Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şiiler, Hz. Ömer'den Neden Nefret Ederler ?

Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi

Şiilerin en büyük düşmanı Hz. Ömer'dir. Hz. Ömer düşmanlığı İran kültürüne o kadar işlemiştir ki, Şia, "Ömer'e lanet"i dinlerinin bir akidesi ve hayatlarının bir parçası haline getirmişlerdir. Şiiler namazlarında, türbelerinde, dualarında, dini bayramlarında Hz. Ömer'e lanet ettikleri gibi, işleri ters gittiğinde "Hay lanet Ömer'e!" derler.

Bu videoda İranlı Ayetullah Şiiliğin doğuşunu ve Şiilerin neden Hz. Ömer'den nefret ettiklerini itiraf ediyor.

Şiilerin Hz. Ömer'e düşmanlığının altında yatan asıl sebep, İran'ın fethidir. Hz. Ömer halifeliği döneminde İran içlerine birçok fetih gerçekleştirdi; İran hinterlandı (İran, Suriye, Ermenistan ve Bizans topraklarının önemli bir kısmı) Hz. Ömer zamanında Müslümanlaştırıldı. Kendilerini Sasani İmparatorluğu'nun varisi olarak gören Persler, topraklarının fethedilmesini ve eski dinlerinin yok edilmesini hiçbir zaman hazmedemedi.
 
K Çevrimdışı

kerrar11

Üyeliği İptal Edildi
Banned
şiilerin halife ömer den neden nefret ettikleriyle ilgili yukarıdaki video yalan ve iftirdan başka birşey değildir. E eğer tarihi araşırırsak bunların sebeplerini açıkca görebiliriz. isterseniz burada bunları başlıklar halinde verebiliriz. daha sonrada bunları açabiliriz.
1.halife ömerin, peygember s.a.v emirlerine hem yaşarken hemde şehadete erdikten sonra birçok yerde itaatsizlik göstermesidir.

Resul s.av. in hudeybiye anlaşmasına karşı itiraz etmiş.hatta peygamberliğinden şüphe bile ettiğini söylemiştir.

peygamberin emriyle hazırlanan usamenin ordusuna katılmayanlar arasındadır.

perşembe faciasında yani peygamber s.a.v şehadete ermeden bir gün önce vasiyetini yazmasnı engellemiş ve onu sayıklamakla suçlamıştır ki o hiçbir zaman nefsinden konuşmaz .

resul s.av. defni sırasında bulunmamış sakifede toplanarak halife seçme derdine düşmüşdür.

kadiri humda 120 bin kişinin önünde tebliğ edilen emre karşı gelmiştir
 
K Çevrimdışı

kerrar11

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Meşhur Şafii fakihlerinden olan İbn-i Meğazili “Menakıb”da, Hafız Ebu Abdullah Muhammed bin Ebi Nasr Hamidi de “Cem’un Beyn’es- Sahihayn”da şöyle yazmışlardır:

“Ömer bin Hattap –r.z- dedi ki: “Hudeybiye’de şüphe ettiğim kadar, Muhammed’in peygamberliğinde şüphe etmedim.”

Halifenin sözü kullanış şeklinden, defalarca O Hazretin peygamberliğinden şüphe ettiği anlaşılmaktadır. Ancak Hudeybiye’deki şüphe diğer şüphelerinden daha kuvvetliymiş.

Olayın izahı çok geniştir. Ancak vaktinizi göz önünde bulundurarak olayın özetini huzurlarınıza arz edeyim.

Bir gece Resulullah (s.a.a) rüyasında, ashabıyla beraber Mekke’ye gidip Umre yaptıklarını görüyor. Sabahleyin uykusunu ashaba anlatıyor. Ashap; “Sizin kendiniz bizim uykularımızı tabir edensiniz; buyurunuz bu uykunuzun tabiri nedir!” diye arz ediyorlar. Hazret şöyle buyuruyorlar: “İnşaallah biz Mekke’ye gidip amellerimizi yapacağız.”

Ama ne zaman müşerref olacaklarını belirlemiyor. Aynı yıl Resulullah (s.a.a) Allah’ın evinin ziyareti aşkından dolayı, ashapla birlikte, Mekke-i Muazzama’ya doğru hareket ediyorlar. Hudeybiye’ye yetiştiklerinde, Kureyş kafirleri haberdar oluyorlar. Bundan dolayı savaş teçhizatıyla onların önüne çıkarak Mekke’ye girmelerine mani oluyorlar.

Resulullah (s.a.a) savaş kastıyla değil, hedefi sadece ziyaret olduğundan dolayı, Mekke kafirleriyle sulh yaparak anlaşma imzalayıp oradan geriye döndüler.

İşte bu olay esnasında Ömer, kendi itiraf ve ikrarına ve sizin de büyük alimlerinizin kaydettiğine göre Peygamberin nübüvvetinde şüpheye kapıldı. İşte bu yüzden Resulullah (s.a.a)’in yanına gelerek şöyle dedi:

“Ya Resulullah! Siz ki peygamber ve sözü doğru olansınız, bize demediniz mi Mekke’ye gideceğiz, orada saçlarımızı tıraş edeceğiz; şimdi neden tersi oldu?”

Hazret (s.a.a) buyurdular ki: “Acaba ben zaman tayin ettim mi? Bu yıl ziyaret edeceğiz dedim mi?”

Ömer: “Hayır, Ya Resulellah.” dedi.

Hazret (s.a.a) buyurdular ki: “Öyleyse dediklerim doğrudur, ziyarette bulunacağız inşaallah; uykumun tabiri vaki olacaktır; ancak uykunun tabiri Allah’ın iradesine bağlıdır; erken veya geç olabilir.”

İşte bundan dolayı Cebrail nazil olarak “Fetih” suresindeki şu ayeti indirdi:

“And olsun, Allah, resulünün gördüğü rüyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram’a güven içinde, saçlarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak ve korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, böylece de bundan başka da size yakın bir fetih ve zafer verecektir.”

İşte bu, “Hudeybiye” olayının özeti idi. Bu olay, sabit müminler ve sarsılan insanlar için bir imtihandı.
 
K Çevrimdışı

kerrar11

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ömer, o günkü halet-i ruhiyesini ve sonradan duyduğu nedâmeti şöyle anlatır:
"Ben, hiç bir zaman o günkü gibi bir musibete uğramadım. Peygambere hiçbir zaman başvurmadığım bir biçimde başvurmuştum. Eğer o gün, kendi görüşümde bir topluluk bulsaydım, bu musalaha ve muâhede yüzünden hemen bunların içinden ayrılır, onların yanına varırdım.
"Nihayet, Allahü Teâla, işin sonunu hayır ve rahmet kıldı. Resûlullah ise, işin böyle olacağını çok iyi biliyormuş.
"O gün, Resûlullaha (a.s.m.) karşı sarfetmiş olduğum sözlerimden duyduğum korkudan dolayı neticenin hayır olmasını ümit ederek oruçlar tutmaktan, sadakalar vermekten, namazlar kılmaktan ve köleler azâd etmekten geri durmadım."238
Resûl-i Ekrem Efendimiz, muâhede ve musalaha işini bitirdikten sonra, Sahabîlere, "Artık kalkınız, kurbanlıklarımızı kesip sonra başlarınızı tıraş ediniz" diye seslendi.239. Müsned, 4:326; Buharî, 3:182.
Ne var ki, Hz. Resûlullaha sonsuz hürmet ve muhabbetlerine rağmen Sahabîlerin hiçbirinde bu emir karşısında bir hareket görülmedi. Peygamber Efendimiz, emrini ikinci bir kez tekrarlamak zorunda kaldı:
"Kalkınız, kurbanlıklarınızı kesip, sonra başlarınızı tıraş ediniz."
Fakat, Sahabîler aynı şekilde sanki bu emri duymamış gibi davranıyor, kurban kesme ve tıraş olma işine başlamıyorlardı. Resûl-i Ekrem emrini üçüncü kere tekrarladı:
"Kalkınız, kurbanlıklarınızı kesip, sonra başlarınızı tıraş ediniz"buyurdu.240. Müsned, 4:326; Buharî, 3:182.
Yine Sahabîlerden bu konuda bir hareket görülmedi. Emrini üç kere tekrarlamasına rağmen, Ashabdan kimsenin kalkmadığını gören Hz.Fahr-i Âlem, dönüp hanımı Hz. Ümmü Seleme'nin yanına gitti.
"Ey Ümmü Seleme! Nedir şu halkın tutumu? Onlara; kurbanlıklarınızı kesiniz, başlarınızı tıraş ediniz diye tekrar tekrar söylüyorum. Fakat hiç biri emrime icabet etmiyor" diyerek Sahabîlerin bu durumundan şikâyet etti.241. Megazî, 2:613.Müstesna zekâ ve fazilet sahibi olan Hz. Ümmü Seleme şöyle dedi:
"Yâ Nebiyyallah! Bu işi yapmak istiyor musunuz? O halde şimdi dışarı çıkınız, sonra kurbanlık develerini kesinceye ve berberini çağırıp o seni tıraş edinceye kadar Ashabdan hiçbirisine bir kelime bile söylemeyin. Çünkü, sen kurbanını kesecek ve tıraş olacak olursan, halk da öyle yapar."242. Müsned, 4:326; Buharî, 3:182.Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (a.s.m.), dışarı çıktı. Hiç kimseyle görüşmeden ve hiç kimseye birşey söylemeden, ihramını sağ koltuğu altından çıkarıp sol omuzuna attı. Kurbanlık develerini kesti. Ve berberi Huzaâlı Hıraş bin Ümeyye'yi çağırıp tıraş oldu..243. Sîre, 3:333.
Bunu gören Sahabîler de derhal kurbanlık develerini kesmeye ve başlarını tıraş ettirmeye başladılar. Hz. Ümmü Seleme der ki: "Kurbanlıklara öylesine koştular, öylesine yığıldılar ki, neredeyse birbirlerine ezeceklerdi.244. Vakidî, 2:613.

Sahabîlerin, Resûlullaha muhalefet etmek için tekrarlanan emrini yerine getirmeyip bekledikleri elbette söylenemez. Belki onlar, çok ağır buldukları muâhede ve musalaha hükümlerinin vahiy ile ortadan kaldırılacağını düşünüyor ve bu vahiy ile Peygamber Efendimizin (a.s.m.), verdiği emirden vazgeçeceğini umuyorlardı. En azından, umre amellerini tamamlayabilmek için Mekke'ye girmelerinin temin edilebileceğini ümit ediyorlardı. Bunun gerçekleşmesi için de bekliyorlardı. Nitekim, bu hususta herhangi bir vahyin inmediğini ve Hz. Resûlullahın da kurbanlık develerini kesip, mübârek başlarını tıraş ettirdiğini görünce, onların da Resûl-i Kibriyâya (a.s.m.), muhalefet etmiş duruma düşmemek için süratle kurbanlık develerini kesmeye ve başlarını tıraş ettirmeye başladıkları görülüyordu.
Bu hadiseden, Ayrıca Hz. Ümmü Seleme'nin de müstesna bir zekâ ve fazilete sahip olduğunu anlıyoruz. Hattâ, "Ümmü Seleme'nin Hudeybiye'de gösterdiği dirâyet ve fetâneti İslâm tarihinde hiç bir kadın göstermemiştir"denilmiştir.245. Tecrid-i Sarih, Terc: Kâmil Miras, 8:171.
 
