Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hakimiyyet Kimin Olmali?

K Çevrimdışı

Kadirovic61

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Hakimiyyetin ana merkezini güç oluşturur. Güç ikidir; Biri maddî güç, diğeri manevî güçtür. Başka bir ifadeyle biri Allah gücü, diğeri ise az da olsa yaratılmışların birbirleri arasındaki gücü...

Allah gücü sınırsız olup tüm evreni, tüm yaratılmışları kuşatır, ama yaratılmışların gücü ise sınırlı olup sadece kendi türlerini kuşatır. Allah gücü herşeyi yapmaya kadirdir ve ona herhangi bir müdahalenin olması sözkonusu değildir, ama yaratılmışların gücü ise çok az şeyleri yapmaya muktedirdir ve buna da o gücü ona veren tarafından her an müdahildir. Allah'ın gücü yaratılmışlar karşısında bir anlam ifade ederken, yaratılmışların gücü ise kendi gibiler karşısında belki ama, Allah karşısında hiç bir anlam ifade etmediği gibi ayrıca da kocaman bir hiç değil, kocaman bir yok hükmündedir.

Güç ayrımı böyleyken ''Hakimiyyeti'' bu çerçevede nereye oturtacağız? Bu bağlamda gücün hakimiyyetle ilintisi nedir?

O şudur: ''En büyük makam, en büyük otorite, en büyük merci, en büyük güç odağı. Yani bu öyle bir şey ki, o her ne yaparsa yapsın veya neyi yapmazsa yapmasın, ona hiç kimse niçin bunu yaptın veya yapmadın diye en ufak birşey soramıyor, ama o, herkese yaptığı veya yapmadığı herşeyin en ufak hesabını dahi soruyor.'' diye târif edilen bu ''Hakimiyyet'' tanımından yola çıkarak bunun daha çok hatta daha çok değil, tamamen kime ait olması gerektiği konusunda bir fikir elde edebiliriz.

Dolayısiyle, kökeni yaptırım ağırlıklı olan bu ‘‘Herşeyin hesabını sorma‘‘ ile başlayan mesela bilme, görme, işitme, yaratma vs. gibi şeylerin icrasını eksiksiz ve mükemmel yerine getirmek gibi şeylerin tabiki en doğal hakkı hakimiyyet olmalıdır. Öyle ya! İlim desen O'nda, yanılmama desen O'nda, herşeyi görme işi desen O'nda, herşeyi işitme desen O'nda ve güç desen O'nda vs. Yani bu kadar mükemmel sıfatlarla muttasıf olan birinin tabiki bu en doğal hakkını ona vermek durumundayız imanın bir gereği olarak. İşte o zat da elbetteki Allah'tır.
Peki Allah'a ait olduğu bu kadar net ve açık olan bir meseleyi nasıl oluyor da bir takım kimseler anlamada zorlanıyor ve bunu ağızlarında geveleyip duruyorlar? Misal mi istiyorsunuz?

Türk TV kanallarının hangisine bakarsanız bakın, oralarda ekranlara çıkan kelli felli hocaları bir izleyin de bu meseledeki çarpıtmanın boyutlarını görün. Bu hocalar, hakimiyyeti anlatım sadedinde ''Hakimiyyet Allah‘ındır'' diyorlar ama, bu sözün açılımını yaparken konuyu öyle yerlere alıp çekiyorlar ki insan şaşırıyor. Bunlar nasıl hoca olmuşlar böyle diye…! Ne diyor bir tanesi; ''Efendim'' diyor, ''Hakimiyyet mutlak olarak Allah'ındır.

Öyle ya! Bu kadar şeyleri o idare ediyor. Vücüd yapımızdan tutun da eşyanın idare edilişine varıncaya kadar olan şeyleri hep o idare eder vs.'' Bu söz eksik olmasına rağmen doğru olup meselenin sapma noktası ve yeryüzünün hakimiyyetini kendilerinde gören demokratik tağutlarla kesiştiği yol kavşağı; Allah‘ın hiç kimseye vermediği sıfatlarından biri olan -ki Allah bazı sıfatlarından bize de biraz vermiştir. Mesela işitme, görme, konuşma vs. Yalnız biz konuşurken, işitirken ve görürken vasıtalarla veya ses ve harflerle bu gibi şeyleri icra ederiz ama Allah vasıtasız ve keyfiyetsiz bu gibi sıfatları icra eder. Tabiki bunlar akaidi konulardır ve mevzumuz da o değildir.

Akaid kitaplarına bakıla- tekvin (yaratma) sıfatını O'nda görüp te, iş hakimiyyet sıfatına gelince oraya gereği gibi ve de girilmesi gerektiği gibi girilmemesi, sözkonusu bu sıfatı tekvin sıfatının içine karıştırarak Mekke müşriklerinin inancı gibi bir inancı Allah telakkisi dolma bilgilerle ve taklidi olan yığınlarca kalabalıklara sunup, hakimiyyetin siyasal bir yanı olan kanun yapma hususunu es geçmeleri... İşte bu durum şirk düzenlerinin direk ya da indirek, dolaylı ya da dolaysız en azından bekasına destek vererek toplum olarak hayatı sancılı ve sıkıntılı geçirme girdabına düşmemize sebep olmuştur.

Bugün şayet özelde insanlık ve genelde de Müslümanlar sıkıntı çekiyor, hakimiyyetin tek sahibi olan Allah'ın biz kullarına bir nimet olarak ve aynı zamanda hangimizin daha iyi işler yapacağımızın da ortaya çıkmasına vesile olsun için bir imtihan niteliğinde bahşettiği hayatları zindan oluyorsa bunun bence en büyük sebebi insanlığın Allah ile olması gereken bağlantısının çok zayıf oluşu ve bunun da mâlum kimseler tarafından yukarda da anlatmaya çalıştığım şekil ve metodlarla koparılmış olmasıdır.

Hayat anlayışının mekezine Allah'ın istediği o Allah inancını oturtamayan başka bir deyişle hayatımızı çevreleyen toplumsal her türlü aktiviteyi yani hayatın olmazsa olmazı olan sosyal, siyasal, ekonomik ve dinî olguları Allah'a göre ayarlayamayan insanların elbette ki hayatları sancılı ve sıkıntılı geçmeye mahkum olacaktır.

Allah hakimiyyet meselesini boşuna mı tevhidin merkezine koydu? Uluhiyyetin en belirgin özelliği olan kullardan itaat isteme olgusunu Allah, sırf yeşillik olsun diye mi kendisine has kıldı? Haşa... Elbette ki öyle değil. O halde bunda Allah'ın değil bizim ihitayacımız var ve biz, ancak Allah'a itaati sağlam bir zemine oturtur ve hayatımızı da bu itaat kapsamında ve çerçevesinde düzenlersek o taktirde sıkıntısız ve sancısız bir hayatın tam ortasında olmuş oluruz.

Bügün insanlık gerçekten Allah'ın hakimiyyetine -şer'i hayata- herzamankinden daha çok muhtaçtır. Dolayısiyle böyle bir ihtiyaç da ancak hakimiyyeti Allah'ta gören onun seçkin kullarının ihlaslı çalışmaları ile ve de en önemlisi Allah'ın da yardımıyle olacak olan faaliyetleri ile giderilecektir.

Onun için, yeryüzünde herhangi bir melesede Allah'ın sözünü, yine o meselede insanlardan herhangi birinin sözünün üzerine çıkarma başka bir deyimle Allah'ın, içi güç ve itaatla dopdolu olan hakimiyyetini insanların sözünün üstüne tutma, yine başka bir deyimle Allah'ın hakimiyyetinin diğer bir adı olan O'nun yüce şeriatını, insanların sözü olan demokrasinin önüne değil yerine koyma mücadelesinin olmazsa olmazı olan cemaatleşme ve bu çerçevede imam, cemaat, itaat, içtimaul kelime (sözbirliği), teliful gulub (kalb birliği), ve ıslahul beyn (inananların arasını düzeltme) gibi düstürlarla bezenmeli ve Allah'ın hakimiyyetini red eden yeryüzünün tüm tağutlarına karşı cihadın hangi türü ile oluyorsa onunla cihadımızı verip Allah'ın o güzel Cemâlini cennette doya doya seyretmeliyiz.

Yine O‘nun için çalışma bizden, tevfik ve hidayet de âlemlerin şanı yüce Rabb‘i olan Allah (c.c.) 'dandır!

Celal b. SEFER
Kaynak: hakkhaber.com
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
SLOGANİK MÜSLÜMANLARIN HAKİMİYETE HİÇ BİR KATKISI OLMAYACAKTIR !!!

AYETLERİ SLOGAN YAPMIŞ BU ZEVATIN ÖNCE İYİ BİR KUR'AN OKUMASINI TAVSİYE EDERİM !!!

HEMDE TÜRKÇE ANLAYARAK OKUSUNLAR SONRA HOCALARIN ŞEYHLERİN DİZİNİN DİBİNDE BEYİNLERİNİ YIKATMIŞLAR...


BİRDE İMAMIMIZ OLAN KUR'AN-IN ÖNÜNDE DİZİ KIRIP KENDİNİ KUR'AN-A ARZ ETSİNLER BAKALIM VAHY ONLARI NE HALE GETİRECEK ...TABİ KUR'ANDA ŞEYHİNİ - CEMAATİNİ ARAYANLAR KENDİNE GÖRE TE'VİL ARAYANLAR KUR'ANI ANLAYAMAZLAR...

KUR'AN KENDİNE UMMİ GELENLERİN ELİNDEN TUTACAK VE RABBİNE ULAŞTIRACAK,HİKMET PENCERELERİNİ GÖSTERECEKTİR...
 
selsebil Çevrimdışı

selsebil

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
kaleminin sağlam olmadığı kesin de bu adamın yazılarını,kardeş kardeş dialoglarını hiç samimi bulmuyorum.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt