Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İsrailiyat Haberleri Aktarmak, İbret Almak İçin Tahrif Edilmiş Kitapları Okumak Caiz mi?

İ Çevrimdışı

İbn Muhammed

الله اكبر و العزة الله
İslam-TR Üyesi
Hocam Selamun aleykum,

İbn Kesir'in el-Bidaye ve'Nihaye adlı eserinin 1. Ciltinin 1. Bölümü ve 9. Sayfasında geçen -PDF türünden-
aşağıdaki hadisle ilgili olarak:

"Buharî'nin sahih adli eserinde Amr b. As'tan yaptigi, su rivayete gelelim:
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: «Bir ayet de olsa onu benden nakledin. Israilogulları'ndan da haberler nakledin. Bunda bir sakinca yoktur. Benden hadis nakledin ancak bana yalan isnad etmeyin. Her kim kasitli olarak bana yalan isnad ederse, atesteki yerini hazirlasin.»

1. Hadisin sıhat durumu nedir?
2. İbni Kesir Hadisi aktardıktan sonra;
"Bu hadiste, naklinde sakınca görülmeyen israiliyat haberleri; dogrulanmasina ya da yalanlanmasina bizim nezdimizde herhangi bir sebep bulunmayan israiliyat haberleridir ki, ibret almak maksadiyla bunlarin rivayeti caizdir. Kitabimizda kullandigimiz israiliyat haberleri de bu türdendir. Seriatimizin dogruluguna sahitlik ettigi israiliyat haberlerine gelince, bizdeki deliller ve haberler, bunlari kullanmamiza ihtiyaç birakmamaktadir. Seriatimizin, bâtilligma sahidlik ettigi israiliyat haberlerine gelince bunlar, zaten reddedilmistir. Hikaye edilmeleri caiz degildir. Ancak inkar ve iptal maksadiyla nakledilebilirler." şeklinde bir not düşmüş. Buradaki ibretten kasıt, kendilerine indirlen kitapları tahrif eden kafir toplumların inancındaki bozuklukları tespit edip onlardan kaçınmak olarak mı anlaşılmalı?
3. Tahrif edilen Tevrat ve İncil İsrailiyat kapsamına girer mi?
4. İbret almak ve insanların sapkın fikirlerinden uzak durmak amacıyla, onların inanç ve fikir dünyasını şekillendiren eserleri okumanın herhangi bir sakıncası var mıdır? Örnek olarak Tahrif edilmiş kitaplar komünizm, faşizm, kapitalizm, demokrasi gibi insanların kendine din edindikleri şeyler gibi...

esselamu aleykum...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullah kardeşim;

Konuya Şeyhu'l İslam İbn Teymiyye (rahimehullah)'den nakille cevab vereyim inşeAllah:

Bazı kimseler gerek Beytu'l Mukaddes ve gerekse Şam dolaylarında bulunan diğer bazı ziyaret yerlerinin faziletlerini anlatan çeşitli eserler yazdılar. Bu eserlerde bazan doğrudan doğruya yahudi ve hristiyanlardan sağlanan ve kimi zaman da yahudi ve hristiyanlardan yararlanmış kimselerden alman bilgilere dayanılmıştır.

Oysa müslümanlara dinlerini bu tür bilgi kaynaklarına dayandırmak helâl kılınmamıştır.

Bu tür İsrail masallarında (İsrailiyat) rivayetlerine en çok yer verilen şahsiyet Kaabul Ahbar'dır. Özellikle Şam yöresinin alimleri ondan çok sayıda İsrail masalı nakletmişlerdir. Oysa Muaviye onun hakkında:
“Yahudi ve hristiyanlarla ilgili, Kaab kadar bilgi veren başka bir kimse görmedik. Gerçi zaman zaman yalan söylediğini de tesbit ettik” diyor.
(Buhari, k. İ'tisam, bab, Rasûlüllah'ın “Kitablı”lara bir şey sormayın hadisi, H. 7361.)

Bunun yanında Buhari'nin yer verdiği bir hadise göre Peygamberimiz bu konuda şu ilkeyi getirmiştir.
Yahudi ve hristiyanlar size her hangi bir konuda bir şey anlattıkları zaman onları ne onaylayınız ve nede yalanlayınız. Çünkü ya size asılsız bir şey söylerler de onu onaylamış veya doğru bir şey söylerlerde onu yalanlamış olursunuz.”

