Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Nuzul-u İsa (a.s.)

KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Tesadüfe Bakarmısınız İncil'de de belirtilmiş bu durum Değiştirilmiş Olan İncilde dahi aynı Konuların geçmesi beni şaşırttı doğrusu...

Hz. İsa(a.s)’ın Nüzulü

İncil / Matta 24:
30- O zaman İnsanoğlu’nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu’nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.

İncil / Elçilerin İşleri 1:

11-“Ey Celileliler, neden göğe bakıp duruyorsunuz?” diye sordular. “Sizden göğe alınan bu İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir.”

İncil / Filipililer 3:

20-Oysa bizim vatanımız göklerdedir. Ve oradan, Kurtarıcı olan Rab İsa Mesih’i bekliyoruz.

İncil / İbraniler 9:
27-28-Bir kez ölmek ve ondan sonra yargılanmak nasıl insanların kaderiyse, böylece Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir.

(Ayrıca bkz: Yuhanna 14:3, 21:22; Selaniklilere 2. Mektup 1: 6-8; 1. Timoteos 6: 14-16.)

Şu Hadise Göre Tekfir edilecek Durumdayız Nedeni Ayetler Üzerinde Munakaşa Ortamı hazırladık...

Ebu Hureyre (r.a) dan: “Resûlullah ( a.s.v.) şöyle buyurdular: “ Kûr’an hakkında münakaşa küfürdür” (K.S 1158 C.5 S. 271 alıntısı, Ebû Dâvûd, Sünnet 5, (4603)



Hasılı, ''Bu Hamur çok Su Götürür'' bu Konuya Yaklaşmak bana Tehlikeli geliyor...İslam Dini öyle bir hale getirilmiş ki,açık AYET ve Yaşanagelen Sünnet den başka anlaşılacağı bırakılmamış...

Binlerce ''TEKEL İSLAMCI''cıları varken ,nasıl İlmi çalışmalar yapılabilir ki,Kur'an-a Zarar veremiyeceğini anlayan Kafirler ve Munafıklar Hadisleri ve Fıkıh kaynaklarımızı v.s v.s iyi Tahrif etmişler...Ki tahrif etmiş olmasaydılar İsrailiyyatın uydurmaları ve diğer Hikayeler Sızma yapamazdı...

''Dünya üzerinde her hangi bir İçtihad yapılmışsa bu ancak O İçtihada İnananları bağlar,bu İçtihadlar hiç kimsenin dayatma aracı olarak kullanılamaz...''

İçtihadlar Kişiden kişiye değişen konulardır,ve içtihadda metodlarda Alimin ilmi ve kendi yanında ki bilgisi ile sınırlıdır ve Mutlaklık ifade etmez..

Kabullenilmeyen tarafı İslam Dünyasında Yüzyıllardır bir Hadis Furyasıdır,esmiş gidiyor ve böyle bir sorunun gerçekliği Objektif bir şekilde Tartışılmasına dahi Tahammülümüz yok...

a)Uydurma - Mavzuat
b)İlletli,
c)Şaz,
d)Zaptında sorun olan mı dersiniz,Sikanın isimsiz vermesi mi (!) Ravide Adalet şartını arayanlarının Kriterlerinde ki İnanılmaz farklılıkları mı ?

Mütevatirin Neye göre ve hangi Metoda göre Mütevatir oluşu,Kimlerin kabul edip kimlerin Red ettiği bilinmekte olan şeylerdir...Mutlak bir Tevatür Metodu varmıdır ?Tüm bunlara bir son verilmeli ve bu Konu Ehilleri tarafından Çözülmelidir...

Bir Çoğu -İzafiyat -Nisbi Çercevelerde değerlendirilmiş olan Hadislerde ki Şartlar ve Kurallar da gösteriyor ki Hadis konusunda büyük Sorunlarımız var ve bunu bir an önce Gündeme getirmemiz gerekli,


Ravilerden Bize kadar gelen ,ve Kur'anda Mutlak Delili bulunmayan Gaybi Konularda istediğimiz kadar yazı yazalım bir fayda veya yarar sağlamaz...Sadece Bölünmeler ve ayrılıklar artacaktır ve sorunların üzerine sorunlar eklenecektir...
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
ben sünneti yakinen kabul ediyorum..1.her dönemin deccalı aynımıdır,ve her dönemin mehdisi aynımıdır..2.mesih ve mehdi aynı mıdır

Sünneti yakınen kabul ediyorsanız, mehdilerin dönem dönem olduğunu delillendirmeniz gerekmektedir.

Hadislerde geçen "mesih" sıfatı Hem İsa (a.s.) için hemde Deccal için kullanılmaktadır.

MESİH

Lugat anlamı, Mesh etmek, bir şey üzerinde eli yürütmek, sıvazlamak ve var olan bir eser ve hastalığı gidermek demektir. İsa`nın (a.s.) bir unvanı ve sıfatıdır. Elini sürdüğü hastaları Allah`ın izniyle iyileştirmesi ona verilen mucizelerdendir.
Bu anlamda İsa (a.s.)`ya da, Deccale de "Mesih" denmiştir.


Al-i İmran suresi`nin 45. ayetinde "Ey Meryem! Allah seni, bir `Ol!` emriyle yaratacağı bir oğul ile müjdeliyor. Onun adı Meryem oğlu Mesih İsa`dır" geçtiği gibi, İsa`ya Yüce Allah "Mesih" demiştir.

Ünlü mufessir İmam Kurtûbî`nin açıklamasına göre, İsa (a.s.)`ya Mesih denmesinin sebebleri şu maddelerde sıralanıyor:

1. O yeryüzünü meshetti, yani dünyada çok az bir süre kaldı.
2. Elini sürdüğü hastaları iyileştirirdi.
3. İsa (a.s.) bereket yağı (esansı) kullanırdı. Çok hoş olan bu kokuyu peygamberler sürünür ve o dönemde bir kimse bu kokuyu kullanırsa, onun peygamber olduğu bilinirdi.
4. Onu güzellik meshetmişti. İsa yaratılışta çok güzel bir insandı.
5. O bütün günahlardan temizlenmişti.
6. `Mesih` İbranicede mubarek demektir. Cenab-ı Hak onun şanını yüceltmek için bu unvanı vermiştir."
(Tefsiru`l-Kurtubî, 4:88-90)


Deccale "Mesih" denmesinin birçok sebebi vardır.
Ahir zamanda gelecek olan ve bütün dinlere savaş açacak olan, Allah inancını yeryüzünde silecek olan Deccalin bir gözü siliktir. Yani sadece bu dünyayı görür, âhirati görecek gözü kördür.
Deccal çıktığı zaman yeryüzünü dolaşacağı ve dünyayı fesada vereceği için kendisine bu lakâb verilmiştir.

Kelime olarak aralarında fark yoktur, fakat en büyük fark şudur:
İsa a.s. "Mesih-i hidayet", doğru yolun Mesihi ; deccal da "Mesih-i dalalet", sapkınlığın Mesihidir.
Deccala "Mesih" denmesi meselesi, hadislerde yer alır.
Bir hadiste Peygamber efendimiz şöyle buyurur:
"Bir defa ben uyurken kendimi Kâbe`yi tavaf ediyor gördüm. Bir de baktım ki, kara yağız, salınmış düz saçlı bir adam iki kişinin arasına girdi, başından su damlıyordu. `Bu kimdir?` dedim.
`Meryem oğlu Mesih'dir` dediler.
"Sonra ona iltifat etmek üzere ilerledim. Bir de baktım ki, kırmızı benizli, irice, kıvırcık saçlı, bir gözü kör bir adam, gözü salkımdan uğramış üzüm tanesi gibiydi. `Bu kim?` diye sordum.
` Mesih Deccal`dir` dediler."

