Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Zina Yapmadan, Sadece Namahremle Konuşarak Kocasını Aldatan Kadının Hükmü ve Çocukların Durumu?

M Çevrimdışı

mehmetkiya

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleyküm.

Eşini zina yapmadan aldatan erkek veya kadın ile ilgili hiçbir yerde bir bilgi bulamadım. Konudan biraz bahsedip daha sonra birkaç soru şeklinde sormak istiyorum.


Abimin yaklaşık 6 ay önce dinen boşadığı eski karısının başka bir erkekle yüz yüze ve telefonla konuştuğu mesajlarla, komşuların şahitliği ve kendi itirafları ile sabittir. Olayın ortaya çıkmasının ardından abim kadını boşayıp ailesinin evine gönderdi ve resmen de boşanmak istediğini ailesine anlattı.

Kadının zina yaptığına dair gözle görülmüş bir şey yok. Yalnız eve almış olabileceğini sadece tahmin edecek bir kaç delil var ( müstakil evlerde bulunan bir iç ve bir dış kapımız var. Ve alt üst 2 daireden oluşan ve bir katında annemin bir katında abim gilin oturduğu evimizin en dış kapısı her akşam sürgülenir abim ayda 15 gün gece vardiyesine gittiğinde. Annem birkaç kez kapıyı akşam sürgüleyip sabah sürgüsüz bulduğunu söylüyor.)
Annemin bunu söylemesi yetmeyebilir elbette. Fakat abimi aldatan bu kadın gittikten sonra sadece bir kişi ile değil mahalleden bir kaç kişi ile konuştuğunu komşularımız söylemiştir. Hatta tam karşı komşumuz olan sağır, dilsiz, evli, ve tanıdığım kadarı ile çok ahlaklı olduğunu gördüğüm kişi bir gün cama çıktığında camların ve perdelerin açık olduğunu ve kendisinin sadece iç çamaşırlarıyla olduğunu ve garip davranışlar sergilediğini, ahlaksız olduğunu karısına söylemiş ve o da bize söyledi. Hatta gittikten sonra mahalleden bir çok kadın kendisinden "ahlaksız" değil "sapık" olarak bahsediyor.


Şimdi sorularıma gelirsem:

1. Böyle bir kadının islamda hükmü nedir.

2. Kızlarına destek olan (bugüne kadar dinine çok bağlı olarak gördüğümüz babası) Deyyus mudur? ( Kızlarına destek olmasına delil olarak ise abimin daha önce kızlarını dövmediğini gösteriyorlar. Abim dinine bağlı bir insan. Sürekli eşine Allah'ı, ahlaklı olmayı, bir yanlış yaptığında vurmak yerine ona güzellikle anlatan bir insan. Ve bunun dışında maddi imkanının yettiği seviyede evine, çocuğuna fazlasıyla bakan, hatta gece yarısı eşinin canı meyve istediğinde gidip bulup alan bir insan. )

3. Bir buçuk yaşlarında bir kız çocukları var. Bu çocuk kime düşer. Çocuğu annesi sütünden yaklaşık 1 yıl kadar önce kesti. Ve annesinin çocuğuna abim ve yalnız yaşayan annem kadar iyi bakamadığına bir çok kişinin yanı sıra kendim de şahidim. ( Bu soruyu sormamın sebebi, kızın babasının bana islama göre 7 yaşına kadar çocuğun anneye düştüğünü, hatta zina yapsa bile her türlü Allah'ın ona verdiğini söylemesi )

4. ( Çocuğu her iki tarafın diretmesi ve kızın ailesinin müslümana yakışmayan duruş sergilemesi sonucu benim söylemem üzere avukatlara danışan ailem, o günlerde avukatın çocuğu almak da dahil her türlü haklı çıkacağımızı söylemesi üzerine olayı mahkemeye götürdü. Başta davayı almak için böyle söyleyen avukatımız daha sonra çocuğun %99 annesine verileceğini, ve annesine verilmesi durumunda çocuğa nafaka verileceğini, hatta mahkemenin kadının aldattığını ispatlamamız halinde bile kadına nafaka verebileceğini söylemesi üzerine, karşı taraf ile çocuğu verip 100 tl de nafaka isteklerini kabul edip sözleşme imzaladık. Mahkemenin en az o kadar nafaka isteyeceğinden emin olduğumuz için kabul ettik. Yani istesek de istemesek de vereceğimiz bir nafakaydı. ) Bu zoraki nafaka onlara helal mi?

