Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Şamın Sesi: Şüphelerle Savaş

Hutve Çevrimdışı

Hutve

Cihadın farz oldğu yerde gözyaşı dğl ter dkmk grkr
İslam-TR Üyesi
Şamın Səsi olarak bizler, her zaman elimizden geldikçe cedel ve ihtilaftan kaçınmaya çalıştık. Çünkü bugün Müslümanların ekserisinin içine düştüğü hata, ihtilafların arasında boğulup asıl meseleye odaklanmayı bırakmalarıdır. Bütün mücadelemizi, enerjimizi ve mesaimizi kendi içimizde dönen fer'i meselelerdeki ihtilaflarda harcarsak eğer, asıl düşmana ayıracak ne vaktimiz kalır ne de takatimiz. Ki zaten bugün Müslümanların hali de tam olarak budur; Çok kalabalık ama çerçöp, Çok güçlü ama bu gücü sadece kendisine karşı kullanan...

Bunu izah ettikten sonra, mücahitlerin ırzını ve dinlerini müdafa babından bir meseleye açıklık getirmek istiyoruz. Başarı Allah'tandır.



Kardeşler, gün geçmiyor ki, birileri çıkıp Suriye cihadı hakkında analizler kasıyor olmasın. Her geçen gün yeni bir Twitter fenomeni çıkıp, mücahitlere afilli cümlelerle sövüp, hakkı(!) beyan adı altında kinini kusuyor. Öncelikle bilinmelidir ki, bu tür murcifun kimseler ve şüpheleri hiçbir Cihad sahasından eksik olmadı. Bunlar geçmişte de vardı, günümüzde de varlar ve gelecekte de varlıklarını sürdürecekler. Ama şu kesindir ki, bu kimseler hiçbir zaman başarıya erişemediler. Her zaman uyuz bir tavırla sağa sola sataşıp durdular. Uyuz diyorum çünkü bunların sözleri bulaşıcı bir hastalık gibidir. Bu hastalığa yakalananlar hep aynı semptomları gösterirler.


Garip olan şu ki, eskileri ve yenileri arasında cihad ibadetini yerine getirmekten kaçan ve şüpheler uydurup duran bu hasta kimselerin, evlerinde oturmalarına gerekçe olarak sundukları mazeretleri; korkaklık veya ölüm korkusu olmuyor. Veya bu kimseler, tehlikelerden çekindiklerinden, dünyaya olan hırslarından kaynaklandığını da söylemiyorlar, yine aynı şekilde evlat, aile ve vatandan ayrı düşmenin zorluğu gibi mazeretleri de dile getirmiyorlar. Bunun yerine bu hastalıklı sözlerine giydirdikleri nasihat elbisesi(!), sorumluluğu düşürücü bir acizlik, mücahidlerin canlarına olan düşkünlük(!) veya işlerin kötü bir şekilde sonlanmasından korkma (sanki umurlarındaymış gibi) kılıflarıyla ortaya çıkıyorlar. Bunun nedeni, korkaklığın bir kişinin nitelenebileceği en kötü niteliklerden olması ve yapı itibariyle tabiatların bundan nefret etmesidir. Yani bir adamın "ben cihada çıkmıyorum, çünkü korkak biriyim" diyecek hali yok. Bunun yerine "Cihad sahasında fitne var" demek daha cazip geliyor. Ya da “Muhakkak ki, ben sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim, size nasihat ediyorum” diye başlayarak kinini kusması daha makul ve daha kabul edilir geliyor.



Devam etmeden önce, bu tür kimselerin sözlerine maruz kalan mücahit kardeşlerime ve mücahitlerle olmasalar da kalpleri, duaları ve mallarıyla onları destekleyen kardeşlerimize şu gerçeği hatırlatmak istiyorum:



Allah azze ve celle cihadı ve mücahidlerin savunmayı da cihaddan geri kalanların, ağırlaştıranların, engelleyenlerin ve bu ibadeti yerine getirmemek için türlü deliller getiren kimselerin tutundukları dayanakları da reddetmeyi bizzat kendisi üstlenmiştir!

Allahu teâlâ bu eylemi yerine getiren mücahitleri; onların savaşlarını, sabırlarını ve hatta onların harcamalarını hor görenlere karşı da mücahidlerin savunucusudur. Cihad ibadeti, şiddetli ve amansız bir savaş olduğu gibi yalnızca cephe hattında kâfir düşmanlara karşı silahlı bir mücadelesi olan savaş türü değildir. Bu Cihad, aynı zamanda cihad yolunda şüpheler yayan, onu engellemek ve men etmek için engeller koyan, ondan kurtulmak ve rahatlamak için en basit kuruntulara sarılan kimselerin yaydığı şüphelere karşı da verilen bir savaştır. Bundan dolayı, bu uyuzların sözlerinden dolayı kalbiniz darlanmasın, ümitsizliğe kapılmayın. Sizler fisebilillah savaşınıza yoğunlaşın, kapıdaki düşmana karşı hazırlık yapın, oturanların yaydığı kuruntular sizi yolunuzdan alıkoymasın. Hiç şüphesiz ki siz, apaçık bir hayır üzeresiniz.