K Çevrimdışı

kerrar11

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Usamenin ordusu

Usame b. Zeyd'in Rum savaşı için techiz edilen ordusu, Hz. Peygamber (s.a.a) zamanında teçhiz edilen en son askeri birliktir. Hz. Peygamber, ashabına bu savaşa hazır olmaları için emir vermekle kalmamış, onları kendi mübârek eliyle dizmiş ve savaşa teşvik etmişti. Öyle ki, Muhâcir ve Ansâr'ın en ileri gelenleri: Ebu Bekir, Ömer,(1) Ebu Ubeyde, Sa'd ve benzerlerini dahi bu birliğe katmıştı.(2) O günkü tarih: 26 Sefer Hicretin 11. yılı. Ertesi gün Usame'yi çağırıp şöyle buyurdu:

“Babanın şehit olduğu yere git, onları atlarınla çiğine, bu birliğin kumandasını sana verdim. “Übna”(3) ahalisine sabaha karşı saldır, giderken habercilerden evvel varabilmek için süratli git, beraberinde kılavuzlar götür ve önce gözcü göndermeyi ihmal etme. Eğer Cenabı ALLAH seni muzaffer kılarsa aralarında fazla kalma.”

Ne var ki Peygamber'in (s.a.a) Sefer'in 28. günü ölüm hastalığı başlamıştı. Ateşi artmış ve baş ağrısı şiddetlenmişti. Aynı ayın 29'u, yâni ertesi sabah, ayağa kalkabilmiş ve askerin henüz gitmediğini görünce, onları harekete geçirip, süratlı davranmaya teşvik etmiş, aynı zamanda onların himayelerini tahrik etmek için Üsame'nin sancağını kendi şerefli eliyle bağlamış ve demişti ki: “ALLAH'ın adıyla ve ALLAH'ın uğruna gazveni yap ve kâfirleri katlet.”

Usâme sancağı bağlanmış olarak yola çıkar. Ancak kendisi de onu Burey'deye verir ve şehrin dışındaki “Cüruf” denilen yerde toplanıp beklerler. Evet, görüp duydukları ve acele etmelerini icap ettirecek açık nassa rağmen ağır davranıp beklediler. Oysa Peygamber (s.a.a) “Sabaha karşı saldır, acele et” demişti. Fakat bu emirlerin hiçbirini yerine getirmedikleri gibi bazıları Usame'nin kumandan tayin edilmesi hakkında ayıplayıcı laflar söylemekten geri kalmadılar. Nitekim daha önce babasının kumandanlığı hakkında da aynı lafları söylemişlerdi.

Hz. Peygamber'in (s.a.a) bütün bu gayretine rağmen yine de orada beklemeye devam ederler. En sonunda Hz. Peygamber'in (s.a.a) sabrı taşar ve bu derece yüzsüz itirazlarına şiddetle sinirlenir. Kalkar ve başı bağlı, ateşli vücudu, kadife örtüsüyle sarılı bir şekilde dışarı çıkar.(4) O gün Rebi'ül Evvelin 10'u ki, vefatından sadece iki gün önceydi. Minbere çıkar, ALLAH'a hamdü senâ ettikten sonra şöyle der:
"Ey insanlar! Usâme'yi tâyin edişimden dolayı, bazılarınızın bazı laflar ettiğini duydum. Eğer onu tayin etmem hakkında konuştuysanız, daha önce babasını tayin ettiğimde de konuşmuştunuz. ALLAH'a yemin ederim ki, bu vazifeye babası nasıl layık idi ise, kendisi de aynı şekilde buna layıktır.”

Hz. Peygamber (s.a.a) onları gayret etmeleri için teşvik etmeye koyulur. Onlar ise kendisi ile vedalaşıp şehirden ayrılır. Ve askerin toplanmış olduğu yere (Cüruf) giderler. Ne var ki hastalığı daha da ağırlaşır, fakat yine de: “Usame'nin ordusunu teçhiz edin! Usame'nin ordusunu gönderin!” demeye devam ederse de onlar ağır davranmaktan vazgeçmezler.

