Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Hırıstiyan Akrabamın Ölüsüne Dua Etmek?

Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ÖZEL' Alıntı:
Benim bir sorum olucak
.... alman annemin ailesinden cok yakinlari vefat etmisdi.
haliyle bizde anneme destek cenaze törenlerine kiliseye sonraki yemek verme törenlerine katildik.
Simdi yeni ögrendim ki hiristiyan olduklari icin törenlerine katilmamiz
bizi dinimizden edermis, dogrumu?
Bizim tek yapacagimiz sey törenden sonra onlara üzüldügümüzü diletmekmis.
Ben sosyal sektorunda calisdigim icin hatta bir hiristiyan hastamiza fatiha bile okumusdum.Bu kabulmu yoksa tam yanlis miydi.
Birde namazlarimdan sonraki dualarimda haliyle alman annemin annesini ve babasini da katiyordum.Bilmeyerek yanlis yada dinden cikrarirmi Allah korusun???
Beni bu celiskimden kurtarirsan cok sevinirim.
Simdiden Allah razi olsun.
Selam Saygilarim ile..

Aleykum selam we rahmetullah ,

Kafir olarak öldüklerini bildiğiniz kimselere dua etmeniz, Allah'ın emirlerine / ayetlerine hakarettir! Merhamette kimse Yaratan'ı sollamaya kalkışmasın. Aksi taktirde (haşa) Firavun'a, ebu Cehile (Amr bin Hişam) ve Nemrut'a da dua etmeye yol bulursunuz'.
Kâfirlerin cenazelerinde yakınlarına taziye amaçlı başsağlığı dilenebilir. Yaptıklarınızdan dolayı Allaha tevbe ediniz.
Şimdi konuyla ilgili nasları inceleyelim.

Museyyeb b. Hazn (r.anh)'den şöyle rivayet edilmiştir:
«Ebu Talib'de ölüm alametleri belirdiği sırada Rasulullah (s.a.v.) geldi. Amcasının yanında Ebu Cehil İbn-i Hişam ile Abdullah b. Ebi Umeyye'yi buldu.
Rasulullah (s.a.v.) Ebu Talib'e:

«Ey amcam! La ilahe illAllah de, kıyamet gününde kendisiyle sana şehadet ve şefaat edebileceğim bu kelimeyi söyle» buyurdu.
Ebu Cehil ve Abdullah b. Umeyye:
«Ey Eba Talib! Abdulmuttalib'in milletinden yüz mü çevireceksin?» diye bundan menettiler.
Rasulullah (s.a.v.) amcasına Kelime-i Tevhidi arza devam ediyordu. Diğer ikisi de mutemadiyen o sözlerine tekrar ediyorlardı.

Nihayet Ebu Talib bunlara söylediği son söz olarak: «O (yani ben) Abdulmuttalib'in milleti üzeredir» dedi ve La ilahe illAllah demekten çekindi.
Rasulullah (s.a.v.): «İyi bil amcacığım! Yemin ederim ki ben hakkında mağfiret dilemekten nehyolunmadıkça her halde Allah (c.c)'dan senin için af ve mağfiret dilerim» dedi.
Bunun üzerine Allah (c.c):
«Ne nebinin ne de mu'minlerin, cehennemlik oldukları belli olduktan sonra yakın akrabaları da olsa şirk koşanlar için mağfiret dilemeleri asla doğru olmaz.» (Tevbe: 113) ayetini indirdi.
(Buhari; Muslim)
Munafıklardan Abdullah b. Ubey b. Selul'un cenaze namazını Rasulullah Efendimiz kıldırmıştı.(Kurtubî, VNI/218) (O munafıkları tanıdığı halde, siyaseten davranışta onları mu'minlerden ayırmıyordu). Bu konuda da şu âyeti kerime geldi:

"Ve onlardan biri ölürse asla namazını kılma ve kabirinin başına gidip durma. Çünkü onlar Allah'ı ve Rasulunu tanımadılar. Ve fasık olarak can verdiler." (Tevbe 84)