Şimdi Rabbin için söyle bana! Otuz bin kişiden oluşan bir ordudan tek bir adamın geri kalmasının zararı nedir ki?! Kuran, mağrur ve içi nifak dolu değersiz bir adam ve rezil şüphesine reddiye vermeyi üstlenmiştir. Bknz:



“Onlardan bir kısmı cihadan geri kalmak için: "Bana izin ver ve beni fitneye katma" der.” Tevbe 49


Bunun üzerine kesin ve bitirici reddiye geliyor:



“Haberin olsun, onlar fitnenin ta içine düşmüşlerdir. Hiç şüphesiz cehennem, o inkâr edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır.” Tevbe 49



Oysaki bu adam, bu şüphesini başkalarını cihaddan vazgeçirmek için getirmediği gibi bu yaygınlaşmaya mukabil bir şüphe de değildi. Bu kişi sadece kendisi için onu savaş sorumluluklarından kurtaracak ve yolculuğun sıkıntılarından rahatlatacak bir çıkış yolu aradı ve tutunduğu bu şüphesinden başkasını da bulamadı. Peki, kendisi için bir gerekçe oluşturmakla kalmayıp başkalarını da cihaddan alıkoyabilecek delilleri inceleyerek sayfaları dolduran, hatta kitaplar yazan ve geceleri uyumayan kimsenin durumu nasıl olur? Bilinmelidir ki, bu çabasıyla ve süslü sözlerle Cihad hakkında şüpheler yaymaya yeltenmesiyle, hem kendisinin hem de cihaddan uzaklaştırdığı ve şüphesiz cennet yolunu onlardan engelledikleri kimselerin de günahlarını yüklenmiş olmaktadır! Allah’a yemin olsun ki bu, -eğer tövbe edip geri dönmez ve gafletinden uyanmazsa- kul için büyük bir mahrumiyet ve büyük bir perişanlıktır.



Bu mütercimlerin dillerine pelesenk ettikleri çürük şüphelerine cevap vermek yerine ( ki cevap versek bile faydasının olmayacağını biliyoruz) onların bu şüphelerinin doğru olduğu varsayımıyla, onlara şeriatın kendisinden olan bir konudan söz edeceğiz. Ki zaten kimseyi temize çıkarma amacı da gütmeyeceğimizden konu bulanık bir hal almayacktır inşallah.


Şeyh Ebu Yahya El Libi (Rahimehullah) Cihad sahasında şüpheler yayıp duran mücahit görünümlü kimseler için şu sözü kullanmıştı:



"Şüphe aynı şüphedir, onun reklamını yapan yapmış, yayan yaymıştır. Alıkoyma aynı alıkoymadır, onu yapan yapmış ve uygulayan uygulamıştır. Hatta niyeti halis ve aktardığı haberin içi doğru bile olsa… Çünkü bunların yayılmasının zararı, kaçınılmaz olarak İslam’a ve Müslümanlara olacaktır. Kalbiyle ıslahı irade edip fiilleriyle ifsatta bulunan niceleri bulunmaktadır."



Topluluklara hitap etmek ancak ilim ve hikmet ehlinin içinden çıkacağı bir iştir. Zira toplumların ve insanların anlayışları ve idrak yolları farklı farklıdır. Herkes her sözden aynı sonucu çıkarmaz. Hele ki durum günümüzdeki gibi sosyal medyada yazılan bir mesajla cahil, alim, avam herkese ulaşıyorsa durum daha da vahimdir. Eğer bunu gözetmezsek, yukarıda Şeyhin sözünde geçtiği gibi "kalbiyle ıslahı murat ederken gerçekte bir bozguncudan farkın kalmaz." Ve yine şeyh Kasım Er-Rimi'nin "bazı Müslümanlar 100 casusun veremeyeceği zararı veriyor Mücahidlere" dediği Müslüman tipi oluruz.


Buhari (rahimehullah) Sahihinde şöyle bir bâb/başlık açmıştır( Bilen bilir, Buhari rahimehullah'ın hadis kitaplarındaki Bab'larının manası; başlıktan sonra aktaracağı rivayetlerden çıkardığı sonuç bab'ın kendisidir. Yani, imam'ın birazdan aktaracağı rivayetlerden anladığı şey veya çıkardığı hüküm bu bab'ın başlığıdır) ;



“Bazı insanların anlayışının sınırlı olmasından anlamayıp daha kötü şeye düşme korkusundan dolayı güzel şeyi anlatmayı terk etme babı!”



Sonra Aişe (radiyallahu anha)’nın hadisini getirdi. Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:



“Ey Aişe! Eğer senin kavminin zamanı küfre –küfür bölümünü İbnu Zübeyr söyledi- yakın olmasaydı, Kabe’yi yıkardım ve insanların girecekleri ve çıkacakları iki kapı yapardım.”


Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) bu davranışıyla, insanların anlama kapasitelerini ve akıllarını gözetti. Ve insanların bu halini gözeterek müstehap olan bazı şeyleri terk etti. Kabeyi yıkmak ve İbrahim aleyhisselam'ın temelleri üzerine tekrar inşa etme istiyor ama insanların onun bu amelini anlamayacaklarından çekindiği için bunu terk ediyor.



Buhari rahimehullah aynı manada bir bab (bab isimlerinin önemini tekrar hatırlatıyorum) daha açmıştır.



“Bazı kişilerin anlamama korkusundan dolayı bilgiyi/ilmi bazı kavimlere has kılma babı!”



Sonra da Ali (radiyallahu anhu)’nun sözünü zikretti: “İnsanlara anlayacakları kadarıyla konuşun. Siz, o insanların Allah ve Rasûlünü yalanlamasını ister misiniz?”



Yani her bilgi, her ilim, her haber herkese aktarılmaz. ( Dikkat edin! Yalan bilgi veya şüpheli bilgi değil, apaçık bir ilimden söz ediyor). Bilgiyi aktaracağımız kimselerin bile bazı özelliklere sahip olması lazım. Veya bazı hasletleri olmaması lazım. Veya aktarılacak bu bilginin sadece belirli kişilere özel olması lazım. Aksi halde bilgiyi aktardığın kimselerin Allah ve Resulünu yalanmasına sebebiyet verebilirsin.


Bunun bir benzerini de Müslim Sahihinde Abdullah İbnu Mesud’dan şöyle rivayet etmiştir: “Sen bir kavme akıllarının idrak edemeyeceği bir şeyi anlattığın zaman, bu onlardan bazısı için bir fitne olur.”


Hanbeli âlimlerinden İbnu Akil (rahimehullah) der ki: “İşitenin kaldıramayacağı ilmi vermek, onu fitneye düşürme ihtimalinden dolayı haramdır.”



Burdaki verilen bilginin doğru bir bilgi olmasına rağmen, ulamanin bunu aktarırken sırf fitneye sebebiyet vermesinden dolayı haram olduğu fetvası yeterince açık sanırım.



İbnul Cevzi (rahimehullah) der ki: “Avamın aklının kaldıramayacağı şeyi anlatmak gereksizdir.”



Maksat şudur: İnsanlara hitap etmekte konuşanın değil de işiten kimsenin hali gözetilmelidir. Bazen konuşan kişinin yanında önemli gördüğü ve insanlara ulaştırması gereken önemli bilgiler olabilir. Evet kendince bu bilgileri önemli ve insanlara ulaşması lazımdır. Lakin şeriat bu önemli gördüğü ve "hakkı beyan etme!" anlamını verdiğin sözünü aktarmana bir ölçü belirlemiştir:.



  1. Bunu kime aktarması gerek ve kime aktarmaması gerek ?
  2. Aktaracağı kişi, bu anlattığı bilgiden dolayı dininde veya dinin herhangi bir kavramında fitneye düşecek mi?
  3. Bunu anlatması gerekiyor ise ne zaman anlatması gerek?
  4. Anlatılacak ise hangi üslupla ve konunun ne kadarını anlatabilir, anlatmaması gereken kısımlar nerelerdir?
  5. Hangi lafızları kullanması gerekir?
Eğer ki bu şüpheleri yayan kimseler sözlerinde sadık iseler ve Şeriatı, kınadıkları kimselerden daha iyi bildiklerini iddia ediyorlarsa veya gerçekten de "şeriatın yardımcıları" olduğu hususunda samimi iseler işte buyurun şeriat budur! Bakın bakalım kaçınız Şeriatı uyguluyor!



Siz, insanların fitneye düşmesini değil de hidayetlerini istiyor iseniz, İnsanların önüne bu bilgiyi koymakla hidayete erişmelerini istiyorum diyor iseniz ve aynı zamanda amacınız insanlara bu bilgiyi verip onları fitneye düşürmek değilse, şeriattan olan bu kaideleri tweetlerinize ve bildirilerinize indirsenize? Idlip sokaklarında kadınların yüzü açık gezmesi Şeriati ihlal sayılıyor da bu kaideleri uygulamamak şeriatı ihlal değil mi? Yoksa şeriat, sadece hasimlarınıza karşı kullanasınız diye mi indi?! Belki de namazın kendisinden sakit (düşmüş) olduğunu iddia eden, menzile ulaşmış bir sofisinizdir? Nasılsa bugün Cihad sizden sakıt olmuş ya?


