Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İslam Alimlerinden Ve Ünlü Düşünürlerden Sözler

H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İbn Kayyım...
“Aman yarabbi! İnsanlara ne oluyor da Kur’an ayetlerinden, vahiyden yüz çevirip, Kur’an’ın bilgi hazinelerinden İlim almaktan vazgeçiyorlar? Basiretlerini aydınlatmayı, canlandırmayı niçin terk ediyorlar? Fikirce, bir kısım görüşlerden çıkarılan sözlerle (düşüncelerle) yetiniyorlar: bu görüşlerden dolayı aralarındaki bağları koparıyorlar, birbirlerini aldatmak için yaldızlı fikirler atıyorlar. Böylece de Kur’an’dan uzak kalıyorlar…”10

10- İbn Kayyım el-Cevziyye, Medaricu’s-Salikin, İnsan Yay., İst. 1991, s. 1/8
 
H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hz. Huzeyfe, Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenlerin kafir olacağı ile ilgili ayetin (5/44) İsrailoğulları ile ilgili bir haber olduğunu birbirlerine anlatan müslüman bir topluluğa rastladığında şu cevabı verir: “Bu İsrailoğulları sizin için ne iyi kardeştirler doğrusu! Acı olan herşey onlara, her tatlı şey de size! Allah’a yemin olsun ki, adım adım onların yollarından gidecek (ve onların gördüğünü göreceksiniz.”5
5- Mevdudi, Tefhimü’l-Kur’an, İnsan Yay., İst., 1986, s. 1/399.
 
H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hz. Ömer, Kudame b. Ma’zun isimli komutanın içki kullandığı işitir ve işin aslını bizzat Kudame b. Maz’un’a sorar. Kudame, sözkonusu durumun gerçek olduğunu kabul edince, Hz. Ömer onu gerekli şekilde cezalandırılmaya karar verir. Fakat Kudame’nin cevabı ilginçtir; “Vallahi, eğer ben onların dediği gibi içki içmiş olsam bile, sen beni cezalandıramazsın.” Hz. Ömer, sebebini sorar. O; “Çünkü Allah Teala: “İnananlara ve yararlı iş işleyenlere tatmış olduklarından dolayı bir günah yoktur.” (5/93) buyuruyor.” der. Hz, Ömer: “Ey Kudame! Hiç şüphe yok ki sen, yanlış tevilde bulunuyorsun. Eğer sen Allah’tan sakınmış olsaydın. O’nun haram kıldığı şeyden uzak dururdun. “3 diyerek. Kudame’nin Kur’an’ı yanlış anladığını belirtir.
3- Bkz.: Şatıbi, Muvafakat, İz Yayıncılık, 1993, İst., s. 3/333.
 
H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
: Rasulullah’ın bir defasında “Az kaldı ilim kalkacaktı” ifadesi karşısında Ziyad bin Lebid “Ey Allah’ın Resulü! İlim nasıl kalkar? Biz Kur’an’ı okuyor ve çocuklarımıza onu öğretiyoruz.” der. Rasulüllah’ın cevabı şu olur; “Ben de seni Medine’nin en bilginlerinden biri olarak görürdüm. Tevrat ve İncil Yahudi ve Hıristiyanların elinde değil mi? Ama onlar Allah’ın emrini terk ettikleri zaman, bu kitapların ellerinde olması kendilerine ne fayda sağladı?”2
2- Bkz.: İbn Kesir, Hadislerle Kur’an Tefsiri, Çağrı Yay., İst., 1984, s. 5/2415.
 
H Çevrimdışı

Hattab Amedi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Cemaleddin Afgani Hindistanda yaptığı derslerde ve sohbetlerde halkı İngiliz sömürgeciliğine karşı uyandıracak söylemlerde bulunmuştur. Bir konuşmasında Afgani:
“ Ey Müslümanlar! Siz insan değil de sinek olsaydınız, vızıltınız İngilizlerin kulağını sağır ederdi. Ey Hintliler! Sizlerde su kaplumbağası olsanız İngiltere adasını yerinden söker denize batırırsınız.”
 
ebu el-fadl Çevrimdışı

ebu el-fadl

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Günahı işleyebilmeye güç yetirdiğinden dolayı sevincin daha büyük bir günahtır.
"Ey günah işleyen!

