Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Maide 44-47 Tefsiri - Allah'ın İndirdiğiyle Hükmetmeyenler

AbdulFettah Çevrimdışı

AbdulFettah

94.7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum ve Rahmetullah kardeşler konu bilgilendirme amaçlıdır. Tefsir alimlerinin bu ayetin bu kısmını nasil tefsir ettiği hakkında bilgiler paylaşılacaktır. Bazi yerler özet geçilecektir ayrıntılı tefsirine bakmak isteyenler kitaplardan okuyabilirler. Not: PDF'ten alındığı için yer yer harflerde bozukluk olabilir.

İmam Ebû Mansûr el-Mâtürîdî - Te’vîlâtü’l-Kur’ân

Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir. İşte böyle, Allah’ın indirdiği hükmü inkâr eden ve onu hak görmeyen kişi kâfirdir.


Ve her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir. Bu ilâhî beyan, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyi inkâr yoluyla terk eden içindir, böylesi zikredildiği şekilde kâfirdir.

Cenâb-ı Hak bir yerde “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir”{Maide 44} buyurmuş, başka bir yerde “Zâlimlerin tâ kendileridir”{Maide 45} demiş, burada da Fâsıkların kendileridir demektedir. Bunların hepsinin aynı anlama gelmiş olması mümkündür: İnkâr etmek ve önemsememek Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirdirler, zâlimdirler, fâsıktırlar. Allah’ın burada belirttiği inkârın (küfür), O’nun indirdiğiyle hüküm vermeyi terk edenler anlamına da gelebilir, gerçekten bu terk ediş inkâr sebebiyle ise. O’nun bu âyetlerde belirttiği zulüm ve fısk kavramları müslümanlar hakkındadır. Çünkü Allah Teâlâ “Tevrat’ta İsrâiloğulları’na, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş... birbirine kısas vardır” buyurmuş, sonra “Kim kısası bağışlarsa bu kendisi için bir kefâret olur” demiş, daha sonra da “Her kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte
onlar zâlimlerin tâ kendileridir”{Maide 45} buyurmuştur; yani onlar inkâren değil kendi arzularına uyarak Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyi terk etmişlerdir, buyurmuştur. Onlar kendilerine zulmetmişlerdir, çünkü zulüm bir şeyi ait olmadığı yere koymaktır. Fısk ise Allah’ın emri dışına çıkmaktır, şu ilâhî beyanda olduğu gibi: “O, Rabbinin emrinden dışarı çıktı”{Kehf 50} buyurmuştur. Şunu da belirtmek gerekir ki bu işin cehaletle yapılması ile bilerek yapılması aynı şeydir; çünkü kişi, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmediğinde, onu ait olmadığı yere koymuş olmakta ve Rabbinin emrinden dışarı çıkmaktadır. Ne var ki onun için “zâlimdir, fâsıktır” denilmesi söz olarak çirkindir, çünkü kişi onu ancak câhilliğinden yapmıştır. Dolayısıyla onun yaptığı iş zulümdür ve fısktır denilmesi uygundur. Kendisi hakkında bu sözün kullanılması ise belirttiğimiz gibi çirkin bir şeydir.

Zemahşeri-el-Keşşâf maide 44-47

Yahudi âlimlerinin, dünya tutkusu ve riyaset sevdası gibi sebepler yüzünden Allah’ın kitabını tahrif ettikleri ve bu yüzden helâk olup gittikleri gibi siz de [âyetlerimi, yani] Allah’ın âyet ve hükümlerini; rüşvet, makam mevki ve insanların rızası peşinde koşmak gibi “az bir paha karşılığı satmayın” bir bedel veya ivaz karşılığı değiştirmeyin.

“Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse, bunlardır işte inkârcı nankörler.” “zâlimler” [Mâide 5/45], “fâsıklar!..” [Mâide 5/47] ifadelerinde, Allah’ın âyetlerini küçümseyip itibarsızlaştırarak, âyetlere zulmeden, onlardan başkasıyla hükmederek, bilerek yoldan çıkanların küstahça inkâr ettikleri belirtilmektedir. İbn Abbâs’a göre “Sözü edilen kâfir, zâlim ve fâsıklardan maksat Ehl-i Kitap’tır. [Âyetin mantūku budur, ancak mefhumu onlarla sınırlı değildir, nitekim] Onun [“Bu âyetler bizim hakkımızda değil Ehl-i Kitap hakkındadır”diyenlere] şöyle dediği nakledilmiştir: “Oh ne âla!.. Kur’ân’da nerede tatlı bir ifade var, o size ait ama nerede bir acı ifade var, o ise Ehl-i Kitab’a ait!? Bakın, her kim Allah’ın hükmünü inkâr ederse kâfir olur, eğer o hükmü kabul etmekle birlikte uygulamazsa o zaman zâlim ve fâsık olur.” Şa‘bî’den [v. 104/722] nakledilmiştir ki inkârın küfrü gerektirmesi Müslümanlarla ilgilidir, ‘zâlimler’ ifadesi Yahudilere, ‘fâsıklar’ ifadesi de Hristiyanlara yöneliktir. İbn Mes‘ûd (r.a.) [v. 32/653] ise bu hükmün Yahudiler ve diğerleri hakkında yani herkes için söz konusu olduğu kanaatindedir.

Huzeyfe (r.a.)’ın [v. 36/656] ise şöyle dediği nakledilmiştir: “Siz gidişat olarak İsrâiloğullarına o kadar çok benziyorsunuz ki pabucunuzun izi pabuçlarının izine, oklarınızın tüyü oklarının tüyüne denk düşecek şekilde onların yolunu [adım adım] izlemektesiniz! Bir tek, buzağıya tapıyor musunuz, tapmıyor musunuz, onu bilmiyorum!”

İmam Taberi-Câmiʿu’l-beyân fî tefsîri’l-Ḳurʾân (birazcik uzun Taberinin görüşünü merak edenler en sondaki kalin hafli metni okusunlar)

Müfessirler bu âyette zikredilen kâfirlerden kimlerin kastedildiği hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir

a- Bera b. Âzİb, Ebu Salih, Dehhak, Ebu Miclez, İkrime, Katade ve Ubeydullah b.
Abdullah'dan nakledilen bir görüşe göre bu âyette zikredilen kâfirlerden maksat, Allah'ın kitabı Tevrat'ı tahrif edip değiştiren Yahudilerdir.
Bu hususta Bera b. Âzib demiştir ki:"Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir. "İşte
onlar fâsıklann ta kendileridir. " âyetlerinin hepsi, kâfirler hakkında nazil olmuştur.
Ebu Salih diyor ki: "Maide suresinin bu üç âyetinde ehl-i islam için bir şey yoktur. Bunlar, kâfirler hakkındadır.
İmran diyor ki: "Ebu Miclez'e, Hariciye mezhebinin ibadiye fırkasından bir kısım insanlar gelip Ebu Miclez'in yanında oturdular ve ona dediler ki: "Allah teala buyuruyor ki: "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir." "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, fâsıklann ta kendileridir." (İbadiye fırkasına mensup olanlar bu sözlerini söylerken, idarecilerin, Allah'ın indirdiği ile hükmetmediklerinden, kâfirler, zalimler ve fasıklar olduklarını söylemek istemişlerdir.) Ebu Miclez de dedi ki: "Bu idareciler bu yaptıklarını yapıyorlar ve yaptıklarının günah olduğunu da biliyorlar. Bu âyetler,
Yahudi ve Hristiyanlar hakkında nazil olmuştur."
İbadiye fırkasından olanlar dediler ki: "Vallahi sen de bizim bildiğimiz gibi biliyorsun. Fakat sen onlardan korkuyorsun." Ebu Miclez de dedi ki: "Siz buna bizden daha layıksınız. Biz, sizin bildiğiniz gibi bilmiyoruz. Sizler, biliyorsunuz fakat, bildiğiniz gibi hareket etmenize engel olan, sizin onlardan kork-- manızchr."
Bu hususta Ebul Buhturi de şunları söylemiştir: "Bir adam Huzeyfe'den "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir..İşte-onlar zalimlerin ta kendileridir. İşte onlar, fâsıklann ta kendileridir,.." âyetlerinin izahını sordu ve dedi ki: "Bu âyetlerin İsrailoğullan hakkında nazil olduklarını söylüyorlar ne dersin?" Huzeyfe de dedi ki:"Evet, size kardeş olan İsraiioğullan hakkında, her acı şey onların hakkında, her tatlı şey ise sizin hakkınızda. Hayır vallahi mesele böyle değil. Siz, İsrailoğullarımn yolunu, bir takunyanın tasması kadar çok yakın bir mesafeden takibedeceksiniz."
Bera b. Âzib de Resulullah'ın, zina eden Yahudiler hakkında recm cezası vermesi üzerine bu âyetlerin indiğini ve bunların, Yahudiler hakkında nazil.ol-duğunu söylemiştir.
İbn-i Zeyd de demiştir ki: "Kim, kendi eliyle bir kitap yazar, Allah'ın kitabîni bırakarak o kitapla hüküm verir ve kendi yazdığı o kitabın da Allah katın-. dan olduğunu zannedecek olursa işte o zaman kâfir olur.
Ebuzzinad diyor ki: "Biz, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes'ud'un yaninda bulunuyorduk. Bir adam, "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir."
"Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklann ta kendileridir." âyetlerini okudu. Bunun üzerine Ubeydullah dedi ki: "Vallahi bir çok insan, bu âyetleri, haklarında jnmedikleri mânâlarla yorumluyorlar. Bunlar, Yahudilerden iki kabile hakkında nazil olmuştur. Onlar da Kureyza ve Nadr oğullandır."
Ubeydullah, bu iki kabileden birinin, kendisini daha üstün sayarak öldürülenlere diyet takdir edildiğinde, kendi kabilesinden öldürülenlerin diyetini diğer kabileden öldürülenin iki katı kabul ederlerdi. Resulullah Medine'ye hicret edip diyetlerinin eşit olduğuna hüküm vereceği anlaşılınca onlar, içlerinden müslüman görünen bir münafıkı Resulullah'a gönderip durumu öğrenmek istemişler, daha önce yaptıkları gibi hüküm verirse kabul edeceklerini, eşit olduklarına hüküm verirse kabul etmeyeceklerini kararlaştırmışlardır. İşte bunun üzerine Allah teala, bundan Önceki âyetleri, bunu ve bundan sonraki âyetleri o Yahudiler hakkında indirmiştir.


