Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Şia (Rafizi) İtikadinden Örnekler

Q Çevrimdışı

q.met

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Şia Kur'anı Nasıl Tahrif Etti? Ehl-i Şia’nın Kur’an’ın Tahrif Edildiğini Söylemeleri Yönünden Küfürleri! Kur’an-ı Kerim’in tahrifi kendi halinde iki kısma ayrılmaktadır:
1-Tevilde ve Tefsirde Yapılan Tahrif: Onların, Kur’an’ı zındıkların ve hakkı batıla saptıranların yorumladıkları gibi tevil ve Tefsir ettikleri görülmektedir. Bu küfür taifesi öyle teviller yapmışlardır ki, o teviller ne lugaten, ne aklen, ne de dinen caiz degildir. Bunlara örnek olarak : “el-Kâfi” isimli Kitaplarının 207 / 1 kısmındaki bu kitap Şia’ların en büyük ve en güvenli kitabıdır. “Ebu Hamza’dan, Cafer (a.s) dedi ki : “Sana feda olayım, muhakkak ki Şia sana su Ayetin tefsirini soruyor : “ Onlar birbirlerine neyi soruyorlar? O büyük haberimi?” (1) ve Cafer (a.s) dedi ki: “Bunu istersen onlara haber veririm istersen de vermem. Ama ben sana tefsirini Vereceğim.” Ve bende: “Onlar birbirlerine neyi soruyorlar?”dedim ve O’da dedi ki: “O, Müminlerin emiri (Ali bin Ebi Talib) hakkındadır. Müminlerin emiri (a.s) buyuruyor ki: “
“Allah’ın benden daha büyük bir ayeti yoktur ve Allah’ın benden daha azametli bir haberi Yoktur.” dedi. (2) Hâlbuki: “O büyük haberi mi?” ayetini bütün tefsir ehli “kıyamet günü” Olarak tefsir etmişlerdir. Lakin Şia görüldüğü gibi Ali (r.a) üzerine yorumlayarak onun üzerine Büyük bir yalan ve uydurma atmışlardır.
Su da bir gerçek ki; onlar bu tahrifte sadece Ali (r.a) nin üzerine yalan atmakla Kalmıyorlar onu Peygamberlerden, Kur’an-ı Kerim’den, gök ve yerin yaratılmasından ve Kıyamet gününden daha büyük bir ayet kılıyorlar. — Allah onları kahretsin! Aynı şekilde el-Kâfi’nin Salim’den çıkarttığı hadiste: “Ebu Cafer (a.s)’a su ayeti Sordum: “Sonra biz O kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan kimileri Kendilerine zulmeder, kimi orta yolu tutar, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için Yarışır”(3) Ve dedi ki: “Hayırlarda yarışanlar; İmamdır. Orta yolu tutanlar; İmamı bilenlerdir ve Kendilerine zulmedenler ise; İmam’ı bilmeyenlerdir.(4)
HÂLBUKİ: böyle bir ihtimal ne lugaten, ne aklen, ne de naklen imkânsızdır. O Halde bu tefsir den çok tahrife daha yakındır. Bu, az önce geçen ayete bir izafedir. Bu izafe; Peygamberleri, doğru sözlüleri, şehidleri Ve Salihleri kötüleme imkânı sağlamaktadır. Tıpkı bazı fasıklara ve mücrimlere (!) sadece İmam’ı bilip inanmaları sayesinde tefsirlerinde ortaya çıkan apaçık tezkiye gibi! Aynı şekilde el-Kâfi’nin çıkarttığı hadiste: Ebu Abdullah (a.s)’dan: “Şüphesiz ki bu Kur’an en doğru yola iletir.”(5) ayeti hakkında dedi ki: “İmam’a iletir”(6)
HÂLBUKİ: Bu resmen tahriftir, tefsir değil! Aynı şekilde el-Kâfi’nin çıkarttığı hadiste: Ebu Abdullah (a.s) : “İman edenler ve İmanlarını zulüm ile karıştırmayanlar”(7) ayeti hakkında dedi ki: “Bu Muhammed (s.a.v)’in getirdiği imamların velayetidir. Falanın velayetine falanınki’sini karıştırmazlar.”(8)Gördüğünüz gibi burada da iman’ı, velayet ve imamet olarak tefsir ettiler. Zulmü de -ki Onu bütün tefsir ehli icma ederek sirk ve küfür olduğunu bildirmiştir – “imamların velayetini Başkasının ki ile karıştırmaktır” seklinde tefsir etmişlerdir. Bu da Allah’ın kitabını apaçık bir Şekilde tahrif etmektir. El-Kâfi nin Ebu Cafer (a.s)’dan çıkarttığı hadiste: ” Allah Peygamberine vahyetti: “O halde sana vahyolunana sımsıkı sarıl, muhakkak ki sen doğru yol üzeresin”(9) ve dedi ki: (yani Tefsir etti) “muhakkak ki sen Ali’nin velayeti üzerinesin ve Ali “doğru yolun” ta kendisidir.”(10)
Burada da “doğru yol” (sırat-ı müstakim) Ali ve velayet üzerine tefsir edildi. Böyle bir tefsir, ne lugatta ne de manada böyle bir şeye ihtimal vermiyor. O halde bu da tefsirden daha çok tahrife yakın! El-Kâfi’nin Mufaddal bin Ömer’den çıkarttığı hadiste: “Ebu Abdullah (a.s)’a su ayeti Sordum: “Ama siz su dünya hayatını tercih ediyorsunuz”(11) ve O’da dedi ki:“Siz Onların Velayetini tercih ediyorsunuz, (yani Ebu Bekir’in Ömer’in ve Osman’ın ve diğerlerinin (r.a) “Oysa Ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır”ve ona da dedi ki: Müminlerin emirinin (yani Ali r.a)’ın velayetidir! “Şüphesiz ki bunlar ilk sahifelerde de vardır, İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde de”(12 )Gördüğünüz gibi “Dünya hayatı” nı sahabelerin velayeti ve “Ahiret hayatını” da Ali (r.a)’nın velayet olarak tefsir ettiler. Sonra gördüğünüz gibi yaptıkları tefsir yani “dünya ve ahiret hayatı” tefsiri “ ilk sahifeler de de sabit! Tıpkı ayette açıklandığı gibi: “İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde de” !
