Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Rabıta Hakkında Bildikleriniz Nelerdir?

!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
RABITA: Arapça “rabt” kökünden türetilmiş bir kelimedir . Sözlükte birleştirmek, bitiştirmek, iliştirmek ve bağlamak anlamına gelir. Nakşibendi tarikatında Şeyhe yapılan bir tür bağlantı şeklidir.

NAKŞİBENDİ TARİKATINDA RABITA:

1- Mürit şeyhini zihninde şeklen canlandırır. Onu hep yanında kabul eder. Şeyhinin giyim kuşam tarzı içindeymiş gibi düşünmeye çalışır ve düşüncede onunla beraberdi r.

“Tarikatta rabıta: Müridin Allah’ta fani olmuş olan şeyhinin şeklini hayalinde sürekli canlandırmasıyla onun ruhaniyet inden yardım istemesi demektir.”[1]

2- Her akşam namazından sonra iki rekat evvâbin namazı kılınır. Ters teverrük oturuşu ile oturulup, baş kalp üzerine eğilir. 25 defa estağfirullah diyerek gözler kapatılır. Mürit şeyhini yüksekçe bir yerde oturmuş, kendisine baktığını gökten onun üzerine nur indiğini ve bu nurun şeyhin iki kaşı arasından kendi üzerine aktığını hayal eder.

DELİL KABUL EDİLEN AYETLER:

يَا اَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اتَّقُوا اللّهَ وَكُونُوا مَعَ الصَّادِقينَ

1- “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sadıklarla beraber olun.”[2]

Nüzul sebebi:

Kab b. Malik (r.a.)’ın tebük gazasıyla ilgili meselesin i uzun olduğu için kısaltarak aktarmaya çalışalım.

“Rasululla h (s.a.v.) Tebük gazası için hazırlık yapılmasını emretti. Kab b. Malik’te bu güne kadar ki bütün gazalara katılmıştı.Ancak Tebük gazasına nefsine uyması nedeniyle hazırlıklarını tamamlaya mamış ve katılmamıştı. Peygamber imiz bir ara onu sormuştu. Bunun üzerine Beni Selime’den bir adam “cüppelerine ve endamına bakıp gururlanm ası onu yola çıkmaktan alıkoydu” demiş bunun üzerine Muaz b. Cebel adama ; “ne çirkin söz söyledin” demiş sonra Peygamber e dönerek yâ Rasululla h Allah’a kasem ederim ki; onun hakkında iyilikten başka bir şey bilmiyoru z” demiş. Bunun üzerine Peygamber imizde sükut etmiş.

Tebük seferi bitip de Peygamber imizin Medine’ye teveccüh ettiğini haber alan Kab b. Malik(r.a.) ne cevap vereceği hakkında yalanlar düşünmeye ve onun gazabından nasıl kurtulacağını düşünmeye başlar. Fakat sonunda doğru söylemeye ve neden seferden geri kaldığını olduğu gibi dosdoğru anlatmaya karar verir ve şöyle der; “Yemin ederim ki gazadan geri kalmam için hiçbir özrüm yoktur.” Bunun üzerine Peygamber imiz insanları gazadan geri kalanlar ile konuşmaktan nehyeder ve 50 gün bu hal devam eder.Tâ ki Tevbe suresinin 117-118-119. ayetleri inene kadar.[3]

“yani yeminleri ne ve keza verdikler i söze olan bağlılıkları bakımından, yada Allah’ın dininde (Allah’a karşı olan muamelele rinde) gösterdikleri içtenlik ve dürüstlük bakımından doğrular (doğruluktan şaşmayan insanlar)la birlikte olunuz,(onlar gibi davranınız.” [4]

İşte bu ayetin nüzul sebebi uzunca geçen bu olaydır.Ancak her ne hikmetse bazıları bu ayetleri, hiç alakası olmadığı halde tarikatla rdaki Rabıta’ya delil olarak göstermektedir. Halbuki bu ayetlerde n doğruluğun, yalancılar değil doğrular gibi hareket edilmesin in gerektiği gayet açık bir şekilde anlaşılmaktadır.