5. Biz başımıza gelenleri önce "Allah'ın takdiri" deyip, daha sonra yaptığımız bir hata var mı diye düşündüğümüzde şuna yorumluyoruz: Olay ortaya çıktıktan sonra annesine çocuğu hiç göstermedik. Abim kendisine yapılanın etkisiyle çocuğu hiç göstermem dedi ve öyle yaptı uzun bir süre. Yaptığımız bir zulüm müydü? "O da bir anne" mi demeliydik yoksa "O da bir koca" mı? Kadının yaptığı zulüm bunu hak ediyor muydu? Ya da abimin başına gelenlerin etkisi ile verdiği bu tepki çok mu ağırdı?


Çok uzun yazdığım için hakkınızı helal edin. Bu konu ile ilgili hiç şer'i hukuka dayalı bir cevap bulamadığımdan dolayı arayanların cevaplarını daha iyi alabilmesi, ve "zina" yaptığı sabitlenmediğinde kadını hatalı kabul eden başka yönlerin de cevabını alabilmek için böyle uzun yazdım. Siz gereksiz gördüğünüz yerleri silebilirsiniz.

Selamun Aleyküm.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
mehmetkiya;277452' Alıntı:
Selamun Aleyküm.

Eşini zina yapmadan aldatan erkek veya kadın ile ilgili hiçbir yerde bir bilgi bulamadım. Konudan biraz bahsedip daha sonra birkaç soru şeklinde sormak istiyorum.

Abimin yaklaşık 6 ay önce dinen boşadığı eski karısının başka bir erkekle yüz yüze ve telefonla konuştuğu mesajlarla, komşuların şahitliği ve kendi itirafları ile sabittir. Olayın ortaya çıkmasının ardından abim kadını boşayıp ailesinin evine gönderdi ve resmen de boşanmak istediğini ailesine anlattı.

Kadının zina yaptığına dair gözle görülmüş bir şey yok. Yalnız eve almış olabileceğini sadece tahmin edecek bir kaç delil var ( müstakil evlerde bulunan bir iç ve bir dış kapımız var. Ve alt üst 2 daireden oluşan ve bir katında annemin bir katında abim gilin oturduğu evimizin en dış kapısı her akşam sürgülenir abim ayda 15 gün gece vardiyesine gittiğinde. Annem birkaç kez kapıyı akşam sürgüleyip sabah sürgüsüz bulduğunu söylüyor.)
Annemin bunu söylemesi yetmeyebilir elbette. Fakat abimi aldatan bu kadın gittikten sonra sadece bir kişi ile değil mahalleden bir kaç kişi ile konuştuğunu komşularımız söylemiştir. Hatta tam karşı komşumuz olan sağır, dilsiz, evli, ve tanıdığım kadarı ile çok ahlaklı olduğunu gördüğüm kişi bir gün cama çıktığında camların ve perdelerin açık olduğunu ve kendisinin sadece iç çamaşırlarıyla olduğunu ve garip davranışlar sergilediğini, ahlaksız olduğunu karısına söylemiş ve o da bize söyledi. Hatta gittikten sonra mahalleden bir çok kadın kendisinden "ahlaksız" değil "sapık" olarak bahsediyor.

Şimdi sorularıma gelirsem:

1. Böyle bir kadının islamda hükmü nedir.
Aleykum selam we rahmetullah;

C 1- Üstte anlattıklarınız, yengeniz hakkında zinânın sabit olmadığı, hatta itiraf (zinâ hakkında) dahi olmadığı, üçüncü kişilerin bazı yorum ve suçlamalar mevcud.

Kadının serkeşlik, hafiflik davranışlar sergilemesi görülmesi üzerine;
"Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar, itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır.
Fenalık ve geçimsizliklerinden korktuğunuz kadınlara gelince:
Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür
." (Nisa 34)

Allah (cc), erkeklerin riyasetindeki kadınları iki sınıfa ayırarak hallerini beyan etmektedir. Kadınlardan bir kısmı saliha ve Allah (cc)'ın emirlerine itaatkârdır. İkinci kısmı ise asi ve serkeştirler.
Salih kadınlar kocalarına itaat ederler, Allah (cc)'ın emirlerine harfiyyen uyarlar. İffet ve namuslarını hakkıyla korurlar. Kocalarının evden uzak olduğu zamanlarda onların mallarını israf etmezler, iktisatlı kullanırlar. Her hususta emin ve güvenilir kadınlardır.
Asi ve serkeş kadınlar ise kocalarına karşı dilleri uzun, hiçbir hususta itaat etmeyen ve zaman zaman kocalarına alçak gözle bakan kadınlardır. Allah (cc) bu gibi kadınlarla geçinmenin, onları tedib etmenin yollarını şöyle göstermektedir:
Böylesi kadınlar önce nasihatla terbiye edilmeye çalışılmalıdır, Nasihatla terbiye olmazlarsa yatağını ayırarak, onlarla konuşmayarak ve yaklaşmayarak terbiye etmek lazımdır. Bu yolla da ıslah olmadıkları takdirde yüzlerine vurmamak şartıyla acıtacak şekilde dövmelidir. Şayet ıslah olurlarsa başkaca eziyet ve cefa yapılmamalıdır. Çünkü Allah (cc) herkesten büyük ve kadınlara zulum yapanlardan hakkıyla intikam alandır.

Tüm tedbirlere rağmen, kadına söz geçirilememesi durumunda ;
Bu durumda kocanın (abinizin) yapması gereken, (zinâ) hakkında çok daha ciddi kanıtlar olması ve zina iddiasına dört şahid olmaması durumunda, bir kâdı (hakim) huzurunda yemin ve lanetleşme (mulâne, li'an) yoluna giderek boşananma yoluna gidebilirdi.

" Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup, sonra (bunu isbat için) dört şahid getiremeyenlere seksener sopa vurun ve artık onların şahidliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkardırlar. Ancak bundan sonra tevbe edip ıslah olanlar müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
Kendi eşlerine
(zina suçu) atan ve kendileri dışında şahidleri bulunmayanlar ise, onlardan da her birinin şahidliği, Allah adına dört (kere yemin) ile kendisinin hiç şubhesiz doğru söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmektedir.

Beşinci (yemini) ise, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lânetinin muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi) dır.
Onun
(kadının) da dört kere Allah adına (yeminle) onun (kocasının) hiç şubhesiz yalan söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmesi kendisinden cezayı uzaklaştırır.
Beşinci
(yemini) ise, eğer o (kocası) doğruyu söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dır.
Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı
(ne yapardınız)?" (Nûr 4 - 10)


mehmetkiya;277452' Alıntı:
2. Kızlarına destek olan (bugüne kadar dinine çok bağlı olarak gördüğümüz babası) Deyyus mudur?
( Kızlarına destek olmasına delil olarak ise abimin daha önce kızlarını dövmediğini gösteriyorlar. Abim dinine bağlı bir insan. Sürekli eşine Allah'ı, ahlaklı olmayı, bir yanlış yaptığında vurmak yerine ona güzellikle anlatan bir insan. Ve bunun dışında maddi imkanının yettiği seviyede evine, çocuğuna fazlasıyla bakan, hatta gece yarısı eşinin canı meyve istediğinde gidip bulup alan bir insan.)

C 2- Bu sualdeki babadan kastınız, yengenizin (abinizin boşadığı hanım) babası mı, yoksa abinizin kendisi mi ?

