Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Yemen'de Neler Oluyor? Dosya 1. Ve 2.bölüm

T Çevrimdışı

Tarık Yıldız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
1.Bölüm


yemende-neler-oluyor-husi-sii-sunni-el-kaide-dosya-1-incanews.jpg

incanews.com


YEMEN DOSYASI 1. BÖLÜM



Hazırlayan: Muş Alparslan Üniversitesi Arş. Gör. Abdulkadir Şen



Ortadoğu’da Tunus'ta başlayarak tüm Arap alemine dalga dalga yayılan devrim hareketleri uzun bir süredir siyasi karışıklıklarla ve iç çatışmalarla boğuşan Yemen'de büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Ülkede, Mısır ve Tunus'tan çok daha büyük eylemler aylarca devam etmiştir. Yer yer silahlı ayaklanmalara da dönüşen devrimin öncü güçlerinin, siyasi organizasyonların ve gelinen sürecin tahlil edildiği bu çalışma son olarak 2012 Temmuz itibariyle güncellenmişti. Bizler çalışmamızı 2015 yılına dek yaşanan gelişmelere göre yeniden düzenleme ve güncelleme kararı aldık. Bu sebeple verileri bu bilgi ışığında değerlendirmekte yarar var. Yazı içerisinde Arap Devrimleri sürecinde yönelik bazı değinilerde bulunulacaktır. Dosyada temel olarak çatışmanın tarihi arka planı, ülkedeki aktörler, dış aktörlerin hedef ve stratejileri, ülkenin ekonomik kaynakları, stratejik konumu, Husiler ve El Kaide'nin askeri gücü ve etkisi gibi konular incelenecektir. Çalışma, açık kaynaklar kullanılarak hazırlanmıştır.

10917142_1538932756365774_6916654081786821769_o.jpg


YEMEN HAKKINDA GENEL BİLGİLER



Resmi Adı: Yemen Cumhuriyeti (Arapça: اليمنية الجمهورية)

Nüfusu: 25 milyon

Başkenti: Sana

Dil: Arapça

Dini: İslam (Sünnilik, %65-70, Zeydilik%25-30, diğer %5)

Coğrafi Konumu: Orta Doğu'da, Umman Denizi, Aden Körfezi ve Kızıldeniz kıyısında, Umman'ın batısında Suudi Arabistan'ın güneyinde yer alır.

Yüzölçümü: 527.970 km2 (Türkiye'nin yaklaşık 3/2'si)

Para Birimi: Yemen Riyali

Ortalama Yaşam Süresi: 63

Ekonomi: Petrol, Balıkçılık, Liman




YEMEN'DEKİ SAVAŞIN SİYASİ-ASKERİ AKTÖRLERİ



Yemen Hükumeti (Abdurrabu Mansur Hadi)

El Kaide (Ensar el Şeria)

Husi'ler (12 İmam Şii'leri)

Zeydiler (Tüm Zeydiler Husileri Desteklememektedir)

İhvanı Müslimin (Islah Partisi, Abdulmecid Zındani)

Aşiretler

Ayrılıkçı Güney Hareketi (Tarık el Fadıli)

İran

Suudi Arabistan

ABD

Çin

Rusya


Yemen’in Başlıca Politik Partileri

  • Genel Halk Kongresi: Kuzey merkezli parti ülkede 30 yıl boyunca iktidarda bulunmuştur. Devrik Lider Ali Abdullah Salih tarafından yönetilmiştir.
  • El Islah Partisi İslamcı (İhvan çizgisinde) bir harekettir. Abdulmecid el Zındani'nin dini liderliğindeki parti Muhsin el Ahmer ve Abdullah el Ahmer tarafından kurulmuştur. Parti Suudi Arabistan tarafından Mart 2014 tarihinde kara listeye alınmıştır. Organizasyon liderliğini Muhammed Kahtan yapmaktadır.
  • Yemen Sosyalist Partisi: Güney-Kuzey Yemen birleşmesinden önce Sosyalizmle yönetilen Güney Yemen partisi
  • Birleşik Koalisyon Partileri: 6 ayrı muhalefet partisini 2005 yılında bir arada toplayan ülkenin ana muhalefet partisidir.


ÜLKE HAKKINDA ÖZET BİLGİLER VE KISA KRONOLOJİ

Yemen dünyanın en eski uygarlıklarına ev sahipliği yapmış, kadim dönemlerden bu yana insanların yaşadığı önemli bir yerleşim yeridir. İncil ve Kur'an'da söz edilen Sebe krallığının ve Fil Suresinde zikredilen Kabe'yi yıkmaya çalışan Ebrehe'nin anavatanı Yemen'dir. Kur'anı Kerim'de Hz Süleyman'ın Yemen'de yönetimi elinde bulunduran Sebe melikesi Belkıs'a bir mektup gönderdiği geçmektedir. Çeşitli kazılarda elde edilen bulgular da Sana, Sa'da, Marib ve Aden gibi Yemen'in önemli yerleşim bölgelerinin en az 3 bin yıllık geçmişe sahip olduğunu göstermektedir. Yemen'in tarihi hakkında bilinen en ünlü yargı ülkenin yabancı bir güç tarafından kontrolünün tıpkı Afganistan örneğinde olduğu gibi zor olmasıdır. Örneğin Osmanlı Devleti bir çok bölgede güçlü hakimiyet kurmuşken Yemen'de ciddi zorluk yaşamıştır. Osmanlılar Yemen'i 1538-1918 yılları arasında 400 yıla yakın kontrol etmişlerdir. Yemen bir süre İngiliz sömürüsü altında kalmış, 20. yüzyılın başlarında ise Osmanlı'dan ayrılmıştır. Osmanlı'da kopuşu sonrasında Yemen bir türlü kalıcı istikrara kavuşamamıştır. Bu dönemde ülkede Zeydi Mütevekkile Krallığı kurulmuş, Yemen'in Güneyi ise 1967 yılına kadar İngiliz sömürüsünde kalmaya devam etmiştir. 1967 yılında Sosyalist bir rejim kurulmuştur. 1990 yılında Güney ve Kuzey Yemen Ali Abdullah Salih liderliğinde birleşme kararı almıştır. 1990 ve 1991 yılları arasında Birleşik Yemen ABD'nin Irak'ı işgaline yönelik Birleşmiş Milletler oylamasında red oyu kullanmış, bu nedenle Suudi Arabistan 800 bin Yemenli işçiyi Yemen'i cezalandırmak amacıyla sınır dışı etmiştir. Bu olay iki ülke arasındaki ilişkileri gerdiği gibi Yemen'de de ciddi bir ekonomik krize neden olmuştur. 1994 yılında Yemen bu kriz üzerine yeni bir iç savaşa sürüklenmiş ancak daha sonra Ürdün'ün girişimleriyle ülkede istikrar yeniden sağlanmıştır. 1999 yılında Ali Abdullah Salih ülkenin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak göreve gelmiştir.

aa-salih-gw-bush.jpg


Ali Abdullah Salih ABD ile sıkı işbirliğine girişmiş, bu siyaseti ülkede aşiretler ve İslami Hareketlerden ciddi oranda tepki almasına neden olmuştur. 2001 yılında Salih'in yetkilerini genişletmeyi amaçlayan referandum büyük gösterilere neden olmuştur. Ali Abdullah Salih uzun yıllar ABD tarafından müttefik olarak görülmüş ve ülke halkının ciddi rahatsızlıklarına rağmen yolsuzluk, baskı ve siyasi entrikalarla iktidarda kalmaya devam etmiştir. ABD, Salih'e ciddi destek sağlamıştır. 2006 yılında yapılan seçimlerde Salih oyların %77'sini aldığını iddia etmiş, muhalefet ise Salih'i seçimlerde hile yapmakla suçlamıştır.

Yemen'in İlk Devlet Başkanı Abdullah Salih 30 Yıldan Fazla Süre İktidarda Kalmıştır

Ali-Abdullah-Saleh-the-Ye-007.jpg


El Kaide ve Şii (Husi) Hareketinin Kurulması

Suudi Arabistan'ın Yemen üzerindeki etkisi ülkedeki İran yanlısı Şii (Carudiye Ekolü) kesimi rahatsız etmiş ve 1990'lı yıllarda İran desteği ile önceleri Mü'min Gençler Hareketi daha sonra da Husi Hareketi olarak bilinen örgüt güçlenmiştir. ABD'nin Yemen'de artan etkinliği ve ülkedeki saldıırları, ülkede İslam şeriatı talep eden İslami Hareketlere savaş açması ve baskıcı Yemen rejimini desteklemesi üzerine ise 2009 yılında Yemen ve Suudi Arabistan El Kaide kolları birleşerek Arap Yarımadasındaki El Kaide'yi kurmuştur. Böylece iki devlet dışı silahlı aktör Yemen'in geleceğini şekillendirmeye başlamışlardır. İki gücün yükselişi ise Yemen rejiminin zayıflamasını beraberinde getirmiştir. Arap Baharıyla beraber 2011 yılında Yemen'de protesto gösterileri başlamış Ali Abdullah Salih'in yerine oğlunu geçirmek için meclise sunduğu kanun tasarısı da iptal olmuş ve Salih dokunulmazlık elde ederek görevden alınmıştır. Salih'in yerine şu anda Husi'lerin kendisine darbe yaptığı Abdurrabu Hadi Mansur getirilmiştir. Hadi Mansur ABD desteği ile iktidara getirilerek Yemen'de ABD yanlısı rejim korunmuştur.



maxresdefault.jpg


Abdurrabu Hadi Mansur-Barack Obama



Obama yönetimi Yemen'deki ABD çıkarlarının korunması için Yemen devlet başkanı Ali Abdullah Salih'in yardımcısı olan Hadi Mansur'un iktidara gelmesini desteklemiştir.



Yemen %75 kırsal nüfusu ile Arap toplumları içerisinde aşiret bağlarının en güçlü olduğu ülkelerdendir. Ülkede başlıca bir kaç büyük aşiretin bulunması bu aşiretlerin siyasete ve orduya etkisini de pekiştirmektedir. Ülkede yaşanan krizlerin her ne kadar dini arka planı ve kimlik siyaseti ile ilgisi olsa da temelde aşiretlerin güç mücadelesinin dini amaçları araçsallaştırdığı da göz ardı edilmemelidir.

Yemen'de Aşiret Dağılımı[1]

yemen-asiret-dagilimi.jpg


Yemen kabile sisteminin oldukça güçlü olduğu ülkelerden biridir. Ülkede aşiretler oldukça geniş haklara sahipler ve bazı yerlerde kontrolün aşiretlerin elinde olduğu biliniyor. Merkezi yönetimin zaten zayıf olduğu ülkede aşiretlerin birçoğu silahlıdır. Yemen krizini ideolojik ve siyasi motivasyonlar beslemektedir. Ülkede Güney ile Kuzey arasında ciddi ekonomik adaletsizlik olduğu düşüncesini savunan ayrılıkçı güney hareketi sol anlayışa sahiptir.[2]Kendilerine baskı yapıldığını iddia eden ve Zeydilerin bir kısmını oluşturan İran yanlısı Husiler ise dini gerekçelerle hareket ediyorlar. Zaten oldukça fakir olan bu ülkede sadece Ali Abdullah Salih ve aşiretinin elinde tuttuğu gücü paylaşmanın zamanı geldiğini düşünen aşiretler protestolara büyük destek vermiştir. Yemen’de Arap Baharıyla beraber büyük bir isyana dönüşen protestoların arkasındaki asıl güç bu aşiretlerdir.



HUSİ AŞİRETİNİN KÖKLERİ

Husiler Türkiye'de bilinenin aksine Zeydi değil İran Devrimi ile beraber İran tarafından rafızileştirilen 12 İmam Şia'sına bağlı bir aşirettir. Bu anlamıyla Husi ismi bir dini kesimi değil bir aşireti refere ederken, aynı zamanda ülkedeki Şii saldırganlığına da bir örtü oluşturmakta ve etnisite ya da aşiret temelli bir çatışma olduğu yönünde yanlış analizlere neden olmaktadır. Husi Hareketi 1992 yılında İran desteği ile kurulan Genç Müminler Hareketinin devamıdır. Bu hareket Zeydilerin Sünnileşmesine tepki olarak ve İran'ın bölgedeki siyasetinde araç olmak üzere Zeydi'lerin daha katı bir Şii kimliğe bürünmeleri için Şii misyonerliği yapmıştır. Liderliğini Hüseyin Bedruddin el Husi'nin yaptığı hareket İran desteği ile kısa sürede güçlenmiştir. El Husi 2004 yılında Yemen Ordusu tarafından öldürülmüştür. Husi'ler ağırlıklı olarak Sa'da eyaletinde yaşamaktadırlar. Husi'ler 2004 yılından sonra Sırasıyla Sa'da, El Cavf ve 2012 yılında da Hacca eyaletlerini ele geçirerek aşama aşama başkent Sana'yı kuşatmaya başlamışlardır. Husilerin geniş bir halk desteğine sahip oldukları söylenemez. Ancak yaklaşık 100-120 bine yakın organize olmuş silahlı ve silahsız tabana sahipler. Silahlı güçleri ise en abartılı rakamlarla 20-30 bin arasındadır.

Badruddin-al-Houthi2.jpg


Husi'lerin Zeydi'likten Rafıziliğe geçen lideri Bedruddin el Husi

Husiler söylem olarak Zeydilerin bir kısmını temsil eden ve Zeydilerin kimlik mücadelesini verdiğini iddia eden bir harekettir. Ancak gerçekte Zeydi inanışını terkedip Rafızi (Şia) inancına döndükleri bilinmektedir. Bu nednele Husi'lerin Zeydi'lerin silahlı kolu olarak tanımlanması hatalı bir tanımlamadır. Husi'ler Yemen'in %30'una yakınını oluşturan Zeydi'lerin 1980'li yıllardan bu yana Şii misyonerler tarafından Şiileştirilen koludur. Bedruddin el Husi liderliğindeki Zeydi aşiret 12 İmam Şia'sına geçerek İran ile ilişkiler geliştirmiştir. Husi'lerin liderliğini babası Bedruddin el Husi'nin yerine geçen ve İran'a askeri ve dini eğitim alan Abdulmelik el Husi yapmaktadır.

0.jpg


Abdulmelik el Husi Sünni karşıtı politikaları ile Hasan Nasrallah'a benzemektedir.