Bu Allah’a ve Resulüne ve bütün sahabelerine (r.anhum) karsı yapılmış çok çirkin bir Tahrif ve uydurmadır. El-Kâfi’nin çıkarttığı başka bir hadiste: Mufaddal bin Ömer dedi ki: Ebu Abdullah (a.s)’a “Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğunda bize döneceklerini ummayanlar bundan başka bir Kur’an getir ya da değiştir derler.”(13)ayetini sordum ve O’da dedi ki: “yani: “ya da Onu Ali ile değiştir derler.”(14) Burada da ayet ve Kuran’ı değiştirmek anlamında kullanılan değiştirmek kelimesini Ali bin Ebi Talib (r.a)’i değiştirmek anlamında tefsir ettiler ve buradan ortaya çıkan mana da Ali (r.a) hilafetinin yerine Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum) hilafetini seçenler Allaha döneceklerini ummayan kafirlerdir. İste bu apaçık bir tahrif, tezvir ve tekziptir! Aynı şekilde el-Kâfi’nin çıkarttığı başka bir hadiste: Ebu Abdullah (a.s) : “Andolsun ki Sana ve senden öncekilere vahyolundu ki: Eger sirk koşarsan amelin boşa gider ve hüsrana Uğrayanlardan olursun”(15) ve buna tefsir olarak dedi ki: “Yani eğer velayette ona başkasını
Ortak koşarsan amelin boşa gider”.(16)
Yani Eğer velayette Ali (r.a) a sirk koşarsan amelin iptal olur! Burada da “Allah’a sirk koşmayı” velayette sirk koşmak olarak tefsir ediyorlar. Bu da apaçık bir yalan ve uydurmadır! Aynı şekilde el-Kafi’nin çıkarttığı başka bir hadiste: İdris bin Abdullah: Ebu Abdullah (a.s)’dan: Bu ayetin tefsirini sordum: “Sizi cehenneme sürükleyen şey nedir? Dediler ki biz namaz kılanlardan değildik.”(17) ve O’da dedi ki: “yani bizler İmamlara uyanlardan değildik.”(18) Şahit olduğunuz gibi; namazı da “imamlara uymak” seklinde tefsir ettiler, namaz kılanlarda; “İmamlara uyanlar” ! ve gördüğünüz gibi Kur’an-ı Kerim in bir çok ayetlerini bu şekilde On iki imamın üzerine yorumluyorlar. İste bu apaçık bir tahriftir, Allah’a, Resulüne (s.a.v) ve Ashabına (r.a) karsı atılmış iğrenç bir İftiradır! İmdi bu örneklerle “Tevil de ve Tefsir de tahrif ” isimli konuyu kendi kitaplarından Delillerle kanıtladık. Amacımız konuyu uzatmak değil, çünkü bu tür tahriflerde uzatma yapmak Ciltler dolusu kitap gerektirir. Bu veciz çalışmadaki amacımız da bu değil zaten... Humeyni “Kesfu’l Esrar” isimli kitabında diyor ki: “Sunu vurgularız ki Kur’an da Yüzlerce ayet, imamlardan ve imametten bahsetmektedir. Ama bunu açık bir şekilde ifade etmemektedir”(19) Humeyni aynı kitabında başka bir mevzuda diyor ki: “Şunu bilmeniz gerekir ki: Kur’an-ı Kerim de Ali bin Ebi Talib (a.s) hakkındaki ayetler sayılamayacak kadar çoktur.”(20) Gördüğünüz gibi mesele bir ayetle, iki ayetle de sınırlı kalmıyor bilakis yüzlerce ayette geçiyor. Hatta ayetlerin sayısı sayılamayacak kadar çok! Ve hepsi de aynı şekilde imamete ve imamlara uydurularak tahrif ediliyor...
Şia’nın büyük Ayetullah’ı Humeyni’nin yukarıda söylediği sözde apaçık bir delildir ki; Şia Kuran’ın büyük bir bölümünü tahrif etmiştir. Ve yapılan tüm bu tahrifler tefsir ve tevil adı altında yapılıyor.