Nihayet 12 Rebi'ül Evvel Pazartesi günü gelmişti. Usâme, askeri toplandığı yerde bırakıp Peygamber'in (s.a.a) yattığı eve gelir. Yanına girer. Peygamber ona yine: “ALLAH Teala'nın bereketi ile git” der. Usame, O mübârek'e vedâ edip yanından çıkar ve askerin toplanmış olduğu yere gider. Fakat az sonra tekrar beraberinde Ömer, Ebû Bekir ve Ubeyde ile geri döner. Hz. Peygamber'in yanına vardıklarında o mübârek canını teslim ediyordu. Ve o gün, O -canım ve bütün âlemlerin canları ona feda olsun- vefat eder. Ordu geri döner, sonra o orduyu dağıtmaya niyet ederler. Ebu Bekir'e bu niyetlerini açıp azami şekilde ısrarlarda bulunurlar. Fakat o bu isteklerini kesinlikle reddedince, bu sefer Ömer b. Hattab ona Ansar'ın elçisiymiş gibi gelip, Üsâme'yi azletmesini ve yerine başka birini tâyin etmesini ister.
Nihayet Ebu Bekir ayağa kalkıp Ömer'i sakalından tutup: “Annen sensiz kalsın yâ Ömer!(5) Onu Peygamber (s.a.a) tayin etti, sen ise benden azlini istiyorsun öyle mi?"
Velhasıl, orduyu gönderirler. Neredeyse bunu da yapmayacaklardı. Usame 30 bin savışçıyla yola çıkar, bunların bini süvari idi.(6) Fakat yine de Resulullah (s.a.a)'ın o orduya katıp yerleştirdiği kişilerden bazıları çekilmiş ve gitmemişlerdi.

Halbuki Peygamber (s.a.a), Şehristani'nin Milel ve Nihel kitabının dördüncü mukaddimesinde irâd ettiğine göre; “Usame'nin ordusunu teçhiz edin, o ordudan çekilip kim geri kalırsa ona ALLAH'ın lâneti olsun” diye buyurmuştur.

Malumunuzdur ki, ilk önce gitmek istememeleri, sonra da ordudan çekilip beraber gitmemelerinin nedeni, siyasetlerinin üslerini tahkim etmeye dayanmaktadır. Bunda da, Resulullah'ın sözüne uymayı terk edip kendi görüşlerini tercih etmişlerdir. Çünkü gitseler de gitmeseler de ordu gidecekti. Ya hilafet?! Tabii ki giderlerse kendilerine ondan hiçbir pay verilmeyecek ve mutlaka bertaraf olacaklardı. Oysa Peygamber (s.a.a) onların gitmesini ve meydanın Hz. Ali'ye kalmasını istemişti ki, onlar dönünceye kadar hilafet meselesi halledilmiş ve Hz. Ali'nin halifeliği perçimlenmiş olacak, o zaman da ihtilafa girmekten dahi uzak kalacaklardı.

Esasen, Hz. Peygamber'in, Usame'yi henüz on yedi yaşındayken onların başına kumandan tayin etmekteki maksadı, bazı şahısların dizginini çekmek, laf dinlemeyip başını alıp gidenleri durdurmak ve geleceğin emniyetini birbirleriyle rekabet yapacak olan kişilerin nizamından korumak içindi.

Ne var ki Peygamber (s.a.a)'in niyetinin farkına vardılar ve dolayısıyla Üsame'nin kumandanlığını ayıplayıp yola çıkmakta ağır davrandılar. Ta ki, Peygamber (s.a.a) Rabbi'ne kavuşuncaya kadar Cürüf'ten ayrılmamayı tercih ettiler. Hatta vefatından sonra dahi bazen orduyu dağıtmayı, bazen de Üsame'yi azletmeye kalkıştılar. Nihayet sonunda duyduğunuz gibi, bir çoğu ordudan ayrılıp birlikte gitmekten vazgeçtiler.