Husiler bir kaç özellikleri ile Zeydi'lerden ayrılmaktadır. Yemen'de Zeydi anlayışa sahip 400’den fazla aşiret mevcuttur. Ancak Husiler bunların en etkilisi ve İran desteği nedeniyle askeri-siyasi-ekonomik açıdan en güçlüsüdür. Husilerin Diğer Zeydi aşiretleri bastırdığını söylemek mümkündür. Birçok Zeydi aşiret ise Husileri İran’ın güdümüne girmek ve Zeydi akidesini terk etmekle suçlamaktadır. Zira Zeydiler İmamın Gaybetine[3] inanmazlar, sahabeyi ve Ehli Sünneti tekfir etmezler.

Zeydi'ler Şii ekoller arasında Hz Ömer ve Hz Ebubekir'i kafir olarak görmeyen ve Hz Ayşe'ye düşmanlık beslemeyen tek ekol olarak görülmektedir. Zeydi alimlerin diğer Şii fırkaların aksine Ehli Sünnet'i tekfir etmedikleri ve büyük oranda Hanefi ekole yakın oldukları bilinmektedir. Örneğin Sanaa’yı İtalya işgalindeki Şafi(Sünni)ler ile beraber kuşatan Zeydiliğin ekol imamlarından İmam Yahya'nın Osmanlı Devleti’nin İtalya ile olan savaşında çıkarılan cihad fetvasına uyduğu bilinmektedir.[4] Zeydilik bir çok yönü ile Ehli Sünnet'e benzemekte ve Rafızi-Şii'lik ile ayrışşmaktadır. Örneğin Zeydiler Zeyd bin Ali'nin kendisine Hz Ömer ve Ebubekir hakkında soru yönelten Kufe ehli tarafından verdiği cevap dolayısıyla katledildiğine inanırlar. Zeyd bin Ali bu soruya şöyle cevap vermiştir:

"Tüm ailemden bu ikisi hakkında hayırdan başka söz söyleyeni görmedim. Hilafetleri döneminde de insanlara iyi davrandılar ve Kur'an ve Sünnetten asla ayrılmadılar." (Tarihi Taberi)

"Zeydiler, Carudiyye fırkası hariç ehli sünnete ve sahabeye karşı en insaflı davranan fırkadır. Husi'ler ise Carudiye fırkasına mensupturlar. Zeydiler, Zeyd b. Ali b. Hüseyin b. Ali’nin tabileridir. İmameti Fatima (rah)’nın soyundan gelenlere has kılarlar. Döneminde aşırıya giden Küfe’li bazı Şii grupları gelip Ebubekir (ra) ve Ömer (ra)’den beri olmasını istemişler, olmayınca onu reddetmişlerdir. Bazı tarihçiler Rafızi lakabının bu olaydan türediğini söylemişse de, sahabe hakkında aşırı giden, onları tekfir eden bütün Şia gruplarına Rafızi denmektedir. Zeyd b. Ali mutezilenin başı olan Vasıl b. Ata’ya öğrencilik yaptığı için tabileri akide meselelerinde mutezile ile aynı görüşü paylaşmışlardır.

Bu gün Zeydilik Yemen bölgesinde yaygın olarak bulunmaktadır. Fakat ilk dönem ki Zeydilerle aynı inancı paylaştıkları söylenemez. Bu gün Yemen’deki Zeydilerin bir bölümünün Carudiyye fırkasının görüşlerini benimsediği ifade edilmektedir ki bu fırka Ebubekir (ra) ve Ömer (ra) halife olarak seçtiklerinden dolayı sahabenin hepsinin kafir olduğunu söylemektedir. El-Bağdadî el-Fark Beyne’l Firak isimli eserinde Carudiyye fırkasını anlattıktan sonra şöyle der: “İşte bu Carudiyye fırkasının sözüdür. Rasulullah (sav)’in ashabını tekfir etmeleri (kafir olarak kabul etmeleri) sebebiyle, onları tekfir etmek vaciptir.”[5]

Bu gün Yemen’de Ehli Sünnete karşı savaşan Husiler ise Zeydilerin Carudiyye fırkasına bağlıyken İmamiyye mezhebinin İsna Aşariyye koluna tabi olmuşlardır. Bu grubu ortaya çıkaran Bedrettin el-Husi olduğu için bunlara Husiler denmiştir. Bedrettin el-Husi Tahran’a gitmiş ve bir müddet orada kalmıştır. Orada mezhebini değiştirerek İran’ın da mezhebi olan İsna Aşariyye’ye (On İki İmam Şiası, Caferilik) tabi olmuştur. Kendisinden sonra oğlu Hüseyin Husilere önderlik etmiştir. Hüseyin babası ile İran’a seyahat etmiş sonra da Lübnan’da Hizbullah’ın siyasi ve dini eğitiminden geçirilerek, Yemen’e dönmüştür. 2004’de Yemen ordusu tarafından öldürülmüştür."[6]11 Ağustos 2009 yılında harekete yönelik büyük bir operasyon başlatılmıştır. Bu çatışma 2004 yılından bu yana meydana gelen 6. çatışmadır. Husi'ler ile Yemen Hükumeti arasında 2004 yılından bu yana 7 temel çatışma yaşanmıştır. 4 Kasım 2009’da Suudi Arabistan Husilerin ülke sınırlarını ihlal etmesi ve saldırı düzenlemelerini bahane ederek Husiler’e yönelik havadan ve karadan operasyonlar başlatmıştır. Husiler bu dönemde Yemen ile savaşlarında rejime açık destek veren Suudi Arabistan'a saldırı düzenlemişlerdir. Yemen ve Riyad, Husilerin İran’dan destek aldıklarını iddia etmektedir. Gelinen noktada İran'ın Husi'lere her yönüyle destek verdiği artık çeşitli şekillerde belgelenmiştir. Bilindiği gibi İran'ın Yemen'deki etkisinden de bahseden İran Devrim Muhafızları Komutanı General Hüseyin Selami, Husi Ensarullahın İslam Devrimi'nin temel prensipleriyle hareket ettiğini ifade etmiştir.[7] İran lideri Ali Hamanei’nin Dış İlişkiler Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti Hizbullah’ın Lübnan’da oynadığı rolü Husilerin de Yemen’de oynamasını ümit ettiklerini açıklamıştır. Nitekim İran parlamentosunda Tahran milletvekili olan ve dini lideri Ali Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Ali Rıza Zakai üç Arap başkentinin İran'ın elinde olduğunu ve Sana'nın da dördüncü Arap başkenti olacağını açıkladı. Bu açıklama İran'ın yayılma stratejisine dair önemli bir veridir.

Yemen'de El Kaide ile Husi'ler Neden Savaşıyor? El Kaide Liderinin Dilinden



Abdullah Salih-Husi İlişkisi

El Cezire tarafından 21 Ocak 2015 tarihinde sızdırılan bir ses kaydında Husi Şii'lerle akrabalığı bulunan Ali Abdullah Salih'in Husi isyancılara destek verdiği ortaya çıkmıştır.[8] Bu da Yemen'deki Salih yandaşlarının istikrarsızlığı etkilemeye çalıştıklarını gözler önünde sermiştir. Ali Abdullah Salih ile Husi lider Abdülvahit Ebu Ras arasındaki görüşmenin tarihi Husilerin Sana'yı ele geçirmesinden yaklaşık bir ay sonraya Ekim 2014'e denk gelmektedir. Konuşmalar Abdullah Salih'in Husi'lerin askeri ve siyasi adımlarını koordine ettiğini göstermektedir.


Suudi Arabistan -Yemen İlişkiler ve Husi'ler

Yemen ve Suudi Arabistan ilişkileri geçmişte çeşitli krizlere sahne olmuştur. 1991 Körfez Savaşı sırasında Irak’a müdahale kararında Yemen, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda aleyhte oy kullanmıştır. Bunun üzerine Suudi Arabistan ülkede çalışan 850 bin Yemenliyi Yemen’in bu tavrını cezalandırmak için derhal sınır dışı etmiş ve iki ülke arasına büyük duvarlar inşa etmeye başlamıştır. Fakat son dönemde binlerce Arabistanlı gönüllü İslamcı savaşçının Yemen’e yerleşip gelecekte verecekleri büyük savaşlar için kamplar oluşturmaya başlaması ve Kuzey’deki Husilerin Suudi Arabistan'ı da tehdit eder duruma gelmesi bu iki ülkeyi bir araya getirmiştir. Ülkede 2004 yılından bu yana kuzeydeki Husiler ile devam eden çatışma 2009 yılında Suudi Arabistan ve İran’ın da olaya müdahil olmasıyla bölgesel açıdan ciddi bir krize dönmüş durumdadır. ABD'nin Suriye krizi ile beraber İran ile yakınlaşması ve odağını Ortadoğu'dan Asya Pasifik'e kaydırması bölgede İran'ın elini güçlendirmiş, Suudi Arabistan'ı ise zayıflatmıştır. Suudi Arabistan'ın son dönemlerde ABD politikalarından dolayı yalnızlık hissettiği ve Rusya ve Çin ile yakınlaşmaya başladığı görülmektedir.İran lideri Ali Hamanei’nin Dış İlişkiler Baş Danışmanı Ali Ekber Velayeti "Hizbullah’ın Lübnan’da oynadığı rolü Husilerin de Yemen’de oynamasını ümit ettiklerini"açıklamıştır. Nitekim İran parlamentosunda Tahran milletvekili olan ve dini lideri Ali Hamaney'e yakınlığıyla bilinen Ali Rıza Zakai "Üç Arap başkentinin İran'ın elinde olduğunu ve Sana'nın da dördüncü Arap başkenti olacağını" açıklamıştır. Bu açıklama İran'ın yayılma stratejisine dair önemli bir veridir. İran Dışişleri Bakanı'nın New York'ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud Faysal'la görüşmesi akabinde yaptığı "İki ülke arasında yeni bir sayfa açıldı" şeklindeki açıklamaları, taraflar arasında Yemen'de olan bitene ilişkin bir anlaşmanın varlığı ve bu anlaşmanın ileride Suriye'yi de kapsayıp kapsamayacağı etrafında şüphe ve soru işaretleri oluşturdu.[9] Görüşmenin New York'ta yapılması ise ABD'nin plan konusundaki muvafakatini gösteren farklı bir işarettir.

El Kaide'den Sünni Dammac Kentini Kuşatan Husi'lere Baskın

ARAP BAHARI SÜRECİNDE YEMEN

"Yemen Baharı" Ali Abdullah Salih’in Değişimi Mi Sistemin El Değiştirmesi Mi?



Yemen isyanı diğer Arap isyanlarından çok daha değişik özellikler taşıyordu. Mısır ve Tunus’ta kabile desteğine sahip olmayan ve seçimle de yönetime geldiği söylenemeyecek liderler devrilirken Yemen’de arkasına aşiretlerin desteğini almış ve yine ait olduğu aşiretlerin desteğiyle seçimlerde nispeten başarılı olmuş bir lider olan Ali Abdullah Salih bulunmaktaydı. Yemen’in aşiret sistemi ve bu aşiretlerin ciddi anlamda silaha sahip olmaları ülkedeki protestoları daha da tehlikeli hale getirmiştir. Tunus ve Mısır’da devlete karşı silahlı güçler yokken Yemen’de tümü silahlı aşiretlerin protestolarda yer alması ve bu aşiretlerin aynı zamanda siyasi partilerinin de bulunması bu ülkeyi diğer Arap Baharı ülkelerinden farklı kılmaktadır.

yemen-youth-protests-2011-5-12.jpg


Yemen'de Ali Abdullah Salih Karşıtı Gösterilerden Bir Kare


Asıl cevaplanması gereken soru Yemen'de iktidar karşıtı protestolarda halkın başlangıçta Ali Abdullah Salih’in mi yoksa sistemin mi el değişmesini istedikleridir. Gelinen noktada ülkenin parçalanması ve bir iç savaşa sürüklenmesi diktatörlüğün gitmesini isteyen halkın Batı tarafından aldatılması ve diktatörün gidip diktatörlüğün kalmasıdır.

Yemen’deki isyanın en önemli sebeplerinden biri de aşiretlerin iktidardan daha fazla pay almak istemeleridir. Her ne kadar ülkenin dev meydanlarında aşiretlere bağlı on binler özgürlük sloganları atsa da aşiretlerin liderleri kapalı kapılar ardında ülkenin zenginliklerinin nasıl dağıtılacağını tartışmışlardır. Yemen protestoları bu yönüyle elitlerin hesaplaşması anlamına da gelmektedir. Ülkedeki isyanı körükleyen faktörlerden biri de şüphesiz sosyal adaletsizlik ve yoksulluktur. Ülkede işsizlik oranı %42’dir ve halkın çoğu günde 2 dolarla yaşamını sürdürmektedir. Ülkede yaşanan bu sefalete rağmen Salih ve yandaşlarının ciddi yolsuzluklara saplandığı Yemen halkı tarafından bilinmektedir. Wikileaks’te yayınlanan belgelerin bir kısmında Ali Abdullah Salih'in ülkede büyük yolsuzluklar yaptığı iddia edilmişti.[10]

Yemen protestolarında ülkede etkinliği bilinen ABD’yi en fazla endişelendiren konulardan biri de Abdullah Salih ölür ya da istifa ederse geride ülke yönetimine geçecek bir yönetici zincirinin bulunmamasıydı. Bu durumda ülkede her kabilenin kendi alanında güç sahibi olduğu bir karmaşaya sürüklenmesi tehdidi söz konusuydu. Böyle bir kaos ortamının ise ülkede devlet dışı en önemli silahlı aktörden biri olan -diğeri Husiler- El Kaide'yi güçlendirebileceği düşünülmekteydi. Nitekim 2012 tarihinde kaleme alınan bu dosyada öngörülen süreç gerçekleşmiş ve Ensar el Şeria isimli El Kaide yapılanması güç kazanmıştır. Husi'ler ise diğer bir devlet dışı silahlı aktör olarak güçlenmiştir. Yemen’in en büyük aşiretlerinden Ahmer aşiretinin iki önemli kolunu temsil eden general Ali Muhsin El Ahmer ile Şeyh Abdullah El Ahmer arasında 1978 yılından beri devam eden anlaşma da Abdullah Ahmer’in iki oğlunun protestocuların safına geçmesiyle bozulmuştur.

ali-mohsen-al-ahmar.jpg


Muhsin el Ahmer


Protestocular Ne İstiyordu?