(Muslim ; İman, 277)


Şimdi Deccal Hakkında ilgili hadisleri görelim:


DECCÂL

Deccâl, "decl"in mübâlağa siğası olub "çok yalancı, aldatıcı, hilekâr" manasına gelmektedir.
O "Bu ummetin âhir zamanında çıkacak Yahûdîlerden biri olub ilâhlık iddia edecektir." Yalancı olduğundan kendisine bu isim verilmiştir. (İbn Manzûr, Lisânu'l-Arab, Beyrut 1389, I, 948)

Deccal, aldatıcı ve yalancı özelliği ile, çok eski batıl dinlerde de varlığı kabul edilmiş olub ilk olarak Zerdüşt dininde görülmüştür.

Kur'ân-ı Kerim'de Deccâl'den bahsedilmez. Ancak sahih hadis. kitablarında Deccâl'le ilgili pek çok rivayet vardır.

Peygamber (s.a.v.), bir hadislerinde:
"Şubhesiz on alâmet zuhur etmedikçe kıyamet kopmayacaktır." Doğuda, Batıda ve Arab yarımadasında birer yerin batması: Duman; Deccâl; Dâbbetu'l-ard ; Ye'cûc ve Me'cuc; güneşin battığı yerden doğması ve Aden toprağının sonundan (Yemen'den) bir ateş çıkarak insanları haşrolacakları yere sürmesi" buyurmuştur.

(Muslim, Fiten, 39, 40, 128, 129; Ebû Dâvûd, Melâhim, 12; Tirmizî, Fiten, 21; İbn Mâce, Fiten, 25, 28)

Deccâl'in çıkması haktır. Deccâl, belli bir şahıs olub, Cenâb-ı Allah onunla, kullarını imtihan edecektir. Deccâl olsun, diğer kıyamet alâmetleri olsun bizim için gaybdır. Bunlar hakkında bilgi edinmemiz ancak nakil (Kur'ân ve hadis)le mümkün olur.
Akılla verilebilecek bilgilerin isabet etmeme ihtimali büyüktür. Öteden beri kıyâmet alâmetleriyle ilgili olarak çok te'vîller yapılagelmiştir. Herhangi bir dayanağı olmayan bu te'villerin geçerliliği de yoktur. Ayrıca bunlar, akılla ulaşılamayacak bilgiler olduğundan, yapılacak te'viller, halkı yanlış bilgilendirme vebâline sevk edecektir. Aynı yanılgı ve vebâl bunun için de söz konusudur. Bazıları Deccal'in komunizm olduğunu ileri sürerler. Ancak komunizm bir şahıs değil, bir sistemdir. Halbuki hadis-i şeriflerde Deccâl'in vasıfları sıralanırken, onun, her haliyle bir insan olduğu belirtiliyor. Ancak gözlerinin birinin kör olduğu bildiriliyor. Nitekim bir hadislerinde Peygamber (s.a.v.);
"Hiç bir peygamber yoktur ki ummetini tek gözlü yalancı (Deccâl)'den uyarmış olmasın. Dikkat edin ki onun bir gözü kördür. Rabbiniz ise tek gözlü değildir. Körün (Deccâl'in) iki gözünün arasında KFR (kâfir) yazılmış olacaktır" buyurdular.

(Buhârî, Fiten, 26; Muslim, Fiten, 101; Tirmizî, Fiten, 56)

Peygamber (s.a.v.) bu hadisleriyle Deccâl'in bazı vasıflarını haber veriyor. Buna göre Deccâl, bir gözü kör olan bir insandır. Peygamber de ümmetini Deccâl'e karşı uyarmıştır. Zira Deccâl, bazı harikalar gösterecek ve tanrı olduğunu iddia edecektir. İmansızlarla, bazı zayıf imanlılar, ona kanacaktır. İmanı kuvvetli olanlar ise kanmayacaklardır.

Dünya, imtihan yeridir. İnsanlar bu dünyada imtihana tabi tutulmaktadırlar. Deccâl da bir imtihan vesilesidir. Allah'ın kendisine verdiği güçle birtakım hârikalar gösterecektir. Deccâl'in göstereceği hârikalara "istidrâc" denir. İstidrâc, "inançsız ve şerîr kimselerin arzularına uygun olarak gösterdikleri hârikalara" denir.

İlâhlık iddia eden Deccâl, istidrâc türünden hârikalar gösterecek ve neticede bazı zayıf inançlılar buna aldanacak, imanı kuvvetli olanlar ise kanmayacaklardır. Zira insanlar çok iyi bilirler ki, ilah doğmaz, yemez, içmez, acıkmaz, susamaz, dünyada insanlar tarafından görülmez. Halbuki Deccâl ise bir insandır, üstelik eksik yani kör bir insan ve hatta kendi gözünü iyileştirmekten aciz bir yaratıktır. İşte insanlar, akıllarıyla bunları bilebilecekleri için Deccâl ve benzerlerinin istidrâc göstermeleri mumkinattandır. Museylemetu'l-kezzâb gibi peygamberlik iddia edenler ise "ihânet" türünden hârikalar gösterebilirler. Yani isteklerinin zıddı gerçekleşerek rezil olurlar. İstedikleri yönde harika gösterseler; yalancı peygamberle gerçeğini halk ayırt edemez. Ve bu, halkın sapmasına sebeb olacağından caiz değildir. İnsandan peygamber olur ama ilah olamaz.

Peygamber (s.a.v.), "Dikkat edin Deccâl'in sağ gözü kördür. Rabbiniz ise tek gözlü değildir" diye ümmetini bu konuda uyararak Deccâl'in harikalarına aldanmalarını önlemiştir.
Hadislerde Deccâl'in iki gözü arasında KFR (kâfir) yazılacağı ve bunun herkes tarafından okunacağının bildirilmiş olduğunu ifade ettik.

(Muslim, Fiten,102, 103,105)

Deccâl, mûminler için çok büyük bir fitne olduğundan, bütün peygamberler ummetlerini Deccâl'e karşı uyarmışlardır. (Buhârî, Fiten, 26; Muslim, Fiten, 101)

Yine hadislerde bildirildiğine göre Deccâl, Medine'ye giremeyecektir. Zira, Deccâl çıktığı zaman Medine'nin yedi kapısı olacaktır ve her kapıda iki melek bekçilik yaparak Deccâl'i Medine'ye sokmayacaktır. (Buhârî, Fiten, 26; Muslim, Fiten, 112).

