Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mü'min ve Kafirlerin Arasının Kesin Ayrılması

E Çevrimdışı

ebuhasanelmakdisi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Mü'min ve Kafirlerin Arasının Kesin Ayrılması



İtikadde ve düşüncede sağlamlık ve netliği, hedefin ve hedefe ulaştıracak yolun belirgin olmasını gerekliliğini açıkladıktan sona mü'minler ile kafirlerin kesin bir çizgi ile birbirlerinden ayrılma meselesini açıklamaya çalışalım:
Bu mesele üzerinde Seyyid Kutub Fi-zilalil Kur'an'da bir kaç yerde önemli ve ısrarla durmuştur. Çünkü bu mesele İslam davetçileri için yeni bir mesele olup zamanımızda İslam'i hareketin ilerlemesinde büyük bir engel teşkil etmektedir.

"Küfrün, şerrin, suçluluğun açığa çıkarılması, imanın, hayrın, kurtuluşun açıkça bilinmesi için zaruridir. Ve kafirlerin yolunun aydınlatılması Allah'tan gelen nizamın ayetlerde belirtildiği hedeflerden birisidir. Zira kafirlerin tutumu ile ilgili olarak mü'minlerin kendi yollarında ve tutumlarında şüphe ve yanlışlık belirtilerinin sezilmesine sebep olur. Zira mü'minlerin yolu ile kafirlerin yolu birbirine karşı duran iki sayfa gibidir. Birbirinden tamamen ayrı iki kol... Şüphesiz ki renklerin ve çizgilerin iyice birbirinden ayrılması ve seçilmesi şarttır..."

"İşte bu gerçekten hareket ederek diyoruz ki;

Her İslami hareket ilk iş olarak mü'minlerin yolunu ve kafirlerin yolunu ayırarak harekete başlamalıdır. Önce mü'minlerin yolu belirtilmeli, sonra da kafirlerin yolu...

Mü'minlerin seçkin vasıflarını belirten işaretler mü'minlerin yoluna dikilmeli, kafirlerin seçkin vasıflarını belirten işaretler de onların yoluna...

Bu sadece teori dünyasında değil, pratik hayatta da gerçekleştirilmelidir. Bunun için İslam davasına sahip çıkanların, İslam hareketine yar olanların çevrelerinde bulunan inanlar arasından kimlerin mü'minler safında olduğunu, kimlerin de kafirler safında yer aldığını bilmeleri mutlaka gereklidir. Bu da ancak mü'minlerin yolunun, izinin ve metodunun belirtilmesi ve bunun yanı sıra kafirlerin yolunun izinin ve metodunun belirtilmesi ile mümkündür.
Bu belirginlik o kadar açık olmalıdır ki; iki yol birbirine karışmamalı ve ki işaret birbirine benzememelidir. Mü'minlerle kafirler arsındaki çizgiler ve şekiller birbiri içine girmemelidir..."
"İşte Arap yarımadasında bu yüce İslam dininin müşriklerle yüz yüze geldiği anlarda bu ayrılık ve bu açıklık tam ve kesin şekilde mevcuttu."

"İslam'ın şirkle, açık tanrıcılıkla, imansızlıkla, Allahsızlıkla ve önemli ilahi bir temele dayanmasına rağmen sonradan değişikliğe uğratılarak tabileri tarafından tahrifat yapılarak bozulan dinlerle karşılaştığı sıralardı...

Evet nerede ve nasıl olursa olsun...
İslam bu millet ve topluluklarla yüz yüze geldiği anlarda mü'minlerin yolu da kafirlerin yolu da, müşriklerin yolu da açıkça belirgindi. Hiçbir karışıklığa sebep olacak noktaları mevcut değildi." (Fİ-Zilalil Kur'an: 7/238)
"Ne var ki günümüzdeki gerçek İslam hereketlerinin yüz yüze geldiği hususlar ve karşılaştığı büyük zorluklar bunlardan hiçbirisi değildir. Gerçek İslam hareketinin bu günkü problemi müslüman bir sülaleden gelen ve bir zamanlar bu yerlerde yaşayanlar Allah'ın dinine uyarak, O'nun şeriatının hükmüne boyun eğiyorlardı...

Sonra bir de bakıyorsunun ki aynı yerlerde aynı milletler İslam'ı kovuyorlar. Ve onun yerine cahili sistemlerin adlarını ilan ediyorlar. İslam'ın itikadi ve pratik hükümlerine tamamen karşı çıkıyorlar, onları kötülüyorlar...

Bunun yanı sıra da itikad olarak İslam dinine bağlı olduklarını sanıyorlar.

Şüphesiz İslam; Kelime-i şehadet getirmek ten, Allah'tan başka ibadete layık ilah olmadığının haykırmaktan ibarettir.

Allah'tan başka ibadete layık ilah bulunmadığını haykırmanın manası ise; tek başına Allah'ın bu kainatın yaratanı, yerde ve göklerde yegane düzenleyici ve kanun koyucu olduğunu kabullenmek demektir.

Hayatın bütün meselelerine, her türlü kulluk ve ibadet şekillerine hakim olan sadece O'dur. Kulların hayatlarına hükümler veren ve insanların da hayati meselelerinde hüküme boyun eğdikleri yegane zat Allah'u Zülcelal'dir...

İşte kim olursa olsun; bu mana ve anlam ile Allah'tan başka ibadete layık ilah olmadığını haykırmazsa o gerçek manada şehadet getirmemişş ve İslam'a girmiş sayılmaz...

Adı ne olursa olsun...

Soyu ve lakabı ne olursa olsun...

Ve hangi bölgede olursa olsun; Allah'tan başka ibadete layık ilah olmadığını belirten kelime-i şehadet kelimesi ve yukarıdaki manası eğer o beldede yaşama ortamı bulamıyorsa orası Allah'ın dinini benimsemiş ve İslam'a girmiş bir bölge, bir muhit sayılmaz..."

(İbadet: Allah'ın sevdiği, kabul ettiği, razı olduğu ve emrettiği gizli ve açık ameller ve sözlerdir.)

"Bugün yeryüzünde bir takım milletler var. Adları müslüman adı ve sülaleleri müslüman sülaleler yaşadıkları beldeler bir zamanlar İslam diyarı olan beldeler...

Ne var ki, ne o milletler bugün Allah'tan başka ibadete layık ilahın bulunmadığını ifade eden kelime-i şehadet'i bu manada kabul ediyorlar, ne de o beldeler Allah'ın dinine girmeyi bu anlayış çerçevesi dağilinde kabulleniyorlar...

İşte günümüzdeki gerçek İslam hareketinin karşı karşıya bulunduğu en büyük güçlük buradan gelmektedir. Bu belde ve bu milletlerle karşılaşırken zorlanmaktadır."


"Bugünkü İslam hareketinin karşılaştığı güçlüklerin en büyüğü; "La ilahe illallah" ve İslam'ın çevresiyle, şirk ve cahiliyyet mefhumlarının etrafını saran kapalılık, giriftlik, düğümlülük ve bulanıklıktır. Bu günkü İslamı hareketinin karşılaştığı en büyük güçlük; salih müslümanlarla, kafir müşriklerin yolunun net olarak belirtilmemesidir. İşaretlerin ve başlıkların karışması, isimlerin ve sıfatların birbirine girmesidir. Yolların ayrılış noktası işte aydınlanmamış olan bu karanlık çöllerde bulunmaktadır."


"İslam hareketinin düşmanları bu meseleyi bildiklerinden dolayı bütün güçlerini bu noktada toplamakta, meselenin biraz daha birbirine karışmasını, karmaşık bir örgü halini almasını ve kargaşanın gelişmesini arzulamaktadırlar. Ancak bu şekilde kesin sözü açıkça söyleyerek insanlar arasında müslüman- kafir ayrımını kesin olarak yapmak baştan ve ayaktan uzak düşüren bir töhmet haline gelebilir. Evet "müslümanları tekfir etme töhmeti. "

Durum böyle olunca da İslam ve küfür meselesinde, hüküm verme konusunda ana merci olarak Allah'ın ve Ralulullah'ın emirleri değil, insanların örfü, adetleri, heva ve heveslerini kabul edilmiş olur.

İşte en büyük zorluk...

Bu nokta her çağda gelen Allah Davası yolcularının ilk etapta aşması gereken belli engellerden birisidir."

Dava önce Müslümanların yolu ile mücrimlerin yolunun ayrılmasıyla başlamalıdır. Dava adamları hakka davet konusunda açık ve kesin olmalıdırlar. Müsamaha ve yardakçılığa yönelmemelidirler.

Kendi davalarını açıklarken bir korku ve endişeye sürüklenmemeli, kınayanların kınaması, bağıranların bağırıp çağırması onları davasından alıkoymamalıdır:

"Bakınız! İşte bunlar müslümanları kafir kabul ediyorlar. Dinsiz kabul ediyorlar" diye çığlık atmalarına aldırmamalıdırlar.

Evet Allah davasına sahip çıkanlar bu engeli aşmalıdırlar. Kendi amellerinde bu ayrılık kesin şekilde yapılmalıdır. Ancak bu şeklide bütün enerjilerini Allah yolunda harcayabilirler. Bu hususta hiçbir müslümanın içinde şüphe olmamalıdır. Endişe bulunmamalıdır. Gizli ve kapalı bir nokta kalmamalıdır. Çünkü hak yolunun yolcuları ancak kendilerinin kesin müslüman olduklarını, yollarına dikilenlerin ve Allah'ın yolundan insanları alıkoyanların kafir olduklarını iyice kabullendikleri takdirde bütün kuvvetleri ile birlikte harekete geçebilirler...

Mesele bu şekildedir. Allah yolunun yolcuları kendi davalarının bir küfür ve iman davası olduğunu bildikleri zaman yoldaki meşakkatlere tahammül edebilirler. Kendileri ile mensup oldukları milletler arasında yolların ayrıldığını, kendilerini bir başka millete mensup oldukları kavimlerin bir başka milletten olduğunu kabullendikleri taktirde...

Kendilerinin mensup olduğu dini ayrı, kavimlerinin mensup olduğu dinin ayrı olduğunu kavradıkları taktirde yoldaki eziyetlere katlanabilirler.

"Suçluların (kafirlerin) yolu belli olsun diye böylece ayetleri uzun uzun açıklarız." (En'am: 55) (Fİ-Zilalil Kur'an: 7/236-240)
 
Üst Ana Sayfa Alt