Allah’tan Müstahak oldukları şey kendilerinin üzerlerine olsun! Âmin
2-İnişindeki Tahrif İthamı:
Allah’ın kitabını tevil ve tefsirle tahrif etmeleriyle yetinmedikleri gibi, bilakis haddi Daha da asarak Kur’an-ı Kerim’in indirilmiş olan ayetlerinin apaçık bir şekilde orijinal Metinlerinin tahrif edildiğini beyan etmektedirler. Söyledikleri şey ne kadar da kötüdür! Burada onların itimat edilmiş, kendi kaynaklarından bunu ortaya koyan delilleri sıralayacağız: El-Kâfi’de geçen bir hadiste: Ebu Ca’fer (a.s)’dan: diyor ki:
“İnsanlardan kim Kur’an-ı Kerim in ilk indirildiği gibi tam olduğunu söylerse yalan söylemiştir. Allah onu indirdiği gibi Toplayıp korumadı tabi Ali bin Ebi Talib, İmamlar ve ondan sonra gelenler müstesna” (21 )
Bunun manası: Müslümanların ezberlediği ve Nebi (s.a.v) in zamanında sahabelerin Birbirlerine naklederek günümüze kadar gelen Allah’ın kitabı, İmamların ezberlediği Kuran degildir. Kendilerinin de apaçık belirttikleri gibi imamların ezberledikleri Kur’an ile Müslümanların şuan elinde bulunan Kur’an farklıdır! İşte bu apaçık bir tahriftir. el-Kafi’de geçen başka bir hadiste: “Ebu Ca’fer (a.s)’dan: O’na dedim ki:
Niçin Mü’minlerin Emiri olarak isimlendirildi? (yani Ali bin Ebi Talib) ve O’da dedi ki: Çünkü Allah onu öyle isimlendirdi. “Allah Ademoğullarından, zürriyetlerini bellerinden çıkardı ve onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz Muhammed’ de elçim ve Ali’de Müminlerin Emiri değil mi? dedi.”(22)
Yukarıda ki yazı, “Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve Dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” (23) ayetinin tahrif edilmiş halidir. Yine el-Kafi’de Abdullah (a.s)’dan gelen hadiste: “Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, şüphesiz ki büyük bir kurtuluşa ermiş olur” (24) ayeti hakkında deniliyor ki :
“Ali’nin ve Ondan sonraki imamların velayetinde kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse şüphesiz ki büyük bir kurtuluşa ermiş olur. Sözüne ekleyerek dedi ki: “Bu ayet bu şekilde indirildi”(25) BİZDE, “Bu ayet bu şekilde indirildi” demelerine karşılık şunu diyoruz: Bu Kur’an ın Onlara göre tahrif edildiğinin ispatıdır. Ayrıca bunu “Bu mana ile indirildi” seklinde yorumlamak da akıla ve mantığa uymamaktadır. Tıpkı kendilerinin de iddia ettikleri gibi diğer yüzlerce ayeti de Allah’ın ve Resulü’nün üzerine yalan atarak bu şekilde tahrif ederek yorumlamaları da mantığa uymuyor! Az önce de işaret ettiğimiz gibi, ‘Bu ayet bu şekilde indirildi’ nin manası yani: “harfi harfine bu şekilde indirildiğidir. Şia burada ayeti tevil etmek değil, ayetin bu şekilde indirildiğini açıklamak istiyor! Yine El-Kâfi nin Ebu Cafer (a.s)’den çıkarttığı hadiste dedi ki:
”Cibril Muhammed (s.a.v) e bu ayeti söyle indirdi: “Ali’ye Allahın indirdiklerini kıskanarak inkâr etmekle kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür!”26
(HAŞA HAŞA ALLAH’IMIZ SENİ TENZİH EDERİZ)Yukarıda ki metin şu ayetin tahrif edilmiş halidir:
“Allah’ın kullarından dilediğine lütfundan bir şey indirmesini kıskanarak Allah’ın indirdiklerini inkâr etmekle kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür”(27)
“Bu ayeti söyle indirdi” demeleri, harf harf, kelime kelime anlamındadır. Bu da apaçık Bir yalan ve tahriftir! Bunun başka bir örneği de: El-Kâfi’den gelen hadiste: “Cabir’den: Cibril bu ayeti Muhammed (s.a.v) e söyle indirdi:
“Eger kulumuz Ali’ye indirdiğimizden şüphe ediyorsanız, onun benzeri bir sure meydana getirin”(28)
Oysa ayetin aslı maruftur: “Eğer kulumuza indirdiğimizden şüphe ediyorsanız, onun
Benzeri bir sure meydana getirin”(29) Yine El-Kafi’nin çıkarttığı, Ebu Abdullah (a.s)’dan gelen hadiste:
“Cibril Muhammed (s.a.v) e bu ayeti su şekilde indirdi: “Ey kendilerine kitap verilenler, Ali’ye indirdiğimiz apaçık nura iman edin!”(30)
Ayetin aslı: “Ey kendilerine kitap verilenler yanınızdakini doğrulayıcı olarak indirdiğimiz (Kur’an) e iman edin!”(31)
Ve görüldüğü gibi ayetin basına “Ali ye indirdiğimiz Apaçık nura iman edin!” metnini eklediler.
Aynı şekilde el-Kafi’de: Ebu Abdullah (a.s)’dan gelen hadiste:
“İsteyen biri, inecek azabı istedi. Ali’nin velayetini (32) inkâr edenler içindir, onu hiç bir savacak da yoktur!” ve sonra dedi ki: Allah’a yemin ederim ki Cibril bu ayeti Muhammed’e bu şekilde indirdi” (33) Ve ayetin aslı: “İsteyen biri, inecek azabı istedi. O inkâr edenler içindir, onu hiç bir Savacak da yoktur!”34
Ve burada da aynı şekilde tahrifi ispat ettiler. Ebu Bekir, Ömer ve Osman (r.anhum ecmain) ın velayetini seçip Ali (r.a) ın velayetini terk eden herkesi tekfir ederek onların her birisine azabın geleceğini bildirdiler. Ve başka bir hadislerinde: “Ebu Ca’fer (a.s) dedi ki: “Cibril bu ayeti Muhammed (s.a.v)’e söyle indirdi:
“Fakat zalimler Muhammed (s.a.v) ’in ailesinin hakkını kendilerine söylenenden başkası ile değiştirdiler. Biz de fasık olmaları nedeniyle Muhammed (s.a.v) ’in ailesinin hakkına zulüm edenlerin üzerlerine gökten pis bir azap indirmiştik” (35) Ve ayetin aslı: “Fakat zalimler sözü, kendilerine söylenenden başkası ile değiştirdiler.
