Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kabir Azabı Kıyamete Kadar Sürer mi?

أهل الحديث Çevrimdışı

أهل الحديث

لا إله إلا الله
Moderatör
Selamun Aleyküm ve Rahmetullah
@Abdulmuizz Fida Hocam bu konu hakkında pek bilgi bulamadım. Kabir azabı kıyamete kadar sürer mi, yoksa işlenilen amelin ağırlığı kadar mı sürer?

Kabir azabıyla ilgili hadislerde Rasûlullah(sav)'i tasdik eden mü'minin kabrinin genişletileceği ve cennetteki yerinin gösterileceği; kâfirin kabrinin ise onu kaburgalarını birbirine geçirecek kadar sıkıp kıyamete kadar azap çekeceği ve cehennemdeki yerinin gösterileceği geçiyor. Günahkâr mü'min için de kabirde azap olduğunu biliyoruz.

Hayatının kısa bir döneminde kabir azabını hak ettirecek bir günah işlemiş(Misal idrardan sakınmamak veya gıybet etmek gibi...), sonrasında ise bunu yapmayı bırakmış ve tevbe etmiş bir mü'min için kabir hayatı nasıl olacaktır? Azabı kıyamete kadar sürer mi, yoksa kısa süreli bir azap mı olur?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim

Ehl-i sunnete göre kâbir azabı Hakk'tır.

Onlar (Firavun ve taraftarları) sabah, akşam ateşin karşısına getirilirler. Kıyâmetin kopacağı gün de 'Firavun ailesini en şiddetli azaba sokun!' denilir.(Mûmin, 46)

Ebu Saîd el-Hudrî der ki:
"Bakiyy kabristanında Sâd bin Muaz´ın kabrini kazanlar arasında ben de bulunuyordum. Kabri kazdığımız müddetçe, toprağın her damlasından, üzerimize misk püskürülüyordu! Rasûlullah Aleyhisselam da başucumuzda bulunuyordu. Kazı işinden boşalınca, kabrin yanına su ve kerpiç hazırladık. Kabri, Akil b. Ebu Talib´in evinin yanında kazdık. Bakiyy kabristanının halk ile dolduğunu gördüm."
Câbir b. Abdullah´ın bildirdiğine göre; kabrin içine Haris b. Evs bin Muaz ile Useyd b. Hudayr, Ebu Naile Silkân b. Selâme ve Seleme b. Selâme indi.
Peygamberimiz Aleyhisselam, ayakta dikilmekte idi.
Sâd bin Muaz kabre konulunca, Peygamberimiz Aleyhisselamın benzi değişti ve üç kere "Subhânallah!" dedi. Müslümanlar da 3 kere "Subhânallah!" dediler. Bakiyy kabristanı tesbih sesleriyle sarsıldı.

Bundan sonra, Rasûlullah Aleyhisselam 3 kere tekbir getirdi. Ashab da 3 kere tekbir getirdiler. Bakiyy kabristanı, getirilen tekbirlerle sarsıldı.
"Yâ Rasûlallah! Yüzünüzün değiştiğini ve üç kere ´Subhânallah!' dediğinizi gördük. Bunun sebebi nedir?" diye soruldu.
Peygamberimiz Aleyhisselam: "Arkadaşınıza kabri darlaşmış, onu öyle bir sıkışla sıkmıştı ki, eğer bundan bir kimse kurtulabilseydi, elbette Sâd kurtulurdu! Nihayet, Allah onu bundan kurtardı." buyurdu."

