمْرِي فَاصْرِفْهُ عَنيِّ وَ اصْرِفْنيِ عَنْهُ وَ اقْدُرْ لِيَ الْخَيْرَ حَيْثُ كَانَ ثُمَّ أَرْضِنيِ بِهِ
Câbir radıyallahu anh’ın şöyle dediği nakledilmiştir:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bütün işlerinde, Kur’an’dan sûre öğretir gibi istihareyi de öğreterek şöyle derdi: Sizden biriniz bir işe niyetlendiği zaman farzın dışında iki rekât nafile namaz kılsın ve şöyle desin:
Allah’ım! Senden, senin ilim ve kudretinden hayır beklerim. Senin büyük lütfundan taleb ederim. Şubhesiz senin her şeye gücün yeter; benim gücüm yetmez. Sen bilirsin, ben bilemem. Sen bütün gizlilikleri bilensin. Allah’ım! Eğer bu işi dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için hayırlı olduğunu bilirsen o işi bana takdir et, kolaylaştır ve onu bana mübarek kıl. Eğer bu işi; dinim, yaşayışım ve işimin sonucu veya dünya veya ahiretimin sonucu bakımından benim için şer olarak bilirsen, onu benden, beni de ondan uzak eyle. Nerede olursa olsun benim için hayır olanı takdir et. Sonra da beni bu hayırdan memnun kıl.”
(Buharî, Teheccud, 25, Hadis no: 1162, Deavât, 49, Tevhid, 10; İbn Mace, İkâme, 188; Ahmed b. Hanbel, 3/344)


حَدَّثَنَا أحمد بْن يوسف السلمي. حَدَّثَنَا خالد بْن مخلد. حَدَّثَنَا عَبْدُ الرحمن بْن أبي الموالي؛ قَالَ: سمعت مُحَمَّد بْن المنكدر يحدث عَن جابر بْن عَبْد اللّه؛ قَالَ:
- كان رَسُول اللَّهِ صَلَى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسلَّمْ يعلمنا الاستخارة، كما يعلمنا السورة من القرآن. يقول ((إذا هم أحدكم بالأمر فليركع ركعتين من غير الفريضة، ثم ليقل: اللهم! إني أستخيرك بعلمك. وأستقدرك بقدرتك. وأسألك من فضلك العظيم. فإنك تقدر ولا أقدر. وتعلم ولا أعلم. وأنت علام الغيوب. اللهم! أن كنت تعلم هذا الأمر ((فيسميه، ما كان من شيء)) خيراً لي في ديني ومعاشي وعاقبة أمري ((أو خيراً لي في عاجل أمري وآجله)) فاقدره لي في ويسره لي وبارك لي فيه. وإن كنت تعلم ((يقول مثل ما قال في المرة الأولى)) وإن كان شراً لي، فاصرفه عني واصرفني عنه، واقدر لي الخير حيثما كان. ثم رضني به))
Cabir bin Abdillah (r.anh)'dan; Şöyle demiştir:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize Kur'an'dan sure öğretir gibi istihare (keyfiyet ve duasını) öğreterek buyururdu ki: «Siz'den birisi bir işi yapmak istediği zaman farz değil (istihare niyetiyle nafile olarak) iki rek'at namaz kılsın. Namazdan sonra şöyle dua etsin :
Allah'ım! Hakkımda hayırlısını Sen bildiğin için ben hayırlısına irşad edilmemi senden isterim ve gücünden yardım diliyerek hayırlısına gücümün yetmesini senden dilerim. Senin büyük fadl(ve kerem)ından isterim. Çünkü Sen (her şeye) kadirsin. Ben hiç bir şeye kadir değilim. Sen (her şeyi) bilirsin. Ben (bir şey) bilmem. Sen (herkese) gizli olan herşeyi çok bilicisin. Allah'ım! İstediğim bu iş (burada yapmak istediği şeyi belirtir) Senin ilminde benim için dinime, hayatıma ve ahiretime hayır ise (yahud şimdiki ve gelecekteki işlerim bakımından hayırlı ise) bunu bana mukadder kıl. (Buna gücümü yetiştir.) Bunu bana muyesser kıl. Ve bu işi bana mübarek eyle. Ve eğer senin ilminde (birinci defa söylediğinin mislini burada söyler) şer ise bu işi benden, beni (ve kalbimi) de bu işten çevir ve hayır nerede ise o hayrı bana mukadder eyle! Sonra nefsimi bu hayr'a radı kıl.»

(İbn Mace, İkâmeti's Salah, Bab: 188, Hadis no: 1388)

Hadisteki duanın açıklaması hakkında el-Menhel yazarı özetle şöyle der:
اللهم! إني أستخيرك بعلمك Yani: "Allah'ım! Sen hangi işte yarar olduğunu bildiğin ve ben bilmediğim için Sen beni en yararlı işe yönelt." Şöyle de denilebilir: "Allah'ım! Şumullü ilmin hakkı için en yararlısına beni yönelt."

وأستقدرك بقدرتك Yani: "Senin kudretinden yardım dileyerek en hayırlısına muktedir olmarnı dilerim." Şöyle de denilebilir: "Sen kadir olduğun için hayırlısını bana mukadder ve müyesser eylemeni dilerim."