Biz de fasık olmaları nedeniyle üzerlerine gökten pis bir azap indirmiştik”(36) Başka bir hadiste: “Adamın bir tanesi Ebu Abdullah (a.s)’a su ayeti okudu:
“De ki: siz yapa durun, Allah, O’nun Resulü ve İnananlar yaptıklarınızı görecekler.”(37)
O’da dedi ki: O “İnananlar değil”, emin olanlar. Ve bizlerde emin olanlarız”(38)
Şia burada ayette ki “El-Mu’minun” (inananlar) kelimesini “El-Me’munun” (emin
Olanlar) olarak tahrif etmiştir. Allah sizi kahretsin! Yine el-Kâfi’deki bir hadiste: “Muhammed bin Fadl’dan ve O’da Ebu Hasan el- Madi’den: “Su ayetin tefsirini sordum:
“Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.”(39) ve O’da dedi ki: “Onlar ağızlarıyla Mü’minlerin Emirinin (Ali r.a) velayetini söndürmek istiyorlar” Sonra dedim ki: “Allah nurunu tamamlayacaktır?” O’da dedi ki: Allah İmameti tamamlayacaktır. Diğer ayette belirtildiği gibi : “Onlar ki Allah’a ve Resulüne ve indirdiğimiz nura (yani Kur’ana) iman ederler” ve burada da nur, İmamdır. Sonra su ayeti okudum: “Müşrikler istemeselerde dinini, bütün dinlerden üstün kılmak İçin Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O’dur”(40) O’da dedi ki: “Resulüne Velayeti Emreden O’dur. O hak din: Velayettir. Ve “dinini, bütün dinlerden üstün kılmak için” ayetini Okudum. O’da dedi ki: “Mehdi’nin kıyamı ile birlikte dinini diğer dinlerden üstün kılmasıdır.”
Ve sonra Allah dedi ki: “Kâfirler Ali’nin velayetini hoş görmeseler de Allah nurunu (kıyamEdenin velayetini) tamamlayacaktır.”
Bende dedim ki, bu ayet böylemi indirildi? O’da “Evet, son okuduğum bu şekilde inmiş bir ayettir. Fakat ondan öncekiler tevildir. ” cevabını verdi. Bende sonra dedim ki: “Bunun sebebi, onların iman edip sonra inkâr etmeleridir”(41) ayetini okudum. O da dedi ki: “Muhakkak ki Allah velayetde Resulüne uymayanları “münafıklar” olarak isimlendirmiştir. Velayet beyanını inkâr edenleri de sanki Muhammed (s.a.v)’i inkâr edenler gibi kılmıştır. Bunu Kur’an olarak indirdi: ve dedi ki “Ey Muhammed münafıklar sana vasiyetinin velayeti ile geldiklerinde derler ki: “Şahadet ederiz ki sen Allah’ın elçisisin derler. Allah’ta biliyor ki sen elbette onun peygamberisin. Ama şüphesiz ki münafıklar Ali’nin velayetini yalanlarlar!” Sonra su ayeti sordum: “Biz o hidayeti (Kur’an) işitince ona iman ettik. Kim Rabbine inanırsa ne hakkının eksik verilmesinden ve ne de kendisine kötülük edilmesinden korkmaz ”(42)O’da dedi ki: “hidayet, velayettir. “ ve devam ederek dedi ki: “Biz velimize iman ettik, Kim velisinin velayetine iman ederse ne hakkının eksik verilmesinden ve ne de kendisine Kötülük edilmesinden korkmaz” dedi. Bende; bu ayet bu şekilde mi inmiş dedim. O’da hayır Tevil dedi. Dedim ki: “Onların söylediklerine sabret ve güzellikle onlardan ayrıl. Bolluk içindeYüzen o yalancıları bana bırak ve onlara biraz süre ver”(43) O’da dedi ki: yani “sana söylenenlere (sabret) ve onlardan güzel bir şekilde uzaklaş ve Ey Muhammed senin İmamet vasiyetini yalanlayan ve bolluk içinde yüzenleri bana bırak ve Onlara biraz süre ver!” ve dedim ki bu ayet böyle mi indirilmiştir? O’da dedi ki: “Evet, ayet bu şekilde nüzul olmuştur!”(44)
Ve “bunu Kur’an olarak indirdi” sözüne bakarsak; onlar tefsirdeki tahrifle ayetin inişindeki tahrifi nasıl ayırt ediyorlar acaba? (!) Ve onlar gördüğünüz gibi, bir mana çıkartmak istediklerinde “bu tevildir” diyorlar ve İndirilmiş ayeti değiştirdiklerinde de “ bu böyle inmiştir” diyorlar! Ve “Cibril bu ayeti böyle indirdi” sözleriyle de ancak ve ancak ayeti kendi amaçlarına göre tahrif etmeyi hedef edinmişlerdir. Bazı tevil zındıklarının burada “ayet böyle indirildi” sözünü, “bu mana ile indirildi” anlamına geldiğini iddia etmeleri ise tamamen batıl ve reddedilmiş savunmadır. Ve biz On iki İmam Şiasında “tahrif akidesi” hakkında sunu açıkça ortaya koymak isteriz ki: Biz bu küfri akideden ve az sonra sayacağımız diğer batıl akidelerindenAli bin Ebi Talib, Hasan, Hüseyin ve Ali bin Hüseyin ve Cafer Sadık ve Ehli beyt den diğerlerinin (Allah hepsinden Razı olsun) bu yalanlardan ve iftiralardan tıpkı kurdun Yusuf (a.s) ın kanından beri olduğu gibi bunlarında bu saçmalıklardan beri olduklarını tekid ediyoruz! İran devrim lideri Humeyni “Kesful Esrar” isimli kitabında diyor ki: “Hadisin basında da ispat ettiğimiz gibi Nebi (s.a.v)’in Kur’an da İmamet konusunu açıklamasında geri çekilmesinin sebebi: kendisinden sonra Kur’an’ın tahrif edilmesinden korkması ve Müslümanlar arasında ihtilafların şiddetlenip bununda İslam’a tesir etmesidir. Ve su da apaçık görünüyor ki Eger Nebi (s.a.v) Allah’ın imamet konusunda ona vahyettigi tebliği yapmış olsaydı, şuan ki İslam beldelerinde Müslümanlar arasında ki bu ihtilaflar ve münakasalar patlak vermezdi”.(45)
Bu zındık, deli, fitne adamın sözünde açıkça ortaya koyduğu: burada suçlu olan Nebi (s.a.v) , çünkü işinde eksiklik gerçekleştirmesi, açıklaması gerekeni açıklamaması ile tahrif ilk önce onun tarafından başladı (hâsâ).