Yemen’de değişik siyasi partiler, aşiretler ve üniversite öğrencileri tarafından başlatılan protestolar ülkeyi tam bir çıkmaza soktu. Peki Husi'lerin başken Sana'ya yürüyüp darbe yapmaları ve El Kaide'nin ülkenin bir çok bölgesini ele geçirmesi sürecine ortam hazırlayan protestolar neyi amaçlıyordu? Protestocuların isyanın ilk günlerinde yayınladıkları bildiride ülkedeki üç temel sorun konusunda reform talebinde bulundukları biliniyor.



  1. Güney ve Kuzey arasındaki adaletsizliklerin sona erdirilmesi:


  1. Sayda bölgesinde Husilere yapılan operasyonların durdurulması


  1. Bütün Yemen’lilerin eşit muamele göreceği federal yönetime geçilmesi.


Bu taleplerin yanında protestolara katılmayan ancak ülkede İslam Nizamına dayalı Batı etkisinden kurtarılmış bir İslami yönetimin kurulması talebinde bulunan El Kaide ve ona destek veren çevrelerin de talepleri göz ardı edilmemelidir. Ancak protestoların ilk başlarında bu taleplere olumlu cevap vermeyen Salih yönetimi olaylar kontrol edilemez boyuta ulaşınca daha geniş taleplerle karşı karşıya kalmıştır. Yemen muhalefeti bu süreçte iktidarın devredilmesi, Salih’in partisinin siyaset yapmasının yasaklanmasını, ülkede büyük yapısal reformlara bir an önce başlanmasını ve bir yönüyle ordudan siyasete yepyeni bir Yemen’in kurulmasını talep etmiştir. Sonuçta Ali Abdullah Salih ABD'nin çıkarlarını koruyacak bir isim olarak Abdurabbu Mansur Hadi ülkede yeni Cumhurbaşkanı olmuş ve ABD ile etkin işbirliği yapacağı sözü vermiştir. Sonuçta Yemen'de diktatör gitmiş ancak diktatörlük ayakta kalmıştır. Sonraki süreçte Yemen krizini 6 temel aktör etkilemiştir.



Muhalefet Partileri: Ortak Buluşma hareketi isimli çatı örgüt Islah Partisi, Yemen Sosyalist Partisi, Hak Partisi ve Arap Sosyalizminin Yeniden Doğuşu partilerini bir araya getirmiştir. Bu gruplar içerisinde hiç şüphesiz en önemli yapı geniş bir tabana sahip olan Islah Partisi’dir. Bununla beraber Eylül Birliği ve Popüler Güçlerin Birlik Partisi de muhalif gruplar arasındadır.

İktidar’daki GPC: (Genel Halk Kongresi Partisi) bu parti Ali Abdullah Salih’in iktidardaki partisidir. Yemenliler yolsuzluğa bulaşmakla suçladıkları partinin yasaklanmasını talep ediyorlar.

Aşiretler: Yemen’in orduda ve politikada etkin güce sahip aşiretleri ve bu aşiretlerin değişik çatı örgütlerle bir araya geldikleri birleşik muhalefet Yemen’in geleceğini ciddi anlamda etkileyecektir. Yemen protestolarının bir yönüyle aşiretlerin güç paylaşımı olduğu göz ardı edilmemelidir.

Husiler: Yemen’in kuzeyinde etkili olan bu Şii aşiret koalisyonu, özellikle İran’ın desteğiyle ülkede önemli kazanımlar elde etme potansiyeline sahiptir.

Ordu: Yemen’in homojen ve modern motivasyonlarla beslenen merkezi bir orduya sahip olduğu söylenemez. Yemen ordusu da tıpkı politik güç gibi çeşitli aşiretlerin güçlerine göre etkin olduğu bir denge üzerine kuruludur. Bu anlamıyla Yemen ordusu da siyasetin şekillenmesinde aşiretlerin etkisiyle paralel olarak belirleyici olacaktır.

El Kaide: Arap Körfezindeki El Kaide’nin Yemen’deki varlığı uzun zamandır dünya gündemini meşgul etmektedir. El Kaide’nin Somali ve Suudi Arabistan’ı da etkileyecek düzeyde bölgesel bir güce dönüşmesi Batı dünyasını oldukça endişelendirmektedir. Yemen’deki siyasi karmaşadan faydalanan örgüt Yemen’in önemli eyaletlerinden Abyan’ın kontrolünü eline geçirdi. El Kaide Yemen’in Sabva Vilayetinde de bazı bölgeleri ele geçirmiş durumda. Örgütün liderliğini Usame bin Ladin'in atadığı Nasır el Vuhayşi yapmaktadır.

nasir-al-wuhayshi.jpg


Arap Yarımadası El Kaide'si Lideri Nasır el Vuhayşi



Binlerce El Kaide üyesi ile Amerikan ordusunun destek verdiği Yemen Ordusu arasında günlerdir yoğun çatışmalar yaşanmaktadır. El Kaide Yemen’de söz sahibi olmaya çalışan önemli bir aktördür. El Kaide'nin çatışmalarda sivilleri hedef almamak için büyük özen gösterdiği bilinmektedir. Nitekim bir savaşçının Yemen güvenlik kurumlarına yönelik bir saldırıda sivilleri hedef alması üzerine örgütün en üst düzey askeri lider açıklama yaparak Yemen halkından özür dilemiştir.



GÜNEY HAREKETİ

  • Güneyli ayrılıkçı örgütlerin çatı hareketidir.
  • Liderliğini şu an sürgünde olan Tarık El Fadili ve Ali Salim el Beid yapıyor.
  • Hareketin askeri unsurları hükümete zaman zaman saldırıyor.
  • Yemen hükümeti hareketi El Kaide’ye destek vermekle suçluyor.
  • Hareket Yemen’in en büyük muhalefet partisi PDRY aracılığı ile siyasi arenada mücadele ediyor.
  • 4 Mayıs 1994 yılında ayrılıkçılarla yapılan görüşmeler başarısız olunca iç savaş çıktı ve Hükümet’in Güney’in başkentine girmesi sonucu iç savaş son buldu.
  • 2007’de ayrılıkçı güçler ayrılık talebini dev mitinglerle tekrarladı.
  • Güney hareketi hükümeti ayrımcılık yapmakla, halkın topraklarını ele geçirmekle ve askeri baskı uygulamakla suçluyor.
  • Hükümet 2009 yılında birçok medya kuruluşunu kapatıp hareketin 500 ileri gelen üyesini tutukladı.
  • Kuzeylilerin güney bölgelerinde askeri ve siyasi olarak güç artırmaları güneylilerde kuşatılmışlık ve baskı hissi doğuruyor.
  • 2008 yılından bu yana Güney hareketi ile hükümet güçleri arasında silahlı çatışma da dâhil 15 büyük çatışma ve protesto yaşandı. Güney hareketi aralarında İslamcı ve solcuların da bulunduğu çatı bir örgüttür.


El Kaide Bağlantısı

  • Hareketin lideri Tarık el Fadili Afgan cihadına katılmış bir isimdir. Fadili’nin El Kaide’ye Abyan bölgesinde kamplar açması için destek verdiği iddia ediliyor.
  • Güney hareketine destek veren birçok kabilenin El Kaide hareketi ile de güçlü bağları bulunmaktadır.

ARAP YARIMADASINDAKİ EL KAİDE (-AQAP-AYEK)

El Kaide'nin Yemen’deki çalışmaları bilinenin aksine çok daha eskilere dayanmaktadır. 80’li yıllarda yaşanan Afgan-Rus savaşı bütün dünyada olduğu gibi Yemen ve Suudi Arabistan’da da direnişçi hareketlerin güç kazanmasına sebep olmuş ve birçok İslamcı bu savaşa fiilen iştirak etmiştir. Savaş bitip Sovyetler dağıldıktan sonra silahlı mücadelenin bir dünya devini bile yıkabildiğini gören bu gönüllü savaşçılar, bu tecrübelerini kendi ülkelerine taşımaya başlamışlardır. Afgan Rus Savaşı sırasında Yemen halkı Suudi Arabistan’dan sonra bölgeye en çok gönüllü savaşçı gönderen halk olmuştur. Daha sonraki süreçte Bosna, Çeçenistan, Tacikistan, Keşmir, Filipinler ve Somali gibi direniş merkezlerinde mücadeleye katılan binlerce Yemenli 30 yıla yakın bir sürede edindikleri askeri tecrübeyi ülkelerine uyarlamışlardır. ABD’nin 2003 Afganistan saldırısında da 45 ülkeli Batı koalisyonunun işgaline karşı savaşmak üzere bölgeye en çok yabancı savaşçı gönderen ülke Yemen’dir. Hali hazırda Guantanamo askeri üssünde ABD tarafından tutuklananların büyük bir kısmını Yemenliler oluşturmaktadır.



Temelde Batı'nın İslam Dünyası ile sömüren-sömürülen ilişkisi kurduğunu, diktatör yönetimleri desteklediği, Erbakan ve İhvan gibi hareketlerin demokratik yollarla iktidara gelmesi durumunda yapılan darbelere destek vermesi, bazı İslam ülkelerini işgal etmesi gibi nedenlerle Batı'ya karşı savaşan El Kaide ABD'nin Suudi Arabistan, Somali ve Yemen'deki benzer uygulama ve müdahalelerine de karşı çıkmıştır. 2000’li yıllara gelindiğinde Yemen El Kaidesi ABD’nin bölgedeki en büyük askeri uçak gemisi olan ve üst düzey güvenlik tedbirleriyle korunan USS Cole’ savaş gemisine büyük bir saldırıda bulundu. Yemen El Kaide’sinin böylesi bir saldırıyı organize edecek profesyonelliğe ulaşması ABD güvenlik birimlerinde ciddi endişelere yol açmış ABD’nin ciddi bir imaj kaybına uğramasına neden olmuştur. USS Cole gemisine düzenlenen saldırıda 17 ABD askeri öldürüldü. El Kaide saldırıları ABD’nin Sudan’da Şifa ilaç fabrikasını bombalayıp onlarca sivili öldürmesine misilleme olarak düzenlediğini açıklamıştır. [11]

uss-cole-bombing.jpg


El Kaide'nin İslam Dünyasındaki işgallere tepki olarak bombaladığı ABD destroyer'ı USS Cole



Usame Bin Ladin’in anavatanı olan Yemen aslında El Kaide’nin yayılmasına ve güçlenmesine diğer birçok yerden daha müsait bir ülkedir. Coğrafi olarak engin dağlara sahip olan ve aşiretlerin çok güçlü olduğu ülke bu yönleriyle Afganistan’a çok benzemektedir. El Kaide Yemen’de uzun süredir güçlü bir varlığa, askeri kamplara ve kabileler arasında da ciddi bir desteğe sahiptir. Ancak hareket on yıllardır “Terörle Mücadele” savaşında ABD’nin yanında yer alan Yemen hükümetine karşı psikolojik bir savaş yürütüyor ve Yemen askerleriyle karşı karşıya gelmemeye özellikle dikkat ediyordu. El Kaide’nin önde gelen saha komutanlarından biri 2009 yılında binlerce kişiden oluşan ve örgüte yönelik Abyan bölgesinde düzenlenen saldırıları protesto eden sempatizanlarına yaptığı konuşmada Yemen askerlerine seslenerek El Kaide’nin Yemen ordusunu hedef olarak görmediğini açıkça ilan etti. Hareket bölgedeki tüm programını “Küresel Cihad Cephesi’nin ABD ve Haçlılar’a karşı sürdürdüğü savaşa destek vermek” şeklinde tanımladığı bir stratejiye yoğunlaştırıp, sadece ABD güçlerini hedef almaya odaklamaktadır.



AYEK'in Kökenleri

Suudi Arabistan El Kaide’si başlangıçta Suudi Arabistan çıkarlarına da saldırı kararı almıştır. Hareket 2003 yılında Suud çıkarlarına yönelik bir dizi saldırı başlatmıştır. Başlangıçta Abdulaziz el Mukrin liderliğinde yapılan saldırılar grup liderinin bir operasyonda hayatını kaybetmesinden sonra oldukça azalmıştır. 2006 yılına kadar Hobar bölgesinde bir ABD üssünün vurulması da dâhil bir dizi yüksek profilli saldırı gerçekleştiren El Kaide 2006 yılında bu saldırılarının stratejisine uygun düşmediğini ve İslam ülkelerindeki halk desteğini azalttığını düşünerek Suudi Arabistan’a yönelik saldırılarına son verdi ve Yemen’deki El Kaide Örgütü ile güç birliği yapıp strateji değişikliğine gitti. Arap Yarımadası El Kaide’si (AQAP Al Qaida in Arabian Peninsula) Yemen ve Suudi Arabistan El Kaidesinin 2007 yılında güç birliği yapmasıyla kuruldu.



Yemen El Kaide’sini Etkileyen Bazı Liderler

Yusuf Salih Fahd El Uyayri

yusuf-el-uyayri.jpg


El Kaide’nin Suudi Arabistan kolunun ilk lideri. Tanınmış bir din adamı olan Uyayri Kur’anı ve Kütübissitte’yi ezbere biliyordu. Uyayri Somali El Kaide’sinin(Şebab) kurulma sürecinde de etkin rol üstlenmiştir. Yusuf Uyayri 2003 yılında Suudi Arabistan Ordusu’nun düzenlediği bir baskında çatışarak hayatını kaybetti.



Halid Ali bin Ebi Hac

Suudi Arabistan El Kaide’sinin ikinci lideri. 2004 yılında Suud askerleriyle girdiği çatışmada hayatını kaybetti.



Abdulaziz El Mukrin

abdulaziz-el-mukrin.jpg


Somali’de ABD Kara Şahin helikopterlerinin düşürüldüğü Mogadişu saldırılarını yöneten El Kaide komutanı. 2004 yılında Suudi Arabistan ordusunun düzenlediği saldırıda hayatını kaybetti. Suudi Arabistan ve Yemen El Kaidesi son 10 yılda 20’den fazla liderini çatışmalarda kaybetti.