Deccâl, Medine'nin dışındaki bazı işlenmedik tarlalara kadar gelecek, o günün en hayırlı insanı çıkıb Deccâl'e, "Şehadet ederim ki sen, bize Rasûlullah'ın sözünü ettiği Deccâl'sin" diyecektir.
Deccâl de yanındakilere, "Ne dersiniz, bu adamı öldürsem, sonra diriltsem şüphe eder misiniz?" diye soracak, oradakiler de "hayır" diyecekler.
Bunun üzerine Deccâl onu öldürecek, sonra diriltecek. Dirilttiği adam o anda: "Vallâhi senin hakkında hiçbir zaman şimdikinden daha basiretli etli olmamışımdır" şeklinde cevab verecektir.
Deccâl onu tekrar öldürmek isteyecek ama buna gücü yetmeyecektir.
(Buhârî, Fiten, 27; Muslim, Fiten, 112)

Yine Hz. Peygamber, Deccâl'in aldatmacasına karşı da ummetini şöyle uyarmıştır:
"Ben, Deccâl'in beraberinde olan şeyleri pekala biliyorum: Onun beraberinde sudan bir nehir ve ateşten bir nehir olacaktır. Ama ateş gördüğünüz şey sudur. Su gördüğünüz şey ise ateştir. İmdi sizden kim buna erişir de su içmek isterse, ateş gördüğünden içsin. Çünkü onu su bulacaktır."
(Buhârî, Fiten, 26; Muslim, Fiten, 105-109)

Demek ki Deccâl, Allah'ın, insanları imtihan için kıyâmetten önce göndereceği bir sihirbazdır. Cennet'i Cehennem gibi; Cehennem'i Cennet gibi göstermeye çalışarak fitne ve fesada sebeb olacaktır. Kehf sûresinin ilk ve son âyetlerini (Deccâl'e karşı) okuyan mümin onun fitnesinden korunmuş olur. (Muslim, Fiten, 110)

Deccâl, yeryüzünde kırk gün kalacaktır. Sıkıntıdan dolayı kırk günün birinci günü bir yıl gibi, ikinci günü bir ay gibi, üçüncü günü bir hafta gibi, diğer günleri normal günler gibi gelecektir.

(Muslim, Fiten, 110)

Deccal'in göstereceği harikalar; rüzgâr estirmek, yağmur yağdırmak, bitki bitirmek vb. birtakım harikalardır.

Sonra Cenâb-ı Allah, İsâ (a.s.)'ı Şam'ın doğusundaki Akminareye, iki meleğin kanatlarına elini koymuş olduğu halde indirecek ve İsâ (a.s.) Deccâl'i öldürecektir.
(Muslim, Fiten, 110; Tirmizî, Fiten, 62)

Deccâl'le ilgili hadis kitaplarında pek çok rivayetler vardır. Bunların sahih, zayıf ve merdûdlarını ayırt eden bir araştırmanın yapılması faydalı olacaktır.

Allah, Deccâl'in fitne ve fesadından Ummet-i Muhammedi korusun.
 
B Çevrimdışı

bilinmez

Üye
İslam-TR Üyesi
amin kardeş bizleride,peki kardeş Allah böyle çetin bir imtihandan neden bahsetmemiştir bunun hikmeti nedir.örneğin hz süleyman döneminde harut ve marut gibi bir kısım ilim verdiği ve o dönem insanları o ilimle sınava koyduğundan dahi haberdar eden Rabbim böyle hadislere bakınca gerçekten çok ama çok çetin bir sınavdan bahsetmemesi insanı düşündürüyor ve korkutuyor..HAZRETİ ALLAH,Kuranın bir kaç ayetinde sizler kurandan sorulacaksınız(enam 155.156,157) diye haber veriyor böyle bir durumdan bizzat kuranda haberdar etmezmiydi,çünkü hadislere bakılınca gerçekten kimin döneminde çıkarsa çıksın çok zor bir sınav ve Allah kimsenin kaldıramıyacağı ile sınava tabi tutmaz vallahi zor abim kimin dönemine raslarsa Rabbim yardım etsin....açıklamaların için ALLAH RAZI OLSUN
 
B Çevrimdışı

bilinmez

Üye
İslam-TR Üyesi
Tesadüfe Bakarmısınız İncil'de de belirtilmiş bu durum Değiştirilmiş Olan İncilde dahi aynı Konuların geçmesi beni şaşırttı doğrusu...

Hz. İsa(a.s)’ın Nüzulü

İncil / Matta 24:
30- O zaman İnsanoğlu’nun belirtisi gökte görünecek. Yeryüzündeki bütün halklar ağlayıp dövünecek, İnsanoğlu’nun gökteki bulutlar üzerinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.

İncil / Elçilerin İşleri 1:

11-“Ey Celileliler, neden göğe bakıp duruyorsunuz?” diye sordular. “Sizden göğe alınan bu İsa, göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecektir.”

İncil / Filipililer 3:

20-Oysa bizim vatanımız göklerdedir. Ve oradan, Kurtarıcı olan Rab İsa Mesih’i bekliyoruz.

İncil / İbraniler 9:
27-28-Bir kez ölmek ve ondan sonra yargılanmak nasıl insanların kaderiyse, böylece Mesih de birçoklarının günahlarını yüklenmek için bir kez kurban edildi. İkinci kez, günah yüklenmek için değil, kurtuluş getirmek için kendisini bekleyenlere görünecektir.

(Ayrıca bkz: Yuhanna 14:3, 21:22; Selaniklilere 2. Mektup 1: 6-8; 1. Timoteos 6: 14-16.)

Şu Hadise Göre Tekfir edilecek Durumdayız Nedeni Ayetler Üzerinde Munakaşa Ortamı hazırladık...

Ebu Hureyre (r.a) dan: “Resûlullah ( a.s.v.) şöyle buyurdular: “ Kûr’an hakkında münakaşa küfürdür” (K.S 1158 C.5 S. 271 alıntısı, Ebû Dâvûd, Sünnet 5, (4603)



Hasılı, ''Bu Hamur çok Su Götürür'' bu Konuya Yaklaşmak bana Tehlikeli geliyor...İslam Dini öyle bir hale getirilmiş ki,açık AYET ve Yaşanagelen Sünnet den başka anlaşılacağı bırakılmamış...

Binlerce ''TEKEL İSLAMCI''cıları varken ,nasıl İlmi çalışmalar yapılabilir ki,Kur'an-a Zarar veremiyeceğini anlayan Kafirler ve Munafıklar Hadisleri ve Fıkıh kaynaklarımızı v.s v.s iyi Tahrif etmişler...Ki tahrif etmiş olmasaydılar İsrailiyyatın uydurmaları ve diğer Hikayeler Sızma yapamazdı...

''Dünya üzerinde her hangi bir İçtihad yapılmışsa bu ancak O İçtihada İnananları bağlar,bu İçtihadlar hiç kimsenin dayatma aracı olarak kullanılamaz...''

İçtihadlar Kişiden kişiye değişen konulardır,ve içtihadda metodlarda Alimin ilmi ve kendi yanında ki bilgisi ile sınırlıdır ve Mutlaklık ifade etmez..

Kabullenilmeyen tarafı İslam Dünyasında Yüzyıllardır bir Hadis Furyasıdır,esmiş gidiyor ve böyle bir sorunun gerçekliği Objektif bir şekilde Tartışılmasına dahi Tahammülümüz yok...

a)Uydurma - Mavzuat
b)İlletli,
c)Şaz,
d)Zaptında sorun olan mı dersiniz,Sikanın isimsiz vermesi mi (!) Ravide Adalet şartını arayanlarının Kriterlerinde ki İnanılmaz farklılıkları mı ?

Mütevatirin Neye göre ve hangi Metoda göre Mütevatir oluşu,Kimlerin kabul edip kimlerin Red ettiği bilinmekte olan şeylerdir...Mutlak bir Tevatür Metodu varmıdır ?Tüm bunlara bir son verilmeli ve bu Konu Ehilleri tarafından Çözülmelidir...