Şu ayetin de aynı konu ile alâkalı olarak geldiği söylenir:
"Onlar için Allah'dan ister mağfiret dile, ister dileme. Onlar için yetmiş kere mağfiret dilesen de yine Allah onları afvetmeyecektir. Bu, onların Allah'ı ve Rasulunu inkâr etmelerinden dolayı böyledir. Allah, böylesine baştan çıkmış fasıklar guruhuna hidayet etmez." (Tevbe 80)

İbn Ömer'den rivayete göre Abdullah ibn Ubeyy ibn Selûl öldüğünde oğlu Abdullah, Rasûlullah (s.a.v.)'a gelmiş ve babasının kefeni olarak kullanılmak üzere Efendimiz'in gömleğini istemiş, Peygamber (s.a.v.)'de gömleğini ona vermişti. Abdullah sonra da Peygamber (s.a.v.)'den, babasının cenaze namazını bizzat O'nun kıldırmasını istemiş, Allah'ın Rasûlü (s.a.v.) İbn Ubeyy'in namazını kıldırmak üzere kalkınca Ömer (r.anh), Efendimiz'in eteğinden tutarak:
"Ey Allah'ın elçisi, Allah seni onun namazını kılmaktan men etmişken sen onun namazını kıldırmak mı istiyorsun?" demiş.
Allah'ın Rasûlu (s.a.v.): "Rabbım beni, onun namazını kıldırıp kıldırmamakta muhayyer bıraktı ve "İster onun için istiğfar et, ister istiğfar etme. Sen yetmiş kere istiğfar etsen de..." buyurdu. Ben de yetmişten fazla istiğfar ederim." buyurmuş.
Ömer: "Ama o munafık." demişse de Peygamber (s.a.v.) kalkmış ve onun cenaze namazını kıldırmış da Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirmiş (Muslim. Sıfatu'K. Munâfıkîn, 3; Buhâri. Tefsîru'l-Kurân, 9/12) ondan sonra Peygamber munafıkların cenaze namazını kıldırmayı terketmiştir.
(Tirmızî Tefsîru'l-Kur'ân, 9/13, hadis no: 3098; Neseî, Cenâiz. 40, hadis no: 1898)

Ebû Hurayra’den (r.anh) yapılan bir rivayete göre Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmaktadır:
Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi
(Muslim, Cenâiz, 105, 106, 108; Tirmizî, Cenâiz, 60; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 77; Nesâî, Cenâiz, 101; Ahmed b. Hanbel, Musned, II, 441; V, 356)

Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir:
Rasûlullah (sallAllahu aleyhi ve sellem) annesinin kabrini ziyaret etti. (Kabrin yanındayken) ağladı. Yanındakileri de ağlattı. Sonra şöyle buyurdu:
Anneme mağfiret dilemem hususunda Rabbimden izin istedim, izin vermedi. Kabrini ziyaret edeyim diye izin istedim, bana izin verdi. Kabirleri ziyaret ediniz, çünkü onlar ölümü hatırlatır

(Ebû Dâvud, Cenâiz 77; İbn Mâce, Cenâiz 49)
Ali (r.anh)'dan demiştir ki: (Babam Ebû Talib ölünce) Peygamber (s.a.v.)'e (vardım ve):

Senin dalalette olan amcan öldü, dedim.
"Git babanı kabre koy! Sonra yanıma gelinceye kadar (kimseye bununla ilgili) bir söz söyleme" buyurdu.
Bunun üzerine gidip onu kabre koydum ve (Peygamberin) yanına geldim. Bana yıkanmamı emretti. Ben de yıkandım. Bana dua etti"
(Nesaî, tahare 128, cenâiz 84. Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 12/107 )


Hz. Peygamberin, Hz. Ali'ye babasını yıkadıktan sonra kendisinin de yıkanmasını emretmesine gelince bunun iki sebebi olabilir:

