Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Evli İken Zina Eden Kadının Hükmü ve Nikahın Durumu

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
atak1 ; Eşim beni başka bir; erkekle aldattı; bu durumda nikahımız düştümü? Tekrar nikah yapmamız gerekirmi.....

Zinaya yaklaşmayın! O; hayâsızlık, çirkin, aşağı bir iş, kötü bir yoldur. İsra 32
Erkek ve Kadın ; Nikah kıyılıp evlendikten sonra kocasının nikahında iken; yabancı (kocasından başka) bir erkekle zina ederlerse .....

1- Nikah bağı kopar.


2- Erkek ben razıyım , karımı affettim, bir daha yapmayacak vs diyerek evli kalmaya devem etmek istese de evli kalamaz.

Kadının zina yapması aradaki tüm bağı koparmıştır. Çünkü kadın namustur. Erkek üstün kılınmış ve talak yetkisi de kocadadır. Eğer zina anının 4 şahidi yoksa cezası ahirete kalır ve erkek istemesede boşanmış olurlar, nikah düşer. Şahidler mevcud ise,hadlerin uygulanabildiği İslam devletinde kadın recm edilir.

Eğer erkek; kadının zina yapmasını şahidler üzerinde isbatlayamaz ise o zaman :


Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahid getirin. Eğer şahidlik ederlerse onları evlere kapatın. Bu, ölüm canlarını alıncaya, ya da Allah onlara bir yol açıncaya kadar böyle gitsin.” (Nisa 15)


"-Hanımlarına zina isnad edib de, kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutub yemin etmesiyle olur.

- Beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.
- Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahidlik etmesi,
- Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır." (Nur suresi 6 - 9. ayetler)

Bu ayetin tefsirinde şunlar açıklanmıştır:


Ayrıca karısının zina ettiğini iddia eden, bunu da ispat edemeyen bir erkeğe sopa vurup bırakmak problemi çözmez, bundan sonra aile hayatının düzenli yürümesi imkânsız hale gelir. Bu sebeble zina suçlaması kocadan gelirse farklı hüküm ve mueyyidelere ihtiyaç vardır, ilgili âyetler bu ihtiyaca cevab vermektedir. Ayrıca kazf suçu ile ilgili âyetler gelince birçok kimsenin zihninde sorular oluşmuş, bunu gelip Peygamber'e açmışlardır.


Bu cümleden olarak Sa'd b. Ubâde : "Yâ Rasûlallah, karımla bir erkeği yakaladığım zaman dört şahid bulacağım diye onları bırakır mıyım? Vallahi sorgusuz sualsiz kafasını uçururum!" demiş ve şu cevabı almıştır:

"Sa'd'ın kıskançlığı ve namusuna düşkünlüğü sizi şaşırtmasın, ben ondan daha kıskancım, Allah da benden daha kıskançtır"
(Buhârî, "Nikâh", 107; "Hudûd", 40)

İbnu Mes'ud (r.anh) anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v.)'i işittim, şöyle diyordu:
"Allah'dan daha kıskanç kimse yoktur. Bu sebebdendir ki, fevâhişin (fahişenin çoğulu: Fâhişe, gerek söz ve gerekse fiille icra edilen her çeşit çirkin fiildir) açığını da kapalısını da haram kıldı. Medihten Allah kadar hoşlanan bir kimse de yoktur. Bu sebebdendir ki nefsini medhetmiştir."
(Buhârî, Nikâh 107, Tefsir, En'âm 7, Tefsir A'raf 1, Tevhid 15; Muslim, Tevbe 33, (2760); Tirmizî, Daâvât 97, (3520)

Ebû Hurayra (r.anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah kıskançtır, mu'min de kıskançtır. Allah'ın kıskanması, mu'minin Allah'ın haram ettiği şeyi yapmasıdır."
(Buhârî, Nikâh107, Muslim, Tevbe 36, (2761); Tirmizî, Radâ 14, (1168)

Hilâl b. Umeyye, Peygamberimize gelerek Şerik isimli birisi ile karısının zina ettiğini iddia etmiş, o da dört şahid getirmezse kendisine iftira cezası vereceğini bildirmişti, Hilâl, "Ey Allah'ın elçisi, bir kimse karısının üzerinde bir erkek görürse şahid arar mı?" diye savunma yapmışsa da Peygamberimiz "Ya dört şahid veya sırtına sopa" diyerek ısrar etmişti.
Hilâl doğru söylediğini ifade ederek işi Allah'a bıraktı, O'nun vahiy ile durumu aydınlatacağı ümidini dile getirdi, arkasından da mulâane (lânetleşme) âyeti diye anılan âyetler geldi. (Ebû Dâvûd, "Talâk", 27)

Ashab-ı kiramdan Hilâl b. Umeyye (r.anh), hanımına zina isnadında bulununca Rasulullah (s.a.v); dört şahidle bunu isbat etmesini, aksi halde zina iftirası cezası (kazif) uygulanacağını bildirdi. Bunu bir kaç defa daha tekrar etti. Hilâl b. Umeyye şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasulu; bizden birimiz karısını bir erkekle zina halinde görüyor; delil istiyorsunuz. Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben doğru söylüyorum. Şuna inanıyorum ki, Allah, benim sırtımı bu dayaktan kurtaracak şeyi sana indirecektir"
(Buhârî, Şehâdât, 21, Tefsîru Sûre 24/3, Talâk, 28; Muslim, Liân, II; Ebû Dâvud, Talâk, 27; Ahmet b. Hanbel, Musned, I, 273, III, 142).
Bu olay üzerine aşağıdaki "mulâane ayeti" indi.

"Hanımlarına zina isnad edib de, kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutub yemin etmesiyle olur. Beşinci defasında, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını diler. Kadının da kocasının yalancılardan olduğuna dair, Allah'ı dört defa şahid tutup yemin etmesi, cezayı kendisinden kaldırır. Beşinci defasında; kocası doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler" (Nûr, 6-9).


Ayetin ilk uygulaması Hilâl ailesi üzerinde oldu. Peygamber, Hilâl'i çağırdı. Hilâl, doğru söylediğine dair, dört defa Allah'ı şahid tutub, beşincide, eğer yalan söylüyorsa, Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını istedi. Sonra karısı getirtilerek, o da aynı şekilde yemin etti. Beşincide, eğer kocası doğru söylüyorsa, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diledi. Allah'ın elçisi sonra onların arasını ayırdı. (eş-Şevkânî, Neylul-Evtâr, 1250 H, y.y., VI, 268).

Liân ayetinin Uveymir el-Aclânî ve zina isnadında bulunduğu hanımı hakkında indiği de rivayet edilmiştir. Ayetin hükmünün, önce Hilâl ailesine ikinci olarak da Uveymir ailesine uygulandığı görüşü daha sağlam görünmektedir. (eş-Şevkânî, Neylul-Evtâr, VI, 268)

Yalan ve iftirayı engellemek maksadıyla öngörülen manevî mueyyidelere ek olarak lânetleşmenin camide yapılması uygun görülmüş, böylece alenilik de sağlanmıştır. Aksini de caiz gören ictihadlar bulunmakla beraber mulâaneye, âyetteki sıraya göre önce erkek başlar, Allah'ı şahid tutarak, karısını açık ve seçik bir şekilde zina ederken gördüğünü dört defa söyler, beşincisinde "Eğer yalan söylüyorsam Allah'ın laneti üzerime olsun" der. Sonra karısı dört kere, Allah'ı şahid tutarak kocasının yalan söylediğini ifade eder, beşincisinde "Eğer o doğru söylüyorsa Allah'ın gazabına uğrayayım" der.

Hâkim ve dinleyici topluluk huzurunda bu yeminleşme yapılınca bazı muctehidlere göre evlilik bağı da çözülmüş olur. Bazı ictihadlara göre ise tarafları hâkim karar vererek ayırır, evliliği sona erdirir. Mulâane yoluyla ayrılmış bulunan çiftin tekrar evliliğe dönmelerinin caiz olup olmadığı konusunda da farklı ictihadlar vardır.
Dört ay veya daha fazla belirli bir zaman ile kayıtlı buluna i'lâ', bu sürenin sona ermesiyle hükümsüz kalır. Sadece talâk-ı bâin vaki' olur. (Esbab-ı Nuzul ; Nur suresi 6 - 9.ayetlerin tefsiri)



"Çoğu ulema, bir adamın kansının veya bir kocanın karısının zina etmesi halinde nikâhın fesh olmayacağı üzerine ittifak etmişlerdir. Zina, gerek zifaftan önce gerekse de sonra olsun nikâh fesh olunmaz. Çünkü erkeğin, kadın aleyhindeki zina davası kesinleşmemiştir. Eğer bununla nikâhın fesh olunması mümkün olursa, mucerred zina iddiasıyla rıza ile fesholma durumunda olduğu gibi fesholurdu. Çünkü bu hırsızlık gibi İslâm'dan çıkarmayıcı bir ma'siyet (günah)tır. (Yâni zina yaptığını kadın itiraf etmiyor, sadece koca iddia ediyorsa)
Ancak lian durumunda fesh gerekli olur. Çünkü karşılıklı lânetleşmişlerdir. Ancak zina yaptığı sabit olmamıştır. Peygamber (a.s.) kadına kazf edene haddi vacib kılmıştır. Lian vaki olduğu zaman fesih de vaki olur.