(Musned, İmam Ahmed, III, 360, 377 ; Vâkıdî, Megâzî, 2/528; İbn Sâd, Tabakât, 3/431; Zehebî, Siyeru Âlâmi´n-Nubelâ, 1/209, 214)

Abdullah b. Ömer'den (r.anhuma) rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
إِذَا مَاتَ أَحَدُكُمْ فَإِنَّهُ يُعْرَضُ عَلَيْهِ مَقْعَدُهُ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ فَإِنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ فَمِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ وَإِنْ كَانَ مِنْ أَهْلِ النَّارِ فَمِنْ أَهْلِ النَّارِ
[ رواه البخاري ]
"Sizden biriniz öldüğü zaman sabaha-akşam, (cennet ve cehennemde ona ait olan) oturağı kendisine gösterilir. Eğer ölü cennet ehlinden ise, kendisine cennet ehlinin oturağı gösterilir. Eğer ölü cehennem ehlinden ise, kendisine cehennem ehlinin oturağı gösterilir."
(Buhârî, hadis no: 3001/Bed'u'l-Halk; Muslim, "Cennet ve cennet nimetlerinin vasfı" Hadis no: 2866)



Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
إِنَّمَا الْقَبْرُ رَوْضَةٌ مِنْ رِيَاضِ الْجَنَّةِ أَوْ حُفْرَةٌ مِنْ حُفَرِ النَّارِ
"Kâbir, ya cennet bahçelerinden bir bahçe yahut cehennem çukurlarından bir çukurdur."
(Tirmizî, Kıyamet, 26; el-Akidetu’t-Tahaviye,1/169; Ahmed b. Hanbel, el-Akide, Sf: 64-76; el-Lalekâî, İtikadu ehli’s-sünne, 1/156, 158, 166; Mûcemu'l evsad, Taberani ; Şamile)

*****

Kıyametten önce berzah âleminde / Kâbirdeki sual ve azabı sahihtir. Kâbir azabın en azı da olsa bu yukarıda zikredildiği gibi Sâd bin Muaz'ın kabre konulmasından sonra kâbrin sıkıştırması sonucu yaşanan azab buna delildir.


Hayatının bir döneminde Kabir azabına sebeb olacak günahlar işleyen kimselerin bu azabı çektikten sonra veya yapılan bir hayr sebebiyle (sadaka, infak, dua vb) Allah'ın dilemesi durumunda kabir azabının azalması yahud kalkması mümkündür. görülen azabın kalkacağı veya şiddetinin hafifleyebileceği de sahihtir.


Abdullâh b. Abbâs (r.anhuma) diyor ki:
Rasûlullâh (sallallahu aleyhi ve sellem) Medîne yâhud Mekke bahçelerinden bir bahçenin yanından geçti. Kâbirlerinde azab gören iki insanın seslerini işitti ve “Bunlar ikisi de azab görüyorlar. Bunların azab görmeleri büyük bir şeyden değil” buyurdu.
Sonra şöyle devam etti: “Evet, onların biri sidiğinden sakınmazdı, diğeri de koğuculuk ederdi.
Ondan sonra bir hurma dalı istedi. Dalı iki parça yaptı. Her birinin kâbri üzerine bir parça koydu.
Ey Allah’ın Rasûlu! Bunu niçin yaptın?” denildi.
Rasûlullâh (sallallahu aleyhi ve sellem) Bunlar kuruyuncaya kadar onlardan azabın hafifletileceği ümit edilir. buyurdu.
(Buhârî, Vudû, bab: 55, 56; Cenâiz, bab: 82; Edeb, bab: 46, 49; Muslim, Tahâret, bab: 111, Hadis no: 292; Ebû Dâvûd, Tahâret, bab: 11,Hadis no: 20; Tirmizî, Tahâret, bab: 53, Hadis no: 70; Musned, İmam Ahmed, I, 225)


Kâbir Azabının Süresi

İmam İbn-i Kayyim (rahimehullah) bu meselede şöyle demiştir:
"Kabir azabı iki türlüdür:

Birincisi: Bazı hadislerde, İsrâfil -aleyhisselâm-'ın birinci ile ikinci sûra üfleyişi arasındaki süre içerisinde kabir azabı gören kimselerden azabın hafifletileceği haber verilmiştir. Bunun dışında kabir azabı süreklidir.

Nitekim azab görenler kabirlerinden kalktıkları zaman şöyle diyeceklerdir:

يا ويلنا من بعثنا من مرقدنا
[ سورة يس الآية: ٥٢ ]
"(Yeniden dirilişi inkâr edenler pişmanlık içerisinde) bize yazıklar olsun! Bizi kabirlerimizden kim kaldırdı (çıkardı)? derler. (Onlara cevab olarak şöyle denilecektir. Bu, Rahmân'ın vadettiği ve doğru sözlü peygamberlerin haber verdikleri şeydir (bâ's/yeniden diriliştir)! " (Yasin 52)

Kâbir azabının sürekli olduğuna Allah Teâlâ'nın şu sözü delâlet etmektedir:

النار يعرضون عليها غدوا وعشيا
[ سورة غافر الآية :46 ]
Onlar (Firavun âilesi, kâbirlerinde azab olunurlar ve hesap gününe kadar) sabah- akşam ateşe sunulurlar: Kıyâmetin kopacağı gün de (yaptıkları kötü amellerine karşılık olarak) Firavun âilesini en şiddetli azaba sokun!" (Ğâfir / Mûmin : 46)

Yine, kâbir azabının sürekli olduğuna Semura b. Cundeb'un -Allah ondan râdı olsun- rivâyet ettiği ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in rûyâsında gördüklerini haber verdiği şu hadis delâlet etmektedir.

Bu hadiste Semure b. Cundeb şöyle anlatır:

كَانَ النَّبِيُّ ج إِذَا صَلَّى صَلاَةً أَقْبَلَ عَلَيْنَا بِوَجْهِهِ فَقَالَ: مَنْ رَأَى مِنْكُمُ اللَّيْلَةَ رُؤْيَا؟ قَالَ: فَإِنْ رَأَى أَحَدٌ قَصَّهَا، فَيَقُولُ: مَا شَاءَ اللَّهُ! فَسَأَلَنَا يَوْمًا فَقَالَ: هَلْ رَأَى أَحَدٌ مِنْكُمْ رُؤْيَا؟ قُلْنَا: لاَ. قَالَ: لَكِنِّي رَأَيْتُ اللَّيْلَةَ رَجُلَيْنِ أَتَيَانِي، فَأَخَذَا بِيَدِي فَأَخْرَجَانِي إِلَى الْأَرْضِ الْمُقَدَّسَةِ، فَإِذَا رَجُلٌ جَالِسٌ، وَرَجُلٌ قَائِمٌ بِيَدِهِ كَلُّوبٌ مِنْ حَدِيدٍ، إِنَّهُ يُدْخِلُ ذَلِكَ الْكَلُّوبَ فِي شِدْقِهِ حَتَّى يَبْلُغَ قَفَاهُ، ثُمَّ يَفْعَلُ بِشِدْقِهِ الْآخَرِ مِثْلَ ذَلِكَ وَيَلْتَئِمُ شِدْقُهُ هَذَا فَيَعُودُ فَيَصْنَعُ مِثْلَهُ، قُلْتُ: مَا هَذَا؟ قَالاَ: اِنْطَلِقْ، فَانْطَلَقْنَا حَتَّى أَتَيْنَا عَلَى رَجُلٍ مُضْطَجِعٍ عَلَى قَفَاهُ، وَرَجُلٌ قَائِمٌ عَلَى رَأْسِهِ بِفِهْرٍ أَوْ صَخْرَةٍ فَيَشْدَخُ بِهِ رَأْسَهُ، فَإِذَا ضَرَبَهُ تَدَهْدَهَ الْحَجَرُ، فَانْطَلَقَ إِلَيْهِ لِيَأْخُذَهُ فَلاَ يَرْجِعُ إِلَى هَذَا حَتَّى يَلْتَئِمَ رَأْسُهُ، وَعَادَ رَأْسُهُ كَمَا هُوَ، فَعَادَ إِلَيْهِ فَضَرَبَهُ، قُلْتُ: مَنْ هَذَا؟ قَالاَ: اِنْطَلِقْ، فَانْطَلَقْنَا إِلَى ثَقْبٍ مِثْلِ التَّنُّورِ أَعْلاَهُ ضَيِّقٌ وَأَسْفَلُهُ وَاسِعٌ، يَتَوَقَّدُ تَحْتَهُ نَارًا، فَإِذَا اقْتَرَبَ ارْتَفَعُوا حَتَّى كَادَ أَنْ يَخْرُجُوا، فَإِذَا خَمَدَتْ رَجَعُوا فِيهَا، وَفِيهَا رِجَالٌ وَنِسَاءٌ عُرَاةٌ، فَقُلْتُ: مَنْ هَذَا؟ قَالاَ: اِنْطَلِقْ، فَانْطَلَقْنَا حَتَّى أَتَيْنَا عَلَى نَهَرٍ مِنْ دَمٍ، فِيهِ رَجُلٌ قَائِمٌ عَلَى وَسَطِ النَّهَرِ وَعَلَى شَطِّ النَّهَرِ رَجُلٌ بَيْنَ يَدَيْهِ حِجَارَةٌ فَأَقْبَلَ الرَّجُلُ الَّذِي فِي النَّهَرِ، فَإِذَا أَرَادَ أَنْ يَخْرُجَ رَمَى الرَّجُلُ بِحَجَرٍ فِي فِيهِ فَرَدَّهُ حَيْثُ كَانَ، فَجَعَلَ كُلَّمَا جَاءَ لِيَخْرُجَ رَمَى فِي فِيهِ بِحَجَرٍ فَيَرْجِعُ كَمَا كَانَ، فَقُلْتُ: مَا هَذَا؟ قَالاَ: اِنْطَلِقْ، فَانْطَلَقْنَا حَتَّى انْتَهَيْنَا إِلَى رَوْضَةٍ خَضْرَاءَ، فِيهَا شَجَرَةٌ عَظِيمَةٌ، وَفِي أَصْلِهَا شَيْخٌ وَصِبْيَانٌ، وَإِذَا رَجُلٌ قَرِيبٌ مِنْ الشَّجَرَةِ بَيْنَ يَدَيْهِ نَارٌ يُوقِدُهَا فَصَعِدَا بِي فِي الشَّجَرَةِ، وَأَدْخَلاَنِي دَارًا لَمْ أَرَ قَطُّ أَحْسَنَ مِنْهَا، فِيهَا رِجَالٌ شُيُوخٌ وَشَبَابٌ وَنِسَاءٌ وَصِبْيَانٌ، ثُمَّ أَخْرَجَانِي مِنْهَا فَصَعِدَا بِي الشَّجَرَةَ فَأَدْخَلاَنِي دَارًا هِيَ أَحْسَنُ وَأَفْضَلُ، فِيهَا شُيُوخٌ وَشَبَابٌ، قُلْتُ: طَوَّفْتُمَانِي اللَّيْلَةَ فَأَخْبِرَانِي عَمَّا رَأَيْتُ؟ قَالاَ: نَعَمْ، أَمَّا الَّذِي رَأَيْتَهُ يُشَقُّ شِدْقُهُ فَكَذَّابٌ، يُحَدِّثُ بِالْكَذْبَةِ فَتُحْمَلُ عَنْهُ حَتَّى تَبْلُغَ الْآفَاقَ، فَيُصْنَعُ بِهِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ، وَالَّذِي رَأَيْتَهُ يُشْدَخُ رَأْسُهُ، فَرَجُلٌ عَلَّمَهُ اللَّهُ الْقُرْآنَ، فَنَامَ عَنْهُ بِاللَّيْلِ وَلَمْ يَعْمَلْ فِيهِ بِالنَّهَارِ، يُفْعَلُ بِهِ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ، وَالَّذِي رَأَيْتَهُ فِي الثَّقْبِ فَهُمْ الزُّنَاةُ، وَالَّذِي رَأَيْتَهُ فِي النَّهَرِ آكِلُوا الرِّبَا، وَالشَّيْخُ فِي أَصْلِ الشَّجَرَةِ إِبْرَاهِيمُ عَلَيْهِ السَّلاَم، وَالصِّبْيَانُ حَوْلَهُ فَأَوْلاَدُ النَّاسِ، وَالَّذِي يُوقِدُ النَّارَ مَالِكٌ، خَازِنُ النَّارِ، وَالدَّارُ الْأُولَى الَّتِي دَخَلْتَ، دَارُ عَامَّةِ الْمُؤْمِنِينَ، وَأَمَّا هَذِهِ الدَّارُ فَدَارُ الشُّهَدَاءِ، وَأَنَا جِبْرِيلُ وَهَذَا مِيكَائِيلُ فَارْفَعْ رَأْسَكَ، فَرَفَعْتُ رَأْسِي فَإِذَا فَوْقِي مِثْلُ السَّحَابِ، قَالاَ: ذَاكَ مَنْزِلُكَ، قُلْتُ: دَعَانِي أَدْخُلْ مَنْزِلِي، قَالاَ: إِنَّهُ بَقِيَ لَكَ عُمُرٌ لَمْ تَسْتَكْمِلْهُ، فَلَوِ اسْتَكْمَلْتَ أَتَيْتَ مَنْزِلَكَ
[ رواه البخاري ]
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- sabah namazını kıldırdığı zaman yüzünü bize döner ve
‘Bu gece sizden kim rûya gördü?’ diye sorardı. Eğer birisi rüya görmüş ise onu anlatır, o da: ‘MâşâAllah’ derdi.
Yine bir gün bize: 'Bu gece sizden kim rüya gördü?' diye sordu.
Biz de: 'Gören yoktur' dedik.
Bunun üzerine O: 'Ama ben bu gece bana gelen iki adamı gördüm. Elimden tutup beni Mukaddes Toprağa çıkardılar. Bir de baktım, orada, oturan bir adamla elinde demir çengel olan ayakta bir adam var. Bu adam çengeli avurtunun içinden ensesine kadar sokuyordu. Sonra da avurtunun diğer kenarına sokup aynısını yapıyordu, bu arada diğer tarafı iyi olunca, o zaman bu tarafa dönüp tekrar aynısını yapıyordu.
Ben: Bu nedir? dedim.
Yürü! dediler.

Yürüdük, sonunda sırt üstü uzanmış bir adama vardık. Başucunda ise ayakta elinde bir taş bulunan bir adam vardı, taşla başını eziyordu. Taşı vurduğunda taş yuvarlanıp gidiyor, o da taşı almak için arkasından gidiyordu, tekrar geri geldiğinde başı iyi olup eski halini alıyor, adam tekrar gelip başına vuruyordu.

Ben: Bu da kimdir? dedim.
Yürü! dediler.

Yürüdük, sonunda tandır gibi bir deliğe vardık, üstü dar, altı geniş olup altında ateş yanıyordu. Ateş yaklaştırıldığında (alevler yükseldikçe) içindekiler de yükseliyor, neredeyse dışarı çıkacak oluyorlar, ateş sakinleşince tekrar içerisine dönüyorlardı. Buranın içerisinde çıplak kadınlar ve erkekler vardı.
Ben: Bunlar da kimdir? dedim:
Yürü! dediler.

Yürüdük, sonunda içerisinde ortasında bir adam bulunan kandan bir nehre vardık. Nehrin kıyısında önünde birtakım taşlar bulunan bir adam vardı. Nehirdeki adam gelip dışarı çıkmak istediğinde nehrin kıyısındaki adam onun ağzına bir taş atarak onu bulunduğu yere gönderiyordu. Adam çıkmak için geldiğinde her defasında ağzına bir taş atıp yerine döndürüyordu.
Ben: Bu da nedir? dedim:
Yürü! dediler.

Yürüdük, sonunda içerisinde büyük bir ağacın bulunduğu yemyeşil bir bahçeye vardık. Ağacın dibinde yaşlı bir adamla birtakım çocuklar vardı. Bir de baktım ki ağacın yakınında, önünde yakıp tutuşturduğu ateş bulunan bir adam var. Sonunda beni ağacın içinden yukarı çıkararak bir eve girdirdiler ki bu evden daha güzelini asla görmedim. Evin içerisinde yaşlısından gencine birtakım erkekler, kadınlar ve çocuklar vardı. Sonra beni buradan çıkarıp yine ağaçtan yukarı kaldırdılar ve bir eve girdirdiler ki bu ev daha güzel ve daha değerli idi. Yine buranın da içerisinde yaşlılar ve gençler vardı.
Ben: Bu gece beni gezdirip dolaştırdınız, şimdi gördüklerimin ne olduğunu bana haber verin bakalım, dedim.
Olur, dediler.

Avurtu yarılıp parçalandığını gördüğün adam, yalancıdır. Yalan konuşur, kendisinden her tarafa yalan taşınırdı. İşte bu sebeble kıyâmet gününe kadar ona böyle azab edilir. Başının taşla parçalandığını gördüğün adam, Allah kendisine Kur’an'ı öğrettiği halde, uykuyu Kur'an'a tercih eder, gündüz de Kur’an-ı Kerim'e göre yaşamazdı. İşte bu nedenle ona kıyâmet gününe kadar böyle azab edilir. Deliğin içinde gördüğün erkekler ve kadınlar, zinâkârlardır. Nehirde gördüğün adam fâiz yiyenlerdir. Büyük ağacın altında gördüğün yaşlı adam İbrahim -aleyhisselâm-dır. Çevresindeki çocuklar insanların çocuklarıdır. Ateşi yakan ise cehennemin bekçisi Mâlik’tir. İlk girdiğin ev, bütün müslümanların evi, bu ev ise şehidlerin evidir. Ben Cebrail’im. Bu da Mikail’dir.
Başını yukarı kaldır! dedi.
Başımı kaldırdım, bir de baktım ki üstümde bulut gibi bir şey duruyor.
Bana: İşte bu de senin evindir, dediler.
Ben: Beni bırakın da evime gireyim, dedim.
Ama senin henüz tamamlamadığın bir ömrün var, şayet tamamlamış olsaydın, evine girerdin, dediler."
(Buhari)

Abdullah b. Abbas'tan (r.anhuma) rivâyet olunan hadiste, o şöyle demiştir:

خَرَجَ النَّبِيُّ r مِنْ بَعْضِ حِيطَانِ الْمَدِينَةِ، فَسَمِعَ صَوْتَ إِنْسَانَيْنِ يُعَذَّبَانِ فِي قُبُورِهِمَا. فَقَالَ: يُعَذَّبَانِ، وَمَا يُعَذَّبَانِ فِي كَبِيرٍ، وَإِنَّهُ لَكَبِيرٌ: كَانَ أَحَدُهُمَا لاَ يَسْتَتِرُ مِنْ الْبَوْلِ، وَكَانَ الْآخَرُ يَمْشِي بِالنَّمِيمَةِ، ثُمَّ دَعَا بِجَرِيدَةٍ فَكَسَرَهَا بِكِسْرَتَيْنِ أَوْ ثِنْتَيْنِ فَجَعَلَ كِسْرَةً فِي قَبْرِ هَذَا، وَكِسْرَةً فِي قَبْرِ هَذَا، فَقَالَ: لَعَلَّهُ يُخَفَّفُ عَنْهُمَا مَا لَمْ يَيْبَسَا
[ رواه البخاري ]
"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- (bir gün) Medine'de bir hurma bahçesinden geçerken kabirlerinde azab çekmekte olan iki insanın sesini işitti.
Bunun üzerine şöyle buyurdu: 'Bu ikisi azab çekiyorlar. Çektikleri azab da büyük bir şey değildir (kolay olan, fakat ondan korunmaları nefislerine zor gelen bir şey idi.) Oysa o şey, büyük günah idi.'
Sonra şöyle buyurdu: 'Evet! Onlardan birisi, idrar sıçrantısına karşı korunmaz, diğeri ise (insanlar arasında) laf getirip-götürürdü.
Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem- sonra yaprağı olmayan yaş bir hurma dalı isteyerek onu ikiye ayırdı. Bir parçasını birinin üzerine dikti, diğerini de öbürünün üzerine dikti ve: 'Bu iki dal, yaş kaldıkça o ikisinden azabın hafifletimesini ümit ederim' buyurdu."
(Buhari)


Ebu Hurayra'den (r.anh) rivâyet olunduğuna göre,
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- o şöyle buyurmuştur:

بَيْنَمَا رَجُلٌ يَتَبَخْتَرُ يَمْشِي فِي بُرْدَيْهِ قَدْ أَعْجَبَتْهُ نَفْسُهُ فَخَسَفَ اللَّهُ بِهِ الْأَرْضَ فَهُوَ يَتَجَلْجَلُ فِيهَا إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ
[ رواه مسلم ]​
Vaktiyle kendini beğenmiş bir adam güzel elbisesini giymiş, çalım satarak yürüyordu. Allah Teâlâ onu yerin dibine geçiriverdi. O şahıs kıyâmete kadar debelenerek yerin dibini boylamaya devam edecektir.
(Muslim)



Kâbir azabının normal şartlarda haşr'e kadar süreceği hakkında âlimlerin görüşleri vardır. Misal ;
"Sûra üflenmiştir. Artık onlar kabirlerinden kalkıp Rabb'lerine doğru koşmaktadırlar.
Derler ki: “Vay başımıza gelenler! Bizi yattığımız yerden kim diriltip kaldırdı? Rahmânın vaad ettiği işte bu! Peygamberler gerçekten doğru söylemişler!
” (Yâsin 51 - 52)

Bazı mufessirler, Kıyametten sonra Haşr ile diriltilen (bilhassa kâfirler) kabir ehli, cehennem azabının şiddetinin yanında Kâbir sorgu ve azabının hafifliğine "Bizi yattığımız yerden kim diriltip kaldırdı?" ifadesini buyurarak azab görmeye devam ettikleri anlaşılmaktadır.

Yine Muhammed b. Salih el-Useymîn kâbir azabı hakkında şöyle demiştir:
"Bir kimse kâfir ise -bundan Allah Teâlâ'ya sığınırız- kâbir nimetinin ona ulaşması için ebediyen bir yol bulunmaz. Onun azabı devamlı olur. Bir kimse de mûmin olduğu halde günahkâr ise, kabrinde işlediği günahlar nisbetince azab görür. Belki de günahlarından dolayı gördüğü azabı, ölüm ile kıyâmetin kopması arasında olan berzahtan daha az olabilir. Bu takdirde onun azabı kesilmiş olur." (Muhammed b. Salih el-Useymîn, "eş-Şerhu'l-Mumti'", C. 3, Sf: 253)





 
Umm Hureyre Çevrimdışı

Umm Hureyre

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün Aleyküm We Rahmetullah kardeşler birşeyi merak ediyorum kabir suali esnasında şimdiki aklimiz gibi dusunup cevap verebilecek miyiz
 
أهل الحديث Çevrimdışı

أهل الحديث

لا إله إلا الله
Moderatör
Selamün Aleyküm We Rahmetullah kardeşler birşeyi merak ediyorum kabir suali esnasında şimdiki aklimiz gibi dusunup cevap verebilecek miyiz
Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullah.
Keyfiyetini/Nasıllığını Allah bilir. Zaten günaha kılıf uydurma veya çarpıtma gibi bir şey olamayacağı için muhtemelen düşünmeye bile gerek kalmadan gerçekleri söyleyeceğiz.
 
Üst Ana Sayfa Alt