(Ahmed, Musned, c. 4, s. 136; Ebu Davud, k. İlim, bab, Kitablılardan hadis naklinde bulunmak, H. 3644;
Buhari bu hadisi şu kelimelerle kaydetmiş: Kitablıların söylediklerini ne doğrulayın ne de yalanlayın; deyin ki biz, Allah'a ve O'nun indirdiklerine inandık...” K. Tefsir, bab, 11, H. 4485.)


Şimdi şaşılacak bir noktaya değineceğim. Bir bu doğrudan doğruya Allah tarafından korunup kayırılan şeriatı ve bir de “Eğrilik üzerinde asla bir araya gelemeyeceği” müjdelenmiş olan şu saf ummeti düşününüz.

İşte bu ümmetin ilmi geleneğine göre Ata b. Ebu Rebah, Hasan-ı Basrî ve Ebu Aliye gibi tabiinden (ikinci kuşaktan) olan seçkin İslâm alimleri ve büyük din alimleri Peygamber Efendimizden bir hadis naklettiklerinde hadis alimleri bu hadisin rivayet zincirinin halkalarını didik didik incelerler. Bu inceleme sonunda kimi hadis uzmanı elindeki hadisin rivayet zincirinin halkalarını doğrudan doğruya reddeder, kimi şartlı olarak kabul eder ve kimisi de Said b. Museyyeb, İbrahim Nehaî ve Muhammed b. Şirin gibi sadece güvenilir rivayet halkalarından hadis nakleden şahsiyetlerle Ebu Aliye ve Hasan-ı Basri gibi ara sıra güvenilir olmayan halkalardan da hadis naklettiği görülen şahsiyetleri biribirinden kesinlikle ayırır.

Oysa bu şahsiyetler ile Peygamberimiz arasında bir, iki, bilemediniz üç kişi vardır. Zamanımızda yazılan kitaplarda görülen ve yazarı tarafından Mursel (rivayet zincirli) oldukları bildirilen hadislere gelince hadis uzmanlarının görüş birliği ile belirttiklerine göre bu hadislerin sahih olduklarına hükmedilebilmesi için mutlaka sırf sahih hadisleri naklettikleri bilinen alimlerden alınmış olmaları gerekir, Buhari gibi.

Bilindiği gibi gök kubbe altında Kur'an'dan sonra Buhari gibi sağlam ve güvenilir bir başka kitâb yoktur.
(İbn Teymiyye, Sıratu'l Mustakim, 8. Bölüm, İsrailiyat Meselesi başlığı)



İsrâiliyatın Çeşitleri:

1. Câiz İsrâiliyat.

2. Bâtıl İsrâiliyat.
3. Hakkında hüküm bulunmayan (doğrulanması ya da yalanlanması için elde bir kıstas bulunmayan) İsrâiliyat.


Tevrat ve İncil, bütünüyle tahrif edilmiş kitaplar değildir. Bu nedenle hak ile batılı bir arada bulundururlar. Bunlardan Kur'an ve sahih sünnete uygun düşenler haktır. İslam'a uygun olan İsrâiliyattan maksad da, bu tür hususlardır. Peygamber (s.a.v.)'in,
"İsrâîloğulları'ndan da (ibretli kıssalar) haber verebilirsiniz. Bunda bir sakınca yoktur."
(Buhari, Enbiya 50; Muslim, Zuhd 72; Tirmizi, İlim 13; Musned, 3/39) anlamındaki hadisi bu tür İsrâiliyata yorumlanmıştır.

Kur'an ve sahih sünnetle bağdaşmayan İsrâiliyat ise, batıldır ve bu gibi İsrâiliyat, ancak reddedilmek ve eleştirilmek kaydıyla nakledilebilir. İsrâiliyatı nakletmeyi yasaklayan rivayetler de
(Ahmed b. Hanbel, III/387; Ibnu Kesir, V/329) bu tür İsrâiliyata yorumlanmıştır.

Bir kısım İsrâiliyat ise, dini hüküm taşımayan hususlarla, olması da olmaması da ihtimal dahilinde olan olayları nakleden İsrâiliyattır. Bu tür İsrâiliyat'ın nakledilmesini bazı alimler caiz görmüştür. Kimi de İsrâiliyat'tan olduklarının belirtilmesi kaydıyla caiz olduğunu söylemişlerdir.