يَااَيُّهَا الَّذينَ امَنُوا اتَّقُوا اللّهَ وَابْتَغُوا اِلَيْهِ الْوَسيلَةَ وَجَاهِدُوا فى سَبيلِه لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

2- “Ey iman edenler! Allah’(a itaatsizl ik) tan sakının ve ona (sizden hoşnut olacak) vesileler arayın.”[5]

Ayette yer alan vesîle ( الوسيلة ) kelimesi hakkında meşhur Arap dilcisi Muhammed B. Ebû Bekir Er Râzî(H.Öl.666) şunları kaydetmek tedir:

“ Vesîle Kendisiyl e bir başkasına yaklaşılan şeydir الوسيلة : كل ما يتقرب به الي الغير)).Sizleri ona götürecek vesileyi isteyin[6] ayetindek i vesile ise yakınlaşmak manasında القربة ) ) dır. Buna binaen ayetin manası şu şekilde olur: Allah’a itaat ederek yakınlaşın. Denildi ki; Vesile, Muhabbett ir. O vakitte ayetin manası şöyle olur: Allah’a itaat ederek kendinizi ona sevdirin (kur yapın).” [7]

Muhammed Emin Eş Şenkıti (H.Ö.1393) Edvâu’l Beyân isimli tefsirind e bu ayetle ilgili olarak şunları kaydediyo r:

“Allah için ihlâslı bir şekilde, Hz. Muhammed’in getirdiği dine uygun olarak emirlere tabi olmak ve yasaklard an sakınmak vesiledir . Cumhur’u Ulema vesileye bu manayı veriyor” demektedi r...[8]

“Allah’ın yasaklarını çiğnemekten sakınanlar olunuz; Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için onun emirlerin e tevessül ediciler olunuz.”[9]

“Yani gerek ona itaatte bulunmak (emirlerin i yerine getirmek), gerekse ma’siyetleri terk etmek (günah işlemekten sakınmak) suretiyle sevabını ve yakınlığını kazanmak için arayışta bulununuz .” [10]

SONUÇ:

1- Peygamber imiz (s.a.v.) ashabının her türlü davranışına, her türlü yaşayış biçimine kıyafetinin rengine ve şekline hatta en mahrem meseleler ine bile müdahale ederek tarif ettiği halde nasıl olurda rabıtanın esamisind en dahi bahsetmez . Yani hiçbir zaman böyle bir şey emretmemiştir.

2- Ne tâbiin, ne tebe-i tâbiin, ne de daha sonra ki dönemlerde böyle bir şey görülmemiştir. Rabıtanın yaklaşık 150 yıllık bir geçmişi bulunmakt adır.

3- Düşünce itibariyl e biriyle beraber olmak gayet doğaldır. Yani insan işini, eşini, sevdiği herhangi bir şeyi düşünebilir. Bunu inkar etmek mümkün değildir. Ancak akşam namazından sonra ki yapılan şekli dinde olmayan sonradan uydurulmuş bir bidattir.

4- Rabıta yapan kişinin şeyhini yanında düşünerek günahlardan uzaklaştığını söylemesi ve ondan sakınması doğru değildir. Çünkü her anımızı,her yaptığımızı gören Allah (c.c.) sakınılmak için kuluna yeterlidi r. Şayet onun varlığı, her şeyi gördüğü ve bir gün hesaba çekeceği inancı yeterli olmuyorsa zaten o kişinin imanında bir problem var demektir.

5- Rabıta yapan kişinin Şeyh yerine (onun şekline girebilec ek olan) Şeytana rabıta yapma ihtimali şirk tehlikesi ne düşmek için yeterli bir sebep olacaktır. --------------------------------------------------------------------------------

[1] Halid Bağdadi

[2] Tevbe 9/119

[3] Buhari-Müslim

[4] Kadı beydavi – Ferit Aydın’ın Rabıta adlı eserinden

[5] Mâide 5/35

[6] - Maide. 35.

[7]- Tefsiru Garîbil Kurani’l Azim. Mlf. Er Razi. Sh. 428. Fs. Faslu’l vâv. 1997. Ankara. Musannif Muhtaru’s

[8] - Edvâu’l Beyân. Eş Şenkıti. Cld. 2. Sh. 76. D.Kutubi’l İlmiye. Beyrût Baskı.2003.