Buradan bu soruya cevab verilmesi mumkun görünmüyor, çünkü durum kapalıdır. Kızlarına destek olması, veya dövmemesi, erkeği deyyus yapmaz. Dayak, Deyyusluğun ölçüsü değildir. Kadının/kızının namusu zaafına aldırış etmemesi durumunda, kendisinden sorumlu olan erkeğin deyyusluğu gündeme gelir.
Dövme, Nisa 34 ayetinde de zikrolunduğu gibi şartların oluşması durumunda gündeme gelebilir.


mehmetkiya;277452' Alıntı:
3. Bir buçuk yaşlarında bir kız çocukları var. Bu çocuk kime düşer.
Çocuğu annesi sütünden yaklaşık 1 yıl kadar önce kesti. Ve annesinin çocuğuna abim ve yalnız yaşayan annem kadar iyi bakamadığına bir çok kişinin yanı sıra kendim de şahidim.
( Bu soruyu sormamın sebebi, kızın babasının bana islama göre 7 yaşına kadar çocuğun anneye düştüğünü, hatta zina yapsa bile her türlü Allah'ın ona verdiğini söylemesi )

C 3 - Eşlerin boşanması durumunda, çocukların yetiştirilip bakılması (Hidâne) 7 -9 yıl arası, (7 yaş esas alınmıştır) annede kalır. Çocukların bakımı için nafaka kocaya/erkeğe düşer. Bu yaşından sonra onları koruma hakkı babaya âit olur. Baba korumaya daha lâyık görülür.



Amr b. Şuayb'ın dedesi Abdullah b. Amr (b. As)'dan rivayet olunduğuna göre, bir kadın (Rasûl-u Ekram'e hitaben):
Ey Allah'ın Rasûlu! Şu benim oğluma, karnım (aylarca) kap oldu. Meme(leri)m su kabı oldu, bağrım onun için barınak oldu. Onun babası beni boşadı. (Şimdi de) onu benden almak istiyor" dedi.
Rasûlullah (s.a.v.) de ona; "Sen evlenmediğin sürece ona (bakmaya başkalarından) daha mustehaksın," buyurdu.
(Ebu Davud, Talak, bab 35, Hadis no : 2276; Ahmed b. Hanbel, II, 182; Beyhakî, es-Sunenu'l-kubrâ', VIII, 4; Hakim, el-Mustedrak, II, 207)

- Ana gayr-ı muslim dahi olsa çocuklar yine anaya teslim edilir. Ancak, yaşları geliştikçe anadan İslâm'ın zıddına terbiye görüp, dinden uzaklaştırma şeklinde bir telkin aldıkları anlaşılırsa alınır, bunu yapmayan bir yakına verilir. Bakım hakkını bu ana kaybetmiş olur.
İslâmda çocuğun nafakası babaya, hıdânesi (bakımı) öncelikle anneye aittir. Fakat babalar nafakaya mecbur olmakla birlikte anneler hidâneye mecbur değillerdir.

Hanefî mezhebine göre hidâne sahibleri sırasıyla şunlardır:
Anne, anneanne, baba-anne, öz abla, öz kız kardeşin kızları, teyze, hala. Bunlar yoksa hala, dede, kardeş, kardeş çocukları, amcalar, amca çocukları.
Evlilik bozulmuşsa, erkek çocuğun 7, kız çocuğun 9 yaşına kadar hidâne hakkı kendi annesine aittir. Annesi yoksa veya annesinin hidâne hakkı düşmüşse bu hak diğer hidâne sahiblerine intikâl eder.
Hidâne ehliyetinin şartları; hürriyet, akıl, bulûğ, emniyet, korumaya gücü yeterlilik ve kadının küçüğe yabancı olan birisiyle evli olmaması. Bu şartları taşıyan anne müslüman olmasa bile çocuğun hidâne hakkına sahibtir.
Hafif meşreb kadınlar hidâne hakkına sahib değillerdir
- Ana, bakım hakkını korumuş olması için yabancı biriyle evlenmiş olmayacak, çocukların bakımını yapmaya muktedir, korumaya malik durumda olacaktır. Evlenen, yahut akıl ve iffetinde zaaf gösteren ana, bakım hakkını kaybeder. Çocuklar elinden alınıp babaya teslim edilir.

Bazı Kâideler:

1. Çocuğun terbiyesi ve bakımı dinî bir vecibedir.

2. Boşanan eşlerin çocuklarına bakma hakkı öncelikle kadına verilmiştir. Bu hak evlenmediği sürece öncelikle kadına aittir. Fakat evlendiği andan itibaren bu hakkı, kaybeder. Ulemânın büyük çoğunluğu bu görüştedirler. Delilleri ise mevzûmuzu teşkîl eden hadis-i şerîftir. Bu hadis öyle bir hadistir ki, ulemâ bunda Amr b. Şuayb'a muhtaç kalmış ve bu mevzuda onu delîl almaktan başka çare bulamamışlardır. Çünkü hadisin yegâne dayanağı Amr b. Şuayb'dır.