İsrailiyyat, Konusu Bakımından da Üç Kısma Ayrılır:

a- İnançla ilgili olanlar:
Buhari'nin Abdullah İbn Mesud'dan şu rivayeti buna örnektir: Yahudilerin din adamlarından biri Rasulullah'a geldi ve şöyle dedi: Ey Muhammed! Allanın gökleri bir parmak, yerleri bir parmak, ağaçları bir parmak, suyu ve toprağı bir parmak ve diğer yaratıkları bir parmak üzerinde tutacağına ve "melik benim" diyeceğine inanıyoruz.

Rasulullah, yahudi din adamının bu sözüne azı dişleri görünecek kadar güldü ve şu âyeti okudu: "Onlar Allahı gereği gibi anlamadılar. Kıyamet günü bütün yer yüzü O'nun avucundadır. Gökler de onun sağ elinde durulmuş olacaktır. O, ortak koştuklarından yüce ve münezzehtir"
(Zumer, 67.
Hadisi buharı kitabu't-Tefsir'de rivayet etti. Hadis no: 65, "Allah'ı gereği gibi takdir edemediler" babı, no: 2, hadis no: 4811)

b- Ahkamla ilgili olanlar:
Buhari'nin Abdullah ibn Amr'dan rivayet ettiği şu haber buna örnektir: Yahudiler, Rasulullaha, zina yapan yahudi bir kadın ve erkek getirdiler. Onlara, sizden zina yapanlara ne yapıyorsunuz, dedi. Yüzlerini siyaha boyarız ve döveriz, dediler. Onlara, Tevrat'ta recim cezası yok mu? dedi. Hayır, onda birşey göremiyoruz, dediler.
Abdullah İbn Sellam, yalan söylüyorsunuz, doğru söylüyorsanız Tevrat'ı getirin okuyun, dedi.
Tevratı okuyan yahudi din adamı okurken elini recim âyeti üzerine koydu, önünü ve arkasını okuyub recim âyetini okumadı. Ama Abdullah, adamın elini recim âyeti üzerinden kaldırıb bu nedir? diye sorunca, recim âyetidir, dediler.
Rasulullah, o ikisinin recmedilmesini emretti ve mescidin yanında cenazelerin konulduğu yere yakın yerde recmedildiler.
Abdullah îbn Amr şöyle dedi: Kadının arkadaşı olan adamın kadın üzerine eğilib onu taşlardan korumaya çalıştığını gördüm.

(Buhari, Kitabu't-Telsir, no: 65 "Tevratı, getirin ve okuyun" babı, no: 6, Hadis no: 4556)

c- Tarih, öykü, öğüt ve dinsel motiflerle ilgili olanlar:

İsrailiyyat haberlerin Nuh'un gemisinin yapılışı, kerestesi, uzunluğu, genişliği ve içinde meydana gelen olaylarla ilgili söyledikleri bunun örneğidir. (Dr. Muhammed Huseyin ez-Zehebi, el-israiIiyyat li't-Tefsiri ve'l-Hadis, sf: 47-54, özet olarak)

Üç yönden de israiliyyat haberlerini değerlendirdiğimiz zaman şu sonuçlara varıyoruz:

a- Kur'an ve sünnette doğrulayan benzerleri bulunmadıkça, israiliyyat haberlerini doğru kabul etmiyoruz. Doğru kabul ediyorsak, kendisi doğru olduğu için değil, aynı şey Kur'an veya sünnette bulunduğu içindir.

b- Sahih kaynaklarımızda da bulunan ve dinimize uygun olan bir israiliyyat haberi, artık israiliyyattan çıkar, dinimizin niteliğini ve ahkamımızın özelliğini kazanır. Böylece Islamdan, din ve kültürümüzden olur.

c- Dinimize aykırı olan israiliyyat haberler, ancak yalan ve iftira olduğunu belirtmek ve başkalarını ondan sakındırmak için rivayet edilebilir. Ne yazık ki daha önce kimi müslümanlar bu gibi şeyleri kabul ve tasvib ederek nakletmişlerdir.

d- îsriliyyattan uydurma ve zayıf olan haberler kesin bilgi fade etmez. Çünkü anlattığı şeylerin meydana gelib gelmediği belli değildir. Öncekilerin öyküleriyle ilgili olarak onları nakletmek ve Kur'anı onlarla tefsir etmek, uydurma ve yalan haberlerle tefsir yapmak demektir. Bunun caiz olduğunu kim söyleyebilir?

e- Dinimizin hakkında bir şey söylemediği, onunla çatışmadığı, inanç ve ahkamla ilgili olmayan, yani hatırlatma ve ek bilgi türünden rivayet edilmesini caiz gören alimlerin rivayet ettiği israiliyyat haberlerin de rivayet edilmesini caiz görmüyoruz. Ancak araştırmacı alimler, bu tür rivayetleri kendisinden sakındırmak ve okuyucuları uyarmak amacıyla nakledebilirler. Çünkü araştırmadan nakletmek, Kur'anın daha önce belirttiğimiz araştırma, inceleme ve bilgi edinme metodu ile çatışmaktadır.

(Dr. Salah Abdulfettah Halidi, Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: I/46-47-49)


Îsrailiyyat Haberleri Nakletmenin Yasak Olduğunu Gösteren Deliller:

Yahudilerin kitabın kelimelerini tahrif etmeleri, tarih konusunda onları güvenilir olmayan kişiler yapmıştır. Yüce Allah buyuruyor: "Yahudilerden yalana kulak verenler ve sana gelmeyen başka bir topluluk hesabına casusluk yapanlar sözlerin asıl yerlerini deneğiştirirler ve "Böyle bir fetva size verilirse alın, verilmezse kaçının" derler." (Maide 41)

"Verdikleri sözleri bozdukları için onlara lanet ettik. Kalblerini katılaştırdık. Onlar sözlerin yerlerini değiştiriyorlar. Kendilerine belletilenlerin bir kısmını unuttular, içlerinden pek azından başkasının daima hainliklerini görürsün." (Maide 13)

2- Yahudiler naklettikleri söz ve haberlerde iftira edip yalan söylüyorlar. Yüce Allah buyuruyor: "İnkar etmeleri ve Meryem'e büyük bir iftira yapmaları sebebiyle..." (Nisa 156)

3- Yahudiler, müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak isterler. Bunu da Îsrailiyyat haberler yoluyla yaparlar. Yüce Allah buyuruyor:" Kitab ehlinin çoğu, hak kendilerine apaçık belli oduktan sonra, içlerindeki kıskançlık sebebiyle, sizi, inandıktan sonra küfre döndürmek isterler." (Bakara 109)

4- Yahudiler bile bile hakkı gizler, yine bile bile tahrif ederek batıla çevirirler. îsrailiyyat haberleri de hakkı gizleme ve tahrif etme alanlarından başka bir şey değildir. Yüce Allah buyuruyor: "Size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir takımı, Allahın sözünü işitiyor, ona akılları yattıktan sonra bile bile onu tahrif ediyorlardı." (Bakara 75)

5- Yahudilerin bilgileri kuruntu, yalan ve temennilerden ibarettir. Yüce Allah buyuruyor: "Onlardan bir kısmının okuyup yazması yoktur. Kitabı bilmezler. Bildikleri sadece birtakım yalan ve kuruntulardır." (Bakara 78)

6- Yahudiler bile bile hakkı oırakır ve batıla uyarlar. Îsrailiyyat haberlerinde bu özellik hakimdir. Yüce Aliah buyuruyor: "Ellerinde olanı doğrulayan bir peygamber Allah katından onlara gelince, kitab verilenlerden bir takımı, bilmiyorlarmış gibi, Allanın kitabını arkalarına attılar. Şeytanların Suleyman'ın hükümdarlığı hakkında söylediklerine uydular." (Bakara 101 - 102)

7- YahudiIer, bilmeyen ve anlamayan bir millettir. Biliyormuş gibi davranırlar. Halbuki bilselerdi batıl ve yalan şeyleri yaymazlardı. Yüce Allah buyuruyor: "Andolsun ki onu satın alanın ahiratten bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şeyin ne kötü olduğunu keşke bilselerdi. Onlar inanıb Allaha karşı gelmekten sakınsalardı, Allah katından olan sevab daha hayırlı olurdu. Keşke bilselerdi." (Bakara 102 - 103)