İşte görüyorsun, ilim ehli insanlar anlamayacağı kadar konuşmanın; Müslümanların fitneye düşmeleri, sözün istenmediği yere indirgenmesi ve taşınamayacağı yere taşınması korkusundan dolayı haram olduğunu söylemişlerdir. Görüldüğü gibi bunlar haram olan şeylerdendir. Bazı âlimler, insanların akıl edemediği ve dolasıyla fitneye düştükleri şeyleri anlatmanın haram olduğu fetvasını vermişlerdir. Söylediklerinizi doğru kabul etsek bile -ki mücahitler sizin bu nitelemlerinizden beridir- bu sözlerinizi alenen herkesin önüne sermenizi Şeriatın hangi hükmünden alıyorsunuz? Bu haramı açıkça ortadan kaldıran şer'i deliliniz nedir? Eğer gerçekten bir tercumandan daha fazlası iseniz buyurun görelim ilminizi! Bize bugün farz ayn olan cihaddan geri kalıp sizin gibi oturanlardan olmayı geçerli kılacak kuvvetli delilinizi getirin! Hadi hepimizi bu büyük yükten kurtarın da, biz de evlerimize sıcak yataklarımıza dönelim! Biz de anne ve babalarımıza dönelim, zira yıllardır onları görmedik ve özlem çekmekteyiz.

Belli ki de bunca zaman bu hasreti boşuna çekmişiz(!), hadi bizi evlerimize döndürecek fetvalarınızı getirin bakalım!



Eğer getiremezsiniz o vakit bir düşünün bakalım; sizi kadın ve çocukların arasında oturtup mücahitlere kin ve nefretle sabahlamanıza sebep olan şey nedir? Uyduruk bahaneleri bırakın da Erkeklerin elbiselerini giyin ve savaş meydanlarına gidin, Allah'ı yeryüzü geniştir ve Cihad sahaları da çoktur elhamdülillah.



Bu delili getirmekten aciz ve cahil bir avam olduğunuzu itiraf ediyor iseniz bilin ki; durduğunuz yer ve sarf ettiğiniz sözler Avamın olması gereken yer ve söylemesi gereken sözler değildir. Yani daha sade ve açık bir ifadeyle; haddinizi aşıyorsunuz!



Allahu teâlâ’nın dini için çalışma, tarihe ve olaylarına bakılmadan ve yine vakıadan ve şartlardan gafil bir şekilde meyvelerini vermeyecektir. Hayal aleminde yaşayıp, olmayan olaylar hakkında, olmayan hükümleri bina eden kimse için ne diyebiliriz ki?



Müminin düşeceği en tehlikeli günahlardan birisi de, iyi bir şeyler yaptığını zannettiği halde, Allahu teâlâ’nın düşmanlarının şer eli olmasıdır. Bunların durumu, bidatçinin durumu gibidir, zira onun tövbesi yoktur. Çünkü o, hak ve doğruluk üzerinde olduğunu zannetmektedir, hatta bunun uğrunda ölebilmektedir. Gerçekte ise Allah düşmanlarına hizmet etmektedir. Allah'tan hidayet istiyoruz.


Değerli Mücahidler, Cihaddan engelleyen bu şüpheler yenilenip güncellendiğinde, kişinin bunları takip edebilmesi, hepsini inceleyebilmesi - hatta köklü bir alim bile olsa- hakkından gelebilmesi mümkün değildir. İbni Kayyim Rahimehullah'in dediği gibi “Bir âlimin, sunulan tüm şüpheleri çözmesi üzerine bir vacip değildir, zira bunların sonu yoktur.”



Bu alimler için vacip değilse biz Avamın üzerine hiç değildir. Her şüpheyi kendimize dert edinmeyelim, nasılsa ağzı olan herkes konuşuyor. Düşmanın savaş davulları kapımızda çalıyor, bırak bunları kuruntular içinde oyalanıp dursunlar, Biz Cihadımıza bakalım kardeşim..


Not: Bu yazıda şeyh Ebu Yahya El Libi ve Şeyh Haris Gazi En Nazari'nin ders ve risalelerinden alıntılar yapılmıştır. Lakin vakaya İndirme konusunda eklemeler yapılıp değerlendirmeler yapıldığı için sözün manasını onlara atfetmemek ve yanlış anlamlara mahal vermemek için alıntılar yazıda belirtilmemiştir.

-Şamın Səsi
 
Üst Ana Sayfa Alt