Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Osmanlı Devletindeki Şeriat Kanunları

Şamil Basayew Çevrimdışı

Şamil Basayew

Sabret nefsim Allah bizimle beraberdir..
İslam-TR Üyesi
II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selîm Kânunnâmeleri’nde
Mü’min-Kâfir Ayırımı:


İslâm’ın hükümlerine bağlılıktaki samimiyetleri nedeniyle“sahâbelerden sonra hükümdarların en sâlihi” olarak vasfedilen Osmanlı pâdişahları; “Allah size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi; küfrü, fâsıklığı ve isyânı ise çirkin gösterdi.”(1) Âyet-i kerîme’sine gerçekten îmân edip hakkıyla riâyet ettikleri için, çıkardıkları kânunnâmelerde îmân ile küfrün, mü’min ile kâfirin karışmasını önleyecek çok ince hükümler tertip etmişlerdi.

Nitekim Sultan II. Bâyezid ve Yavuz Sultan Selîm Hân dönemi “İhtisab Kânunnameleri”nde yer alan şu ifâdeler, tamamen İslâm’ın özünden kopup gelen; İslâm’ın ve müslümanların pak ve temiz, küfrün ve kâfirlerin pis ve necis olduğu esâsına dayanıyordu:

“Aşcılar bişürdükleri aşı pak bişüreler ve çanakların pâk su ile yuyalar ve tezgâhlarında kâfir olmaya!”(2)

“Hammâmcılar gözlene; hammâmların pâk ve temîz dutalar ve suyu mu‘tedil ve hammâm ıssı ola... Nâzır olan dahî fota (havlu)ları pâk ve temîz duta, kâfire virdükleri fotayı müslimânlara virmeyeler, kâfir fotalarının ayru ‘alâmeti ola. İnad iderler ise muhkem hakkından geleler!”(3)

“Ve dahî berberler gözlene; kâfir bâşın ve uyuzlu bâşın tıraş itdüği ustûra ile müslümân bâşın tıraş itmeyeler ve kâfir yüzin sildüği bez ile müslimân yüzin silmeyeler, bezi ve usturaları ayru ola.”(4)

İşte kuruluştan yükselme devrine kadar gelen Osmanlı pâdişahlarının kâfirlere karşı sergilediği tutum ve tavır bundan ibârettir. Onlar kâfirlerin ne kadar “necîs” ve“murdar” olduklarını(5) bildikleri için,“kânunnâme”lerindeki hükümleri de mü’minle kâfirin, temizle pisin karışmasını önleyecek şekilde düzenlemişler; kendileri kâfirlerin necâset ve pisliğinden büyük bir dikkatle sakındıkları gibi, bu sûrette buyrukları altındaki müslüman tebaanın da sakınmasını te’min etmişlerdi.

Onlar “nâhoş” kâfirleri “hoş” görecek kadar ahmak ve basîretsiz değildi. İslâm ahkâmına bağlı oldukları için, onları “hoş” görmek yâhut bir hiç uğruna onların hüküm ve “kriter”lerine boyun eğmek şöyle dursun; onların bulundukları yerde pişirilen aştan ve kullandıkları eşyâdan tiksinecek kadar sağlam ve güçlü bir îmâna sâhiplerdi.

Asırlar Geçse de Mü’mini Mü’min,
Kâfiri Kâfir Bilen Pâdişahlar:


Şanlı imparatorluğun üstünü kara bulutların kapladığı bu en buhranlı dönemde bile, hâlâ Allah’ın İslâm’a izzet, küffâra zillet verdiğini bilen, mü’minlerle kâfirler arasındaki hudûdu hakkıyla muhâfaza eden dirâyet ve basîret sâhibi hükümdarların varlığı göze çarpıyordu.

Nitekim Sultan I. Abdülhamid Hân bir gün halk arasında tebdîlen gezerken, yolcu kayıklarında kâfirlerin müslümanlardan daha yukarıda oturduklarına şâhid olmuş, bizzat kendi eliyle bir hüküm yazıp bu durumdan duyduğu rahatsızlığı dile getirerek; “Ba‘zan kayıklarda müslümân ve kefere ve yehûd(‘un) mahlût (karışık) oturdukları olagelmişdür. Mâni‘ değildür. Lâkin görüyorum; kefere kayığın yukarısına, müslümân olan aşağısına otururlar. Doğru ve gerek münâsib görmedim. Men‘i husûsu nezdinizde münâsib ise iktizâsınca tenbîh oluna!..” diye emir buyurmuştu.(6)

I. Abdülhamid Han’dan sonra tahta geçen Sultan III. Selîm Han da, bir taraftan müslümanlarla kâfirlerin aynı kıyafetlerle dolaşmalarını Hatt-ı hümâyûn ile yasaklarken;(7) diğer taraftan müslüman halkı, evlerini kâfirlerin evleriyle aynı renge boyamaktan men’ ediyordu.
 
Üst Ana Sayfa Alt