[9] Fahrettin Râzi

[10] Kadı beydavi – Ferit Aydın’ın Rabıta adlı eserinden
 
Pulcet Çevrimdışı

Pulcet

Forumun Bekçisi
Site Emektarı
:aklımkarıştı ...... aslında insanlar neden kendileri sürekli peşinden koşacak bir fani ararlar hayret...Rabbim bizlere Sultanlar sultanını göndermiş ..işte örnek alacağımız yolunda gideceğimiz alemin yaradılma sebebi varken ....bir şeyh medet ummak....:nıtnıtnıt ...çok tuhaf...Rabbim O düşüncedeki kullarını Affetsin..doğru yola girmelerini nasip eder inşallah....:gül
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
evet kardeş benim de aklıma gelen ilk şey bu.Zira böyle birşey olsa idi sahaberler arasında görürdük değil mi?..
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Bazı kişiler, bazı şahısları kendisine uymak açısından adeta peygamber konumuna getirmişlerdir. İşte bu, dini değiştirmektir.
İbni Kasım, Malik'in (r.h.) şöyle dediğini rivayet ediyor:
"Değerli bir kişi de olsa, bir kişinin söylediği her söze uyulur diye bir şey yoktur. Çünkü ALLAH (c.c.) şöyle buyurmuştur:"...Dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele..." (Zümer: 39/17-18)

Ebu Yusuf (r.h.) şöyle der:
"Hiç kimsenin, nereden aldığımızı bilmeden bizim sözümüzle konuşması (fetva vermesi) caiz değildir."

Ebu Hanife (r.h.) da şöyle der:
"Bu bir rey (görüş)dir. Kim daha hayırlı bir rey getirirse, onu kabul ederiz." Yine der ki:
"Bir kimsenin sözü ile, Resulûllah'ın (s.a.v.) sözü bir mi?"

İmam Malik (r.h.) şöyle der:
"İnsanların sözü hem alır hem de geri çevrilir (reddedilir). Ancak şu kabrin sahibi Muhammed'in (s.a.v.) sözü başka. O reddedilmez."


Malik (r.h.) şunu da söylemiştir:
"Bir kimse, İbrahim en-Nehai'nin sözünü Ömer b. Hattab'ın sözüne tercih ederse, bundan dolayı tevbe etmesi gerekir. Peki ya İbrahim en-Nehai ve benzerlerinin sözünü, Rasulullah'ın (s.a.v.) sözüne tercih ederse, ne demeli?"

İmam Şafii (r.h.) şöyle der:
"Hiçbir delil olmaksızın ilim iddiasında bulunan kimse, geceleyin odun demetleri toplarken aralarında zehirli kobra yılanı da toplayan kimse gibidir ki, yılan kendisini sokup zehirleyecektir de, adamın bundan haberi yoktur."

Yine İmam Şafii (r.h.) şöyle demiştir:
"Eğer hadis sahihse, benim mezhebim odur. Başkası değil."

Ebu Davud der ki:
"Ahmed b. Hanbel'e:
"Evzai mi, Malik mi taklit edilmeye daha layıktır?" diye sordum. Dedi ki:
"Dinin konusunda bunlardan hiç birisini taklit etme. Ancak Rasûlullah (s.a.v.) ve ashabından geleni al"
Bir başka rivayet de şöyledir: "Onların aldığı kaynaktan al."

Yine İmam Ahmed (r.h.) der ki:
"Başkalarını taklit etmek kişinin fıkhının azlığına delildir."

Ahmed (r.h.) şöyle diyor:
"Hadisin isnadını ve şahinliğini bildikleri halde Süfyan'ın reyine uyanlara şaşarım, oysa ALLAH (c.c.) şöyle buyuruyor:
"...Onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar." (Nur: 24/63)

İbni Abbas der ki:
"Yakında gökten üzerinize taş yağacağından endişe etmekteyim. Ben "Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu" diyorum, siz "Ebu Bekir ve Ömer şöyle dedi" diyorsunuz."

Süfyan b. Uyeyne diyor ki:
"Rabia yüzünü (başını) kapatarak oturup ağlamaya başladı. Kendisine:
"Seni ağlatan nedir?" diye sordum. Şu cevabı verdi:
"Açıkça riya, gizli bir şehvet, halkın alimler katında anaları yanındaki çocuklar gibi olması. Kendilerini neden menediyorlarsa, hemen ondan uzaklaşıyor, neyi emrediyorlarsa derhal onu yapıyorlar."

