Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Rabbim Beni Arş’ın Üzerine Oturtacaktır Hadisi Sahih midir?

B Çevrimdışı

Bedrin aslanları

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
''Rabbim beni Arş'ın üzerine oturtacaktır'' şeklinde Mücahidden gelen rivayetin aslı nedir?

Bu şekilde inanan imamlar var mıdır?Albani zehebinin uluvvunda Kabul etmek ile etmemek arasında karasız kaldığını aktarıyor....
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ASHABIN DİLİNDEN PEYGAMBERİMİZ
OTUZ ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
RASULULLAHIN BA’Sİ, HAŞRÎ VE ONUN BAŞINDAN GEÇECEK ŞEYLER


Makam-ı Mahmud

1602) Ka'b İbn Malik şöyle dedi: Rasulullah (s.a.v.) şunu buyurdu:
يُبْعَثُ النَّاسُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَأَكُونُ أَنَا وَأُمَّتِي عَلَى تَلٍّ، وَيَكْسُونِي رَبِّي تَبَارَكَ وَتَعَالَى حُلَّةً خَضْرَاءَ، ثُمَّ يُؤْذَنُ لِي، فَأَقُولُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ أَقُولَ، فَذَاكَ الْمَقَامُ الْمَحْمُودُ
"Kıyamet gününde, insanlar hasredilirler. Ben ve ummetim bir tepenin üzerinde oluruz. Rabb'im, bana, yeşil bir elbise giydirir. Sonra bana izin verilir. Ben Allah ne söylememi dilerse söylerim, işte Makam-ı Mahmud, bu makamdır."
(Ebu Davud, el-ba’s, bab:23; İmam Ahmed, Musned, c. 25, sf: 60, III, 456; Hakim, Mustedrak, II/363, 514, IV/564; Taberani, el-Kebir, XIX/73)

1603) İbn Mes'ud şöyle dedi: Rasulullah (s.a.v.):
"Ben Makam-ı Mahmud'da dururum. Yalınayak, çıplak ve sünnetsiz olarak getirildiğinizde, ben Makam-ı Mahmud'da dururum. Orası, benim ummetim için şefaat edeceğim makamdır" dedi.
(Taberanî, ei-Kebir, X/98: Taberanî, Tefsir, XV/99; İbn Kesir, Tefsir, V/105)

1604) Ebu Hurayra rivayet etti: Rasulullah şöyle buyurdu:
"Alemlerin Rabb'i beni, hiç kimsenin durmadığı bir makamda durdurur. -Ağladı- Benden sonra orada kimseyi durdurmayacak."

1605) İbn Abbas; "Rabbinin seni Makam-ı Mahmud'a göndermesi umulur" (İsra 79) ayeti hakkında şöyle demiştir:
Allah onu Arş'a oturtacaktır.
Mahmud'un manâsı nedir? denilirse: Biz de şöyle deriz:
Onu Arş'ın üzerine oturtur. Mahlukata olan üstünlüğünden dolayı bu ona hamdettiği makamdır.

1606) İbn Abbas; "Rabbinin seni Makam-ı Mahmud'a göndermesi umulur" ayeti hakkında şöyle demiştir:
Muhammed'in, Rabbinden verilme, hiçbir peygamberin ve hiçbir mukarreb meleğin oturmadığı bir makamı vardır. Aziz ve Celi! olan Allah, bütün önceki ve sonraki yaratıklara onun üstünlüğünü açıklar.

1607) Ali Îbnu'l-Huseyn anlattı: Rasulullah şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü arz, derinin uzatıldığı gibi uzatılır. Öyle ki, insan için sadece iki ayaklık yer kalır."
Yine Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Ben ilk çağrılan olacağım. Cebrail, Rahman'ın sağındadır. Vallahi daha önce onu görmemiştir. Ben şöyle diyeceğim: Rabbim! Bu, bana senin onu, bana gönderdiğini söyledi. Yüce Allah da: Doğru, diyecek.
Sonra şefaatte bulunup şöyle diyeceğim: Ya Rabb'i! Kulların yeryüzünün her tarafındadır. İşte bu Makam-ı Mahmud'dur."
(İbn Cerîr et-Taberî, "tefsir, XV/99, XXX'72; İbn Kesir, V, 108, Zebıdî, İthaf. X/453.
Abdurrahman İbnu’l-Cevzi, Ashâbın Dilinden Peygamberimizin Hayatı, Uysal Kitabevi: 663)

Kitabın içinden farklı uydurma rivayetler :

Ashabın Dilinden Peygamberimizin Hayatı
Yüce Allah yeri yaratınca göğü yaratmaya niyet etti. Yedi kat olarak göğü yarattı. Arşı da yaratıb arş'ın bacağına: "Muhammed, Allah'ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur" diye yazdı.
Yüce Allah, Adem'le Havva'yı yerleştirdiği cenneti yarattıktan sonra, kapılara, yapraklara, kubbelerin ve çadırların üzerine, Adem daha ruhla ceset arasındayken benim adımı yazdı.
Yüce Allah Adem'e can verince o, Arş'a baktı ve benim adımı gördü.
Allah ona, Muhammed'in, Adem oğlunun efendisi olduğunu söyledi.
Şeytan, Adem'le Havva'yı aldattığında, onlar tövbe edip benim adımın Allah'a şefaatçi olmasını istediler.
İbn'ul Cevzi
Uysal Kitabevi Konya

Tarih kitabı olması hasebiyle içinde oldukça fazla mevzu/uydurma ve zayıf hadis bulunduğu daha kitabın ilk içeriğinden belli oluyor.
*******


İbn Huzeyme’nin et-Tevhid adlı kitabıyla ilgili uzun bahiste şu ifadeyi kullanmıştır: “İmam Kevserî, o kitabda yazılan yorumlar ve çıkartılan putperest akideler bakımından yerden göğe kadar haklı idi.”

--------------------

Yazar kendi kalemiyle söylenenlerin iftira olmadığını ikrar etmekte, Sahabe, tabiin ve tebeut tabiin’den bu yana devam eden Ehli Sünnetin ve salih selefin akidesinin “putperest akideler” olduğuna göndermede bulunmaktadır. Bu sözlerimiz, zayıf nakiller hakkında değildir, yanlış anlaşılmasın. İmam Abdullah b. Ahmed’in es-Sunne adlı eserinde, İbn Huzeyme’nin et-Tevhid adlı kitabında ve benzer eserlerde zayıf rivayetlerin bulunduğuna itiraz etmiyoruz ve o zayıf rivayetlere itikat etmekten herkesten önce biz beriyiz diyoruz. Ama açık yüreklilikle şunu söyleyin:

Allah zatıyla semadadır” diye inanmak putperestlik midir?

Allah’ın iki eli, parmakları, ayağı, yüzü, gülmesi, rahmeti, konuşması vardır ve bunlar hakikidir, mahlukuna hiçbir sıfatına benzemez” diye inanmak putperestlik midir?

Eğer evet diyecekseniz buna gereken cevabı alacaksınız.

Ama hayır diyeceksiniz, Abdullah b. Ahmed, İbn Huzeyme, İbn Teymiyye, İbn Kayyım gibi alimlere düşmanlığınızın altında yatan sebebi itiraf etmeniz gerekir.

Bu sebebe Elbani şu sözleriyle işaret etmektedir:

Diğer taraftan onlar bu zayıf nakil ile bu basit aklî delillendirmeye dayanarak ummetin ileri gelenlerinden bir takım kimseleri kâfir, sapık, bidatçi, bilgisiz olmakla itham etmektedirler. Bazıları bir kısmı affedilebilir bir hata olarak görülecek türden hakta kusurlu, insanlara da haksızlık etmekte, bazen de bu kabilden söyledikleri oldukça munker ve iftira olabilmektedir. Hatta bu, cezaların ağırlaştırılmasını dahi gerektiren bir takım bid’at ve dalaletler kabilinden dahi olabilir. İşte bu gibi kanaatleri ancak cahil ya da zalim bir kimse zikredebilir. Ben bunun çok şaşırtıcı örneklerini gördüm.

Ama bu hususta onların başkalarına göre durumları Müslümanların diğer din mensuplarına göre olan durumları gibidir. Şubhesiz Müslümanların bir çoğunda bilgisi her şeyi kuşatandan başkasının bilemeyeceği türden zulüm, bilgisizlik, bid’at ve günahkârlıkların bulunduğu bilinen bir husustur, ama bir takım Müslümanlarda bulunan her bir kötülük başkalarında daha fazladır. Onların başkalarında bulunan her bir hayır da Müslümanlarda daha üstün ve daha büyüktür. İşte hadis ehli de başkalarına göre bu durumdadır
.”

Bundan sonra hadis ehlinin kendilerinin dışındaki diğer fırkalardan farklı, ayırıcı özelliklere sahip olduklarını ortaya koyan geniş açıklamalara koyulmaktadır. Bu nedenle oradaki açıklamalara başvurunuz. Çünkü bu açıklamaları başka bir yerde bulamayacaksınız. Yüce Allah’ın rahmeti üzerine olsun.

Bu açıklamalardan maksadımız, bazı muhaddislerin zayıf hadisleri rivayet etmelerinin, onlara muhalif olan kimseler tarafından ayıplandıkları bir husus olduğunu ortaya koymaktadır. Her ne kadar bu gibi kimseler, Şeyhu’l-İslam’ın biraz önce referans gösterdiğimiz sözlerinde açıkladığı gibi, daha kötüsünü yapmakta iseler de bu böyledir.

Çağımızda bundan dolayı onları sorgulayıp, onların basitlikleri ve sapıklıkları konusunda bunu onlara karşı bir delil olarak kullanan en ünlülerden birisi de sünnet ve hadis ehline ileri derecedeki düşmanlığı, onları Haşviyye ve Mucessime diye iftira ederek lakablandırmasıyla tanınan Şeyh Kevserî’dir. O bunu yaparken onlara zulmetmekte, iftirada bulunmaktadır ama doğruyu söylemek gerekirse bazen onların bir kısmının rivayet etmiş oldukları hadis ve rivayetlerde bu iftirasını destekleyecek dayanaklar da bulabilmektedir.

Buna örneklerden birisi de Yüce Allah’ın: “Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama gönderir.” (İsrâ, 79) buyruğunun tefsirinde rivayet edilmiş bulunan: “Rabbim beni Arş’ın üzerine oturtacaktır” şeklindeki hadistir.
Musannıf bunu (sf: 74-75)’de İbn Mes’ud’tan merfu olarak rivayet etmiş ve:
Bu hadisi mursel olarak nakleden kişi rivayet ettiği hadisleri terk olunan (metrûk bir ravi olan) el-Ahmer’dir” sözleriyle oldukça zâyıf olduğunu belirtmiştir.
Aynı şekilde bunu (sf: 99)’da İbn Abbâs’tan böylece mevkuf olarak rivayet etmiş ve şunları söylemiştir:
Senedi sâkıttır (muteber değildir). Ömer b. Mudrik er-Râzî ise metruk bir ravidir. Bu Mucâhid’in sözü olarak meşhur bir rivayet olmakla beraber, merfu bir hadis olarak da rivayet edilmektedir ama batıldır.” Ben bu iki hadisi de Silsiletu’l-Ehâdîsi’d-Da‘îfe’de (871) tahriç etmiş bulunuyorum.