Çünkü O İmamet ve İmamlar konusunda Rabbinin ona vahyettigini tebliğ etmemiştir. Ve İmamet ve İmamlar konusunda ona vahy inmesine rağmen O Kuran’da ki imamları ve imameti insanlara açıklamadı (!) bundan dolayı da ümmet O’nun vefatından sonra fitnelere ve ihtilaflara düştüler! Bu Allah düşmanının söyledikleri ne kadar da kötü…Bazıları diyebilir ki: Bu Humeyni’nin sözüdür, Şia ya mal edilemez ya da geçmiş İmamların sözleri degildir seklinde itirazlar olabilir. Bizde onlara diyoruz ki: Alın size aynı konuda ki eski bir rivayet! : Kuleyni El-Kâfi’de sunu rivayet etti:“Adamın birisi Ali bin Ebi Talib (a.s)’a; bana su ilimden bahset neden ortaya çıkmıyor?” dedi. O’da dedi ki: Allah eğer onunla imanları imtihan etmeyecekse ilminin üzerine zuhur etmekten çekinir. Hatta bu konuyla ilgili denildi ki: “Simdi Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklerden yüz çevir!”(46)
Allah burada açıklamıştır ki: Eger bundan önce açıkça açıklasaydı kendisi için daha emin olurdu. Fakat O (Nebi) itaate baktı, ihtilaflardan korkunca elini çekti.”(47) Biz bu örnekleri vererek Şia’nın sayılamayacak derecede olan tahrif inancından bazı delillendirmeler yaptık. Sunu da vurgulayalım ki: Bu yalancı kavmin tahrif akidesinde, ayetlerin inişlerinde yaptıkları uydurmalar bin rivayeti geçmektedir. Şüphesiz ki bu yaptıkları tahriflerin tümünü toplayan bazı kitaplar bile yazılmıştır!
Tıpkı hicri 1320 yılında helak olmuş Hüseyin en-Nuri’nin “Fasl el-Hitab fi isbati tahrif-u kitabu rabbul erbab” isimli kitabı gibi.
Ve bu kitap binden fazla ehli-beyte nispet edilmiş yalan ve uydurma rivayetleri içermektedir. İhsan-ı İlahi Zahir (Allah ona rahmet eylesin) “Şia ve Kuran” isimli kitabında bu zındıkların sahte delillerini ortaya dökmüştür ki, insanlar bu kavmin hakikatini bilsinler.
Ve Eger denilirse ki: Kur’an ın tahrif edildiğini söylemenin küfrünü ortaya koyan delil nerede? Bizde deriz ki: Küfrünü ortaya koyan deliller çoktur:
1 -“Kur’an’ı (zikri) biz indirdik ve O’nun koruyucuları da şüphesiz ki bizleriz” (48) ve Allah Subhanehu ve Teala Kur’an a karsı yapılacak tüm tahriflere, eklemelere veya noksanlanlastırmalara karşılık kendini kefil kılmıştır!
2 -“Bugün dininizi kemale erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve sizin için din Olarak islam’ı seçtim”(49) ayette belirtildiği gibi din hiç şüphesiz ki tamama erdirildi. Ve kim Allah’ın kitabına nispet ederek birseyi noksan görürse ya da üzerine eklerse bu ayeti inkâr Etmiş olur.
3 – “Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eger bunu yapmazsan, O’nun Peygamberlik görevini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz ki Allah kâfirler topluluğunu doğru yola iletmez.”(50)Kim Allah’ın kitabına eksik yâda fazla derse bu ayeti reddetmiş, yalanlamış ve Rasulullah’ın Allah’ın risaletini tebliğ etmediğinin şahitçisi olur!
4 – “Allah’a karsı bir yalan uydurandan veya onun ayetlerini yalanlayandan daha zalim Kim olabilir? Şüphesiz ki zalimler kurtuluşa eremezler”(51)
5 -“Allah’a karsı yalan uyduran veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim Olabilir? Onların kitaptan payları kendilerine erişecektir. Sonunda elçilerimiz canlarını almak İçin onlara geldiğinde: “Allah’ı bırakıp, taptıklarınız nerededir” derler. Onlar ise : “Bizi bırakıp Kayboldular” derler. Böylece kendilerinin küfür ehli olduklarına bizzat şahitlik ederler.”(52)
6 – “Uydurduğu yalanı Allah’ın üzerine atan veya O’nun ayetlerini yalanlayandan daha Zalim kim olabilir. Şüphe yok ki mücrimler asla kurtuluşa eremezler!”(53)
7 – “ Allah’a karsı yalan uyduran ve kendisine geldiğinde, gerçeği yalanlayan kimseden daha zalim kimdir? Cehennem de kâfirlere yer mi yok?” (54) O halde kim Allah’ın kitabına eksiklik veya fazlalık nispet ederse Allah’a karsı yalan uydurmuş ve ayetlerini yalanlamış olur.
8 – “Allah’a karsı yalan uydurandan veya kendisine hiçbir şey vahyolunmadıgı halde: “Bana vahyolundu” diyenden bir de “Allah’ın indirdiği (ayetler) gibi bende indireceğim diye İddia da bulunandan daha zalim kimdir? Onların halini ölüm şiddeti içindeyken bir görmelisin! En’am Suresi / 93. ayet
“Melekler onlara ellerini uzatırlar ve “Ruhunuzu teslim edin. Allah’a karsı gerçek olmayan seyler söylediniz ve O’nun ayetlerine karsı büyüklük tasladığınız için, bugün alçaltıcı bir Azapla cezalandırılacaksınız” derler.”(55)
Bu ve diğer ayetler Allah’ın ayetlerini tahrifle suçlayanların küfürlerini açıkça beyan etmektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi Şia sadece Kur’an tahrifi ile değil bunun gibi birçok noktadan küfre düşmektedir.