Abdullah b. Mu'temir de şöyle diyor:
"Doğrusu güdülen bir hayvan ile taklitçi bir insan arasında fark yoktur."

İbni Mes'ud der ki:
"Hiç biriniz başkasını taklit edip, taklit ettiği adam inanırsa inanır, inkar ederse inkar eder bir halde olmayın. Çünkü hiç kimse kötülükte örnek alınmaz."

Yine der ki:
"Ya öğreten ol, ya da öğrenen. İkisi arasında asalak geçinen olma."   
Bunun benzeri Ali'den (r.a.) de rivayet edilmiştir

Alıntı : mona :ahim
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
amin... olsunda... siz galiba konuları karıştırmışsınız :huhuuhuu burada bir soru sorulmuş ve cevap bekleniyor :eek:ynok

Rabıta Hakkında Bildikleriniz Nelerdir? :hacıabi
 
eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
yukarıda söylenenlerin üstüne ekleyecek bir şey şimdilik bulamadım
yazdıklarınızın altına imzamı atabilirim.... :ahim
extralar daha sonra inşallah... :hacıabi
 
eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ama rabıta hakkında bilmediğim bir şey yazayım;
ben rabıtayı savunanların neden ve hangi akılla savunduklarını bilmiyorum.
onlara delil getirirsiniz; "yaşamayan bilemez" derler. Allah selamet versin...

rabıta deyince aklıma şu geliyor;
cahiliyye döneminde müşrikler putlara kendilerini ALLAH'a yaklaştıracağını düşündükleri için taptıklarını söylerlermiş. Fakat bu düşünce onların şirk içinde oldukları gerçeğini hiç değiştirmedi...
 
hayalet Çevrimdışı

hayalet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
hocam konuyu henuz okuma firsatim olmadi ama sorunuza cevap olarak ben boyle bir yerde bulundum fakat bir turlu isinamadim neresi oldugu onemli de degil zaten 6 ay suresince orda kaldim fakat bana bir turlu manali gelmedi yani olamaz diye hep dusundum ama kisa zamanda Rabbim kurtardi ve bana fikirleri hala garip geliyor ve bu zamanda zaten kime neye inanilir bilmiyorum sadece TEk bir olan Rabbim ve Peygamberimiz(sav) var sunnetleri ve hadisler bunlardan gerisi tuhaf , sadece birde bildigim egerki ALLAH kelami okunuyor ve Peygamberimiz hakkinda konular varsa buyrun konusalim baska soze de gerek yok zannedersem kardeslerim icinizde eger ki insanlar varsa rabita yapan uye olan affedin ama rabita isi bize gore ters onun icin ozurdilerim ve hakkinizi da helal edin

bir de aciklama egerki namazda dahi perde kalkiyorsa egerki bir salavat direkt olarak o yuce habib e gidiiyorsa bizleri yonlendirecek olan bunlardir bir insan nekadar bizi yonlendirir ben bilmiyorum bilmekte pek istemiyorum resme bakip birisini hayal edip kalbim ne kadar temizlenirki , ALLAH a ne kadar yakin olabilirim egerki hala onun yuceligini anlamadiysam gorduklerimle ve goremediklerimle
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Allah razı olsun ablacık... bu sözlerinin üzerine daha ne söylenebilirki ::
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Hazal kardeş maşaAllah fıtratınız size doğruyu göstermiş Rabbimize hamd olsun.Göremeyen kardeşlerimizde inşaAllah görürler.İnsan zaten aklı selim düşünürse bunların safsata olduğunu görücektir.

Ama biz hak'ız bizim atalarımız doğru yapıyor annemizden babamızdan bizler bunu gördük dedikçe içinde bulundukları çamurdan çıkmaları yerine daha çok batıcaklardır.Bize düşen Resulullah sav'in sünnetini yaşayıp tebliğ etmekdir.

Hidayet Allah subhane ve teala'dan..

Rabbime hamd olsun ki böyle bir çukurda değilim.Şüphesiz O bize merhamet etmeseydi bizde delalet içinde olanlardan olurduk.