İmam Ahmed, erkeğin zina eden karısından ayrılmasının mustehab olduğunu söyler:

"Erkeğin böyle bir kadını nikâhı altında tutmasını hoş görmüyorum" demiştir. "Çünkü bu kadına yatağı ifsad edib etmeyeceği hususunda artık güven duyulmaz. Erkeğin olmayan bir çocuğu ona nisbet edebilir."
İmam Ahmed, “koca bu durumda karısı üç âdet süresi temizlenmeden onunla cinsî ilişkide bulunmaz” demiştir.
Daha önce geçen "Allah'a ve ahirat gününe iman eden bir kimseye kendi suyunun başkasının ekinini sulaması helâl olmaz."
(Tirmizî, Ruveyfi'den rivayet etmiştir. Hasen'dir. Yalnız "başkasının ekini" yerine "başkasının çocuğu" ifadesiyle rivayet edilmiştir. Ebu Dâvud "başkasının ekini" ifadesiyle rivayet etmiştir) hadîsini delil olarak kabul eder.
(İbn Kudâme, el-Muğni, VI, 603 el-Muğni, VI, 603 vd)
(Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, C. 9, Sf: 121)
Karısının zina yaptığına dâir dört şahid getiremeyen erkek, karısının zina yaptığını kanıtlayamadığından, nikahın feshi ancak liân ile meydana gelir.



“İffetli kadınlara zina suçu atan, sonra dört şahid getiremeyenlere seksen değnek vurun; ebediyen onların şahidliğini kabul etmeyin. Onlar yoldan çıkmış kimselerdir.” (Nur 4)

Karısının kızının İslam'a, hanım efendisine yakışmayan hareketlerine göz yuman, yaptıran, ses çıkarmayana ise Deyyus denmektedir :


Abdullah ibni Ömer (r.anhuma) şöyle dedi: “Rasulullah (s.av.) şöyle buyurdu :

‘Üç sınıf insana Allah cenneti haram kılmıştır:
1) İçki mubtelası,
2) Anne ve babasına kötülük eden ve
3) Âilesinde fuhşa göz yuman deyyus’ buyurdu.”
(Ahmed b.n Hanbel : Musned 2/69, Albânî Sahihu’l-Cami 3533)

Deyyus hakkında bir diğer hadis şöyledir :

"Üç sınıf insan cennete giremez. Bunlar;

1. Deyyûs,
2. Kadın olduğu halde erkeğe benzemeye özenen,
3. Ayyaş (içki düşkünü, devamlı içki içen) kimsedir."
Ashâb-ı kiram: "Yâ Rasûlallah, ayyaşın kim olduğunu anladık ama deyyûs kimdir?" dediler.
Rasulullah (s.a.v.) : "Ehl-i beytinin (ev halkının) yanına giren-çıkana aldırış etmeyendir." buyurdu.
"Kadının erkekleşmesi nedir?" suâline ise;
"Erkeklere benzemeye özenmesidir." diye cevap verdiler. (Et-Terğîb ve't-Terhîb, 3/106-7)

Ahmed bin Hanbel, Neseî ve Hâkim rivayet ettiler -ve Hâkim de bu rivayetin senedinin sahih olduğunu söylemiştir- ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Üç kişi vardır ki, ALLAH, onlara cenneti haram kılmıştır: Devamlı içki içen, ana-babasına eziyet eden ve ailesinin fuhuş yapmasını onaylayan deyyus."

(Ahmed bin Hanbel : Musned 2/63)

Taberânî, sahih bir senedle rivayet etmiştir ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Üç kişi vardır ki ebediyyen cennete giremezler: Deyyus, erkekleşen kadınlar ve devamlı içki içen."

Dediler ki: "Ey ALLAH´ın Rasulu! Devamlı içki içeni bildik. (Peki ya) deyyus nedir?"
Buyurdu ki: "Ailesinin yanına kimin girdiğine (zina ettiğine) aldırış etmez."
Denildi ki: "Erkekleşen kadınlar nedir?"
Buyurdu ki: "Erkeklere benzeyen kadındır."
(Taberâni)
(Hafız Munzirî "Bu hadîsin senedinde geçen ravilerden cerhedilmiş bir kimsenin var olduğunu bilmiyorum" demiştir.)

5839 - İbnu Ömer (radıyallahu anhuma) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Üç kişi vardır, kıyâmet günü Allah onlara nazar etmez: Anne ve babasının hukukuna riâyet etmeyen kimse, erkekleşen kadın ve deyyus kimse."
(Nesâî, Zekât 69, hadis no: 5, 80)

Sâlim b. Abdullah (r.anh) babasından naklederek şöyle demiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Üç kişi vardır ki Allah kıyamet günü onların yüzüne bakmaz:

1- Anne babasına isyan edenler. 2- Erkeklere benzemeye çalışan kadınlar. 3- Eş ve ailesini kıskanmayan (deyyus) erkekler.
Üç gurub daha vardır ki onlar da Cennete giremez:
1- Ana babaya asi olanlar. 2- Devamlı içki içenler. 3- Verdiğini başa kakanlar.
(Nesai, Zekat, bab 69, hadis no : 2515; Ahmed bin Hanbel , Musned: 2539; İbn Mâce, Ticaret: 30)

Hanımının kendi iradesiyle zina yaptığını gördüğü / bildiği halde ondan razı olan, bu durumu içine sindiren, yukarıdaki hadis-i şeriflerde izah edildiği gibi kendisine cennetin haram kılındığı Deyyus'tur ki, cehennemlik kişinin nikahı da olmaz.


3- Erkek zina yaparsa nikah bağı kopmaz; fakat zina anının 4 şahidi yoksa cezası ahirete kalır. Şahidler mevcud ise hadlerin uygulanabildiği İslam devletinde erkek recm edilir.


4- Evli bir kadın zina yapmış ise; koca buna sebeb olduğu kadar ("zinaya yaklaştıracak" tüm sebebler ; misal : Kadının cinsi ihtiyacını gidermek ; işte çalışıyor ise iş ortamı, tesettürü, ve genel tedbirler alınarak zinaya ortam hazırlanmamalıdır.) günahkardır. Eğer koca tüm fitnelere sebeb olacak önlemleri almış, buna rağmen kadın zina edebilmiş ise koca günahkar değildir. Fakat yine de evli kalamazlar.

“Ey îman edenler! Gerek kendinizi, gerek âilenizi öyle bir ateşten koruyunuz ki, onun (Ateşin) yakacağı insanlar ve taştır.” (Talak Suresi, 6)

Rasullullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Sizin üzerinizde onların (Karılarınızın) mâruf şekilde yiyecek ve giyecek hakları vardır.” (Muslim)

Rasullullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Erkek, ev halkının çobanıdır. Ve, güttüğü şeyden sorumludur. (Buhari, Muslim)

Lisânul'arab'ta; kelimenin aslının yumuşatma, zelil kılma anlamına geldiği söylendikten sonra "deyyûs"un terim olarak, kendi ehli (karısı ve yakınları) için "kavvâd"lik yapan, yani başkalarının onlarla buluşmasına aracılik eden ve ehlini kıskanmayan kimse olduğu anlatılır: "Deyyûs" ve "deybûs" gözü önünde başka erkeklerin mahramlerinin yanına girdiği kimsedir. Bu tavırla o, sanki nefsine bunu yumuşatmış, ikna etmiş ve onu zelil kılmış demektir. Yani kelimenin aslıyla irtibatı budur.(İbn Manzûr, Lisânu'l-Arab, "De-ye-se" md.)

"Üç kimse vardır ki, Kıyâmet günü Allah onların tarafına bakmaz; Anne-Babasına âsî olan çocuk, erkeğe benzemeye çalışan kadın ve deyyûs" (Nesâi, zekât 69; Ahmed N/134)

Ibnu'l-Esîr de bu hadis hakkında:
"Cennet deyyûsa haram kılınmıştır." anlamında bir hadîs nakleder. Aynı hadîs Lisânu'l Arab'in yine işaret edilen maddesinde de vardır. Bu tariflerden sonra "deyyûs" kelimesinin "kavvâd" ile eş anlamlı olarak, çok ağır bir manaya gelen büyük bir hakaret sözü olduğu, ehlini bizzat namussuzluğa iten veya gitmelerine göz yuman anlamı taşıdığı anlaşılmış oldu.

“Bir kadın, Ömer (r.anh)’e geliyor. Ömer (r.anh)' in yanında Kâb Bin Suur vardı.

Kadın: Ya Emire'l Mu’minin! Benim kocam gündüz oruç tutar, gece ibadet yapar ve ben onu, şikayet etmeyi iyi görmüyorum.
Ömer (r.anh): senin kocan ne güzel adamdır diyor.
Kadın, bu sözünü defalarca tekrarlıyor ve Ömer (r.anh)’de ilk sözünden fazla bir şey ilave etmiyor.
Ömer (r.anh)in yanında bulunan Kâb diyor ki: Ya Emîre'l Mu’minin! bu kadın, döşeğinden kocasının kaçtığını (veya gelmediğini) şikayet ediyor.
Bunun üzerine Ömer (r.anh) : bu kadının sözünün işaretini anladığın gibi, karı ile koca arasında hükmü sen ver diyor.
Erkek, ibâdete teşvik eden âyetlerin tesiriyle ibadete devam ettiğini ve karısı da bu sebebten şikayetçi olduğunu söylüyor.
Kâb (r.amh) kadının ve erkeğin ifadelerini dinledikten sonra şöyle demiştir :
Şubhesiz bu kadının senin üzerinde hakkı vardır, ey adam! Bu kadının her dört günde bir nasibi vardır. Ey akıl sahibi adam!
Binaenaleyh bu kadının hakkını böylece yerine getir ve kendindeki hakkı olan karını ihmal hastalığını bırak!”
Bunun üzerine Ömer (r.anh) : Bu hükmü nereden çıkardın? diye Kâb’e soruyor!
Kâb (r.anh): Allah’u Teâla hür olan erkek için dört kadın olmasını mubah kılmıştır. Binâenaleyh her kadının her dört günde bir gün bir gece hakkı vardır.
Bu hüküm karşısında Ömer (r.anh), Hayret ediyor ve Kâb’ı (r.anh) Basra Hâkimi olarak tayin ediyor. (Aynul İlim, C. 1, Sf: 240)



