Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kabir Azabı Var mı?

K Çevrimdışı

kabir

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Arkadaşlar kabir azabının varlığına dair ayet istiyorum yardımcı olacak birisi varmıdır . Bu konuda diğer kitaplarda geçen hadislere açık değilim tek gerçek hadis kuran da söylendiği üzre allahın hadisi dir demek istiyorum .

Saygılar
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Onlar (Firavun âilesi, kabirlerinde azap olunurlar ve hesap gününe kadar) sabah- akşam ateşe sunulurlar: Kıyâmetin kopacağı gün de (yaptıkları kötü amellerine karşılık olarak) Firavun âilesini en şiddetli azaba sokun!" (Mûmin 46)

Yine, kabir azabının sürekli olduğuna Semura b. Cundub'un -Allah ondan râzı olsun- rivâyet ettiği ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in rûyâsında gördüklerini haber verdiği şu hadis delâlet etmektedir.
Bu hadiste Semure b. Cundub şöyle anlatır:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- sabah namazını kıldırdığı zaman yüzünü bize döner ve ‘Bu gece sizden kim rüya gördü?’ diye sorardı. Eğer birisi rûya görmüş ise onu anlatır, o da: ‘MâşeAllah’ derdi.
Yine bir gün bize: 'Bu gece sizden kim rûya gördü?' diye sordu.
Biz de: 'Gören yoktur' dedik.
Bunun üzerine O: 'Ama ben bu gece bana gelen iki adamı gördüm. Elimden tutup beni Mukaddes Toprağa çıkardılar. Bir de baktım, orada, oturan bir adamla elinde demir çengel olan ayakta bir adam var. Bu adam çengeli avurtunun içinden ensesine kadar sokuyordu. Sonra da avurtunun diğer kenarına sokup aynısını yapıyordu, bu arada diğer tarafı iyi olunca, o zaman bu tarafa dönüp tekrar aynısını yapıyordu.
Ben: Bu nedir? dedim.
Yürü!
dediler.
Yürüdük, sonunda sırt üstü uzanmış bir adama vardık. Başucunda ise ayakta elinde bir taş bulunan bir adam vardı, taşla başını eziyordu. Taşı vurduğunda taş yuvarlanıp gidiyor, o da taşı almak için arkasından gidiyordu, tekrar geri geldiğinde başı iyi olup eski halini alıyor, adam tekrar gelip başına vuruyordu.
Ben: Bu da kimdir? dedim.
Yürü! dediler.
Yürüdük, sonunda tandır gibi bir deliğe vardık, üstü dar, altı geniş olup altında ateş yanıyordu. Ateş yaklaştırıldığında
(alevler yükseldikçe) içindekiler de yükseliyor, neredeyse dışarı çıkacak oluyorlar, ateş sakinleşince tekrar içerisine dönüyorlardı. Buranın içerisinde çıplak kadınlar ve erkekler vardı.
Ben: Bunlar da kimdir? dedim:
Yürü!
dediler.
Yürüdük, sonunda içerisinde ortasında bir adam bulunan kandan bir nehre vardık. Nehrin kıyısında önünde birtakım taşlar bulunan bir adam vardı. Nehirdeki adam gelip dışarı çıkmak istediğinde nehrin kıyısındaki adam onun ağzına bir taş atarak onu bulunduğu yere gönderiyordu. Adam çıkmak için geldiğinde her defasında ağzına bir taş atıp yerine döndürüyordu.
Ben: Bu da nedir? dedim:
Yürü! dediler.
Yürüdük, sonunda içerisinde büyük bir ağacın bulunduğu yemyeşil bir bahçeye vardık. Ağacın dibinde yaşlı bir adamla birtakım çocuklar vardı. Bir de baktım ki ağacın yakınında, önünde yakıp tutuşturduğu ateş bulunan bir adam var. Sonunda beni ağacın içinden yukarı çıkararak bir eve girdirdiler ki bu evden daha güzelini asla görmedim. Evin içerisinde yaşlısından gencine bir takım erkekler, kadınlar ve çocuklar vardı. Sonra beni buradan çıkarıp yine ağaçtan yukarı kaldırdılar ve bir eve girdirdiler ki bu ev daha güzel ve daha değerli idi. Yine buranın da içerisinde yaşlılar ve gençler vardı.
Ben: Bu gece beni gezdirip dolaştırdınız, şimdi gördüklerimin ne olduğunu bana haber verin bakalım, dedim.
Olur, dediler.
Avurtu yarılıp parçalandığını gördüğün adam, yalancıdır. Yalan konuşur, kendisinden her tarafa yalan taşınırdı. İşte bu sebeble kıyâmet gününe kadar ona böyle azab edilir. Başının taşla parçalandığını gördüğün adam, Allah kendisine Kur’an'ı öğrettiği halde, uykuyu Kur'an'a tercih eder, gündüz de Kur’an-ı Kerim'e göre yaşamazdı. İşte bu nedenle ona kıyâmet gününe kadar böyle azab edilir. Deliğin içinde gördüğün erkekler ve kadınlar, zinâkârlardır. Nehirde gördüğün adam fâiz yiyenlerdir. Büyük ağacın altında gördüğün yaşlı adam İbrahim
-aleyhisselâm-'dır. Çevresindeki çocuklar insanların çocuklarıdır. Ateşi yakan ise cehennemin bekçisi Mâlik’tir. İlk girdiğin ev, bütün müslümanların evi, bu ev ise şehidlerin evidir. Ben Cebrail’im. Bu da Mikail’dir.
Başını yukarı kaldır! dedi.
Başımı kaldırdım, bir de baktım ki üstümde bulut gibi bir şey duruyor.
Bana: İşte bu de senin evindir, dediler.
Ben: Beni bırakın da evime gireyim, dedim.
Ama senin henüz tamamlamadığın bir ömrün var, şayet tamamlamış olsaydın, evine girerdin,
dediler."
(Buhari)