Boşanan kadının evlenmekle çocuğu himayesine alma hakkım kaybedeceğine delâlet eden bundan başka bir hadis yoktur. Dört mezhebin imamları ile daha başka ilim adamlarının görüşü de budur. Buhârî, Sahih'inin dışındaki eserlerinde bu hadisi delîl olarak zikretmiştir. Hâkim, Ma'rifetu Ulûmi'l-hadis isimli eserinde bu hadisin sahîh olduğuna dâir icma bulunduğunu söylemiştir.
İbn Hazm gibi bazı kimseler senedinde Amr b. Şuayb bulunduğu için bu hadisin zayıf olduğunu söylemişlerse de bu söz doğru değildir. Bu söz ancak senedinde Amr b. Şuayb'ın bulunub da Abdullah b. Amr b. As'dan rivayet edildiğine dâir Şuayb'ın açıklaması bulunmadığı hadisler için geçerlidir. Halbuki burada bu hadisin Amr'ın dedesi Abdullah b. Amr. b. As'dan rivayet edildiğine dâir Şuayb'ın açıklaması vardır. Binaenaleyh bu hadis sahihdir. Humeydî, İbnu'l-Medînî, Buhârî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Râhûye gibi hadis imamlarının bu hadisle amel etmeleri de bunu isbat etmektedir.
Nitekim İmâm Mâlik'in rivayet ettiği şu hadis-i şerîf de bu hadisi teyîd etmektedir:
"el-Kasım b. Muhammed (r.anh) der ki:
Ömer b. el-Hattâb (r.anh) ensârdan bir kadınla evliydi. Bu kadından Âsim adında bir oğlu oldu, sonra boşandılar. Ömer (r.anh), Kuba'ya geldiğinde oğlu Âsım'ı mescidin avlusunda oynarken gördü. Onu kucakladı. Hayvanın üzerinde önüne oturttu. Bunun üzerine ninesi yetişti, çocuğu Ömer'den almak istedi. O da vermedi. Birlikte Ebubekir (r.anh)'in yanına geldiler. Ömer;
Bu benim oğlumdur. dedi.
Ebubekir de Ömer'e hitaben;
Çocukla onun arasına girme, onları serbest bırak dedi.
Ömer de cevab vermedi.
İmâm Mâlik der ki: "Ben de böyle amel ediyorum."
İbn Abdilberr'de bu hadisin muttasıl ve munfasıl olarak pek çok yollardan rivayet edildiğini ve ilim erbabının tasvibine mazhar olduğunu ifâde etmiştir.
(Muvatta', Vasiyye, 6)

Şevkânî'nin beyânına göre çocuğu himayesine almaya hak kazanan bir kadın evlendiği andan itibaren bu hakkını kaybeder. Şafiî ulemâsı ile Hanefî ulemâsı ve İmâm Mâlik bu görüşte icmâ' bulunduğunu söylemiştir.
Osman (r.anh)'ın, "Kadının çocuğu yanına alma hakkının bakî olduğu ve bu hakkın ondan hiçbir zaman alınamayacağı" görüşünde olduğu rivayet edilmiştir. Hasan el-Basrî ile İbn Hazm da aynı görüştedirler.

"Kadın evlenmekle, çocuğunu yanına alma hakkını kaybeder" diyenlere göre Osman'ın sözünü "boşanan bir kadının çocuğunu yanına alma hakkı hiçbir zaman kadının elinden çıkmaz" şeklinde anlamak doğru olamaz. Çünkü Osman (r.anh)'ın bu sözü sadece annesinden başka hiçbir yakını olmayan çocuklar için söylemiş olması mümkündür.