Sonuç olarak;

"Evli olduğu halde iken zina eden kadının ( kadın zina ettiğini itiraf etmesi yada zina olayını 4 şahidin alenen görmesi) nikahı bazı muctehidlerce "koca kabul ediyor ve kadın tevbe ediyor ise nikah devam eder" demek olsa da;
Bizim görüşümüz ise "diğer muctehidlerin görüşü yani yukarıdaki açıklanan delillerle (koca karısının zina etmesine ; tevbe etti çok pişman oldu, çok seviyorum ben razıyım vs. diyerek evli kalmaya devam etmek istesede) nikah düşer" diyen (Şeyh Hasan Karakaya) görüştür."
Had uygulanması ise; Kadının bizzat itirafı veya 4 şahidin hakim (kadı) huzurunda hazır bulunmasıyla İslam kanunlarının uygulandığu Darul İslamda mümkün olur. İslam devleti olmadığından şeriat kanunlarını reddeden tağuti ülkelerde hadler uygulanamadığından diğer had gerektiren günahlar gibi cezası ahirete kalmaktadır.
Eğer kadın itiraf etmiyor ve koca zina olayından şüphelenerek mahkemeye başvuruyor ise "şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur" (Nisa 15; Nur 6) ayetiyle iki taraf lian hükmü gereğince önce erkek başlar, Allah'ı şahid tutarak, karısını açık ve seçik bir şekilde zina ederken gördüğünü dört defa söyler, beşincisinde "Eğer yalan söylüyorsam Allah'ın laneti üzerime olsun" der. Sonra karısı dört kere, Allah'ı şahid tutarak kocasının yalan söylediğini ifade eder, beşincisinde "Eğer o doğru söylüyorsa Allah'ın gazabına uğrayayım" der.
Hâkim ve dinleyici topluluk huzurunda bu yeminleşme yapılınca bazı muctehidlere göre evlilik bağı da çözülmüş olur.



ali_1405;195660' Alıntı:
Esselâmu aleykum kardeşlerim.Allah (s.v.t.) verdiğiniz bu ilmi bilgilerden dolayı razı olsun.Açıklanmasını istediğim bir husus var.Yalnızca sebebini ve delilini öğrenmek istediğim için soruyorum;Evliyken zina yapanın erkek olması halinde nikahın devam edeceği fakat kadın olması durumunda ise kadının namus olduğu bilgisinden yola çıkarak bu nikah bağının kopacağı konusundaki kaynaklarınızı belirtebilir misiniz ya da buna sebep olan kadının namusu ve erkeğin namusu farkı gibi konuların delillerini sunabilir misiniz?Allah(s.v.t.) şimdiden razı olsun.Selametle...

"Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür." (Nisa 34)


"Zina eden erkek, ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir erkek evlenebilir. Bu tür evlilikler mu'minlere yasaklanmıştır." (Nur 3)


Bu ayetin nuzul sebebi :


Mersed b. Ebi Mersed adında biri Mekke'den Medine'ye bazı esirler taşıyordu (Esirlerden maksat, kendi imkânları ile hicret edemeyen ve muşrikler tarafından Mekke'de alıkonulan güçsüz mu'minler olabilir.) Mekke'de Inak adında bir fahişe vardı. Bu kadın Mersed'in dostuydu.

Mersed Mekke'de bir esire, kendisini Medine'ye taşımaya söz vermişti. Mersed diyor ki, mehtaplı bir gecede Mekke'deki duvarlardan birinin gölgesine gelmiştim. O sırada Inak geldi ve duvarın dibindeki karartıyı farketti. Biraz daha yaklaşınca beni tanıdı.
"Sen Mersed misin?" dedi.
"Evet" dedim.
"Merhaba, hoş geldin, haydi geceyi bizde geçirelim" dedi.
Ben de "ey Inak, Allah zinayı haram etti" dedim.
Bunun üzerine "Ey çadırdakiler, bu adam esirlerinizi kaçırıyor" diye bağırdı.
Sekiz adam peşime düştü. Ben bir bahçeye girdim,bir mağara veya oyuk karşıma çıktı. Ben de girdim. Beni kovalayanlar da geldiler, hatta başımda dikildiler. Sonra üstüme işediler, sidikleri başıma dökülüyordu. Fakat yüce Allah beni görmelerine engel oldu. Sonra geri döndüler. Ben de arkadaşımın yanma döndüm ve onu götürdüm. Ağır birisiydi Izhır denilen yere gelince iplerini çözdüm. Nihayet onun da yardımıyla kendisini Medine'ye getirebildim.
Daha sonra Peygamberin -salât ve selâm üzerine olsun- yanına gidip "Ya Rasulullah Inakı nikahlayayım mı?" dedim.
Bu soruyu iki defa sordum.Rasulullah sustu ve herhangi bir şey söylemedi. Sonra şu ayet indi:
"Zina eden erkek, ancak zina eden ya dâ Allah'a ortak koşan bir kadınla evlenebilir. Zina eden kadınla da ancak zina eden ya da Allah'a ortak koşan bir erkek evlenebilir.Bu tür evlilikler mu'minlere yasaklanmıştır."
Bunun üzerine Peygamber -salât ve selâm üzerine olsun- "Zina eden bir erkek ancak zina eden veya muşrik olan bir kadınla evlenebilir. Onunla evlenme" buyurdu. (Ebu Davud, Nesai ve Tumizi rivayet etmişlerdir)



"-Hanımlarına zina isnad edip te, kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur.

- Beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.
- Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahidlik etmesi,
- Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır." (Nur suresi 6 - 9. ayetler)


"Hanımlarına zina isnad edenler"den bahseden ayetlerde, "kocalarına zina isnad edenler" diye bir ayet inmemiştir. Bu kocalar zina yaparsa normaldir, haram değildir anlamına gelmemektedir. Fakat aşağıdaki hadisi okuduğumuzda bunun illetini ve hukmunu görmüş oluyoruz.

Karısının Zina yaptığına şahid olmasına rağmen (veya kadının itiraf edederk, gerekirse pişmanlığını belirtsede) 4 şahid bulamayan koca, karısını boşamak için lanetleşiyor ve "eğer ben bunu nikâhımda tutacak olursam buna zulmetmiş olurum." diyerek boşuyor ise; Karısının zina yaptığını bilen, karısı itiraf eden bir adam, karısını hala ben nikahta tutuyorum demesi hem zulum, hem de hadisde geçtiği gibi deyyusluktur!


Sehl bin Sa'd diyor ki:

"Uveymir adında bir kişi, Adan oğullarının efendisi olan Âsim b.Adiy'e geldi ve ona, "Karısını başka bir erkekle yakalayan bir kişi için ne diyorsunuz? O onu öldürür siz de onu öldürür müsünüz? Yoksa ne yaparsınız? Bu meseleyi benim için Rasulullah'tan sor." dedi.
Âsim, Rasulullah'a geldi ve ona: "Ey Allah'ın Rasulu" dedi.
Rasulullah, kendisine mesele sorulmasını hoş karşılamadı. Uveymir ise Âsım'a gelip meselenin ne olduğunu sordu.
Âsim da: "Rasulullah, meselenin kendisine sorulmasını hoş karşılamadı ve bunu ayıpladı." dedi.
Uveymir: "Allaha yemin olsun ki ben bunu Rasulullah'a sormaktan vazgeçmem." dedi. Ve Rasulullah'a gelip: "Ey Allah'ın Rasulu, bir erkek, karısını başka bir erkekle yakalarsa ne yapmalıdır?" O, o erkeği öldürür siz de onu mu öldürürsünüz? Yoksa ne yapmalıdır?" dedi.
Rasulullah: "Allah senin hakkında da eşin hakkında da âyet indirdi." dedi ve Allah, Kur'an-ı Kerim'de isimlendirdiği şekilde "Mulaane" yapmalarını emretti."
Erkek, kadınıyla Mulaane yaptı ve sonra: "Ey Allahın Rasulu, eğer ben bunu nikâhımda tutacak olursam buna zulmetmiş (iftira atmış) olurum." dedi ve kadını boşadı.
Bu boşama, bundan sonra yapılan "Mulaane"ler için ömek uygulama oldu.
(Buhari, K. tefsir el-Kur'an, sure: 24, bab: l ; Fethu'l Bari : C. 9 - 10: s. 595 , 394-395 , Hadis No:4745 - 5259)
(Taberi tefsiri: Nur suresi 6-10. Ayet tefsirleri )

Denildiğine göre daha önce geçen ve muhsan hanımlara zina iftirasında bulunan kimseler hakkındaki âyet-i kerîme nazil olunca ve bu âyet zahiri itibariyle gerek kocaları, gerekse de başkalarını kapsadığından dolayı Sa'd b. Muâz dedi ki; "Ey Allah'ın Rasûlu! Ben hanımımla birlikte bir adamı göreceğim de gidip dört şahid getirinceye kadar ona muhlet vereceğim öyle mi? Allah'a yemin ederim (korkutmak maksadıyla) kılıcın eniyte değil de keskin tarafıyla öldürmek kastıyla vururum".
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Siz Sa'd'ın bu derece kıskançlığına hayret mi ediyorsunuz? Elbette -ki ben ondan daha kıskancım, yüce Allah ise benden de kıskançtır. "
(Buharî, Hudûd 40, Tevhid 20; Muslim, Liân İĞ, 17; Dârimî, Nikâh 37; Musned, IV, 248.Ancak sözü geçen bu şahıs, Sad b. Muâz değil, Sa'd b. Ubâde'dir)

Sa'd'in söylediği sözler ile ilgili farklı rivayetler gelmiş ise de manaları buna yakındır.
Daha sonra da Hilal b. Umeyye el-Vâkifî geldi ve hanımının Şerik b. Sahmâ el-Belevî ile -belirttiğimiz üzere- zina ettiğini ileri sürdü. Peygamber (s.a.v.) ona kazf haddi vurmayı kararlaştırdı ise de bunun üzerine bu âyet-i kerîmeler nazil oldu. Rasulullah (s.a.v.) onları mescidde bir araya getirdi ve lanetleştiler. Beşinci şahidlik esnasında kadın kendisine öğütler verilip de: Eğer yalan söylüyor isen (artık bu), ilâhî azabı gerektirecek bir ifadedir denilince, tereddut etti. Sonra da: Ben bu günden itibaren artık kavmimi rezil edemem dedi ve lanetleşmeyi tamamladı.
Rasûlullah (s.a.v.) da onları "birbirinden ayırdı". Daha sonra o kadın -istenilmeyen vasıflarda- teni siyah, beyaza çalan deveyi andıran bir çocuk doğurdu. Bundan sonra bu oğlu Mısır'a emir oldu ve babasının kim olduğunu bilmiyordu.

Yine Uveymir (b. Eşkar) el-Aclânî gelerek hanımının zina ettiğini ileri sürdü ve lanetleşti. Meşhur olan ise Hilal'in başından geçen olayın daha önce meydana geldiği ve âyetin nüzul sebebini teşkil ettiğidir. Bir görüşe göre de Uveymir b. Eşkar'ın başından geçen olay daha önce olmuştur. Bu da hadis imamlarının rivayet ettikleri meşhur bir hadistir.

(Uveymir h. Eşkan el-Adânî'nin başından geçen bu olaya dair rivayetler için bk.: Buhârî, Tefsir 24. sûre 1T Talak 4, 29, hisâm 5; Muslim, Liân 1; Ebu Dâuûd, Talâk 27; Nesâi, Talak 7, 35; İbn Mâce, Talâk 27; Dârimî, Nikâh 39; Muvatta', Talâk 34; Musned,v, 334, 336, 337)
Ebu Abdullah b. Ebi Sufra dedi ki: Doğru olan hanımının zina ettiğini ileri süren Uveymir olduğudur.
(El cami'u li Ahkami'l Kur'an, Kurtubi Tefsiri : Nur suresi 3-10 ayetler tefsiri)

Bir adam evine girdiğinde karısı veya mahremi olan bir kadınla bir erkeği zina ederken bulup adamı öldürse, bu onun için helâldir ve onun hakkında kısas gerekmez. (ed-Durru'l-Muhtâr, III, 197, V, 397)

Bu aynı zamanda Hanbelî, Şafiî ve Maliki'lerin de görüşüdür. (el-Muğnî, VIII, 332; el-Muhezzeb, II, 225; eş-Şerhu'l Kebîr, IV, 357.)
Kadın da kendi isteği ile zina etmiş ise, Hanefî ve Hanbeli'lere göre koca, her ikisini de öldürebilir. Eğer yabancı erkek kadını zinaya zorlamışsa ve bağırmak, vurmak gibi bir yolla kurtulma imkânı da bulunmuyorsa, kadının adamı öldürme hakkı vardır. Adamın kanı hederdir, o yüzden bir ceza gerekmez. Bir adamı kendisine helâl olmayan bir kadına tecavüze çalışırken yakalayan kişi, bağırmak, vurmak gibi silahtan daha hafif bir şeyle vazgeçiremeyeceğini bildiği takdirde öldürebilir. Ama bu gibi bir yolla vazgeçecek olsa artık onu öldürmek helâl değildir. (İslam Fıkhı, Vehbe Zuhayli, c. 8, sf: 16)


Rasullullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Erkek, ev halkının çobanıdır. Ve, güttüğü şeyden sorumludur. (Buhari, Muslim)



İlgili Konu :


Bekarken Zina Yapan Kadının Evlendikten Sonraki Tevbesinin Durumu

https://www.islam-tr.org/konu/bekarken-zina-ettigini-kocasindan-gizleyen-kadinin-durumu.19575/

Murtedin Tevbesinin Hükmü ve Geçmişe Dönük Haddin Tatbiki

https://www.islam-tr.org/konu/murtedin-tevbesinin-hukmu-ve-gecmise-donuk-haddin-tatbiki-soruya-cevap.11488/

GÜNAHTAN TEVBENİN ŞARTLARI

https://www.islam-tr.org/konu/gunahtan-tevbenin-sartlari-soruya-cevap.7931/
 
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum... Bekarken zina eden ve tevhidi anladıktan sonra bu hatasına tövbe eden bir erkek, bakire ile evlene bilirmi yoksa kendi zina ettiğinden bakire olmayan bir bayanla mı evlenmelidir ? Çünkü bir ayet okumuştum denk olayı ile ilgisi olması lazımdı, yanlışsam allah cc affetsin... Selamun Aleykum...
 
bahakar Çevrimdışı

bahakar

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
hocam , peki erkek ya da kadın için temas ya da duhul gerçekleşmeden göz zinası yapan kişinin nikahı düşer mi? bu konuda bizi aydınlatırsanız çok sevinirim.. Alllah sizlewrden razı olsun...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Selamun Aleykum... Bekarken zina eden ve tevhidi anladıktan sonra bu hatasına tövbe eden bir erkek, bakire ile evlene bilirmi yoksa kendi zina ettiğinden bakire olmayan bir bayanla mı evlenmelidir ? Çünkü bir ayet okumuştum denk olayı ile ilgisi olması lazımdı, yanlışsam allah cc affetsin... Selamun Aleykum...


Zinakar bir kimse, zina etmemiş biriyle evlenebilmesi ihtilaflı bir meseledir. Bu konuda delil alınan ayet :

"Zina eden erkek; zina eden veya muşrik olan bir kadından başkasıyla evlenemez. Zina eden kadınla da zina eden veya muşrik olan bir erkekten başkası evlenemez. Bu, mu'minlere haram kılınmıştır." (Nur Suresi: 3)

Aişe (r.anha) dan rivayet edilmiştir ki: "Bir erkek bir kadınla zina etse onu nikahlayamaz, bu ayette haramdır. O işe başladığında zina etmiş olur…"
Ebu Hayyan tefsirinde: Ashab-ı kiramdan İbn-u Mesud ve Bera b.Azib (r.anhuma)'nın de görüşlerinin böyle olduğu bildirilmiştir. (Ebu Hayan, VI, 430)
Fakat buna karşılık Peygamber (s.a.v.)'den bu konu sorulmuş : "Evveli akılsızlık, ahiri nikahtır, haram, helali haramlaştırmaz." (Alusi, Ruhul Meani, XVIII, 88) buyurduğu nakledilmiştir.

Ebu Bekr-i Sıdık, İbnu Ömer, İbnu Abbas ve Cabir'den ve Tavus, Said b. Museyyeb, Cabir b. Zeyd, Ata, Hasen'den ve dört İmam'dan naklonunan görüşte caiz oluşudur. (Kurtubi, el-Camiu li Ahkami'l- Kur'an, XII, 169; Suyuti, ed-Durrul-Mansur,VI,126-130)
Ancak Fahru'r Razi tefsirinde zikredildiği üzere, zina eden erkek ve zina eden kadının iffetli erkek ve iffetli kadın ile ve iffetli erkek ve iffetli kadının, zina eden erkek ve zina eden kadın ile evlenmesinin haram olması, Aişe (r.anha) ve İbnu Mes'ud gibi Ebu Bekir, Ömer, Ali'nin (radiyallahu anhum ecmain) de mezhebleridir, deniliyor. (Fahru'r Razi, XXIII, 151)


"Zina eden erkek, zina eden kadından başkasıyla evlenemez" (Nur 3) ayeti nesh olmuştur .

Said b. el-Museyyeb'e göre bu şekilde yorumlanan bu âyet-i kerimenin hükmü şu âyetle neshedilmiştir.
"İçinizden bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakirlerse, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, geniş lütuf sahibidir. Herşeyi çok iyi bilendir." (Nur 32)
ve
"
Size helal olan kadınlardan nikahlayın." (Nisa, 3) ayetlerinin umumlarıyla birlikte neshedildiği rivayet edilmiş ve bu görüş yaygınlık kazanmıştır.

Âyet-i Kerimede geçen "Bekârlar" kelimesi genel mânâdadır. Yani, zina eden bekarı istisna etmemektedir. (Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 6/107-110 ; Alusi, Ruhul Meani, IX, 87)


 
Son düzenleme:
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Zina etmemiş kadın zina etmiş erkeğe, zina etmemiş erkek de zina etmiş kadına haramdır.
SORU: Âyette; “Zinâ eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zinâ eden kadınla da ancak zinâ eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu mü’minlere haram kılınmıştır.” buyrulmaktadır. (en-Nûr, 3) Açıkça anlaşıldığı üzere, Cenâb-ı Hakk temizi temize, günahkârı da günahkâra lâyık görmektedir. Hocam Nur suresi 3. ayette de buyurulan bu durum için tevbe edip af dileyenlerin durumu ne olacaktır? İlla zina değil flört için bunu soruyorum. Allah hiçbir mümini bu durumlara düşürmesin. Yani hocam zina edip tövbe ettiğini sevdiği kıza söyleyen kişi de olsa temiz bir kızın evlenmesi doğru mudur? Nur suresinin başka bir ayetinde ise tövbe edenler ise ayrı diyor Rabbimiz. Bu ayet ile bağlantılı mı Hocam.CEVAP: Selamünaleyküm.
Şunu bilmeliyiz:
Tevbe yüzde yüz temizler. Yüzde yüz!
Zina eden ve hâlâ tövbe etmeyen biri kesinlikle temiz biri ile evlenemez.
Tövbe eden ise, tövbesinde samimi ve ısrarlı ise temizdir. Herkes gibidir. Geçmişindeki hatayı beyan ederek, onu kabul eden biri ile evlenebilir.
Selamun Aleykum... Bu nureddin yıldız hoca'nın cevabıdır, düşünceleriniz nelerdir ?
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Abdulmuiz Abinin dediği gibi ihtilaflı bir mesele !