2006 yılında Yemen El Kaidesinin önemli üyelerinden olan ve aralarında eski Guantanamo mahkûmlarının da bulunduğu 23 üst düzey savaşçı tünel kazarak hapishane yakınındaki bir camiden çıkarak kaçmayı başardı. Daha sonra önemli liderlerini ABD insansız uçak saldırısında kaybeden ve bu nedenle de ciddi bir durgunluk süreci yaşayan Arap Yarımadasındaki El Kaide’yi yeniden canlandırmak ve Yemen’de bir “cihad karargâhı oluşturmak” için yola koyuldular. Hapishaneden kaçanlar arasında Nasır El Vuhayşi, Kasım El Raymi gibi grubun üst düzey yöneticileri de vardı.

shahri.jpg


Arap Yarımadası El Kaide'si Liderlerinden Said el Şihri



Yemen El Kaide’si Liderleri

Kökü 30 yıl önceki Afgan-Rus harbine dayanan ve bölgede halk tarafından önemli bir desteğe sahip olan Arap Yarımadası El Kaidesinin liderleri:

Abu-Hurayrah-al-Sanani-Qasim-al-Raymi-al-Rimi-2.png


Kasım el Rimi (Askeri Lider)

_49387943_aqap466.jpg


Yemen El Kaide'sinin Bazı Üst Düzey Liderleri



Yemen El Kaidesi her ne kadar ezeli düşman ve “asıl büyük şeytan olarak” gördüğü ABD’ye odaklanmışsa da harekete yapılan son saldırılardan sonra hareketin Yemen ordusu ile karşı karşıya gelmesi beklenmekteydi. Hareket bundan ciddi anlamda uzak duruyor ve bunun yerine sadece ABD’yi hedef almaya çalışıyordu. Ancak Yemen hükümetinin örgütle savaşmak için ABD’den ekonomik ve askeri destek alması ve örgüte yönelik saldırılar düzenlemesi El Kaide’yi Yemen ordusuyla doğal bir çatışma zeminine taşıdı. Şiddetli çatışmalarda Yemen ordusuna büyük zayiatlar verdiren El Kaide Yemen Devlet Başkanının “masaya oturabiliriz” açıklamasına olumsuz yanıt verdi. Zira örgüt artık Yemen hükümeti zayıflatılmadan ABD ile mücadelenin yapılamayacağı sonucuna varmıştı. New York Times önemli bir CIA görevlisine dayandırdığı haberinde ABD’nin Yemen’de üçüncü askeri cepheyi açtığını bildirmiştir. Aslında bu cephenin El Kaide tarafından 2001 yılında USS Cole uçak gemisine düzenlenen saldırıyla açıldığını söylemek daha doğru bir yaklaşımdır. Gazete ayrıca birçok özel ABD komandosunun gizli üslerde Yemen güçlerini El Kaide’ye karşı eğittiğini iddia etmiştir.



Amerika Yemen El Kaidesini Teröre Karşı Savaş kampanyası çerçevesinde bilinenin aksine, ABD'ye ait uçakların hedef alındığı Detroit saldırısından sonra değil bundan çok daha önce kara listeye almıştır. ABD bu saldırı girişiminden yıllar önce Yemen El Kaidesi lideri ve 6 savaşçıyı Yemen çölünde helikopterle düzenlediği bir saldırıda öldürmüştür. Kasım 2002’de ABD tarafından düzenlenen bir saldırıda 6 üst düzey El Kaide komutanı öldürüldü. El Kaide bu ağır kayıptan sonra bir süre etkinliğini oldukça kaybetmiştir.[12] Bu tarihten önce ve sonra ABD’nin Yemen’deki terörle mücadele çalışmaları hep süregelmiştir.



ABD ile Yemen arasında bölgedeki El Kaide’yle savaş projeleri geliştirmek amacıyla son dönemde önemli bir dizi ziyaret trafiği yaşanmıştır. ABD sadece 2009 yılında Yemen’e 6 üst düzey resmi ziyaret gerçekleştirerek bölgede El Kaide’ye karşı alınacak önlemleri masaya yatırmıştır. 16 Mart 2009’da ulusal güvenlik danışmanı John Berennan, 16 Temmuzda General Petraus, 4 Ekim 2009'da ABD Genelkurmay Başkan yardımcısı William H. McRaven’in Yemen’e gidip devlet başkanı ile görüşmesi bu ziyaretlerden sadece bir kaçıdır. 21 Ocak 2009’da FBI başkanı James McJunkin Yemen’i “counter-terorism” eğitimi verilecek ülkeler listesine katmış ve bir dizi ortak projeler gerçekleştirilmiştir. 3 Kasım 2009’da bir grup Yemenli subay Paris adasındaki ABD üssünü ziyaret ederek terörizmle mücadele birliklerini gözlemleyip bilgi almış ve daha sonra da Yemen El Kaidesi ve ona destek veren aşiretlere yönelik yoğun hava saldırıları gerçekleştirilmiştir.



Yemen’i ABD’nin en önemli müttefiklerinden biri olarak gören ve ABD’nin ülkeye yaptığı askeri yardımları değerlendiren uzmanların vardıkları ortak kanaat ABD’nin ülkedeki çabalarının boşa gittiği yönündedir. El Kaide’yi hedefe koyarak ekonomik ve askeri kaynaklarının çoğunu terörle mücadeleye harcayan ABD Yemen’e hatırı sayılır miktarda ekonomik yardım yapmasına rağmen bu yardımlarını El Kaide ile mücadele alanlarına yönlendirmiştir. San Fransisco Üniversitesi profesörü Stephen Zunes Yemen üzerine kaleme aldığı makalede Yemen’in ABD’nin teröre karşı savaşında hayati öneme sahip bir ülke olduğunu, bunun farkında olan ABD’nin Yemen’e cömert askeri yardımlar sunduğunu belirtiyor. Zune ABD’nin Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’e El Kaide ile mücadele etmesi için son dönemde vaat ettiği 1 milyar dolarlık yardımı ise şimdilik protestolardan dolayı ülkede siyasi belirsizlik olduğu için dondurduğunu belirtiyor.[13]



ERIC SCHMITT ve ROBERT F. WORTH New York Times’ta yayınladıkları ortak makalede ABD’nin Yemen’e El Kaide ile savaşması için büyük destekte bulunduğu ve 2009 yılında 70 milyon dolar yardım sözü verdiğini ortaya koydular. [14] ABD geçtiğimiz 5 yılda Yemen’e toplam 250 milyon dolar nakit yardım yaparken El Kaide’nin artan gücüne karşı durması için Yemen hükümetine daha önce kararlaştırılan yerine 2010 yılında 300 milyon dolarlık yardım yaptı.[15] El Kaide ile savaşması için ülkeye büyük oranda ödenek ayıran ABD, Yemen’e geçen yıl verdiği 70 milyon dolar değerindeki ödeneği 2010 yılında iki katına çıkarmayı kararlaştırdı. (bkz Barbara Starr, “U.S. fears Yemen a safe haven for al Qaeda”, CNN, 28 December 2009).[16]



Yemen Devlet başkanı Ali Abdullah El Salih ABD ile işbirliğini sürekli geliştirmiştir. Ali Abdullah Salih iktidarı terketmeden hemen önce ABD Merkez Komutanlığı başkanı General David Petreus ülkeyi ziyaret etmiş ve bu ziyaretten birkaç ay sonra ABD insansız uçaklarla El Kaide kamplarına art arda saldırılar düzenlenmiştir.[17] ABD 2006 yılında Yemen’e sağladığı ve 20 milyon dolar civarında olan “terörizmle mücadeleye destek” kaynağını 2010 yılında 70 milyon dolara çıkarmayı taahhüt etmiştir. Daha sonra ise rakamı iki katına çıkardı. ABD ayrıca Yemen’e şu ana kadar 30 milyon dolarlık sahil koruma aracı, 25 milyon dolarlık telsiz, gece görüş cihazları ve askeri araçlar hibe etti. ABD yönetimi 2011 yılında başlayan geçiş döneminden günümüze 3 yıllık sürede Yemen'e toplam 800 milyon dolar destek verdiğini açıklamıştır.[18]



Rakamlar ABD'nin Yemen'de kendi çıkarlarına uygun bir iktidar kurabilmek ve El Kaide'yi bertaraf edebilmek için ciddi oranda masraf yaptığını göstermektedir. Zaten El Kaide’nin başlıca stratejilerinden birisinin ABD’nin askeri harcamalarını artırarak ekonomisini zor duruma sokmak olduğu biliniyor.





İNSANSIZ UÇAK SALDIRILARI VE ABD MÜDAHALESİ

predator-firing-missile4.jpg


ABD, Arap Baharı sonrası Yemen El Kaide'sinin ülkede güçlenmesini engellemek için drone saldırılarına ağırlık vermiş ve El Kaide'nin operasyonel kabiliyetlerini kırmayı, hareket kabiliyetini minimuma indirmeyi hedeflemiştir.[19] Bu kapsamda Yemen'de El Kaide'nin güçlü olduğu yerlere yoğun insansız uçak ve cruise füzesi saldırıları düzenlenmiştir. Saldırılar ABD'nin amacının aksine örgüte ciddi bir meşruiyet ve sempati kazandırmış ve halkın ABD karşıtlığını daha da pekiştirmiştir. Aşağıdaki tablo yıllara göre Ensar el Şeria'yı hedef alan ABD insansız uçak saldırılarını göstermektedir.[20]

10917150_1538932596365790_7368912606915210048_o.jpg


2010 yılından bu yana Yemen'de 100'den fazla insansız uçak saldırısı düzenlenmiştir. Sadece 2012 yılında 500'e yakın El Kaide savaşçısı ABD saldırılarıyla yaşamını yitirmiştir. Saldırılar ve katledilen El Kaide yanlısı savaşçı ve sivil sayısını gösterir tablo aşağıdadır.[21] Ancak sivil kayıpların çoğunun rakamlara dahil edilmediği, gizlendiği gerçek rakamların gösterilenden çok daha fazla olduğu unutulmamalıdır.

10363672_1538932563032460_2873677151825206600_n.jpg






ABD Saldırılarında Katledilen Siviller

1509669_1538932589699124_3833125338858265403_n.jpg


1601574_1538932593032457_8947668783688434226_n.jpg


Husilerin başkent Sana'ya doğru genişleme siyasetini başlattığı 2014 yılının Ekim ayından sonra da ABD'nin insansız hava araçlarıyla El Kaide'yi sürekli hedef alarak adeta Husi ilerleyişini desteklediği görülmektedir. Şimdiye kadar El Kaide hedeflerini yüzlerce kez hedef alan ABD hiçbir zaman herhangi bir Şii (Husi) hedefine saldırmamıştır. ABD zaman zaman Husilerin yayılma politikasına direnen El Kaide'yi benimsemeyen aşiretleri de hedef almıştır. Aşağıdaki tablo ABD'nin 2014 yılı drone saldırılarını göstermektedir.

10917252_1538932586365791_1024837782360321114_o.jpg


El Kaide’nin Avantajları

Ancak bütün bu yardımlara rağmen Yemen’in El Kaide ile baş etmesi pek mümkün görünmüyor. Yemen hem Husi tehdidi ile hem de ağır bir ekonomik krizle karşı karşıya ve ülkedeki bütün bu problemlerle birlikte El Kaide ile yapılacak bir savaşı göze alamıyor. Konunun uzmanı Fred Halley’e göre Yemen’nin El Kaide ile mücadelesinde şu 4 noktada ciddi zafiyet taşıdığı görülüyor.



  1. 80’li yıllarda Afganistan’da savaşan Arap Afganların ülkeye kahraman gibi dönmesi ve halk tarafından sevilmesi
  2. Zaten Husilerle savaşmakta olan Yemen Ordusu’nun Suudi Arabistan'ı yardıma çağıracak kadar zayıf olması ve birçok kabile bölgesini kontrol etmekten aciz olması.
  3. Ülkenin içinde bulunduğu ağır ekonomik şartlar. Ülkede gıdasızlık sorunu nüfusun yüzde 50’sine ulaşmış durumda.
  4. ·Bölgedeki El Kaide hareketinin neredeyse 30 yıllık bir geçmişe sahip olması, çok sabırlı, programlı ve tecrübeli olması.[22]
  5. İran'ın Yemen'e müdahalesinin bölgede büyük nefretle karşılanması.
  6. El Kaide'nin ülkede en güçlü silahlı yapı olması.


Husilerle zaman zaman meydana gelen savaş niteliğindeki çatışmalar Yemen hükümetini oldukça fazla yıpratmıştır. Yemen Ordusu’nun üçte biri bu bölgeye kaydırılmıştır. Bu savaşta İran’ın etkisi kesinlikle göz ardı edilmemelidir. Ülke aynı zamanda geleneksel İran- Suudi Arabistan çekişmesinin de merkez noktalarındandır. ABD’nin de bu çatışmaya müdahil olması halkta işgal refleksi oluşturduğundan Arap Yarımadası El Kaidesi’ne çalışması ve güçlenmesi için büyük bir fırsat sağlamaktadır.[23] Bir zamanlar ilişkileri oldukça bozuk olan Suudi Arabistan ve Yemen’i son dönemlerde bir araya getiren asıl sebep El Kaide’nin bölgede İslami bir devrim yapma potansiyeline sahip olmasıdır. El Kaide’nin Yemen’deki muhtemel başarısı Suudi Arabistan’da da ciddi çalkalanmalara neden olacaktır. Husilerin başkent Sana'ya ilerlemesinin bir nedeni de Suudi Arabistan'ın bu endişesidir.





KAYNAKÇA

[1]http://www.lib.utexas.edu/maps/middle_east_and_asia/yemen_ethno_2002.jpg

http://www.globalsecurity.org/military/world/yemen/images/tribes-map1.gif

[2] http://www.opendemocracy.net/gloablisation/global_politics/yemen_murder_arabia_felix

[3]Şii'ler 12. İmamın kaybolduğuna (gaybet) ve geri döneceğine inanırlar.

[4] http://www.ortadoguuzmani.com/?p=73 önemli

[5] El-Fark Beynel Firak, el-Bağdadî, Mektebetü İbni Sina, sf.42

[6]Emre Özdemir Tarafından Tercüme edilen Humeynicilik isimli eserden alıntıdır.

[7] http://www.haksozhaber.net/5-soruda-yemen-krizi-56598h.htm

[8] http://www.aljazeera.com.tr/haber/devrik-lider-isyancilarla-baglantida

[9] http://www.aljazeera.com.tr/gorus/iranin-elindeki-dorduncu-arap-baskenti

[10] http://www.theguardian.com/world/2010/dec/03/wikileaks-yemen-us-attack-al-qaida

[11] "FACTBOX-Al Qaeda's Yemen-based wing". Reuters. 8 November 2010.