Hadisin: « ... büyük fadl(ve kerem) indan isterim.» cümlesi Allah'ın verdiği ikramların herhangi bir kimse tarafından hak edildiği için değil, Allah'ın fazlı ve keremiyle olduğuna işaret eder.

Hadisin:
أن كنت تعلم cümlesinin zahiri manasına göre yorum yapılmamalıdır. Çünkü ilk anda hatıra gelen mana: "Allah'ım! Şu işin bana hayırlı olduğunu bilirsen ..... şeklindedir. Bu tür mana, AIlah'ın ilminin kesinliğine ters düşer. Kastedilen mana ise: "Allah'ım! Senin sonsuz ilminde bu iş bana hayırlı ise ..... şeklindedir. Tercemede buna işaret etmek istedim. Şu halde cümledeki şubhe, Allah'ın ilmine ait değil, yapılmak istenen işin hayırlı olup olmamasındadır.

Kişi dua ederken burada yapmak istediği şeyi dile getirecektir. Hadisteki 'Maaş' kelimesinin tercemede "hayat" olarak yorumladım. Bu kelime ile, ticaret gibi geçim vesilesi olan şeyler de kastedilmiş ola bilir. Hadisteki "Akibet"ten maksad, Ahirettir.

اقدره لي cümlesi: "Bunu bana mukadder eyle." veya "Buna gücümü yetiştir" diye yorumlanabilir .

يقول مثل ما قال في المرة الأولى cümlesinin manası: Birinci defa söylediğinin mislini söyler, demektir. Yani şöyle dua edecek: «Allah'ım! Senin ilminde bu iş benim için dinim, hayatım ve ahiretim bakımından şer ise .. ,"

أو خيراً لي في عاجل أمري وآجله cümlesindeki tereddüt manasını ifade eden "Ev" kelimesi, râvinin şubhesini ifade eder. Yani: خيراً لي في ديني ومعاشي وعاقبة أمري buyurmuştur, veya خيراً لي في عاجل أمري وآجله buyurmuştur. "Ev" kelimesinin muhayyerlik için olması muhtemeldir. Yani dua eden kişi isterse o şekilde söyler, isterse diğer şekilde söyler.

عاجل أمري= ''Dünya hayatımdaki dinim ve dünyam ile ilgili işlerim'' demektir.
وآجله = ''Gelecekteki dünya hayatımdaki dinim ve dünyam, ahiretimle ilgili işlerim'' demektir.





Başkasının Yerine İstihare :
Bedenle yapılan ibadetleri başkasına yaptırmak caiz değildir.
Peygamberimiz, "İstihare eden kimse zarar görmez, istişare eden pişmanlık duymaz, iktisatlı yaşayan da geçim sıkıntısı çekmez" buyurmuştur.
Peygamberimiz, Sahabilere Kur'ân'dan bir sûre öğretir gibi istiharenin yapılışı ve duasını öğretirdi.
Câbir ibn Abdullah (r.anh) şöyle demiştir:
Allah Rasulu bize, bütün işlerde istihareyi, Kur'an'dan bir sure öğretir gibi öğretirdi..
(Buharî, Teheccud, 25, Deavât, 49, Tevhid, 10; Tirmizi, Vitr, 18; İbn Mace, Akâme, 188; Ahmed b. Hanbel, III, 344).

Alimler , hadis-i şerifteki Rasulullah’ın “İstihare eden “ sözünden kişinin kendisinin yapması gerektiğine , yine diğer hadis-i şerifte sahabelerin “kendilerine kurandan bir sure gibi öğrettiğini” buyurmasından da , yine kişinin kendisinin yapmasının gerektiğine , başkasının yerine istihare yapılamayacağına karar vermişlerdir.

Başkası adına istihareye yatılması diye bir uygulama, Peygamberimizin zamanında ve sahabe döneminde yoktur. Başkasının yerine istihare yapma diye bir şey hadislerde de geçmemektedir . Sonraları tasavvuf ehli arasında evlenme, bir mal alma, iş kurma vs. çeşitli nedenlerden dolayı birbirlerine , hocalarına istihareyi yaptırtmışlardır . Zira ahrette de sırattan geçireceklerine, yardım edeceklerine inananların böyle extra vazifelere yüklenmeleri doğaldır!
Bunun yerine isabetli olanı, kişinin kendisinin bu sünneti yapması ve Allah'tan bizzat kendisinin dilekte bulunmasıdır. Sünnet olan da budur.

Maliki fakihlerinden İbnu’l-Hac el-Abderî, istiharenin bundan ibaret olduğunu, ayrıca bir işaret almak amacıyla kişinin veya bir başkasının onun adına rüya görmek üzere uyumasının, gün ve kişi adlarından uğur çıkarma gibi davranışlara başvurmasının bid’at olduğunu belirtir. (Diyanet İslam Ansiklopedisi, “İstihâre”, İstanbul, 2001, cilt: 23, sayfa: 334.)
 
Üst Ana Sayfa Alt