Hanefî ulemâsına göre kocasından boşanıp da çocuğunu kendi himâyesi altına alma hakkına sahib olan bir kadın her ne kadar evlenmekle bu hakkını kaybederse de evlendiği kimsenin çocuğun amcası gibi yakınlarından biri olması halinde yine de bu hakkını kaybetmeden elinde tutar. Bu durumda olup da annesini kaybettiği için anneannesinin himayesine geçen bir çocuğun anne-annesi çocuğun babasının babasıyla evlenirse çocuk yine anne-annesinin yanında kalmaya devam eder. Bu hakkın kendisine intikâl ettiği bir teyze, çocuğun amcasıyla evlenecek olsa bu hak kendisinden geri alınamaz.

3. Kocasından boşanan bir kadının çocuğunu yanına alması onun lehine olan bir haktır. Dolayısıyla çocuğun masraflarını karşılamak annesine değil, babasına düşen bir görevdir. Anne arzu ederse bu hakkını çocuğun diğer akrabalarına bağışlayabilir. Ancak ulemâ bu mevzuda ihtilâf etmiştir.


mehmetkiya;277452' Alıntı:
4. ( Çocuğu her iki tarafın diretmesi ve kızın ailesinin müslümana yakışmayan duruş sergilemesi sonucu benim söylemem üzere avukatlara danışan ailem, o günlerde avukatın çocuğu almak da dahil her türlü haklı çıkacağımızı söylemesi üzerine olayı mahkemeye götürdü. Başta davayı almak için böyle söyleyen avukatımız daha sonra çocuğun %99 annesine verileceğini, ve annesine verilmesi durumunda çocuğa nafaka verileceğini, hatta mahkemenin kadının aldattığını ispatlamamız halinde bile kadına nafaka verebileceğini söylemesi üzerine, karşı taraf ile çocuğu verip 100 tl de nafaka isteklerini kabul edip sözleşme imzaladık. Mahkemenin en az o kadar nafaka isteyeceğinden emin olduğumuz için kabul ettik. Yani istesek de istemesek de vereceğimiz bir nafakaydı. )
Bu zoraki nafaka onlara helal mi?

C 4- Üstte de geçtiği üzere, çocuğa bakan anneye nafaka verilmesi gereklidir. Bu annenin hakkıdır.


mehmetkiya;277452' Alıntı:
5. Biz başımıza gelenleri önce "Allah'ın takdiri" deyip, daha sonra yaptığımız bir hata var mı diye düşündüğümüzde şuna yorumluyoruz:
Olay ortaya çıktıktan sonra annesine çocuğu hiç göstermedik. Abim kendisine yapılanın etkisiyle çocuğu hiç göstermem dedi ve öyle yaptı uzun bir süre. Yaptığımız bir zulüm müydü?
"O da bir anne" mi demeliydik yoksa "O da bir koca" mı?
Kadının yaptığı zulüm bunu hak ediyor muydu? Ya da abimin başına gelenlerin etkisi ile verdiği bu tepki çok mu ağırdı?

C 5- Boşanmanın (kadının ahlaksızlığının) verdiği pisikolojik travma sebebiyle yanlış hareketlerde bulunulmuş. Sonuçta o kadın, çocuğun annesidir ve görmeye, bakmaya hakkı vardır. Annenin böyle bir haktan men edilmesi zulumdur. Kadının yaptığı (zinâ veya zinâya yaklaşma hafifliği) ayrı bir hukumdur.

mehmetkiya;277452' Alıntı:
Çok uzun yazdığım için hakkınızı helal edin. Bu konu ile ilgili hiç şer'i hukuka dayalı bir cevap bulamadığımdan dolayı arayanların cevaplarını daha iyi alabilmesi, ve "zina" yaptığı sabitlenmediğinde kadını hatalı kabul eden başka yönlerin de cevabını alabilmek için böyle uzun yazdım. Siz gereksiz gördüğünüz yerleri silebilirsiniz.
Selamun Aleyküm.

Estağfirullah kardeşim , konunun daha iyi anlaşılmasına sebeb oldunuz. Ayrıca cevablar da uzun oldu. Aleykum selam we rahmetullah.

İlgili Konu :


Namahremle Sevişmenin Günahından Pişmanım Nasıl Kurtulurum?

https://www.islam-tr.org/konu/namahremle-sevismenin-gunahindan-pismanim-nasil-kurtulurum.19971/
 
M Çevrimdışı

mehmetkiya

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Cevaplarınız için Allah Razı Olsun..