Abdullah b. Abbas'tan -Allah ondan ve babasından râzı olsun- rivâyet olunan hadiste, o şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- (bir gün) Medine'de bir hurma bahçesinden geçerken kabirlerinde azap çekmekte olan iki insanın sesini işitti. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
'Bu ikisi azab çekiyorlar. Çektikleri azab da büyük bir şey değildir (kolay olan, fakat ondan korunmaları nefislerine zor gelen bir şey idi.) Oysa o şey, büyük günah idi.'
Sonra şöyle buyurdu: 'Evet! Onlardan birisi, idrar sıçrantısına karşı korunmaz, diğeri ise (insanlar arasında) laf getirip-götürürdü.
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- sonra yaprağı olmayan yaş bir hurma dalı isteyerek onu ikiye ayırdı. Bir parçasını birinin üzerine dikti, diğerini de öbürünün üzerine dikti ve:
'Bu iki dal, yaş kaldıkça o ikisinden azabın hafifletimesini ümit ederim' buyurdu."

(Buhari)

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu hadiste, azabın hafifletilmesini, iki hurma dalının yaş kalmasıyla sınırlı kılmıştır.

Ebu Hurayra'dan -Allah ondan râdı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- o şöyle buyurmuştur:
Vaktiyle kendini beğenmiş bir adam güzel elbisesini giymiş, çalım satarak yürüyordu. Allah Teâlâ onu yerin dibine geçiriverdi. O şahıs kıyâmete kadar debelenerek yerin dibini boylamaya devam edecektir.”

(Muslim)


Berâ b. Âzib'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, o şöyle demiştir:
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ile birlikte Ensar'dan bir adamın cenâzesini defnetmek için çıktık, kabre geldiğimizde kabir henüz kazılmamıştı. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- oturunca, biz de onun meclisine saygıdan dolayı sanki başımızda kuş duruyormuşcasına hepimiz hareketsiz bir şekilde onun etrafında oturduk. Elinde bir çubuk vardı ve düşünceli bir şekilde çubuğun bir ucuyla yeri eşeliyordu. Başına kaldırdı ve -iki veya üç defa-:
'Kabir azabından Allah'a sığının, buyurdu.
Sonra şöyle buyurdu: Mûmin kul, dünyadan ayrılmak ve âhirete yönelmek üzere olduğu zaman ona gökten yüzleri sanki güneş gibi olan beyaz yüzlü melekler iner. Yanlarında cennet kefenlerinden ve kokularından vardır. Onun görebileceği yere otururlar.
Sonra ölüm meleği gelir, baş tarafına oturur ve şöyle der: Ey güzel ruh, çık ve Rabbinin mağfiretine ve rıdâsına gel.
Bunun üzerine o ruh, tulumun ağzından damlayan bir damla gibi çıkar ve ölüm meleği onu alır. Ölüm meleği, mûmin kulun ruhunu aldığında, melekler onu göz açıp kapayacak kadar ölüm meleğinin elinde bırakmazlar. Onu ölüm meleğinin elinden alırlar ve bu kefene koyarlar. O ruhtan, yeryüzünde bulunan en güzel mis kokusu gibi bir koku çıkar.
Onu melekler arasından geçirirken: Bu güzel ruh nedir? derler.
Dünyadaki en güzel isimlerini söyleyerek: 'Falan oğlu falandır' derler.
Dünya semâsına ulaşıncaya kadar çıkarırlar. Melekler onun için kapının açılmasını isterler. Onlara kapı açılır. Bunun üzerine yedinci semâya ulaşıncaya kadar her semâda bulunan Allah'a yakın melekler o ruha eşlik ederler.
Nihâyet Allah -
azze ve celle- şöyle buyurur: 'Kulumun amel defterini, İlliyyîn'e yazın ve ruhunu yeryüzüne geri gönderin. Çünkü ben, onları ondan (topraktan) yarattım ve yine ona döndüreceğim. Bir defa daha onları (hesaba çekmek üzere) topraktan çıkaracağım.'
Bunun üzerine mûmin kulun ruhu bedenine iâde edilir. Ardından iki melek yanına gelip onu oturturlar ve:
Rabbin kimdir?
derler.
Mûmin kul: Rabbim Allah'tır, der.
Onlar: Dinin nedir? derler.
Mûmin kul: Dinim İslâm'dır, der.
Onlar: Size gönderilen adam hakkında ne dersin? derler.
Mûmin kul: O Allah'ın elçisidir, der.
Onlar: Sana bunları bildiren nedir? derler.
Mûmin kul: Allah'ın kitabını okudum, ona inandım ve onu tasdik ettim, der.
Bunun üzerine semâdan bir ses gelir: Kulum doğru söyledi. Cennet'ten bir yer döşeyin
(makamını hazırlayın), onu cennet elbiselerinden giydirin ve ona cennetten bir kapı açın, der.
Bunun üzerine ona cennetin esintisinden ve güzel kokusundan kokular gelir, gözünün görebileceği yere kadar kabri genişletilir. Sonra ona, güzel yüzlü, güzel elbiseli ve güzel kokular içerisinde olan birisi gelir ve 'seni mutlu edecek şeyle sevin. Bugün sana vâd olunan gündür' der.
Bunun üzerine o: Sen kimsin? Senin o hayırlı yüzün nedir? der.
O: Ben, senin sâlih amelinim der.
Bunu işitince, Yâ Rabbi! Kıyâmeti çabuk kopar ki, âileme ve malıma kavuşayım, der.