Bir günah işledikten sonra onun kötü sonucundan ve cezasından korkmaksızın güven içinde ikinci kez yapman günah işlemenden daha büyük bir cürümdür.


Günah işlerken sağında ve solunda bulunan meleklerden utanmaman günahından daha büyük bir cürümdür.



Allah'ın günahından dolayı sana ne yapacağını bilmediğin halde gülmen, yaptığın günahtan daha büyük bir cürümdür.



Ama şunu da hatırlatalım ki günahın cezasının bir kısmı peşindir. ZiraSüleyman Teymî şöyle demiştir:


"Kişi gizlice günah işler ve onun zilleti hemen üzerine çöker."
 
enes Özdemir Çevrimdışı

enes Özdemir

el_enguri
İslam-TR Üyesi
ebu el-fadl' Alıntı:
Bazen sevdiklerimiz bize bir isteğimizin olup olmadığını sorarlar da: ‘Bana da dua et.’ deyiveririz. Dua, yalnızca Allah’a yapılması gereken bir ibadet olduğu halde bizim: ‘Bana da dua et.’ dememiz, zahiren bakıldığında, ‘Bana da ibadet et.’ demektir ki bu küfürdür. Oysa biz biliriz ki o kişi: ‘Bana da dua et.’ sözüyle, ‘Benim için Allah’a dua eder misin?’ demek istemiştir de kestirmeden söylediği için böyle tuhaf bir anlam çıkmıştır ortaya.

Görüldüğü üzere; yapılan amel ve söylenilen sözle ‘Kast Edilen Şey’in farklı farklı olabileceğine dair, hayatın içinden bir örnek. ‘Bilmiyordum’u yani ‘cehalet’i mazeret kabul etmeyen bir anlayışın sahiplerinin, kendilerini bile tekfir etmelerini gerektirecek bir misal belki. Çünkü böylelerine sorduğumda: ”Ama ben ‘Bilmiyordum.’ ” ya da ‘Ben onu kast etmiyorum ki.’ diyerek kendi görüşleriyle de çelişkiye düşüyorlar.

Uzun sözlerimin kısa anlamı şudur ki: Müslümanların sözleri, tavır ve davranışları tevil edilir. Allah Rasulü sas’ın Müslim’de geçen: “Kim din kardeşine kafir derse, ikisinden biri kafir olmuştur.” tehdidinden dolayı, yanlışlıkla bir Müslüman’a kafir diyerek yanılıp küfre düşme tehlikesine karşılık, İslam alametlerinden herhangi birini taşıyan birine Müslüman deyip yanılmak tercih edilmelidir

bu siteden alıntıdır : http://www.huseyinsanli.com/2014/12/tekfir-kafir-ilan-etme/#more-47
Desene cahil olmak daha hayirli .
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şeyh Süleyman bin Nâsır el-Ulvân'ın ''küfür sancağı altında savaşmanın hükmü'' adlı yazısında şöyle geçer:
''...Hatta ben bundan daha ileriye gidebilirim, eğer bunda İslam ve müslümanlar için bir maslahat varsa, başka bir kafir devlete karşı kafir bir devlete veya kafir bir halka yardım etmekte bir sakınca yoktur.''