İbn Hâcer’de Abd b. Humeyd’in yaptığı bir rivayete yer vermiş ve bu rivayette: “Makam-ı Mahmud’un arşın üzerinde oturmak olduğu”, Mucahid’in görüşü olarak aktarılmıştır. (İbn Hacer, 8/400); Fahraddin Razi ise el-Vahidi’den aktararak, Abdullah İbn Mesud’un ve Mucahid’in, makam-ı Mahmudu, “Allah’ın kendisini arş üzerinde oturtması” olarak yorumladığını aktarmıştır.
İbn Hacer, Makam-ı Mahmud’dan maksatın şefaat olduğuna dair görüşün cumhurun görüşü olduğunu, hatta Vahidi’nin bunun icma ile sabit olduğunu belirttiğini ifade etmiştir. (İbn Hacer, 11/ 426)


Ebu'l Ferec ibn Cevzi rahimehullah, İsra suresinin 79. ayetinin tefsirinde “Rabbinin seni övülen makama göndermesi umulur":
Allah'a umut beslemek vâcibdir. "Yebasuke’’nin manas da: Seni o makama durdurur, demektir, "övülen makam": O, bütün mahşer halkının o nedenle övdüğü makamdır, bunda da iki görüş vardır:
Birincisi: O, kıyamet gününde insanlar için şefaattir, bunu da ibn Mes’ud, Huzeyfe bin el - Yeman, ibn Ömer, Selman Farisi, Câbir bin Abdullah ve Hasen, demişlerdir. İbn Ebi Necih'in Mucahid’den rivayeti de böyledir.
İkincisi: Allah onu kıyamet gününde Arş'ın üzerine oturtur. Ebu Vail, ibn Mes'ud’dan bu ayeti okuduğunu ve onu: Arş’ın üzerine oturtur, dediğini rivayet etmiştir. Dahhak, ibn Abbas'tan, Leys de Mucahid'tden böyle rivayet etmişlerdir.
(Ebu'l Ferec ibn Cevzi, Zâdu'l Mesir fi İlmi't Tefsir, C. 3, Sf: 534)


Maverdi’nin bildirdiğine göre, övülmüş makam, Makam-ı mahmud (İsra, 79) dört şekilde yorumlanmıştır:
1- Şefaat hakkının verilmesi,
2- Livau’l-hamdin verilmesi,
3- Arşa oturması
4- Ummeti için şahidlik yapması. (Maverdi, ilgili ayetin tefsiri)

Muhammed b. Mus’ab el-Âbid’in -ileride geleceği üzere- tercümesinde de şunları söylemektedir:
Peygamberimizin Arşın üzerinde oturacağı meselesine gelince, bu konuda hiçbir nas sabit değildir. Bu konudaki rivayet, vâhî bir hadis ile -belirttiğimiz gibi- Mucâhid’in âyetin tefsiri ile ilgili olarak söylediklerinden ibarettir.

Derim ki: Eğer Musannıf -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- bu konuda delil olarak alınmasını gerektirici bir nassın bulunmadığına dair açık seçik olan bu açıklamaları yapmakla yetinmiş olsaydı, çok iyi bir iş yapmış olur ve böylelikle Kevserî’nin bizzat bu hususta yaptığı gibi sünnet ve hadis ehline dil uzatmak için hevâ ehlinin izleyebilecekleri bir yolu baştan beri kapatmış olurdu.

Nitekim Kevserî “Tebyînu Kezibi’l-Mufterî fî mâ Nusibe ile’l-İmâmi Ebî’l-Haseni’l-Eş‘arî” adlı eserinin (s. 64) mukaddimesinde böyle yapmış ve geçmişindeki cehmiyyelere ve başkalarına uyarak onları Haşviyye diye lakaplandırdıktan sonra haklarında şunları söylemektedir:
“Onlar Allah hakkında aklın da, şerîatin de caiz göremeyeceği, Yüce Allah’ın hareket ettiği, bir yerden bir yere intikal ettiği (bu ikisiyle Allah’ın dünya semâsına nuzulunü kastetmektedir), haddinin (sınırının) ve cihetinin söz konusu olduğunu (bununla da Allah’ın uluvvunu (yukarıda oluşunu) kastetmektedir), oturmayı ve oturtmayı kabul ederler.”
Bu sözleriyle de bizim sabit olmadığını açıklamak sadedinde söylemekte olduğumuz bu rivayeti kastetmektedir.”
Sonuç olarak bu rivayet hadis kriteri olarak zayıftır!

Kevseri’nin başka bir saptırmasına şu şekilde değiniyor:
“ Ebû Mûsâ radiyallâhu anh’in rivayet ettiği hadis: Dedi ki: “Kursî iki ayağın konulduğu yerdir

Derim ki: Hadisin senedi mevkuf ve sahihtir. Abdullah es-Sunne (sf: 71)’de, Ebu’ş-Şeyh el-‘Azame (42/b), Ebû Cafer b. Ebû Şeybe de el-Arş (vr. 114/a-b)’de bütün ravileri sika ve bilinen kimseler olarak rivayet edilmiştir. Ehl-i Sünnet’ten uzaklaşması ile bilinen Kevserî ise el-Esmâ ve’s-Sıfât (s. 404)’deki ta’likında isnadında Umâre b. ‘Umeyr’in bulunması dolayısıyla illetli olduğunu belirtip: “Buhârî bunu ed-Du‘afâ’da söz konusu etmiştir” demektedir.

Derim ki: O böyle demiştir. Ancak bu katıksız bir hatadır. Bunu yanılarak mı, kasten mi söylemiştir, bilemiyorum. Çünkü biz bu adamdan yalana benzeyen muğalataları çok gördük. Hatta bizatihi yalanı da gördük. Nitekim büyük ilim adamı el-Yemânî et-Tenkîl li ma fi Te’nîbi’l-Kevserî mine’l-Ebâtîl adını verdiği pek büyük reddiyesinde bu hususu açıklamış bulunmaktadır. Benim bunu söyleyişimin sebebi Umâre b. ‘Umeyr’in ittifakla sika olduğu kabul edilmiş bir tabiî oluşundan dolayıdır.
Buhârî ve Muslim Sahîh’lerinde ondan gelen rivayetleri nakletmişlerdir. Hâfız (İbn Hacer) “sikadır, sebttir (güvenilir ve sağlam bir ravidir)” demektedir. Böyle bir şeyin Kevserî gibi bir kimse için gizli saklı kalmasına imkân yoktur. Üstelik bu kişi Buhârî’nin ed-Du‘afâ adlı eserinde iddia ettiği gibi bulunmamaktadır. Orada Umâre b. Cuveyn adındaki ravi vardır, bu ise metruk bir râvidir.
-------------

Konuyla ilgili rivâyetler ve değerlendirilmesi:

1- Abdullah bin Sellam (r.anh) , kıyamet gunu Allah'ın kursi'sine peygamberimizi otutturacağını zikretmiştir.

Senedi: Zayıftır. Ravilerinin arasinda mechul olanlar (yani kim oldugu bilinmeyenler) vardir. Zikreden: imam El-hallal Essunne'de ve imam Taberi tefsirinde.

2- İbni Abbas'tan gelen bir Rivayet'te bu ayetin tefsirinde (umulur ki Rabb'in seni Makamı Mahmud'a ulaştırır) şöyle dedi: Arş'ına otutturacaktır.

Senedi zayıftır. Hatta imam Zehebi (El-Uluv'da) senedine sakıt demiştir. Ama Zayıf bile olsa, imam Mucahid'den gelen Sahih rivayeti güçlendirmektedir. Derim ki: Seleften olan bir grup alim, imam Mucahid'in rivayetinin sabit olup onun dışındaki rivayetlerin batıl olduğunu ve rivayet edilmemesi gerektiğini zikretmişlerdir. Hatta bazıları imam Mucahid'in rivayeti dışındaki rivayetleri zikredenin Allaha'a tevbe etmesi gerektiğini zikretmişlerdir. Nasil ki bunları imam Ebu Yala el-Hanbeli "ibtalu et-Tevilat" adli eserinde bir çok alimden rivayet ettiği gibi. Bizlerinde burada bu hadisleri zikretmemizin sebebi; imam Mucahid'in rivayetini güçlendirme babindandir. Çünkü zayıf rivayetler bir araya geldiğinde kuvvetlenebilirler. Nasil ki Hadis usulunde mukarrar olduğu gibi. Yine unutulmaması gerekir ki; Mucahid'in rivayeti dışında kalan rivayetlerin uydurma olduğunu söyleyen alimler imam Mucahid'in rivayetini kabul görmüşlerdir. Bunu da unutmamak gerekir.

3- Mucahid şu ayetin tefsirinde: "Umulur ki Rabbin seni makamı Mahmud'a ulaştırsın"(isra suresi 79.ayet) şöyle demiştir: Muhammed'i (s.a.v.) Arş'ta yanına otutturacaktır.

Senedi: Bazı alimler zayıf demiştir. Bazıları ise sahih demistir. Buyuk Mufessir ibni Cerir et-Taberi tefsirinde sahih olduğunu zikretmiştir. Zikreden: ibni Cerir tefsirinde, ibni ebi Şeybe musannef'inde, ibni Abdilber es-sunne'de, El-hallal es Sunne'de zikretmişlerdir.

4- Suneni Ebu Davud diye meshur olan Es-sunen adli eserin sahibi "imam Ebu Davud es-sicistani" şöyle demiştir: Kim bunu inkar ederse, iste o kişi bizde muttehemdir (kötü bir sekilde itham edilmiştir. Birazdanda anlaşılacağı gibi imam'in kasd ettigi bidatcı demek olabilir. Yine en dogrusunu Allah bilir). Yine dediki: Hala insanlar bu hadisi zikrederler ki bununla Cehmiyye'yi kizdirmak isterler. Cünkü Cehmiyye'ler, Arş'ın üstünde bir sey oldugunu inkar etmislerdir.
Yani; Cehmiyye Allah'in arşının üzerinde oldugunu inkar ettikleri için, selef'te onları kızdırarak bu hadisi zikrederlermiş ki Arş'ın üstünde Allah'ın olduğunu isbatlamak için. Günümüzün Cehmiyye'leride bunu duyunca cok fazla kızarlar. Reddiye verdiklerimiz gibi… Imam'in bu sozunu imam El-hallal, Es-sunne adli eserinde direktmen işittiğini şöyler. Boylece imam ebu Davud'un bu sözü Sahih'tir inşeAllah.

5- İmam Ebu Bekir bin Ebi Tâlib şöyle demiştir: Kim bunu reddederse (yani zikrettigimiz Mucahid'in haber'ini) Allah'a reddetmiş olur, ve kimde Peygamberimiz'in bir faziletini yalanlarsa, Kafir olmuş olur. Yani; Kim bilerek ve özellikle sabit olduğunu bile bile peygamberimizi küçük düşürmek adına, Peygamberimizden gelen güzel bir menkıbeyi ve faziletini ve onun mertebesini açıklayan bir hadisi inkar ederse kafir olur manasındadır. Bunu yine imam El-Hallal, Es-sunne adlı eserinde sahih bir senedle rivayet etmiştir.

6- Yine imam El-Hallal adı geçmiş kitabında şöyle der: Bana Ahmed bin Asram El- Muzeni bu hadisi okuduktan sonra şöyle dedi: Kim bunu reddederse, Allah'a ve Rasulune karşı bir şeyi reddetmiş olur. ve o kisi bizde Kafirdir…

7- Bu konuda imam Ebu bekir El-Mervezi'nin "Makamı Mahmud" adli bir kitabı vardır. bu kitabında imam Mucahid'in bu sözü hakkında konuşmuştur. Bu kitabı yine imam El-Hallal adı geçmiş kitabında zikretmiştir.

8- İmam Ebu Bekir bin Hammad El-mukri şöyle demiştir: Kimin yanında bu Hadisler zikredilirse ve oda susarsa (yani ne kabul eder nede reddederse) o kisi İslam'daki bir şeyi reddetmiş olur. İşte bunun durumu bu ise, bunları inkar edenin hali ne olur? Bunu yine El-Hallal, Es-Sunne adlı eserinde sahih bir senedle rivayet etmiştir.

9- İmam Ebu Cafer Ed-Dakiki şöyle demiştir: Kim bunu inkar ederse, o kisi bizde Cehmi'dir. Böyle bir şeyi reddeden kişinin hukmu; o kişiden uzak durmaktır. Cehmiyyeler; selef'in kafir dediği sapık bir fırkadır. İşte onlar Allah'ın göklerin üstünde olduğunu inkar edip, Allah'ın her yerde olduğunu iddia ederler. Kuran yaratılmıştır derler. Hepsi aynı itikadda değildirler elbette. Kendi aralarında itikadi bazı farklılıklarda vardır. Böyle bir çok sapık fikirleri vardır. Bunu da imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

10- Abbas Ed-Duri ise şöyle dedi: Bunu ancak bir şey ile itham edilmiş bir kisi reddedebilir. Yani; akidesi sahih olmayan bir kisi ancak inkar eder manasındadır. Bunuda imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

11- Ishak bin Rahuyeh şöyle demistir: Bu hadise iman edip, teslim olmak gerek. Bunuda imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

12- Yine imam Ishak, Ebu ali El-kohistani'ye şöyle demistir: Kim bunu reddederse, iste o kisi bizde Cehmi'dir. Bunuda imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

13- Abdulvehhab El-Verrak şöyle demiştir: Kim Peygamber'in (s.a.v.) (kıyamette) Allah'ın yanında Arş'a oturacağı faziletini inkar ederse, bu kişi İslam dininde itham edilir. Yani; dinden çıkmasından korkulur. Veya; dininde sorun vardır manasındadır. Yine şöyle demiştir: Kim bu hadisi inkar ederse, o kisi Cehmi'dir. Bu iki rivayeti imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

14- İbrahim El-asbahani şöyle demisştir: Bu hadisi alimler yuz atmis senedir zikrederler ve sadece bidatçılar inkar eder. Bunu da imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

15- Yine İbrahim şöyle dedi, Hamdan bin Ali'ye bu hadis hakkında sordum. Dedi ki: Bu hadisi elli yıldır yazmıştım, ve Bidatcilar dışında inkar edeni görmedim. Bunu da imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

16- İbrahim El-harbi dediki, bize Harun bin Mâruf şöyle dedi: Bunu sadece Bidat ehli inkar eder. Bunu da imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

17- Yine İbrahim şöyle dedi: Bu hadisi Osman bin Ebi Şeybe, insanların çokça bulunduğu bir mecliste zikretti. Mecliste kaç kişi olabilir ki? Yaklaşık yirmi bin diyelim. Düşünsene, eğer insanlardan birisi kalksada Osman'a(yani ibni Ebi Şeybe'ye) şöyle dese: Bu hadisi okuma, veya inkar ettiğini belli etse. Eğer boyle bir sey yapsa kesinlikle onu öldürürdü. Ebu Bekir bin Sadaka dedi ki: Doğru söyledin, bende böyle yapanın hükmü sadece ölümdür. Bunuda imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

18- Harun bin Maruf şöyle demistir: Bu hadis ile Allah, Zındıklar'in (munafiklar'ın) gözlerini ateşlendirir. Bunuda imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmistir.

19- Yine şöyle dedi: ibni fudayl, oda Leys'ten oda Mucahid'den olan haberi sadece Cehmiyye'ler inkar eder. Bunu da imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

20- Muhammed bin Ismail Es-Sulemi şöyle demiştir: Kim ki Muhammed (s.a.v.) Allah'tan olan, Mucahid'in dedigi haber'e isticabet etmediğini söylerse, iste o kisi kafir olmuş olur. Bunu da imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

21- Muhammed bin Musab El-abid şöyle demiştir: Evet, onu Arş'ına otutturacak, ki yaratıklar onun mertebesini görsünler. Bunu da imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

22- Mucahid'in haberindeki olan Leys adli râvi hakkında Ahmed bin Hanbel'e sorarlar, o kisi bidat ile itham edilir miydi? İmam Ahmed'de der ki: Hayır. Bunu da imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir.

23- Yine Leys hakkında imam Fudayl bin iyad şöyle demiştir: Leys bin Ebi selim, Menasik ilminde Kufe'nin en ilimli kişisi idi. Imam Hallah Es-Sunne'de rivayet etmiştir. Senedi sahihtir.

24- imam Mucahid hakkinda Ahmed bin Hanbel'e sorarlar, Şöyle der: O Mekke'lidir, Allah'in Rasulu'nun (s.a.v.) bir çok ashabı ile karşılaşmıştır. Bunu da imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir senedle zikretmiştir. Derim ki: Zaten böyle bir fazileti, asla kendi kafasından değil, sahabelerden alması gerekir. Onlarında Allah rasulunden (s.a.v.) almaları gerekir. Çünkü hadis istilahında mâruf bir kaide (kural) vardır; Eger sahabe veya tabiin, gelecek hakkında veya gaybta olan ve bilinmeyen meseleler hakkında bir seyden bahsederlerse, kesinlikle onu kendileri şöylememişlerdir. Şubhesiz ki Allah rasulune bir isnadı vardır. Eger sahabe ise Allah Rasulunden eğer tabiin ise sahabeden oda Allah Rasulu'nden (s.a.v.) duymuştur.

25- imam El-hallal şöyle demiştir: Tarsus'ta iken benim Es-Sunne adlı eseri defalarca Cami'de okuyordum. Taki ikiyuz doksan ikinci (Hicri 292) yılda okuduğumda, Cehm bin Safvan'in ashabından (onunla ayni itikadda olanlar) birileri (Tirmiz şehrinden) kovulmuşlar ve onlarda Tarsus'a gelmişler. Peygamberimizin (s.a.v.) Arş'a Allah'ın yanına oturacağını belirten bu haberi inkar etmişler. İnsanlarada inkar ettiklerini duyurmuşlar. Güvenilir arkadaşlar onların böyle yaptıklari hakkında şahid oldular. Bende Bağdat'taki hocalarımıza bu meseleyi açıklayan bir yazı yazdım. Onlarda bana bir kitab gönderdiler. Bende onların bana yazdıkları o kitabı bizim ashabımıza (sahih itikadda olanlara) okudum. İnsanlarda benden alıp yazdılar. Bu şekilde Allah Ehli sunnet'i sevindirdi… Derim ki: Sonrada imam Eline gecen bu kitabin tamamini zikreder. Imam Hallal'in hocalarının gönderdiği kitabın içinde imam Mucahid'den gelen rivayeti inkar edenlerin şehirden kovulmaları gerektiği zikredilmiştir. Bunu kendi kitabinda (Es-sunne) zikretmsitir.

26- Ali bin Davud El-Kantari şöyle demistir: Bu hadisi ancak Cehmiyyeler inkar eder. Bunu imam Hallal Es-Sunne'sinde direk bu imamdan zikretmiştir.

27- Ebu Ali İsmail bin İbrahim El-Haşimi hadisin sabit oldugunu zikretmistir. Bunu imam Hallal Es-Sunne'sinde direk bu imamdan zikretmiştir.

28- İmam Muhammed bin İmran El-Farisi Ez-Zahid şöyle demiştir: Bu hadisi inkar eden aslinda Mucahid'e inkar etmiş olur. Mucahid'e inkar eden Abdullah bin Abbas'a inkar etmis olur (Çünkü mucahid tefsiri ondan almistir). Kimde ibni Abbas'a inkar ederse, Allah Rasulune inkar etmis olur. Derim ki: Uzunca Cehmiyye'lere reddiye vererek, bu hadisin inkar edilmemesi gerektigini açıklamıştır. Bu imamın sözünü imam Hallal Es-Sunne'sinde direkt kendisinden zikretmiştir. Bu nedenle elbetteki Sahih'tir (imam Hallal'in direk duyduğu veya eserlerinden ve risalelerinden naklettiği kişilerin sözlerinin hepsi Sahih'tir. Bu nedenle imam Hallal eger birisinden direk bir sey rivayet etmis ise; bizler ona Sahih dememize gerek yoktur. Çünkü zaten direkt duyduğu ve rivayet ettiği bir seyin zayıf olma ihtimali olamaz.). Ayrıca imam, uzunca sözlerinde önemli bir konuya da değinmiştir. O da bu ayetin tefsirinde ayrıca; "Makamı Mahmud'un Peyagmber'imizin (s.a.v.) kıyametteki ummetine şefaat eylemek olduğu" sahih hadislerde zikredilmiştir. İste bu ayetteki Makamı Mahmud'un bir yandan Sefaat'e delalet ederken, baska bir yandan Allah Rasulu'nun Arş'a oturmasında bir tenakuz ve uyumsuzluk olmadığını da belirtmiştir. Çünkü bir ayet iki şeye veya daha fazlasına da delalet edebilir. Hem Allah Rasulu'nun (s.a.v.) Arş'a oturacağına hemde şefaat edeceğine aynı zamanda delalet etmesinde bir terlis yoktur. Boyle meselelerde meşhur usulu fikih kuralın unutmamak lazım; "Eğer iki delil birbiri ile uyuşmazsa, elimizden geldiğince ikisinide bir araya getirmeye calismak gerekir" (Mesela; imam Zurkani'nin Muvatta'ya yazdığı şerhine bak "Serhu'z Zurkani" 1.clt. 283.s.).

29- imam Hafız Muhammed bin Yunus El-Basri şöyle demiştir: … Bizler eski Ehli Sunnet'ten olan eski hocalarimizdan hiç birinin bu Hadisleri inkar ettiklerini görmedik. Hepsi kabul edip, Cehmiyye'ye delil olarak getirirlerdi. Bununla Cehmiyye'leri ezmek isterlerdi. Bununla Cehmiyye'leri tekfir ederlerdi. Bu Hadis'leri sadece sıfatları inkar eden bir Cehmi inkar edebilir. İşte kim bu hadisleri kabul etmezse (o kişi ile) konuşulmaz. Eğer ölürse de arkasında (cenaze namazı) kılınmaz…

30- İmam Allame Abdullah bin Ahmed bin Hanbel şöyle demiştir: Bu hadisi çokca kişiden dinledim. Hic bir Muhaddis'in bunu inkar ettiğini görmedim. Bizim bu hadisi dinledigimiz vakit, bu Hadisi sadece Cehmiyye'ler inkar ederdi… Derim ki: imam Hallal Es-Sunne'sinde bunu direk imam Abdullah'dan rivayet etmiştir. Yine bunu imam Zehebi El-Uluv adli eserinde zikretmiştir (Türkce'ye cevirilen Seyh Albani'nin muhtasarında bu sözü bulamadım.). İmam Abdullah'ın Mucahid'den gelen bu Haberi rivayet ettiği sabittir. Hatta babası imam Ahmed'in bu hadisi "Albani" bir sened ile duymadığından üzüldüğünü de zikretmiştir. Bu dediğimde sabittir. İmam Halla bir kaç yönden sabit olduğunu isbat etmiştir. İmam Hallal'in eserini tahkik ebip imam Abdullah'ın babasından rivayet ettiği bu son sözü zayıfladığını gördüm. Ama neden zayıfladığını ve zayıflanacak illetin ne olduğunu anlamadım. Doğrusu bu söz imam Abdullah'dan sabittir. Yine muhakkik imam Ahmed'in bu hadisi zayıfladığını iddia etmiştir. Bunuda Sabit senedlerle zikretmemiştir. Bu nedenle imam Ahmed'in ashabından olan bir çoğunun görüşü ; bu hadisin sabit olduğudur. İmam Ahmed'in ashabının ona muhalefet etmeleri de imkansızdır. Ayrıca imam Ahmed'in oğlunun bu hadisi kimsenin inkar etmediğini zikretmesi, babasının da inkar etmediğini gösterir. İste bunu anlarsak, imam Ahmed'in bu eseri zayıflamadığını ve kabul ettiğini öğrenmiş oluruz.

31- Muhammed bin Osman bin Ebi Şeybe şöyle dedi: Bana bazi cahillerden, Alimler'in Hadisleri kabul etmeleri hakkında az bilgileri olduğu icin bu hadisi inkar etmeleri ulaştı. Ben bu hadisi kimden rivayet etmiş isem, hiç birinin bu hadisi inkar etmesini duymadım. Hepside bu Mucahid'in rivayet ettiği haber nasıl onlara ulaştı ise o şekilde kabul etmişlerdir. Onlar Kuran'in ve Allah Rasulu'nun (s.a.v.) sunnet'inin manalarında, bu hadisi inkar eden cahillerden daha bilgililerdi. Bu cahiller "Makamu Mahmud'un" sadece Şefaat olduğunu ve onun dışında hic bir şey olmadığını söylerler. Yazdığım bu kitabı da uzatmak istemeseydim, bu konuda başka başka hikayelerde eklerdim, ama bu zikrettiklerimiz yeterlidir inşeAllah (ve bu konuda cok fazla rivayetler zikretmistir).Bunu imam Hallal Es-Sunne'sinde Sahih bir sened ile rivayet etmiştir.

32- Ebu kilabe şöyle demiştir: Bunu sadece Bidat ehli ve Cehmiyye'ler inkar ederler. İmam Hallal Es-Sunne-de rivayet etmiştir. Senedi zayıftır. Derim ki: Alimlerin bu Hadisi inkar edeni Cehmiyye'lerden saymalarına veya tekfir etmelerine dikkat etmeyeliyiz. Acaba buradan kimin tekfirini ve nasıl tekfiri kasd ettiler. Elbetteki Selef zamanında Cehmiyye firkasi Peygamberimizden (s.a.v.) gelen haberleri inkar edip yalanliyorlardi. Kabul edip tevil edenler ise daha yoktu. Tevil eden Cehmiyyeler sonradan çıkmaya baslamış. Bu nedenle Cehmiyye fırkası Hadisleri inkar ederlerdi. Selef uleması da; "Kim Mucahid'in haberini inkar ederse Cehmiyye'dendir" derken; Sıhhatini ogrendikten sonra manasini kotu gorerek zayıflayanları Cehmiyye firkasından gördüler. Yoksa bir kişi imam Mucahid'in bu eserini sihhat babından deliller ile senedini zayıflayıp zayıf görürse bu kişiye Selef asla Cehmiyye demezdi. Tekfirde de kasd ettikleri ayni şekildedir. Yani sihhatini bilen birisi inkar ederse ve manasını kötü görürse bu kisi Kafir'dir. Ama eğer Hadisin senedini zayıf gördüğünden dolayı bunu zayıflarsa bu kisi Kafir değildir ve olamazda. İste Selefin tekfir anlayışına dikkat etmemiz gerekir. Selef tekfir konusunda en doğru yol üzere olan kişilerdendirler.

33- imam Allame "imam Şafii'den sonraki yüz yildaki Şafii'lerin en büyük imamı" ibni Surayc, Mucahid'den gelen bu rivayeti kabul edip inkar edenlere reddiye vermistir. Nasil ki bunu imam Zehebi el-Uluv adlı eserinde zikretmiştir.

34- İmam Mufessir Muhammed bin Cerir et-Taberi tefsirinde (İsra suresi, 79. Ayetin tefsirinde) uzunca bu meseleyi cok güzel bir şekilde açıklamıştır. Muracaat edilebilir. Orada çoğu ilim ehlinden bu ayetin tefsirinde Şefaat mertebesi olacağı rivayet olunduğu icin, bu ayetin tefsirinde Şefaat olması daha sahih olduğunu, ama yinede Mucahid'in haberi hakkında da, Sahih olduğunu ne nazar nede haber babından her hangi bir sorunu olmadığını da açıklamıştır (yani aynı anda hem şefaat hemde Arş'a otutturmasının olabileceğini açıklamistir).

35- imam el-Acurri, Eş-şeria (Şeriat) adli eserinde, isra suresi, 79. Ayetin tefsirinde Mucahidin sözünü zikretmiştir. Kitabina baktığımızda; Makamı Mahmudun bir anda bir kac şey olmasını doğru gördüğünü itikad ettiğini görüyoruz. Aynı zamanda genel olarak ulemadan şu sözü rivayet etmiştir: Kim Mucahid'in haberini inkar ederse o kisi kötü bir kişidir. Yine imam Mucahid'in bu sözünü kâbul ettiğinide haber vermiştir.

36- imam Zehebi El Uluv adli eserinde, Peygamberimizin Arş'ta oturması hakkında bazı haberleri zikretmiştir. İmam Mucahid dışında hic kimseden sabit olmadığını belirtmiştir. Ama bunu imam Mucahid'in söylediğini de cezmetmiştir. İmam Ebu Yâla'nın bu konu hakkında rivayet ettigi mubalağalı bir sozunu zikreder ve onun bu sozunu tenkitler. Ayrica bu konu hakkında Seyh Albani, Zehebi'nin Mucahid'in rivayeti hakkındaki sözlerinin muzdarib olduğunu iddia etmiştir. Kimi yerde zayıflarken, kimi yerde Sahih olduğunu ve kabul edilmesi gerektiği imaji vermekte olduğunu zikretmiştir. (Daha tafsilatli bir sekilde bilgi almak icin, Şeyh Albani'nin Zehebi'nin El-Uluv adli eserine yazdığı mukaddime'ye bakılabilir.) Halbuki durum Şeyh Albani'nin dediği gibi değildir. İmam Zehebi hocası ibni Teymiyye gibi bu konuda olan bütün rivayetlerin zayıf olduğunu, sadece imam Mucahid'den sabit olduğunu belirtmiştir. İmam Zehebi hiç bir yerde de imam Mucahid'in sözünün zayıf olduğunu veya makbul olmadığını zikretmemiştir. Buna da dikkat edilmesi gerekir. İmam Zehebi'nin imam Ebu Yâla'nin bir rivayetine inkar etmesi ve tenkit etmesi ise farklıdır. Çünkü o Muhaddis "Allah c.c. Peygamberimizi (s.a.v.) Arş'ına oturtmayacaksa hanımım boş olsun" şeklinde olan bir şeyi doğru görmüştür. Imam Zehebi'de "böyle zayıf bir haberi alıp ta nasıl böyle aşırıya gidilir" babindan bu imami tenkid etmistir. Seyh Albani'de imam Zehebi'nin buradaki zayıflamasını imam Mucahid'in sözü İçinde gecerli kilmis ve bu nedenle imam Zehebi'nin sözlerini birbirine uyumsuz görmüştür. Halbuki imam Zehebi'nin burada kasd ettiği; Bu haber Peygamberimizden (s.a.v.) sahih bir şekilde rivayet olunmamıştır. Sadece İmam Mucahid'den sahih bir şekilde rivayet olunmuştur. Ama birisi derse ki; "imam Zehebi'nin sözlerinden bu haber sadece tabiinden olan birisinden rivayet edildiği için bu haberi inkar edene çok fazla saldırılmaması ve tenkid edilmemesi gerektiğini anlıyoruz". Bu durumda bu dediği doğru olabilir derim. En doğrusunu Allah (c.c.) bilir.

37- İmam Darakutni, bu konuda bir kaç beyt Şiir yazmıştır. İçinde "Peygamberimizi (s.a.v.) Allah'in Arş'ına otutturmasını inkar etmeyiz" geçer. Bunun senedini Şeyh Albani (imam Zehebi'nin el-Uluv adli eserini tahkik ederken) zayıf görmüş olsa bile, aslında senedi sahihtir. Çünkü imam Zeheb'inin El-Uluv adli eserinde bu şiirleri zikrederken seneddeki ravi zayıftır. Ama imam Ebu Yâla'nin İbtali et-Tevilat'ında sahih bir senedle rivayet olunduğunu görüyoruz. Boylelikle inşeAllah senedi sahihtir. Yine bunu imam El-Hafaci Şerhi Eş-şifa adli eserinde Dârukutni'den zikretmiştir.

