Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Nübüvvetin İspatı

A Çevrimdışı

Akansu55

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bir insan ben Peygamberim diye ortaya çıkıyorsa akla 3 tane ihtimal gelir.

1-Deli (Haşa)

2-Sahtekar(Haşa)

3-Peygamber


Bu 3 iddiayı tek tek analiz etmeye çalışacağız.Öncelikle ilk ihtimalden başlıyalım.





Bu iddialardan ilkini çok rahat bir şekilde eliyebiliriz.Çünkü ahlakı,karakteri ve zekasıyla en üstün olan,toplumdaki problemlere hep en iyi çözümleri getiren,insanlar tarafından şahsiyeti övülen peygamber efendimiz(s.a.v.) için böyle bir iddia saçma olmaktadır.Mekkeli müşrikler ve sahabeler onu çok iyi tanıyordu.Her zaman onlar tarafından gözleniyordu.Dolayısıyla böyle bir iddianın geçersiz olduğu güneşin aydınlığı kadar net bir gerçek.




De ki: “Size tek bir öğüt veriyorum: (Hakkı bulmak adına) Allah için ikişer ikişer, birer birer harekete geçin, sonra da düşünün. (Göreceksiniz ki) arkadaşınız da hiçbir delilik yoktur. O, çetin bir azabın öncesinde, (sizi uyaran) bir uyarıcıdan başkası değildir.”

(34/Sebe’, 46)



Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.

(Kalem 4)



Andolsun ki sizin için, Allah’ı ve Ahiret Günü’nü uman ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah Resûl’ünde güzel bir örneklik vardır.

(33/Ahzâb, 21)





İlk iddiayı çürüttüğümüze göre geriye iki ihtimal kaldı.Ya sahtekar (haşa),ya da gerçekten Allah’tan vahiy alan bir peygamber.Şimdi 2. İddiayı inceleyelim.



NOT:Bundan sonraki kısımlar yıllar önce denk geldiğim bir siteden alıntılanmıştır.Dün telefonda notlara bakarken metnin arşivde kalmış olduğunu gördüm bende paylaşayım diye düşündüm.



Sahabeler Hz. Muhammed’e inandı çünkü akıllarını ve kalplerinin sesini dinlediler. Karşılarındaki insanın her hali, her tavrı ben Peygamberim diyordu. Bu adam ömründe hiç yalan söylememiş biriydi. Zina etmezdi, her zaman mazlumun yanındaydı. Ahlakı İslam’dan önce de vardı. En Emin (güvenilir) kişiydi.



Kuran inmeye başlayınca Kuran’daki ifadelere baktılar, bunlar insan sözleri olamayacak kadar başka dediler. Sonra Hz Muhammed’in her halini hareketini takip ettiler. Yalancı olacak bir hareketini, bir falsosunu göremediler. Hz Muhammed’in çağırdığı davet ise çok mantıklı idi. Evrenin sadece bir yaratıcısı olduğunu, Yaratıcının aşkın olduğunu, putlara tapmanın doğru olmadığını anlatıyordu. Kuran’da gelen emirler de hep insanlığın iyiliği ve barışı içindi.







İnsan neden böyle bir yalana ihtiyaç duyabilir?


Kendisine sosyal statü sağlamak, zengin olmak, reis olmak, saygı duyulmak, rahat etmek gibi sebepleriniz olacaktır.

Allah’ı kendi yalanınıza bulaştırma potansiyeliniz olduğuna göre aslında çok bencil, geleceği düşünmeyip peşin rahat isteyen, kendi keyfini her türlü ahlaki değer ve adalet kuralının üstünde tutan biri olmanız gerekir. Çünkü Allah adına yalan söylüyorsanız aslında Allah’a inanmamanız gerekir.

Eğer Allah’a inanmıyorsanız neden başkalarının çıkarlarını kendi çıkarları gibi görmek olan ahlaki değerlere saygı duyasınız? Sizden hesap soracak biri yoksa Dünya’nızı olabildiğince keyif verici ve sıkıntıları azaltıcı bir yere döndürmek istersiniz.

Eğer iddia etiğiniz yalancı peygamberliğiniz bunları size karşılamıyorsa üstüne üstlük size sıkıntılar, belalar, canınıza kast eden düşmanlar, sizi yurdunuzdan rahatınızdan eden düşmanlar oluşturuyorsa yalancılıkla kâr edeyim derken zarara girdiğinizi fark edersiniz ve bu oyunu fazla sürdürmek istemezsiniz.

İnsanları kendinize kul ve köle yapmak, herkesi kendi rahatınız için çalıştırmak istersiniz.

En iyi siz yiyip içmeli, en iyide siz giyinmelisiniz. Yoksa sıkıntı çekmenin bir anlamı kalmaz.

Şimdi Hz Muhammed’e bu açılardan bir bak ki Hz. Muhammed’in peygamberlik delillerini anlayabilesin:

Elçi olduğunu açıkladıktan sonra 13 yıl boyunca Mekke’de sadece eziyet gördü. Ona inananlarda kaçırılıp şehit ediliyorlardı. Kendisinin ise can güvenliği yoktu. 3 yıl Müslümanlar boykot edildi ve hepsi açlıktan ölecek düzeye geldi. Yerden buldukları deri parçalarını ve ağaç kabuklarını yemek zorunda bırakıldılar. Peygamberimiz zorluklardan bıkıp vaz geçti mi? Hayır vaz geçmedi. Yalancı biri ne yapardı? O’nun yaşadıklarının binde birini yaşasaydı hatta ilk ciddi zorlukta vaz geçerdi.

Tarih kayıtları Mekkeli müşriklerin O’na reislik ve istediği kadar kadın teklif ettiğini yazar. Peki, rahatını isteyip reislikte gözü olsaydı bu teklifi reddedip sıkıntıların her geçen gün arttığı hayata döner miydi? Dönmezdi. Ama rahatı ve reisliği değil sıkıntılı hayata geri dönmeyi tercih etti.

Peygamber rahatını bırakıp ta günde 5 defa namaz kılmayı kendisine ve inananlara farz kıldı. Üstüne üstlük sadece Peygambere farz olmak üzere birde gece namazı ayeti geldi ve her gece sabaha kadar inanmadığı bir namazı kıldı (!) Sabah namazına kalkmak bile rahatını terk etmek olduğu halde O geceleri bile uyanıp namaz kılardı. Oysaki en azından sabah namazını söylemeyip geceleri tatlı tatlı uyusaydı, zaten gün boyunca yeterince düşman ve sıkıntılar O’nu bekliyordu. Yok hayır öyle yapmadı, O’nun yüzü hep Yaratıcıya dönüktü. Bizler Müslüman olduğumuz halde O’nun bu yaptıklarını yapamıyorsak, bir düşünün bakalım.

Peygamber normal zamanlarda namazını terk etmediği gibi savaş zamanlarında da terk etmemiştir. Peki, can boğaza dayandığı böyle zamanlarda en azından namazı değil de canını düşünmesi gerekmez miydi? Ama öyle de yapmadı, hep namazını düşündü.

Namazı geçtim, bu insan kendisine orucu neden emretti? Rahatına düşkün sefil bir yalancı bir öğün yemek yemese sinir krizleri geçirdiği halde bu insan bazen aralıksız 3 gün bir şey yemeden oruç tutardı. Rahat etmek için reis olmayı isteseydi neden bedevi reisleri gibi bir eli yağda bir eli balda yaşamadı.

Elçi olduğunu ilan ettiğinde zaten zengin iken bütün servetini İslam için harcayıp sonunda kalkanını bile bir Yahudi de borç karşılığı rehin bırakmış bir halde vefat etti. Neden kimseden gelen yardıma tenezzül etmedi, neden kendine zekât ve sadaka kabul etmeyi haram kıldı, neden güçlü olduğu halde düşmanlarının mallarına el koyma yoluna gitmedi ve hep adaletli davrandı?



Ona ve Müslümanlara etmediği zulümleri bırakmayan Mekke’yi ele geçirdiği zaman neden insanlardan intikam almadı? Peygamber olmayan bir insan ancak bir peygamberin gösterebileceği bu olgunluğu ve sabrı ne kadar gösterebilirdi?

Bedir savaşında 313 kişi ile 1000 kişinin üstüne yürür müydünüz? Uhud savaşında 700 kişi ile 3000 kişinin üstüne gider miydiniz? Ordu derseniz az, düşman derseniz 3-4 katı. Mantığınızı kullanırsanız öldürülmeniz kaçınılmaz. O’nu bu kadar kendinden emin yapan neydi?

Cahil bedevi toplumları eğitmek deveye hendek atlatmaktan zordur. 23 senede o en cahil ve karanlık toplumu Dünya’nın en iyi bilgeleri, en adaletli ve ahlaklı insanları yapmıştır. Siz ömrünüzde 2 kişiye bile sigarayı veya içkiyi bıraktırabildiniz mi? Oysa Hz Peygamber o toplumdan zinayı, içkiyi, yalanı, dolandırıcılığı, haksız yere adam öldürmeyi ve daha nice kötü adetleri kaldırdı ve yerlerine adaleti, yoksullara yardımı, insan eşitliğini, kardeşliği, dürüstlüğü getirdi. Siz yalancı olsaydınız kendinizde olmayan bu özellikleri topluma bir karakter olarak aşılayabilir miydiniz? Hz. Muhammed’in peygamberlik delilleri kendi şahsında görülebiliyor.

Şimdi Hz. Muhammed’in peygamberlik delillerini Sahabeler açısından düşünün:

İçlerinde azıcık şüphe duysaydılar O’nun arkasından gidip te mallarını Mekke’de bırakıp canlarını tehlikeye atarlar mıydı?

İnanmadıkları bir kişi için savaşlara girip şehit olurlar mıydı?

Savaşta babasıyla, kardeşiyle karşılaşacağını bildiği halde o savaşa giderler miydi?

Peki, peygamberin her halini hareketini inceden inceye dikkatle takip eden insanlar en ufak bir kusurunu görseydi O’na inanırlar mıydı?

Peki, siz yalancı bir peygamber olsaydınız hayatınızın sonuna kadar her hareketiniz peygamberliğe uyacak olgunlukta ve bilgelikte olabilir miydi? Olmadığınız bir insanın taklidini yaparak insanları ne kadar süre kendinize inandırabilirdiniz? Oysa ki insanların etrafınızdan dağılması için bir gün tek bir yerde gerçek yüzünüzü göstermeniz yeterli iken.

Hz Peygamber sahabelerine kendini bir Tanrı olarak tanıtmadı. Yalancı bir peygamber bu zorlukları aşıp bu mertebeye gelseydi insanlara kendine tapmasını emretmez miydi? Oysa O kendinin de sizler gibi bir insan ve kul olduğunu anlatıp durdu? “Kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum ve Allah’ın kuluyum” dedi. Bir kral veya Tanrı değil, hep bir kul olarak yaşadı. Hem de kulların en içteni.

Bu insanın her hali ben Allah’ın elçisiyim demiyor mu? Hz. Muhammed’in peygamberlik delilleri bundan daha açık olabilir mi?









Sen bundan önce ne bir kitap okuyabiliyor ne de onu kendi elinle yazabiliyordun; öyle olsaydı gerçeği çürütmeye çalışanlar kuşkuya düşerlerdi. Hayır! O (Kur’an), bilgiye mazhar kılınmış olanların sıkıntıya düşmeden anlayabilecekleri apaçık âyetlerdir. Âyetlerimizi zalimlerden başkası inkâr etmez. Onlar hâlâ, “Rabbinden ona bazı mûcizeler indirilmeli değil miydi?” diyorlar. De ki: “Mûcizeler yalnız Allah’ın katındadır; ben sadece bir uyarıcıyım.”Kendilerine okunan bu kitabı sana göndermiş olmamız onlara yetmiyor mu? Elbette inanan bir topluluk için onda rahmet ve ibret vardır.



(Ankebut 48-51)



Yoksa “Kur’an’ı kendisi uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru söylüyorsanız Allah’tan başka çağırabildiğiniz herkesi yardıma çağırın da, siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin!”Eğer size cevap veremezlerse, bilin ki bu (Kur’an) ancak Allah’ın ilmiyle indirilmiştir ve O’ndan başka ilah yoktur; hâlâ müslüman olmayacak mısınız?

(Hud 13,14)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt