Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İsra ve Mirac Hadisesi Hakkında Sahih Hadis Var mıdır?

Enfal.571 Çevrimdışı

Enfal.571

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
selamun aleykum
ben isra ve mirac olayi hakkinda sahih hadis ariyorum yardimci olabilirmisiniz?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin

143-.......Şerîk ibnu Abdillah şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik (r.anh)'ten işittim, o, Rasûlullah (s.a.v.)'ın Ka'be mescidinden geceleyin yürütüldüğü geceyi şöyle söylüyordu:
Kendisine o hususta vahy edilmeden evvel Rasûlullah el-Mescidu'l-Harâm'da uyurken yanına üç nefer melek geldi.
Onların birincisi: — (Yatmakta olan üç kişinin) hangisi O'dur (yânî Muhammed'dir)? diye sordu [Peygamber'in orada amcası Hamza ve amcasının oğlu Ca'fer ibn Ebî Tâlib'le beraber yatmakta olduğu rivayet edilmiştir].
Diğeri: — Onların ortasındakidir, O onların hayırlısıdır, dedi.
O üç neferin sonuncusu da: — (Semâya çıkarılmak için) üç kişinin hayırlısını alın! dedi.
Vâki' olan bu kıssa bu gecede oldu (bu gecede başka şey vâki' olmadı). Peygamber o üç kişiyi bundan sonra görmedi. Nihayet onlar diğer bir gecede Peygamberdin gözü uyur ve kalbi görür hâlde iken, O'nun yanına geldiler. Peygamber'in kalbi uyumuyordu. Bütün peygamberlerde böyledir; onların gözleri uyur da kalbleri uyumaz. Bu gelen üç kişi Peygamber'le kelâm etmediler, nihayet O'nu taşıdılar ve Zemzem Kuyusu'nun yanma koydular.
O üç kişiden Muhammed'in işini Cibrîl üzerine aldı. Cibril, O'nun göğsü ile gerdanı arasını yardı. Nihayet göğsünü ve içini yarmayı bitirince, Cibrîl kendi eliyle Zemzem Suyu'ndan alıp orayı yıkadı ve içini tertemiz yaptı. Sonra Peygamber'in yanına altından bir leğen getirildi, onun içinde de yine altından yapılmış su içecek bir kap daha vardı. Bu leğenin içi îmân ve hikmetle doldurulmuştu. Cibrîl bununla Peygamber'in göğsünü ve boğazının içindeki etleri, yânî boğazındaki damarları doldurdu. Sonra göğsünü kapattı. Sonra O'nu dünyâ semâsına çıkardı. Onun kapılarından bir kapıya vurdu.
Semâ ahâlîsi ona: — Kimdir o? dediler.
Ben Cibril'im, dedi.
Semâ ehli: — Beraberindeki kimdir? dediler.
Cibrîl: — Berâberimdeki Muhammed'dir, dedi.
İçerideki sorucu: — O'na dâvet gönderilmiş midir? dedi.
Cibrîl: — Evet gönderilmiştir, dedi.
İçeridekiler: — O'na merhaba ve ehlen! dediler, akabinde semâ ehli Muhammed'i bu da'vetinden dolayı müjdeliyorlardı.
Semâ ehli Allah'ın O'nunla Yer hakkında ne yapmak istediğini Cibrîl diliyle onlara bildirinceye kadar bilmiyorlardı.
Dünyâ semâsında Âdem'i buldu.
Cibrîl, Peygambere: — Bu, baban Âdem'dir, ona selâm ver, dedi.
Peygamber, Âdem'e selâm verdi,
Âdem de selâmını alıp mukaabele etti ve: — Merhaba ve ehlen benim oğlum, Sen ne iyi oğulsun! dedi.
Bir de Peygamber dünyâ semâsında devamlı akmakta olan iki nehirle karşılaştı da: — Bu iki nehir nedir yâ Cibrîl? dedi.
Cibrîl: — Bu ikisi Nîl ile Furat'ın asıllarıdırlar, dedi.
Sonra Peygamberi dünyâ semâsında yürüttü. Bu arada Peygamber diğer bir nehirle karşılaştı ki, onun üzerinde inciden ve zeberced-den yapılmış bir saray vardı. Eliyle nehrin suyuna vurdu, bir de gördü ki, o, en iyi cins misktir.
Cibril'e: — Bu nedir yâ Cibrîl? diye sordu.
Cibrîl: — Bu, Rabb'inin Sen'in için hazırlamış olduğu Kevser'dir, dedi.
Bundan sonra Cibrîl O'nu ikinci semâya yükseltti.
Orada da melekler ona, birinci semâdaki meleklerin sordukları gibi: — Bu kimdir? dediler.
Cibrîl: — Ben Cibril'im! dedi.
Beraberindeki kimdir? dediler.
Muhammed'dir, dedi.
O'na da'vet gönderilmiş midir? dediler.
Evet gönderilmiştir, dedi.
O'na merhaba ve ehlen! dediler.
Bundan sonra Cibrîl, O'nu üçüncü semâya yükseltti. Oradakiler de ona birinci ve ikinci semâdaki meleklerin söyledikleri gibi sorup, ceyâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl, O'nu dördüncü semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona önceki semâlardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl O'nu beşinci semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona, önceki semâlardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl, O'nu altıncı semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha öncekilerin dedikleri sözler gibi söylediler. Bundan sonra Cibrîl O'nu yedinci serıâya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha evvelkilerin sözleri gitti söylediler. Herbir semâda isimlerini söylediği peygamberler vardı. Ben onlardan ikinci semâda İdrîs'i, dördüncü semâda Harun'u, beşinci semâda ismini ezberleyemediğim bir diğerini, altıncı semâda îbrâhîm'i, yedinci semâda da Musa'yı, Allah'ın onu kelâmıyle tafdîl etmesi sebebiyle ezberledim.
Mûsâ: — Ey Rabb'im! Benim üzerime yükseltilen (yânı Sen'in benim üzerime yükselttiğin herhangi) kimsenin varlığını zannetmemiştim, dedi. [İbn Battal şöye dedi: Mûsâ, Allah'ın "Ey Mûsâ, ben seni risâletimle, kelâmımla insanlardan seçkin kıldım" (A'râf: 144) kavli sebebiyle Allah'ın kendisini dünyâda başkaları üzerine kelâmıyle üstün kıldığını bildiğinden, Allah, Muhammed'e ''Mahmûd Makamı" vermekle başkaları üzerine tafdil edince, O'nun bu faziletle kendisi üzerine yükseldiğini anladı... (Aynî)].

Sonra Cibril, Muhammed'i, ancak Allah'ın bilmekte olduğu şeylerle bu katın üstüne çıkardı. Nihayet Sidretu'l-Muntehâ'ya geldi. Rabbu'l-îzzet olan Cebbar da yaklaştı ve tecellî etti (daha çok yaklaşmak istedi) de nihayet (bu suretle O, Peygamber'e) iki yay kadar yâhud daha yakın oldu da' Allah, kuluna vahyettiğini etti' (Necm: 8-9). Allah O'na vahyettiği şeyler içinde, ummetinin üzerine her gün ve gecede elli vakit namazı da vahyetti. Sonra oradan aşağıya indi, nihayet Musa'nın yanına ulaştı.
Mûsâ O'nu biraz alıkoydu ve: — Yâ Muhammedi Rabb'in Sana neyi ahdetti (yâni Sana neyi emr ve tavsiye etti)? diye sordu.
Rabb'im bana her gün ve gecede elli namaz emretti, dedi.
Mûsâ: — Sen'in ummetin buna güç yetiremez, geri dön de Rabb'in Sen'den ve ummetinden bunu hafifletsin! dedi.
Bunun üzerine Peygamber, Cibril'e yöneldi de, sanki bu konuda Cibril'le istişare etmek istiyor gibiydi.
Cibril kendisine: — Evet, istersen bunu iste! diye işaret etti.
Akabinde Cibril O'nu Cebbâr'ın huzuruna doğru yükseltti.
Peygamber dedi ki: "Cebbar olan Allah, evvelki durduğu makamında idi: — Ey Rabb'im! Hafiflet, çünkü ummetim buna (bu elli vakit namaza) güç yetiremez! dedi".
Yüce Allah elliden on namazı indirdi. Sonra Peygamber, Mûsâ'nın yanına döndü. Mûsâ O'nu alıkoymakta ve O'nu Rabb'ine geri döndürmekte devam etti. Nihayet elli namaz beş namaz oldu.
Sonra Mûsâ O'nu bu beş namazın yanında da durdurup:
Yâ Muhammedi Vallahi ben kavmim İsrâîl oğulları'na bundan daha azı ile döndüm de onlar zaîf olup bunu da terkettiler. Sen'in ummetin cesedler, kalbler, bedenler, gözler, kulaklar bakımından daha zaîftir. Geri dön de Rabb'in Sen'den bunun hepsini hafifletsin! dedi.
Peygamber, onun kendisine işaret etmesi için Cibril'e yöneldi. Cibril bunu kerîh görmüyordu. Cibril O'nu beşinci defa sırasında da yükseltti.
Peygamber: — Ey Rabb'im! Şubhesiz benim ummetim cesedleri, kalbleri, işitmeleri, bedenleri zaîf kimselerdir. Bizlerden daha da hafiflet! diye niyaz etti.
Bunun üzerine Cebbar olan Allah: — Yâ Muhammed! diye nida etti.
Peygamber: — Lebbeyke ve sa'deyke yâ Rabb! diye icabet etti.
Allah: — Şu bir hakikat ki, Ben'im nezdimde söz (hüküm ve kaza) tebdîl olunmaz! [Kaf Sûresi'nde "Lâ" yerine "Mâ" ile şu âyet vardır: "Benim yanımda söz değiştirilmez" (Kaaf: 29)] Bu, senin ve ummetin üzerine Ana Kitâb'da farzettiğim gibidir! buyurdu.
Ve yine: — Her bir hasene on misliyle karşılanır. Bu, Ummu'l-Kitâb'da elli vakittir ve bu senin ve ummetin üzerine beş vakittir! buyurdu.
Peygamber, Musa'nın yanına döndü.
Mûsâ O'na: — Nasıl yaptın? dedi.
Peygamber ona: — Allah bizden hafifletti. Bize herbir haseneye on misli ile karşılık verdi, dedi.
Mûsâ: — Ben İsrâîl oğulları'nı bundan daha azı dönüp tecrube ettim, onlar bunu da terkettiler. Sen yine Rabb'ine dön de Sen'den yine hafifletsin! dedi.
Rasûlullah: — Yâ Mûsâ! Ben vallahi Rabb'ime çok gidip gelmemden dolayı utandım, dedi.
Cibril de O'na: — Allah'ın ismiyle in! dedi.