38- İmam ibni hacer El-askalani, Fethu'l Bâri'de Makamı Mahmud hakkında uzunca konuşmuştur. Muracaat edilebilir. Makamı Mahmud hakkında gelen butun rivayeletlerin hepsininde aynı zamanda "Makamı Mahmudun" sifatları olabilme ihtimali olduğunu belirtmiştir. Bu konudaki bazı rivayetleride malesef tevil ettiği görülmektedir. Tevil etmekte Selefin çizgisinden gidenlerin yapacağı bir sey değildir. Zaten bizler ilk yüz yıllarda bu gibi haberleri tevil edenleri görmedik. O zaman bu tevil edenler ilk yüz yılda olan Alimleri ve Muhaddisleri ve Bütün Muslumanları dalâlet üzere görmeleri gerekir. Buda imkansızdır. Allah c.c. uzun muddet ve yüz yıllar boyunca mutekellimler ve tevilciler çıkana kadar dalalet uzere bırakacak değildir. Eger ummetin ilk zamanlarındaki Muhaddisler ve imamlar tevilci değilse, tevilde sonradan çıkmış ise, tevil yapmanın dalalet ve haktan sapma olduğunu öğrenmiş oluyoruz. Elbetteki her hataya düşende sapıklığa düşmüş olmuyor. Buda ibni Hâcer'in mutekellimlerden etkilenmesi nedeni ile yaptığı tevillerden birisidir.

39- Eşariler'in buyuk alimi imam Ebu bekir bin el-Arabi, Peygamberimiz'in (s.a.v.) ahirette Allah'ın kursi'sine oturacagini zikretmiştir. Bunu imam zehebu El-Uluv adli eserinde zikretmistir. İbni Arabi'de Ahkamu'l Kur'an'ında zikretmiştir.

40- İmam Ibni forak, buyuk Eşari alimi, bu haberi kabul etmistir. Ama malesef, Eşariler'in kendi usullerine gore tevil etmistir. Manasinin belki Allah Peygamberimize (s.a.v.) yardim etmesi ve mekanetini yuceltmesi vb. gibi manalar oldugunu zikretmistir (elbetteki boyle bir tevil Alimlerin gorusunden uzak bir tevildir). Bunu Muşkilu el-Hadis ve Beyanuhu adlı eserinde zikretmistir. Imam ibni Forak'in hayatinin son dönemlerinde tovbe ettiğini zikretmistik. Umulur ki tevil bidatini terk edip vefat etmistir. Şubhesiz ki bu kişi kitabları ile Eş-ari mutekellimlerini saptıran en önemli şahsiyettir.

41- İmam el-Hatib el-Bağdadi Tarihu El-Bağdad adli eserinde bu konu hakkında bayağı rivayeti zikretmiştir. Ama malesef bazılarını da tevil etmiştir.

42- "İmam" "Allah'in velisi" Abdulkadir Ceylani El-Gunye li Talibi tariki el-Hak adli eserinde (itikad bolumunde) şöyle demiştir: Ehli sunnet, Allah'u teala'nin kıyamet günü , Peygamberimizi (s.a.v.) kalan peygemberlerden daha yüce tutarak Arş'ında yanına otutturacaktır.

43- İmam İbnu'l Kayyim el-Cevziyye En-Nuniyye adli manzumesinde Mucahid'in haberine işaret etmiş; ve bunu kabul etmiştir.

44- İbnu'l Kayyim yine şöyle demistir: İmam Kadı demistir ki; imam Mervezi Allah'in Peygamberi (s.a.v.) Arş'ında yanina otuttutrmasi hakkinda bir kitap yazmistir. Yine Kadı şöyle dedi: Bu görüş şu ulemanın görüşüdür (bu ulemanın bir kısmını önceden zikretsek bile daha fazlası ile burada zikredelim) :

(1) Ebu Davud (sunenin sahibi) – (2) Ahmed bin Asram – (3) Yahya bin Ebi Talib – (4) Ebu Bekir bin Hammad – (5) Ebu Cafer ed-Dimeski – (6) Ayyaş Ed-duri – (7) Ishak bin Rahuyeh – (8) Abdulvehhab El-varrak – (9) Ibrahim El- Asbahani – (10) Ibrahim El-harbi – (11) Harun bin Maruf – (12) Muhammed bin Ismail Es-sulemi – (13) Muhammed bin Musap El-ayid – (14) Ebu Bekir bin Sadaka – (15) Muhammed bin Bişr bin Şurayk – (16) Ebu kilabe – (17) Ali bin Sehl – (18) Ebu Abdullah bin Abdunnur – (19) Ebu Ubeyd – (20) El-Hasen bin Fadl – (21) Harun bin El-abbas El-hasimi – (22) İsmail bin İbrahim El-haşimi – (23) Muhammed bin İmran El-Farisi Ez-zahid – (24) Muhammed bin Yunus ElBasri – (26) Abdullah bin Ahmed bin Hanbel – (27) El-Mervezi – (28) Bişr El-hafi. Derim ki (bunu İbnu'l Kayyim diyor) : Bu yine (29) İbni Cerir et-Taberi'nin görüşüdür (tefsirini muracaat et). (30) Hepsinin imam'i olan (bu hadisi rivayet eden) Mucahid'in sözüdür. (31) Darukutni'nin sözüdür. Derim ki: Sonrada Dârakutni'nin şiirini koymuştur. Bunu imam İbnu'l Kayyim Bedaiu El-Fevaid adli eserinde zikretmistir.

45- İmam Kurtubi tefsirinde isra suresi, 79. Ayetin tefsirinde dört tane gorus oldugunu belirtmiştir. En Sahih'ininde Şefaat olduğunu belirtsede, aynı zamanda üçüncü görüş olarak Allah'ın c.c. Peygamberimizi (s.a.v.) Arş'a yanına oturtmasını da rivayet edilebileceğini söyler. Ardından bunun vuku bulmasının caiz olduğuna akli deliller getirmiş. Ama yinede anlaşılan (kelamcılara uyarak) manasını tevil etmiştir. İmam Taberi bu rivayeti hakiki olarak aldığı için, doğru olmadığını söylemiştir. Derim ki: Halbuki dogru olan imam Taberi'nin görüşüdür. Uzak olan görüş ise Kurtubi'nin görüşüdür (Çünkü tevil etmistir).

46- İmam El-Alusi, tefsirinde, Mucahid'in rivayetini zikreder. Ama malesef kelmacılara uyarak mecaz olduğunu söyler. Unutmamak gerekir ki; kesinlikle Allah'in Sifat ayetlerinde mecaz yoktur. Hepsi hakikidir. Ehli sunnet'in bu konuda Icma'si vardır(ibni Abdilber'in et-Temhid'dine bakilabilir).

47- İmam Ebu el-Huseyn Muhammed bin El-kadi Ebu yala El-Ferra "ibtalu et-Tevilat" adli eserinde bu konuda hadisler zikretmiştir. Ibni Forak'in zikrettigi tevillerin bir cogunada yeterli cevablar vermiştir. Kimi zamanda bazi hatalarda yapmıştır.

48- İmam Eş-Şevkani tefsirinde Mucahid'in haberini zikretmiştir. Muracaat edilebilir.

49- Şeyh Suleyman bin Sehman "Essavaiku Es-sihabiyye" adli eserinde, Peygamberimizin özel mucizelerini zikrederken Mucahid'in bu haberini de zikretmiştir.

50- Abdulaziz bin Abdullah Er-Racihi "Serhu kitabu et-tevhid min Sahihi Buhari" adli eserinde Mucahid'in haberini zikrederek üzerinde uzunca konuşmuş ve makbul görmüştür.

51- İsmail bin Muhammed bin Mahi El-ensari'nin (hicri:1417 yılında vefat etmistir) kendisinden Ed Dârakutni'nin şiiirlerini okur ve delil olarak getirdiği nakledilmiştir. Derim ki: Buraya kadar zikrettiğim bu alimler ve Selef uleması; Bu görüş üzere olan alimlerin sadece bir kismidir. Eger isteseydim cok daha fazla alimi de zikrederdim. Ama bu zikrettiğimiz hakkı arayanlar için yeterlidir inşeAllah.

MUCAHİD'in SENEDİNDEKİ "LEYS Bin EBi SELİM" HAKKINDA CERH VE TADİL ULEMASI'NIN GÖRÜŞÜ ve ULEMANIN MUCAHİD'in ESERİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERI

Selef'in büyük bir kısmının Mucahid'den gelen bu rivayeti kabul etmeleri; bu rivayeti sahih olarak görmelerinden kaynaklanmaktadır elbette. Simdi de senedindeki "Leys bin Ebi Selim" hakkindaki ulemanın görüşünü kısaca alalım. Yakub bin ebi Şeybe dedi ki: Saduktur. Hadisi ise zayıftır. İbni sahin sikat adli eserinde dedi ki: Osman bin ebi Şeybe dediki: Saduk değildir ve hucce'de degildir. Saacii dedi ki: Saduktur. Ama onda biraz zayıflık vardır Ayrica imam Buhari bu Ravi'yi Sahih'inde bir hadisi Mutabaa ettiğini zikretmiştir. Buda imam Buhari'nin bu Ravi'yi zayıflamadığını göstermektedir. En azından bu ravi "Ricalul Buhari" dediğimiz; Buhari'nin ricalleri, yani; rivayet ettigi Ravi'lerin arasına girmistir. İmam ibni Udey ise şöyle demiştir: Onun Salih Hadisleri vardır… Zayıfligi ile birlikte Hadisleri yazilir. Derim ki: İmam Leysi kimileri zayıflamis kimileride hadisini makbul görmüşler ve zayıflığının hafif olduğunu zikretmişlerdir (Fazlasına bakmak isteyen imam Mizzi'nin Tehzibu'l Kemal'ine vb. bakabilir).. Şunu da bilmemiz lazim ki; Ley'sin zayıf olduğunu söyleyen bazi ulemalar, Mucahid'in bu haberinin sahih olduğunu söylemişlerdir. İbni ebi Şeybe gibi. Ama senedleri inceledigimizde, bu rivayeti sadece Leys rivayet etmeyip, baska ravilerde Leys'e mutabaa etmişlerdir (yani Leys disinda baska ravilerde bu haberi rivayet etmislerdir). Onlarda, Hallal'in Es- Sunne'sinde oldugu gibi; Ata bin Saib, Ebu yahya El-Kattat, Cabir bin Yezid'dir. Ama yinede bu üç ravi'de sika olmasalarda, Leys'in Hadisine mutabaa ettikleri için güçlendirmişlerdir. Ayrıca çok zayıf senedler ile rivayet edilmis olsa bile; ibni Abbas, Abdullah bin Selam vb. gibi bazı Sahabelerden gelen ayni konudaki rivayetler birbirlerini guclendirmektedir. Ayrıca; imam Leys, Mucahid'in ashabi arasında tefsiri rivayet edenlerden en sağlam kaynaklarından birisi oldugu bilinir. Çünkü Leys hep yazdığı şeylerden rivayet ederdi. Hadis'çilerde bunu bildiği icin Mucahid'in bu haberine önem vermislerdi (imam Sanani'nin irsadu el-fuhul adli eserini muracaat et). Nasil ki imam Malik Medine ehli bir şey uzerinde icma etmişlerse, o konuda hadis bile bulamadi ise, bunu huccet olarak görüp amel ediyorsa, aynı şekilde genel olarak Muhaddisler'in bu haber'i kabul etmeleri bu haberin makbul olduğunu gösterir inşeAllah. Çünkü hem "Mecmuatu't Turuk"(senedleri bir araya getirerek) ile bu Haber en azından hasen derecesine ulaşırken, Hadiscilerin kabul görmesi bunu sahih derecesine ulaştırabilir. Ayrica bir Ravi'ye zayıf demek onun her hadisinin alınmadığını gerektirmez. Nasıl ki Sahih'i Buhari'de bile bazi ulemanin zayıf gördüğü ravilerde vardır. Ama Buhari'deki butun hadislerin sahih oldugu bilinen bir seydir. Çünkü ummet bunu kabul görmüstür. imam Sehavi Fethulmugis adli eserinde şöyle demektedir: Eger ummet zayıf hadisi kabul gorurse, Sahih gibi muamele edilir (sahih hukmune cıkar). Taki mutevatir mertebesine bile çıkar. Tâ ki kesin olan bir seyi bile nesh edebilir. İşte bu nedenle imam Şafii (rahimehullah) (Varis için Vasiyyet yoktur) hadisi hakkında şöyle demistir: "Hadis ehli bu hadisin sabit olmadığını söylerler. Ama genel ulema bunu kabul etmişlerdir. Bununlada amel etmislerdir. Taki bu haberi Vasiyyet ayeti icin bir Nasih gormüşlerdir". İmam El-Kasimi, Kavaidu Et-Tahdis adli eserinde şöyle demiştir: Hangi hadisi ummet kabul olarak görmüş ise, Sahih bir senedi olmasa bile, ona Sahih hukmu verilir. Ayrica ibni Hacer'in Fethu'l Bâri'de zikrettigi gibi; küçük tabiinlerden olan "Said bin Ebi Hilal"den gelen bir rivayette açık bir sekilde Mucahid'in haberini zikretmese bile, Peygamberimiz'in (s.a.v.) kiyamette Cibril ile Allah c.c. arasında olacağı ve Makamının yükseleceği zikredilmiştir (rivayeti Fethu'l Bâri'de 8.clt. 400.s. muracaat et). imam ibniHacer bu rivayetin senedindeki Ravi'lerin hepsinin guvenilir olduğunu zikretmistir. Ama Said bin Hilal'in kimden duyduğu zikredilmediği icin Mursel olduugnu zikretmistir. Mursel'de elbette zayıftır. Buda bir yönden Mucahid'in haberine isaret etmektedir. Ayrıca Abdullah bin Selam'dan gelen rivayette: Paygemberimiz (s.a.v.) Kiyamet gunu Allah'ın (c.c.) yanında Rab'bin Kürsüsüne oturacağını zikrettiği rivayet etmistir. Bu rivayet zayıf bile olsa, asiri derecede zayıf degildir. Buda biraz önce zikrettiğimiz gibi Mucahid'in haberini guclendirir. Ayrica bu haber ile imam Taberi tefsirinde ihticac ettigini (delil olarak getirdiğini) unutmamak lazım. Bu konudaki ibni Abbas'tan gelen rivayette ise Makamu Mahmud'un hem Muhammed (s.a.v.) Arş'ında oturması ve hemde Ummetine Şefaat etmesi ayni anda zikredilmistir. Ama senedinde ibni Luheya vardir. oda zayıftır. Ata bin Dinar'inda ibni Cubeyr'den dinlemesi hakkinda ihtilaf vardir. Boylelikle senedinde iki illet bulunmuştur. Ama yinede bu da imam Mucahid'in sozunu kuvvetlendirmektedir. Abdullah bin Selam'in haberi ise; Senedindeki Seyf Es-Sedusi hakkında bir bilgi bulunmamaktadir. Böylelikle Seyf mechuldur. İşte bu kadar delili bir araya getirdiğimizde; imam Mucahid'in bu haberinin Sahih oldugunu şöyleyebiliriz.

MUCAHİD'DEN GELEN BU HABER'İ KABUL ETMEYEN ALİMLER VAR MIDIR?

Şunu belirtmek isterim ki; Selef'i salihinden bu haberi inkar eden muteber bir alim bilmiyorum. Hatta bu gune kadar gelen alimler arasinda bu haber inkar eder hic bir alim bilmiyorum. Sadece eski alimlerden imam ibni Abdilber'rin konu uzerinde bir sözü olduğunu ve Seyh Albani'nnde zayıflayıp kabul etmediğini biliyorum. En ilginci de kelamcilardan olan buyuk Eşari ulemasinin bile tevil etselerde bu hadisi kabul etmeleridir. İmam ibni Abdilber, Mucahid'in bu Haberini Ehli sunnet'de Mehcur bırakıldığını söylemisitir (yani makbul görülmemiştir). Kendisi Mucahidden gelen iki rivayeti makbul görmemiştir. Birisi isra suerinin 79. Ayetinin tefsirindeki görüşünü (oda bizim uzerinde konuştuğumuz bu haber) ve diğeri de Kıyame suresi'nin 22. Ayetinin tefsirindeki görüşünü kabul etmemiştir (Et-temhid 7.clt. 157-158.s. / 19.clt. 64.s.). Derim ki: Görülene gore; imam ibni Abdilber Selef ulemasının "Makamu Mahmud" hakkinda imam Mucahid'in sozune nasil dayandıklarını görmemiştir. Bu nedenle bu sozun Sahih olmadığını sanmıştır. Bunun delilide; imamın kendisi El-İstizkar adli eserinde; imam Mucahid'in kendisinin başka bir rivayette "Makamu Mahmud'un" Sefaat oluğunu zikrettigini söylemistir. Bu nedenle Ehli sunnet'in Makamu Mahmud'un tefsirinin Sefaat olduğunda icma ettiklerini zikretmiştir(Samile'deki sayfa siralamasina gore 1329.s. bak). Iste imamın bu sozu; Selef ulemasinin uzerinde icma ettiklerini gormedigini gostermektedir. Eger gorseydi belki görüşü daha farklı olabilirdi. Kisaca; imam ibni Abdilber, imam Mucahid'den gelen bu rivayeti "Şaz" olarak görmüştür. Bunu görmesinin nedenide; Makamı Mahmud'un her Sefaat ve hemde Peygamberimizin (s.a.v.) Arş'ina oturması olmasinin ayni anda imkansiz oluğunu sanmasi olabilir. Neden inkar ettiğini kendisi zikretmese bile, bizler sadece böyle bir ihtimali goze alarak zayıflayabilecegini zikrediyoruz. En doğrusunu da Allah c.c. bilir. Muasirlardan ise, Seyh muhammed nasiruddun Albani farklı farklı kitanlarında zayıf oldugunu belirtmistir. Meslela El-Uluv adli eserin mukaddimesine bakılabilir.

MUCAHİD'İN BU SÖZÜ HAKKINDA TARİHTE OLAN İLGINC BİR OLAY

İmam ibni Kesir El-bidaye ve En-nihaye adli eserinde şöyle demistir: O yilda da Bagdat fitnesi baş göstermişti. Ebu Bekir El-mervezi El-Hanbeli'nin bazi Ashabi ile bazi avamdan bir topluluk arasında "umulur ki rabbin seni makamı Mahmud'a ulaştırır"(Isra suresi 79.ayet) ayetinin tefsirinde ihtilafa duşmüşlerdi. Hanbeliler dediki: Peygamberimizi (s.a.v.) Arş'ında yanina otutturacaktır. Otekiler ise dediler ki: Bundan maksad Peygamberimizin (s.a.v.) kiyametteki büyük Şefaat'idir. Bu sebeb yüzünden savaştılar ve birbilerini öldürdüler. Fe inna lillah ve inna ileyhi raciun (yani; Biz Allah'tanız ve ona geri döndürulecegiz. Bunu cok acaib bir olay olduğu için şöylemistir. Şaşırma aninda şöylenen bir zikirdir. Nasil ki bu sekilde hadislerde zikredildigi gibi). Sahih'i Buhari'de Sabit olanı ise; Makamu Mahmud'dan kasd edilen büyük şefaat olmalıdır… Derim ki: İşte nasıl boyle küçük meselelerden birbirlerimize girmişiz. SubhanAllah. Allah bizleri afvetsin. Simdi ise bizden gereken bu olan olaylardan ders Almak degil mi? Onemli olan Fitne'nin çıkmaması degil mi? Basit ihtilaflar Muslumanlarin arasını açması ve birliği bozması dogru ve guzel bir seymi acaba? Ama hala muhaliflerimiz imam Mucahid'den gelen bu haberi inkar ettiğimizden dolayi bizleri sapik ilan etmekten çekinmiyorlar. Halbuki onların tarihte yaşanmış boyle olaylardan ders almaları gerekir. Kendilerini ve inançlarını gözden geçirmeleri gerekir. Yine bazi kardeşlerimizin bizlerin bu haberi kabul ettiğimizden dalayı üzerimize gelmeleride doğru değildir. Her ne kadar bazi kardeşlerimiz bu Haberi zayıf gorselerde bizler Sahih olduğunu söylüyoruz. Bu olayı büyütüp ihtilaf noktası yapmaya hakları yoktur.

SONUÇ

İşte meseleyi gecmiste kısaca ve oz bir sekilde inceledikten sonra gördük ki; Tarih boyunca ummetin çoğu Mucahid'den gelen rivayeti kabul gorup "Makamı Mahmud"un hem Sefaat ve hemde Peygamberimizin (s.a.v.) Arş'a oturması olduğunu söylemişlerdir. İmam Mucahid'den gelen rivayet ile Sefaat Hadisini birbirleri ile uyumsuz gören ve Senedini zayıflayan imam ibni Abdilber ise; Bu Haberi zayıflayan ender alimlerdendir. Demek ki Ehli Sunnet ulemasi bu Hadis hakkında sadece iki görüşe ayrılmışlardır: Ehli Sunnet uleması; Ya İmam Mucahid'den gelen bu rivayeti senedi zayıf olduğundan dolayı, veya Senedini "Şaz" gördüklerinden dolayı, veya Şefaat Hadis'lerine ters düştüğünü sandıklarından dolayı zayıflayan kişi olacaktir. Veya; Bu Haberi Sahih olarak gördüğünden dolayı bu Hadisi kabul eden kisi olacaktır. İşte kim bu iki görüş dışında başka bir görüs üzere ise; o kisi Bidat ehlinden olup Ehli Sunnet'ten cıkmış olur. Mesela: İmam Mucahid'den gelen bu rivayeti Alah c.c. hakkında imkansız olduğunu ve böyle olmasinin Allah'ı yaratıklara benzettiğini iddia eden kişi Cehmiyye fırkasındandır. Peygamberimizin (s.a.v.) Allah'ın yanında Arş'ına oturmasının imkansiz olduğunu ve böyle olmasınıı Allah'ı yaratıklara benzettiğini iddia eden kişi yine Cehmiyye firkasındandir. Hatta böyle diyenler; bazi Selef ulemasına göre Kafir olurlar. İste eski ve yeni Cehmiyye firkasinin alametleri bunlardir. En doğrusunu Allah c.c. bilir.