Hamdolsun...
 
deli Çevrimdışı

deli

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
deli ' Alıntı:
amin... olsunda... siz galiba konuları karıştırmışsınız :huhuuhuu burada bir soru sorulmuş ve cevap bekleniyor :eek:ynok

Rabıta Hakkında Bildikleriniz Nelerdir? :hacıabi
 
:)sümeyye:) Çevrimdışı

:)sümeyye:)

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
bende dediklerinizin altına imzamı atsam değilmi O bize şah damarımızdan daha yakın başka sizinde sölediklerinizin üzerine bişey sölenmez zaten
 
Z Çevrimdışı

z@rip

Üye
İslam-TR Üyesi
"- Yâ Gavs-ı Â'zâm. İnsan sırrımdır ve ben O'nun sırrıyım!!.. Eğer, insan indimdeki menziline ârif olsaydı, derdi ki, bütün nefislerdeki nefs'im; bu anda mülk yoktur benden gayrı!..



Yâ Gavs-ı Â'zâm. İnsanın yemesi, içmesi, mekânı, hayatta duruşu, yayılışı, konuşuşu ve susuşu, yaptığı işi, teveccüh ettiği şey, gâib olduğu şey BENİM. Sekîni, muharriki ve müsekkiniyim!.." (*)



Bu beyânda, kendisine açıklananı bize nakleden Gavs-ı Â'zâm Abdülkâdir Geylâni, işin bütün hakikatını idrâklar önüne seriyor.



"İnsan sırrımdır; ben de onun sırrıyım!."



Önce şu hususu hatırlayalım;



Bu metnin tümünde insan kelimesiyle anlatılan mânâ ilk evvel "İnsan-ı Kâmil"dir. Daha sonra şayet akış müsait ise, birimsel mânâda insan da o kavram içinde yerini alır!



İşte bu sebeple "İnsan sırrımdır; ve ben de onun sırrıyım" beyânını öncelikle "İNSAN-I KÂMİL" içindir diyerek anlamaya çalışalım.



İnsanın sırrıdır Allah!. Yani, insanın sırrını meydana getiren, bütün ilâhî isimlerin mânâlarıdır. İnsan ismi, o ilâhî isimlerin mânâ sûretinin adıdır!..



İnsan ismiyle anılan varlık aslı itibariyle bir ilâhî isimler bileşimidir!.. Ondan çıkan tüm mânâ ve fiiller varlığını hep bir isimden veya isim terkibinden alır. Diğer bir deyişle, ilâhî isimlerin terkibinin mânâ sûretinin adıdır insan.



İşte bu sebepledir ki, insanın sırrıdır.



Gene Allah'ın sırrıdır insan ve insanın sırrıdır Allah. Zira, Allah'daki ilâhi isimlerle işaret edilen mânâlardır.



"Eğer insan indimdeki menziline ârif olsaydı."



Şayet insan, benim onu şekilde varettiğimi bilseydi; kendi aslını, hakikatını, orijinini, neyle, ne şekilde varolduğunu bilseydi; kendisinin vücudunun varolmayıp, "yok"tan varedilmiş bir "yok" olup, varlığını meydana getiren yegâne vücûd sahibinin "BEN" olduğumu, ve kendisinin de benimle kâim varlık olduğunu idrak etseydi; o zaman anlardı ki, kendisi yoktur, kendisinin ismi altında varolan gerçek varlık, Allah isimlerinin mânâ terkîbidir.



Bu sebeple de,



Yemesi, içmesi, mekânı, hayatta duruşu, yayılışı ve konuşuşu ve susuşu, yaptığı işi, teveccüh ettiği şey, göremediği ve bilemediği her şey hep O'dur!.. Çünkü, kâinatta hangi isim altında her ne mevcut ise, hepsi de, Allah isimlerinin işaret ettiği mânâların bir terkip şeklinde açığa çıkmasından başkaca bir şey değildir!..



Kâinat yoktur sadece Allah vardır demek; bu algıladığımız kâinat yoktur değildir!.. Kâinat, diye Allah'tan ayrı kendi başına vücûd ve varlığı olan bir yapı yoktur, demektir.



Zira her zerrede ve noktada, mahal ve mekân sözkonusu olmaksızın mevcut olan vâcib-ül vücûd Allah'tır. Algılanan ise, O'nun isimlerinin işaret ettiği mânâlardır.



Dolayısıyla, insan varolmayıp, insanda zâhir olan tüm mânâlarıyla "Allah isimleri” olduğuna göre, insan ismi ardından konuşan "Allah" olur ki; elbette O da der:



-Bütün nefislerdeki NEFS'im BEN!.. Mülk benimdir... ve o mülk benim mânâlarımla mevcuttur!..



"Sonra sordum Rabbime, dedim ki:



-Hiç mekânın olur mu?.. dedi ki:



-Yâ Gavs-ı Â'zâm, ben mekânın mekânıyım!.. Benim mekânım olmaz!.. Ben insanın sırrıyım!.."



"Ben mekânın mekânıyım" yani mekân diye bildiğin şey, benim varlığım ile kâimdir. Dolayısıyla senin mekân diye gördüğün şey; özü, gerçeği itibariyle benim!..



Senin göz dediğin algılama aracının kapasitesi dolayısıyla mekân diye bir şey görüyorsun. Eğer gözündeki perdeden kurtulursan, mekân diye bir şeyin varolmadığını görürsün. İşte bu sebeple gerçekte "mekân" diye bir şey yoktur!..



"Ben insanın sırrıyım" beyanına gelince...



Burada işaret edilmek istenen anladığımız kadarıyla şudur: "İnsan kelimesiyle tanımlanan varlığın aslı özü hakikatı benim."



Buzdan yapılmış heykeli sudan ayrı bir şeymiş gibi kabul edebilirsin ama işin aslına vâkıfsan bilirsin ki, gerçekte var olan, buzdan heykel değil, sudur.



Bunun gibi, ilâhi isimlerin mazharı olarak varolmuş ve isimlerin mânâları ile kâim varlık olan insan, vücud itibariyle hiç bir zaman mevcud olmamıştır. Var olan yegâne mevcut Allah'tır!..



Bu anlaşılır ise, görülür ki, insanın sırrı gerçekten Gavs-ı Â'zâm Abdülkâdir Geylânî tarafından bize nakledildiği üzere, Allah'tır!..



AHMED HULÛSİ

(*) Gavsiye Açıklaması- Ahmed Hulûsi
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Kardeş saçma sapan şeyleri yazmayı ne zaman bırakacaksın merak ediyorum açıkcası!!! Hangi kitaba hangi resule iman ettiğinizi de pek anlamıyorum.. Yazıdan çıkan sonuç ALLAH insan .. insan ALLAH.. haşa ... Bizim itikatımızda bu yoktur. Geçen konuşmamızda da ALLAH insandır diye hadis uydurmuştunuz.Sizi tevbeye davet etmiştim.Ve tevbe etmiştiniz.. Görüyorum ki tevbeniz laftan ibaret kalmış. Aynı zihniyet devam etmekde.

Bak kardeşim ben geri bir insanım. Kafam öyle felsefe izm akımlarına gitmiyor...

Bana ALLAH resulu sav'den ve Kuran'ı kerimden örnek ver hoş geçen verdinde sana sordum bu hadis sahih mi sizde sahih dediniz oysaki hadis değildi yalan birşeydi Resul adına atılmış yalan idi.Ve Resul adına yalan atan da yerinin ateş olduğunu bizzat resul sav bize söyler.

Konu ile alakasız copy etmeyi bırak lütfen..

Lütfen çık mert ol..

Dolanmaçlı sözler kullanma çünkü beyinciğin ne yazdığını idrak edememekde.
 
eylemzayi Çevrimdışı

eylemzayi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
subhanallah
z@rip bu nasıl bir yazı????!!!!
bunlara inanan insanlar kendilerini yaktıkları gibi başkalarınıda ifsad etmekten geri durmuyorlar.
vahiy dini islamın islam dışı kültürlerle, saçma sapan inanışlarla karıştırılarak kültür dinine dönüşmesi bu olsa gerek....
rabbim bizleri muhafaza eylesin.....
 
Z Çevrimdışı

z@rip

Üye
İslam-TR Üyesi
herkesin inancı var..
islam hocam laflarınızıa dikkat edin..
kime iman ettiğimiz, kimin kitabının okuduğumuz kimin rasulu olduğumu bilmiyorsanız o sizin sorununuz benim değil...
 
Üst Ana Sayfa Alt