Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Mehmet Ali Bulut’un Suudi Arabistanın iki Yüzü adlı yazısı

K Çevrimdışı

karabatak

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sayın Mehmed Ali Bulut Bey,
“Suudi Arabistan’ın İki Yüzü” adlı yazınızı okudum. Yazının başında sizi tebrik etme duyguları yaşarken yazınızın son kısmı ile adeta büyük bir esef yaşadım. Umarım ülkemizde on binlerce insanın ortak tepkisi olarak düşündüğüm bu okur tepkisini dikkate alır ve köşenizde bu tepkiye yer verirsiniz. Sizi severek okuyan ve izleyen bir okurunuz olarak yazacak olduğumuz notlarımızdan istifade edeceğinizi umuyorum.

Öyle anlaşılıyor ki kaleminiz vicdanınızın elinde olduğunda güzel şeyler ortaya çıkıyor. Fakat kaleminizi bütün insaf ölçülerini aşarak adeta düşmana sallanan bir kılıç olarak algılayarak yazı yazmaya başladığınızda maalesef ümmet için büyük fitne tohumları ekiyorsunuz. Maalesef tamamen ön yargıların etkisinde ve tamamen örfi, geleneksel, belli bir zümrenin kendine özgü ucubeleştirilmiş bir din algılamasından mevrus edilmiş ve kendine özgü dar kalıplara hapsedilmiş, gelenekçi bir din algılamasının vermiş olduğu amansız, asılsız, yersiz korkulara dayalı, kerameti kendinden menkul savunmacı, kurtarıcı, jakoben bir eda ve üslup ile kaleme alınmış bir yazı okuduk. Ümmetin bir parçasına yönelik asılsız iddia ve iftiralarla kaleme almış olduğunuz bu makalenizin ne İslam’a, ne Müslümanlara ve ne de İslam ümmetine bir fayda vermeyeceği gayet açıktır. Bu yazının faydalı olması bir tarafa uyumuş bazı fitneleri yeniden alevlendirmek için bir adım olduğu gayet açıktır.
Ülkemizde bazı siyasi partilerden milletvekilliği kapmak isteyenler zaman zaman başörtüsüne saldırır ıslam’a ve Müslümanlara küfrederek halkı küçümserler ve ardından bahşişlerini alırlar. Ve maalesef aynı alışkanlık bazı Müslümanlarda da görülmektedir. Bir takım Müslümanlara iftiralar atarak, bazı din baronları nezdinde pirim yapmaya yönelik gayretlerin zaman zaman zuhur etmesi bizleri üzmektedir.

İslam düşmanlarının vahdetimizi engellemek için her koldan saldırrarak fitne tohumları ektiği ve bu düşmanca gayretlerinin karşılığını bu gün param parça olmuş bir İslam ümmeti oluşturmak suretiyle aldığı herkesin bildiği bir gerçek iken ihtilaf ve fitne tohumlarını yeşerterek İslam’ın ve Müslümanların birleşme gayretlerini sekteye uğratmak büyük bir gaflet olsa gerektir.

Bu gün değerli vatanımızın değerli siyasetçilerinin farkındalığı ile yeniden sağlanmaya çalışılan İslam birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız varken, Nato’nun düşman rengi İslam’ı temsil eden yeşil renk yapılmış iken, bir işgal ve terör devleti olan İsrail’in bölgedeki hegemonyasını pekiştirmek ve bölge halkını kendine köle etme gayretleri son süratiyle devam etmekte iken, ümmetin kolunu bacağını kesmek manasına gelen yaklaşımların asla bu ümmete fayda sağlamayacağı ortadır. Eleştirmiş olduğunuz zümrenin her ne kadar bazı farklı algılamaları veya uygulamaları olsa da bu bize insafsız yaklaşımlar sergileme hakkı vermez. Allah Kuran-ı Kerim’de: “Bir millete olan düşmanlığınız sizi, onlara karşı adaletsizliğe sürüklemesin, adaletli olun, adaletli olmanız takvaya daha yakındır.” Buyurarak bizleri adaletli ve insaflı olmaya davet etmektedir.