b- Âmir eş-Şa'bi'ye göre ise "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." âyeti müslümanları kasdetmektedir. "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, zalimlerin ta kendileridir." âyeti, Yahudileri kasdetmektedir. "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, fasıklann ta kendileridir." âyeti Hristiyanlan kasdetmektedir. Yani, birinci âyet müslümanlar hakkında, ikinci âyet Yahudiler, üçüncü âyet de Hristiyanlar hakkında nazil olmuştur.


c- Ata b. Ebi Rebah, Tavus ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre "Kim, Allah'm indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir..." "İşte onlar, zalimlerin ta kendileridir.." "İşte onlar fasıklann ta kendileridir." âyetlerinde zikredilen kâfirlikten maksat, insanı dinden çıkaran kâfirliğin daha alt seviyesinde bir kâfirliktir.
Zalimlik ve fasıklık da, bilinen zalimlik ve fasıkhklardan daha alt derecede zalimlik ve fasıkiıklardır.
Bu hususta Said el-Mekki Tavus'un şunları söylediğini rivayet etmiştir. "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir." âyetindeki kâfirlik, kişiyi elinden çıkaran kâfirlik değildir.
Tavus diyor ki: "Bir kişi, Abdullah b. Abbas'tan, "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler.."
âyetlerini sordu ve dedi ki: "Bir kimse bunu yaparsa kâfir mi olur?" Abdullah b. Abbas da dedi ki: "Onun bunu yapması kâfirliktir. Fakat o kimse Allah'ı âhiret gününü, şunu ve şunu inkâr eden kimse gibi değildir.