Bir Çoğu -İzafiyat -Nisbi Çercevelerde değerlendirilmiş olan Hadislerde ki Şartlar ve Kurallar da gösteriyor ki Hadis konusunda büyük Sorunlarımız var ve bunu bir an önce Gündeme getirmemiz gerekli,


Ravilerden Bize kadar gelen ,ve Kur'anda Mutlak Delili bulunmayan Gaybi Konularda istediğimiz kadar yazı yazalım bir fayda veya yarar sağlamaz...Sadece Bölünmeler ve ayrılıklar artacaktır ve sorunların üzerine sorunlar eklenecektir...
İSLAMDA TESADÜF VARMIDIR.TEŞEKKÜRLER
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
"Hiç bir peygamber yoktur ki ümmetini tek gözlü yalancı (Deccâl)'den uyarmış olmasın. Dikkat edin ki onun bir gözü kördür. Rabbiniz ise tek gözlü değildir. Körün (Deccâl'in) iki gözünün arasında KFR (kâfir) yazılmış olacaktır" buyurdular.
(Buhârî, Fiten, 26; Muslim, Fiten, 101; Tirmizî, Fiten, 56)


Üstte ki Hadisde Deccal ile Allah-Subhanahu we Teala- ''KIYAS'' edilmiştir...''Dikkat edin ki onun bir gözü kördür. '' Bu Cümleden anlaşılacağı üzere Deccal'ın bir gözü Kördür...Ancak Şu Cümle ''Rabbiniz ise tek gözlü değildir.'' Bunu ise Allah-Subhanahu we Teala- ile Deccal'ın arasında yapılan bir ''KIYAS'' tır...

''Rabbiniz tek gözlü değildir.'' Deccal ile yapılan Kıyas (!)düşündürücü ...

DİĞER DECCAL HADİSLERİ VE KAYNAKLARI

Şa'bî'nin, Fatıma bintu Kays RA'dan nakline göre Fatıma şöyle anlatmıştır: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Temîmüd-Dârî hristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve müslüman oldu. O, benim Mesih Deccal'den anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu. Bana anlattığına göre, Temîm, bir gemiye binip denize açılmıştı. Yanında Lahm ve Cüzam kabilelerinden otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı için) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda güneşin battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek adaya çıktılar. Derken karşılarına çok tüylü kıllı bir hayvan çıktı. Bunlar, tüylerinin çokluğundan hayvanın baş tarafı neresi, arka tarafı neresi anlayamadılar. (Şaşkın Şaşkın:)

"--Sen necisin, neyin nesisin?" dediler.
O cevap verdi:
"--Ben cessâseyim!"
"--Cessâse nedir?" denildi.
"--Ey cemaat! Su manastıra kadar gelin! İçinde bir adam var, o sizin haberinize müştaktır!" dedi.
O, böylece bir adamdan söz edince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. İçeride bir adam vardı; hilkatce gördüklerimizin en irisiydi ve elleri boynuna, dizlerinden topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı.
"--Vah sana! Kimsin sen?" dedik.
"--Benim haberimi alabilmişsiniz. Simdi siz kimsiniz, bana söyleyin!" dedi.
Arkadaşlarım:
"--Biz bir grup Arabız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir anına rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra su adaya yaklaştık, sandallara binip adaya çıktık. Tüylü ve çok kıllı bir hayvanla karşılaştık. Tüyünün çokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık.
"--Vah sana, nesin sen?" dedik.
"--Ben cessaseyim!" dedi. Biz:
"--Cessase de ne?" dedik.
"--Manastirdaki su adama gelin, o sizin haberinize pek müştaktır!" dedi.
Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin olmadığımız için korktuk." dedik.
Adam:
"--Bana Beysan hurmalığından haber verin!" dedi.
Biz:
"--Onun neyinden haber soruyorsun?" dedik.
"--Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?" dedi.
"--Evet!" dedik.
"--Öyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!" dedi.
"--Bana Taberiye gölünden haber verin!" dedi.
"--Onun nesinden haber istiyorsun?" dedik.
"--Onun suyunun çekilmesi yakındır!" dedi.
"--Bana Züger gözesinden haber verin!" dedi.
"--Sen onun neyinden haber istiyorsun?" dedik.
"--Gözede su var mıdır? Orada su var mıdır?" dedi.
"--Evet, onun çok suyu vardır! Sahipleri onun suyu ile ziraat yapıyorlar!" dedik.
"--Ummîlerin peygamberinden bana haber verin? O ne yaptı?" dedi.
"--O Mekke'den çıkıp Yesrib'e (Medine'ye) yerleşti" dedik.
"--Araplar onunla mukàtele etti mi?" dedi. Biz:
"--Evet!" dedik.
"--Onlara karşı ne yaptı?" dedi.
Biz de, (onu ezmek için) peşine düşen Araplara galebe çaldığını, Arapların kendisine itaat ettiklerini haber verdik. (O da bize:)
"--Bu, onların itaat etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır. Ben şimdi size kendimi tanıtayım: Ben Mesih Deccal'im. Çıkış için bana izin verilme zamanı yakındır. O zaman çıkıp yeryüzünde dolaşacağım. Kırk gün içinde uğramadığım karye (köy) kalmayacak, Mekke ile Taybe (Medine) hariç. Bu iki şehir bana haramdır. Onlardan birine her ne vakit girmek istersem, elinde yalın kılıç bir melek beni karşılar, benim oraya girmeme mânî olur. Onların her bir geçidinde bir melek vardır, onları korur!" dedi."
Sonra Rasûlüllah SAS çubuğuyla minbere dürterek:
"--Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Ben bunu size anlattım değil mi?" buyurdular.
Halk da:
"--Evet!" diye karşılık verdi.
Bunun uzerine SAS:
"--Temîmid-Dârî'nin rivayetinin benim size ondan (Mesih Deccal'dan), Mekke ve Medine'den anlattığıma muvafık düşmesi hoşuma gitti. Bilesiniz O Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Hayır, doğu tarafındandır. Evet o doğu tarafından zuhur edecektir. O doğu tarafından zuhur edecektir!" buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti."

Müslim, Fiten 119, (2942); Ebû Dâvud, Melâhim 15, (4325, 4326); Tirmizî, Fiten 66, (2254).


Yine Ebû Hüreyre RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Rumlar, A'mak ve Dabık nam mahallere inmedikce kıyamet kopmaz. Onlara karşı Medine'den bir ordu çıkar. Bunlar o gün arz ehlinin en hayırlılarıdır. Bu ordunun askerleri savaşmak uzere saf saf düzen alınca, Rumlar:
"--Bizden esir edilenlerle aramızdan çekilin de, onları öldürelim!" derler.
Müslümanlar da:
"--Hayır! Vallàhi sizinle, kardeşlerimizin arasından çekilmeyiz." derler.
Bunun üzerine (müslümanlar) onlarla harb eder. Bunlardan üçtebiri inhizama ugrar. Allah ebediyen bunların tevbesini kabul etmez. Üçtebiri katledilir, bunlar Allah indinde şehidlerin en faziletlileridir. Üçtebiri de muzaffer olur, bunlar ebediyen fitneye düşmezler. Bunlar Istanbul'u da fethederler.
(Fetihten sonra) bunlar, kılıçlarını zeytin ağacına asmış ganimet taksim ederken, şeytan aralarında şöyle bir nida atar:
"--Mesih Deccal, ailelerinizde sizin yerinizi aldı!"
Bunun üzerine, çıkarlar. Ancak bu haber bâtıldır. Şam'a geldiklerinde (Deccal) çıkar. Bunlar savaş için hazırlık yapıp safları tanzim ederken, namaz için ikàmet okunur. Derken İsâ ibn-i Meryem iner ve onlara gitmek ister. Allah'ın düşmanı, Hazret-i İsâ'yi görünce, tıpkı tuzun suda erimesi gibi, erir de erir. Eğer bırakacak olsa, (kendi kendine) helâk oluncaya kadar eriyecekti. Ancak Allah onu İsâ AS eliyle öldürür; öyle ki onlara, harbesindeki kanını gösterir."