Dipnotlar;
1 Nebe suresi / 1 – 2. ayetler
2 el-Kafi : 207 / 1
3 Fatır suresi / 32. ayet
4 el-Kafi: 214 / 1
5 İsra suresi / 9. ayet
6 el-Kafi: 216 / 1
7 En’am suresi / 82. ayet
8 el-Kafi : 413 / 1
9 Zuhruf Suresi / 43. ayet
10 el-Kafi: 417 / 1
11 A’la suresi / 16. ayet
12 el-Kafi 418 / 1
13 Yunus suresi / 15. ayet
14 el-Kafi 419 / 1
15 Zumer suresi / 65. ayet
16 el-Kafi: 427 / 1
17 Muddessir suresi / 42. ayet
18 el-Kafi 419 / 1
19 Kesful Esrar, Sayfa 151 -Arapça Tercume: Doktor Muhammed el-Bendari / Daru’l Ammar
20 Kesfu’l esrar, Sayfa: 197
21 el-Kafi 228 / 1
22 el-Kafi 412
23 A’raf suresi / 172. ayet
24 Ahzab suresi / 71. ayet
25 el-Kafi: 414 / 1 ayrıca: el-Kummi: 206/4
26 el-Kafi 417 / 1
27 Bakara suresi / 90. ayet
28 el-Kafi: 417 / 1
29 Bakara suresi / 23. ayet
30 el-Kafi 417 / 1
31 Bakara suresi / 47. ayet
32 Velayet: Bağlanmak, desteklemek vekil kılmak anlamına gelir.
33 el-Kafi : 422 / 1
34 Mearic Suresi / 1 – 2. ayetler
35 el-Kafi: 423 / 1
36 Bakara Suresi / 59. ayet
37 Tevbe suresi / 105. ayet
38 el-Kafi -424 / 1
39 Saf Suresi / 8. ayet
40 Saf Suresi / 9. ayet
41 Munafikun Suresi / 3. ayet
42 Cin Suresi / 13. ayet
43 Muzzemmil Suresi / 10 -11. ayetler
44 el-Kafi 432 / 1
45 Kesful Esrar Sayfa 149 – 155
46 Hicr Suresi / 92. ayet
47 el-Kafi: 243
48 Hicr Suresi / 9. ayet
49 Maide Suresi / 3. ayet
50 Maide suresi / 67. ayet
51 En’am Suresi 21
52 A’raf Suresi / 37. ayet
53 Yunus Suresi / 17. ayet
54 Ankebut Suresi / 68. ayet
 
Q Çevrimdışı

q.met

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
ŞİA'NIN ARASINDA Kİ İHTİLAFLAR
NUSAYRİYYE'NİN AYRILMASI
Bu durumda şeytanlarından birisi olan Beni Nümeyre kölelerinden Muhammed b. Nusayr ortaya Hasan el-Askeri'nin sirdapta (babasının evinde) gizli bir oğlu bulunduğu fikrini ortaya attı ki kendisi ve arkadaşları Şiiler'in halk tabakasından ve zenginlerinden imam adına zekat toplayabilsinler ve böylece de kendilerinin imamiye olduğu iddiasını devam ettirsinler. Bu Muhammed b. Nusayr hayali sirdabın kapısı olmayı hayali imam ile Şiiler arasında zekat toplamak görevini kendisi üstlenmek istedi. Arkadaşları ona muhalefet ettiler ve bab (kapının) Hasan el-Askeri'nin evi yakınında bulunan Hasan Askeri'nin alış veriş yaptığı bir yağcı olmasında ısrar ettiler.
BAB VE SİRDAB HİKAYESİ
Bu anlaşmazlık baş gösterince Muhammed b. Nusayr onlardan ayrılarak kendisine nispet edilen Nusayriyye mezhebini tesis etti. Arkadaşları ise hayali onikinci imamın evlenmesini ondan çocuklar ve torunlar olması hilesini düşünerek imamlığın devam etmesi ve böylece de İmamiye mezhebinin devamı hilesini düşünüyorlardı. Fakat bunun Alevileri kaydeden görevliler tarafından yalanlanacağı, yalan olduğu ortaya çıkacağı anlaşılınca, bunun Abbasiler ve emirleri tarafından anlaşılacağına kanaat getirince onikinci imamın sirdapda kaldığını onun "Gaybubeti Suğra" (Küçük kayboluş) ve "Gaybubeti Kübra" (Büyük kayboluş) olmak üzere sirdabda kaldığını iddia ettiler. Ve bütün müslümanlardan Allah'ın akıl bahşettiği insanlardan bu yalana inanmalarını istiyorlar ki onlarla anlaşma veya yaklaşma olsun. Heyhat. Bu, ancak bütün İslam alemi bir akıl hastanesine dönüşürse o zaman belki mümkündür. Akıl nimetini verdiği için Allah'a hamd olsun Akıl sahih imandan sonra ne büyük nimet!
MÜSLÜMANLARIN BAĞLILIĞI
Müslümanlar imanı sahih her mü'mini severler ve onu dost kabul ederler. Ehli beytin salihleri de herhangi bir adet zikredilmeksizin hepsi aynı hükme dahildir. Müslümanların sevdiği mü'minlerin başında Resulullah'ın cennetle müjdelediği aşare-i mübeşşere vardır Şiiler'in kâfir olduklarına hiç delil olmasa Resulullah bu on kişi cennettedir dediği halde Resulullah'a muhalefetleri küfürleri için yeterlidir. Müslümanlar İslam için çalışan ve İslam aleminin omuzlarında yükseldiği diğer sahabileri de sever ve onlara bağlıdır. Hakkın ve hayrın İslam topraklarında kanlarıyla yeşerdiği bu sahabenin Hz. Ali ve evladına karşı düşman olarak yaşadığı iftirasını da yine Şiiler atmışlardır. Bu sahabe Hz. Ali ile kardeşçe, birbirini severek ve birbirlerine yardımlaşarak yaşamışlar ve aynı şekilde de vefat etmişlerdir. Bunu Allah'ın kelamından daha güzel ifade eden yoktur. Fetih Suresi, ayet: 29; "Kafirlere şiddetli, kendi aralarında merhametli." Hadid Suresi, Ayet : 10; "Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Mallarınızı Allah yolunda niçin sarfetmiyorsunuz? içinizden Mekke'nin fethinden önce sarf eden ve savaşan kimseler, daha sonra sarf edip savaşan kimselerle bir değildirler. Berikiler daha üstün derecededirler, Allah hepsine cenneti vadetmiştir. Allah işlediklerinizden haberdardır." Allah vadinden döner mi? Ali. İmran suresinde ise şöyle buyurdu -. "insanlar için ortaya çıkarılan en hayırlı ümmetsiniz."
