Bir genç kız veya dul bir hanımefendi, bir mü'mine “Benimle evlenir misin?” dese otomatik olarak fiyatı düşer zaten. Hâlbuki bu ayıp değil, günah değil. Peygamber aleyhisselamın huzurunda yapıldı. Ömer gibi bir adam, kızını Ebu Bekir'e “Evlenmek istiyor musun, benim kızım evlenmek için uygundur.” diye teklifte bulundu. Böyle bir dünürlük ayıp olsaydı herhâlde Ebu Bekir'le Ömer arasında olurdu. Ömer, Ali'nin kapısına gidip “Senin kızlarından birisiyle evlenip Peygamber'le bir bağ kurmak istiyorum.” diye ricada bulundu. Bunlar ayıp değil. Onların derdi. “Onlar sahabiydi.” deme bana. “Onlar da yatak odalarına giriyordu.” diye cevap veririm ben de sana. Sahabiydiler ama nûr âleminde yaşamıyorlardı. Onlar da yatak odalarında, bizim yattığımız/kalktığımız odalarda yatıp kalkıyorlardı. Onların dini ayrı mı? Kutsallığı mı var onların? Buradaki ayıbın boyutunu konuşuyorum, çarpıklığı vurgulamak istiyorum kardeşler. Ortada bir çarpıklık var. Nedir bu çarpıklık? Mü'min olarak biz, asıl arlanılması asıl hayâ edilmesi gereken şeyleri bir kenara bırakıyoruz; hayâ edilmeyecek şeylerden kendimize göre hayâ ediyoruz. Bir babanın çocuğu evde sefil sürünüyor, her an harama düşecek; kız babası gidip de arkadaşına “Benim kızımın evlenme vakti geldi, haberiniz olsun arkadaşlar.” diyemiyor. Niye diyemiyor? Çünkü öyle bir zamana geldik ki insanlar oğluna kız isteyemiyor, sen kızına koca arıyorsun. Ayıp, çok ayıp. Sonra bir gün bir facia haberi gelince ayıp mayıp kalmıyor ortada o zaman!
Kıblegah Ev İnşaatı
Kıblegah Ev İnşaatı