Müslim, Fiten 34, (2897).


Yine Ebû Hüreyre RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS (bir gün):

"--Bir tarafı karada, bir tarafı da denizde olan bir şehir isittiniz mi?" diye sordular.
Oradakiler "Evet!" deyince, şöyle buyurdular:
"--İshakoğullarından yetmişbin kişi bu şehre sefer tertiplemedikçe kıyamet kopmaz. Askerler şehre gelince konaklarlar. Ancak silahla savaşmazlar, tek bir ok dahi atmazlar. "Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber!" derler. Bunun uzerine şehrin deniz tarafı düşer. Sonra askerler ikinci kere, "Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber!" derler, şehrin diğer tarafı da düşer. Sonra tekrar "Lâ ilâhe illallàhu vallàhu ekber!" derler. Bu sefer onlara kapılar açılır. Oradan şehre girerler ve şehrin ganimetini toplarlar. Ganimetleri aralarında taksim ederlerken, yanlarına bir münâdi gelip, "Deccal çıktı!" diye bağırır. Askerler her şeyi bırakıp geri dönerler."

Müslim, Fiten 78, (2920).


Ebû Said el-Hudrî RA'in anlattığına göre, Rasûlüllah SAS'e Deccal'den sormuş. SAS de şu cevabı vermiştir:

"O (Deccal) çıktığı gün (aynen bir insan gibidir) yemek yer. Ben size, onun hakkında, benden önceki peygamberlerden hiçbirinin kendi ümmetine anlatmadığı hususları anlatacağım:
Onun sağ gözü meshedilmiştir, (görmez), pertlektir, göz hadakası yoktur, sanki hadakası cevrim içinde bir balgam gibidir. Sol gözü de inciden bir yıldız gibidir. Onun beraberinde sanki cennet ve ateşin birer misli vardır. Ancak hakikatta ateşi cennet, suyu da ateştir.
Haberiniz olsun! Onun yanında iki kişi vardır; köy halkını inzar ederler. Bu ikisi köyden çıkınca, Deccal'in ashabından ilki oraya girer."
Rezin tahric etmiştir. Hadisin kaynağı yok ise de, hadiste yer alan mefhumların şahidleri Sahihayn ve diğer kaynaklarda çoğunluk itibariyle gelmiştir.


İbn-i Ömer RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS Veda haccı sırasında (bir ara):

"--Halk susup dinlesin!" buyurdular.
Sonra Allah'a hamd ve senâda bulunup, arkadan Mesih ve Deccal'den uzun uzun söz ettiler ve buyurdular ki:
"--Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla inzar etti. Nuh Aleyhisselâm ümmetini onunla inzar etti, ondan sonra gelen peygamberler de...
O, sizin aranızda çıkacak. Onun hali sizden gizli kalmayacak. Rabbinizin tek gözlü olmadığı size kapalı değildir. O ise sağ gözü kör birisidir. Onun gözü, sanki (salkımdan) dışa fırlamış bir üzüm danesi gibidir. (İki gözünun arasında ke-fe-re yâni kâfir yazılmış olacaktır. Bunu her müslüman okuyacaktır)."

Buhari, Fiten 27; Müslim, Fiten 100-103, (169)-(2933).


Hz. Huzeyfe RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:
"Deccal çıktığı vakit, beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş olarak gördügu tatlı sudur; halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düşmeyi kabul etsin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur."

Buhari, Fiten 26, Enbiya 50; Müslim, Fiten 105, (2935); Ebû Dâvud, Melâhim 14, (4315),


Yine Ebû Hüreyre RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Medine'ye geçit veren dağ gediklerinde (birbiriyle kenetlenmis) melekler var. (Her gedikte (kınından çekilmiş) kılıçlarıyla bekleyen iki meleğin korumaları sebebiyle Medine'ye ne veba ve ne de Deccal giremez."

Buhari, Fezailu'l-Medine 9, Tibb 30, Fiten 27; Müslim, Hacc 485, 486, (1379, 1380); Muvatta, Cami' 16, (2, 892); Tirmizi, Fiten 51, (2244).


Müslim'in rivayetinde şu ziyade var: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Mesih Deccal, doğu tarafından gelir. Kasdı Medine'dir. Uhud'un arka tarafına iner. Derken (Medine'yi bekleyen) melekler, onun yüzünü Şam tarafina çevirirler ve orada helâk olur."


Hz. Enes RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Mekke ve Medine hariç Deccal'in çignemeyeceği memleket yoktur. Mekke ve Medine'ye geçit veren yolların herbirinde saf tutmuş melekler vardır, buraları korurlar. (Deccal) es-Sebbiha nam mevkie iner. Sonra Medine ahalisini üc sarsıntı ile sarsar. Bunun üzerine (şehirde bulunan) bütün kâfir ve münafıklar (şehri terkederek Deccal'e) gelirler."

Buhàrî, Fezailu'l-Medine 9; Müslim, Fiten 123, (2943).


Ebû Saidi el-Hudrî RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS bize Deccal uzerine uzun bir hadis rivayet etti. Bize anlattıkları meyanında şöyle de demişti:

"Deccal, Medine gecitlerine girmesi kendisine haram kılınmış olarak çıkacak. Derken (Medine civarındaki) bazı ekimsiz yerlere kadar gelir. O gün insanların en hayırlısi olan --veya en hayırlılarından-- bir kimse onun karşısına çıkar ve:

"--Sen Rasûlullah SAS'in bize haber verdiği Deccal'sin!" der.

Deccal de (kendi adamlarına):

"--Ben şunu oldürüp sonra da diriltsem ne dersiniz? Bu iste bir süpheye düşer misiniz?" der.

Oradakiler:

"--Hayır!" derler.

Deccal onu öldürür ve sonra diriltir. Diriltildiği zaman, adam:
"--Allah'a yemin olsun. Senin hakkında hiçbir vakit bugünkünden daha basiretli olmamıştım!" der. Deccal onu tekrar öldüreyim mi diyerek öldürmek isteyecek, fakat musallat edilmeyecek."

Buhari, Fiten 27, Fedailu'l-Medine 9; Müslim, Fiten 112, (2938).