Aynı yazısında şu geçer:
''İmamların sözleri bize asli kafirlerin yanında ve onların bayrağı altında esirleri kurtarmak gibi belirli bir maslahat için savaşmanın cevazını gösteriyor. Bu ilkeye dayanarak ve maslahat ve mefsedeti gözeterek birisi dini, hayatı ve müslüman ülkeleri korumak, haçlıların gücünü zayıflatmak ve fitnelerini önlemek amacıyla milliyetçi ya da seküler bir sancak altında savaşmaktan çekinmemeli. Ve bu konunun birçok delili vardır. Bunun esirleri kurtarmak ve bunun gibi maslahatlardan daha fazla yararı vardır''
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Şeyh Süleyman bin Nâsır el-Ulvân'ın ''küfür sancağı altında savaşmanın hükmü'' adlı yazısında şöyle geçer:
''...Hatta ben bundan daha ileriye gidebilirim, eğer bunda İslam ve müslümanlar için bir maslahat varsa, başka bir kafir devlete karşı kafir bir devlete veya kafir bir halka yardım etmekte bir sakınca yoktur.''

Aynı yazısında şu geçer:
''İmamların sözleri bize asli kafirlerin yanında ve onların bayrağı altında esirleri kurtarmak gibi belirli bir maslahat için savaşmanın cevazını gösteriyor. Bu ilkeye dayanarak ve maslahat ve mefsedeti gözeterek birisi dini, hayatı ve müslüman ülkeleri korumak, haçlıların gücünü zayıflatmak ve fitnelerini önlemek amacıyla milliyetçi ya da seküler bir sancak altında savaşmaktan çekinmemeli. Ve bu konunun birçok delili vardır. Bunun esirleri kurtarmak ve bunun gibi maslahatlardan daha fazla yararı vardır''

Şeyhin bu fetvasına karsilik yine tekfir edenler olacaktır

Rabbim esaretten kurtarsın amin
 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şeyhin bu fetvasına karsilik yine tekfir edenler olacaktır

Rabbim esaretten kurtarsın amin

ALLAH zulcelal Esaretten kurtarsın cok kıymetlı bır alım.

Su an dısarıda olsa ıdı zannımca dengelerı degıstırebılecek bır bılgın alım. ALLAH ondan razı olsun.
 
عبيد Çevrimdışı

عبيد

إذا لم تخلص فلا تتعب
Şeyh Süleyman bin Nâsır el-Ulvân'ın ''küfür sancağı altında savaşmanın hükmü'' adlı yazısında şöyle geçer:
''...Hatta ben bundan daha ileriye gidebilirim, eğer bunda İslam ve müslümanlar için bir maslahat varsa, başka bir kafir devlete karşı kafir bir devlete veya kafir bir halka yardım etmekte bir sakınca yoktur.''

Aynı yazısında şu geçer:
''İmamların sözleri bize asli kafirlerin yanında ve onların bayrağı altında esirleri kurtarmak gibi belirli bir maslahat için savaşmanın cevazını gösteriyor. Bu ilkeye dayanarak ve maslahat ve mefsedeti gözeterek birisi dini, hayatı ve müslüman ülkeleri korumak, haçlıların gücünü zayıflatmak ve fitnelerini önlemek amacıyla milliyetçi ya da seküler bir sancak altında savaşmaktan çekinmemeli. Ve bu konunun birçok delili vardır. Bunun esirleri kurtarmak ve bunun gibi maslahatlardan daha fazla yararı vardır''
Acaba bahsedilen deliller nelerdir
 
Abdullah el Hanbeli Çevrimdışı

Abdullah el Hanbeli

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Acaba bahsedilen deliller nelerdir

Almuwahhid sitesi bazı nakilleri türkçeye çevirmiş ancak onlar bu nakilleri kafirlerin sancağı altında (onun askeri olarak) savaşmaya değil de, kafilerle koordineli olarak beraber çalışmaya yoruyorlar:

1609- Müşriklerle beraber savaşan Müste'men (eman altında darul harbte bulunan) Müslüman hakkında: Ashabımız (yani Hanefiler) dediler ki: Şirk ehliyle beraber savaşmak uygun değildir. Çünkü bu durumda şirk hükmü üstün olmaktadır. (Yani müşrikler avantajlı durumdadır.) Bu, Malik'in kavlidir. (Sufyan) es-Sevri ise onlarla beraber savaşabilir demiştir. Evzai ise, galip geldikleri takdirde kendisini İslam diyarına geri iade edeceklerini şart koşması hali müstesna savaşamaz demiştir. Şafii'nin ise (bu hususta kendisinden nakledilen) iki görüşü vardır.

Ebu Cafer (et-Tahavi) diyor ki:

(Evzai'nin bahsettiği bu kişinin) Müslümanlarla olan velasının, dostluğunun onu sürüklediği savaş, küfür sancağı altındaki savaştır. Zira Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem): "Ben müşriklerle beraber olan her müslümandan beriyim, zira ikisinin ateşi birbirini görmemesi gerekir." buyurmaktadır. (Bu kişi de müşriklerden hicret edebilme şartıyla onların sancağı altında savaşmaktadır.)

Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem)'den kendisine biat edip müşrik olduğu halde Onunla beraber savaşmak üzere gelen müşriklerden bir adama "Geri dön, biz müşrikten yardım almayız" dediği rivayet olunmaktadır. Yine, Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) (kafirlere karşı) belli şartlarla savaşırdı. Onlardan birisi (onları) İslam'a davet etmektir. Sonra buyurdu ki "Eğer bunu kabul etmezlerse onları cizye vermeye davet et, eğer buna icabet ederlerse kabul et, kabul etmedikleri takdirde onlarla savaş!" (Müşriklerin safında yapılan savaşta ise bu şartların hiç biri uygulanmamaktadır.)

Eğer denilirse ki Zubeyr (ra) Habeşistan'da Necaşiyle beraber başka bir düşmana karşı savaşmıştır, ona cevaben şöyle denilir: Necaşi müslümandı. Ayrıca burada savaştan bahsedilmemektedir. Zubeyr (ra) sadece onlardan haber alıp muhacirlere haber iletmiştir." (Muhtasaru İhtilaf'il Ulema, 3/454-455)

Tahavi (rh.a)'ın sözlerinden anlaşıldığı üzere alimler, kafirlerin safında başka kafirlere karşı savaşmanın cevazı hakkında ihtilaf etmiştir. Birçokları bunun şirkin ve küfrün galibiyetine yarayacağı gerekçesiyle caiz olmadığını söylerken, başkaları da Müslümanların maslahatı olan durumlarda bunun caiz olacağını söylemektedir. Bu ikinci grup bilhassa Necaşi kıssasıyla istidlal etmişlerdir. Kıssa, İmam Ahmed'in Müsned'inde no: 1740'ta yer almaktadır. Müsned'in muhakkiki hadisin hasen derecesinde olduğunu ifade etmektedir. Kıssanın başında Necaşi'nin Müslümanlarla konuşması ve nihayetinde Necaşi'nin İslama yakın sözler sarfederek Müslümanları serbest bıraktığı meşhur hadise aktarılmaktadır ki birçokları buradan Necaşi'nin Müslüman olduğu neticesini çıkarmışlardır. Daha sonra kıssanın devamında Tahavi'nin işaret ettiği olay nakledilmektedir ki buna göre Necaşi'ye rakip olan birisi çıkarak saltanat iddia etmiş, Müslümanlar ise buna üzülerek konuyla alakalı haber alması için Zübeyr'i göndermişler, o da Nil nehrini geçerek muhacirlere haber getirmiştir. Bununla beraber kıssayı nakleden Ümmü Seleme (ra) validemiz şu ifadeyi de kullanmıştır:

وَدَعَوْنَا اللهَ لِلنَّجَاشِيِّ بِالظُّهُورِ عَلَى عَدُوِّهِ، وَالتَّمْكِينِ لَهُ فِي بِلادِهِ، وَاسْتَوْسَقَ عَلَيْهِ أَمْرُ الْحَبَشَةِ، فَكُنَّا عِنْدَهُ فِي خَيْرِ مَنْزِلٍ، حَتَّى قَدِمْنَا عَلَى رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَهُوَ بِمَكَّةَ

"Necaşi'nin düşmanlarına galip gelip ülkesinde tekrar egemen olması için Allaha dua ettik. Nihayet Habeşistan yönetimi onda karar kıldı. Zira biz, ta ki Mekke'de bulunan Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in yanına varıncaya kadar Necaşi'nin yanında en hayırlı bir konakta bulunuyorduk."

Görüldüğü üzere Müslümanlar, sadece Necaşi'ye karşı yapılan ihtilal girişimi hakkında haber almakla yetinmemişler, aynı zamanda onun galibiyeti için dua etmişlerdir. Dua ise hadislerde ifade edildiği üzere müminin en kuvvetli silahıdır. Hatta Hakim'in Müstedrek'te nakletmiş olduğu bir haberde Zubeyr (ra) şöyle demişti:

نَزَلَ بِالنَّجَاشِيِّ عَدُوٌّ مِنْ أَرْضِهِمْ فَجَاءَهُ الْمُهَاجِرُونَ فَقَالُوا: إِنَّا نُحِبُّ أَنْ نَخْرُجَ إِلَيْهِمْ حَتَّى نُقَاتِلَ مَعَكَ، وَتَرَى جَرْأَتَنَا وَنَجْزِيكَ بِمَا صَنَعْتَ مَعَنَا. فَقَالَ: " لَا دَوَاءَ بِنُصْرَةِ اللَّهِ خَيْرٌ مِنْ دَوَاءٍ بِنُصْرَةِ النَّاسِ. قَالَ: وَفِيهِ نَزَلَتْ {وَإِنَّ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِمْ خَاشِعِينَ لِلَّهِ} [آل عمران: 199]

Necaşi'ye kendi ülkelerinden bir düşman musallat oldu da muhacirler ona gelerek şöyle dediler: Biz isteriz ki onların karşısına çıkıp seninle beraber savaşalım, böylece onlar bizim cesaretimizi görsünler ve sana da bize yapmış olduğun iyiliğin karşılığını vermiş olalım. Necaşi cevaben şöyle dedi: Hayır, Allah'ın yardımıyla gelen deva, insanların yardımıyla gelen devadan hayırlıdır. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: "Ehli kitaptan, Allaha boyun eğerek Allaha, size indirilene ve kendilerine indirilene iman edenler vardır." (Ali İmran: 199)

Hakim, Müstedrek no: 3175'te sahih görerek rivayet etmiş, Zehebi de ona muvafakat etmiştir.

Görüldüğü üzere Müslümanlar bizzat Necaşiyle beraber savaşmak için ona müracaat etmişler ancak o, bu yardım teklifini geri çevirmiştir. Bununla beraber bütün bu rivayetlerde Necaşi'nin Müslüman olduğuna işaret vardır. Bu kıssayla istidlal eden alimler ise Necaşi'nin kafir olduğu düşüncesinden hareketle müşriklerle beraber savaşmanın cevazına kail olmuşlardır.

İmam Şafii el-Umm'de (4/256) kafirlerin elinde esir olan Müslümanların onlarla beraber savaşıp savaşamayacağı hususunda şöyle demektedir:

وَإِنْ لَمْ يَسْتَكْرِهُوهُمْ عَلَى قِتَالِهِمْ كَانَ أَحَبُّ إلَيَّ أَنْ لَا يُقَاتِلُوا وَلَا نَعْلَمُ خَبَرَ الزُّبَيْرِ يَثْبُت وَلَوْ ثَبَتَ كَانَ النَّجَاشِيُّ مُسْلِمًا كَانَ آمَنَ بِرَسُولِ اللَّهِ - صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

"Eğer, onları savaşmaları hususunda zorlamıyorlarsa savaşmamaları bana daha sevimlidir. Zubeyr haberinin sabit olduğunu bilmiyorum. Sabit olsa bile Necaşi müslümandı, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'e iman etmişti."