d- İbrahim en-Nehai, Hasan-ı Basri, Abdullah b. Mes'ud ve Süddi'ye göre İse bu âyetler, ehli kitap hakkında inmiştir.
Fakat bunlar, bütün insanları kapsamaktadır. Müslümanlar için de geçerlidir, kâfirler için de geçerlidir.
Bu hususta Mansur, İbrahim en-Nehai'nin şunu söylediğini rivayet etmiştir: "Bu âyetler İsrailoğııllan hakkında inmiştir, amma bu ümmet için de geçerlidir."
Avf da, Hasan-ı Basri'nin "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." âyeti hakkında şunu söylediğini rivayet etmiştir. Bu âyet, Yahudiler hakkında nazil olmuştur ama onun hükmüne uymak bize farzdır.
Selem b. Kiineyİ diyor ki: "Alkame ve Mesruk, Abdullah b. Mes'ud'dan, rüşvetin hükmünüo sordular o da dedi ki: "Rüşvet suht'tandır. (Yani bu surenin kırk ikinci âyetinde geçen ve "Haram" diye tercüme edilen "Suht'tandır) Onlar da dediler ki: "Bu, hüküm verme sırasında alınan rüşvet midir?" Abdullah b. Mes'ud da eledi ki: "Böyle bir halde rüşvet almak kâfirliktir. Çünkü Allah teala buyurmuştur ki: "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir."
Süddi de bu âyeti şöyle izah etmiştir: "Allah teala buyurmuştur ki "Kim benim indirdiğim ile hüküm vermez, onu kasıtlı olarak bırakır ve bile bile haksızlık yapacak olursa işte o kâfirlerdendir.


e- Abdullah b. Mes'ud'dan nakledilen diğer bir görüşe göre "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir." âyetindeki "Kâfirler"den maksat,- Allah'ın indirdiğini inkâr ederek onun dışındaki şeylerle hüküm verenlerdir. Allah'ın indirdiğinin, Allah tarafından olduğunu kabul ederek onun dışındaki şeylerle hüküm verenler ise zalimler ve fasıklardır.


Taberi diyor ki: "Kim, Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar, kâfirlerin ta kendileridir." âyeti hakkındaki görüşlerden doğru olmaya daha layık olanı, bu âyetin ve bundan sonra gelen âyetlerin, kâfirler hakkında olduğunu söyleyen görüştür. Çünkü bu âyetten önce gelen âyetlerin de sonraki âyetlerin c!e ehl-i kitabın kâfirlerinden haber verdiğini söylemek daha evladır. Eğer denilecek olursa ki: "Allah teala, ehl-i kitaptan bahsettikten sonra umumi bir ifade ile, indirdiği ile hükmetmeyen herkesin kâfir olduğunu bildirmiştir. Ser. bunun nasıl olur da, özellikle ehl-i kitabın kâfirlerine mahsus olduğunu söylersin?" Cevaben denilir ki: "Allah
teala, indirdiği ile hükmetmeylerin kâfirliğini, indirdiği ile hükmetmemesiyle birlikte, onu inkâr edenler için ge-nelleşîirmiştir. Abdullah b. Abbas'm da dediği gibi Allah'ın indirdiğini inkâr ederek onunla hükmetmeyen herkes de ehl-i kitabın kâfirleri gibi kâfirdir. Zira, Allah'ın indirdiğini bildiği halde onu inkâr eden kimse, Resulullah'm Peygamberliğini bildiği halde onun Peygamberliğiniinkâr eden kimse gibidir.

İmam Ebu Hasan el-Vahidi “El-Veciz fi Tefsir-il Kitab-il Aziz"

Yahudilerden Allah’ın hükmünü değiştirenler hakkındadır. Bu ve sonraki iki ayet müslümanlarla ilgili değildir.

İbnül Cevzi, Ebul Ferec-Zâdü’l-mesîr fî ʿilmi’t-tefsîr

Kim Allah'ın indirdigi ile hükmetmezse işte onlar kafırlerdir"
kavli ile "işte onlar zalimlerdir" ve "işte onlar fasıklardır" kavlinin kimler hakkında indiginde alimler beş görüş belirterek ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: O, özellikle Yahudiler hakkında inmiştir, bunu da Ubeyd bin Abdullah, İbn Abbas'tan rivayet etmiş, Katade de aynısını
söylemiştir.

Ikincisi: O Müslümanlar hakkında inmiştir. Said bin Cübeyr, bu mananın benzerini İbn Abbas'tan rivayet etmiştir.

Üçüncüsü: O; bütün Yahudilerle bu ümmet hakkında inmiştir. Bunu da İbn Mes'ud, Hasen, Nahai ve Süddi, demişlerdir.
Dördüncüsü: O Yahudi ve Hıristiyanlar hakkında inmiştir. Bunu da Ebu Miclez, demiştir.

Beşincisi: Birincisi Müslümanlar, ikincisi Yahudiler, üçüncüsü de Hıristiyanlar için inmiştir. Bunu da Şa'bi, demiştir.
Birinci ayette zikredilen küfürden ne murat edildiği hususunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Allah Teala'yı inkar etmektir. Ikincisi: O hükmü inkar etmektir ki insanı dinden çıkaracak küfür değildir.
Özet: Şunda şüphe yoktur ki kim Yahudilerin yaptığı gibi Allah'ın indirdiğini bildiği halde O'nun indirdiği ile hükmetmezse, o kafirdir.
Kim de inkar etmedigi halde keyfine uyarak onunla hükmetmezse, o zalim ve fasıktır. Ali bin Ebi Talha, lbn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Kim Allah'ın indirdiğini inkar ederse, kafirdir, kim de onu ikrar eder de onunla hükmetmezse o fasık ve zalimdir.


Beyzavi-Envarü’t-Tenzil Ve Esrarü’t-Te’vil-Muhtasar

Kim Allah'ın indirdigi ile hükmetmezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridir."
Kim küçümseyerek ve inkar ile Allahin indirdikleriyle hükmetmezse, küçümsemeleri ve inatla Allah'ın indirdiginden farklı hüküm vermeleri sebebiyle, kafirlerin ta kendileri olurlar. Bundan dolayi Allahu Teala onlari
"kafirler, zalimler ve fasıklar" olarak niteledi.(Yani, Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler, kafir olduklari gibi, ayni zamanda zalim ve fasıktirlar.)
Onların kafirligi, inkar etmelerinden; zulümleri, Allah'ın indirdiginin tersiyle hükmetmelerinden, fıskları ise, ilahi hükümden çıkmalarindandir.

Bu Üç sıfatin, onlarin her birine uygun bir hukumden kaçınmak itibariyla olması da mumkundur.(Mesela, "Allah birdir" ifadesi imanla alakalı bir hükümdür Bununla hükmetmeyen biri kafir olur. Hirsızlık, büyük bir zulümdür ve yasaklamıştır. Ilahi hükme muhalif olarak hırsızlık yapan biri, başkasina zulmetmiş olur. Giybet, günah bir fiildir. Cenab-ı Hak "birbirinizin giybetini yapmayın" (Hucurat, 12) derken giybet işleyen biri fıska girmiş olur. )
Veya bu üç hüküm, bazılarının dedigi gibi her biri bir taifeye bakar. Mesela, buradaki "işte onlar kafirlerin ta kendileridir" ifadesi, Muslumanlara olan hitabla bitişik olması yönünden Muslumanlara yoneliktir. "işte
onlar zalimlerin ta kendileridir" ifadesi Yahudilere bakar. "işte onlar fasıkları ta kendileridir" ifadesi Hristiyanlara bakar.

Nesefi-Medarikü't-tenzil

“Kim Allah’ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.”
İbn Abbâs (radıyallahü anh) diyor ki: “Kim koyduğum hükümleri inkâr ve reddetmek suretiyle uygulamaz ve onlarla hükmetmezse, o kimse kâfirdir. Eğer inkâra kalkışmaksızın uygulamıyorsa, o hükümlerle hükmetmiyorsa, o kimse kâfir değil, fakat fasik ve zâlim bir kimsedir.”
İbn Mesud (radıyallahü anh) ise şöyle diyor: “Bu hüküm genel bir hüküm olup hem Yahûdîler ve hem onlar dışında kalan diğer insanların tamamını yani Müslümanları da kapsar.”


Ebüssuûd Efendi-İrşâdü’l-ʿakli’s-selîm

E- "Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir."
Kim, Allahü teâlâ'nın indirdiği hükümleri tahkir ve inkâr ederek onlarla hükmetmezse...
Zira onların, Allahü teâlâ'nın âyetlerinde yaptıkları tahrifat apaçık bu mânâyı (tahkir ve inkârı) mûcibtir.

"işte onlar / ülâike" denmesi, "men / kim" harfinin mânâsmdaki çoğul itibariyledir.
Bu cümle, makablinin anlamını en mükemmel şekilde açıklayan bir zeyl mahiyetinde olup o mefhumu ihlâlden de şiddetle sakındırır. Nitekim burada küfür, mücerred Allahü teâlâ'nın hükmünü terk şartına bağlanmıştır. Şu halde;
ilâhî hükümden başkasıyle hükmetmek,
tahrif ve tebdil edilmiş hükmü onun yerine koymak, Allah'ın âyetini az bir bedel karşılığında satmak ve onun Allah (celle celâlühü) katından olduğunu iddia etmek nasıl ağır bir küfür olur; bunu düşünmek gerekir.