Abdullah ibn-i Mes'ud RA anlatıyor:

"Mi'rac gecesinde, Rasûlüllah SAS Hz. İbrâhim, Hz. Mûsa ve Hz. İsâ ile karşılaştı. Kıyameti aralarında müzakere ettiler. Önce Hz. İbrâhim Aleyhisselâm'dan başlayıp ona kıyametten sordular. Onun kıyamet hakkında herhangi bir bilgisi yoktu. Sonra Hz. Musa Aleyhisselâm'a sordular. Kıyamet hakkında onun da bir bilgisi yoktu. Söz Hz. İsâ Aleyhisselâm'a geldi. O:
"--Kıyametin kopmasina yakın şeyler (alametler) hakkında bana bilgi verildi. Ama Kıyametin kopma (vaktini) Allah'tan başka hiç kimse bilemez!" dedi.
Sonra (kıyametin alâmetlerinden biri olarak) Deccal'in çıkmasını anlattı. Şunları söyledi:
"Sonra ben inip onu öldüreceğim ve bundan sonra halk memleketlerine dönecek. Bu defa onların karşısına Ye'cüc ve Me'cüc çıkacak ve her tepeden hızla hücum edecekler. Onlar giderken rastladıkları her suyu icip tüketecekler ve uğrayacakları her şeyi bozup alt-üst edecekler.
Bunun uzerine halk feryad ederek Allah'tan yardım dileyecek. Ben de Ye'cüc ve Me'cüc'ü öldürmesi için Allah'a dua edeceğim. (Duam kabul görecek) ve yer onların (leşlerinin) kokusu ile çok pis kokacak. Ben yine Allah'a dua edeceğim! Allah da bir su gönderecek ve o su, onları taşıyıp denize atacaktır.
Daha sonra dağlar ufaltııp dağıtılacak ve yer, derinin yayılıp genisletildiği gibi yayılıp genişletilecek. İşte şöylenen bu hal vukua gelince, insanlara yakınlığı itibariyle kıyametin, ev halkı ne zaman doğumu ile aniden karşılaşacaklarını bilmedikleri hamile kadın gibi olacağı bana bildirildi."

Râvi el-Avvam demiştir ki: "Bunun tasdiki Kitabullah'ta bulunmuştur (Meâlen):

"Nihayet, Ye'cüc ile Me'cüc'ün önündeki sed açıldığında, her tepeden saldırmağa başlarlar." (Enbiya 96).



IBNÜ SAYYAD


Muhammed ibnül-Münkedir anlatıyor: "Câbir ibn-i Abdillah RA, İbn-i Sayyad'in Deccal olduğu hususunda yemin ederdi. Ben:
"--Sen Allah'a yemin de ediyorsun ha!" dedim. Bana şu cevabı verdi:
"--Nasil etmeyeyim? Ömer ibnül-Hattab RA'ın, Rasûlüllah SAS'in yanında İbn-i Sayyad'in Deccal olduğu hususunda yemin ettiğini işittim. Buna rağmen, SAS kendisini reddetmemişti."

Buhari, I'tisam 23; Müslim, Fiten 94, (4929), Ebû Dâvud, Melahim 16, (4331).


İbn-i Omer RA anlatıyor:

"Omer İbnül-Hattab RA, ashabdan bir grup içerisinde Rasûlüllah SAS'la birlikte İbn-i Sayyad'a dogru gittiler. Onu, Benî Megale şatosunun yanında çocuklarla oynar buldular. O sıralarda büluğa yaklaşmış durumdaydı. İbn-i Sayyad, SAS, eliyle sirtina vuruncaya kadar (onların geldiğini) hissetmedi. SAS, omuzuna vurup:
"--Benim Allah'ın Rasûlü olduğuma şehadet ediyor musun?" diye sordu.
İbn-i Sayyad ona bakıp:
"--Şehadet ederim ki, sen ummîlerin peygamberisin!" dedi.
İbn-i Sayyad da Rasûlüllah'a:
"--Sen, benim Allah'ın rasûlü olduğuma şehadet eder misin?" dedi.
SAS onu reddetti ve:
"--Ben Allah'a ve onun rasullerine iman ettim!" buyurdu ve sonra sordu:
"--Pekiyi, ne göruyorsun?"
"--Bana bir doğru sözlü (sadık), bir de yalancı (kâzib) gelmektedir." diye cevap verdi.
Bunun üzerine SAS:
"--Sana bu iş karıstırıldı! (Sıdkı kizb; kizbi sıdk ile karıstırıyorsun.)" buyurdular.
Sonra da SAS ona:
"--Ben senin için (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)" dedi.
İbn-i Sayyad:
"--O dumandır!" diye cevap verdi.
SAS:
"--Sus, sen kendi kadrini hiçbir vakit aşamayacaksın!" buyurdular.

Bunun uzerine Hz. Omer radiyallahu anh:
"--Ey Allah'ın Rasûlü! Bana müsâade buyurun, şunun boynunu vurayım!" dedi.
SAS de:
"--Eğer (Deccal) bu ise, sen ona musallat edilecek değilsin. Eğer bu Deccal değilse, onu öldürmekte sana bir hayr yok!" buyurdular."

Buhari, Cenâiz 80, Şehâdet 3, Cihad 178, Edeb 97; Müslim, Fiten 85, 95,(2924, 2930); Ebû Dâvud, Melâhim 16, (4329); Tirmizî, Fiten 63, (2250), 56, (2236).


Tirmizî, "Ben senin için (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)" sözünden sonra şu ibareyi ilâve etti:
"'Şimdi sen, semânın apaşikâr bir duman getireceği günü gözetle (Habibim!)' (Duhan 10) ayetini gizlemişti."


Hazret-i Câbir RA anlatıyor:

"İbn-i Sayyad, Harre savaşı sırasında kaybedildi."

Ebû Dâvud, Melâhim 16, (4332).


- Ebû Said RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS (bir gün) yanımıza geldi. Biz o sırada Mesih Deccal'i müzakere ediyorduk. Dediler ki:
"--Ben size, nazarımda sizin için Mesih Deccal'den daha ürkütücü bir şeyi haber vereyim mi?"
"--Evet! Ey Allah'ın Rasûlü, söyleyin!" dedik.
"--Şirk-i hafîdir (gizli şirk). Meselâ, kişi kalkar, namaz kılar, bu namazını kendisine bakanlar sebebiyle güzel kılar. (İşte bu, gizli şirke bir örnektir.)" buyurdular.


5461 - Zeyd ibn-i Sâbit RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS, bizimle birlikte, Benî Neccar'a ait bir bahçede bulunduğu sırada bindiği katır, onu aniden saptırdı, nerdeyse (sırtından yere) atacaktı. Karşısında beş veya altı kabir vardı. SAS Efendimiz:
"--Bu kabirlerin sahiplerini bilen var mı?" buyurdular.
Bir adam:
"--Ben biliyorum!" deyince, SAS:
"--Ne zaman öldüler?" dedi.
Adam:
"--Şirk devrinde..." deyince, SAS;
"--Bu ümmet kabirde fitneye mâruz kılınacak. Eger birbirinizi defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir azabını size de işittirmesi için Allah'a dua ederdim." buyurdular ve sonra şunları şöylediler:
"--Kabir azabından Allah'a sığının!" Oradakiler:
"--Kabir azabından Allah'a sığınırız." dediler.
SAS:
"--Cehennem azabından da Allah'a sığının!" dedi
"--Cehennem azabından Allah'a sığınırız." dediler.
"--Fitnelerin açık ve kapalı olanından Allah'a sığının!" dedi.
"--Acik ve kapalı her çeşit fitneden Allah'a sığınırız!" dediler.
"--Deccal'in fitnesinden Allah'a sığının!" buyurdu.
"--Deccal'in fitnesinden Allah'a sığınırız." dediler."

Müslim, Cennet 67, (2867).


- Hazret-i Muaz ibn-i Cebel RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS (bir gün):

"Beytül-Makdis'in imarı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harabı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame Istanbul'un fethidir, Istanbul'un fethi Deccal'in çıkmasıdır!" buyurdular.
Sonra elini konuşmakta olduğu kimsenin dizine vurdular ve:
"--Bu şöylediğim kesinlikle hakîkattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi!" buyurdular.
Hazret-i Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yâni SAS'in konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse, Muaz ibn-i Cebel RA'tır.)"