[12]Yemen: Background and U.S. Relations Jeremy M. Sharp Specialist in Middle Eastern Affairs November 1, 2010

[13] http://www.eurasiareview.com/yemen-on-the-edge-analysis-18052011/ Stephen Zunes, Foreign Policy In Focus professor of politics and chair of Middle Eastern Studies at the University of San Francisco.

[14]http://www.nytimes.com/2009/12/28/w...obert worth &st=cse&scp=1&pagewanted=all&_r=0

[15]THE NEW TERRORISM: UNDERSTANDING YEMEN By David B. Carment CDFAI Research Fellow And Professor of International Affairs, Carleton University S. 7

[16]http://edition.cnn.com/2009/WORLD/meast/12/28/yemen.alqaeda.terror/index.html

[17](bkz Eric Schmitt & Robert F Worth, “U.S. Widens Terror War to Yemen, a Qaeda Bastion”, New York Times, 27 December 2009)

[18]http://www.state.gov/p/nea/rls/2014/222781.htm

[19] http://securitydata.newamerica.net/drones/yemen/analysis

[20] http://securitydata.newamerica.net/drones/yemen/analysis

[21] http://securitydata.newamerica.net/drones/yemen/analysis

[22](bakınız Fred Halliday, "Yemen: murder in Arabia Felix", 13 July 2007).

[23]Yemen: Al-Qaeda's New Staging Ground? Andrew Lee Butters, Bobby Ghosh and Abigail Hauslohner http://www.time.com/time/world/article/0,8599,1950345,00.html
 
T Çevrimdışı

Tarık Yıldız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
incanews.com

yemende-neler-oluyor-husi-sii-sunni-el-kaide-dosya-2-incanews.jpg


YEMEN DOSYASI 2. BÖLÜM



Hazırlayan: Muş Alparslan Üniversitesi Arş. Gör. Abdulkadir Şen



Yemen El Kaide’sinin Stratejisi ve Muhtemel Riskler

Yemen El Kaide’si şimdilerde ülkede ciddi bir halk desteğine sahip olmanın avantajlarını kullanıyor. Örgüt fiili olarak elinde tuttuğu Aden eyaleti çevresi ve Marib eyaleti dışında ülkenin birçok yerinde askeri kamplara sahiptir ve oldukça geniş hareket kabiliyeti bulunmaktadır. Sabva eyaletinin birçok yerinde El Kaide üyeleri silahlı bir şekilde dolaşıyor ve bölgedeki askerlerle bir tür üstü kapalı anlaşma yapmış görünüyorlar. El Kaide Yemen’de aktivitelerini genişlettiği günden beri Yemen’i birinci hedef olarak görmüyordu. Örgüt Yemen’in Amerikan insansız uçaklarının Abyan ve Sabva bölgelerinde 70 sivilin ve onlarca El Kaide üyesinin ölümüne yol açan saldırılarına ortak olmasına rağmen o dönemde düzenlediği büyük mitinglerde Yemen ordusunu birinci düşman olarak görmediklerini ve Yemen ordusuyla savaşmak istemediklerini açıklamıştı.

Ancak Ali Abdullah Salih yönetiminin El Kaide üyelerini tutuklamaya devam etmesi ve örgüte yönelik büyük saldırılar gerçekleştirmesi üzerine El Kaide Yemen hükümetiyle mücadelesini hızlandırdı. Son olarak Yemen’de hükümete yönelik protestoların ve öfkenin artmasını fırsat bilen El Kaide birçok kenti ele geçirdi. Örgüt Yemen’i gelecekte vereceği büyük savaşlara hazırlanmak için bir üs olarak kullanma eğilimi göstermektedir. Örgüt Küresel Cihad Hareketi’nin ortak stratejisi olan Amerikan ve Avrupa ekonomisini çökertmek üzerine kurulu ekonomik savaşa uygun saldırılar düzenlemektedir. ABD ekonomisini zora sokacak ve ABD’de imaj kaybına neden olacak ekonomik hedefler özellikle seçilmektedir. ABD kargo şirketleri UPS ve yine küresel kargo şirketlerinden FedeX’e yapılan kargo bombalı saldırıların örgüte 4000 dolara mal olduğu ancak ABD ekonomisine 4 milyar dolara mal olduğu göze alınırsa El Kaide’nin ekonomik savaş stratejisinin ABD ekonomisine oldukça zarar verdiği hemen anlaşılabilir. El Kaide ABD’de düzenlediği küçük saldırılarla aslında ülke halkının güvensizlik hissetmesini, güvenlik önlemlerinin aşırı biçimde artmasın -ki bu ekonomik masrafları da tetikleyecektir- ABD ulaşım zincirinin aşırı güvenlik önlemleriyle hantallaşması ve formalitelerin artmasını, ABD istihbaratının güvenilirlik ve itibarının sarsılması sonucu Amerikan vatandaşlarının öz güven kaybına uğramasını hedeflemektedir. El Kaide’yi Yemen’de bekleyen tehlikelerin en başında dikkatli planlanmamış ve sivil halka zarar vermesi muhtemel eylemler gelmektedir. Bu tür eylemlerin örgütün şu an halktan ve aşiretlerden gördüğü desteği azaltacağı muhakkaktır. Pakistan ve Irak’ta CIA tarafından yoğun olarak kullanılan cami bombalamaları ve pazar yerlerinde masum halka yönelik saldırılar da Yemen El Kaide’si için önemli tehditlerdir. Yemen’de de Blackwater ve CIA tarafından bu tür eylemler düzenlenerek örgütün imajının hedef alınması muhtemeldir. Stratejistler, örgütün imajını çökertmek için sivillere yönelik saldırıların artabileceği beklentisi içerisindedirler.

el-ansi.jpg


Yemen El Kaide'si liderlerinden Nasır İbni Ali el Ansi (Stratejist)



Yemen El Kaide’sini bekleyen tehditlerden biri de ülkedeki aşiretlerin örgütün yükselişinden rahatsız olmaları ihtimalidir. El Kaide Yemen’de aşiretler arası güç mücadelelerinde taraf olursa ya da yerel dokuyla örtüşmeyecek mezhebi düşünceleri ön plana çıkarırsa bu gün gördüğü desteği büyük ihtimalle kaybedecektir.

rubeishkingspeech.jpg


Arap Yarımadası El Kaide'si Müftüsü İbrahim el Rubeyş


Husi Hareketi’nin Sünni Projelerinin Başarısından Rahatsız Olması

Yemen El Kaidesini bekleyen aslında en büyük tehlike Yemen’de İran eksenli faaliyet gösteren ve ülkedeki Zeydilerin bile rahatsız olduğu, Zeydi düşüncesinden sapmakla suçladığı Husilerin El Kaide’ye karşı savaşma ihtimalidir. Irak’ta da direnişe karşı ABD safında yer alan Ayetullah Sistani’nin 200 milyon dolar karşılığında ABD’ye direnişin haram olduğu yönünde fetva verdiği ancak aradan 10 yıl geçtikten sonra ortaya çıkmıştı. İran ve desteklediği Şii yapılanmaların özellikle son 4 yılda ABD ile paralel faaliyetler yürüttükleri gözlemlenmektedir.Afganistan ve Pakistan'da Taliban ve El Kaide'ye karşı büyük oranda Hamaney'e bağlı Şii'ler savaşırken, Irak ve Suriye'de de Hamaney'e bağlı Şii güçler ABD Ordusuyla koorsdineli olarak Sünni hareketleri hedef almaktadır. Benzer bir süreç Yemen'de de yürümektedir. Dolayısıyla El Kaide Yemen’de gerek İran’ı gerekse de bölgedeki İran uzantısı olan Husileri dikkate almak zorundadır. (2009 yılı notlarından olduğu için muhafaza ettik. Geline noktada öngörü gerçekleşti.)

İslami Hareketler konusunda uzman Rus yazar Avigeni Nuvikuf Yemen’deki Sosyalist partinin de ABD’yi düşman kabul ettiğine ve bunun da El Kaide açısından bir avantaj olduğuna dikkat çekiyor.



Bununla birlikte harekete düzenlenen saldırılar da El Kaide’nin güçlenmesine neden oluyor. Princeton Üniversitesi’nden Yemen uzmanı Gregory Johnsen son dönemde ABD’nin insansız uçaklarla düzenlediği ya da Yemen’e destek vererek El Kaide’ye düzenlediği başarısız saldırılarda birçok sivilin ölmesinin bölge halkı ile El Kaideyi yakınlaştıracağını düşünüyor.[1]



Yemenli Din Adamı Enver el Evlaki

evlaki.jpg


Yemen El Kaide'sinin en önemli liderlerinden biri hiç şüphesiz ABD doğumlu din adamı Dr Enver el Evlaki'dir.

İmam Dr. Enver el-Evlaki New Mexico'da doğmuş, Müslüman bir âlimdir. Ailesi Yemenlidir ve kendisi Yemen'de 11 yıl yaşamış, İslâmî eğitiminin ilk yıllarını orada geçirmiştir. İmam Enver el-Evlaki; Colorado, California ve sonra da Washington'da imamlık yapmış, aynı zamanda Washington'da Dar-ul Hicre İslâm Merkezini yönetmiştir. Ayrıca George Washington Üniversitesi'nde vaizlik yapmıştır. ABD’nin en büyük 2. camisinde uzun zaman imamlık görevi yapmış olması dolayısıyla İmam Enver el Evlaki ismiyle ünlenmiştir. Evlaki, önceleri önde gelen âlimlerden İslami ilimler tahsil etmek için Yemen'e gidip gelirdi, ancak sonraları Amerikan vatandaşı olmasına rağmen Amerika’ya giriş yapması yasaklanmıştır. Colorado Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'nden mezun olmuş, San Diego Üniversitesi'nde Eğitim Liderliği üzerine master yapmış ve George Washington Üniversitesi'nde “İnsan Kaynakları Geliştirilmesi” üzerine doktora yapmıştır. Özellikle “Batı Dünyasında” yaşayan Müslümanlar arasında oldukça ün kazanan dersler vermiştir. Peygamberlerin Yaşamları, Ahiret, Hz. Muhammed (s.a.v)’in Hayatı, Hz. Ömer (ra)'in Hayatı, Hz. Ebû Bekir (ra)'in Hayatı ve Cihad Yolunda Sebat Edenler isimli dersleri büyük kitleler tarafından izlenmiş en ünlü dersleridir.

anwar-al-awliki.jpg


Dr. Enver El Evlaki

Artan ABD baskıları sonucu Yemen'e yerleşen Evlaki, Yemen'in başkenti Sana'da hükümet tarafından tutuklanmıştır. Tutuklanma sebebi belli değildir; fakat bazıları 11 Eylül’de uçakları kaçıranlarla bağlantısı olduğu için tutuklandığını söylüyorlar. Evlaki her ne kadar 2007 yılında serbest bırakıldı ise de üzerindeki baskı devam etmiştir. ABD yönetimi insansız hava araçları ile 2011'in Mayıs ayında el-Evlaki'ye yönelik bir operasyon düzenlemiş; ancak el-Evlaki bu saldırıdan kurtulmuştur.

ABD geçtiğimiz yıllarda Yemen El Kaide’sine üç başarısız saldırı düzenlemiştir. Bölgedeki kaynaklar saldırıların aslında ABD insansız uçakları ve ABD uçak gemilerinden atılan Cruise füzeleri ile gerçekleştirildiğini belirtmişlerdir. Ancak Yemen otoriteleri saldırıları eski moda Mig savaş uçaklarıyla düzenlediğinde ısrar etmiştir. Saldırıların ilki 17 Aralık 2009’da Abyan bölgesinde, ikincisi 24 Aralıkta Rafad ve Sabvah’da üçüncüsü ise 30 Aralıkta Hodeydiye bölgesinde düzenlenmiştir. Yemen bu saldırılarda El Kaidenin 6 liderinin ve Enver El Evlaki’nin öldürüldüğünü iddia etmiştir. Bu iddianın doğru olmadığı daha sonra anlaşılmış[2] buna karşın Enver el-Evlaki 30 Eylül 2011 tarihinde ABD tarafından düzenlenen bir drone saldırısında yaşamını yitirmiştir.Yemen’de direnişe destek olan Evlaki kurduğu bir web adresi ile de cihad hakkındaki soruları cevaplıyordu. Evlaki ABD için önemli bir hedefti. ABD’nin Fort Hood Eyaletinde 5 Kasım 2009 tarihinde ordu karargâhına saldıran Binbaşı Nidal Malik Hasan 17 kişiyi öldürmüştü. Bu olay ABD’nin içerden vurulması anlamına geliyordu. Nidal Malik Hasan, Evlaki’den etkilendiğini söylemiştir.

ap091105070360_custom-f4c83ff6171129b29244ed9752cb0c1946c425f8-s6-c30.jpg


Washington'daki Forthood Askeri Üssünde Irak ve Afganistan'a gidecek askerlere saldırarak 177 askeri öldüren El Kaide üyesi Binbaşı Psikolog Nidal Malik Hasan

El Kaide Yemen ve Suudi Arabistan rejimini devirip bölgeye İslam devleti kurma hedefini gerçekleştirebileceğine tam olarak inandığı zamana kadar hazırlanıp bekleyecektir. El Kaide Yemen içindeki ABD çıkarlarına da saldırarak Yemen ile ABD’nin arasını bozmayı hedeflemiştir.[3] El Kaide Yemen lideri Vuhayşi ile görüşme yapan terör analisti Abdullah Haydar El Kaidenin Yemen’de oldukça fazla güç kazandığını ve Lübnan’daki Feth-ul İslam ile Filistin’deki El Kaide kollarını da etkilediğini söylüyor. Washington merkezli Arap Körfezi Araştırmaları Merkezi başkanı Ali el Ahmed ise Arap yarımadası El Kaidesinin diğer bölgelere göre en istikrarlı, en iyi finans desteğine sahip ve en rahat üsler kurabildiği kolu olduğunu ve Yemen yapılanmasının Kuzey Afrika, Irak ve Güney Afrika El Kaide kollarını da etkilediğini belirtiyor.[4] Orta Doğu stratejik araştırmalar enstitüsü başkanı Enver Eshki Yemen El Kaide’sinin Afganistan El Kaide’sinden daha tehlikeli olduğunu söylüyor.