BAZI SAPIKLARIN KONU ÜZERINDE ZİKRETTİĞİMİZ DELİLLER KARŞISINDA ZİKRETTİKLERİ SÖZLERİN MUNAKAŞASI

Yine bazıları hakki göremeyip ibni Teymiyye'nin Mucahid'in rivayetini kitaplarinda zikretmesini dogru görmeyip kim böyle bir seyi zikrederse sapik olacagini iddia etmislerdir. Onlara deriz ki: Vallahi hata yaptiniz. İnsafli olmadıniz. İftira attiniz. Cehmiyye firkasini takib ettiniz. Şubhesiz ki Allah c.c. şöyle buyurmüstünr: Ağızlarından çıkan söz ne büyük bir iftiradır. (Kehf suresi, 5.ayet'in bir kismi). Acaba imam ibni Teymiyye'nin sozlerini tahrif ederek zikredenler, Peygamberimizin (s.a.v.) su hadisini hic duymamislarmi? "Şubhesiz ki Kul (Allah'in kulu) bir kelime ile konusur ve o kelime Allah'ı kızdırır ve o da o kelimeye kafasını bile takmaz ve o kelime ile Cehennem'i boylar (Buhari). Acaba imam ibni Teymiyye boyle dedigi icin ona sapik diyenler; Selef ulemasinin bir coguna sapik dedigini bilmiyor mu? Muhaliflerimiz bu konuda imam ibni Teymiyye'ye reddye verecek alimler aramaya başlamışlar. Ama ne olsun? Imam ibni Teymiyye'nin sozune reddiye verecek sadece iki tan edelil bulabilmisler. Baska hic bir sey zikredememisler. Halbuki bu zikrettikleri iki delil bile onlarin dediğini dememektedir. Nasil ki gorecegimiz gibi inşeAllah. Simdide zikrettikleri delillerine hızlıca cevab verelim: Şöyle demisler: İmam Ebul Kasın el-Kuşeyri “Er-Risele el-Kuşeyriyye” ve İmam Ahmed er-Rifai “El-Burahan el-Mu’eyyed” adlı kitaplarında naklettiklerine göre İmam Cafer es-Sadık şöyle buyurdu: ”Her kim Allâh’ın bir şeyin içinde, bir şeyin üstünde veya bir şeyden gelme olduğunu iddia ederse müşrik olur. Çünkü bir şeyin içinde olursa kuşattırılmış olur, bir şeyin üstünde olursa taşınmış olur ve bir şeyden gelmiş olursa yaratılmış olur.” Derim ki: Bu sozun bir senedi yoktur. Elbetteki Senedi olmayan bir sözü asla kabul edemeyiz. Burada da muhaliflerimizin Hadis ilmi konusunda ne kadar cahil olduklarini ve itikad gibi önemli bir meselede senedi bile olmayan bir soze dayandiklarini göstermketedir. Ayrıca sizler Akide gibi onemli bir konuda "bir nakılın sahih olması yetmez, ayrıca mutevatir olmasi gerekir. Eger mutevatir olmazsa bunu kabul edemeyiz" dersiniz. Çünkü sizler kelamcisiniz. Bu kelamcilarin akide de olan bir kaideleridir(kurallarıdır). Peki burada birakin Mutevatir olmasini, senedi bile olmayan bir sozu nasil elil getirebilirsiniz ki? Dahada ilginci; Bizler muhaliflerimizin delil getiridkleri imam Cafer'in bu sözünün aynisini Şiiler'in kitaplarinda buluyoruz. Hemde akide de delil getirdikleri hadislerin arasinda. İstersen Şii'lerin en onemli kitaplari olan "El-kafi, tevhid kitabi 1.clt no:89s." muracaat edebilirsiniz. Yoksa acaba muhaliflerimiz Es-ari ve Maturidi Mutekellimleri arkasinda saklanan ve takiyye yapan Şiilermi? Iste burada Muhaliflerimizin Şii'ler gibi sapik bir firka ile nasil ayni itikadi paylastikalrini gördük. Allah islah etsin. Imam Muslim sahihinde imam Abdullah bin Mubarekten senedi ile su sozunu nakletmistir: Sened dinimizin bir parcasidir. Eger sened olmasaydi her isteyen istedigini istedigi kisi hakkinda şöylerdi. Ayrica bizler imam Mucahid'e ulasan Sahih bir soz ile Peygamberimizin Ars'ta Allah'ın c.c. yaninda oturacagini zikrettik. Muhaliflerimiz ise bizim bu delilimizi yok etmeye calisirlarken Senedi bile olmayan bir soz ile kendilerine delil getirmisler. Peki o zaman kimin yaptığı insafa daha yakin? ve kimin Yaptigi haktan daha uzak? Muhaliflerimiz şöyle devam etmişler: İmam Müfessir Ebu Hayyen El-Endelusi “En Nehrul Med” adlı tefsirinde şöyle diyor: ”Bizim zamanımızda yaşayan Ahmet İbn Teymiyye kendi eliyle yazmış olduğu “El-Arş” adlı kitabında, ‘Allâh-u Teâlâ, Kürsü’ye oturmuş ve oturması için Muhammed’e yer ayırmıştır’ şeklinde yazıldığını gördüm.” Derim ki: imam Ebu Hayyan'in ilk önce imam ibni Teymiyye ile arası iyi iken sonrada ayrıldıklari zikredilmiştir. Buyuk ihtimalle Arab dili ile alakali bir meselede Munazara yaptiklarinda imam ibni Teymiyye "imam Sibeveyh hata yapmıştır" dediginden dolayi kizdigini şöylemistir.(imam Safedi'nin "Ayanu en-Nasr ve Avan en-Nasr" adli eserine bak. C. 1, Sf: 63 / imam ibni Hacer'in "inbau el-gumr bi ebnai el-umr" adli eserine bak. C. 5, Sf: 318). İmam Ebu Hayyan'in bu sozu disinda baska sozleride vardir. Ölmeden önce ibni Teymiyye'yi övenleri görmüş ve duymus ve bu yaptıklarını ikrar etmistir. Nasil ki birazdan aciklayacagimiz gibi inşeAllah. Yani; Ebu hayyan'in ibni Teymiyye hakkindaki gorusu tam olarak ne oldugu belli delli değildir. Ayrica; Bir kisinin Alim olduğu sabit oldugu zaman, o kisi hakkinda birisi kotu bir soz şöylerse onun sözü asla makbul değildir. Hele ki onun hakkında kotu konuşan kisi onunla ayni zamanda yasamış olursa. Bu konuda alimlerin bazi sözlerini kısa bir risalede toparladık. İsteyen muracaat edebilir. İmam Ebu Hayyan, ibni Teymiyye ile ayni zamanda yaşamışlardır. Bu nedenle Ebu Hayyan'in ibni Teymiyye hakkindaki kotu sözleri asla kabul edilmez. Ayrica alimler demişlerdir ki (bu konudaki alimlerin sozunu toparladigim yerde kimlerin söylediğine bakabilirsin) ; Bir kisinin muasiri onun hakkinda kotu bir sey söylerse, ona karşı kötü sözünü söyleme nedenini açıklamasi lazım. İşte burada görüyoruz ki; Ebu Hayyan sebebi çok açık bir sekilde belli etmemiştir. Halbuki belli etmesi gerekirdi. Eger bu ayrılmanın ve kavganın sebebi "Allâh-u Teâlâ, Kürsü’ye oturmuş ve oturması için Muhammed’e yer ayırmıştır" sözü ise; deriz ki: Eğer kasd ettigi imam Mucahid'in sozu ise; Bizler bu konudaki Mucahid'den olan rivayeti zikrettik zaten. Alimlerin bir kısmının bu haberi sahih gordugunude açıkladık. Bu sekilde de bu haberi ibni Temiyye kendi uydurmamış, halbuki Seleften rivayet etmistir. Ayrıca Ebu Hayyan'dan olan bu hikayeyi imam Subuki'de nakletmistir. Acaba eger gerçekten boyle bir risale varsa neden Subuki'de ona bakmadi ve oradan nakiller yapmadı? Halbuki Subuki'nin imam ibni Temiyye'nin hatalarini bulmasi gerekirdi ki onu kötü olarak göstermeye calissin. Zaten hayatinin bir kısmını buna adamıştı. Ama imam Subuki hiç te böyle bir kitabdan nakil yapmadi. Eger Ebu Hayyan'in kasd ettigi El-Ars risalesi su andaki elimizdeki Ars risalesi ise; onun İçinde boyle bir rivayet yoktur. Eger derseniz ki; basilan nushada silinmistir. Derizki (eskiden yazilan nushalar olan) "Mahtutalar"i arastirin ve bakin, hangisinde ibni Teymiyye'nin bu sozu var acaba? Ve sanirim bulamayacaksiniz. Eger bu risale; su anda elimizde olmayan risale ise; Subuki'nin bile bakamadigi bu risale nerede acaba? Neden acaba imam Ebu hayyan disinda hic bir alim o kitap hakkinda konusmadi ve o sekilde ibni Teymiyye'ye sapik demedi? Heleki ibni Temiyye'nin ashabinda buyuk ulemada bulunurdu. Hafiz El-mizzi ve Hafiz Zehebi ve Hafiz ibni Kesir ve Hafiz ibni Abdulhadi gibi alimler. Eger gercekten imam ibni Teymiyye'nin boyle bir risalesi varsa, o zaman neden acaba bu ulemanin hic biri ibni Temiyye'ye inkar etmediler? Eger imam ibni Teymiyye gercekten böyle bir sey deseydi o zaman imamin zamanindaki alimler ona inkar ederlerdi. Ama hic kimse böyle bir seyi nakletmemistir. Ayrica imam ibni Teymiyye buyuk alimlerden oldugu icin bir suru kisi onun hakkinda yalan şöylemis ve yalanlar uydurmuştur. (El-Bidaye ve En-Nihaye 14.clt. 57.s. daru ihyai et-turas). Yine hafiz ibni Kesir; "Bir suru Fakihlerin ve Zahid'lerin imam ibni Teymiyye hakkinda oyle kotu seyler şöylediklerini zikretmistir. hatta birakalim islam dinini, baska dinlerde olanlarin bile kabul edemeyecegi ve kisinin fitratina asiri derecede aykiri seyleri imam ibni Teymiyye'den yalan olarak" aktardiklarini zikretmistir(bir onceki kaynak. C. 14, Sf: 158.). Yine imam ibni Teymiyye'nin Kafir Tatar'lar ile birlikte gizli antlasma yaptigini berliten bazi kitaplarda uydurmuslardir(bir onceki kaynak. C. 14, Sf: 26). Büyük ihtimalle de imam Ebu Hayyan'in eline geçen eser, imam ibni Teymiyye'y uydurulan ve tahrif edilen eserlerden birisidir. Ayrıca İbni Teymiyye'yi oven yuzlerce buyuk alimlerin karsisinda, Ebu hayyan olursa acaba hangisini tercih etmek gerekir ki? Yine ne zaman Ebu hayyan, Muhaddis ve Hafiz mertebesine veya ibni Teymiyye'yi oven ibni Hacer gibi buyuk tenkidci Muhaddislerin mertebesine ulastida, cerh ve tadilde ibni Hacer'in bile ibni Teymiyye hakkindaki sözlerini birakip Ebu Hayyan'in sözlerini aldiniz? Elbette Ebu Hayyan'in derecesini burada küçük düşürmüyoruz. O da buyuk ulemadandir. Ama genel ilim çerçevesi ise lugat ve tefsirdir. Yani Muhaddislik ve cerh ve tadil degildir. Ayrica Ebu Hayyan, ilk baslarda imam ibni Teymiyye'yi seviyordu ve çokça ovuyordu. Sonradan kendi aralarinda Arapcada bir kural hakkinda ihtilafa düstüler ve tartıştılar. Bir meselede ibni Teymiyye ondan delil istedi. O da Sibeveyh'den delil getirdi. İbni Temiyye'de kızdı ve dedi ki; Sibeveyh Nahv'in peygamberi değildi. O kitabinda seksen yerde hata yapti, ne sen nede o anlamazsıniz bu hatalari. Bu sözü üzerine Ebu Hayyan ibni Teymiyye'yi terk etti ve bir daha hic gorusmedi (ibni hacer'in Edduraru el-kamine'sine bakilabilir). Bu hikayeyi rivayet edenlerin her biri farkli farkli sekilde rivayet ettikleri icin bu olayin tam olarak nasil vuku bulduğunda bazi farklılıklar bulunmaktadir. Bu nedenle bazi muasirlar bu olayin dogru olma ihtimalinin dusuk oldugunuda belirtmislerdir. Yani bu olayin uydurma olma ihtimali oldugunu zikretmislerdir. Ama eger dogru ise; ibni Temiyye'yi terk etme sebebinin bu oldugu anlasilir. Halbuki dogru olmama ihtimali yoktur. Çünkü bir suur alim bu meseleyi eserlerinde zikretmislerdir. Buda uydurma olmadigini gostermektedir. Yinede en doğrusunu Allah c.c. bilir. Ayrica imam Ebu Hayyan; Subuki gibi Eşari akidesine sahip birisidir. Eşariler ile ibni Teymiyye gibi Hadis ehli (selefe uyan) olan kisilerin arasinda tikadi ihtilaf dolayisiyla olan bazi kizginliklar her zaman olmüstünr. Iste itikadi konuda ihtilaf ettikleri icin aralarinin bozuk olmas cok normaldir. Buda, Ebu Hayyan'in imam ibni Teymiyye hakkindaki Cerhinin ve kötülemesinin gecerli sayilmayacagini gostermektedir. Heleki bir muasiri oldugu icin. Ayrica eger gerçekten muhaliflerimizde Ebu hayyan muteber bir alim ise, Ebu Hayyan'in tasavvuf hakkindaki sozlerini, butun sufilerin en buyuk hocasi olan Muhyiddin ibni Arabi'ye kafir demesini ve buna benzer agir sozlerinide almak mecburiyetindesiniz (tefsirini muracaat ediniz). Eger Ebu Hayyan'in bu konulardaki goruslerini almiyorsaniz, ibni Teymiyye hakkindaki görüşlerini de almamanız gerekir. Neden acaba heva ve hevesiniz uyarak istediginiz alimden istediginiz görüşünü alıp, istediğiniz görüşünü yok kabul edip görmemezlikten geliyorsunuz? Kisaca sunuda belirtelim; şu anda elimizdeki olan ibni Teymiyye'nin Arş risalesinde Ebu Hayyan'in zikrettiği gibi bir söz ve sapıklık yoktur. Eger eski el yazılarında olduğunu şöylerseniz, deliliniz getirmek zorundasınız. Yine imam Ebu Hayyan hakkinda daha farkli bir bilgide vardir: Zikredildiğine gore; imam ibni Teymiyye'nin vefatindan sonra, bazi Misirlilar onun hakkinda guzel sozler yazmışlardır ve imam Ebu Hayyan'a göndermişlerdir. O da bunlari dinlemiş ve ikrar etmistir (yani; imam ibni Teymiyye hakkinda kotu bir sey dememistir) (bunu imam Ibni Nasiruddin ed-Dimeşki, Er-raddu el-vafir adli eserinde zikretmistir). Iste imam Ebu hayyan'in, ibni Tteymiyye hakkindaki görüşü bile tam olarak ne olduğu belli değilse, bununla birlikte kendisinden imam ibni Teymiyye hakkinda mutanakiz ve uyumsuz görüşler zikredildi ise, nasıl onun ibni Teymiyye hakkindaki kötü sözleri alınıp, guzel sözleri bırakılabilir ki? Ve nasil yuzlerce ulemanin sözünün önüne geçirilebilir ki? Hatta Ebu Hayyan'in ilk günlerinde ibni Teymiyye hakkindaki yazdigi şiirdeki ibni Teymiyye'yi övmesi kadar omru boyuca hic kimseyi övmedigi bile şöylenmistir (erradulvafire bak). Ayrica bizler yukarida imam ibni Teymiyye'nin sozlerini zikrederken, kendisinin "Allah'in oturmasında dort parmak bosluk kalacak ve onuda Peygamber dolduracak" gibi sapikca inanclari reddettigini zikretmiştik. Buda Ebu Hayyan'in sozunun uydurma oldugunu ve dogru olmadigini gostermektedir. Ayrica Ebu Hayyan imam ibni Teymiyye'nin kitaplarini okurken, ibni Teymiyye kendi muhalifinin sozunu zikrettigi yeri okumüstünr. Bu gorusunde ibni Teymiyye'nin sozu sanmıştır. Sonrada kitabi kapatmış ve ibni Teymiyye'nin eserinde boyle bir sapiklik gordum diye yaymista olabilir. Ayrica imam Ebu Hayyan'in ibni Teymiyye'nin vefatindna sonra onu ovenlere bir dememesi ve ikrar etmesi onun bu sozlerini begendigini göstermektedir. Buda, belki Ebu Hayyan'in imam ibni Teymiyye'nin eserindeki o yanlis anlamasını sonradan öğrendiğini ve bini Teymiyye'nin aslinda oyle bir sey demedigini ve kendisi sözünü yanlış anladığını ve reddiye verdiği sözü ile kendi itikad ettigi sözleri karıştırdığını gösterebilir. Veya sonradan imam ibni Teymiyye'ye bu sözlerin muharref olduğunu anlamışta olabilir. İste bu zikrettiğim ihtimallerin hepsi muhtemeldir. Ayrıca su anda basili olan Ebu Hayyan'in tefsirinde ibni teymiyye hakkında hic bir bilgi gelmemiştir. İnşeAlllah yakında Ebu Hayyan'in tefsiri Arabca olarak guzel bir tahkik ile basılacaktır. Bir grup ilim arkadaslarimizdan olan ilim talebesinin tahkiki ile olacaktır. Kitab hemen hemen eski el yazıları ile yazılmış butun nushalar ile mukabele edilecektir. İşte orada arkadaslar; Ebu Hayyan'in ibni Teymiyye hakkında gercekten bir şey demiş mi yoksa dememiş mi, bu konuyu iyi araştıracaklar ve sunucaklar inşeAllah.