İşte size açık nasları bir tarafa bırakıp taabbüt etmedikleri durum. Bunu da kendi siyasi görüşlerini üstün tuttuklarından ve o görüşleri, Peygamber (s.a.a)'in nasslarına taabbüt etmeğe tercih ettiklerinden dolayı yapmış oldukları muhakkaktır.
_________________________
DİPNOT
1- Bütün Siyer ve haber ehli, Ebu Bekir ve Ömer'in bu askeri birliğin içinde olduklarında müttefiktir. Bunlardan istediklerinize bakın. Bilhassa Halebi bu hâdiseyi naklederken, zarif bir hikaye irâd ederek der ki:
“Abbasi halifelerinden Mehdi Basra'ya girdiğinde, zekâsı ile meşhur fakat o zaman çocuk yaşta sayılan İyas b. Muâviye'yi, arkasından dört yüz sakallı ve cüppeli olduğu halde görür. Yanındakilere: Of! şu sakallılara bakın. Bu çocuğun arkasından yürüyeceklerine, kendi aralarından onlara önderlik yapacak bir Şeyh bulamıyorlar mı? Sonra Mehdi İyas'a dönüp: Ey genç! Senin yaşın kaç? diye sorar. İyas şu cevabı verir: “ALLAH Müminlerin emirine uzun ömürler versin, Peygamber (s.a.a) Ebu Bekir ve Ömer'in de içinde bulunduğu bir orduya kumandan tayin ettiği Usame b. Zeyd'in o zamanki yaşındayım.
Mehdi: Önde yürümeye devam et, ALLAH seni mübarek eylesin. Halebi diyor ki: O zaman İyas on yedi yaşındaydı.
2- Ömer, her zaman Üsâmeye: “Peygamber (s.a.a) öldüğünde sen benim emirimdin (kumandanım)” derdi. Bu hadisi Halebi ve daha birçok hadisçi ve tarihçi nakleder.
3- Übna: Suriye'nin Belka şehrine ait bir Nahiye olup Mûte'ye de yakındır.
4- Her kim bu askeri birlikten bahsettiyse, mutlaka onların Usame'yi kumandan tayin etmesine ta'nını (ayıplamada bulunduklarını) Peygamber'in sinirlenip zikrettiğimiz vaziyette çıkıp bahsettiğimiz hutbeyi okuduğunu zikretmiştir. İbn-i Sâid'in Tabakatına, Halebi ve Dehlâni'nin Siret'lerine bakabilirsiniz.
5- Bu hadisi Halebi ve Dehlâni, siret'lerinde naklettikleri gibi, Taberi de; Tarihinin 11. yılın hâdiseleri bahsinde zikreder.
6- Usame, “Übna” ehline baskını gerçekleştirir, evlerini yakar ve babasının katilini katledip muzaffer olarak geri döner. En önemlisi de bu vakada Müslümanlardan kimse ölmez, çok şükür.
 
T Çevrimdışı

Tevhid-Dini

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
“Ömer bin Hattap –r.z- dedi ki: “Hudeybiye’de şüphe ettiğim kadar, Muhammed’in peygamberliğinde şüphe etmedim.”

Halifenin sözü kullanış şeklinden, defalarca O Hazretin peygamberliğinden şüphe ettiği anlaşılmaktadır. Ancak Hudeybiye’deki şüphe diğer şüphelerinden daha kuvvetliymiş.

Bak yukarıda "Şiilerin Hz Ömer'i sevmedikleri bir iftiradır" dedin ama burada dolaylı yoldan sende aynısı yapıyorsun. Allah'tan kork diyecem ama bu da senin ancak cehaletini ve küfrünü artıracak.
Lütfen, bize fitne lazım değil. Belki bunu demek bana düşmez ama başka şia forumlar var. Oralarda oyalanın.

Sitede Şia ile ilgili yeterince ve doyurucu bilgi var, biz kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz, sen rahat ol
 
K Çevrimdışı

kerrar11

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bak yukarıda "Şiilerin Hz Ömer'i sevmedikleri bir iftiradır" dedin ama burada dolaylı yoldan sende aynısı yapıyorsun. Allah'tan kork diyecem ama bu da senin ancak cehaletini ve küfrünü artıracak.
Lütfen, bize fitne lazım değil. Belki bunu demek bana düşmez ama başka şia forumlar var. Oralarda oyalanın.

Sitede Şia ile ilgili yeterince ve doyurucu bilgi var, biz kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz, sen rahat ol


hep aynı klasik tavır . peki sizin burda şia kafirmidir. başlığınız fitne değilmi.
 
K Çevrimdışı

kerrar11

Üyeliği İptal Edildi
Banned
siz ne kendinizin nede şianın ne olduğunu biliyorsunuz çünkü sizin alimleriniz sizin önünüze set çekmiştir. onların kanına bizim kılıcımız dokunmadı dillerimizde dokunmasın diyerek. bu gibi bahanelerle sizin önünüze set çekilmiş. tabi bunun sebepleride çok açık aslında.
 
Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Şeyhu'l İslam İbn Teymiyye: ''Ömer (r.a.) öyle bir zat idi ki, Allah için başkasının kınamasından çekinmiyordu. Onun adaleti mutevatir olup ancak Rafızî olanlar adaletini inkâr edebilir.''


Şeyhu'l İslam İbn Teymiyye: ''Ebubekir (r.a.) ve Ömer'in (r.a.) sadakat ve kemalinde şüphe eden, mutlaka zır câhil veya münafık zındıktır. Onların yüceliklerinde şüphe etmek Rasulullah'ın (sallAllahu aleyhi ve sellem) ve İslâm’ın, kemalinden şüphe etmektir. Bu da Rafızîlerin ve Batınilerin işidir.''
 
sicin Çevrimdışı

sicin

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Allhım şiileri kahret onlarınyerle bir et amin
 
M Çevrimdışı

Muhammed Et-temimi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah'ın laneti Sahabe Düşmanı ve 14 imama tapan şiilerin üzerine olsun..
Allah'ın laneti humeyninin ve hamaneynin ve tüm İmamlarının üzerine olsun...
Şiilerin/Rafizilerin hakkından ancak kılıç gelir...
Rabbim bizim ellerimizle onların canını alsın
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
şimdi bu yazdıklarınla şia lığa sempatimizmi artıyor,şialığın kendisi baştan başa sapıklık olaki,neden doğrusunu öğrenmeye çalışalım..
....ha bu arada deveye sormuşlar neden boynun eğri diye,oda demiş nerem düzgünki.....
 
yusuf Çevrimdışı

yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
hep aynı klasik tavır . peki sizin burda şia kafirmidir. başlığınız fitne değilmi.


yok FITNE DEGILDIR .. fitne olmasi icin yalan yanlis olmasi lazim .. biz, sizin muslumanlara ( omer ra, ebu bekir ra ve diger sahabeler ) yapmis oldugunuz iftira ve adaletsizligi unutsak dahi, sizi tekfir etmek icin AKIDENIZDEKI bozukluklar yeter ..


biz sizi taniyoruzki sizin dininiz hz omer, ebu bekir ve sahabe dusmanligi uzerine kurulu .. siz FITNESINIZ siz kurani bize ulastiran sahabeyi asaglayanlarsiniz ( ki sizin pis agziniz kimseyi kirletmez ) ..


BAK BU FORUMDA BIR SURU KONU VAR .. butun batil firkalarla alakali .. ehli sunnet muslumanlar insanlari hakka cagirir ..


SIA FORUMLARINDA ISE TEK DERT VARDIR .. HZ ALI RA VE HILAFET .. OMER RA, EBU BEKIR RA VE SAHABE DUSMANLIGI .. SIZIN AKIDENIZ VE TEK DERDINIZ BU .. sizin insanlari cagirdiginiz din sizin kendi dininiz .. adam kufrun icinde yuzsun ama hilafet konusunda SIZIN GIBI DUSUNUYORSA hemen kardesiniz olur .. sizin icin kisinin dinden uzakligi onemli degil ne kadar ALI ci (Allah swt selami uzerine olsun) olduguna bakarsiniz ..


bekleyin, bizde bekliyoruz muhakkak'ki icine dusmus oldugumuz durumu Allah bize bildirecektir ..


size tavsiyem hz ali ve diger sahabeler ile ilgili meseleler uzerine din bina etmeyi birakip gercek islami bulmaya calismanizdir ..


Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz. BAKARA 134


Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin! HASR 10
 
K Çevrimdışı

kerrar11

Üyeliği İptal Edildi
Banned
yok FITNE DEGILDIR .. fitne olmasi icin yalan yanlis olmasi lazim .. biz, sizin muslumanlara ( omer ra, ebu bekir ra ve diger sahabeler ) yapmis oldugunuz iftira ve adaletsizligi unutsak dahi, sizi tekfir etmek icin AKIDENIZDEKI bozukluklar yeter ..


biz sizi taniyoruzki sizin dininiz hz omer, ebu bekir ve sahabe dusmanligi uzerine kurulu .. siz FITNESINIZ siz kurani bize ulastiran sahabeyi asaglayanlarsiniz ( ki sizin pis agziniz kimseyi kirletmez ) ..

sizin gerçekten kalpleriniz ve gözleriniz körelmiş.kalpleriniz mühürlenmiş ve büyük bir inat içindesiniz. yukarıda yazdıklarım , sizin kendi kaynaklarınzıdandır. bir lafınız varsa buhariye, tirmiziye ve diğer kaynaklarınza söyleyin.islamiyet anadan babadan görüldüğü gibi taklit üzere yapılmaz . kendi kaynaklarınzı bir okuyun. basiret sahibi olanlar mutlaka gerçekleri göreceklerdir. sizin şiaya attığınız iftiraları akıl sahibi kimseler için boş laflardır. bir defa 14 imam yoktur. 12 imam vardır.allah imamlara tapana lanet etsin. siz önce sünni akidelerinize bakın dörd meshebin dördüde biribirinden farklı Allah c.c bir din gönderdi dört tane değil.bazı sahabeleri yüceltmek için peygambere atmadğınız iftira kalmadı.Allah c.c ı ahirette bir ay gibi açık bir şekilde göreceğine inan bir toplumdan ne beklenebilirki.ALLAH C.C HERŞEYDEN MÜNEZZEHTİR. siz ehli muaviye. ehli ümeyye,ehli abbasi, ehli ömersiniz.Bu toplum ve kişilerin islamiyete kattığı bidaatları kendi kaynaklarınzıdan okuyunda öğrenin.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
sizin gerçekten kalpleriniz ve gözleriniz körelmiş.kalpleriniz mühürlenmiş ve büyük bir inat içindesiniz. yukarıda yazdıklarım , sizin kendi kaynaklarınzıdandır. bir lafınız varsa buhariye, tirmiziye ve diğer kaynaklarınza söyleyin.islamiyet anadan babadan görüldüğü gibi taklit üzere yapılmaz . kendi kaynaklarınzı bir okuyun. basiret sahibi olanlar mutlaka gerçekleri göreceklerdir. sizin şiaya attığınız iftiraları akıl sahibi kimseler için boş laflardır. bir defa 14 imam yoktur. 12 imam vardır.allah imamlara tapana lanet etsin. siz önce sünni akidelerinize bakın dörd meshebin dördüde biribirinden farklı Allah c.c bir din gönderdi dört tane değil.bazı sahabeleri yüceltmek için peygambere atmadğınız iftira kalmadı.Allah c.c ı ahirette bir ay gibi açık bir şekilde göreceğine inan bir toplumdan ne beklenebilirki.ALLAH C.C HERŞEYDEN MÜNEZZEHTİR. siz ehli muaviye. ehli ümeyye,ehli abbasi, ehli ömersiniz.Bu toplum ve kişilerin islamiyete kattığı bidaatları kendi kaynaklarınzıdan okuyunda öğrenin.

sapık şiaa
 
Üst Ana Sayfa Alt