8- Öncekilerin öyküleri geçmişin bilinmeyenlerindendir. Geçmişin bilinmeyenlerini de sadece Allah bilir. Yahudiler kendilerinden öncekilerin olaylarına şahid olmamışlardır. Yüce Allah buyuruyor: "Sana vahyettiklerimiz gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirliği edib düzen kurdukları zaman yanlarında değildin." (Yunus 102)

9- Kur'an, yahudilere karşı müslümanların nasıl mucadele edeceklerini, onlara "Siz mi daha iyi biliyorsunuz, Allah mı daha iyi biliyor?" diyerek şubhelerini, söylentilerini ve israiliyyat haberlerini ibtal etmelerini öğretmiştir. Yüce Allah buyuruyor: "De ki, bizim ve sizin rabbiniz olan Allah hakkında bize karşı huccet mi gösteriyorsunuz? Bizim yaptıklarımız kendimize, sizin yaptıklarınız da kendinize aittir. Biz ona karşı samimiyiz. Yoksa İbrahim, ismail, İshak, Yakub ve torunlarının yahudi veya hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, siz mi, yoksa Allah mı daha iyi bilir? Allah tarafından kendisine bildirilen bir şeyi gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil değilir." (Bakara, 139-140)

10- Öncekilerin tarihinde kayıb halkalar bulunmaktadır. Allah, o halkaları kimsenin bilmediğini, sadece kendisinin bildiğini belirtmektedir. Onları bildiğini iddia eden israiliyyat haberleri Kur'ana tamamen aykırı düşmektedir. Yüce Allah buyuruyor: " Nuh, Ad, Semud ve Allahtan başka kimsenin bilmediği onlardan sonra gelenlerin haberi size gelmedi mi?"(İbrahim 9)

11- Kur'an, öncekilerin haberleri hakkında kitap ehlinden bir şey sormayı ve öncekilerin öyküleri hakkında onlardan bilgi istemeyi kesin olarak yasaklamaktadır. Şöyle buyuruyor: "Onlar hakkında, onların hiçbirinden bilgi sorma" (Kehf 22)

12- Kur'an, bilgisizce konuşmayı kesin olarak yasaklamaktadır. İsrailiyyat da bilgisizce konuşma türürdendir. Sahibleri de hakkında bilgileri olmayan şeylerin peşinden giderler. Yüce Allah buyuruyor: "Bilmediğin bir şeyin ardına düşme. Şubhesiz göz, kulak ve kalb, bütün bunlar ondan sorumludur" (İsra 36)

13- Fasıklardan gelen haberleri duyduğumuz zaman onları araştırmamızı ve doğru bir eleştiriye tabi tutmadan fasık ve kafirlerin haberlerini kabul etmememizi öğretmektedir. Sağlam bir eleştiriye tabi tutarak doğru olanları alıp diğerlerini terketmemiz gerektiğini söylemektedir. "Ey inananlar! Bir fasık size bir haber getirdiği zaman onu araştırın" (Hucurat,6)

14- Rasulullah, yahudilerden bir şey alınmasını yasaklamıştır, Buhari, Ebu Hurayra'den şöyle dediğini rivayet eder: Kitab Ehli,Tevratı İbranice okur ve müslümanlara Arabca tefsir ederlerdi. Rasulullah, "Kitab ehlini ne tasdik edin, ne yalanlayın, Allaha inandık ve bize indirilenlere inandık, deyin" dedi."
( uhari, kitabu't-Tefsir, 65, "Allaha inandık ve bize indirilenlere inandık" bab, no, 11, hadis no: 4485)

15- Peygaber, Ömer'in elinde Kitab Ehline ait bir sayfa görünce tasvib etmeyib yadırgamıştır. İmam Ahmed, Cabir Ibn Abdillah'tan, Ömer İbn Hattab'ın Ehli kitab'dan birinden aldığı bir sayfayı Rasulullaha getirdiği ve ona okuduğu, Rasulullahın ona, "Şubhe mi ediyorsun Ey Hattab oğlu? Allaha yemin ederim ki size dini ak ve tertemiz olarak getirdim, onlardan bir şey sormayın, aksi halde doğru söylediklerini yalanlar veya yanlış söylediklerini tasdik edersiniz, Allaha yemin ederim ki Musa hayatta olsaydı, ancak bana tabi olurdu" dediği anlatılmaktadır.
( Fethu'l-Bari Şerhu Sahihi'I-Buhari, 13, 334)