“Buradaki 3. nesil El Kaide savaşçıları diğer bölgelerin aksine sadece saldırılar düzenlemeyi değil uzun vadeli projelerle Yemen’de ciddi bir nüfuz kazanmak, sabırlı, planlı, programlı çalışmak ve Irak, Suudi Arabistan gibi bölgelerden dönen savaşçıları bir çatı altında toplamak gibi tehlikeli planlara sahip. Sadece hakkında tutuklama kararı çıkarılan ve bu yüzden Yemen’e giden Suudi Arabistanlı savaşçı sayısı 2 bindir. Bu rakam El Kaide’nin bölgedeki gücünü göstermesi açısından önemli bir göstergedir.[5]

Reuters muhabiri Adam Entous’a göre Arap yarımadası El Kaidesi bölgesel bir tehditten küresel bir tehdide dönüştü ve bu da bütün batı istihbaratları ve bölgedeki ABD müttefiği Suud’u oldukça fazla rahatsız ediyor. Yemen El Kaide’sinin düzenlediği ancak başarısız olan Detroit uçağını düşürme saldırısı 11 Eylülden sonra düzenlenen en ciddi saldırı girişimidir. Oldukça zengin bir aileden gelen, yüksek eğitimli bir eylemci olan Nijerya’lı Ömer Faruk Abdulmuttalip saldırı emrini Yemen El Kaidesi’nden almıştır. Abdulmuttalip’in Yemen’de kendisi gibi birçok savaşçının sırasını beklediğini söylemesi ABD’de paniği artırıyor. Saldırıda oldukça özel bir patlayıcı olan PETN kullanıldı. Bu da Yemen El Kaide’sinin askeri kabiliyetine yönelik ciddi bir işaret olarak görülüyor. Oldukça zengin bir aileden gelen ve Oxford Üniversitesi’nde okuyan Abdulmuttalip El Kaide adına ABD’ye saldırı düzenlerken yakalandı. Abdulmuttalip Yemen’de kendisi gibi birçok kişinin sırasını beklediğini söyledi.

nijeryali-abdulmuttalib-e-abd-de-omur-boyu-hapis-3368227_3931_o.jpg


Detroit Uçağı Saldırganı Ömer Faruk Abdulmuttalip

Her ne kadar Arap Yarımadası El Kaidesi kendi planlarını konumuna göre şekillendirse de asıl karar merciinin Afganistan’daki El Kaide karargâhı olduğu bilinmektedir. Zaten hareketin Yemen liderini de Eymen El Zevahiri atamıştır. Merkez ile Arap Yarımadası Kaidesi arasındaki bağlar bununla sınırlı değil. Margaret Coker’in kaleme aldığı makaleye göre bir Arap istihbarat görevlisi El Kaide’nin Afganistan ve Pakistan’daki birçok timinin son iki yılda Yemen’e gittiğini ve orda savaşçıları eğitmekle meşgul olduklarını bildirdi.[6]



Arap Yarımadası El Kaidesi Neden Güçleniyor?

ABD'nin Yemen'in egemenliğini ihlal ettiği, petrolün adaletsiz bir ilişki ile dağılımı, ABD baskıları sonucu Yemen'de İslami yönetimin kurulmasının engellenmesi ve Şii güçlerin ABD'nin desteği ile güçlenmesi El Kaide'ye meşruiyet kazandırmaktadır. Yemen El Kaidesi’nin ABD için bu kadar önemli olmasının bir diğer nedeni ise Avrupa’yı etkilemesi ve en büyük düşmanı olan ABD’yi vurması için bir kapı olmasıdır. İngiltere’de 150 bin ABD’de ise 15-20 bin Yemenlinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu açıdan bu iki ülke ile Yemen arasında ciddi iletişim ve etkileşim vardır. Hareketin buradaki yükselişi ayrıca stratejik yolların da tehlikeye girmesine neden olmaktadır. Yemen’in Aden Körfezindeki konumu bölgedeki El Kaide’nin enerji ve deniz taşımacılığını tehdit etmesine sebep oluyor. Bölge El Kaide’nin silah temin etmesi için de çok müsait durumdadır. Eritre Yemen’e silah sokulması için merkezi bir bölgedir. Ancak 28 milyon nüfuslu Yemende toplam 60 milyon silah olduğu tahmin ediliyor. Yani El Kaide’nin silah sıkıntısı olduğu pek söylenemez. Uzmanlar El Kaide’nin çevre ülkelerdeki silah tüccarlarından füze dâhil ağır silahlar temin ettiğini düşünüyorlar.

ABD’yi bölgede endişelendiren asıl şey ise Somali’de büyük bir ilerleme kaydeden El Kaide’nin Yemen’de de bu seviyeye ulaşması ve iki gücün birleşmesi. (Not: 2011 yılında 54 Hristiyan ülke Somali'de Şebab ilerleyişini yavaşlatmıştır) Yemen El Kaidesi’nin Somali üzerinde de etkili olmasının başlıca sebebi ise Yemende yaşayan on binlerce Somalili mülteci. 2007 yılı itibariyle Yemen’de 110 bin’den fazla Somalili mülteci yaşıyordu. Bununla birlikte ülkeye geçmişte yerleşen ve çalışan 700 bin Somalili bulunmaktadır. El Kaide bu Somali diasporası üzerindeki etkisini her geçen gün hızla artırmaktadır. ABD kongresi tarafından yaptırılan bir araştırmaya göre Yemen El Kaide’si Somali’de bir İslam Devleti kurma mücadelesi veren ve hali hazırda ülkenin bir kısmını elinde tutan Şebab’ul Mücahidin hareketi ile ortak hareket ediyor.[7] Şebab liderlerinden Şeyh Muhtar Ebu Robov 1 Ocak 2010 tarihinde yaptığı açıklamada Şebab ile Yemen Kaidesi arasında askeri ve stratejik ortaklık bulunduğunu, adam ve silah konusunda da yardımlaştıklarını bildirdi. Şebab hareketi’nin de Usame Bin Ladin tarafından kurulan El Kaide hareketine bağlandığı biliniyor.

Aden Körfezinin Önemi

Yemen'i bu denli önemli yapan hususlardan bir diğer de Aden Körfezinin stratejik konumudur. Aden Körfezi tüm dünya ticari sevkiyatlarının %40'ının geçtiği son derece önemli bir geçiş güzergahıdır. Özellikle Çin ve Rusya için oldukça önemli bir ticari güzergah olan bölgenin güvenliği ABD, Çin, Rusya ve diğer bir çok küresel güç için son derece önemlidir. Bu nedenle ABD, Rusya ve Çin bir çok Avrupa ülkesinin desteği ile bu boğazı tehdit eden korsanlar ve Şebab Hareketi ile mücadele için bölgeye donanma kuvveti göndermiştir. Bu askeri operasyon Çin'in Ortadoğu'da giriştiği ilk açık askeri programdır. İran'ın bölgedeki iştahlı ve riskli tutumu aynı zamanda bu boğazın kontrolünü küresel güçler adına sağlayıp güvenli hale getirmektir.

10646731_1538936159698767_2175280891879238535_n.jpg


Aden Körfezi

Yemen’in yeni bir tehdit olarak ortaya çıkmasına ve ABD’yi ciddi anlamda rahatsız etmesine rağmen ABD Yemen’e askeri bir operasyon yapma gücünü kendinde bulamıyor. Zaten Irak ve Afganistan’da 4,5 trilyon dolar civarında para harcayan ABD artık yeni bir cepheyi kaldırabilecek ekonomik ve askeri güce sahip değil. Obama ABD’nin bu zaafını bir tercihmiş gibi göstererek Yemen’e saldırı düşünmediklerini söyleyedursun El Kaide uzun vadeli projelerinden birini daha bu bölgede tamamlamak üzere. İngiliz İstihbarat Kurumu MI6 raporlarına göre en az 20 İngiliz son yıllarda Yemen El Kaide’sine katıldı. CIA ise onlarca Amerikan vatandaşının İslam’ı seçerek Yemen ve Somali’ye cihada gittiğini, özellikle Minnesota bölgesinden onlarca Yemen ve Somali asıllının bu bölgelerde kamplar kuran El Kaide’ye katıldığını açıklamıştır.[8]



Arap Baharı El Kaide’nin Sonu Mu?

El Kaide birçok analistin düşündüğünün aksine Arap dünyasında meydana gelen halk ayaklanmalarını kendi ideolojisine bir tehdit olarak görmemekte bunun aksine devrimleri bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Hareketin son dönemde Yemen’de varlığını daha da güçlendirmesi ve ülkenin en büyük eyaletlerinden Abyan’ın kontrolünün tümünü ele geçirmesi ve ikinci eyalet olan Sabva’nın da birkaç kentini ele geçirmesi El Kaide’nin halk ayaklanmalarını en azından Yemen’de kendi lehine çevirdiğini göstermektedir.[9] Yemen El Kaidesi’nin liderlerinden Enver el Evlaki Arap devrimlerini değerlendirdiği makalesinde “bu devrimlerin cihada taze bir nefes aldıracağını, işbirlikçi hükümetlerin daha da zayıflamasına neden olacağını ve cihadi hareketlerin daha da güçlenmesini sağlayacağını” belirtmiştir.[10]

El Kaide’nin Yemen’in Abyan bölgesindeki Zincibar’ı ele geçirerek bütün vilayetin kontrolünü ele geçirmesini değerlendiren İsrail gazetesi Jeruselam Post yazarı Yaakov Lappin “kontrolsüz bölgelerin cihadi akımlara radikal devletler kurmak için nasıl fırsatlar sunduğunu gözler önüne serdiğini” belirtmektedir. Yazar El Kaide’nin Afganistan, Somali, Pakistan ve Cezayir’de de bazı bölgelere hâkim olduğunu, bu yerlerdeki gücünü artırması durumunda İslami bir Hilafet kurma amacına oldukça yaklaşmış olacağını belirtiyor.[11] ABD Kongresi’ni Küresel Terörle Mücadele sürecinde bilgilendirme amacı taşıyan ulusal güvenlik raporuna göre El Kaide Yemen’de birçok kabile ile anlaşmış durumda. Örgütün ülkedeki aşiretlerle evlilik bağları bulunduğu ve birçok Yemenlinin Afgan-Rus savaşında Küresel cihad düşüncesinden etkilendiğine değinilen raporda örgütün artık sayısı yüzlerle ifade edilen marjinal bir grup değil geniş kitleler tarafından kabul gören ve aktör olarak dikkate alınması gereken bir halk hareketi olduğu belirtiliyor.[12]

Sünni Halk-Şii Husi'ler Arasındaki Çatışmanın Tarihi

Yemen'de ülkenin çoğunluğunu oluşturan Sünni halk ile Zeydi'lerin bir kısmını temsil eden İran yanlısı Şii Husi'ler arasındaki çatışmanın tarihi, dini, sosyal ve siyasal nedenleri bulunmaktadır. Ülke tarihinde bir kaç defa Zeydi'ler iktidara gelmiş ve 1930'lu yıllarda yeniden iktidara gelen Zeydiler Suudi Arabistan tarafından desteklenen Sünni halk tarafından dirençle karşılanmıştır. 1963 yılında yıkılan Zeydi Mütevekkile Devleti sonrasında Zeydi'ler iktidarın Sünni'lere geçmesinden rahatsız olmuşlardır. Ancak İran'ın Zeydi kesimin bir kısmını Şiileştirmesiyle beraber 1990'lı yıllardan sonra tarihi ve siyasi çekişme daha fazla kimlik ve dini etkiye bürünmüş, mezhep vurgusu daha baskın bir şekilde ilişkileri etkilemiştir. Husi aşireti ile Sünni aşiretler arasında sosyal konumlardan kaynaklı çatışmalar ve ekonomik dağılımın nasıl olacağı ile ilgili de çatışma mevcuttur. 2004 yılında Yemen rejimi ile yaşanan çatışmalar zamanla Sünni halka yönelik düşmanlıkları beslemiş, rejimin Suudi Selefi çizgide olduğunu iddia eden Husi liderler böylece Zeydi halkı kışkırtmayı, öfkelerini çatışmaya dönüştürmeyi ve kurucu öteki yoluyla Şii kimlik inşa etmeyi başarmıştır. Husiler aynı zamanda 2011 sonrası yönetimde güç kazanan Islah Partisi'ni (İhvanı Müslimin) de zayıflatmak amacıyla faaliyetler yürütmüşlerdir Husi militanlar 2012 yılından itibaren Husi ağırlıklı Sa'da bölgesinde bulunan Sünni halkı tehcire zorlamış ve Sünni'lerden arındırılmış bir Şii bölge oluşturma yönünde adımlar atmıştır.. Bu bağlam'da Sünni yoğunluktaki Dammac ilini kuşatan Şii'ler büyük katliamlar yapmıştır. Dammac kenti Ocak 2012 tarihinden bu yana Şii'ler tarafından kuşatma altında tuutlmaktadır.



