Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kabirde Kur’anın Şefaati Hakkındaki Rivayet Sahih midir?

Q Çevrimdışı

Qan

Üyeliği İptal Edildi
Banned
esselamu aleykum kardeşler. Hadisler we dini hikayeleri araştırıyordum googleden tevafuk oldu bunu gördüm. Bu hadis sahihmidir sahihse kaynagını werebilirmisiniz. Cunku o sitede kaynak falan yazmıyodu sadece hadisi serif diye nakledilmişti.. Hadis aynen şöyle;


HADİS-İ ŞERİF

Peygamber efendimiz demiştir ki birisi öldüğünde akrabaları cenaze... işleriyle meşgul iken,son derece güzel bir kişi gelir mevtanın başının yanında durur. Kefenlendiğinde kefen ile merhumun göğsü arasına girer Definden sonra herkes evine döner, Münker ve

Nekir adlı iki özel Melek gelir,öleni kişisel mahremiyet içerisinde imanı hakkında sorgulayabilmek üzere ,göğsünde duran güzel kişiyi ayırmaya çalışır.Güzel kişi der ki.”O benim refakatim,O benim dostumdur,hiçbir şekilde Onu yalnız bırakmam.Eğer siz sorgulama için

görevlendirildiyseniz,görevinizi yapınız.Onun cennete girmesini kabul ettirinceye kadar terk edemem. Sonra ölmüş arkadaşına döner der ki, ”Ben, bazen yüksek sesle bazen de kısık sesle okuduğun Kur’anım. Endişe etme,Münker ve Nekirin sorgusundan sonra üzüntü duymayacaksın. Sorgulama bitince güzel kişi,Onun için Meleul Aladan(semadaki meleklerden)misk kokusuyla bezenmiş bir döşek hazırlar. Allahın Resulu(SAV) demiştir ki:Hesap gününde ne bir Peygamber,ne de bir melek, Allahın indinde Kur’andan daha imtiyazlı bir şefaatçi olamayacaktır. Lutfen bu hadisi herkese gönderiniz, çünkü Resullah(SAV) demiştir ki: “Bir beyit dahi olsa benden;olan bir bilgiyi iletiniz”.Allahın lütfu hepimizin üzerine olsun. AMİN!






 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
"Hesap gününde ne bir Nebi, ne de bir melek, Allah’ın indinde Kur’an’dan daha imtiyazlı bir şefaatçi olamayacaktır." konusunda yukarıdaki sormuş olduğunuz rivayet uydurmadır. Aslı yoktur.

Kur'an-ı Kerim'in kendisini okuyana şefaati konusunda sahih rivayetler şöyledir :

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
Teberake (Mulk) Suresi kabir azabına engeldir.”
(Albani, Sahihu’l-Cami, 3643)
Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Secde ve Mulk Surelerini okumadan uyumazdı!
(Tirmizi, 3627)

Ebu Hurayra (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:
Kuşkusuz ki, Kur´an’da otuz ayet olan bir sure vardır! Bu sure, bir kişi için şefaatçi oldu ve onun günahları affedildi. Bu sure, Mulk Suresidir!”
(Tirmizi, 3052)

Ebu Hurayra(Radiyallahu Anh)şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:
Kuşkusuz ki, Kur´an’da otuz ayet olan bir sure vardır! Bu sure, kendisini okuyan kişiye mağfiret edilinceye kadar, şefaat eder! (Bu sure) Mulk Surasidir!

