Çevrimdışı
GÜNCEL ADÂLET!
بسمِ الله الرحمٰنِ الرحيم
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a, salat ve selam Muhhammed'e (a.s) Ve O'na tabi olan mü'minlerin üzerine olsun.
Müslümanca bakmak.. Evet meselemiz; olaylara, gelişen dünya üzerinde kaosun hakim olduğu olumlu ve olumsuz sonuçlara İslam penceresinden bakabilmek, yani âdillerden olabilmektir. Bizler hakk'ın batıl ile karıştırıldığı, fitnelerin sağnak sağnak üzerimize yağdığı bu dönemde, nebevi ahlak ve metod üzerine değerlendirmeler yapmak mecburiyetinde olan muvahhidleriz! Dolayısı ile günümüz dünyasında en önemli güncel meselelerden olan demokrasi; demokrasinin İslamdaki yeri, İslam'a fayda ve zararları bir yana dursun, ülkemizdeki iç karışıklıklara sebep olan ve bu karışıklıklar içersinde biz müslümanların da rol aldığı gerçeğini göz önünde bulundurarak bu meseleyi bugün tam anlamıyla üzerinde bulunduğumuz şu günlerde değerlendirme amaçlı bir makale ile ilginize sunmak istiyorum..
Evet! Bir yandan oryantelist düşünceli dindar(!) kesim, bir yandan akide hezeyanına uğramış hurafe aşıkları, diğer yandan peygambersiz bir din algısı ile zihinleri bulandıran zındık bunalım hastaları, bununla birlikte tevhid ilmi ile kuşanmış fakat amel noktasında tıkanmış karmaşık cemiyetler.... Evet; Bu üzücü atmosferde mu'tedil kalabilmek ancak; âlemlerin Rabbine ihlas ile yönelerek merhamet ettiklerinin arasında dahil olma cihadını gerçekleştirme şuuruna erişmek ile mümkündür. Ki Rabbimden, ağzımızdan sadır olan bu hakikatler ile hayat bulmayı temenni ediyor ve meselemizi "bir topluluğa olan kininiz, sizi adâletsizliğe sevk etmesin." (1) ayeti üzerinden izah etmek istiyorum;
Elhamdulillah biz mü'minler, kur'an'ın tüm hükümlerine teslim olmuş, celle ve a'lâ olan Rabbimizin isteklerine boyun eğmiş kimseler olarak bildik ve şahitleri olduk ki demokrasi; kendi hesapları, kanun ve düzenlemeleri olan, çıkar ve menfaat üzerine inşaa edilmiş, bu uğurda da insanlığa zulmeden bâtıl bir din, yani yaşama biçimidir.. Allah'ın hükümlerinin geçersiz sayıldığı, aksine hükümlerine baş kaldıran bir sistemi Allah azze ve celle'nin yerdiğini, kitabından ve bize en güzel örnek olarak tanıttığı rasulü aleyhisselam'dan açık bir şekilde öğrendik.. Biz yeri ve göğü var edenin, kullarına rızık dağıtan ve gökten yağmuru indiren hak ilahın bu vasıflarında (Rububiyetinde) ortakları olmadığına iman ettiğimiz gibi, hükmünde, kanun ve yasamasında, helal-haram belirlemesinde (uluhiyetinde) de ortakları olmadığına iman ettik ve söz ile kalmayıp, elhamdulillah bu günlerde gerçekleştirilen demokrasi seçimlerinde de oy necisine ellerimizi bulaştırmayarak bunu ispat etmeye çalıştık. Bazı duygusallıklar ile yola çıkarak (ki samimiyetlerini inkâr etmiyoruz) bu pis sisteme zaruri nedenler ile başında İslamı seven, şiarlarıyla alay etmek yerine korumaya çalışan, mazlumlara sahip çıkan ve zalimlere karşı duran bir şahsın olması hasebi ile destek veren kardeşlerimize de; Allah'ın bu hususta bizim için tek ve yegane önder olan Rasulü aleyhisselam'a tabi olmamızı emrettiği gibi hayatından da dersler çıkararak onun bu durumlardaki tavrı ile tavır takınmamız gerektiğini; kendisi güç ve sayı bakımından zayıf olduğu sıralarda tevhidi haykırarak Mekkelileri o zayıflığına rağmen telaşa düşüren, bu nedenle onların "gel başımıza geç, bizi sen yönet." Şeklindeki tekliflerine muhatap kalan bir peygamberin, akidesine ve imanına sığdırmadığı bu çirkin! Teklifi; Bilal'in, Sümeyyelerin, Yasir ailesinin ve nice muvahhidlerin eziyet ve işkencelerine rağmen "güneşi ve ayı ellerime verseniz bu akideden, bu davadan vaz geçmeyeceğim" diyerek ve zulme uğrayan ashabına "sabredin!" Öğütü ile yetinerek reddettiğini cevap olarak verebiliyoruz. Yine biz bu diyardaki gayemizin Rahman'a şirk ve küfür lekelerinden uzak bir iman ile ulaşabilmek olduğunun şuurunda olarak Allah svt'nın "Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz."(2) Ayeti ve rasulü Muhammed a.s'ın "parçalansan da, yakılsan da Allah'a şirk koşma!"(3) Buyruğundaki tehditlerinden ürküyor, korku ve endişe duyuyoruz.. "Oy vermeyelimde başa falan kâfir, falan zalim mi gelsin?" Sorusunu soran kardeşlerimize; "Bu soruyu ashab neden rasulullah'a, gelen teklif üzerine "Sen gelmezsen Ebu cehil mi gelsin ya Rasulullah!" diye sormadıklarını hatırlatırız??! Zira onlar lâ ilahe illallah derlerken bu söze sadık kaldılar, biz de bunun gayretindeyiz.. Devamında da eğer müslümanların maslahatı gereği ya da içtihadı zaruri bir mesele olsaydı bu durum, bunu yapmaya en layık Rasulullah s.a.s değil miydi? Sorusunu yöneltiriz. Bilin ki Allah c.c muktedirdir! (gücü herşeye yetendir.) ki tekrar ebabiller göndermeye, görünmez ordularıyla sayısı az olan muvahhid sadıkları desteklemeye.. Bu meseleyide gücüm nispetinde aktardıktan sonra bugünkü seçimin sonuçlarına karşı olan tavrımız ile ilgili bazı malumatları aktarmak istiyorum..
Her ne kadar biz bu sistem ile birlikte başa gelen partiyi inancımız gereği desteklemesek de, kendisine muhalif olan diğer partilerin ve liderlerinin durumlarını onunla mukayyes etmeyiz. Zira onların küfürleri aşikâr, açık ve ısrarcı türdendir. Ve bizler rasulullah s.a.s ve ashabının kisralılara karşı rumların galibiyetine sevindikleri gibi, bizler de bugünkü galibiyete sevinmekteyiz ve Allah'a olması gereken şekilde hamd ederiz. Bu olması gereken tutumdur, adâlet üzere olmanın neticesidir ki bizi âdil yapan ancak İslam'ın güzelliğidir! Bu makalemi sabır ile okuduğunuzdan dolayı istifade etmenizi umar, Rabbimden adâlet ehlinden olmanızın ve olabilmemin temennisini ederim, Esselamualeykum ve rahmetullahi ve berekâtuhu.
Kardeşiniz Teymullah.
(1): maide 8.
(2): nisa 48.
(3): sahih-i nesâi.
بسمِ الله الرحمٰنِ الرحيم
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah'a, salat ve selam Muhhammed'e (a.s) Ve O'na tabi olan mü'minlerin üzerine olsun.
Müslümanca bakmak.. Evet meselemiz; olaylara, gelişen dünya üzerinde kaosun hakim olduğu olumlu ve olumsuz sonuçlara İslam penceresinden bakabilmek, yani âdillerden olabilmektir. Bizler hakk'ın batıl ile karıştırıldığı, fitnelerin sağnak sağnak üzerimize yağdığı bu dönemde, nebevi ahlak ve metod üzerine değerlendirmeler yapmak mecburiyetinde olan muvahhidleriz! Dolayısı ile günümüz dünyasında en önemli güncel meselelerden olan demokrasi; demokrasinin İslamdaki yeri, İslam'a fayda ve zararları bir yana dursun, ülkemizdeki iç karışıklıklara sebep olan ve bu karışıklıklar içersinde biz müslümanların da rol aldığı gerçeğini göz önünde bulundurarak bu meseleyi bugün tam anlamıyla üzerinde bulunduğumuz şu günlerde değerlendirme amaçlı bir makale ile ilginize sunmak istiyorum..
Evet! Bir yandan oryantelist düşünceli dindar(!) kesim, bir yandan akide hezeyanına uğramış hurafe aşıkları, diğer yandan peygambersiz bir din algısı ile zihinleri bulandıran zındık bunalım hastaları, bununla birlikte tevhid ilmi ile kuşanmış fakat amel noktasında tıkanmış karmaşık cemiyetler.... Evet; Bu üzücü atmosferde mu'tedil kalabilmek ancak; âlemlerin Rabbine ihlas ile yönelerek merhamet ettiklerinin arasında dahil olma cihadını gerçekleştirme şuuruna erişmek ile mümkündür. Ki Rabbimden, ağzımızdan sadır olan bu hakikatler ile hayat bulmayı temenni ediyor ve meselemizi "bir topluluğa olan kininiz, sizi adâletsizliğe sevk etmesin." (1) ayeti üzerinden izah etmek istiyorum;
Elhamdulillah biz mü'minler, kur'an'ın tüm hükümlerine teslim olmuş, celle ve a'lâ olan Rabbimizin isteklerine boyun eğmiş kimseler olarak bildik ve şahitleri olduk ki demokrasi; kendi hesapları, kanun ve düzenlemeleri olan, çıkar ve menfaat üzerine inşaa edilmiş, bu uğurda da insanlığa zulmeden bâtıl bir din, yani yaşama biçimidir.. Allah'ın hükümlerinin geçersiz sayıldığı, aksine hükümlerine baş kaldıran bir sistemi Allah azze ve celle'nin yerdiğini, kitabından ve bize en güzel örnek olarak tanıttığı rasulü aleyhisselam'dan açık bir şekilde öğrendik.. Biz yeri ve göğü var edenin, kullarına rızık dağıtan ve gökten yağmuru indiren hak ilahın bu vasıflarında (Rububiyetinde) ortakları olmadığına iman ettiğimiz gibi, hükmünde, kanun ve yasamasında, helal-haram belirlemesinde (uluhiyetinde) de ortakları olmadığına iman ettik ve söz ile kalmayıp, elhamdulillah bu günlerde gerçekleştirilen demokrasi seçimlerinde de oy necisine ellerimizi bulaştırmayarak bunu ispat etmeye çalıştık. Bazı duygusallıklar ile yola çıkarak (ki samimiyetlerini inkâr etmiyoruz) bu pis sisteme zaruri nedenler ile başında İslamı seven, şiarlarıyla alay etmek yerine korumaya çalışan, mazlumlara sahip çıkan ve zalimlere karşı duran bir şahsın olması hasebi ile destek veren kardeşlerimize de; Allah'ın bu hususta bizim için tek ve yegane önder olan Rasulü aleyhisselam'a tabi olmamızı emrettiği gibi hayatından da dersler çıkararak onun bu durumlardaki tavrı ile tavır takınmamız gerektiğini; kendisi güç ve sayı bakımından zayıf olduğu sıralarda tevhidi haykırarak Mekkelileri o zayıflığına rağmen telaşa düşüren, bu nedenle onların "gel başımıza geç, bizi sen yönet." Şeklindeki tekliflerine muhatap kalan bir peygamberin, akidesine ve imanına sığdırmadığı bu çirkin! Teklifi; Bilal'in, Sümeyyelerin, Yasir ailesinin ve nice muvahhidlerin eziyet ve işkencelerine rağmen "güneşi ve ayı ellerime verseniz bu akideden, bu davadan vaz geçmeyeceğim" diyerek ve zulme uğrayan ashabına "sabredin!" Öğütü ile yetinerek reddettiğini cevap olarak verebiliyoruz. Yine biz bu diyardaki gayemizin Rahman'a şirk ve küfür lekelerinden uzak bir iman ile ulaşabilmek olduğunun şuurunda olarak Allah svt'nın "Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz."(2) Ayeti ve rasulü Muhammed a.s'ın "parçalansan da, yakılsan da Allah'a şirk koşma!"(3) Buyruğundaki tehditlerinden ürküyor, korku ve endişe duyuyoruz.. "Oy vermeyelimde başa falan kâfir, falan zalim mi gelsin?" Sorusunu soran kardeşlerimize; "Bu soruyu ashab neden rasulullah'a, gelen teklif üzerine "Sen gelmezsen Ebu cehil mi gelsin ya Rasulullah!" diye sormadıklarını hatırlatırız??! Zira onlar lâ ilahe illallah derlerken bu söze sadık kaldılar, biz de bunun gayretindeyiz.. Devamında da eğer müslümanların maslahatı gereği ya da içtihadı zaruri bir mesele olsaydı bu durum, bunu yapmaya en layık Rasulullah s.a.s değil miydi? Sorusunu yöneltiriz. Bilin ki Allah c.c muktedirdir! (gücü herşeye yetendir.) ki tekrar ebabiller göndermeye, görünmez ordularıyla sayısı az olan muvahhid sadıkları desteklemeye.. Bu meseleyide gücüm nispetinde aktardıktan sonra bugünkü seçimin sonuçlarına karşı olan tavrımız ile ilgili bazı malumatları aktarmak istiyorum..
Her ne kadar biz bu sistem ile birlikte başa gelen partiyi inancımız gereği desteklemesek de, kendisine muhalif olan diğer partilerin ve liderlerinin durumlarını onunla mukayyes etmeyiz. Zira onların küfürleri aşikâr, açık ve ısrarcı türdendir. Ve bizler rasulullah s.a.s ve ashabının kisralılara karşı rumların galibiyetine sevindikleri gibi, bizler de bugünkü galibiyete sevinmekteyiz ve Allah'a olması gereken şekilde hamd ederiz. Bu olması gereken tutumdur, adâlet üzere olmanın neticesidir ki bizi âdil yapan ancak İslam'ın güzelliğidir! Bu makalemi sabır ile okuduğunuzdan dolayı istifade etmenizi umar, Rabbimden adâlet ehlinden olmanızın ve olabilmemin temennisini ederim, Esselamualeykum ve rahmetullahi ve berekâtuhu.
Kardeşiniz Teymullah.
(1): maide 8.
(2): nisa 48.
(3): sahih-i nesâi.