Böylece Zubeyr kıssasının senedinin ihtilaflı olduğu, sabit olsa bile Necaşi'nin Müslüman olmasından ötürü mevzuya delaletinin de kati olmadığı anlaşılmaktadır. İmam Şafii bundan ve başka gerekçelerden ötürü kafirlerle beraber savaşmayı doğru bulmamıştır. İmam Malik'in görüşü de benzer şekildedir. (el-Mudevvene, 1/518) Serahsi de Ebu Hanife'nin öğrencisi İmam Muhammed'den benzerini nakletmiştir. (Şerh'us Siyer'il Kebir, 4/ 15) Ebu Hanife'nin kavli de Tahavi'nin zikrettiği gibi bu şekildedir.

İmam Ahmed'in konuyla alakalı görüşünü ise öğrencisi muhaddis Ebu Davud şu şekilde nakletmektedir:

قُلْتُ لِأَحْمَدَ لَوْ نَزَلَ عَدُوٌّ بِأَهْلِ قُسْطَنْطِينِيَّةَ، فَقَالَ الْمَلِكُ لِلْأُسَرَاءِ: اخْرجُوا فَقَاتِلُوا، وَاعْطِيكُمْ كَذَا وَكَذَا؟ قَالَ: إِنْ قَالَ لَهُمْ: أُخَلِّي عَنْكُمْ فَلَا بَأْسَ رَجَاءَ أَنْ يَنْجَوْا، قُلْتُ: فَإِنْ قَالَ: أُعْطِيكُمْ وَأُحْسِنُ إِلَيْكُمْ؟ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا» , لَا أَدْرِي

"Ahmed'e dedim ki: (O zaman Rumların elinde bulunan) Kostantiniye (yani İstanbul) halkının üzerine düşman inse, (kafir) hükümdar (Müslüman) esirlere "çıkın da savaşın, size şunları şunları vereceğim" dese? Dedi ki: Eğer onlara sizi serbest bırakacağım derse kurtulma ümidinden dolayı bunda bir sakınca olmaz. Dedim ki: Eğer size ihsanda ve güzel muamelede bulunacağım dese? Şöyle dedi: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'ın kelimesi üstün gelsin diye savaşırsa (işte o, Allah yolundadır)" Bilmiyorum!" (Mesail'u Ebi Davud, sf 331)

Görüldüğü gibi İmam Ahmed, kafirlerin safında savaşmaya şartlı olarak cevaz vermektedir. Böylece anlaşılmaktadır ki alimlerden birçoğu kafirlerle beraber savaşa çıkmaya cevaz vermemektedir. Verenler ise ancak esaretten kurtulma gibi büyük maslahatlar karşılığında cevaz vermektedirler. Menfaat vb küçük maslahatlar karşılığında yapılmasına ise cevaz vermemektedirler. Bununla beraber buna küfür diyen kimse yoktur. Çünkü burada kafirlerin küfrüne rıza göstermek veya velanın aslını onlara vermek yoktur. Buna cevaz vermeyenler daha ziyade bu savaşta İslamın hedeflerinin tahakkuk etmemesi, ilayı kelimetullah yani Allah'ın kelimesinin yücelmesi davasına bir katkısı olmaması, bilakis müşrikleri güçlendirmeye yaraması gibi sebeblerden dolayı buna cevaz vermemiştir. Diğer bazı alimler ise bu zararları göz önünde bulundurmakla beraber Müslümanların bir faydası olduğu takdirde bu faydayı öne almışlardır.

Bununlardan hariç Şeyh Süleyman bin Nasır el Ulvan daha bir kaç tane nakil daha getiriyor. İngilizcen varsa sana yazıyı yollayabilirim akhim.
 
Üst Ana Sayfa Alt