(İbni Mace, Edeb, 17, 3786; Ebu Davud, Salat, 27, 1400, Nesei; Tirmizi, Kur'anın Fazileti, bab 13, Hadis no: 2891)

2904- Âişe (r.anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Kur’ân-ı güzel okuyan ve amel eden kişi şerefli ve saygılı olan katib, meleklerle beraberdir.Kur’ân-ı (Hişâm zorlanarak dedi-Şu’be güçlük çekerek dedi) okuyan kişiyle iki sevab vardır. (biri okumasından diğeri de zorlanmasından dolayı)
(Buhârî, Tefsir-ul Kur’ân: 27; Muslim, Salat-ul Musafirin: 17; Tirmizi, Kur'anın Fazileti, bab 13, Hadis no: 2904)ž
Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

2905- Ali b. ebî Tâlib (r.anh)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Her kim Kur’ân-ı okur ve ezberler, helal kıldıklarını helal sayar, haram kıldıklarını haram kabul edib uzak durur; Allah O Kur’ân sebebiyle onu Cennete koyar ve ailesinden Cehennemlik olan on kişiye de şefaatçi kılar.”
(İbn Mâce, Mukaddime: 27;
Tirmizi, Kur'anın Fazileti, bab 13, Hadis no: 2905)

ž Tirmizî: Bu hadis garibtir. Sadece bu şekliyle bilmekteyiz. Senedi de pek sağlam değildir. Hafs b. Suleyman hadiste zayıf sayılmıştır.

Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabından biri, çadırını bir kabrin üzerine kurdu. O sahabe oranın bir kabir olduğunu bilmiyordu! Birden Mulk Suresini okuyan bir adamın kabri çıktı! Hatta kabirden çıkan adam, Muk Surasini sonuna kadar okudu! Bunun üzerine o sahabe, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelerek:
−‘Ya Rasulallah! Çadırımı kurdum ama oranın bir kabir olduğunu bilmiyordum! Birden Mulk Suresini okuyan bir adamın kabri çıktı! Hatta kabirden çıkan adam, Mulk Surasini sonuna kadar okudu!
Bunun özerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Mulk Suresi, (kişiye azap edilmesine) mânidir!

(Tirmizi, Kur'anın Fazileti, bab 13, Hadis no: 2890; 3051)
Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibdir.


***

Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Ensardan bir adamın cenazesinin peşinden, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte kabre kadar gittik. Henüz daha kabri açılmamıştı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kıbleye doğru oturdu, biz de Onun etrafında oturduk. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) elinde yere vurduğu bir değnek vardı. Bir göğe, bir yere bakmaya başladı. Gözlerini üç defa kaldırıb indirdi. İki ya da üç defa:
Kabir azabından Allah’a sığınınız!” dedi.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) : “Allah’ım! Şubhesiz ki ben, kabir azabından Sana sığınırım!” dedi ve bu sözlerini üç defa tekrarladı.

Daha sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Mu’min bir kulun dünya ile alakası kesilip, ahirate yönelmeye başladı mı semadan yüzleri güneşi andıran beyaz yüzlü melekler iner. Beraberlerinde cennet kefenlerinden bir kefen ve cennet kokularından bir koku bulunur. Nihayet melekler o kişiden gözün görebildiği kadar uzak bir mesafede otururlar.
Sonra ölüm meleği gelir ve o kişinin başının yanında oturup, şöyle der:
−‘Ey hoş ve mutmain olan nefis! Allah’tan bir mağfirete ve bir hoşnutluğa gitmek üzere çık!Onun canı su kabından damlanın akması gibi akarak çıkar. Ölüm meleği de o canı alır. Nihayet canı çıktı mı sema ile yer arasındaki bütün melekler ona dua ederler. Semanın kapıları ona açılır. Bütün kapılarda bulunan melekler, yüce Allah’a ruhuyla yükselmesi için dua ederler. Ölüm meleği onun canını aldığı zaman melekler, bir göz açıp kapatacak bir süre kadar dahi olsa onu asla bırakmazlar! Hemen onu alır ve canını cennet kefenine koyarlar.
İşte bu, yüce Allah’ın:
−“Nihayet birinize ölüm gelse, elçilerimiz onun ruhunu alırlar. Onlar eksik de yapmazlar!” (En’am Suresi 61.) ayet bunu anlatmaktadır. Yeryüzünde bulunan en güzel misk kokusundan daha hoş olarak ruhu çıkar. Melekler onun ruhunu alıp yükselirler.
Meleklerden bir topluluğun yanından geçtileri zaman mutlaka melekler:
−‘Bu hoş ve temiz ruh kimindir derler?
Onlara: −‘Bu filan oğlu filandırdiyerek dünyada iken ona verilen isimlerin en güzelini söylerler. Nihayet bu ruh ile dünya semasına ulaşırlar. Onun için kapının açılmasını isterler ve kapı açılır. Herbir semadan o semanın mukarreb olan melekleri bir sonraki semaya uğurlarlar. Nihayet onu yedinci semaya ulaştırırlar.
Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:
−“Kulumun kitabını İlliyyin’de yazınız! İlliyyin’in ne olduğunu sen nereden bileceksin? O yazılmış bir kitabtır. Mukarreb olanlar onu müşahede ederler.” Onun kitabı İlliyyin arasında yazılır.
Sonra Allah Azze ve Celle şöyle buyurur:
−“Kulumu tekrar yeryüzüne götürünüz! Çünkü ben onlara şunu vadettim. Ben onları oradan yarattım, onları oraya iade edeceğim ve ikinci bir defa daha onları oradan çıkartacağım!
Bunun üzerine, yere geri döndürülür ve tekrar ruhu onun cesedine geri verilir. O arkadaşlarının onu bırakıp gittikleri vakit ayakkabılarının sesini işitir. Onlar geri dönmekte iken bu sefer ona şiddetle bağırıp çağıran (Munker ve Nekir ismi) iki melek gelir ve ona şiddetle bağırırlar ve onu oturtarak ona şöyle derler:
−‘Rabbin kimdir?
O kişi: −‘Rabbim Allah’tır’ der.
Melekler ona: −‘Dinin nedir?’ diye sorarlar.
O kişi: −‘Dinim İslam’dır’ der.
Melekler ona: Size gönderilen bu adam kimdir?diye sorarlar
O kişi: −‘O, Allah’ın Rasuludur’ der.
Melekler ona: −‘Amelin nedir?’ diye sorarlar.
O kişi: −‘Allah’ın Kitabını okudum, ona iman ettim ve onu tasdik ettim’ der.
Melek ona şiddetlice: −‘Rabbin kimdir? Dinin nedir? Rasulullah kimdir?’ diye sorar.
İşte bu mu’minin karşı karşıya kalacağı son fitne olacaktır.
İşte bu, Allah Azze ve Celle’nin:
−“Allah, iman edenleri dünya hayatında da, ahiret hayatında da sabit bir sözle (tevhid sözüyle) sabit tutar…” (İbrahim Suresi 27. ayetinde) anlatılan budur.
O kişi: −‘Rabbim Allah’tır, dinim İslam’dır, Rasulüm Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemdir’ der.
Mu’min kulun sorgusu esnasında verdiği bu cevaplar üzerine Allah gökten, onun cevablarını tasdik eder ve kabrinin genişletilmesini, kendisine cennet yataklarından bir yatak hazırlanmasını, cennetten elbiseler giydirilmesini, cennetten kabrine güzel kokular ve ılık rüzgarlar esmesi için kabri ile cennet arasına bir kapı açılmasını emreder. Buna müteakiben kabri 70 zira yani 35 metre genişletilir ve aydınlatılır.

