Burada bir hüküm/fetva verdin dikkatini çekerim.Sonuç: Bu maddeler halinde ele aldığımız hususlarda ifade edildiği gibi, oy kullanma mevzuunda da devleti ve bunun yönetim araçlarının gayri islami yönlerini hak bilmeyip, hakkın tesisi için oy kullanma başta olmak üzere bunlardan istifade etmek, bireyler için şirk fiilinin ortaya çıkmasına yol açmayacaktır.
1-Secde, namaz ibadetinin belki de en önemli bir rüknü olmasına rağmen, Allah (c.c.) Hz. Adem ile aynı yerde
bulunan güruha, Hz. Adem'e secde etmeleri emrini vermiş ,İblis hariç (''ben ondan hayırlıyım'' diyerek bu emirden yüz çevirmiştir.) orada bulunan melekler secde etmiştir.
Hülasa burada söz konusu olan secde, ibadet maksadıyla sözde bir ilaha değil de, saygı mahiyetiyle bir beşere edildiği için şirk durumundan katiyen söz edilemez! Hatta alemlerinin Rabbinin emriyle icra edildiğinden, buna itaat edenlere bir ecir vardır.
Kâbe bir put değil, Allah'ın dünyadaki evini gösteren Yön'üdür. İbadette Kabe'ye değil, Kâbe'nin yönüne dönmekteyiz. Puta dönüp tapanlar, putun kendisine ibadet edip yalvarmaktadırlar; fakat Kabe'ye doğru ibadet edenler Kâbe'nin Rabb'ine ibadet ederler. Nitekim Âmir b. Fuheyre (r.anh) de kendisini öldürmek isteyen Cebbâr b. Sulmâ’yı İslâm’a davet etmiş, Cebbâr ise mızrağıyla ona saldırmıştı. Cebbâr’ın mızrağı Âmir’in sırtından girip göğsünden çıkmıştı. Âmir son nefesini verirken: “Kâbe’nin Rabb'ine and olsun ki kazandım!” demişti.2-Allah'ın evi olarak adlandırılan Kabe de yapısı itibariyle bir meta olmasına karşın, nerede olursak olalım onu karşımıza alacak şekilde namaz kıldığımız, ibadet ettiğimiz, müminlerin birlik ve beraberliğinin timsali olan bir yapıdır. Ancak bir put da meta olmakla birlikte, ilahi vasıflar taşıdığına itikat edilerek, secde vb. ibadetlerde bulunmak kişiyi açıkça şirke düşüren bir fiilin doğmasına sebep olur.
Kıyas-ı mâal Farık.3-Bilindiği üzere Mikail (a.s.), Allah (c.c.) emriyle doğa olaylarını idare etmek üzere memur kılınan bir melektir. Müminler bir deprem, sel, kuraklık vb. hadiseler meydana geldiğinde, icra edenin Mikail (a.s.) olduğunu bilmekle birlikte, kudretinin kaynağının, asıl müsebbibinin de Cebab ı Allah olduğunu bilir ve itikat ederler. Takdir edersiniz ki, bu inanç dinimizin aslında olup, katiyen şirk gibi bir durum ihtiva etmemektedir.
Doğa olaylarının idaresi noktasında, Yunan mitolojisinde yer alan, Poseidon adlı putun (''denizler ve depremler tanrısı'' olarak bilinir.) Sözde ilahlık sıfatı verilip, ibadet edildiği için; Mikail (a.s.) aksine dinimiz açışından bir şirk durumu söz konusudur.
Bu bahsettiğim Mikail (a.s.) örneği daha da çoğaltılabilir. Bunu okuyanın bilgisi ve tahayyül gücüne bırakıyorum.
Ömer hocayı yanlış anlamışsın.Ömer hoca Maturidilik ve Eşariliğin itikadi duruşunu, günümüz meseleleri üzerinden gayet güzel ifade etmiş.
Sonuç: Bu maddeler halinde ele aldığımız hususlarda ifade edildiği gibi, oy kullanma mevzuunda da devleti ve bunun yönetim araçlarının gayri islami yönlerini hak bilmeyip, hakkın tesisi için oy kullanma başta olmak üzere bunlardan istifade etmek, bireyler için şirk fiilinin ortaya çıkmasına yol açmayacaktır.
Ben islami ilimlerde otorite değilim. Yazdıklarım kimseyi bağlayıcı nitelikte değildir. Sadece kendi düşündüğümü, anladığımı burada beyan ediyorum. Açıkçası, din noktasında özel bir eğitim almadım. Kaynakları aslından tahkik edecek arapcaya da sahip değilim. Burada yazdıklarımızı arkadaşlar/abiler, kardeşler arasında yapılan bir fikir teatisi, bir sohbet olarak değerlendirmek olayın özüne daha uygun olacaktır diye düşünüyorum.Burada bir hüküm/fetva verdin dikkatini çekerim.
Muhterem Abdulmuizz hocam. İbadetin Allah (c.c.) has kılındığı itikadına, sizler gibi ben de sahibim. Uzunca cevap verme nezaketini gösterdiğiniz yazımda da, bunun aksi beyan edilmemiştir, katiyen edilemez de.Nefsine uymuşsun
1. maddede Allah c.c.'nun meleklere secde edin emri ibadet secdesi değildi! Zira Allah'tan başkasına secde şirktir.
Buradaki secdeden kastedilenin ifade edildiği gibi, alnı yere değdirmek değil de, eğilmek suretiyle yapıldığını esas alsak bile, yine namazın rükunlarından birisi olan, rüku ile şekil olarak benzerliğini dikkatinize sunarım. Beşere yapılan secdenin/rukünün/eğilmenin, hepimizin bildiği gibi ibadet saikiyle değil, saygı ve beşeri üstünlüğün tasdiki mahiyetinde olduğunu bir kez daha belirtelim.Vahidi, Bakara Suresi'nin 34. ayetinin tefsirinde "Ona hürmet ve selamlama için secde edin dedik. Buradaki secdeden kastı alnı yere koymak şeklinde olmayıp, tevazudan dolayı önünde eğilmektir" (El-Veciz fi Tefsiri Kitabil Aziz, 1/11.) derken Yusuf Suresi ayetinin tefsirinde ise "Bu eğilmek suretiyle gerçekleşen selamlama secdesidir" (El-Veciz fi Tefsiri Kitabil Aziz, 1/375.) demiştir.
Kabe elbette ki hepimizin kabul ettiği, bildiği gibi bir put değildir. Ancak burada vurgulamak istediğim, yapısı itibariyle Allah'ın (c.c.) doğada yaratmış olduğu metalar kullanılarak inşa edilmiştir. İnşa veya imal noktasında put olarak adlandırılan yapı ve objeler de, Allah'ın yarattığı metalardan müteşekkildir. İnanç safhasında bunlara yüklediğimiz mana, bizlerin Allah (c.c.) nezdindeki iyi veya kötü olmak üzere sıfatlarımızı tayin etmektedir.Kâbe bir put değil, Allah'ın dünyadaki evini gösteren Yön'üdür. İbadette Kabe'ye değil, Kâbe'nin yönüne dönmekteyiz. Puta dönüp tapanlar, putun kendisine ibadet edip yalvarmaktadırlar; fakat Kabe'ye doğru ibadet edenler Kâbe'nin Rabb'ine ibadet ederler. Nitekim Âmir b. Fuheyre (r.anh) de kendisini öldürmek isteyen Cebbâr b. Sulmâ’yı İslâm’a davet etmiş, Cebbâr ise mızrağıyla ona saldırmıştı. Cebbâr’ın mızrağı Âmir’in sırtından girip göğsünden çıkmıştı. Âmir son nefesini verirken: “Kâbe’nin Rabb'ine and olsun ki kazandım!” demişti.
Sözde tanrı Poseidon putu ile, sizin de ifade ettiğiniz gibi, Allah'ın (c.c.) kulu ve memur meleği olan Mikail (a.s.) ile sıfatlar noktasında hiç bir benzer yön yoktur. Bunun aksini de ilgili yazımda beyan etmedim. Lakin icra edilen fiiller çerçevesinde bir benzerliği ortaya koydum.( Depremler, seller, kuraklık vb. doğa olayları) Allah (c.c.) bu işlerine, memur kul/melek sıfatıyla vekalet edildiğine itikat etmek, dinimizin asıllarından olup, şirk gibi bir durumun doğmasına sebep olmazken, bizatihi sözde ilahlık sıfatıyla bu işlerin icra edildiğine itikat etmek, dinimiz açısından şirk durumunu meydana getirmektedir.Kıyas-ı mâal Farık.
Yunan mitolojik ŞİRK tanrısı ile Allah'ın kullarından bir kul olan Mikâil'ili mukayese etmen kıyas-ı mâal farıktır. Yâni alakası olmayan, birbirine benzemeyen şeyler arasında kıyas yapmaktasın ki bu da bâtıldır!
Muhterem Abdulmuizz hocam. Takdir edersiniz ki; Bu rey atma mevzuu İslami çevrelerce epeyce irdelenmekte, üzerine tonlarca şey söylenip, yazılıp, çizilmektedir. Şirk, küfür başta olmak üzere, bir müslümanın kabul etmesinin mümkün olmayacağı ithamlarda bulunulmaktadır. Bu ithamlara muhatap olanların da, savunma mahiyetinde cevap vermesi en tabii hakkıdır diye düşünüyorum.Ömer hocayı yanlış anlamışsın.
Ömer hoca halen Oy kullanmanın Şirk olduğu itikadinde.
Her oy kullananın tekfir edilmemesi gerektiği noktasında yaptığı açıklamada, Oy kullanılmasına cevaz vermelerinin Halef ulemasının tekfire bakış açılarından kaynaklandığını zikretmekte. Bunda haklı olduklarını söylemiyor, aksine kendilerini neden tekfir etmememiz gerektiğini söylüyor. Sen de buradan yola çıkarak sapkın anlayışının Hak'mış gibi gösterme gayretine girişerek böyle imani ve riskli bir yola çığırtkanlık yapmaktasın. Çünkü bırakın imanı yok eden küfür şirk meselesini günah olabilecek haram helal mevzûnda bile şubheli gördüklerimizden sakınmakla emrolunmuşuzdur.
Kardeşim saçmalamakta ısrarcıyım diyorsunMuhterem Abdulmuizz hocam. Takdir edersiniz ki; Bu rey atma mevzuu İslami çevrelerce epeyce irdelenmekte, üzerine tonlarca şey söylenip, yazılıp, çizilmektedir. Şirk, küfür başta olmak üzere, bir müslümanın kabul etmesinin mümkün olmayacağı ithamlarda bulunulmaktadır. Bu ithamlara muhatap olanların da, savunma mahiyetinde cevap vermesi en tabii hakkıdır diye düşünüyorum.
Verdiğin örnekler konularla alakası olmayan bâtıl, alakasız ve hatalı örneklendirmelerdir.Şimdiye kadar yazdıklarımda, vermiş olduğum örneklerde bir sözün, olayın, şeklin, fiilin zahirinden ziyade, buna yüklenen mananın ve failinin maksat ve niyetinin asıl olduğuna vurgu yapmak istedim.
Rey verme mevzuunda da aynı halin geçerli olduğuna kanaat etmekteyim.
Ömer hoca bahsettiğin halef mezheblerinin usulune göre oy vermeye şirk demeyenlerin hatalı olduğunu, buna rağmen kendisi hâla demokratik seçimlere iştirak etmeye şirk gördüğünü zikretmekte. Bunu biz de söylüyoruz. (Velev ki Ömer hocayla ters düşelim, bizim ölçümüz Ömer hoca da değildir.)Abdulmuizz Hocam.
''Sen de buradan yola çıkarak sapkın anlayışının Hak'mış gibi gösterme gayretine girişerek böyle imani ve riskli bir yola çığırtkanlık yapmaktasın.'' Cümlenizde, fikirlerimi sapkın olarak nitelendirirek, beni de çığırtkan olarak tanımlamışsınız. Benim burada ifade ettiklerim Maturidilik/Eşarilik düşüncesini yansıtmıyor mu? Bu şekilde hitapta bulunduğunuzda; Ömer hoca ile, farklı mezheplere mensup kişilere karşı, alınması gereken tutum noktasında, bir ihtilafınız meydana gelmiş olmuyor mu?
Hakkında şirk ithamı olan bir meselede delil yerine yoruma dayalı sohbet yazılarından sakınalım. saygı ve sevgilerimle.Son olarak; Dini konular hakkında hüküm ortaya koyacak bilgi, birikim ve ehliyete sahip birisi değilim. Haliyle yazdıklarım hiç kimseyi bağlayıcı nitelikte değildir. Fikir teatisi/sohbet maksadıyla yazılmış şeylerdir. Saygılarımla.