1. cevabınızdaki mevzuları anladığımı düşünüyorum ve tam kavramak için üzerinden daha detaylı soru sormak istiyorum: Kadınların 2 türlüsünden kötü huylu olanının kötü kadın sayılabilmesi için zina ettiğine 4 tane şahit bulmak gerekiyor. Zina ettiğine dair 1 tane bile şahidimiz yok. Bence de zina seviyesine varmamış. Ve bu durumda telefonla başka erkek ile binlerce mesajlaştığı sabit olan bu kadının herhangi bir cezası yok mu? Sadece uyarılmalı mı bu kadın, ya da uyarı ve yatak ayırdıktan sonra dövmeli ve bu kadınla yaşamaya devam mı edilmeli? Yani evli bir kadın ya da bir erkek zina yapmadıkça başka erkek veya kadınlarla çok samimi olup, uzun uzun konuşup samimi samimi kelimeler sarf edebilir mi?


2. cevaptaki Deyyusluk meselesine gelince, sorumu biraz eksik sormuşum galiba. Abim bu kadar ileri olmayan yanlış hareketlerini gördüğünde kendisini uyarıp anlattı. Daha sonra bu olay ortaya çıktıktan sonra direkt yolunu ayırmıştır. Yani böyle bir davranış altında birlikte yaşamasına izin vermemiştir.
Babası hakkındaki sorum ise şu idi: Kızının böyle bir davranışının olduğunu babası öğrendi. İspatı da benim tarafımdan babasına yapıldı. Eğer istiyorsa 2 ayın her gününe ait mesaj kayıtlarını göstereceğimi söyledim ve o da gerek yok yapmıştır, doğrudur dedi. Bu durumda kızının yaptığını kabul eden baba, kızının yaptıklarına karşı kızının arkasında durup, üzerine tuttuğu avukata kızının böyle bir şey yapmadığını ifadelerde belirttiği zaman nasıl bir duruş sergilemiş olur? Sadece yalan mı söylemiş olur? Yani kocasına sadık olmayan kızının bunu yaptığını bilip de bizzat kendisinin(kızın babasının) bana söylediği gibi "mahkeme kadın haklarını üstte tuttuğu" için bu konuda kocasının boşayıp sorumluluğundan çıkmış olan kızını en azından terbiye etmek yerine arkasında durmak ile bu kızın bu şekilde davranışlar sergilemesine daha çok yol verip https://www.islam-tr.org/mahrem-kon...ina-yapan-kadinin-ve-nikahin-hukmu-nedir.html linkte sizin yazınızda geçen "Karısının kızının İslama hanıefendisine yakışmayan hareketlerine göz yuman, yaptıran, ses çıkarmayana ise Deyyus denmektedir" ifadesini hak etmiyor mu? Böyle bir durumda ayrıldıktan sonra babasını dağ gibi arkasında gören bir kadının bu şekilde davranışlara devam etmesi muhtemel değil midir ve babasının bu davranışı sizce ona cesaret vermemiş midir?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Cevaplarınız için Allah Razı Olsun..

1. cevabınızdaki mevzuları anladığımı düşünüyorum ve tam kavramak için üzerinden daha detaylı soru sormak istiyorum:
Kadınların 2 türlüsünden kötü huylu olanının kötü kadın sayılabilmesi için zina ettiğine 4 tane şahit bulmak gerekiyor. Zina ettiğine dair 1 tane bile şahidimiz yok. Bence de zina seviyesine varmamış.
Ve bu durumda telefonla başka erkek ile binlerce mesajlaştığı sabit olan bu kadının herhangi bir cezası yok mu? Sadece uyarılmalı mı bu kadın, ya da uyarı ve yatak ayırdıktan sonra dövmeli ve bu kadınla yaşamaya devam mı edilmeli?
Yani evli bir kadın ya da bir erkek zina yapmadıkça başka erkek veya kadınlarla çok samimi olup, uzun uzun konuşup samimi samimi kelimeler sarf edebilir mi?

C 1- İlk mesajdaki sorunuz İslam'a göre kadının/yengenizin hükmü ne idi. Zina hukmu verilemeyeceğini, çünkü delil ve şahid olmadığını yazdık. Fakat bu değil ki boşanmaya sebeb değildir. Evli bir kadına yakışmayan ahlaksız hareketlerinden dolayı, kocanın, karısının işlediği bu fucûra göre ayetteki (Nisa 34) tedbirler tatbik edilebileceği gibi, bu durumu kabullenip içine sindiremeyen bir kocanın karısından ayrılma/boşanma yoluna da girebilir.


2. cevaptaki Deyyusluk meselesine gelince, sorumu biraz eksik sormuşum galiba. Abim bu kadar ileri olmayan yanlış hareketlerini gördüğünde kendisini uyarıp anlattı. Daha sonra bu olay ortaya çıktıktan sonra direkt yolunu ayırmıştır. Yani böyle bir davranış altında birlikte yaşamasına izin vermemiştir.
Babası hakkındaki sorum ise şu idi:
Kızının böyle bir davranışının olduğunu babası öğrendi. İspatı da benim tarafımdan babasına yapıldı. Eğer istiyorsa 2 ayın her gününe ait mesaj kayıtlarını göstereceğimi söyledim ve o da gerek yok yapmıştır, doğrudur dedi. Bu durumda kızının yaptığını kabul eden baba, kızının yaptıklarına karşı kızının arkasında durup, üzerine tuttuğu avukata kızının böyle bir şey yapmadığını ifadelerde belirttiği zaman nasıl bir duruş sergilemiş olur? Sadece yalan mı söylemiş olur?
Yani kocasına sadık olmayan kızının bunu yaptığını bilip de bizzat kendisinin(kızın babasının) bana söylediği gibi "mahkeme kadın haklarını üstte tuttuğu" için bu konuda kocasının boşayıp sorumluluğundan çıkmış olan kızını en azından terbiye etmek yerine arkasında durmak ile bu kızın bu şekilde davranışlar sergilemesine daha çok yol verip https://www.islam-tr.org/mahrem-kon...ina-yapan-kadinin-ve-nikahin-hukmu-nedir.html linkte sizin yazınızda geçen "Karısının kızının İslama hanıefendisine yakışmayan hareketlerine göz yuman, yaptıran, ses çıkarmayana ise Deyyus denmektedir" ifadesini hak etmiyor mu?
Böyle bir durumda ayrıldıktan sonra babasını dağ gibi arkasında gören bir kadının bu şekilde davranışlara devam etmesi muhtemel değil midir ve babasının bu davranışı sizce ona cesaret vermemiş midir?


C 2- Yengenizin babasının önce kızının yapmış olabileceğini kabul etmesi, daha sonra avukatına kızının böyle bir şey yapmış olamayacağını söylemiş olması Deyyusluk sıfatını almasına etken değildir. Evet belki yanlış tavır izlemekte, belki yakınlarına ve topluma karşı "namussuzluk" nitelendirmesine mâruz kalmamak için, ya da bunlardan kurtulmak için bu tür suçlamaları kabul etmemek adına böyle yalana baş vuruyor olabilir. Bu ayrı bir gunah, deyyusluk ayrı.
Yengenizin , babasının kendisinin arkasında olması, savunmasından dolayı ileride yine iffetsizlik yapabilir ihtimali ile, babasının bu mudafasına deyyusluk yakıştırması yapılması isabetli olmaz.

Ayrıca babası, belkide kızının "zina yaptığı" iddiasına karşı yapmamıştır da demiş olması mumkun, zirâ bu konuda kat'i kanıt da yok.
 
M Çevrimdışı

mehmetkiya

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun uzun uzun cevap yazdınız yine. Anladım konuyu.

Sadece şu cümleye "Ayrıca babası, belkide kızının "zina yaptığı" iddiasına karşı yapmamıştır da demiş olması mumkun, zirâ bu konuda kat'i kanıt da yok.", bilinmesi açısından cevap yazıyorum: Zina yaptığı iddaasında bulunmadık. Babasının ifadesi de zina yapmadığı hakında değil, hiç bir kimse ile konuşmadı, hatta telefon ona ait değildir şeklinde idi.

Selamun Aleyüm.
 
Üst Ana Sayfa Alt