Ebû Dâvud, Melâhim 3, (4294).


- Abdullah ibn-i Busr RA anlatıyor: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:
"Melhame ile Medine'nin fethi arasında altı yıl vardir. Yedinci yılda da Mesih Deccal çıkar."

Ebû Dâvud, Melahim 4, (4296); İbn-i Mace, Fiten 35, (4093).


İbn-i Abbas RA Hazretleri anlatıyor: "Rasûlüllah SAS, teşehhüdden sonra şunu okurdu:
(Allàhümme innî ezü bike min azâbi cehennem, ve ezü bike min azabil-kabri ve ezü bike min fitnetid-deccâl, ve ezü bike min fitnetil-mahyâ vel-memât.)
"Allahım, ben cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından da sana sığınırım. Deccal fitnesinden de sana sığınırım. Hayat ve olum fitnesinden de sana sığınırım."

Ebû Dâvud, Salât 184, (984).


- Huzeyfe RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:
"Her ümmetin mecûsîleri vardir. Bu ümmetin mecûsîleri 'Kader yoktur!' diyenlerdir. Bunlardan kim ölürse cenazelerinde hazır bulunmayın! Onlardan kim hastalanırsa ona ziyarette bulunmayın! Onlar Deccal bölüğüdür. Onları Deccal'e ilhak etmek, Allah üzerine bir haktır."

Ebû Dâvud, Sunnet 17, (4692).


- İbn-i Omer RAÊanlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"İleride genç bir grup ortaya çıkacak. Bunlar Kur'an'ı okuyacaklar, ancak okudukları gırtlaklarından aşağıya geçmeyecek. Onlardan bir grup çıktıkça, kökleri kazınacaktır."
İbn-i Ömer der ki: "Rasûlüllah SAS'in:
"Onlardan bir grup çıktıkça kökleri kazınacaktır." ibaresini yirmi kereden fazla işittim."
(İbn-i Ömer, Rasûlüllah'tan işittiği sözleri şöyle tamamladı:)
"Nihayet bu cemaatin sürdürdüğü hile ve aldatma esnasında, Deccal çıkacaktır."


- Hz. Ebû Hüreyre RA anlatıyor: "Benî Temîm'i, haklarında Rasûlüllah SAS'dan isittiğim üç seyden sonra hep sever oldum. Demisti ki:
"--Onlar Deccal'e karşı ümmetimin en siddetlisidirler."
Onların zekâtları gelmişti. SAS:
"--Bu, kavmimizin zekâtlarıdır!" buyurdular.
Hz. Aişe RA'nın yanında onlardan bir esire kadın vardı. Hazret-i Aişe'ye:
"--Onu azad et, çünkü o, Hazret-i İsmâil evlâtlarındandır!" buyurdular.

Buhari, Itk 13, Megazi 67; Müslim, Fezailu's-Sahabe 198, (2525).


- Hz. Enes RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdu ki:

"Üç şey vardır ki imanın aslındandır:

1. Lâ ilâhe illallah diyene saldırmamak. İşlediği herhangi bir günahı sebebiyle bu kimseyi tekfir etme! Herhangi bir ameli sebebiyle de İslâm'dan dışarı atma!

2. Cihad. Bu, Allah'ın beni peygamber olarak gönderdiği günden, bu ümmetin Deccal'e karşı savaşacak en son ferdine kadar cereyan edecektir. Onu, ne imamın zalim olması, ne de adil olması ortadan kaldıramayacaktır.

3. Kadere iman."

Ebû Dâvud, Cihad 35, (2532).


- İmran ibn-i Husayn RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:
"Ümmetimden bir grup (taife), hak uzerine savaşmaya devam edeceklerdir. Onlar kendilerine meydan okuyanlara karşı muzafferdirler. Öyle ki, bunların sonuncuları Mesih-Deccal'le de savaşırlar."

Ebû Dâvud, Cihad 4, (2484).


1554 - İbn-i Ömer RA anlatıyor:

"Rasûlüllah SAS aramızda olduğu halde biz veda haccından bahsederdik ve veda haccının ne olduğunu bilmezdik. Veda haccında Rasûlüllah SAS Allah'a hamd ve sena edip, sonra da Mesih Deccal'i mevzubahis etmişti. Sözü onun hakkında epeyce uzatıp şunları da şöylemisti:
"Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla korkuttu. Hazret-i Nuh Aleyhisselâm ve ondan sonra gelen bütün peygamberler onunla korkuttular.
Bilesiniz o, aranızdan çıkacaktır. Onun şe'ninden (yapacağı icraatler) hiçbir sey size gizli kalmayacak. Çünkü sizlere gizlemez. Rabbinizin gözü kör değildir, halbuki onun sağ gözü kördür. Onun gözü pertlek bir üzüm gibidir.
Haberiniz olsun! Allah sizlere birbirinizin kanını, malını haram kıldı. Bunlar şu günlerinizin, şu beldenizdeki haramlığı gibi haramdır.
--Acaba tebliğ ettim mi?"
Rasûlüllah SAS'in bu sorusuna cemaat hep bir ağızdan:
"--Evet..." diye cevap verdi.
Bunun üzerine üç sefer:
"--Ya Rab, şâhid ol! Ya Rab, şâhid ol! Ya Rab şâhid ol!" dedi ve tekrar cemaate yönelerek:
"--Vah size (veya eyvah size)! Benden sonra dönüp birbirlerinizin boyunlarını vuran kâfirler olmayın!" dedi."

Buhàrî, Hac 132, Edeb 43, 95, Hud 9, Diyât 2, Fiten 8; Müslim, İman 119, (66).


- İbn-i Abbas RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS, Kur'an'dan bir sûre öğretir gibi şu duayı bize öğretmişti:
"Allahım! Cehennem azabından, kabir azabından, Mesih Deccal'in fitnesinden, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım."


Hazret-i Enes ibn-i Mâlik RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:

"Şu altı seyden önce (ahirete bakan) iyi ameller işlemekte acele edin:
1. Günesin battığı yerden doğması,
2. Duhan,
3. Dabbetül-arz,
4. Deccal,
5. Herbirinize mahsus olan ölüm,
6. (Sizin sâlih amelinize mânî olacak) amme hizmeti."


- İbn-i Ömer RA anlatıyor: Hayır, Allah'a kasem olsun ki, Rasûlüllah SAS Hazret-i İsâ'nın kızıl çehreli olduğunu söylemedi. Ancak şunu şöyledi:
"Ben bir keresinde uyumuştum. Rüyamda Beytullah'i tavaf ediyordum. O sırada düz saçlı, kumral benizli, başından su akar vaziyette iki kişiye dayanıp ortalarında gitmekte olan birisini gördüm.
'--Bu kim?' dedim.
'--Meryem'in oğlu!' dediler.
Bunun üzerine daha yakından görmek için ilerledim.
Kızıl, iri, kıvırcık saçlı, sağ gözü kör, gözü üzüm gibi pertlek bir adam daha vardı.
'--Bu kim?' dedim.
'--Bu, Deccal!' dediler.
İnsanlardan en çok ona benzeyeni İbn-i Katan'di."
Zuhrî der ki: "İbn-i Katan, câhiliye devrinde vefat eden Huzaalı bir kimseydi."

Buhàrî, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libas 68, Fiten 26, Müslim, İmam 275,(169);Muvatta, Sıfatun-Nebî 2, (2, 920).


- Hazret-i Ebû Hüreyre RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:
"Kıyametin üç alâmeti vardir, onlar zuhur edince, daha önce inanmamış olanların artık inanmaları da onlara fayda vermez." (En'am, 158)
1. Güneşin battığı yerden doğması,
2. Deccal,
3. Dabbetül-arz."

Müslim, İman 249, (158); Tirmizî, Tefsir, En'am (3074).

- Zeyd ibn-i Sabit radiyallahu anh anlatıyor:
"Rasûlüllah SAS Uhud'a çıktığı zaman, (bir müddet sonra) onunla beraber çıkanlardan bir kısmı geri döndü. (Bunlar hakkında) Rasûlüllah SAS'in ashabı ikiye ayrıldı. Bir grup: "Bunları öldürelim!" diyordu. Öbür grup ise: "Hayır onları öldürmeyelim!" diyordu. Bu ihtilaf üzerine şu ayet nâzil oldu:
"(Ey Müslümanlar!) Münafiklar hakkında iki fırka olmanız da niye? Allah onları yaptıklarından dolayı baş aşağı etmiştir. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimseye sen hiç yol bulamayacaksın!" (Nisa: 88).

Rasûlüllah da şöyle buyurdu:

"--Burası Taybe'dir. Deccal'i sürer çıkarır, tıpkı körüğün, demirin pasını çıkardığı gibi."

Buhari, Megazi 17, Fedàilu'l-Medine 10, Tefsir, Nisa 15; Müslim, Munafikun 6, (2776); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3031).


- İmran ibn-i Husayn RA anlatıyor: Rasûlüllah SAS buyurdular ki:
"Ümmetimden bir grup (taife), hak üzerine savaşmaya devam edeceklerdir. Onlar kendilerine meydan okuyanlara karşı muzafferdirler. Öyle ki, bunların sonuncuları Mesih-Deccal'le de savaşırlar."

Ebû Dâvud, Cihad 4, (2484).
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Nur Tarikatı gibi ''TAVAFUK'' inancı ile İnsanlara kendi saçmalıklarını yutturan bir Kısım İnsan gibi olmaktansa ''Tesadüf'' kelimesinde ki Kasdımı anlamk için Okuyan ve yazıma ''TÜMEVARIM'' şeklinde Dostça yaklaşanların Vijdan Muhasebesinde beni iyi anlayacaklarını Düşünüyorum...

Tesadüfden Kastım eğer ki ''KAİNATIN TESADÜFEN YARATILMIŞ'' olması olsaydı Cümlelerim arasında geçerdi öyle değil mi ? Oysa ki benim Cümlelerimde Sonradan Bozulduğuna ve tamamı ile Tahrif edildiğine İman ettiğimiz İncil de dahi böyle bir İnancın olduğunu yazdım..

''Tesadüfe Bakarmısınız İncil'de de belirtilmiş bu durum ,Değiştirilmiş Olan İncilde dahi aynı Konuların geçmesi beni şaşırttı doğrusu...'' diyerek Konuyu Akl-Selim derecede ''Tesadüf'' olup olmadığı Kanaatini Okuyucu Kardeşlerime bıraktım,İnkar ettiğimiz Tahrif edilmiş kaynaklarda ve Hristiyan İnancında Ortak bir tarafımız varmış...




İSLAMDA TESADÜF VARMIDIR.TEŞEKKÜRLER
 
B Çevrimdışı

bilinmez

Üye
İslam-TR Üyesi
Nur Tarikatı gibi ''TAVAFUK'' inancı ile İnsanlara kendi saçmalıklarını yutturan bir Kısım İnsan gibi olmaktansa ''Tesadüf'' kelimesinde ki Kasdımı anlamk için Okuyan ve yazıma ''TÜMEVARIM'' şeklinde Dostça yaklaşanların Vijdan Muhasebesinde beni iyi anlayacaklarını Düşünüyorum...

Tesadüfden Kastım eğer ki ''KAİNATÜN TESADÜFEN YARATILMIŞ'' olması olsaydı Cümlelerim arasında geçerdi öyle değil mi ? Oysa ki benim Cümlelerimde Sonradan Bozulduğuna ve tamamı şle Tahrif edildiğine İman ettiğimiz İncil de dahi böyle bir İnancın olduğunu yazdım..

''Tesadüfe Bakarmısınız İncil'de de belirtilmiş bu durum ,Değiştirilmiş Olan İncilde dahi aynı Konuların geçmesi beni şaşırttı doğrusu...'' diyerek Konuyu Akl-Selim derecede ''Tesadüf'' olup olmadığı Kanaatini Okuyucu Kardeşlerime bıraktım,İnkar ettiğimiz Tahrif edilmiş kaynaklarda ve Hristiyan İnancında Ortak bir tarafımız varmış...
ben Allahın kitabı kuran ve Rasulullahın pak sünneti dışında hiç bir guruba bağlı değilim örnekte almam modelim Allah ın Resulleri dir.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
RABBİM ilmini arttırsın ahi

sağlam kaynaklardan dolayı bizleri aydınlattığın için ALLAH razı olsun


güncel
 
yener yılmaz Çevrimdışı

yener yılmaz

Üye
İslam-TR Üyesi
KISACA HZ İSA'NIN TEKRAR İNECEĞİNİ İFADE EDEN HADİSİ ŞERİFLER


"Sizler on alameti görmedikçe hiçbir zaman Kıyamet kopmaz... Biri de İsa (as)'ın inmesi..." (Müslim, Kitabü-l Fiten: 39)

"Vallahi Meryem oğlu (Hz. İsa Aleyhisselam), …hacc yapmak veya umre yapmak yahut da her ikisini de yapmak için icabet edecektir."(Müslim, Hacc: 216, 1252)

"Kıyamet, on alamet görülmedikçe kopmaz: Duman, Deccal, Dabbetu'l arz, Güneş'in batıdan doğması, İsa'nın yeryüzüne inmesi..." (Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 362)

"Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa'nın adalet sahibi olarak inmesi yakındır..." [Buhari, Kitabü'l-Büyu': 102, Mezalim: 31, Enbiya 49; Müslim, İman: 242 (155); Ebu Davud, Melahim: 14 (4324); Tirmizi, Fiten: 54 (2234)]

"İsa inecek; emirleri: 'Haydi gel, bize namaz kıldır!' diyecek. Buna karşılık: 'Kiminiz kiminizin emiridir. Bu, Allah'ın bu ümmete bir lütfu keremidir' diyecek." (Rudani, Büyük Hadis Külliyatı, 5. cilt, s. 380)

"Vallahi muhakkak ve muhakkak Meryem oğlu İsa inecek, hem adil bir hakem, adaletli bir hükümdar olarak inecek..." (Sahih-i Müslim bi Şerhin-Nevevi, cilt 2, s.192; Kenzul Ummal, Kitabul-İman, Bab-ı Nüzul-i İsa İbn-i Meryem, 14/332)

"İmamınız kendinizden olduğu halde, Meryem oğlu sizin içinize indiği zaman sizler nasıl olursunuz?" (Buhari, Enbiya 50, 3265, 3/1272; Müslim, İman: 71,155,1/136; Beyhaki, Esma ve Sıfat: 3265, 2/166)
 
Üst Ana Sayfa Alt