Müslümanları milliyetçilik fitnesi çıkararak ve ardından aralarındaki mezhepsel ayrılıkları körüklemek suretiyle onları paramparça eden batılı güçler günümüzde de bu gayretlerini sürdürmektedirler. Yıllar öncesinde bizleri bu söz konusu yapay fitnelerle birbirimize düşman etmeyi başaran Batının son darbeyi de silahla gerçekleştirmek için amansız bir saldırı ve katliam başlattığı ve bizim de son gücümüzle vatanımızı savunmak zorunda kaldığımız Kurtuluş Savaşı yıllarında bizleri maddi ve manevi olarak kimler desteklemiştir!! Dişini tırnağına takarak mücadele eden Anadolu Müslümanlarının yardımına kimler koşmuştur? Herhalde Gayri Müslimler değildiler yardıma koşanlar… Bizim yardımımıza koşanlar mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun Müslümanlar değil miydi !? Bu gün aynı durum olsa aynı manzara gerçekleşmeyecek midir !? Başta Suudi Arabistan Müslümanları olmak üzere dünyanın her bir yanından değişik mezheplere sahip mü’minler, tıpkı İsrail’in işgaline uğrayan Filistin’e, Rus işgaline uğrayan Afganistan’a ve Çeçenistan’a, Amerikan işgaline uğrayan Irak’a, Sırp işgaline uğrayan Bosna-Hersek’e koştukları gibi bize de koşup geleceklerdir. Peki; onların canlarını ve mallarını seferber ederek yardıma koşmalarının sebebi İslam kardeşliğinden başka bir şey midir ?! Şayet değilse bu kardeşliği bozmak için gayret göstermek bu ümmete yapılan en büyük ihanet değil midir?

Ülkemizde dini asil kaynaklarından alamayan birçok kardeşimiz dini inancına birçok hufare karıştırmış durumdadır. Üniversiteye giriş imtihanları arifesinde türbe kapılarına koşan, imtihana girecekleri kalemleri bu türbelerin kapılarının anahtar deliklerine sokmak suretiyle başarılı olacağını zanneden, balıklı göldeki balıklara kalemle işaret etmekle bu imtihanı kazanma umuduna giren yüzlerce öğrencimiz var. Dilek tutup yatırlara, ağaçlara ve kayalara çaput bağlayan binlerce Müslüman var. Yine Dilekler tutup Aya yorga Kilisesine ip seren, kabirler etrafında tavaf eden, yatırlardan yardım talep eden nice Müslümanlarımız var. Yüce Allah’ın -haşa -“Ete kemiğe büründüm felan efendi diye göründüm” diyerek kendisinin bir insanın suretine girdiğini ifade ettiğini bile iddia edebilecek kadar büyük bir şirke ve de garabete düşen sözde alimlerimiz, ve sözde davetçilerimiz var. Cibril –Aleyhisselamın- vahyi Allah’ın arşında oturan Hz.Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)’den aldığını iddia edecek kadar büyük bir şirk ve garabet arz eden, mürşitlerimiz ve davetçilerimiz var. Aracı koşmadan Allah’tan bir şey isteyen bir kişinin şeytandan yardım istemiş olacağını iddia edecek kadar büyük bir yanlışlığa düşen sözde Müslümanlarımız var. Bu kadar şirki söz ve eylemler gözleri önünde cereyan ederken bunlara suskun kalan sözde alimlerimiz ve din görevlilerimiz var..

Bu kadar saçma sapan sapkınlıklara değinme ihtiyacı hissedecek yerde ve sizden bu ümmeti doğru inanca sevk etmek için gayret sarf etmeniz beklenirken bütün bunları görmezlikten gelip söz konusu bu ve benzeri sapkınlıklara karşı bayrak açmış Müslümanları asılsız iftiralarla töhmet altına almak size yakışan bir durum mudur ?! Biz bunu size yakıştıramıyoruz. Ön yargılarla kaleme almış olduğunuz bu yazınızda zikretmiş olduğunuz bu iddialar doğruluktan uzak, dayanaksız, hayal ürünü iddialardır..

Suudi Arabistan’da 30- 40 seneden beri yaşayan vatandaşlarımız sizin iddia ettiğiniz olumsuzlukların hiç birini görmemişler ve içlerinden bu satırlar okuyanlar sözünü etmiş olduğunuz iddialar karşısında hayrete düşmüşlerdir. Bendeniz de bu ülkede yaklaşık 20 sene kalmış bir kardeşiniz olarak bu bahsetmiş olduğunuz ön yargılardan hiç birini duymadığımız belirtmek isterim. Maalesef ülkemizde bu değerli halkımızı kandırmak suretiyle, kendi hurafelerini Allah’ın dini olarak takdim eden bazı din baronları hiçbir dayanağı olmayan bu hurafi, şirki inançları eleştiren ve bunun karşısında ayet ve hadislerle ve sahabe hayatını ileri sürerek gerçek inancı takdim eden insanları düşman olarak ilan etmekteler ve onları değişik yaftalar ile yaftalamaktadırlar.. Maalesef, atılan bu iftiraların tesirinde kalan bazı hacılarımız ve umrecilerimiz Kabe’de cemaatle kıldıkları namazları iade edecek kadar beyinleri yıkanmış ve büyük bir ayrışmanın içine girmişlerdir. Neden bu namazları iade ediyorlar !? Tabi oradaki imamların dinden çıkmış olan Vahhabilerden oldukları gerekçesiyle.. Peki bu imamların dinden çıkmış kafirler oldukları bilgisini kimlerden alıyorlar ?? Şu sorumsuzca ona buna kafir damgası vuran hamasetkar kişilerden elbette.. Bu ümmetin İslam kardeşliği adına bu yapılanlar revamıdır soruyorum.. Bu gün iftiralarla sürdürülen bu fitne kampanyası bu ümmetin fertleri arasında kardeşlik bağlarını koparmaya gebedir. Bu durumu kim arzu eder? Bu duruma kimler sevinir? Bir düşünün.. Her halde İslam ümmetinden hiçbir fert oluşacak bu olumsuz duruma sevinemez.

Şimdi bu söz konusu yanlış iddialarınızdan bazılarına bir göz atalım:

1- Suudi Arabistan Haricilik doğmuş diyorsunuz.
Bu gerçekten boş ve mesnetsiz bir iddiadır. Zira orada haricilik zihniyetini benimseyen hiçbir fert yoktur.

2- “Erkek – kadın ayrımını Kabe-i Muazzamaya kadar taşımışlar” diyorsunuz. Bu mesnetsiz bir iftiradır. İbadet niyetinde olmayan ve oraya değişik niyetlerle gelen ve oluşan izdihamlardan faydalanmak isteyen bazı sapıklara bir önlem olarak mümkün mertebe kadın ve erkeklerin ibadetlerini ayrı ayrı yerlerde yapmalarını sağlamak için gayret sarfetmek tebrik edilecek bir durum ve hatta dini bir gerekliliktir. Bunu arkasında kadını hor görmek gibi bir anlayış yoktur. Olayı bu derece geçek mecrasından saptırmanız çok manidardır. Bizlerde ülkemizde bu ibadetlerimizin daha nezih bir ortamda olabilmesi için kadınlarımızı mahfillere almıyor muyuz? Onlar yapınca mı bu bir ayrımcılık oluyor. Doğrusu şaşılacak bir iftiradır bu.

3- “Üç kişi bir araya gelse başınıza polis dikilir ve sizi dağıtır” diyorsunuz.
Bu da asılsızdır. Orada üç kişi değil milyonlar bir araya geliyor ve bu bir övünç vesilesi olarak görülüyor.

4- Mescid-i Haram’da alimlere kısıtlama var” diyorsunuz.
Oysaki dünyanın değişik bölgelerinden siyasi sebeplerden dolayı Arabistan’a iltica etmiş olan bir çok alim gerek mescitlerde ve gerekse üniveritelerde dersler vermektediler. Fakat hurafeciliğe ve bidatçiliğe geçit verilemez.

5- “Vehhabilikten başka yaklaşımlara gerek duymadıkları için olacak, hiç kimsenin vaaz, nasihat ve sohbet etmesine fırsat tanımıyorlar. Güya İmam Hanbeli’ye uyuyorlar ama onu da kendilerine uyduruyorlar..” diyorsunuz.
Vahhabilik dediğiniz şey sadece bir uydurmadır boş bir yaftalamadır. Oradaki Müslümanlar ehli sünnet ve’l-Cemaat’in yolunda olan Müslümanlardır. Muhammed İbn-i Abdulvahhab ise sadece bir davetçi olarak algılanır ve sevilir. Bizim de içimizden çıkan alim ve davetçilerimizi sevdiğimiz gibi.. Bizim bazı insanlarımızın alimleri veya şeyleri hakkında izlemiş oldukları aşırılıklar ise onlarda yoktur.

6- Yazınızda: “Hatta Kur’an’ı Kerim’in bilinen eski yazım şeklini bile değiştirmişler. Ayetlerin numaralandırılmasından, mukattaa harflerine varıncaya kadar çok şeyi değiştiriyorlar. Her şeyi kendi perspektiflerine çekmek istiyorlar…” diyorsunuz:
Sizin de bildiğiniz gibi tarihten bu yana Kur’an-ı Kerim yazılırken değişik hat üslupları kullanılmış, zamanla noktalamalar, harekeler konmuş ve bizim secavetler dediğimiz duraklara işaret eden harf ve remzler konmuştur. Bunlar yapılırken Hz. Osman’nın çoğaltmış olduğu altı mushaf ölçü alınmıştır. Kur’an-ı Kerimi en kolay bir şekilde okuyup anlamamız için düşünülen bu samimi gayretler Kur’an’a ve Müslümanlara büyük faydalar sağlamıştır. Bütün bu yapılanlar Kur’an’nın metninde bir tahrifata yol açmayacak şekilde yapılmıştır. Suudi Arabistan’da basılan Kur’an-ı Kerimler de en ufak bir tahrifat ve tahribat yapılmış değildir. Ayet numaraları da değiştirilmiş değildir. Bu Mushaflarda hesap edilen ayet sayısı 6236’ dır ve bu sayı ülkemizdeki Mushaflarla aynıdır. Huruf-u mukataalarda en ufak bir tahrifat yoktur. Sizin bu iddialarınız gerçekten iyi niyet sınırlarını zorlayan iftiralardır. Sanki bu Müslümanları Kur’an-ı Kerimi tahrif eden bir millet olarak lanse etmeniz iyi niyetten çok uzak bir yaklaşım olarak milyonlarca Müslüman’ın ahirette sizden davacı olmasını gerektirecek bir durumdur.

7- Yaznızda: “Şii mezhebinden olanlara nerede ise İslam gözüyle bakmıyorlar. Bir mezhebin bazı görüşlerine itiraz edilebilir belki ama neye dayanarak onu tümüyle yok sayabiliyorlar anlayamıyorum.” Diyorsunuz.
Suudi Arabistandaki Müslümanlar Şia mezhebine mensup olanlar Müslümanları Müslüman olarak görürler. Eğer tersi olsaydı onları kafirlerin girmesi yasak olan Mekke ve Medine’ye sokmazlardı. Ancak şianın bazı versiyonlarının Hulafa-i raşidinden olan Hz. Ebu Bekir’e, Hz. Ömer’E, Hz. Osman’a, Hz. (Radıyallahu anhum cemian) haşa küfrettikleri ve onlara lanet ettikleri bilinmektedir. Yine bazı Şiilerin Hz. Aişe’ye –haşa- inek dedikleri ve hatta zina ettiği iddiasında bulundukları bilinmektedir. Sahabeye karşı geliştirilen bu olumsuz bakıştan dolayı onlardan gelen hadisleri kabul etmeme yoluna gittikleri bilinmektedir. Suudluların her Müslüman gibi büyük sahabelere karşı aynı küfürleri pervazsızca yapan ve onların rivayet ettikleri sahih hadisleri ret eden şiilere karşı tutumları vardır ve bu da normal görülmelidir.. Bu gün komşumuz Suriye’deki ehli sünnet katili olan, insanları çoluk çocuk demeden hunharca öldüren Beşşar Esed’e silah yardımı yapan ve onu siyasi arenada ehli sünnete karşı savunan şii İran’nın olaylara bakış açısının bir mezhep taasupkarlığından öte gitmediğini görmemiz lazım.

8- Yazınızda: Suud Müslümanların Hz. Ali’ye ( Kerremellahu Vechehu) düşman olduklarını söylüyorsunuz.
Bu da büyük bir iftiradır. Şimdiye kadar bu anlamda en ufak bir beyanatları hareketleri olmamıştır. Varsa ispat etmekle mükellefisiniz. Ama kılına dokunmadığınız Şiilerin sahabeye küfürlerini içeren binlerce delil vardır. Hz. Ali’ye İlah diyen Nusayrileri yapmış oldukları ehli sünnet düşmanlığında desteklemek ve bu destekçilere karşı sessiz kalmak hangi Müslüman’ın vicdanına sığar.

9- Yazında: Arabistan’da yaşayan müslümanların Risaley-i Nur’a, Said Nursiye, karşı muaanit bit tutum içinde olduklarını yazmışsınız.
Suudi Arabistan’da bu kitapların satılması yasak değildir. Gerek Said Nursi’nin ve Gerek Fethullah Gülen’nin kitapları satılmakta, okunmakta ve cemaatin açtığı okullara izin verilmektedir. Kaldı ki her ülkenin kendine özgü bazı tutumlarının olması normal karşılanmalıdır. Bize özel bazı durumların normal karşılandığı gibi onlarında bu tutumlarını düşmanlık sebebi olarak görmek işi abartmaktan başka bir şey değildir.

10- Yazınızda, velayeti ve kerameti inkar ettiklerini ve onların alimlerinin ulemay-ı su’den olduğunu iddia ediyorsunuz.
Kerameti velayeti inkar etmiyorlar. Bu da uydurmadır. Ulemay-ı Su’ olmalarını gelince: Bu da büyük bir ithamdır. Bu tür insanlar her yerde her zaman olagelmişlerdir ama genelleme yapmak sadece insafsız bir yaklaşımdır.

11- Yazınıda: “Evet şu mesele, eğer çözülmezse önümüzdeki yıllarda hac konusunda ciddi sıkıntıların yaşanmasına neden olacak gibi görünüyor.” Diyorsunuz .
Bu yersiz ve asılsız bir iddiadır. Korkulardan üretilen bir komplo teoridir. Bu konuda asla bir sıkıntı olmaz ve olamaz. Olması için en ufak bir sebep yoktur.

12- Suudi Arabistan halkına deccal yakıştırması yapmak Müslümanlığa sığmaz. 2024 yılında tamamlanması öngörülen yeni mimari projeler ile bu kutsal mescitlerimizin etrafındaki alanlar oldukça artacaktır. Suudluları Ebrehe’nin ordusuna benzetmişsiniz bu sadece insafsızlık ve vicdansızlıktır.

Son olarak diyorum ki.. Size birkaç insan inanmış olabilir ama onlarda zamanla kendilerine gelirler. Siz ahrette bu iftiralarınız için şimdiden bir cevap hazırlayın veya ölmeden hak helalliği dileyin. Yaşasın Müslüman kardeşliği..

Abdullah MOLLAOĞLU
 
Halid el-Kurdi Çevrimdışı

Halid el-Kurdi

Üye
İslam-TR Üyesi
Ortak bir tepki diyebileceğimiz kalemden geçmiş. Yazandan ve paylaşandan Allah(c.c.) razı olsun.
 
Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Mehmet Ali Bulut'un o yazısını okumuştum. O adam o yazıda utanmadan Selefileri Hz. Ali düşmanlığıyla itham etmiş.

Hangi Selefi alimin hatta sıradan bir Selefinin Hz. Ali'ye yönelik düşmanca bir sözü vaki olmuş ki bu adam utanmadan , yüzü kızarmadan böyle bir iddia da daha doğrusu iftirada bulunabiliyor ?

Ayrıca Suudileri Risalei Nur düşmanlığıyla itham etmesi de ayrı bir komedi. :)

Mehmet Ali Bulut'un ''Risalei Nur'' lardaki bidatlerden ve sapıklıklardan da haberi yok galiba.

Said Nursi, Cebrail (as)'ın Hz. Ali'ye sahife indirdiğini bile iddia edebilmiştir.
 
Üst Ana Sayfa Alt