Râvî: Peygamber, Mescidu'l-Harâm içinde uykusunda iken uyandı, demiştir

[Başlığa uygunluğu "Yedinci semâda Musa'yı Allah' kelâmiyle tafdîli" sözünden alınır. Bunu yerinde tenbîh ettik. Buhârî bu Isrâ hadîsinin bir rivayetini ez Zuhrî'den; o da Enes'ten; o da Ebû Zerr'den olmak üzere Namaz Kitâbı'nın evvellerinde; bir rivayetini Katâde'den; o da Enes'ten; o da Mâlik ibn Sa'saa'dan olmak üzere Bed'u'l-Halk'ta; birini Hicret'ten Evvel Bi'set'in evvellerinde; ve Peygamber'in sıfatı'nda da getirdi.

Muslim de îmân'da, İsmâîl ibn Ebî Uveys'ten getirdi: Muslim Ter., I, 217-230, 259 "162-164-165"].
(Sahih-i Buhari ; tevhid Bölüm; 38- Yüce Allah'ın: Allah, Musa'ya Hitâb İle Konuştu" (En-Nisâ: 164) Kavli Babı , Hadis No :143)







876- عن أنس رضي الله عنه في حديثه المشهور في الإسراء قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، « ثُمَّ صَعِدَ بي جِبْريلُ إلى السّماء الدُّنيا فاستفتح » فقيل : منْ هذا ؟ قال : جبْريلُ، قِيلَ : وَمَنْ مَعَك ؟ قال : مُحمَّدٌ . ثمَّ صَعِدَ إلى السَّماء الثّانية فاستفتح ، قيل : مَنْ هذا ؟ قال : جبريلُ ، قيل : وَمَنْ مَعَكَ ؟ قال : مُحَمدٌَّ » والثّالثة والرَّابعة وَسَائرهنَّ وَيُقالُ في باب كل سماء : مَنْ هذا ؟ فَيقُولُ : جبريل متفق عليه
.

876. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, meşhur mi’rac hadisinde, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sonra Cibrîl beni en yakın semâya çıkardı ve kapının açılmasını istedi.”
Kim o denilince:
Ben Cibrîl’im, dedi.
Yanındaki kim denildi.
Muhammed, dedi.
Sonra ikinci kat semâya çıkardı ve kapının açılmasını istedi.
Kim o denildi.
Ben Cibrîl’im, diye karşılık verdi.
Yanındaki kim denildi.
– Muhammed, dedi.
Üçüncü, dördüncü ve diğer semâlara yükseldikçe, her birinin kapısında:
– Kim o deniliyordu. O da:

Ben Cibrîl’im cevabını veriyordu.

(Buhârî, Bed’u’l-halk 6; Enbiyâ 43; Menâkıbu’l-ensâr 42; Muslim, Îmân 259-264., Riyazu's Salihin , C. 4, S. 463 Ayrıca bk. Nesâî, Salât 1)




Câbir b. Abdullâh'tan (r.anh) Rivâyete göre Rasûlullah salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işitmiştir:
(Mescid-i Aksâ'ya sefer ettiğimi söylediğimde) Kurayş beni yalanlayınca (Mescid-i Harâm'a gidip) Hicir'de ayakta durdum. Muteâkıben Allah bana, Beyt-i Makdis'i ile gözümün arasındaki mesâfeyi kaldırdı da (denemek için ne sordularsa) Mescid-i Aksâ'ya bakarak onun nişânelerinden Kurayş'e haber vermeğe başladım.

(Sahih-i Buhari ; 1550)

Mâlik İbn-i Sa'saa'dan (r.anh) Rivâyete göre Nebî salla'llahu aleyhi ve sellem İsrâ ve seyâhat ettirildiği gece (nin esrârın) dan Ashâbına haber verip buyurmuştur ki:
Bir kere ben Hatîm'de yatmış (uyurla uyanık arası) bulunuyordum. -Birçok rivâyet tariklerinde râvî Katâde Hatîm yerinde Hicir rivâyet etmiştir-. Bu sırada bana gelen Cibrîl geldi de (göğsümü) yardı. -Râvî Katâde Enes İbn-i Mâlik'in: "Şuradan şuraya kadar yardı" dediğini işittim, demiştir ki, râvî bu işâret olunan mahallin boğaz çukurundan kıl bittiği yere kadar yâni ön mahalli olduğunu bildirmiştir- ve kalbimi çıkardı. Sonra içi îmân (ve hikmet) dolu bir tas getirildi. Kalbim de (Zemzem suyu ile) yıkandıktan sonra için îmân (ve hikmet) dolduruldu. Sonra eski hâline iâde olundu. Daha sonra katırdan küçük ve merkepten büyük beyaz bir binit getirildi. -Râvî (Enes İbn-i Mâlik): "Bunun adı Burak'tır ki o, adımını gözünün irişebildiği yerin müntehâsına atardı" demişti:- Ben bunu üzerine bindirildim.
Cibrîl de benimle yollandı, bana refâkat etti. (Sonra ben Cibrîl ile berâber Beyt-i Makdis'e vardım. Namaz kıldım. Bütün peygamberler de benimle kıldılar. Sonra âlî makamlara çıkılacak bir Mi'rac, bir merdiven kuruldu Buna Cibrîl ile bindirildim ve onunla berâber yükseldim)
Nihâyet dünyâ semâsına vardı. Cibrîl gök kapısını çaldı. (Hâzin, bekçi melek tarafından): - Kim o? denildi.
Cibrîl: - Cibrîl'im! dedi.
(Hâzin tarafından): - Yanındaki kimdir? diye soruldu.
Cibrîl: - Muhammed! diye cevap verdi.
(Hâzin tarafından): - (göğe çıkmak için) ona (vahiy ve Mi'râc da'veti) gönderildi mi? diye soruldu.
Cibrîl: - Evet gönderildi! diye tasdîk etti.
(Hâzin tarafından): - Merhabâ gelen zâta! Bu gelen kişi ne güzel yolcu. denildi.
Ve hemen gök kapısı açıldı. Ben birinci semâya varınca orada Âdem (peygamber)le karşılaştım.
Cibrîl bana: - Bu senin baban Âdem'dir; ona selâm ver! dedi.
Ben de selâm verdim. Âdem selâmıma mukabele etti.
Sonra: - Merhabâ hayırlı, iyi oğlum, sâlih peygamber! dedi.
Sonra Cibrîl benimle yukarı yükseldi. Tâ ikinci semâya geldi.
Bunun da kapısını çaldı: - Kim o? denildi.
Cibrîl: - Cibrîl'im! dedi.
- Yanındaki kimdir? denildi.
Cibrîl: - Muhammed! diye cevap verdi.
- Ya! Ona vahiy ve Mi'râc gönderildi mi? denildi.
Cibrîl: - Evet gönderildi! dedi.
- Merhabâ gelen zâta! Bu gelen kişi ne güzel yolcu, denildi.
Ve hemen gök kapısı açıldı. Ben ikinci semâya varınca orada Yahyâ ve Îsâ (peygamberler) ile karşılaştım. Yahyâ ile Îsâ teyze oğullarıdır.
Cibrîl bana: - Bu gördüklerin Yahyâ ve Îsâ'dır; bunlara selâm ver! dedi.
Ben de onlara selâm verdim. Onlar da selâmıma mukabele ettiler.
Sonra: - Merhabâ hayırlı kardeş, sâlih peygamber! dediler.
Sonra Cibrîl benimle üçüncü semâya yükseldi. Bunun da kapısın çaldı.
- Kim o! denildi.
Cibrîl: - Cibrîl'im! dedi.
- Yanındaki kimdir? denildi.
Cibrîl: - Muhammed! dedi.
- Ya ona vahiy ve Mi'râc gönderildi mi? denildi.
Cibrîl: - Evet gönderildi! dedi.
Hâzin tarafından: - Merhabâ gelen zâta! Bu gelen kişi ne güzel yolcu, denildi.
Ve hemen gök kapısı açıldı.
Ben üçüncü semâya vardığımda Yûsuf (peygamber) ile karşılaştım.
Cibrîl: - Bu gördüğün Yûsuf'tur; ona selâm ver! dedi.
Ben de Yûsuf'a selâm verdim. O da mukabele etti.
Sonra: Merhabâ hayırlı kardeş, sâlih peygamber! dedi.
Sonra Cibrîl benimle yükseldi. Tâ dördüncü semâya vardı. Bunun da kapısını çaldı.

(Sahih-i Buhari ; 1551)




279 - (173) Bize Ebû Bekr b. Ebi Şeybe rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebu Usârae rivayet etti. (Dedi ki): Bize Malik b. Migvel rivayet etti. H.

Bize İbnî Numeyr ile Zuheyr b. Harb da hep birden Abdullah b. Numeyr'den rivayet ettiler lâfızları birbirine yakındır. İbni Numeyr dedi ki: Bize babam rivayet etti (Dedi ki): Bize Malik b. Miğvel, Zubeyr b. Adiy'den, o da Talha'dan, [Talha b. Musanif] o da Murra'dan, o da Abdullah'tan [Abdullah ibni Mesud] naklen rivayet etti.

Abdullah şöyle demiş: Rasulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) göklere çıkarıldığı gece Sidretu'I-Muntehaya götürüldü. Sidre altıncı semâdadır. Yer yüzünden semâya çıkarılan onda nihayet bulur ve sonra ondan alınır. Onun yukarısından inen şeyler de onda karar kılar sonra ondan alınır. (Abdullah burada) o dem ki:
«Sidreyi Allah'ın azamet ve celâli (toplayabildiğine kaplıyordu.) Âyetini okumuş ve onu altından pervaneler diye tefsir etmiştir. Sonra (rivayetine devamla):
Rasulullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e (orada) üç şey verilmiştir.

1) Beş vakit namaz verilmiştir.
2) Bakara suresinin son âyetleri verilmiştir.
3) Ummetinden Allah'a şirk koşmayanların büyük günahları mağfiret olunmuştur.» demiş.

(Muslim; İman, Hadis No : 279)
 
Üst Ana Sayfa Alt