İmam Kurtubi -El Camiul Ahkamul Kur'an

Allah'ın indirdiği ile Hükmetmeyenler:

"Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridir." Diğer ayetlerde de (zalimlerin, fasıkların ta kendileridir" diye buyurulmaktadır. Bu ayetlerin hepsi kafirler hakkında nazil olmuştur. Bu da Müslim'in Sahih'inde el-Bera yoluyla gelen hadiste sabit olmuştur ki, bu hadis daha önceden geçmiş bulunmaktadır. Büyük çoğunluk da bu görüştedir. Müslüman ise, büyük günah işleyecek olsa dahi kafir olmaz.

Ayet-i kerimede hazf edilmiş ifadelerin bulunduğu da söylenmiştir. Yani, kim Kur'anı reddetmek suretiyle Hz. Rasulün de sözünü inkar yoluyla Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyecek olursa, o kişi kafirdir. Bunu, İbn Abbas ve Mücahid söylemiştir. Bu açıklamaya göre ayet umumidir.

İbn Mes'ud ve el-Hasen der ki: Bu ayet-i kerime ister müslüman, ister yahudi, ister kafir olsun Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyen herkes hakkında umumidir. Yani, bunun doğruluğuna inanarak ve bu şekilde aykırı hüküm vermenin helal olduğuna kanaat getirerek. ..

Ancak, kendisinin haram işlediğine inanarak böyle bir iş yapan ise, müslümanların fasıkları arasında yer alır. İşi de Allah'a kalmıştır. Allah dilerse onu azaplandırır, dilerse de ona mağfiret eder.

İbn Abbas da kendisinden nakledilen bir rivayete göre şöyle demektedir:
Kim Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyecek olursa o, kafirlerin işine benzeyen bir iş yapmıştır.

Şöyle de denilmiştir: Yani, kim Allah'ın bütün indirdikleriyle hükmetmezse, o kimse kafirdir. Ancak, tevhid ile hükmetmekle birlikte, şer'ı bazı hükümler gereğince hükmetmeyen kimse, bu ayetin kapsamına girmez.

Doğru olan birinci görüştür. Şu kadar var ki Şa'bı: Bu ayet-i kerime yahudiler hakkında has (özel) dir. en-Nehhas da bu görüşü tercih etmiş ve şöyle demiştir: Bunun böyle olduğuna da üç husus delalet etmektedir. Bunlardan birisi, yahudiler bu buyruktan önce: "Onunla yahudilere hükmederlerdi" buyruğu zikredilmişlerdir. Dolayısıyla zamir onlara aittir. Diğer bir husus, ifadelerin akışı (siyakı) da buna delalet etmektedir. Nitekim bundan sonra: "Biz, onda onlara şunu yazdık. .. " denilmektedir. Buradaki zamir de icma ile yahudilere aittir.
Yine yahudiler, recmi ve kısası inkar edenlerdir.

Birisi kalkıp: "Kim" edatı şart edatı olarak zikredilecek olursa. onun tahsis edildiğine dair bir delilin vaki olması hali dışında umumidir, diyecek olursa, ona şöyle cevap verilir: Burada bu edat, zikretmiş bulunduğumuz diğer delillerle birlikte (...): O kimse ki, anlamındadır. İfadenin takdiri de şöyle olur: Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyen o yahudiler, işte onlar kafirlerin ta kendileridir. Bu da bu hususta yapılan açıklamaların en güzelidir.

Rivayet olunduğuna göre, Huzeyfe'ye sorulmuş: Bu ayet-i kerimeler İsrail oğulları hakkında mıdır? o da şöyle demiş: Evet, onlar hakkındadır. Fakat, andolsun ki, onların yollarını iki ayakkabı tekinin birbirine benzediği ve aynı hizada olduğu gibi izleyeceksiniz.

"Kafirlerin ta kendileridir" ifadesinin müslümanlar, "zalimlerin ta kendileridir" ifadesinin yahudiler, "fasıkların ta kendileridir" ifadesinin ise hıristiyanlar hakkında olduğu da söylenmiştir. Ebu Bekr b. el-Arabi'nin tercih ettiği görüş de budur. Devamla der ki: Çünkü ayetlerin zahirinden anlaşılan budur, Ayrıca İbn Abbas'ın, Cabir b. Zeyd'in, İbn Ebi Zaide'nin ve İbn Şubrume ile Şa'bi'nin de tercih ettiği görüş budur.

Tavus ve başkaları da der ki: Bu, kişiyi dinden çıkartan bir küfür değildir.
Fakat, küfrün altında kalan bir küfür çeşididir. Ancak, bunda farklı durumlar sözkonusudur. Eğer yanındaki hükmü verirken, o hüküm Allah'ın yanından gelmiştir diye verecek olursa bu, küfrü gerektiren, Allah'ın hükmünü bir değiştirmedir. Şayet hevası gereği ve masiyet yoluyla başka hükümle hükmedecek olursa, ehl-i sünnetin günahkarlar için mağfiret ile ilgili kabul ettikleri asıl delillerine binaen mağfiret sözkonusu olabilecek bir günahtır.
el-Kuşeyri der ki: Haricilerin görüşüne göre, bir kimse rüşvet alıp Allah'ın hükmünden başka bir hükümle hüküm verecek olursa o kafirdir. Bu görüş, ayrıca el-Hasen ve es-Süddi'ye de izafe edilmiştir.

Yine el-Hasen der ki: Yüce Allah, hakimlerden hevalarına uymamayı, insanlardan korkmayıp kendisinden korkmaları ve Allah'ın ayetlerini az bir bedele satmamaları şeklinde üç ahid almıştır.


Celâleddîn es-Suyûtî-ed-Durru’l-Mensur
IMG_20220704_191036.jpg
IMG_20220704_191057.jpg
IMG_20220704_191112.jpg
IMG_20220704_191135.jpg
IMG_20220704_191152.jpg
IMG_20220704_191208.jpg
IMG_20220704_191235.jpg
 
Son düzenleme:
AbdulFettah Çevrimdışı

AbdulFettah

94.7 - Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
İslam-TR Üyesi
Fahreddin er-Razî-Mefâtîhu’l-Gayb

Allah'ın Ahkâmı İle Hükmetmeyenlerin Durumu

Sonra Allah, bu kesin burhanın peşisıra, şiddetli va'îdini getirerek, "Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin tâ kendileridir" buyurmuştur.

Bu ifâde ile ilgili iki mesele vardır:

Birinci Mesele

Bu ifadeden maksad, zina eden evli kimsenin cezası ile ilgili ilahî hükmü değiştirme konusunda yahudılen tehdîd etmektir. Bu, "O yahudiler, Allah'ın Tevrat'taki açık hükmünü inkâr edip, bunun farz olmadığını söyleyince, mutlak olarak kâfir olmuş ve böylece de, ne Hz. Musa (a.s) ile Tevrat'a, ne de Hz. Muhammed (s.a.s) ile Kur'ân'a iman eden kimse vasfına müstehak olamamışlardır" demektir.

İkinci Mesele

Haricîler, "Allah'a isyan eden, (yani günah işleyen) herkes kâfirdir" derken, âlimlerin ekserisi durumun böyle olmadığını söylemişlerdir. Haricîler, bu âyeti görüşlerine delil getirerek, "Bu, Allah'ın indirdiği hükümden başka bir hükümle hükmeden herkesin kâfir olduğu hususunda bir nasstır. Günah işleyen herkes, Allah'ın indirdiğinden başka bir hükümle hükmetmiş olur ve binaenaleyh kâfir olması gerekir" demişlerdir. Kelamcılar ve müfessirler, Hâricilerin ortaya attığı bu şüpheye, şu şekilde birtakım cevaplar vermişlerdir:

1) Bu âyet, yahudiler hakkında nazil olmuştur. Binaenaleyh bu sadece onlarla ilgilidir. Bu görüş zayıftır. Çünkü, sebeb-i nüzulün hususîliğine değil, lâfzın (sözün) umûmî manasınai tibar edilir. Bu görüşte olanların bir kısmı, Haricîlerin şüphesini reddetmeye çatışarak şöyle demişlerdir: "Bu ifâdeden maksad, "Daha önce bahsedilen o kimselerden, Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler var ya, işte kâfirler onlardır" manasıdır." Bu görüş de zayıftır. Çünkü Hak Teâlâ'nın, "Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse..." buyruğu şart sadedinde (Kim) edatı getirilmiş olan bir sözdür. Dolayısıyla bu, umûmî manadadır. Halbuki, bundan murad daha Önce bahsedilenlerden, Allah'ın hükümleri ile hükmetmeyenler olduğunu söyleyen kimsenin görüşü, âyetin manasına bir ilave olur ki bu caiz değildir.