Taberi tefsirinde ise KÖTÜ KADINLAR hakkında yorumlanmış az çok en iyisini RABBİM bilir

RAHMAN ve RAHİM olan ALLAH'ın adı ile

3- Zina eden erkek, ancak zina eden veya Allah'a ortak koşan bir ka*dınla evlenebilir. Zina eden kadın da, ancak zina eden veya Allah'a ortak koşan bir erkekle evlenebilir. Böyle bir cvllik, müminlere haram kılnmıstır.


Müfessirler, bu âyet-i kerimeyi çeşitli şekillerde tefsir etmişlerdir.

Abdullah b.Amr, Said b.el-müseyyeb, Mücahid, Atâ, Zührî, Katade ve Abdullah b.Abbas, bu âyet-i kerimeyi izah ederlerken şöyle demişlerdir:

Bu âyet-i Kerime, bazı sahabîlerin, Resulullah'tan, fahişeliği ile meşhur olan müşrik kadınlarla evlenmeyi sormaları üzerine nazil olmuştur. Bu kadınlar, özel alâmetler taşıyorlar ve kendilerini kiralıyorlardı. Bunun üzerine Allah Teala bu âyet-i Kerime'yi indirdi ve o kadınların müminlere haram olduğunu bildirdi.

Abdullah b.Amr diyor ki:

"Müslümanlardan bir adam, Ümmi Mahzul adında bir kadınla evlenmek için izi istedi. Bu kadın, fahişelik yapıyor ve karşılığında da kendisine bakıl*masını şart koşuyordu. Bu adam bu kadınla evlenmek için Resulullah'tan izin is*tedi. Veya bu kadının durumu bir başkası tarafından Resulullah'a anlatıldı. Bu*nun üzerine Resulullah (s.a.v.): "Zina eden kadınla ancak zina etfen bir erkek veya bir müşrik erkek evlenir. âyetini okudu.
 
ي Çevrimdışı

يَعْقِلُونَ

Üye
İslam-TR Üyesi
"Zina eden" ifadesi ile, sadece bir kere zina etmiş olanlar mı kastediliyor yoksa zinayı alışkanlık-meslek haline getirmiş olanlar mı?

Bir de;

Zina eden erkeğin ancak zina eden kadın ile ve müşrik kadın ile evlenebileceği yazıyor. Zina eden erkek, zina etmeyen ehli kitap kadın ile evlenebilir mi peki?
 
A Çevrimdışı

Abu Jafar

Üyeliği İptal Edildi
Banned
1- Nikah bağı kopar.

2- Erkek ben razıyım , karımı affettim, bir daha yapmayacak vs diyerek evli kalmaya devem etmek istese de evli kalamaz.
Kadının zina yapması aradaki tüm bağı koparmıştır. Çünkü kadın namustur. Erkek üstün kılınmış ve talak yetkisi de kocadadır. Eğer zina anının 4 şahidi yoksa cezası ahirete kalır ve erkek istemesede boşanmış olurlar, nikah düşer. Şahidler mevcut ise hadlerin uygulabildiği İslam devletinde kadın recm edilir.


Bu iki noktalara delili de varmidir?

Shaikh Muhammad Ibn Salih Al-Munajjid, hafidhahullah,'in Fetva Sitesini tercih ederim. Orda baska alimlerin Fetvalari da vardir. Orada bu iki Fetvaya uyaririm:

موقع الإسلام سؤال وجواب - زنت وستر عليها زوجها ØŒ Ùهل الأÙضل أن يقام عليها الحد أم تتوب ØŸ

موقع الإسلام سؤال وجواب - زنت زوجته مرتين مع نصراني Ùهل يطلقها ØŸ وإذا ارتدت هل يلحقه ذنب ØŸ


قال ابن قدامة رحمه الله :
"وإن زنت امرأة رجل , أو زنى زوجها , لم ينفسخ النكاح , سواء كان قبل الدخول أو بعده , في قول عامة أهل العلم . وبذلك قال مجاهد وعطاء والنخعي والثوري والشافعي وإسحاق وأصحاب الرأي ... ولكن أحمد استحب للرجل مفارقة امرأته إذا زنت , وقال : لا أرى أن يمسك مثل هذه . وذلك أنه لا يؤمن أن تفسد فراشه , وتلحق به ولدا ليس منه . قال ابن المنذر : لعل من كره هذه المرأة إنما كرهها على غير وجه التحريم , فيكون مثل قول أحمد هذا .
قال أحمد : ولا يطؤها حتى يستبرئها بثلاث حيض ...
والأولى أنه يكفي استبراؤها بالحيضة الواحدة" انتهى بتصرف .
"المغني" (9/565) .

Ibn Qudama Al-Hanbali diyor ki, bir kadin bir erkekle zina ederse, veya kocasi zina ederse, nikah'lari kopmamistir, nikah'dan önce cinsel ilisgi yapmasi veya sonra mi, hic fark etmez. Ve bu Ulema'larin coklugun görüsüdür. Bunu Mujaahid, Ataa, An-Nakha'ee, ve Sufyan At-Thawree dediler. Ama Imam Ahmad'in görüsü, erkegin zina eden kanini bosamasi/ondan ayrilmasi müstehab'tir, ve dedi ki: "Bence öyle birini tutmasin..."
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
2- Erkek ben razıyım , karımı affettim, bir daha yapmayacak vs diyerek evli kalmaya devem etmek istese de evli kalamaz.
Kadının zina yapması aradaki tüm bağı koparmıştır. Çünkü kadın namustur. Erkek üstün kılınmış ve talak yetkisi de kocadadır. Eğer zina anının 4 şahidi yoksa cezası ahirete kalır ve erkek istemesede boşanmış olurlar, nikah düşer. Şahidler mevcut ise hadlerin uygulabildiği İslam devletinde kadın recm edilir.

Eğer erkek; kadının zina yapmasını şahidler üzerinde ispatlayamaz ise o zaman :

“Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahid getirin. Eğer şahidlik ederlerse onları evlere kapatın. Bu, ölüm canlarını alıncaya, ya da Allah onlara bir yol açıncaya kadar böyle gitsin.” (Nisa 15)

"-Hanımlarına zina isnad edip te, kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur.
- Beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.
- Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahidlik etmesi,
- Beşinci defa da, eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır." (Nur suresi 6 - 9. ayetler)

Bu ayetin tefsirinde şunlar açıklanmıştır:

Ayrıca karısının zina ettiğini iddia eden, bunu da ispat edemeyen bir erkeğe sopa vurup bırakmak problemi çözmez, bundan sonra aile hayatının düzenli yürümesi imkânsız hale gelir. Bu sebeple zina suçlaması kocadan gelirse farklı hüküm ve müeyyidelere ihtiyaç vardır, ilgili âyetler bu ihtiyaca cevap vermektedir. Ayrıca kazf suçu ile ilgili âyetler gelince birçok kimsenin zihninde sorular oluşmuş, bunu gelip Hz. Peygamber'e açmışlardır.

Bu cümleden olarak Sa'd b. Ubâde (r.anh) : "Yâ Rasûlallah, karımla bir erkeği yakaladığım zaman dört şahid bulacağım diye onları bırakır mıyım? Vallahi sorgusuz sualsiz kafasını uçururum!" demiş ve şu cevabı almıştır:
"Sa'd'ın kıskançlığı ve namusuna düşkünlüğü sizi şaşırtmasın, ben ondan daha kıskancım, Allah da benden daha kıskançtır" (Buhârî, "Nikâh", 107; "Hudûd", 40)

İbnu Mes'ud (r.anh) anlatıyor: "Rasulullah (s.a.v.)'i işittim, şöyle diyordu:
"Allah'dan daha kıskanç kimse yoktur. Bu sebeptendir ki fevâhişin (fahişenin çoğulu: Fâhişe, gerek söz ve gerekse fiille icra edilen her çeşit çirkin fiildir) açığını da kapalısını da haram kıldı. Medihten Allah kadar hoşlanan bir kimse de yoktur. Bu sebeptendir ki nefsini medhetmiştir." (Buhârî, Nikâh 107, Tefsir, En'âm 7, Tefsir A'raf 1, Tevhid 15; Muslim, Tevbe 33, (2760); Tirmizî, Daâvât 97, (3520).)

Hz. Ebû Hurayra (r.anh) anlatıyor: "Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah kıskançtır, mu'min de kıskançtır. Allah'ın kıskanması, mu'minin Allah'ın haram ettiği şeyi yapmasıdır." (Buhârî, Nikâh107, Muslim, Tevbe 36, (2761); Tirmizî, Radâ 14, (1168).)

Hilâl b. Umeyye Peygamberimize gelerek Şerik isimli birisi ile karısının zina ettiğini iddia etmiş, o da dört şahid getirmezse kendisine iftira cezası vereceğini bildirmişti, Hilâl, "Ey Allah'ın elçisi, bir kimse karısının üzerinde bir erkek görürse şahid arar mı?" diye savunma yapmışsa da Peygamberimiz "Ya dört şahid veya sırtına sopa" diyerek ısrar etmişti.
Hilâl doğru söylediğini ifade ederek işi Allah'a bıraktı, O'nun vahiy ile durumu aydınlatacağı ümidini dile getirdi, arkasından da mulâane (lânetleşme) âyeti diye anılan âyetler geldi. (Ebû Dâvûd, "Talâk", 27)

Hilâl b. Umeyye, Peygamberimize gelerek Şerik isimli birisi ile karısının zina ettiğini iddia etmiş, o da dört şahid getirmezse kendisine iftira cezası vereceğini bildirmişti, Hilâl, "Ey Allah'ın elçisi, bir kimse karısının üzerinde bir erkek görürse şahid arar mı?" diye savunma yapmışsa da Peygamberimiz "Ya dört şahid veya sırtına sopa" diyerek ısrar etmişti.
Hilâl doğru söylediğini ifade ederek işi Allah'a bıraktı, O'nun vahiy ile durumu aydınlatacağı ümidini dile getirdi, arkasından da mulâane (lânetleşme) âyeti diye anılan âyetler geldi. (Ebû Dâvûd, "Talâk", 27)

Ashab-ı kiramdan Hilâl b. Umeyye (r.anh), hanımına zina isnadında bulununca Rasulullah (s.a.v); dört şahidle bunu isbat etmesini, aksi halde zina iftirası cezası (kazif) uygulanacağını bildirdi. Bunu bir kaç defa daha tekrar etti. Hilâl b. Umeyye şöyle dedi: "Ey Allah'ın Rasulu; bizden birimiz karısını bir erkekle zina halinde görüyor; delil istiyorsunuz. Seni hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, ben doğru söylüyorum. Şuna inanıyorum ki, Allah, benim sırtımı bu dayaktan kurtaracak şeyi sana indirecektir"
(Buhârî, Şehâdât, 21, Tefsîru Sûre 24/3, Talâk, 28; Muslim, Liân, II; Ebû Dâvud, Talâk, 27; Ahmet b. Hanbel, Musned, I, 273, III, 142).
Bu olay üzerine aşağıdaki "mulâane ayeti" indi.

"Hanımlarına zina isnat edip de, kendilerinden başka şahidleri olmayanların şahidliği, doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah'ı şahid tutup yemin etmesiyle olur. Beşinci defasında, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını diler. Kadının da kocasının yalancılardan olduğuna dair, Allah'ı dört defa şahid tutup yemin etmesi, cezayı kendisinden kaldırır. Beşinci defasında; kocası doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diler" (Nûr, 6-9).

Ayetin ilk uygulaması Hilâl ailesi üzerinde oldu. Hz. Peygamber, Hilâl'i çağırdı. Hilâl, doğru söylediğine dair, dört defa Allah'ı şahid tutup, beşincide, eğer yalan söylüyorsa, Allah'ın lânetinin kendi üzerine olmasını istedi. Sonra karısı getirtilerek, o da aynı şekilde yemin etti. Beşincide, eğer kocası doğru söylüyorsa, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını diledi. Allah'ın elçisi sonra onların arasını ayırdı. (eş-Şevkânî, Neylul-Evtâr, 1250 H, y.y., VI, 268).
Liân ayetinin Uveymir el-Aclânî ve zina isnadında bulunduğu hanımı hakkında indiği de rivayet edilmiştir. Ayetin hükmünün, önce Hilâl ailesine ikinci olarak da Uveymir ailesine uygulandığı görüşü daha sağlam görünmektedir. (eş-Şevkânî, Neylul-Evtâr, VI, 268)

Yalan ve iftirayı engellemek maksadıyla öngörülen manevî mueyyidelere ek olarak lânetleşmenin camide yapılması uygun görülmüş, böylece alenilik de sağlanmıştır. Aksini de caiz gören ictihadlar bulunmakla beraber mulâaneye, âyetteki sıraya göre önce erkek başlar, Allah'ı şahid tutarak, karısını açık ve seçik bir şekilde zina ederken gördüğünü dört defa söyler, beşincisinde "Eğer yalan söylüyorsam Allah'ın laneti üzerime olsun" der. Sonra karısı dört kere, Allah'ı şahid tutarak kocasının yalan söylediğini ifade eder, beşincisinde "Eğer o doğru söylüyorsa Allah'ın gazabına uğrayayım" der.
Hâkim ve dinleyici topluluk huzurunda bu yeminleşme yapılınca bazı muctehidlere göre evlilik bağı da çözülmüş olur. Bazı ictihadlara göre ise tarafları hâkim karar vererek ayırır, evliliği sona erdirir. Mulâane yoluyla ayrılmış bulunan çiftin tekrar evliliğe dönmelerinin caiz olup olmadığı konusunda da farklı ictihadlar vardır.
Dört ay veya daha fazla belirli bir zaman ile kayıtlı buluna i'lâ', bu sürenin sona ermesiyle hükümsüz kalır. Sadece talâk-ı bâin vaki' olur. (Esbab-ı Nuzul ; Nur suresi 6 - 9.ayetlerin tefsiri)


İmam Ahmed, erkeğin zina eden karısından ayrılmasının mustehab olduğunu söyler:
"Erkeğin böyle bir kadını nikâhı altında tutmasını hoş görmüyorum" demiştir. "Çünkü bu kadına yatağı ifsat edip etmeyeceği hususunda artık güven duyulmaz. Erkeğin olmayan bir çocuğu ona nisbet edebilir."
İmam Ahmed, “koca bu durumda karısı üç âdet süresi temizlenmeden onunla cinsî filişkide bulunmaz” demiştir.
Daha önce geçen "Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir kimseye kendi suyunun başkasının ekinini sulaması helâl olmaz." (Tirmizî, Ruveyfi'den rivayet etmiştir. Hasen'dir. Yalnız "başkasının ekini" yerine "başkasının Çocuğu" ifadesiyle rivayet edilmiştir. Ebu Dâvud "başkasının ekini" ifadesiyle rivayet etmiştir) hadîsini delil olarak kabul eder. (İbn Kudâme, el-Muğni, VI, 603 el-Muğni, VI, 603 vd)

(Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, C. 9, S. 121)

Karısının, kızının, İslam hanımefendisine yakışmayan (zina gibi) hareketlerine göz yuman, yaptıran, ses çıkarmayana ise Deyyus denmektedir :

Abdullah ibni Ömer (r.anh) şöyle dedi: “Rasulullah (s.a.v.) şöyle buurdu :
‘Üç sınıf insana Allah cenneti haram kılmıştır:
1) İçki mubtelası,
2) Anne ve babasına kötülük eden ve
3) Âilesinde fuhşa göz yuman deyyus’ buyurdu.”

(Ahmed b.n Hanbel : Musned 2/69, Albânî Sahihu’l-Cami 3533)

Konuyu, bilhassa 2. maddeyi baştan itibaren dikkatlice okursanız, İmam Ahmed bin Hanbel'in açıklaması zikredilmiştir. Bizim burada anladığımız, zinada kadının sebeb olmaması durumu içindir. Aksi taktirde hanımının kendi iradesiyle zina yaptığını gördüğü / bildiği halde ondan razı olan, bu durumu içine sindiren, yukarıdaki hadis-i şeriflerde izah edildiği gibi kendisine cennetin haram kılındığı Deyyus'tur ki, cehennemlik kişinin nikahı da olmaz.

Deyyus hakkında bir diğer hadis şöyledir :

"Üç sınıf insan cennete giremez. Bunlar;
1. Deyyûs,
2. Kadın olduğu halde erkeğe benzemeye özenen,
3. Ayyaş (içki düşkünü, devamlı içki içen) kimsedir."
Ashâb-ı kiram: "Yâ Rasûlallah, ayyaşın kim olduğunu anladık ama deyyûs kimdir?" dediler.
Rasulullah (s.a.v.) : "Ehl-i beytinin (ev halkının) yanına giren-çıkana aldırış etmeyendir." buyurdu.
"Kadının erkekleşmesi nedir?" suâline ise;
"Erkeklere benzemeye özenmesidir." diye cevap verdiler.
(Et-Terğîb ve't-Terhîb, 3/106-7)

Ahmed bin Hanbel, Neseî ve Hâkim rivayet ettiler -ve Hâkim de bu rivayetin senedinin sahih olduğunu söylemiştir- ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Üç kişi vardır ki, ALLAH, onlara cenneti haram kılmıştır: Devamlı içki içen, ana-babasına eziyet eden ve ailesinin fuhuş yapmasını onaylayan deyyus."

(Ahmed bin Hanbel : Musned 2/63)

Taberanî, sahih bir senedle rivayet etmiştir ki, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Üç kişi vardır ki ebediyyen cennete giremezler: Deyyus, erkekleşen kadınlar ve devamlı içki içen."

Dediler ki: "Ey ALLAH´ın Rasulu! Devamlı içki içeni bildik. (Peki ya) deyyus nedir?"
Buyurdu ki: "Ailesinin yanına kimin girdiğine (zina ettiğine) aldırış etmez."
Denildi ki: "Erkekleşen kadınlar nedir?"
Buyurdu ki: "Erkeklere benzeyen kadındır."

(Taberani)
(Hafız Munzirî "Bu hadîsin senedinde geçen ravilerden cerhedilmiş bir kimsenin var olduğunu bilmiyorum" demiştir.)

5839 - İbnu Ömer (radıyallahu anhuma) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Üç kişi vardır, kıyâmet günü Allah onlara nazar etmez: Anne ve babasının hukukuna riâyet etmeyen kimse, erkekleşen kadın ve deyyus kimse."

(Nesâî, Zekât 69, hadis no: 5, 80)

Sâlim b. Abdullah (r.anh) babasından naklederek şöyle demiştir. Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Üç kişi vardır ki Allah kıyamet günü onların yüzüne bakmaz:
1- Anne babasına isyan edenler. 2- Erkeklere benzemeye çalışan kadınlar. 3- Eş ve ailesini kıskanmayan (deyyus) erkekler. Üç gurup daha vardır ki onlar da Cennete giremez:
1- Ana babaya asi olanlar. 2- Devamlı içki içenler. 3- Verdiğini başa kakanlar.

(Nesai, Zekat, bab 69, hadis no : 2515; Ahmed bin Hanbel , Musned: 2539; İbn Mâce, Ticaret: 30)
 
C Çevrimdışı

casiye 6

Üyeliği İptal Edildi
Banned
"Zina eden kadın ve erkeğin herbirine yüzer sopa vurunuz. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, O'nun dini konusunda onlara acımayınız. Onların ceza görmesine mü'minlerden bir grup da şahit olsun."