Kâfir kul, dünyadan ayrılmak ve âhirete yönelmek üzere olduğu zaman, yanlarında kaba ve sert elbise olan siyah yüzlü melekler gelir ve onun görebileceği bir yerde otururlar. Sonra ölüm meleği onun yanına gelip başucunda oturur ve ona:
Ey çirkin ruh, haydi çık! Allah'ın öfkesine ve gazabına gel! der.

Bunun üzerine ruhu bedenine dağılır ve ıslak yüne dolaşan pıtrağın (Dikenli tohumları hayvanların kıllarına ve insanların giysilerine takılan bir yıllık ve otsu bir bitkidir.) yünden çekilip çıkarıldığı gibi, ölüm meleği onun ruhunu bedeninden çekip alır (ruhu bedeninden güçlükle ayrılır).
Ölüm meleği ruhunu alınca da, melekler onu göz açıb kapayacak kadar ölüm meleğinin elinde bırakmazlar. Onu ölüm meleğinin elinden alırlar ve kaba ve sert elbisenin içine koyarlar. Ondan yeryüzünde bulunan en pis leş kokusu gibi bir koku çıkar. Onu semâya yükseltirler. Her semâda bulunan meleklerin yanından geçerken onlar:
"Bu pis ruh kimindir? derler.
Melekler, dünyadaki en kötü ismini söyleyerek: "Falan oğlu falandır, derler.
Dünya semâsına gelince, onun için semânın kapılarının açılmasını isterler, fakat ona kapılar açılmaz.
Sonra Rasûlullah -
sallallahu aleyhi ve sellem- şu âyeti okudu: "(Öldükleri zaman) onlar (ın ruhların)a gök kapıları açılmaz ve deve, iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremezler. Suçluları işte böyle cezâlandırırız." (A'râf Sûresi: 40)
Allah -azze ve celle- şöyle buyurur: "Onun amel defterini Siccîn'e (en aşağı tabakaya) yazın".
Sonra onun ruhu, gökten yere fırlatılıp atılır.
Sonra Rasûlullah -
sallallahu aleyhi ve sellem- şu âyeti okudu: "Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o, gökten düşüb de parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış veya rüzgâr onu uzak bir yere sürükleyip atmış kimse gibidir." (Hac Sûresi: 31).
Ardından ruhu bedenine iâde olunur da
(Munker ve Nekir adlı) iki melek ona gelip yanına oturur ve: Rabbin kimdir? derler.
Kâfir kul: Şey şey, bilmiyorum,der.
Onlar: Dinin nedir? derler.
Kâfir kul: Şey şey, bilmiyorum, der.
Onlar: Size gönderilen adam hakkında ne dersin? derler.
Kâfir kul: Hah…Hah… Bilmiyorum, der.
Bunun üzerine semâdan bir ses: 'Yalan söyledi, ona Cehennemdeki yerini hazırlayın ve ona Cehennemden bir kapı açın' der.
Cehennem ateşinin sıcağından ve sıcak rüzgârından gelir ve kaburgaları birbirine geçecek şekilde kabri ona daraltılır. Çirkin yüzlü, kötü elbiseli ve pis kokulu bir adam ona gelir ve şöyle der: Seni üzecek şeye sevin! Bugün, vâd olunduğun gündür.
Kâfir ruh ona: Sen kimsin? Çirkin yüz kötülük getirdin, der.
O da: Ben senin çirkin amelinim, der.
Bunun üzerine: Rabbim! Kıyameti koparma, der.
"
(İmam Ahmed, Musned, hadis no: 17803)