16- lsrailoğullarına gidib onlardan israiliyyat haberleri alan kişileri ashabın eleştirmesi. Buhari, Ubeydullah İbn Abdillah İbn Utbe Ibn Mesud'dan, o da Ibn Abbas'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Ey müslümanlar! Ehli kitabdan nasıl sorarsınız? Halbuki Allahın Peygamberinize indirdiği kitab Allah hakkında en taze bilgileri içermektedir. Hiçbir şubhe karışmamış olarak onu okuyorsunuz, Kitab ehlinin Allahın yazdığını değiştirdiklerini ve kitabı elleriyle bozduklarını Allah size bildirmiştir. Uydurdukları şeylerin, karşılığında az bir ucret almak için Allah'dan olduğunu söylemişlerdir. Size gelen ilim onlardan bir şey sormanızı yasaklamadı mı? Halbuki onlardan bir kişinin size inen şeyleri sorduğunu vallahi görmedik.'
(Buhari, Kitab ve Sünnete Sarılma bölümü, Rasulullahm Kitab Ehli'ne bir şey sormayın, dediği bab, 21 lıadis no: 7363)

17- Abdullah îbn Mesud'un şu sözleri de bu türdendir: "Kitab Ehlinden sormayın. Bir doğruyu yalanlamış veya bir yanlışı tasdik etmiş olursunuz. Kendilerini saptırdıkları halde size doğruyu söylemezler."
(Felhu'l- Bâri, 13/334;
Dr. Salah Abdulfettah Halidi, (Çeviren: Prof.Dr.İbrahim Sarmış), Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: I/50-54)


"İsrailoğullarından Nakledin, Hiçbir Sakıncası Yoktur" Sözünün Anlamı:

îsrailiyyat haberleri nakletmenin hükmü ile ilgili sözlerimizi tamamlarken, onları rivayet etmenin caiz olduğunu söyleyenlerin dayandığı şeylerden de söz etmek istiyoruz. Dayanaklarının en meşhur ve en önemlisi, Rasulullahın şu hadisi gösterilmektedir:
Buharı, Abdullah İbn Amr îbn Âs'dan Rasulullahm şöyle dediğini rivayet ediyor: "Bir âyet de olsa benden tebliğ edin, İsrailoğullarından nakledin, bunun hiçbir sakıncası yoktur, Kim benim adıma kasten yalan söylerse cehennemde yerine hazırlansın"
(Buhari, Peygamberlerin hadisleri kısmı, 60, "Israiloğulları hakkında söylenenler" babı, 5, Hadis no: 3461)

Israiliyyatı rivayet etmenin caiz olduğunu düşünenler, hadisin İsrailoğullarından müslümanların rivayet etmesini caiz gördüğünü ve bunun bir sakıncasının olmadığını belirttiğini söyleyerek kitaplarını israiliyyat rivayetler, haberler, öyküler ve hurafelerle doldurmuşlardır. Hadisten ne anladığımızı belirtmeden önce, îbn Hacer'in hadisi nasıl açıkladığına bakmak istiyoruz.

"İsrailoğullarından nakledin" sözünün anlamı nedir?

İbn Hâcer bu konuda şu görüşleri kaydetmektedir:

1- Denildiğine göre, hadiste geçen İsrailoğullarından maksat, Bizzat Yakub'un çocuklarıdır. Bu duruma göre anlamı, Yusuf'un kardeşleriyle olan öyküsünü anlatın, demek olur. Bu ise en uzak yorumdur.

2- lmam Malik şöyle demektedir: Bundan maksat, güzel olan bir işlerini anlatmaktır. Ama yalan olduğu bilinen şeyler değildir.

3- Denildiğine göre, Kur'an ve hadiste geçen şeylerin benzerlerini onlardan nakledin.

4- Denildiğine göre, senedli senedsiz onlardan ne şekilde olursa olsun nakletmenin caiz olması demektir. Çünkü onlardan senedle nakletmek mümkün değildir. Ama islamİ ahkamda senedle nakil asıldır.

5- lmam Şafii şöyle demektedir: Bilindiği gibi Rasulullah yalan şeyleri nakletmeyi caiz görmez. O zaman anlamı, yalan olduğunu bilmediğiniz şeyleri İsrailoğullarından nakledin, olur. Caiz gördüğnüz şeyleri nakletmekte sizin için bir sakınca yoktur, demektir.

Onlardan nakletmenin bir sakıncasının bulunmaması konusunda da İbn Hacer şu görüşleri aktarmaktadır:

1- Onlardan nakletmekte sizin için bir sakınca yoktur. Çünkü Rasulullah, daha önce onlardan almayı ve kitablarına bakmayı yasaklamışken, sonra serbest bıraktı. Sanki bu yasaklama, bozukluk olmaması için şeriat hükümleri ve dinin kurallarının yerleşmesinden önce olmuştur. Sakınca ortadan kalkınca zamanlarındaki ibretle ilgili haberler konusundaki yasak da ortadan kalkmıştır.

2- Onlardan duyduğunuz acaip şeylerden dolayı canlarınız sıkılmasın, anlamına geldiği söylenir. Çünkü böyle şeyler defalarca meydana gelmiştir.

3- 0nlardan nakletmemekte bir sakınca yoktur, demektir. Çünkü önce söylediği "nakledin" sözü emir olub vacibliği ifade etmektedir. Bu ifade ile olardan nakletmenin vâcib olmadığına ve bu emrin serbestlik ifade ettiğine işaret etmiş olmaktadır.

4- Denildiğine göre, maksad, bunları anlatan kişiler için bir sakıncanın olmamasıdır. Çünkü onların haberlerinde çok çirkin lafızlar bulunmaktadır. Mesela, Git, sen ve rabbin savaşın, bize bir ilah yap, gibi. (ibn Hacer, Fethu:l-Bari, 6/498-499, özet)

Fakat, "İsrailoğullanndan nakledin" sözünden, onlara başvurun, haber ve rivayetlerini nakledin, tefsir, haberler, tarih ve öykü, gibi islami kitaplarımızda sergileyin anlaşılır mı?."Falan kişiden rivayet ettim" sözü ile "Falan kişiden söz ettim" sözü arasında fark vardır.

"Falan kişiden rivayet ettim" deyince, onun sözlerini başkalarına naklettim, anlamına gelir. Onun sözlerini rivayet etmiş olurum. Onun için hadisçiler üstadlarından "Haddesena fulanun an fulanin = Falan bize falandan anlattı" derlerdi.

Ama "Haddestu an fulanin = Falandan söz ettim" dediğin zaman, iki anlama gelebilir;

a- Sözünü başkalarına naklederek ondan rivayet etmek,

b- Kendisinden haber vermek. Yani onun başına gelen olayları başkalarına bildirmek, hayat ve hikayesini başkalarına anlatmak.

Rasulullahın ' İsrailoğullarından nakledin" sözü de bu iki anlama gelebilir. İsrailoğullarının söylediklerini rivayet edin ve kitablarınızda aktarın, anlamına gelebilir. Öncekilerden bazıları böyle anlamıştır. Onun için kitablarında israiliyattan nakletmiş ve insanlara sunmuşlardır.

Anlam olarak, Israiloğullarının serüveninden söylediği, onların gittiği yoldan gitmekten İnsanların sakınması için tarihte onların başına gelen şeyleri anlatın, anlamına da gelebilir.

Ben bu ikinci ihtimali tercih etmek istiyorum. Çünkü onlardan almamızı yasaklayan, söz ve haberlerini rivayet etmekten sakındıran naslar bulunmaktadır.

"Israiloğullarından nakledin, hiçbir sakıncası yotur" sözü, bu durumda, israiloğullarının başına gelenleri müslümanlara anlatın, tarihlerini gösterin, sapıklıklarını onlara açıklayın, alçaklık ve komplolarını ortaya çıkarın, anlamına gelmektedir. Çünkü, Peygamberleri ve salih kişileri dışarıda tutulacak olursa, İsrailoğullarının tarihi kötülük ve rezilliklerle, öyküleri sapıklık ve bozukluklarla doludur. Onlardan söz etmeyi, alçaklık ve rezilliklerini ortaya çakırmayı Kur'an yapmaktadır.