1. Bir ölüyü yıkadığı için bunu istemiş olabilir.
2. Bir kâfiri yıkadığı için emretmiş olabilir. Çünkü Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerim'inde:
"Ey inananlar (Allah'a) ortak koşanlar pisliktir..." (Tevbe 28) buyurmuştur.
"Bir ölüyü yıkayan kimse kendisi de yıkansın." mealindeki hadisin genel hükmü gözönüne alınırsa, bir ölüyü yıkamış olduğu için bunu emrettiği anlaşılır. (Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 12/108-109)


Bu naslar karşısında, özellikle Malikî Imam Karafi meseleyi bütün detayı ile ele almış ve özet olarak: "Kafirin bağışlanması için dua etmek küfürdür (dua eden kâfir olur). Çünkü, Kur'ân'ı Kerim birçok âyetle müşrikleri Allah'ın bağışlamayacağını, kâfirlerin Cehennem'de ebedî kalacağını kesinkes haber verdikten sonra böyle bir şey istemek, Allah'ı yalanlamak ve sanki' (Ya Rab! Sen öyle diyorsun ama bağışlaşan daha iyi edersin) demek olur. Bu da küfürdür. Tüm mü'minlerin bağışlanmasını istemek de haramdır. Çünkü günahkâr mu'minlerin Cehennem'de, bir süre için de olsa, kalacakları sahih hadislerle bildirilmektedir. (Karafi, el-Furük, IV/259 vd.)
Bu görüş Hanefi'lerce biraz ağır bulunur ve "kâfirin bağışlanması için dua etmek küfürdür, tüm mûminlerin bütün günahlarının bağışlanması için dua etmek ise haram değildir" denir.
İbn Âbidîn buna açıklık getirirken der ki: "Mesele şuradan kaynaklanıyor: Allah'ın va'dinden dönmeyeceğini kendi kelâmıyla biliyoruz. Ama acaba vâdinden (azab edeceği sözünden ve tehdidinden) de dönmez mi? İşte Karafi ve onu izleyenler, Allah'ın va'di gibi vâdinden de dönmeyeceğini düşünerek, eğer Allah kâfirleri Cehennem'e koyacağını ve onların orada ebedî kalacağını bildiriyorsa bunun aksini istemek Allah'ı isabetsizlikle suçlamak ve onu tekzib olur, bu ise küfürdür diye düşünmüşlerdir. Hanefi Ibn Emîr el Hâcda (Vefatı 879 (1474) Mu'cemu'1-muellifin, XI/274) kâfire dua konusunda onlar gibi düşünmüş tüm mu'minlere dua konusunda biraz daha musamahalı davranmıştır. Doğrusu da budur. (Ibn Abidin (Âmira), I/351, (Mısır), I/523)
Buna göre kâfir olarak ölen birisi için dua etmek küfürdür.

Hayatta olan kâfirlerin doğru yolu bulmaları için dua etmenin ise caiz olduğu görüşü hâkimdir. Çünkü Rasulullah Efendimiz, Uhud günü mubârak dişleri kırılıp, yüzü yaralandığında, muşrikler için: "Allah'ım kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar" diye dua etmişlerdi.
İbn Abbas da: "Mûminler kâfir olarak ölmüş yakınlarına dua ediyorlardı. Bunu yasaklayan âyet (Tevbe 113) geldi, onlardan duayı kestiler. Ama bu âyet onların, hayatta olan kâfirlere dua etmelerini yasaklamıyordu" demiştir
(Kurtubî, VNI/274)


Ali (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Bir adamın müşrik olan anne ve babasına mağfiret dilediğini duydum.
Ben: −Muşrik oldukları halde anne ve babana mağfiret mi diliyorsun? dedim.
Adam: −İbrahim’de muşrik olduğu halde babası için mağfiret diledi dedi.
Ali (Radiyallahu Anh) dedi ki: −Bunu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e söyledim.
Bunun üzerine şu ayetler indi:
Kendilerinin cehennem ehlinden oldukları iyice belli olduktan sonra akrabaları dahi olsalar muşriklere ne Nebi’nin nede mûminlerin mağfiret dilemeleri olur şey değildir! İbrahim’in babasına mağfiret dilemesi ancak ona verdiği bir sözden dolayı idi. Ama onun Allah’ın düşmanı olduğu açıkça kendisine belli olunca ondan uzaklaştı. Şubhesiz İbrahim çokça yalvarıp yakaran ve gerçekten yumuşak huylu idi.” (Tevbe 113, 114)
(Nesei 1/286; Tirmizi 4/120; İbni Cerir 11/28; Hâkim 2/335; Ahmed 771, 1085)

Muhammed Nâsıruddin el-Albânî şöyle dedi: “Bu şekilde mağfiret dilemeyi Allah (Azze ve Celle) İbrahim Suresinin sonlarında onun duası olarak da bize zikretmiş bulunmaktadır:
Rabbimiz hesabın görüleceği gün beni ana ve babamı ve bütün iman edenleri bağışla.”
(İbrahim 41)

Mufessirlerin naklettiklerine göre o bu duayı babasının ölümünden ve Mekke’ye hicret etmesinden sonra yapmıştır. Zaten sözü geçen ayetin son olarak zikredildiği diğer ayetlerin ifadesi de bunu göstermektedir. Buna göre mağfiret dileme ayetinde söz konusu edilen açıklama yine babasının ölümünden sonra olmuş olmalıdır. Bu da yüce Allah’ın ona hükmü bildirmesi suretiyle olmuştur.”

Suyutî şöyle demektedir:
“İbni Ebi Hatim sahih bir sened ile Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma)’dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:
“İbrahim babasına ölene kadar mağfiret dileyip durdu. Babası ölünce artık onun Allah’ın düşmanı olduğunu açıkça gördü ve ona mağfiret dilemez oldu.”

"İbrahim'de ve onunla beraber bulunanlarda sizin için güzel bir misal vardır, onlar kavimlerine demişlerdi ki: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir." Yalnız İbrahim'in babasına: "Senin için mağfiret dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi (önlemeye) gücüm yetmez." demesi hariç. Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak sanadır." (Mumtehine 4)

İmam Nevevi (Rahimehullah) şunları söylemektedir:
“Kâfirin cenaze namazını kılmak, onun günahlarının bağışlanması için dua etmek, Kur’an nassı ve icma ile haramdır!”
(Nevevi, el-Mecmu, 258)

- Nuh, Rabbine dua edib dedi ki: “Ey Rabbim! Şubhesiz oğlum da ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktır. Sen hakimler hakimisin.”
- Allah buyurdu: “Ey Nûh! O, senin ailenden değildi. Yaptığı, iyi olmayan bir işti. Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme. Cahillerden olmaman hususunda seni uyarırım.” (Hud, 45 - 46)




İlgili Konu :

Dinsiz Kafirlerin Vasiyeti ve Cenazesi Ne Yapılır?

Çözüldü - Dinsiz Kafirlerin Vasiyeti ve Cenazesi Ne Yapılır?

Kafir Olan Anne Babamla İlişkilerim Nasıl Olmalı?
İlmi Konu - Kafir Olan Anne Babamla Ilişkilerim Nasıl Olmalı?

MUŞRİK ANNE BABANIN CENAZE NAMAZINI KILMA SORUNU?
Çözüldü - Muşrik Anne Babanın Cenaze Namazını Kılma Sorunu ?

Munafık ve Kafir Tanıdıkların Cenaze Namazlarına Katılmanın Şartları Nelerdir?
Çözüldü - Munafık ve Kafir Tanıdıkların Cenaze Namazlarına Katılmanın Şartları Nelerdir?
 
Üst Ana Sayfa Alt