İlgili Konu:


 
K Çevrimdışı

kabir

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selamlar din kardeşim bu ayeti anlamak için önce Mü'min suresini baştan okumak gerekir ya da ilgili ayeti tefsir eden ayetelere baklalım.(Onların sana verdiği her örneğe karşı biz sana gerçeği ve en güzel yorumu (ahsena tefsir) veririz.
25- Furkan Suresi 33) Ayettende anlaşıldığı üzere kuran kendini tefsir eder bu anlamda başka kitap ve söz(hadis) aramamıza sanırsam gerek yok
Kimin hadisi (sözü) Allah’tan daha doğru olabilir?
4- Nisa Suresi 87
Bakalım bahsettiğiniz gibi kabir azabına mı işaret ediyor yoksa önceki kavimlerin başına gelmiş olan azaptan mı bahsediyor . Evet bakalım kuran bir bütündür bu yüzden sadece tek ayeti seçip anlam veremeyiz .

Mü'min
Bismillâhirrahmânirrahîm.

28. Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü’min bir adam şöyle dedi: “Rabbim Allah’tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa, sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.”
29. “Ey kavmim! Bugün yeryüzüne hâkim kimseler olarak iktidar ve saltanat sizindir. Ama başımıza geldiğinde bizi, Allah’ın azabından kim kurtarır?” Firavun, “Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum” dedi.
30,31. İman etmiş olan adam dedi ki: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Nûh kavmi, Âd kavmi, Semûd kavmi ve onlardan sonra gelen toplulukların başına gelen olayların sizin de başınıza gelmesinden korkuyorum. Allah, kullarına asla zulmetmek istemez.”
32,33.“Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya
çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah,
kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”
34. Andolsun, daha önce Yûsuf da size apaçık deliller getirmişti de, onun size getirdikleri hakkında şüphe edip durmuştunuz. Daha sonra o ölünce de, “Allah, ondan sonra aslâ peygamber göndermez” demiştiniz. İşte Allah, aşırı giden şüpheci kimseleri böyle saptırır.
35. Onlar kendilerine gelmiş hiçbir delil olmaksızın, Allah’ın âyetleri hakkında tartışan kimselerdir. Bu ise Allah katında ve iman edenler katında büyük öfke ve gazap gerektiren bir iştir. Allah, her kibirli zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
36,37. Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum.” Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.
38. O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.”
39. “Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedî olarak kalınacak yerdir.”
40. “Kim bir kötülük yaparsa, ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, mü’min olarak salih bir amel işlerse, işte onlar cennete girecek ve orada hesapsız olarak rızıklandırılacaklardır.”
41. “Ey kavmim! Bu ne hâl? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz ise beni ateşe çağırıyorsunuz.”
42. “Siz beni Allah’ı inkâr etmeye ve hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi mutlak güç sahibine, çok bağışlayana (Allah’a) çağırıyorum.”
43. “Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir çağrısı yoktur. Kuşkusuz dönüşümüz Allah’adır. Şüphesiz, aşırı gidenler cehennemliklerin ta kendileridir.”
44. “Size söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını hakkıyla görendir.”
45. Allah, onu, onların hilelerinin kötülüklerinden korudu. Firavun ailesini, azâbın en kötüsü kuşattı.
46. (Öyle bir) ateş ki, onlar sabah-akşam ona sunulurlar. Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir.
47. Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?” derler.

Evet kitabımızda tekrar bakalım firavun kabirde azap görüyormuymuş

Hud
Bismillâhirrahmânirrahîm.

98. Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne geçecek ve onları ateşe götürecektir. Ne kötü varış yeridir orası!
99. Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lânete uğratıldılar. Ne kötü destektir onlara verilen destek!


Evet Yüce Allah bizlere bu zalim kafirin nerede azaba uğrayacağına dair gaybı , peygamberimiz(s.a.) ile ruhta(kuran'da) bildirmiştir . Ayetler ise apaçıktır birbirlerini tamamlayıcıdır .

A'raf'ı örnek vermişsiniz keşek ayetin devamınıda yazmış olsaydınız böylece zalimlerin cehennemde ebedi azabda olduğunu anlamıiş olurdunuz .

A'raf
Bismillâhirrahmânirrahîm.

40. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler! Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.
41. Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.

Saygılar
 
Üst Ana Sayfa Alt