Rasulullah, Peygamberlerini ve salih kişileri alçaklık ve rezilliklerden tenzih etmeleri şartıyla, müslümanların yahudilerin serüvenini bilmelerini, tarihlerini araştırmalarını , karakterlerini, psikolojilerini ve iç yüzlerini tanımalarını, bütün bunları Kur'anın öğrettiği metodolojik ve bilimsel bir şekilde başkalarına sunmalarını ve bunda bir sakınca görmemelerini, bunları yaparken Yüce Allanın hoşnut olmadığı bir iş yaptıklarını veya müminlere zarar verdiklerini sanmamalarını söylemektedir.

Israiliyata dalmayı, onları müslümanlara sunarak düşüncelerini bozmayı kendilerine caiz görenler, hadisi bu şekilde anlasalardı, müslümlanlara büyük yarar sağlamış, müsümanlann bilimsel, fikri ve kültürel olarak

korunmasında, iman, ahlak, tarih ve kültürüyle temayüz etmesinde israiliyatı olumlu yönde kullanmış olurlardı.

Tefsircilerimiz hadisi bu şekilde anlamış olsalardı, Allahm kelamını hurafe, batıl ve saçma hikayelerle tefsir etmekten kaçınır ve kitablarının sayfalarını bu saçma israiliyat yığınlarıyla doldurmazlardı.

Keşke müslümanlara yahudilerin tarihini doğruluk ve emanetle sunabilsek! Keşke psikolojilerini analiz ve şahsiyetlerini bilimsel ve metodolojik olarak inceleyebilsek! Böylece yahudilerin yolundan gitmekten belki sakınır ve bunu yahudiliğin içyüzünü başka milletlere anlatmada kullanırlar. Bu da müslümanlarla yahudiler arasında uzun vadeli ve çetin savaşın araç ve silahlarından bir silah olur. (Bu konuyu "eş-Şahsiyyetu'l Yehudiyye min Hilali'l-Kur'an" kitabında ve elinizdeki "Min Kısasi Beni israil fi'l-Kur'an" kitabında biraz anlatmaya çalıştım)

Ahmed Şakir'in "Umdetu't-Tefsir ani'l-Hafız İbni Kesir" adlı kitabındaki şu sözlerini biz de tekrar ediyoruz:
"Dinimizde doğru veya yalan olduğunu belirten bir şey bulunmayan haberleri nakletmek ayrı bir şeydir, bunu Kur'anın tefsirinde kullanmak, âyeti anlamak için yahut âyetin belirtilmemiş yönünü belirlemek veya kapalı olan ayrıntılarını göstermek için bir görüş veya bir rivayet olarak kullanmak ayrı bir şeydir.

Çünkü Allahm kelamının yanında bu haberlerin nakledilmesi, doğru veya yanlış olduğunu bilmediğimiz bu haberlerin Allahın kelamını açıkladığı, kapalı yerlerini açtığı şubhesini doğurmaktadır. Halbuki Allah ve onun kitabı bundan tümüyle munezzehtir.

Rasulullah, Israiloğullarından anlatmaya izin verirken, onları ne doğrulamamızı, ne yalanlamamızı emretmiştir. Onların rivayet veya sözlerini Allanın kitabının yanına koymak, onlarla kendisini açıklayıb tefsir etmek, bu söz ve rivayetleri en açık biçimde kabul ve tasdik etmek değil midir? Allahım! Günahlarımızı bağışla! (Ahmed Şakir, Umdeîu't-Tefsir ani'l-Hafız ibni Kesir, 1/15 )

Bu görüş hakkında Dr. Muhammed Huseyin ez-Zehebi'nin şu sözlerine katılıyoruz: "Allahın kitabını saçma sözlerden ve fazlalıklardan korumak, bir yarar sağlamayan şeylerin ona katılmasından korumak için ben israiliyyatı kullanmanın caiz olmadığı görüşünü tercih ediyorum" (ez-Zehebi, el-İsrailiylat fi't-Tefsir ve'l-Hadis: 203; Dr. Salah Abdulfettah Halidi, - Çeviren: Prof. Dr.İbrahim Sarmış-, Kur'an Öyküleri, Kitap Dünyası Yayınları, (2.Baskı) Konya 2005: I/54-59.)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt