14.37'den sonra açıklamış. aşağıda da sofiler gaws falan diyor hala
17.00' Allah arşın üzerindedir, nasıl olduğunu bilmeyiz.
Ahi. Yükleyen kanalda daha ne yüklediğini bilmiyor heralde Kanalın yapığı yorum:
14.37'den sonra açıklamış. aşağıda da sofiler gaws falan diyor hala
17.00' Allah arşın üzerindedir, nasıl olduğunu bilmeyiz.
aynen ahi sofiler hep böyle şu adamlar az düşünse samimi adamlar aslında.Ahi. Yükleyen kanalda daha ne yüklediğini bilmiyor heralde Kanalın yapığı yorum:
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri (k.s.) 1 yıl önce Mustafa Kaya kullanıcısına yanıt
Amin. Eksik olmayın. Aziz ve Celil olan Allah sizden de razı olsun. Evliyalar Sultanı, Gavsu'l Azam Abdulkadir Geylani Hazretleri'nin Gunyetü't Talibin adlı eserinin sesli kitap hazırlığı devam etmektedir. Tamamladıkça sizlerle paylaşıyoruz.
Miraç Ve Allah'a Mekân İsnadı:
Şubhe yok ki, İsra makamı, Musa aleyhisselâm'ın mikatından daha üstündür. Nerde kaldı ki Yunus b. Mettâ'nın makamından üstün olmasın. Ancak bizim sözümüz, her halde ve her makamda ikisinin yani Peygamber ve Yûnus'un Allah Teâlâ'ya yakınlıklarının eşit olduğudur. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Nerede bulunursanız Allah sizinle beraberdir.” (Hadid 4)
“Biz kula şahdamarından daha yakınız.” (Kaf 16)
“Allah, kullarının üstünde galibtir, yegane hüküm ve hikmet sahibidir.” (En'am 61) anlaşıldığına göre Allah Teâlâ'nın kulları üzerine yükselmesi, mekân bakımından yükseklik değil, mertebe ve makam bakımından yüksekliktir. Yani şânı yüce olmak demektir. Ehl-i Sünnet vel-Cemaat âlimleri ile Mutezile, Havariç vesair İslâm taifelerince de durum bu şekilde tesbit edilmiştir. Diğer bidat taifeleri de aynı görüştedir. Ancak, Allah Teâlâ’ya cihet isbat eden Hanbelilerle Mucessimeden bir taife bu görüşte değildir. Allah Teâlâ onların isnad ettiklerinden uzaktır.
Şârih ne tuhaftır ki Allah Teâlâ'nın yüceliğini isbat etmekte:
“Şubhesiz bu Kur'an'ı, Emin ruh Cebrail, korkutuculardan olasın diye, senin kalbine indirdi.” (Şuara 93-94) âyetini delil getiriyor.
Muellifin bu âyetle Allah Teâlâ'nın yücelik sıfatını ispat etmeye çalışmasının garibliği apaçıktır. Zira nuzul ve tenzil kelimeleri alâ harf-ı cerri ile mütâaddi olurlar. Burada Kur'an'ın gökten inmesinden murad edilen, Peygamber sallellahu aleyhi vesellem'in kalbine indirilen kelâmın yüceliğidir. Bu konuda bir çekişme bahis konusu değildir. Kelâmın yüceliğinden Melik ve Allâm olan Allah Teâlâ'nın mekânının yüceliği yani ona yüce bir makam ispatı lâzım gelmez. Favk ve uluv gibi sıfatlara delâlet eden bazı âyet ve hadisleri zikrettikten sonra: “Selef âlimlerinin, yücelik sıfatını ispat etme konusundaki sözleri çoktur.” sözü bizce de musellemdir. Ancak selef âlimlerinin, Allah'a yücelik, yükseklik sıfatı ispat etmeleri mekânın yüceliği ile tevil edilmiştir.
Sonra şarih şöyle diyor:
إِثْبَات الْعُلُوّ
قَالَ ابو حنيفَة من قَالَ لَا اعرف رَبِّي فِي السَّمَاء اَوْ فِي الأَرْض فقد كفر وَكَذَا من قَالَ إِنَّه على الْعَرْش وَلَا ادري الْعَرْش أَفِي السَّمَاء اَوْ فِي الأَرْض وَالله تَعَالَى يدعى من اعلى لَا من أَسْفَل لَيْسَ من وصف الربوبية والألوهية فِي شَيْء وَعَلِيهِ مَا روى فِي
الحَدِيث ان رجلا اتى إِلَى النَّبِي صلى الله عَلَيْهِ وَسلم بِأمة سَوْدَاء فَقَالَ وَجب عَليّ عتق رَقَبَة أفتجزىء هَذِه فَقَالَ لَهَا النَّبِي صلى الله عَلَيْهِ وَسلم أمؤمنة أَنْت فَقَالَت نعم فَقَالَ أَيْن الله فَأَشَارَتْ إِلَى السَّمَاء فَقَالَ اعتقها فَإِنَّهَا مُؤمنَة
Bu delillerden biri Ebû Muti' el-Belhi'den nakledilen şu rivayettir:
Ebû Muti' Ebû Hanîfe'ye: “Allah'ın, yerde mi gökte mi olduğunu bilmiyorum.” diyen kişiden sormuş; Ebû Hanife de: “Kâfir olmuştur, zira Allah Teâlâ şöyle buyuruyor”:
“Allah Arş üzerinde duruyor.” (Taha 5) Allah'ın Arşı ise yedi kat göğün üstündedir.” buyurdu.
Ben derim ki; Ebû Hanîfe “Eğer bir kimse, Allah Teâlâ Arş üzerindedir, fakat Arş'ın gökte mi yerde mi olduğunu bilmiyorum.” derse, kâfir olduğunu söylemiştir, Çünkü o, Allah'ın gökte olduğunu inkâr etmiştir. Allah'ın gökte olduğunu inkâr eden kişi ise kâfirdir. Zira Allah Teâlâ yücelerin yücesindedir. Allah Teâlâ yüksekten çağrılır, aşağıdan değil.”
Ebu Hurayra’nin rivâyetine göre;
"Adamın biri Rasulullah'a (s.a.v.) geldi ve : “Mu'min bir cariyeyi azad etme borcum vardır.” diyerek (yanındaki cariyesinin bu şarta haiz olup olmadığını) sordu.
Rasulullah (s.a.v.) kadına dönerek “Allah nerdedir?” diye sordu.
Kadın başı ve işaret parmağıyla semaya işaret etti.
Bu defa Rasulullah (s.a.v.) “Ben kimim?” diye sordu.
Kadın parmağıyla semaya ve Rasulallah’a işaret etti.
Yani “Sen Rasulallahsın” demek istedi.
Bunun üzerine “Bu mu'mindir , bunu azad et.” diye buyurdu." (Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 1/23).
Buna cevabımız şöyledir: İmam Abdusselâm, “Hallur-Rumûz” adlı kitabında İmam Âzam'ın şu sözünü kaydediyor:
“Kim Allah'ın yerde mi gökte mi olduğunu bilmiyorum derse, kâfir olur. Çünkü bu söz, Allah'ın bir mekânı olduğu düşüncesini akla getirir. Allah'ın mekânı olduğunu düşünen kimse ise Allah'ı yaratıklara benzeten kişidir.”
Şubhe yok ki Abdullah b. Selâm ilim adamlarının büyüklerinden biri olup güvenilir bir âlimdir. Şarihin naklettiğine değil, onun naklettiğine itimat etmek gerekir. Ebû Muti, aynı zamanda Hadis âlimlerince hadis uydurucusudur.
Hulâsa, sarih Ebû Mutî teşbih'i nefy etmekle beraber Allah'a yüksek bir mekân isnad ediyor. Bu konuda Bidat ehli bir taifeye uymuştur. Daha önce geçtiği üzre Ebû Hanîfe Muteşâbih sıfatlara inanır ve tavilinden sakınırdı. Allah Teâlâ'yı bu sıfatların zahirî manasından da tenzih eder, dolayısıyla Selef âlimlerinin görüşünde olduğu gibi bu husustaki bilgiyi Allah Teâlâ'ya havale eder. Halef âlimlerinin çoğunluğunun görüşü de budur. Selefin Mezhebi daha sağlam, daha doğru ve daha kuvvetlidir.
İMAM AZAM FIKH-I EKBER
Aliyyul- Kari Şerhi , Sayfa : 216 - 219
Tercume : Yunus Vehbi Yavuz
İlaveli 4. Baskı 15 ytl .
Çağrı yayınları : Tel : 0 212 516 20 80 -81 fax : 0 212 516 20 82
www.cagriyayinlari.com[email protected]
Baskı Modern Matbaası İstanbul : 1992 / 1413 h.
2. Bölüm