HULEFA-İ RAŞİDÎN ARASINDAKİ SEVGİ VE MUHABBET
Mü'minlerin emiri Hz, Ali'nin kendinden önceki halifelere sevgisini inkar mümkün değildir. Hasan, Hüseyin ve İbnu'l-Hanefiyye'den sonra evlatlarına isim verirken birine Ebu Bekir, diğerine Ömer, bir diğerine ise Osman isimlerini seçmiştir. Kızı Ümmü Külsüm el-Kübra'yı Hz, Ömer ile evlendirmiş, şahadetinden sonra da amcasının oğlu Muhammed b Cafer b. Ebi Talip ile, o da ölünce onun kardeşi Avn b. Cafer ile evlendirmiş ve Ümmü Külsüm onun zevcesi iken vefat etmiştir. Abdullah b. Cafer (Tayyar) oğullarından birine Ebu Bekir, bir diğerine Muaviye ismini vermiştir. Bu Muaviye (Muaviye b. Abdullah b Cafer b. Ebi Talib) oğullarından birine Yezid ismini vermiştir. Zira bazıları Yezid'in siyretinin düzgün olduğunu söylemektedirler. Muhammed b. EI-Hanefiyye b. Ali b Ebi Talib buna şehadet etmektedir.
NİÇİN ONLARDAN İLGİMİZİ KESİYOR, TEBERRİ EDİYORUZ
Şiiler'in bizden istediği teberri, aramızdaki yaklaşmanın karşılığı olacak ve diledikleri şahıslardan biz ilgimizi keseceksek başta ilk imamları Hz. Ali, çocuklarına Ebu Bekir, Ömer ve Osman ismi vermekle hata etmiş ve kızım Hz. Ömer'le evlendirmekle hatada daha da ileri gitmiş olacaktır. Aynı şekilde İbnu Zübeyr'in davetçisi Abdullah b. Muti gelip Yezid'in rakı içtiğini, namazı terk ettiğini ve kitaba, sünnete aykırı davrandığını iddia ettiğinde Muhammed b. EI-Hanefiyye Yezid lehine şahadet ederken yalan söylemiş olurdu Abdullah b. Muti'e "Zikrettiğiniz şeyleri ben onda görmedim. Yanında bulundum ve onunla bir arada ikamet ettim. Namaza devam ettiğini, hayrı araştırdığını, fıkhî hükümler sorduğunu ve sünnete bağlı olduğunu gördüm" diye cevap verdi, İbnu Muti ve beraberindekiler ona : Sana tasannu için öyle yapmıştır dediklerinde "Söylediğiniz içki içme hadisesini size gösterdi mi? Eğer sizin yanınızda içti ise sizler onun ortağı sayılırsınız Yok sizin yanınızda içmediyse bilmediğiniz, görmediğiniz şeye şahitlik yapmanız size helal değildir." demiş. Onlar: Görmedi isek de bu bizce malumdur dediklerinde de "Allahu Teala şahitlere bunu yasaklamış ve buyurmuştur ki "Bildikleri halde (bilerek) şahitlik yapanlar hariç, sizin bu işinizden herhangi bir şey (bili yor) değilim."
Hz. Ali'nin oğlu Muhammed b. EI-Hanefiyye Yezid için böyle şahadet ederken, Şia'nın bizden istediği ilgi kesme ile bu hakikat nasıl bağdaşır. Şia bizden Yezid'in babasından ve babasından da hayırlı üstün Ebu Bekir, Ömer, Osman, Talha, Zübeyr, Amr b. As ve diğer sahabeden teberri etmemizi, ilgimizi kesmemizi istiyorlar. Kitap ve sünneti muhafaza eden ashaptan yüz çevirmemizi istiyorlar. Şiiler'in yaklaşmak için bizden istedikleri fiyat çok pahalı, hiçbir şey almıyoruz her şeyimizi veriyoruz. Hileli mal getirmek isteyen kimseyle muamele yapan kimse ahmaktır. Nusayr Tusi'nin tespit ettiği Nimetullah Müsavi ve el-Hunsari'nin desteklediği ve Şia dininin esası olan velayet ve beraatin (ehli beyte ve oniki imama bağlılık, sahabeden ilgi kesmek ve onlara düşmanlık) manası İslam dinini değiştirmek ve İslam binasını omuzlarında yükseltenlere düşmanlıktan başka bir şey değildir. Evet sadece her şeyleriyle herkese muhalif olan kendilerinin fırka-i Naciye olduğunu söylemekle yalan söylemişlerdir,
ŞİA'DAN İSMAİLİYE'NİN AYRILMASI
İsmailiyye de aynı Şia gibi müslümanlara muhalefette İmamiye Şia'sının yolunu takip etmektedir. Sadece ehli beytten bazı isimleri tayin hususunda Şia'dan ayrılıyorlar, İmamiye Caferi Sadık'a kadar İsmaıliye'nin bağlandığı bütün imamlara bağlanıyorlar ve kabul ediyorlar. Caferi Sadık'tan sonra ayrılıyorlar, imamiyye Musa b. Cafer ve onun nesline, İsmailiye ise İsmail b. Cafer ve onun soyundan gelenlere müvalat ediyorlar. Bağlanıyor ve itaat ediyorlar, İsmailiyye taifesinin İsmail ve neslinden gelenlere aşırı bağlılığı Safevi devleti günlerinden beri Şia'nın hasedine sebep olmuştur. Ve bunun üzerine onlar da Meclisi ve yardımcılarının elinde yuvarlanmışlar, eski devirlerde aşırıları (ğulat) azınlık iken, bundan sonra istisnasız hepsi aşırı (ğulat) bağlılar haline gelmişlerdir. Bu gerçeği Cerh ve Tadil alimleri Ayetullah el-Mamkapi eski ğulat hakkında yazdığı kitapta itiraf ederek bu mevzunun geçtiği her bahiste eskiden aşırı kabul edilen inançların bugün imamiye Şiası'nın mezhepte zaruri olarak inanılması gereken şeyler olduğunu ilan etmiştir. Demek oluyor ki. İmamiye, İsmailliye ile taassubunda, aşırılığında birleşiyor, ancak bazı isimler üzerinde ihtilaf ediyorlar. Aralarında Peygamber mertebesinden daha yukarı mertebelere çıkarttıkları bazı isimler üzerinde ihtilaftan başka farkları yok. Kendi imamlarını ve özellikle hayali onikinci imamı ilahlık derecesine çıkartırken Resulullah (SAV)'ın gaybiyyattan Allah'ın kendisine bildirdiklerine inanmamayı Muhammed Hasen el-lştilaninin diliyle ilan ediyorlar.
Nusayr Tusi'nin tespit edip, Nimetullah Musevi ve Bakır Hunsari'nin teyidlerinde itiraf ettikleri gibi Şia taifeleriyle Müslüman taifelerin birbirine yaklaşmasının imkansızlığı Şia taifelerinin müslümanlara temelde muhalefet etmesi sebebiyledir. Bu durum Bakır Meclisi'nin çağdaşı olan Nusayr Tusi zamanında böyle ise bugün daha kötü, daha zordur.
ŞİİLER YAKLAŞMA DEĞİL MEZHEPLERİNİ YAYMAK İSTİYORLAR
Şunda şüphe yok ki Şiiler kendileri yaklaşma istemiyorlar. Bunun için de yaklaşma fikrini ehli sünnet diyarında yaymaya çalışıyor, Şii bölgelerinde bunun için bir adım dahi atmıyorlar, bir kelime dahi konuşmuyorlar, ilmi merkezlerinde bu yaklaşmanın eserine, izine dahi rastlanmıyor. Bu çağrı fazı toprağına, toprağı fazına birleşmeyen elektrik kablolarına benziyor. Bu sebepten de bu uğurda yapılacak her çalışma çocuk oyunu gibi hiçbir fayda getirmeyen lüzumsuz bir çalışma olarak kalacaktır. Sadece ehli sünnetten, tek taraflı tutumdan bundan başka semere beklenemez. Ancak Şia Peygamberimiz (SAV)'den bu yana Şii olmayan herkesten berî olduğu akidesinden. Ebu Bekir ve Ömer (RA)'ya la netten vazgeçmedikçe bu çalışmalar boşunadır. Yine Şiiler imamlarının beşeriyet sıfatlarından arındırıp ilahlık mertebesine çıkaran inançlarından vazgeçmedikçe yaklaşma mümkün değildir. Çünkü bu inanç İslam dininden çıkmak. Peygamber ve ashabının gösterdiği yoldan sapmak demektir
Şiiler İslam'a, İslam inanç ve tarihine ters düşen bu azgınlığı terketmedikce müslümanların kabul ettiği temel ve esaslara muhalif temel ve esaslarıyla yalnız kalacaklar ve bütün Müslümanlar onları terkedecektir.
Daha evvel bir gerçeğe işaret etmiştik: Komünizmin Irak'ta ve İran'da, diğer İslam ülkelerine oranla daha çabuk gelişmesinin sebebini Şiiliğe bağlamıştık. Bu iki ülkedeki komünistler o ülkelerin Şii evlatlarından oluşuyorlardı. Zira Şia mezhebini anlaşılmayanı hurafe yalan ve hayali şeylerle dolu görünce. teşkilatlı, her dilde yayın yapan, belli ilmi ve iktisadi metotlar takip eden komünizm tuzağına düştüler. Eğer İslam dinini Şiiliğin dışında doğru olarak Peygamber'den geldiği gibi öğrenseydiler bu çukura böylesine düşmeyeceklerdi.
BABİYYE FİTNESİ
Yüz sene kadar evvel İran'da Bab fitnesi zuhur edip de Muhammed Şirazi kendisinin Mehdiyi Muntazarın (beklenen mehdinin) kapısı olduğunu iddia edip daha sonra da Mehdi olduğunu öne sürünce bir yığın İranlı Şii ona inanmış ve etrafında toplanmıştı. Bunun üzerine İran hükümeti bu zatı hurafe ve yalanlardan uzak Hanefi sünnilerin çoğunlukta olduğu Azerbaycan'a sürmüş, başka Şii bir şehre sürmemişti. Çünkü Ehli Sünnetin olduğu yerlerde böyle sapık iddialara kulak verecek batıl inançlar yaşamazdı. Çünkü Şiiler böyle iddialara hemen kanacak akidelere sahiptirler. Aynı şekilde bu hurafe inançlar geçen asırda Babilik ve Bahailiğin yayılmasına da sebep olmuştur. Okuyan ve kültür sahibi olan Şii çocuklar da uyanarak Şiiliğin sebebiyle İslam'dan soğuyorlar ve aklın kabul etmeyeceği bu inançlar karşısında komünizme kayıyorlar. Bu yüzden de İran ve Irak'ta komünizm diğer İslam ülkelerine oranla hızlı gelişmiştir.
Müslümanların nasihat etmek için Allah'a, Resulullah'a ve bütün müslümanlara verdiği söz gereğince bu konuda yazabildiklerim bunlardır. Allah kıyamete kadar dinini, milleti İslamiyeyi, İslam'ın varlığını yıkıcı ve hilekarların şerrinden korusun.
 
Cundullah.99 Çevrimdışı

Cundullah.99

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Yorumsuz ! ! !

1214948801.jpg


 
Ebu Selman et-Turkî Çevrimdışı

Ebu Selman et-Turkî

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Güncel.
 
Üst Ana Sayfa Alt