2) Ata, bunun esas küfürden daha hafif bir küfür olduğunu; Tavus ise, bunun Allah'ı ve âhireti inkâr etme gibi, insanı İslam ümmeti dışına çıkaran bir küfür olmadığını söylemiştir.
Buna göre sanki onlar âyeti, dini inkâr etmek manasına değil, nimeti inkâr etmek, nankörlük manasına hamletmişlerdir ki, bu da zayıftır. Çünkü "küfür" lafzı, (mukayyet değil) mutlak olarak zikredildiğinde, dini inkâr manasına hamledilir.

3) İbnu'l-Enbarî şöyle demektedir: "Mananın, kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, kâfirlerin fiillerine benzeyen bir fiil işlemiş ve bundan dolayı da kâfirlere benzemiştir" şeklinde olması da caizdir." Bu görüş de zayıftır. Zira bu, âyetin zahirini terketmektir.

4) Abdu'l-Aziz İbn Yahya el-Kinanî şöyle demiştir: "Cenâb-ı Hakk'ın, "Allah'ın indirdiğiyle" sözü umûm bir ifadedir. Binaenaleyh, ifadesinin manası "kim, Allah'ın indirdiği bütün hususlarda, Allah'ın hükmünün zıddını yaparsa, işte onlar kâfirdirler" şeklinde olur. Binaenaleyh bu gerçektir. Çünkü kâfir, Allah'ın indirdiği her hususta, Allah'ın hükmünün zıddını yapan kimsedir. Ama, fasık olan kimseye gelince o, hepsinde değil de, bir kısmında Allah'ın hükmünün zıddıyla amel eder ki, bu, amel cihetiyledir. Ama fasık, itikâd ve ikrar itibariyle, Allah'ın hükmüne muvafıktır..." Bu da zayıftır; çünkü şayet bu âyet, Allah'ın indirdiği herşey hususunda, Allah'ın hükmüne muhalefet eden kimselere tahsis edilmiş bir vaîd
olsaydı, bu tehdit, sadece "recm" hususunda Allah'ın hükmüne muhalefet eden yahudilere şamil olmazdı. Halbuki müfessirler bu tehdidin, "recm" meselesinde, Allah'ın hükmüne muhalefetleri sebebiyle, yahudileri de içine aldığı hususunda ittifak etmişlerdir. Böylece bu ittifak, verilen bu cevabın da sakıt ve geçersiz olduğuna delâlet eder.

5) İkrime şöyle demektedir: "Hak Teâlâ'nın, "Kim Allah'ın İndittitğtyle hükmetmezse..." ifadesi, hem kalbi, hem de lisanıyla inkâr edenleri içine almaktadır. Kalbiyle onun Allah'ın hükmü olduğunu bilip, sonra da lisanıyla onun Allah'ın hükmü olduğunu ikrar edip de, buna zıt olan şeyleri yapan kimseye gelince, o da Allah'ın indirdiğiyle hükmetmiş; ama onu bil fiil yapmamış olur. Binaenaleyh, böyle bir kimsenin bu âyetin hükmüne dahil olması gerekmez..." İşte, sahîh olan cevap budur. Allah en iyi bilendir.
 
Never Give Up Çevrimdışı

Never Give Up

Üye
İslam-TR Üyesi
Kur’an’dan başka hiçbir şeyle hüküm verilemez yani..
İncil ve Tevrat da tahrifat vardır. Kur’an dışında güvenilir din kaynağı yoktur.
Allah’ın bu ümmet için indirdiği yalnız ve yalnız Kur’an’dır..
Allah’ın laneti kendi uydurmalarını Allah’a isnat edenlerin üzerine olsun.
Bu ayet ancak bu şuurla anlaşılır..
 
Üst Ana Sayfa Alt