Şimdi imam Ebu Hayyan'in Şubhesinin cevabını kısaca özetleyelim:

1- Ayni zamanda yasayan alimlerin kendi aralarında birbirleri hakkindaki kotu sozleri ilim ehlince bilindiği gibi geçerli değildir. Bu nedenle imam Ebu Hayyan'in sozunu zikrtmekte bir fayda yoktur.

2- İimam Ebu Hayyan, imam ibni Teymiyye'nin sözünü yanlış anlamis olabilir.

3- İmam Ebu Hayyan ibni Teymiyye vefat ettikten sonra ibni Teymiyye'yi övenlerin sözlerini kötülememiş ve ikrar etmiştir. Buda o görüşünden geri döndugunu ve ibni Teymiyye hakkinda kötü konuşmadığını göstermektedir. En doğrusunu Allah c.c. bilir. İşte sizin delilleriniz bunlar, birincisi Şiilerin uydurması, ikincisi ibni Teymiyye hakkında görüşleri mutanakız ve uyumsuz olan imam Ebu Hayyan'in size uyan bir sözü. Nerede ilmi emanet? Hiç Allah'tan korkmuyor musunuz?
 
B Çevrimdışı

Bedrin aslanları

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Anlaşılmıştır ki bu rivayet Albaninin tahricine göre zayıftır.Temel itikadı meselelere ters olması asabiyle bana göre uydurmadır gibi geliyor merakım sorudaki bunun hakkında hadis imamları ne demiş ?Ve nakletmek ayrı bunu kabullenmek ise ayrı şeylerdir...Kabul edip itkat eden alimler var mı?

AHİ onları Haşviyye ve Mücessime diye iftira ederek lakaplandırmasıyla tanınan Şeyh Kevserî’dir. O bunu yaparken onlara zulmetmekte, iftirada bulunmaktadır ama doğruyu söylemek gerekirse bazen onların bir kısmının rivayet etmiş oldukları hadis ve rivayetlerde bu iftirasını destekleyecek dayanaklar da bulabilmektedir. cümlesinide anlamadım Bunu itikat eden varsa Haşviyye değilmidir? Bu teşbih değilmidir ? Yok buna itikat eden kimse yoksa'' bu iftirasını destekleyecek dayanaklar da bulabilmektedir'' sözü ne anlama geliyor..Neden bunlara uydurma diyemiyoruz?

Ayrıca Taberi bunu nakletse bile bu görüşe katılmamaktadır ikincisi ise Taberinin tefsirine sonradan sokulmuş olabilir diyor Kırbaşoğlu,Çünkü et-Taberî,. müfrît Hanbelîlerin “Hz. Peygamber’in arşa oturması” (Cülûs hadisi) ile ilgili hadis hakkında ne düşündüğünü de soran Hanbelîlere, bu durumun “imkânsız” olduğunu söyleyerek şu şiirle cevap verir: “Subhâne men leyse lehû enîs, Ve lâ lehû fî arşihî celîs / Arkadaşı olmayan ve arşında da oturanı bulunmayanı tesbih ve tenzîh ederiz.” (el-Hamevî Mu’cem s. 515, 526 ,527)

Bu yüzden avam takımı hanbeliler tarafından evine hapsedildiği ve gece gizlice vefatında gömüldüğü olayı meşhurdur.
 
Üst Ana Sayfa Alt