"Zina suçu işleyen kadınlarınızın aleyhinde dört kişinin şahitliklerine başvurunuz. Eğer dört kişi aleyhte şahitlik ederse o kadınları, ölünceye kadar ya da Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar evlerinizden dışarı salmayınız."

Zina eden kadının hükmü nedir?
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu cümleden olarak Sa'd b. Ubâde : "Yâ Rasûlallah, karımla bir erkeği yakaladığım zaman dört şahid bulacağım diye onları bırakır mıyım? Vallahi sorgusuz sualsiz kafasını uçururum!" demiş ve şu cevabı almıştır:
"Sa'd'ın kıskançlığı ve namusuna düşkünlüğü sizi şaşırtmasın, ben ondan daha kıskancım, Allah da benden daha kıskançtır" (Buhârî, "Nikâh", 107; "Hudûd", 40)

Böyle bir olayda erkek ordaki zina eden erkek ve kadını silahıyla(tabancasıyla) öldürdüğünde erkek için Kısas uygulanır mı? Veya erkek için herhangi bir ceza var mıdır?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
"Zina eden kadın ve erkeğin herbirine yüzer sopa vurunuz. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, O'nun dini konusunda onlara acımayınız. Onların ceza görmesine mü'minlerden bir grup da şahit olsun."

"Zina suçu işleyen kadınlarınızın aleyhinde dört kişinin şahitliklerine başvurunuz. Eğer dört kişi aleyhte şahitlik ederse o kadınları, ölünceye kadar ya da Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar evlerinizden dışarı salmayınız."

Zina eden kadının hükmü nedir?
Kardeşim evli kadın/erkek zina etmesi durumunda recm, bekar olmaları durumunda 100 sopa had.

Amacın başka ise yeni konu açarak sor, mevcut konuyu karıştırma.
 
C Çevrimdışı

casiye 6

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Kardeşim evli kadın/erkek zina etmesi durumunda recm, bekar olmaları durumunda 100 sopa had.

Amacın başka ise yeni konu açarak sor, mevcut konuyu karıştırma.

Aşağıdaki ayete göre zina eden kadına müebbet ev hapsi var ama?

"Zina suçu işleyen kadınlarınızın aleyhinde dört kişinin şahitliklerine başvurunuz. Eğer dört kişi aleyhte şahitlik ederse o kadınları, ölünceye kadar ya da Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar evlerinizden dışarı salmayınız."
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Böyle bir olayda erkek ordaki zina eden erkek ve kadını silahıyla(tabancasıyla) öldürdüğünde erkek için Kısas uygulanır mı? Veya erkek için herhangi bir ceza var mıdır?
Sehl b. Sa'd Saidî'nin naklettiğine göre:
Uveymir Aclani, Asım b. Adiy Ensari'ye gidip ona: "Ey Asım! Bir kimse karısını birisiyle zina ederken yakalasa o kişiyi öldürebilir mi? Ne dersin? Eğer öldürürse kendisi kısas cezasına çarptırılır mı? Yoksa bu koca ne yapmalı? Bu meseleyi benim için Allah Rasulu'ne soruver ey Asım "dedi.
Asım da meseleyi Hz. Peygamber'e arzetti. Fakat Hz. Peygamber (a.s.) bu soruları yadırgadı ve ayıpladı. Allah Rasulu'nden işittiği sözler Asım'ın ağırına gitti.
Bu olaydan sonra Asım evine dönünce Uveymir geldi ve: "Ey Asım! Allah Rasulu ne cevap verdi?" diye sordu.
Asım da Uveymir'e "İyi bir iş yapmadık. Peygamber sorduğum soruyu çirkin gördü" dedi.
Uveymir ise: "Yemin ederim ki bu meseleyi Allah Rasulu'ne bizzat kendim soracağım" dedi ve Uveymir çıktı.
Bir grup içindeyken Hz. Peygamberin yanına gelerek: "Ey Allah'ın Rasulu! Bir kimse, bir kişiyi karısıyla zina ederken bulsa, zina eden bu kişiyi öldürebilir mi? Eğer öldürürse cezası kısas mıdır? Yoksa bu kişinin yapması gereken şey nedir?" diye sordu.
Bunun üzerine Peygamber: "Seninle eşin hakkında ayet nazil oldu. Git eşini getir" buyurdu.
Sehl olayın devamını şöyle anlatıyor: Bu karı-koca (ayetlerde bildirilen şekilde) Allah Rasulu'nün huzurunda ve benim de bulunduğum bir topluluğun önünde birbirlerine lânet okudular.
Karşılıklı lânet okuduktan sonra Uveymir "Ey Allah'ın Rasulu! Artık bu kadınla evliliğe devam edersem bu ona karşı iftira ettiğim anlamına gelir" dedi ve daha Peygamber ona emretmeden önce karısını üç talâk ile boşadı.

(Sahih-i Muslim, Lian, 1492, 2741; el Lu'lu ve'l Mercan, Lian)

Bir kimse bir adamı öldürür de onu karısı ile zina hâlinde yakaladığım iddia ederse, öldürülür mü öldürülmez mi? meselesi ihtilaflıdır.
Cumhura göre öldürülmez; kısas olunur. Ancak zinayı dört âdil erkek şâhidle isbât eder; öldürülen şahıs da muhsan olursa yahut ölenin mirasçıları i'tirafda bulunurlarsa, kısas lâzım gelmez. Diyaneten yâni Allah ile öldüren arasında sözünde doğru olmak şartiyle bir şey lâzım gelmez. Şâfiî1er'den bâzıları: «Muhsan bir zânîyi öldüren kimseye kısas vacibtir.» demişlerdir. (Sahih-i Muslim, Lian, 1492)


Kişi, zina ettiğini düşündüğü eşini kendi zannıyla hukum verip, haddi de uygulamaya çalışırsa fitne çıkması söz konusu olabilir.
Eşinden kurtulmak isteyen kişi, zina ediyor iftirasında bulunarak eşini öldürebilir, ya da zina ettiğinin kat'i delili mevcut değilken, dört şahid de bulamayınca hırs ile hareket ederek kendi cezalandırmaya kalkışması durumunda, kaos çıkabilir, öldürülenlerin yakınları tarafından intikam alınmak istenebilir. Böyle bir durumda liana başvurulması uygun olandır.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aşağıdaki ayete göre zina eden kadına müebbet ev hapsi var ama?

"Zina suçu işleyen kadınlarınızın aleyhinde dört kişinin şahitliklerine başvurunuz. Eğer dört kişi aleyhte şahitlik ederse o kadınları, ölünceye kadar ya da Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar evlerinizden dışarı salmayınız.
"
"Zina yapan kadınlarınıza karşı içinizden dört şahid getirin. Şahidlik yaparlarsa ölüm onların alıncaya veya Allah, onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun." (Nisa 15)

Evli olsun veya olmasın, kadınlarınızdan zina yapanlar aleyhine dört müslüman erkeği şahid tutun. Eğer bu erkekler, kadının zina ettiğine dair şahidlik yaparlarsa, ölüm onları alıncaya veya Allah bir yol açıncaya kadar onları evlere hapsedin.
Ayet-i kerimede: "Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun." buyurulmaktadır. Bu âyet, evli veya bekâr olarak zina eden erkek ve kadının cezalarının, Allah teala tarafından beyan edilmesinden önce nazil oimuştur. Bu âyete göre zina eden evli veya bekâr kadınlar evlere hapsedilip tutuluyordu. Kendileri için çıkar bir yol bekleniyordu. Daha sonra inen âyetler, evli olarak zina eden erkek ve kadının cezalarını veya bekâr olarak zina eden erkek ve kadınların cezalarını beyan etti.

(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, 2/465-467)
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bir kimse bir adamı öldürür de onu karısı ile zina hâlinde yakaladığım iddia ederse, öldürülür mü öldürülmez mi? meselesi ihtilaflıdır.
Cumhura göre öldürülmez; kısas olunur. Ancak zinayı dört âdil erkek şâhidle isbât eder; öldürülen şahıs da muhsan olursa yahut öle*nin mirasçıları i'tirafda bulunurlarsa, kısas lâzım gelmez. Diyaneten yâni Allah ile öldüren arasında sözünde doğru olmak şartiyle bir şey lâzım gelmez. Şâfiî1er'den bâzıları: «Muhsan bir zânîyi öldüren kimseye kısas vacibtir.» demişlerdir. (Sahih-i Muslim, Lian, 1492)

Hocam ben Cumhurun görüşünün ne olduğunu kavrayamadım.

Benim anladığım kadarıyla;
Cumhur bu adama Kısas olmaması için 3 şart getiriyor.
1. 4 erkek şahid olacak.
2. Öldürülen şahıs bekar olmayacak.
3. Ölenin mirasçıları itirafda bulunmayacak.(ölen akrabamız bu kadınla zina yapıyordu, demeyecekler)

Bu 3 şarttan birisi eksik olursa Kısas kalkar mı?
Yoksa Kısas kalkması için 3 şartında hepsinin tamam olması mı gerekiyor?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Cumhur bu adama Kısas olmaması için 3 şart getiriyor.
1. 4 erkek şahid olacak.
2. Öldürülen şahıs bekar olmayacak.
3. Ölenin mirasçıları itirafda bulunmayacak.(ölen akrabamız bu kadınla zina yapıyordu, demeyecekler)

Bu 3 şarttan birisi eksik olursa Kısas kalkar mı?
Yoksa Kısas kalkması için 3 şartında hepsinin tamam olması mı gerekiyor?
1. maddenin haricinde 2 ve 3. şıklardan da birisi oldu mu, yani toplam (en az) 2 madde oldu mu, öldüren şahsa kısas olmaması için yeterli. Çünkü " öldürülen şahıs da muhsan olursa yahut ölenin mirasçıları i'tirafda bulunurlarsa, kısas lâzım gelmez" cümlesinde "yahut" ifadesi iki maddeden birinin olmasını yeterli görmekte. Ayrıca 1. maddedeki 4 şahid oldu mu, kısastan kurtulur.
 
C Çevrimdışı

casiye 6

Üyeliği İptal Edildi
Banned
"Zina yapan kadınlarınıza karşı içinizden dört şahid getirin. Şahidlik yaparlarsa ölüm onların alıncaya veya Allah, onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun." (Nisa 15)

Evli olsun veya olmasın, kadınlarınızdan zina yapanlar aleyhine dört müslüman erkeği şahid tutun. Eğer bu erkekler, kadının zina ettiğine dair şahidlik yaparlarsa, ölüm onları alıncaya veya Allah bir yol açıncaya kadar onları evlere hapsedin.
Ayet-i kerimede: "Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun." buyurulmaktadır. Bu âyet, evli veya bekâr olarak zina eden erkek ve kadının cezalarının, Allah teala tarafından beyan edilmesinden önce nazil oimuştur. Bu âyete göre zina eden evli veya bekâr kadınlar evlere hapsedilip tutuluyordu. Kendileri için çıkar bir yol bekleniyordu. Daha sonra inen âyetler, evli olarak zina eden erkek ve kadının cezalarını veya bekâr olarak zina eden erkek ve kadınların cezalarını beyan etti.
(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, 2/465-467)

Kadınları ölünceye kadar ya da belli bir vakte kadar evde hapsettirmek, ayetin nazil olması için bekletmek değil de zina cezası olamaz mı? Eğer maksat ayetin nazil olmasını bekletmek olsaydı, "ölünceye kadar" değil de sadece "Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar" denmez miydi? Sizin yorumunuza göre Kur'an sadece o günün insanına hitap ediyor. Kur'an günümüz insanına da hitab ediyorsa, "Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar" ifadesine göre günümüz insanı halen daha Allah'ın bu konuda bir yol göstermesini mi bekliyorlar? İlgili ifadenin farklı bir şekilde yorumlanması gerektiğini düşünüyorum. Allah'ın yol göstermesi sadece ayet nazil etmesi olmasa gerek.

Bir sonraki ayette ise şöyle deniyor;

"Zina suçu işleyen çiftin her ikisini de eziyetli cezaya çarptırınız. Fakat eğer tevbe eder de uslanırlarsa artık yakalarını bırakınız. Çünkü Allah tevbeleri kabul eder ve merhametlidir."

Yukarıdaki ayette zina suçunun cezasından bahsedilmiş. Siz ise zina suçunun cezasının nazil olmadığını iddia etmişsiniz.
 
K Çevrimdışı

Kutbe

Üye
İslam-TR Üyesi
Âlimler, karısının yanında bir erkek bulan ve aralarında fuhşun kesinlikle vukûbulduppnu anlayan kocanın, o erkeği öldürmesi durumunda kendisinin kısasa tabi tutulup tutulmaması gerektiği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Cumhûr-u ulemâ dediler ki: Kocanın kendi karısının yanında bulunduğu ve fuhuş yaptıklarını kesin olarak anladığı erkeği öldürmeye teşebbüs etmesi doğru olmaz. Zîra Buharî'nin Ebû Hüreyre'den rivayet ettiğine göre Sa'd bin Ubâde Peygamber Efendimiz (s.a.s.)e şöyle sormuş: "Ey Allah'ın Resulü! Ne dersiniz? Karımın yanında bir erkek bulursam, (zinaya şahitlik edecek) dört şahit bulup getirinceye dek (onu öldürmeyip) kendisine mühlet vereyim mi?" Onun bu sorusuna cevaben Peygamber Efendimiz: "Evet" dedi. (Müslim, Liân, 15; 16) Koca, o erkeği öldürürse, kısasa tabi tutulur. Meğer ki evli olduğu halde zinâ suçunu işlediğine delâlet eden bir beyyine getirsin veya suçlu zinâ yaptığım itiraf etsin. Ama karısıyla o erkeği veya ikisinden birini öldürür de beyyine getiremez, zinaya tanıklık eden şahitleri bulup hazır edemez ya da öldürülen şahıs, ölmeden önce zinâ yaptığını itiraf etmez kadının kocası kısasa tabi tutulur veya diyet öder. Zîra bir kimsenin bir iş bahane ederek bir adamı evine çağırması, sonra da içindeki bir kin sebebiyle onu öldürmesi, ardısıra da yalan söyleyerek "Ben onu karımla beraberken gördüm" demesi mümkündür. Yine bir kocanın, içinde gizlediği bir sebepten dolayı karısından kurtulmak için karısını öldürmesi, sonra da yalan söyleyerek karısını, onunla zinâ eden bir erkekle beraber bulduğunu İddia etmesi mümkündür. Bu meselede canları korumak amacıyla şeriat koyucu ihtiyatı ön plâna alarak katilin, kendi iddiasının doğruluğunu gösteren bir beyyine getirmesini vâcib kılmıştır. Beyyine getirirse, sorumlu olmaz. Selef ulemâsından bazıları, bu durumdaki kocanın, zinâ edeni asla öldüremeyeceğini söylemişlerdir. Koca, iddiasının doğruluğunu gösteren emarelerin belirmesi, meselâ dürüst bir tabibin keşfetmesi veya karısının kötü kadın olduğuna dâir şüphe sabıkasının bulunması ya da öldürülen erkeğin zinâkâr biri olarak tanınması durumunda öldürürse, yaptığı öldürme fiilinde mazur sayılır.

Hanbelîler ve Mâlîkîler dediler ki: Koca, zinâ dolayısıyla öldürmüş olduğuna dâir iki şahit getirirse ve maktul da evliyse sorumlu tutulmaz.
Hâdevîler dediler ki: Erkeğin, kendi karısıyla veya cariyesiyle veya çocuğuyla zinâ eden kimseyi, zinâ ederken öldürmesi caizdir ve sorumlu tutulmaz. Ama zinâ fiili sona erdikten sonra (görüp) öldürürse, zinâ ettiklerine dâir beyyine getirir ya da -zinâ eden erkek bekârsa- onun için kısasa tabi tutulur.
Şafiiler dediler ki: Erkek, karısıyla beraber yabancı bir erkek görür ve haddi gerektiren bir fiili karısıyla yapmış olduğunu iddia ederse; zinâ edenlerin ikisi de evliyse ve onların ikisini ya da birisini öldürür de bu fiili işlediklerine dâir beyyine getirmezse, hangisini öldürmüşse onun için kısasa tabi tutulur. Meğer ki ölünün velileri diyet almak istesin veya affetsinler. Maktulün velilerinin de; maktul eğer erkekse, karısıyla zinâ haddini gerektiren bir fiili işlediğini bildiklerini iddia ederse ya da maktul kendi karısıysa o erkeğe meyletmiş olduğunu bildiklerini iddia ederse; hangi taraf için bu iddiayı ileri sürüyorsa, o tarafın bu hususu bilmediklerine dâir yemin etmeleri gerekir. Yine aynı şekilde kendi oğluna bir erkeğin arkadan cinsel temas yaptığını veya kendi cariyesiyle zinâ ettiğini görürse, hüküm değişmez. Kısasa tabi tutulmaktan kurtulamaz. Meğer ki; anılan fiilin işlendiğine dâir bir beyyine getirsin. Adamın biri kendi karısının yanında bir erkek görür de o erkek zinâ haddini gerektirecek bir muameleyi karısıyla yapmaktaysa, koca da bunların her ikisini öldürürse; öldürülen erkek evliyse (muhsan ise), karısı muhsan değil; sözgelimi gayr-ı müslimse ya da nikâh akdi şahitsiz yapılmışsa, erkeği öldürdüğü için sorumlu tutulmaz. Kadını öldürdüğü için kısasa tabi tutulur. Zinâ eden erkek muhsan değil, karısı muhsan ise; karısını öldürdüğü için sorumlu olmaz. Ama erkeği öldürdüğü için kısasa tabi tutulur. Fakat eğer zinâ yapmış olduklarına ilişkin beyyine getirirse, karısını öldürdüğü için sorumlu tutulmaz. Ibn Müseyyeb'den rivayet olunduğuna göre Şam'da adamın biri, karısının bir erkekle beraber olduğunu gördüğünde her ikisini de öldürmüştü. Muâviye de bu meselenin hükmünü Hz. Ali'den sorması için Ebû Musa el-Eş'arî'ye mektup yazmış; Ebû Musa da Hz. Ali'den sorduğunda ona şu cevabı vermişti: "Ben Hasan'ın babasıyım. Öldüren kişi, karısıyla o erkeğin zina etmiş olduklarına dâir dört şahit getirmezse, öldürülür." Rivayete göre Hz. Ömer zinâ suçlusu maktulün kanını heder etmiş, onu öldüreni kısasa tabi tutmamış ve şöyle demiş: "Bu kişi, Allah tarafından öldürülmüştür. Vallahi bu, artık hiç kimseye kötülük ve eziyet edemez." Hz. Ömer (r.a.)'in söylediği söz budur. Çünkü o, maktulün muhsan olduğu halde zina fiilini işlediğine dâir bir beyyine görmüş ya da maktulün velisi, maktulün öldürülmesini gerektiren bir fiili işlediğini ikrar etmişti. Yine Hz. Ömer demiş ki: "Zina yapanı öldüren kişi, eğer adam öldürmekle meşhur olmuş biriyse, onu öldürün. Eğer adam öldürmekle meşhur olmuş biri değilse, onu kendi haline bırakın, öldürmeyin."
 
Üst Ana Sayfa Alt