Daha sonra yüzü güzel, elbiseleri güzel ve kokusu hoş bir adam ona gelir ve der ki:
−‘Seni sevindirecek şeyleri sana müjdeliyorum. Allah’tan bir rıza ve içinde ebedi nimetlerin bulunduğu cennetlerin müjdesini sana getirdim. İşte bu sana vaadolunan günündür.’
Mu’min kişi ona şöyle der: −‘Allah sana da hayırlı müjdeler versin, sen kimsin? Senin yüzün hayırlı şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor.
O kişi de ona: −‘Ben senin dünyada işlemiş olduğun salih amelinim der. Allah’a yemin ederim ki ben seni şöyle bildim. Allah’a itaat hususunda çabuk davranan bir kimse idin. Allah’a masiyet hususunda ağırdan alırdın. Bundan dolayı Allah seni hayırla mükâfatlandırdı.’
Sonra ona, cennette açılan bir kapı ve cehenneme açılan bir kapı açılır ve denir ki:
−‘Eğer Allah’a isyan etmiş olsaydın, gideceğin yer bura olacaktı! Allah onun yerine sana bunu verdi.’
O kişi cennette olanları görünce şöyle der:
−‘Rabbim! Kıyametin kopmasını çabuklaştır ki ben aileme ve malıma kavuşayım!
O kişiye: −‘Sen burada kal!denilir.
O kişi yeniden diriltilene kadar cennetteki makamını seyreder durur. Ruhu ise, yeniden bedene döneceği kıyamet gününe kadar cennet ağacına tutunmuş bir kuş olduğu halde temiz ruhların arasında bulunur.
Kâfir veya facir bir kişi dünya ile alakası kesilip, ahirete yöneldi mi, ona semadan kaba ve güçlü kuvvetli yüzleri siyah melekler semadan iner. Beraberlerinde cehennem ateşinden kaba elbiseler vardır! Nihayet melekler o kişiden gözün görebildiği kadar uzak bir mesafede otururlar.
Sonra ölüm meleği gelir ve o kişinin başının yanında oturup, şöyle der:
−‘Ey murdar! Nefis, Allah’tan bir gazab ve öfkeye doğru çık!
Ölüm meleğinin bu sözü üzerine, o kişinin ruhu cesedinde dağılır. Dalları budakları çok, demir çubuğun ıslak yünden çekilmesi gibi onun ruhunu çekip alır. Bu hal ile birlikte damarları ve sinirleri paramparça olur. Gök ile yer arasındaki her bir melek ve semadaki bütün melekler ona lanet ederler. Semanın kapıları kapanır. O kişinin ruhu Allah’a çıkmaması için dua etmeyen hiçbir melek kalmaz! Ölüm meleği o ruhu, bu bedeni ezmek maksadıyla ve Allah’ın nimetlerinden yararlanmamak amacıyla, 'bedenin üzerine giyilen kıldan dokunmuş elbiselere gir!' der.
Melekler göz açıp kapatacak kadar bir zaman kadar dahi olsa, onun elini bırakmazlar! O kişiyi hemen o getirdikleri kaba elbiselere sararlar. O kişiden, yeryüzünde görülmüş en kötü kokan leşin kokusu gibi bir koku çıkar.
Melekler onu alıp yükselirler.
Meleklerden bir topluluğun yanından geçtiklerinde mutlaka melekler:
−‘Bu murdar ruh kimdir?derler.
Onu götüren melekler de: −‘Bu, filan oğlu filandır’ diyerek dünya hayatında ona verilen en kötü ismiyle onu anarlar. Nihayet o, dünya semasına getirilir. Ona kapının açılması istenir ama ona kapı açılmaz!

Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Daha sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Araf Suresi 40. ayeti okudu:
−“Ayetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı büyüklenenlere hiç şubhesiz gök kapıları açılmayacaktır! Onlar deve, iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler!..”
Bunun üzerine Allah Azze ve Celle şöyle der:
−“Onun kitabını Siccin’de, yerin en alt tabakasında yazınız! Kulumu tekrar yeryüzüne götürünüz! Çünkü ben onlara şunu vaat etmiştim. Ben onları oradan yarattım, onları oraya iade edeceğim ve ikinci bir defa daha onları oradan çıkartacağım!
Bu sefer o kişinin ruhu semadan savrulup atılarak kovulur ve cesedine döndürülür nihayet gelip cesedine düşer!
Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hac Suresi 31. ayeti okudu:
“…Kim, Allah’a ortak koşarsa o sanki gökyüzünden düşüp, kuşların kaptığı yahut rüzgarın kendisini uzak bir yere attığı kimseye benzer.”
Nihayet o kişinin ruhu cesedine iade edilir. O arkadaşlarının kendisini bırakıp gittikleri vakit ayakkabılarının sesini işitir. Bu halde iken şiddetle bağırıp çağıran ve azarlayan iki melek gelir ve onu oturturlar.
Melekler o kişiye şöyle derler:
−‘Rabbin kimdir?
O kişi: −‘Ah! Ah! Bilmiyorum’ der.
Melekler ona: −‘Dinin nedir?’ diye sorarlar.
O kişi: −‘Ah! Ah! Bilmiyorum’ der.
Melekler ona: −‘Bu size gönderilen adam hakkında ne dersin ve onun hakkında nasıl şahidlik edersin?’ diye sorarlar.
O kişi, kendisine sorunan kişinin kim olduğunu anlıyamaz ve: −‘Hangi adamı soruyorsunuz?’ der.
Melekler de ona: −‘Muhammed’ diye hatırlatırlar.
Bunun üzerine o kişi: −‘Ah! Ah! Bilmiyorum, insanlar (Muhammed hakkında) bir şeyler söylüyorlardı, ben de onların söylediği gibi söylüyordum. der.
Bu cevap üzerine melekler de ona: −‘Hay bilmez olasın! ve hiçbir şey söyleyemez olasın!’ derler.
Bu cevaba muteakiben Allah-u Teâlâ, "o yalan söylemiştir!"
Ona cehennem ateşinden bir yatak serilmesini, sıcak ve kavurucu rüzgarın girmesi için cehennemden onun kabrine bir kapı açılmasını emreder. Cehennemin ateşinin sıcağı ve deri gözeneklerinden işleyen sıcak havasıda ona ulaşır. Onun cehennemdeki mekanı kendisine gösterilir ve:
−‘Bu senin mekânındır’ denilir.
O kişiye cennetten de bir yer gösterilir ve: −‘Eğer Allah’a itaat etmiş olsaydın burası senin olacaktı, denilir.’
O kişi kazandığı ve kaybettiği yerleri görünce acısı ve ızdırabı katlanır. Sonra o adamın kabri, o kadar daraltılır ki, kaburgaları birbirine geçer! İşte bu, Allah’ın vaat ettiği sıkıntılı ve sıkıcı hayattır!

Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Buna muteakiben Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ta-Ha Suresi 124. ayeti okudu:
Nitekim Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
Herkim Benim zikrimden / Kur'anım’dan yüz çevirirse, şubhesiz ki onun sıkıntılı bir hayatı olur ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşrederiz!
Sonra o adama yüzü ve elbiseleri çirkin, kötü kokan bir adam gelir ve ona şöyle der:
−‘Ben sana hoşuna gitmeyecek şeyleri bildiriyorum. İşte bu sana daha önce vaadolunan günündür,’ der ve onu Allah’ın azabı ile müjdeler.
O'da şöyle der: −‘Sana da Allah hayır sözü işittirmesin! Sen kimsin? Yüzün kötü şeylerle gelen kimsenin yüzüne benziyor.’
O adam şu cevabı verir: −‘Ben senin kötü amelinim. Allah’a yemin ederim ki; Ben seni Allah’a itaatte işi ağırdan alan, Allah’a isyana hızlıca koşan bir kişi olarak biliyorum. Allah sana kötülüğünün karşılığını versin.

Sonra ona gözleri görmeyen, kulakları duymayan ve konuşmayan, elinde bir balyoz bulunan bir kişi görünür. Bu balyozu bir dağın üzerine indirecek olsa o dağ toprak olur. Ona bu balyozla öyle bir darbe indirir ki bu darbe ile o kişi kabrinde toprağa döner!
Daha sonra, Allah Azze ve Celle onu tekrar eski haline getirir ve ona musallat edilen kişi ona bir daha vurunca, o öyle bir feryad eder ki doğu ile batı arasındaki insanlarla cinlerden başka her şey o feryadı işitir. Sonra ona cehennem ateşine giden bir kapı açılır ve cehennemden ona yaygılar yayılır.
O adam: −‘Rabbim! Kıyamet kopmasın!’ der.
Allah onu tekrar diriltinceye kadar o kişi kabrinde azab görmeye devam eder.”
(Buhari, 1/243, 3/1260, 1294; Muslim,905/11, 2870/70; Malik Muvatta 1/188, 189; İbni Hibban, 3120; Ebu Davud, 4753, Terğib ve Terhib, 7/67, 77; Nesei, 2059; İbni Mace 4269, 4271; Ahmed bin Hanbel, 4/287, 288, No: 17803, 18733, 18815; Hâkim 1/37, 40; Tayalisi 753; Acurri eş-Şeria 367, 370)

Muhammed Nâsıruddin el-Albânî, Ahkâmu’l-Cenâiz isimli kitabında şöyle demiştir:
“Hadiste geçen Meleku’l-Mevt: Kur’an ve Sahih Sünnette adı budur yani ölüm meleğidir. İnsanların, Onu Azrail diye isimlendirmesine gelince, israiliyattan olma ihtimali vardır.”
Önemli Uyarı: Ehli Sünnet’e göre kabir azabı ve nimeti hak ve gerçektir. Ayet ve Sahih Hadisler kabir azabının olduğunu bildirmektedir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“…Firavun’un ailesini, kötü azab kuşattı. Onlar sabah akşam ateşe sunulurlar. (Dünya durdukça azab böyle devam eder.) Kıyamet saati geldiğinde de ‘Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!’ (denilir.)(Mu’min 46)

Kabir azabı ve nimetlerinin keyfiyetiyle ruhun ölüye dönüşünün keyfiyetine gelince, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den sahih olarak rivayet edilen hadislerin dışına çıkmak doğru değildir.
Tahavi akidesinin şârihi İbni Ebi’l-İz bu hususta şöyle demektedir:
“Kabrin azab ve nimeti, iki meleğin gelib ölüye bir şeyler sorması Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den mutevatir olarak rivayet edilmiştir. Dolayısıyla onlara îtikat etmek gerekmektedir. Nasıllığı ve niceliği hakkında konuşmak doğru değildir. Bilakis ruhun cesede dönüşü bizim keyfiyetini bilmediğimiz bir tarzdadır. Kâbir azabı berzah azabıdır.
Ölüb kabir azabına müstahak olanlar şubhesiz onu tadacaktır. Onlar ister bir kabre defnedilsin, ister suda boğulub cesedi kaybolsun, ister kurda kuşa yem olsun aynıdır. Azab defnedilenlere ulaştığı gibi bunlara da ulaşır.”
(Tahavî Şerhi 399, 400)

Bunu rüyasında azab ve işkence gören veya saadet içerisinde mutluluktan uçan biriyle örneklendirelim. Rüyasında azab içerisinde inleyen kimse, azabı sadece cisminde mi görmektedir, yoksa ruhunda mı? Sadece cisminde dense, uyuyan kimse vücudunda yara ve bere gibi bir şey görmemektedir.
Sadece ruhunda azab görür dense, azab anında yatağında kıvranması terleyip çığlık atması cismiyle alakalı bir şeydir. Netice olarak kabir azabı diye bildiğimiz ahiratten önce, öldükten sonra vuku bulan azab ve nimet, berzah azabı ve nimetleridir. Keyfiyeti bizce malum değildir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Sahih Hadislerinde gelen kabir azabı ve nimetleriyle ilgili haberlere inanıb onlarla yetinmek ve keyfiyetini araştırmamak en doğru yoldur.
 
Üst Ana Sayfa Alt