Dammac Neresidir?[13]


"Yemen’in Sa’da iline bağlı bir kasaba olan Dammac, ülkenin kuzeyinde yer alan, denizden 1900 metre yüksekliğe sahip, Suudi Arabistan sınırına 50 km. mesafede bir yerleşim birimidir. Bu mütevazı kasabanın uluslararası ölçekte bir üne kavuşmasının nedeni, kasabanın bir sakini olan Şeyh Mukbil İbn Hadi El-Vadi’i ve onun Dammac’da kurduğu Darulhadis isimli medrese niteliğindeki İslami merkezdir. Şeyh Mukbil ibn Hadi (1933-21,7. 2001) Yemen’de başladığı talebelik hayatına Suudi Arabistan’da devam etti. Burada Şeyh Muhammed Nasiruddin El-Elbani, Şeyh Abdulaziz bin Baz, Şeyh Muhammed El-Emin Eş-Şankıti gibi Selef ekolünün ünlü âlimlerinden ders aldı. Suudi Arabistan’da ikametini sürdürdüğü dönemde Kasım 1979’da Cuheyman El-Uteybi önderliğinde Kâbe’de meydana gelen olaylardan dolayı gözaltına alınıp sorgulanan Şeyh Mukbil, yetkililerce El-Uteybi’nin risalelerinin asıl yazarı olmakla suçlandı. Neticede 3 aylık bir tutukluluk süresinin ardından ülkesi Yemen’e sınır dışı edildiğinde faaliyet alanı olarak kendi kasabası Dammac’ı seçti, burada yerel liderlerin de yardımı ileDammac Darulhadis’ini kurmuş oldu. Başlangıçta daha küçük olan bu merkez, öğrenci sayısının artışına paralel olarak büyütüldü.[14]
Sa’da ilini de kapsayan Kuzey Yemen’in sakinlerinin çoğunluğu tarihten bugüne Şiiliğin Zeydilik koluna mensupturlar. 1962 Cumhuriyetçi darbesine kadar Yemen’i yöneten İmamlar da siyasi otoritenin yanı sıra Zeydi mezhebinin ülkedeki önderliğini de üstelenerek dini olarak da bir otoriteyi temsil etmekteydiler. Şeyh Mukbil’in faaliyetlerini yürüttüğü Dammac ve Sa’da çevresi ise Zeydi nüfus yoğunluğunun ülke ortalamasının da üzerinde olduğu bir bölge idi. Böyle bir ortamda faaliyet gösteren Darulhadis Merkezi bölgede yerleşik anlayışa ters olarak görülen daveti, çoğunluğu Zeydi olan Dammac kasabasının topluca Sünni/Selefi olması, bölgenin genelinde benzer bir eğilimin görülmesi nedeniyle kendisine pek çok yerel muhalif edinirken, bir yandan da sınırları içerisinde faaliyet gösterdiği Kuzey Yemen Cumhuriyeti idarecilerinin şüphelerini üzerine çekti.

Dammac Darulhadisi zamanla büyüdü, ders programının yoğunluğu, bölgenin sosyal hayatının Darulhadis’in din anlayışı ekseninde şekillenmesi Dammac’ı uluslarası bir çekim merkezi haline getirdi. Öğrenci sayısı hızla artarken, öğrencilerin ülkeleri de çeşitlilik kazandı, Yemenli öğrenciler çoğunlukta kalmakla beraber, Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır, Cezayir, Somali, Libya ve Endonezya gibi İslam ülkelerinin yanı sıra Batı Avrupa ülkelerinden gelenler de Darulhadis’te önemli bir yekun oluşturdu. 90’lı yıllardan itibaren, Suudi Arabistan’ın modern teknikle donanmış hayat tarzına rağmen, fakir bir ülke olan Yemen’in son derece mütevazı bir kasabası olan Dammac’a özellikle Batı Avrupa’daki Selefi kurumların cemaatleri ve özellikle mühtedi Avrupalılar arasında “İslam’ın ailece ve cemiyetçe ideal bir biçimde yaşanacağı bir hicret diyarı” olarak bakılmaya başlandı.
Şeyh Mukbil ibn Hadi 13 Temmuz 2001’de tedavi için bulunduğu Cidde’de öldüğünde, Darulhadisin başına talebesi Şeyh Yahya El-Hacuri (195:cool: geçti. Aynı sene meydana gelen 11 Eylül saldırısı ile başlayan süreçte, Guantanamo tutuklularından bazı kişilerin Dammac’daki Darulhadis’te eğitim aldıkları öğrenildiğinde, Batılı Devletlerin baskısı ile Yemen devleti yabancı öğrencilere vize vermeyi zorlaştırdığı halde, El-Hacuri döneminde toplam öğrenci sayısında artış olduğu gibi, yabancı öğrenci sayısındaki artış da devam etti.[15]



Gelinen noktada Husi'ler İran tarafından Yemen'de yaşanancak mezhep temelli bir iç savaşın tohumlarını zaten mümbit olan bu topraklarda fazlasıyla saçmışlardır. Önce İhvanı Müslimmin bürolarını hedef alan Husi'ler, Sünni halkın ve aşiretlerin El Kaide'ye destek vermesi üzerine ise El Kaide'yi hedef almaya, böylece Batı'dan destek elde etmeye çalışmakadır.



2015 Yılına Girilirken Ülkede Son Durum

Yukarıda ortaya konulan bilgi ve verilerin üzerinden geçen yaklaşık iki buçuk yıllık bir sürecin ardından ülkede siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal dengeler bütünüyle değişmiştir. O tarihlerde de ortaya konulan bir takım öngörülerin ortaya çıktığı görülebilmektedir. Hali hazırda Yemen’de oluşan son durumda iki aktör ön plana çıkmaktadır; Husiler ve El Kaide.

Ülkede yaşanan devrim süreci ve Ali Abdullah Salih’in koltuğunu yardımcısı Abdurrabbuh Mansur Hadi’ye devretmesinin ardından, ülkede özellikle el-Ahmer aşiretinin de desteğine sahip olan Islah Partisi ciddi etkinlik kazanmıştır. Bir süre bu şekilde ülkedeki etkinliğini artıran Islah-el Ahmer ittifakı, Husilerin yükselişi karşısında ağır bir yenilgi alarak ülkenin başkenti Sana’yı Husiler’e terk etmek zorunda kalmıştır. Bir nevi darbe girişimi olan bu hamlenin ardından Husiler Hükümeti ve bakanlıkları büyük oranda ele geçirmiş ve orduyu da büyük oranda kontrolleri altına almıştır. Ordudaki el Ahmer aşireti etkisi zayıflamış ve Husilerin kontrolü artmıştır. Husilerin aynı zamanda eski başkan Ali Abdullah Salih’le de ittifak ettiği söylenmektedir. Ali Abdullah Salih’in Husilerle aşiret olarak akrabalık bağları da bulunmaktadır. Hali hazırda ülkede özellikle mezhebi gerilim gittikçe tırmanmış ve Husilerin açıkça İran yanlısı bir politika gütmeye başlaması ve Sünniliğe yakın Zeydiliğin aksine 12 İmam Caferiliği açıkça benimsediği ilan etmesi ve yaymaya kalkışması, gerilimi iyice artırmıştır. Ülkedeki Sünnileri hedef almaya başlayan Husi güçleri, son dönemlerde etkisini Sünni bölgelerde de artırmaya başlamış ve Sünni bölgeleri işgale kalkışmıştır. Bu durum ülkedeki Sünni aşiretlerin ayaklanmasına sebep olmuş ve Husilere karşı pasiflikle suçlanan Islah Partisi’nin yerine, El Kaide’yle işbirliği yapmaya başlamışlardır. Son dönemlerde yaşanan bu gelişmelerin ardından El Kaide ülkede özellikle Sünni halk ve aşiretler üzerindeki etkinliğini oldukça artırmıştır. Ülkenin güneyi ve doğusundaki aşiretler üzerinde öteden beri etkili olan örgüt, Husilerin ilerleyişi karşısında ülkenin merkezi, batısı ve kuzeyindeki Sünni aşiretlerden de destek görmeye başlamıştır. Mevcut durumda Husilerin ilerleyişini durdurabilecek başka bir alternatif gözükmemektedir.

Yemen’de yaşanan bu son tırmanışta İran’ın etkisi oldukça büyüktür. İran bütün bölgede olduğu gibi, Yemen’de de mezhepçi bir dış politikayla nüfuzunu artırıp yayılmaya çalışmakta ve bu bölgedeki Sünniler üzerinde bir baskı ve sonuç olarak rahatsızlık ve tepki yaratmaktadır. İran destekli Şii Husilerin ilerleyişine rağmen ABD’nin El Kaide’yi hedef almaya devam etmesi, El Kaide’yi koruyucu olarak gören Sünni halk üzerinde tepkiye sebep olmaktadır. Suudi Arabistan’ın Şii Husilere karşı pasif bir tutum takınması, buna karşın El Kaide’ye karşı ABD’ye yardım etmesi ise Yemen’deki Sünniler tarafından ihanet olarak algılanmaktadır.

Gelinen son noktada ülke İran’ın tırmandırdığı bir başka mezhep çatışması arenasına dönmüş, ABD’nin de insansız hava araçlarıyla düzenlediği saldırılarsa, adete bu tırmanışa çanak tutmuştur. Yemen’deki İran’ın tutumunu, İran’ın bölgesel ölçekteki mezhepçi politikalarından ayrı düşünmemek gerekir. İran açıkça bölgesel ölçekte mezhebi tabanlı bir güç olmaya çalışmakta ve bu da bölge boyunca Sünnilere karşı oldukça kanlı bir savaşı tetiklemektedir. İran bu politikalarından vazgeçmedikçe, bu tırmanışın önüne geçilmesi mümkün değildir. Yine burada ki bir başka problem, ABD tarafından düzenlenen saldırılardır. Sık sık El Kaide hedeflerini vuruyorum diyerek ağır sivil kayıplara sebep olan ve ülkede güvenlik zaafına sebep olan ABD, bu haliyle Yemen’i istikrarsızlaştırmaktadır. Bu saldırılar aynı zamanda ülkenin ekonomik ve toplumsal alt yapısını da hedef almakta ve büyük zarara yol açmaktadır.

Bu tablo karşısında kaçınılmaz olarak El Kaide’ye olan Sünni halk desteği artmaktadır ve bu trendin yükselmeye devam edeceği düşünülebilir. Bölgesel olarak İran ve Suudi Arabistan’a aynı anda tehdit olan bu örgüt, ABD için de özellikle ülkenin sahip olduğu stratejik pozisyon gereği büyük bir önem arz etmektedir. Son günlerde meydana gelen Paris Saldırısını Arap Yarımadası El Kaidesinin üstlenmesinin ardından dikkatler tekrar bu örgüte yönelmiştir. Saldırıyı gerçekleştiren Kuaşi kardeşlerin 2011 yılından örgütün Yemen’deki kamplarında eğitim aldığı ve Enver Evlaki ile görüştüğü iddiaları medyaya da yansımıştır. El Kaide’nin merkezi tarafından yurt dışında saldırı yapma yetkisi verilen tek kolu olan Arap Yarımadası El Kaidesi(AYEK), bu sebeple başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin de birinci hedefleri arasında yer almaktadır. Yemen’de grubun güçlenmesiyle bu tehdit algısının daha da artacağı düşünülebilir.

Türkiye açısından Yemen’de ortaya konulacak siyaset, mümkün olduğunca diplomatik ve taraflar arasında aracılık çabası merkezli olmalıdır. Türkiye her ne şartta olursa olsun hali hazırda başkenti ve Hükümet kurumlarını ele geçiren Husilerle ortak bir fotoğraf vermekten kaçınmalıdır. Ülkeyi mezhepçi bir gerilime sürükleyen ve azınlık bir gruba yaslanıp, İran desteğiyle ülkede hakimiyet oluşturmaya çalışan bu grupla girilecek güçlü ilişki, ülkede çoğunluğu oluşturan Sünni halk nezdinde hoş karşılanmayacaktır. Türkiye’nin genel siyasetine daha yakın duran Islah Partisi(İhvan kökenli) ve müttefikleri el-Ahmer aşiretinin belirli bir etkinlik alanı vardır. Buna karşın Husiler karşısında etkisiz kalmaları bu grupların El Kaide’ye taban kaybetmesine yol açmaktadır. Türkiye bu durumu iyi okumalı ve Sünni halkın endişelerini iyi anlamalıdır. Bütün bu tablo içerisinde Türkiye’nin ülkede ABD ve Suudi Arabistan’la ortak bir çizgi izlemesi de felaket olacaktır. Mevcut haliyle bu ülkeler Yemen’deki sorunun çözümünde bir taraf olmaktan ziyade, sorunun bir parçasıdır. Yine sorunun bir diğer parçası olan İran gibi. Ülkede Herak v.b. güneyli ayrılıkçı yapılar da mevcut ve bunlar da belli ölçekte bir aktör olsa bile, yine aşiretler dengesinde bir yere oturmaktadır ve uzun vadeli güçlü yapılar oldukları söylenemez.

Özetle Türkiye’nin Yemen’de temelde takınacağı tavır, insani yardım merkezli ve diplomasiyi önceleyen, kesinlikle askeri operasyon(hedef hangi grup olursa olsun) ya da benzeri faaliyetlerin dışında kalması gereken bir yaklaşımdır. Bunun yanı sıra bir takım ekonomik faaliyet imkanları araştırılabilir. Yemen’de agresif bir dış politikaya gerek yoktur. Türkiye’nin burada kullanacağı temel politika, soft power eksenli olmak durumundadır.


Sonuç

Yemen'deki sorun temelde ABD ve Avrupa'nın Skyes-Picot Anlaşmasıyla beraber Ortadoğu'yu gelecekte sürekli dini, etnik, ekonomik ve siyasi çatışmaların çıkabileceği şekilde dizayn etmesinin bir sonucudur. Ülkede harici aktörlerin hatırı sayılır etkisi bulunmaktadır. Kendi başına ayakta duramayan ve irade sergileyemeyen Yemen sürekli biçimde çevre ülkelerin ve küresel güçlerin etkisine maruz kalmaktadır. Soğuk Savaş döneminde ABD-Sovyet çatışmasının nesnesi olan Yemen şimdi de İran-Suudi Arabistan çatışmasının nesnesidir. Ancak İran ve Suudi Arabistan burada aktör değil biri Çin-Rusya diğer ise ABD ekseninde siyaset yürüten ikincil güçlerdir. İran ülkede azınlık olan Şii'leri bağımsızlık ve güç yoluyla iktidarı ele geçirme temelli harekete geçirerek tehlikeli ve riskli bir kumar oynamaktadır. Husi'lerin Sünni halka, İhvanı Müslimine yönelik saldırıları ve ABD'nin Yemen'e müdahaleleri El Kaide'yi ülkedeki en güçlü Sünni yapı olarak ön plana çıkarmaktadır. Sonuç olarak aşağıdaki çıkarımlarda bulunmak mümkündür:



  1. Yemen Suudi Arabistan etkisinden İran etkisine kaymaktadır. Ancak bu değişim Suudi Arabistan'ın kontrollü desteğine sahiptir. Zira Husi'ler öncelikle Yemen İhvan'ı Müslimin Hareketini (Islah Partisi) ve El Kaide'yi hedef almaktadır.
  2. Yemen İhvan'ı Husi'lerle savaşta Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin Husi'lerden yana tavır alacağını düşünmektedir.
  3. İran bölgede yeni bir Hizbullah yapılanması yaratmaktadır. Husi'leri deniz yoluyla silahlandırmaktadır.
  4. Yemen'deki gelişmeler hatırı sayılır bir Şii nüfusa sahip olan Suudi Arabistan'ı etkileyecektir. Sırada Bahreyn'in olması muhtemeldir.
  5. İran Yemen'deki etkinliği ile petrol üzerindeki nüfuzunu artırmaktadır. Bu Çin ve Rusya'nın da desteklediği bir siyasettir.
  6. İran nükleer müzakereler ve bölgedeki Suriye gibi politikalarında elini güçlendirmektedir.
  7. İran Husi'ler yolu ile tıpkı Lübnan, Pakistan, Afganistan, Suriye ve Irak'ta olduğu gibi ABD adına Sünni İslami Hareketlerle savaşmakta böylece ABD ile ittifakını sağlamlaştırmaktadır.
  8. Husi'ler İhvanı Müslimin ve El Kaide ile savaşarak ABD ve Batı ile ittifaklarını pekiştirmektedirler.
  9. İran'ın asıl stratejik hedefi büyük öneme sahip Aden körfezini Rusya, ABD ve Çin adına kontrol etmektir.
  10. Suudi Arabistan halkı yoğunluklu Sünni-Selefi inanışa sahiptir. Suudi Arabistan bir El Kaide devletine komşu olmak üzere sürekli kin ve dini nefret ile yıpratacağı ve ülkedeki az sayıda Şii'yi etkileyecek Husi'leri kerhen tercih etmektedir.
  11. Suudi Arabistan içerisinde özellikle de dini çevrelerde yönetimin sessizliğine karşı tepkiler yükselmektedir.
  12. Suudi Arabistan din adamları ve halkın tepkilerine rağmen İran ile son yıllarda üstü örtülü bir işbirliğine gitmektedir. İran Dışişleri Bakanı New York'ta Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suud Faysal'la görüşmesi akabinde "İki ülke arasında yeni bir sayfa açıldı" şeklindeki açıklamada bulunmuştur.
  13. Suudi Arabistan ile Zeydi-Husi kesim arasındaki çatışma 1930'lu yıllarda benzer bir yayılma stratejisi yürüten Mütevekkile Devleti'ne dayanmaktadır. Tarihi-dini bir çatışma söz konusudur.
  14. ABD Ortadoğu'dan büyük oranda çekilmektedir. Bölgedeki rolünü ise İran yanlısı Şii hareketlere vermektedir.
  15. Yemen hamlesi sadece İran hamlesi değil petrol ve Ortadoğu üzerinde ABD'den boşalan koltuğa oturmak isteyen Rusya ve Çin'in de ortak hamlesi olarak değerlendirilebilir.
  16. Artık Ortadoğu petrollerine ihtiyaç duymayan ABD, yönünü Asya-Pasifik'e dönmektedir. Bölge ise İran, Rusya, Çin etkisine daha açık hale gelmektedir.
  17. Yemen, Mısır, Libya, Suriye ve Irak'ta yaşananlar Sünni halklara bir daha devrim yapmayı akıllarından bile geçirmemeleri yönünde ağır bir ders vermek olarak okunabilir. Bu halklar İsrail-İran-Hizbullah-ABD-Rusya-Çin ve Körfez ülkelerinin tam ancak üstü örtülü işbirliği ile hedef alınmaktalar. İhvan ya da El Kaide arasında fark gözetilmeksizin tüm Sünni İslami Hareketler hedef oturtulmaktadır.
  18. Yemeni tıpkı Irak ve Suriye'de olduğu gibi ılımlı olan ya da olmayan Sünni grupların El Kaide'ye yakınlaşacağı bir gelecek beklemektedir. Bu iki ülkede olduğu gibi rejimler zayıflayacak Şii ve Sünni kanat güçlenecektir.
  19. İran Ortadoğu'daki müdahaleleri ve siyasi faaliyetleri ile öncelikli olarak İhvan'ın projelerini hedef almaktadır.
  20. İran artık Batı'nın İslam Dünyasında Sünni İslami Harekete karşı kullandığı silahlı gücüdür.


KAYNAKÇA

[1]Yemen: Al-Qaeda's New Staging Ground? Andrew Lee Butters, Bobby Ghosh and Abigail Hauslohner http://www.time.com/time/world/article/0,8599,1950345,00.html

[2] http://www.yemenpost.net/54/Reports/20082.htm

[3]On Going War between Yemen and the Third Generation of Al-Qaeda New Tactics, Targets and Weapons http://www.yemenpost.net/54/Reports/20082.htm

[4]Airliner plot raises al-Qaida in Yemen profile Donna Abu-Nasr - The Associated Press

[5] http://www.armytimes.com/news/2009/12/ap_al_qaida_yemen_122709/"

[6] http://online.wsj.com/article/SB125417307132347371.html (Yazara bu adresten ulaşabilirsiniz. [email protected])

[7]"Is Al Qaeda in Yemen connected to Al Qaeda in Somalia?," Christian Science Monitor, January 7, 2010.

[8]AL QAEDA IN YEMEN AND SOMALIA: A TICKING TIME BOMB A REPORT TO THE COMMITTEE ON FOREIGN RELATIONS UNITED STATES SENATE ONE HUNDRED ELEVENTH CONGRESS SECOND SESSION JANUARY 21, 2010

[9] http://www.reuters.com/article/2011/05/27/us-yemen-qaedaidUSTRE74Q2GR20110527

[10]İnspire Magazine, The Tsunami of Change, Anwar al Awlaki

[11] http://www.jpost.com/MiddleEast/Article.aspx?id=222778The writer's recently published book, Virtual Caliphate: Exposing the Islamist on the Internet, deals with al-Qaida's presence on the internet.

[12]Yemen: Background and U.S. RelationsJeremy M. SharpSpecialist in Middle Eastern AffairsNovember 1, 2010 CRS Report for Congress S. 10

[13]Bu bölüm Enes Asım Silin tarafından hazırlanan Dammac inceleme yazısından alınmıştır.

[14]http://aloloom.net/vb/showthread.php?t=10604

[15]http://armiesofliberation.com/archives/2011/11/04/tensions-houthisdammaj-in-saada-yemen/
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Tarih, siyaset ve ötesi: Geçmişten bugüne Yemen dosyası

....
.....

İç Yemen'de Osmanlı'nın uyguladığı Batılı kanunlara karşı isyan (1884-1906) ve İmam Yahya'nın Osmanlı valisi olması (1911)
1884'te Kuzey Yemen'de Osmanlı idaresine karşı bir Zeydi İsyanı meydana geldi. İsyan, Osmanlı Devleti'nin Tanzimat Fermanı'nı (1839) takip eden süreçte Batı'dan aldığı kanunları Yemen'de de uygulamak istemesinden dolayı çıkmış, Zeydi halk bunun dinde küfür olduğu gerekçesiyle isyan etmişlerdi.

Bu isyanın büyük ölçüde bastırılmasının ardından 1885'te Osmanlı Devleti Yemen'de nüfus sayımı ve arazi ölçümü yaptı. Buna göre Yemen'in Osmanlı denetimindeki kısmını oluşturan Yemen Vilayeti (İç Yemen'in çoğu ve Tihame) yaklaşık 200 bin kilometrekare araziye ve o dönem için büyük bir nüfus olan 2,5 milyon nüfusa sahipti.

1890'da bir önceki Zeydi İmamı'nın ölümü üzerine Sa'da'da Zeydi İmamı olan Muhammed bin Yahya Hamideddin Yemen Vilayeti kontrolünde zayıflayarak süren Zeydi İsyanı'na destek vererek bu savaşa dahil oldu. Tüm Zeydilere de en başta Osmanlı Devleti'nin "Şeriat'ı bırakıp kafir kanunlarını Yemen'de uyguladığı" gerekçesiyle isyan çağrısında bulundu. Yemen Vilayeti'nin isyanla baş etmekte çok zorlanması üzerine merkezden asker takviyesine başlandı.

Savaşın yanı sıra hastalık sebebiyle büyük zayiat verilmesi üzerine dönemin Osmanlı padişahı 2. Abdülhamid (1842-1918) 1891'de Zeydi İmamı Muhammed bin Yahya'ya Osmanlı tabiiyetine girip Osmanlı paşası olmasını teklif ederken Muhammed bin Yahya teklifi reddetti. İsyanın siyasi değil dini olduğunu belirten Zeydi İmamı Muhammed bin Yahya 2. Abdülhamid'den Yemen'e Batılı kanun dayatmasının kaldırılmasını, yeniden İslam Şeriatı'nın uygulanmasını istedi, son dönemlerde yayılan içki tüketimi ve fuhuşa engel olunmasını talep etti. İstanbul'dan bu taleplere yönelik bir düzenleme yapılmaması üzerine isyan sürdü, 1892'de isyancılar San'a'yı kuşattı ama alamadı.

1904'te babasının ölümüyle Zeydilerin yeni İmamı olan İmam Yahya bin Muhammed Hamideddin (1869-1948) isyana hız verdi. 1905'te Zeydiler San'a'yı almayı başardılar. Üzerlerine merkezden gönderilen Osmanlı Ordusu kısmi ilerlemeler gösterse de ağır zayiat verdiği için San'a'ya ulaşamadı. 1906'da İç Yemen'i elde tutmanın çok zor olduğuna kanaat getiren Osmanlı Devleti İmam Yahya ile antlaşma imzaladı. Bu ön antlaşmaya göre İç Yemen'de sadece İslam Şeriatı geçerli olacak, Osmanlı Devleti Batılı kanunlar dayatmayacaktı. İmam Yahya'nın İç Yemen üzerindeki siyasi statüsü ise bir sonraki antlaşmaya bırakılacaktı. Nihayet 1911'de Osmanlı Devleti ve İmam Yahya arasında nihai antlaşma imzalandı. San'a ve İç Yemen'in idaresi San'a'ya yerleştirilen sembolik Osmanlı birlikleri ve memurlarıyla beraber İmam Yahya'ya bırakıldı. İmam Yahya Osmanlı Devleti'nin Yemen valisi olarak kabul edilip maaşa bağlandı.

Şeriat talepli Asir / İdrisi İsyanı (1906-1914) ve Asir'in Bağımsızlığı (1914)
1905'te İç Yemen'de Batılı kanunların kaldırılıp yeniden Şeriat Hukuku'nun tesis edilmesinin Osmanlı Devleti'nce kabul edilmesi diğer bölgelerde de yankı buldu.

Osmanlı denetimindeki tarihi ve kültürel olarak Yemen'e dahil, coğrafi olarak İç Yemen'in devamı ve Sünni kesimi sayılan, bugün ise Suudi Arabistan sınırları içerisinde olan Sünni Asir Bölgesi de şeriat hukuku talep etti. Bu talebin geri çevrilmesi 1906'da Asirli aşiretlerin isyanına neden oldu. İsyanın başını çeken isim Muhammed el-İdrisi'ydi. İdrisi'nin dedesi Ahmed bin İdrisi el-Fasi (1760-1837) Faslı bir alim olup aynı zamanda Libya'daki ünlü Senusi Tarikatı'nın kurucusu olan Muhammed bin Ali es-Senusi'nin (1787-1859) hocası ve en itibar ettiği kimseydi.

Ahmed bin İdris 1820'li yıllarda Tihame'ye yerleşmiş, Tihame ve Asir halkından büyük ilgi görmüş ve bu bölgede 1837'de ölmüştü. Faslı İdrisi Ailesi böylece Tihame ve Asir halkınca dini lider olarak görülmüş, ilerleyen yıllarda bölgenin Osmanlı hakimiyetine girmesi üzerine siyasi güçlü bir varlık gösterememişlerdi. Osmanlı Devleti'nin Tanzimat sonrasına denk gelen bu dönemde Batılı kanunları uygulaması Tihame ve Asirli Sünniler arasında da tepki çekmiş ama isyan etmeye güç yetirememişlerdi. Mahkeme işlerini İdrisi Ailesi ile resmi sisteme paralel biçimde işleyen gayri resmi Şer'i mahkemelerle görmüşlerdi. Fakat 1890'lı yıllardan itibaren Osmanlı idari sistemi disiplinli hale geldikçe resmi mahkemelere zorlama uygulaması sıklaşmıştı. İç Yemen'deki Zeydilerin 1905'te Şer'i Hukuk taleplerini Osmanlı Devleti'ne kabul ettirmeleri Asirlileri ve İdrisi Ailesi'ni bu talebe cesaretlendirmişti.

Bu talebin kabul edilmemesi üzerine Tihame'de Osmanlı denetimi daha sıkı ve Asir'de isyan için arazi daha müsait olduğundan 1906'da Asir'de İdrisiler önderliğinde Yemenli Sünniler isyan etti. 1908'de İdrisiler Asir'in hakim oldukları kısmında bağımsızlıklarını ilan edip Sabya şehri merkezli Asir İdrisi Emirliği'ni kurdular. 1909'da Osmanlı Devleti'nin Asir'i almak üzere yaptığı harekat başarısızlıkla sonuçlanınca Ocak 1910'da Osmanlı Devleti ve Asir Emirliği arasında antlaşma imzalandı. Buna göre Asir'de Asirlilerin talep ettiği gibi sadece İslam Şeriatı hakim olacak, Asir bağımsızlıktan vazgeçecek, Muhammed el-İdrisi Osmanlı Devleti'nin Asir Kaymakamı olacaktı.

Fakat Ekim 1910'da Osmanlı Devleti'nce Asir'in merkezi Sabya şehrindeki mahkemede yeniden Batılı kanunların dayatılması üzerine Muhammed el-İdrisi önderliğinde Asirliler antlaşmanın bozulduğu gerekçesi ve Şeriat talebiyle isyan ettiler. Bu isyan Ağustos 1914'te Osmanlı Devleti'nin İdrisi Devleti'nin Asir'deki bağımsızlığını tanıdığı antlaşma ile sona erdi.

19. yüzyılın son çeyreğinde Yemen'in karşı kıyısındaki Somali ve Eritre topraklarını ele geçiren İtalyanlar 1911-1912 Osmanlı-İtalya Savaşı'nda Yemen'in Osmanlı kontrolündeki sahil kesimlerini donanmalarıyla bombaladılar. 1. Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde Mart 1914'te İngiltere ve Osmanlı Yemen'in bölüşülmesi üzerine antlaşma imzaladılar. Antlaşmaya göre Güney Yemen İngiltere'nin, Kuzey Yemen Osmanlı'nın olarak kabul edildi ve 1990'da iki Yemen'in birleşmesine değin sürecek olan sınır çizildi.



.......
.......
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt