Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Demokrat Kıldırgaç Halil Konakçı: Küfür Düzeninde Tağut Seç, Oy Kullan

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Demokrat Kıldırgaç Halil Konakçı: Küfür Düzeninde Tağut Seç, Oy Kullan
Maide 44-45 Bel'amlığı

Çarpıtma, yalan ve iftiraların Hakikati
Çözüldü - Maide 44 / Allah (cc)'ın İndirdikleri ile Hükmetmeyenlerin Durumu Nedir?
Çözüldü - İbn Abbas'tan Gelen Maide 44 Hakkındaki Rivayet Sahih mi ?
İlmi Konu - Demokratik Seçimlerde Oy Kullanmanın Hükmü (kitap)
İlmi Konu - Demokratik Seçimlerde Oy Kullanmanın Hükmü (kitap)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Halil Konakçı'ya hocası Timurtaş'tan Tekfir!
Laik ve Demokratik Seçimler; Yaratan, Kanun Koyan Allah'a Muşrikliktir!



Cami İmamı Cumâli Gökçe'den, Medyatik Halil Konakçı'ya Tağutun Uşaklığı Dersi!

Ali Sağir (Küçük) Hoca'dan Yusuf (a.s.)'ı Şirkle İtham Eden Sapıklara Reddiye

Tevbe 31 tefsiri

 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Halil konakciya sadece tvlerdeki gunduz progam kuşaklarini izlemesini oneriririm.
Toplumdan bi haber olma memuru olarak tekrar devlete atanabilir. Gönlündeki tağut ile çalışmaya devam.
 
Lavandula19 Çevrimdışı

Lavandula19

وَلَمْ أَكُنۢ بِدُعَآئِكَ رَبِّ شَقِيًّا
İslam-TR Üyesi
Dinleyince fark ettim de bu aşırı tekfircilere dahil edilmiş, iftira üstüne iftira yemişiz. Davaya cidden zarar bunlar ya. Allah basiret versin, vasatı nasip etsin.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Burada zinayı helal kılanlardan vs. bahsediyor. Konak onları destekleyin demiyor ki.
Haram/ yasak diyen var mı ki?


'Ummetin gençlerini tağutla kandırdığımızı, zehirlediğimizi' söylemiş, Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

Abdullah ibn Abbas (r.anhuma) maide 44 hakkındaki tefsirine (inkar etmeden Allah'ın kanunun dışında hükmedebilirsin anlamında yaptığı) Konakçı'nın yaptığı açıklama ve bu bağlamda Mursi ve Adnan Menderes'e rahmet okumalarını ; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

Avrupa'da vs yaşayan müslümanların, asli kâfirlerin küfür kanunlarına bile oylarıyla destek vermesini; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

Yusuf (a.s.) Mısır'da Kralın idaresinde Kralın küfür kanunlarıyla hükmettiğini söylerken; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

(Her) Küfür işleyeni tekfir edemezsin, ancak Kâdı tekfir eder demesini; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

Beni tekfir edenlerin kendisi Kâfir oldu demesini; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?


****

ez Cumle Konakçı, son cümle olarak bu devlet, bayrak millet Kudusü feth edecek, Bu kadar hakim savcı namaz kılıyor diyerek akidesini ortaya koymuştur. Görmek istemeyenden daha kör yoktur..
 
Ebu Tahir Çevrimdışı

Ebu Tahir

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Memur Konakçı bey burada tağuttan bahsettiğini zannediyor ama maide 44-45 ayetlerinde tâğut kavramı geçmiyor dahi.ilimden ne kadar fersah fersah uzak olduğunu böylece kanıtlamış oluyor.birde gelmiş tevhid ehli müslümanlara “sorsan 15 ayetten fazla ayet okuyamazlar,tecvidli kuran okuyamazlar,İngiliz uşakları,vahabiler “ gibi iftiralar ve yalanlar söylüyor.
İbni Abbas Radiyallahu anhın bu ayeti nerede nasıl niçin tefsir ettiğinden de bihaber.ve Allah’ın bir ayeti ile koştukları şirke delil getirip insanları da yoldan iyice saptırmaya çalışıyorlar.zaten asıl görevleri de bu istisnalar hariç.
Bu ayeti benim bildiğim kadarıyla ibni Abbas ra muhakeme konusunda bu şekilde tefsir etmiş.Hz Ali ra ve Hz Muaviye arasındaki anlaşmazlık nedeniyle ibni Abbası hakem tayin ettiklerinde bir gurup çıkmış ve maide 44. ayeti delil getirerek Hz Aliyi Hz muaviyeyi ibni Abbası ve diğer sahabeleri tekfir etmişler.o günden bugüne onlara “harici” denmiş.o zaman ibni Abbas onlara “siz Hakla batılı murad ettiniz “ demiş aha şimdi de bu kıldırgaç Konakçı aynı o günün haricileri gibi Hakla batılı murad edip oy kullanma şirkine bu ayeti delil getiriyor.
Kitap yüklü merkep üstüne muvahhidlere iftira atıyor.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Haram/ yasak diyen var mı ki?


'Ummetin gençlerini tağutla kandırdığımızı, zehirlediğimizi' söylemiş, Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

Abdullah ibn Abbas (r.anhuma) maide 44 hakkındaki tefsirine (inkar etmeden Allah'ın kanunun dışında hükmedebilirsin anlamında yaptığı) Konakçı'nın yaptığı açıklama ve bu bağlamda Mursi ve Adnan Menderes'e rahmet okumalarını ; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

Avrupa'da vs yaşayan müslümanların, asli kâfirlerin küfür kanunlarına bile oylarıyla destek vermesini; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

Yusuf (a.s.) Mısır'da Kralın idaresinde Kralın küfür kanunlarıyla hükmettiğini söylerken; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

(Her) Küfür işleyeni tekfir edemezsin, ancak Kâdı tekfir eder demesini; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?

Beni tekfir edenlerin kendisi Kâfir oldu demesini; Abdurrahman, Konakçı'ı haklı mı görüyorsun?


****

ez Cumle Konakçı, son cümle olarak bu devlet, bayrak millet Kudusü feth edecek, Bu kadar hakim savcı namaz kılıyor diyerek akidesini ortaya koymuştur. Görmek istemeyenden daha kör yoktur..

O sözle sizi kastediyor ise kızmanızı anlıyorum, ancak benim tek maksadım tartışmayı nesnel bir çizgiye çekmek. Bana sorduğunuz sorulara gelince kısacası ben ne devletçiliği destekliyorum ne de devlet dahilinde faaliyet yürüten Müslümanları tekfir ediyorum. Aksine (ulus-)devletçilik Türkiye'de mücadele ettiğim fikriyatın başında gelir. Tabi ki Konakçı'nın bu doğrultuda söyledikleri yanlış.

Ulus devlete sırf bir ulusu temsil ettiği için destek verilmez. En başta kendini bu ulusa ait hissetmek yanlıştır. Çünkü İslam'da aslolan imanî velayet ve hakka ittibadır. Cumhuriyetimizin ise Kemalist inkılap sonrası mülhitlerin tahakkümü altına girdiği malumdur. Buna rağmen bayrağa sarılanlar esasında olmayan bir ülküye sarılıyorlar, halbuki aslolan adil imama ve Müslümanların cemaatına tabi olmaktır, ki o da devletten bağımsızdır.

Maide 44'e gelince bu meseledeki görüşler malumunuz. Siz anladığım kadarıyla El Ulvan gibi İbn Abbas rivayetini sahih kabul etmeyip ayeti zahiri üzerine alıyorsunuz. Ancak bu şekilde ma ismi mevsulu mutlak olarak alındığında zulmün ve küfrün haddi olmaz ve insanların çoğu kafir sayılır. O yüzden bunu dinin şeraini terkeden ve ondan yüz çevirenin veya cühuden Allah'ın hükmünden iraz edenin küfrüne hamletmek racihtir. Ki sebebi nüzul ve ayetin muhatapları da buna delalet eder. Menderes'i tanımamakla birlikte Erdoğan gibi siyasetçilerin bu halde olmadıklarına kaniyim. Yani bazılarının iddia ettikleri gibi tebdil-i şerilliah yapmıyorlar. Ancak destek toplamak için ikrah (gayrı mülci) altında yanıltcı sözler söylüyorlar. Muamelat ve ukubata ilişkin hükümleri uygulamaması ise laik devlette buna kadir olmamasına racidir, ki bu durumda Şeyh Deduv'un dediği gibi teklif ortadan kalkar. Teklif kudret ile başlar. Dediğime ilişkin mecliste geçen yıllar bahsi geçen şu olayı aktarabilirim:

Cengiz Aydoğdu, bütçe görüşmeleri esnasında söz aldı ve ''Şeriat kelimesinden korkarız, hayır öyle değildir. Şeriat bizim hukukumuzdur'' dedi.

AK Parti Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu'nun ''Şeriat her şeyin üzerindedir, yani hukuk her şeyin üzerindedir'' sözlerine CHP Grubu'ndan cevap geldi.

CHP Grup Başkanvekili kınadı

Aydoğdu'nun Şeriat merkezli konuşması CHP kanadını rahatsız etti. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Şeriat'ın adil olmadığını belirtti ve laiklik vurgusu yaptı. Özkoç, “Laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nde şeriat hukuku değil; adaletli, medeni hukuk geçerlidir. Valilik görevi yapmış bir kişinin en azından bunu biliyor olması gerekir, kendisini kınıyorum” şeklinde konuştu.

AK Parti Aksaray Milletvekili Cengiz Aydoğdu'nun meclis kürsüsünde yaptığı konuşma:

“Bu itibarla devletin aklı, fikri, dimağı, idarenin kalitesini tayin edecek olan hukuk personelinin yetiştirilmesi, hukuk nosyonunun verilmesi, bunun için bütün malzeme bizim tarihimizde mevcuttur. Bizim tarihimizde -sadece bir anekdot olarak aktarayım- hiçbir şekilde şahsın hukukunu, kişinin temel hak ve hürriyetlerini düzenleme devlete bırakılmamıştır, bunu toplum kendisi yapmıştır. Şeriat her şeyin üzerindedir, yani hukuk her şeyin üzerindedir. Şeriat kelimesinden korkarız, hayır öyle değildir, şeriat bizim hukukumuzdur, genel hukukumuzdur, örfi hukuk bunun içindedir. Padişahların yaptığı hukuk hukukçuların hukukudur. Bu itibarla klasik idaremizde hukukun üstünlüğü fikrini Türk milletinin ortaya koyduğu şekliyle, -Avrupa’nın bugün hukuk devleti nosyonu Almanya’da ortaya çıkmıştır ama- bizim icra ettiğimiz hukukun üstünlüğü idealini onlar hayal dahi edemezler.''

Referans Medya’nın aktardığına göre, Cengiz Aydoğdu'nun konuşması AK Parti ve MHP milletvekilleri tarafından dakikalarca alkışlandı.

TBMM'de Şeriat tartışması

Kısacası şeriatı ikrar ve tazim eden bu insanlar ne hata işleseler de tekfir edilemezler.

Hz. Yusuf kıssasına gelince o kendi reyi ile siyaset etmiştir, ne zulüm etmiştir, ne Allah'ın ona koyduğu sınırların dışına çıkmıştır. Tevrat'ı okuduğumuzda kralın ona ayrıcalık tanıdığını ve ailesini ülkeye getirmesine ve serbest yaşamalarına izin verdiğni görürüz. Bu Türkiye'deki durumumuz ile kıyaslanamaz. Bununla birlikte مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِي دِينِ الْمَلِكِ إِلا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ kavlinden hırsıza muamelede Yusuf aleyhisselamın adeten mevcut nizam çerçevesinde hareket ettiğini ve bu seferde kardeşini alı koyabilmeye muvaffak kılınmasının buna bir istisna olduğunu istinbat edebiliriz. Allah onun bu durumuna razıdır, hırsızın alıkonması hükmüne veya herhangi bir başka hükme temessük etmekle emrolunmamıştır. Dolayısıyla bunu şeriata muhalif münker hükümleri tenfiz etmeye bir nevi 'şarap taşıyıcılığı' yapmaya dayanak almak mümkün değildir.

Tekfir üzerine kazai hükümler müretteb olduğundan kadının hükmetmesi esahtır. Gerçi müftü de çoğu zaman tekfir etmiştir ama muhakeme etmeden tekfir etmesi tehlikelidir ki bunun işkalatını tarih göstermiştir.

Hak olmayan sen kafirsin sözü sahibine rücu eder, bu malum bir hadisi şeriftir, ancak hüküm ile mukabele edilmez ve bu çeşitten dünyevi yaptırımı olması da mümkün değildir çünkü hakikat El Hak nezdinde saklıdır. Bu söz Nebiyyi Ekrem'in bizler için bir uyarısından ibarettir.

Bu ülkede tağut-u ekber Kemalistler, Allah'ın kitabından nasibi olmayanlardır. Bizim yapmamız gereken onlara karşı kenetlenmektir. Parti mücadele usulünü ben de benimsemiyorum, ancak bu şekilde onların üstüne gitmenin bir getirisi yok. Kamuoyuna yönelik çalışır ve din düşmanlarının saflarına yoğunlaşırsak ancak bu şekilde bir gedik açabilir ve galip olabiliriz.
 
Son düzenleme:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
O sözle sizi kastediyor ise kızmanızı anlıyorum, ancak benim tek maksadım tartışmayı nesnel bir çizgiye çekmek. Bana sorduğunuz sorulara gelince kısacası ben ne devletçiliği destekliyorum ne de devlet dahilinde faaliyet yürüten Müslümanları tekfir ediyorum.
Laik Demokrat devletin faaliyetini yürüten tağutlarını müslüman görmen senin itikadını sıkıntıya sokmuştur . Zaten 'Müslümanları' diyerek tekfir etmen beklenmemektedir

Maide 44'e gelince bu meseledeki görüşler malumunuz. Siz anladığım kadarıyla El Ulvan gibi İbn Abbas rivayetini sahih kabul etmeyip ayeti zahiri üzerine alıyorsunuz. Ancak bu şekilde ma ismi mevsulu mutlak olarak alındığında zulmün ve küfrün haddi olmaz ve insanların çoğu kafir sayılır. O yüzden bunu dinin şeraini terkeden ve ondan yüz çevirenin veya cühuden Allah'ın hükmünden iraz edenin küfrüne hamletmek racihtir. Ki sebebi nüzul ve ayetin muhatapları da buna delalet eder. Menderes'i tanımamakla birlikte Erdoğan gibi siyasetçilerin bu halde olmadıklarına kaniyim. Yani bazılarının iddia ettikleri gibi tebdil-i şerilliah yapmıyorlar. Ancak destek toplamak için ikrah (gayrı mülci) altında yanıltcı sözler söylüyorlar. Muamelat ve ukubata ilişkin hükümleri uygulamaması ise laik devlette buna kadir olmamasına racidir, ki bu durumda Şeyh Deduv'un dediği gibi teklif ortadan kalkar. Teklif kudret ile başlar. Dediğime ilişkin mecliste geçen yıllar bahsi geçen şu olayı aktarabilirim:


Kısacası şeriatı ikrar ve tazim eden bu insanlar ne hata işleseler de tekfir edilemezler.
Maide 44 ile ilgili İbn Abbas (r.anhuma) hadisi sahih olup, ilk mesajda sıhhati ve açıklamaları hakkında yukarıda linki de verilmişti. Sizin anlamadığınız, Kur'anın tamamen yürürlükten kaldırıp hesaba alınmadığı küfrün yuvasını ve kullarını İbn Abbas (r.anhuma)'nın "Kufrun duna kufur" kapsamına sokarak müslüman kardeşiniz görmenizdir ki biz bu sapkınlıktan da beriyiz. Zira birinde İslam şeriatıyla hükmedilen bir Darul İslam var ve Hakim'in bir meselede aldığı bir rüşvet veya başka bir sebeble o konuda Allah'ın hükmünü tatbik etmemesine" verdiği hükmü anlatan hadisi, Allah'ın ahkamına ve egemenliğine 'Kayıtsız şartsız' kaydı düşerek ihtimal dahi verilmeyen Dar'un Nedve ve tağutlarına tatbik ediyorsunuz ki SubhanAllah...



Hz. Yusuf kıssasına gelince o kendi reyi ile siyaset etmiştir, ne zulüm etmiştir, ne Allah'ın ona koyduğu sınırların dışına çıkmıştır. Tevrat'ı okuduğumuzda kralın ona ayrıcalık tanıdığını ve ailesini ülkeye getirmesine ve serbest yaşamalarına izin verdiğni görürüz. Bu Türkiye'deki durumumuz ile kıyaslanamaz.
Yusuf (a.s.)'ı bulunduğu makama Allah'ın gözetiminde (vahy) ile geldiği ayetlerle sabittir. Bu konuda detaylı izahat üstte ilk konuda link verilmişti.
Bununla birlikte مَا كَانَ لِيَأْخُذَ أَخَاهُ فِي دِينِ الْمَلِكِ إِلا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ kavlinden hırsıza muamelede Yusuf aleyhisselamın adeten mevcut nizam çerçevesinde hareket ettiğini ve bu seferde kardeşini alı koyabilmeye muvaffak kılınmasının buna bir istisna olduğunu istinbat edebiliriz. Allah onun bu durumuna razıdır, hırsızın alıkonması hükmüne veya herhangi bir başka hükme temessük etmekle emrolunmamıştır. Dolayısıyla bunu şeriata muhalif münker hükümleri tenfiz etmeye bir nevi 'şarap taşıyıcılığı' yapmaya dayanak almak mümkün değildir.
SubhanAllah, Allah'ın peygamberi hakkında sadece kardeşini Mısırda tutarken Allah'ın kanununa uydu veya başka bir ifadeyle Kardeşini yanında tutarken Mısır (Kralın) dinine / yasalarına göre uymadığı fakat diğer zamanlarda Kralın küfür kanunlarına uyduğunu nasıl istinbat ediyorsun? Bahsettiğin istinbatı (ictihad ve kavrayış yoluyla naslardan hüküm çıkarma) sen mi yapıyorsun yoksa bu akideyi (Yusuf a.s. vahy alan bir peygamber olarak küfür kanunlarını tatbik ettiğinden -ki bu makama Allah çıkarttı- fakat sadece Kardeşini Mısırda tutarken Mısır'ın küfür kanunlarına uymadığı) edindiğin bir imamın var mı?
Tekfir üzerine kazai hükümler müretteb olduğundan kadının hükmetmesi esahtır. Gerçi müftü de çoğu zaman tekfir etmiştir ama muhakeme etmeden tekfir etmesi tehlikelidir ki bunun işkalatını tarih göstermiştir.

Hak olmayan sen kafirsin sözü sahibine rücu eder, bu malum bir hadisi şeriftir, ancak hüküm ile mukabele edilmez ve bu çeşitten dünyevi yaptırımı olması da mümkün değildir çünkü hakikat El Hak nezdinde saklıdır. Bu söz Nebiyyi Ekrem'in bizler için bir uyarısından ibarettir.
Genel olarak ilim sahibi Kâdı, hakim, İlimde derinleşmiş fetva verebilecek âlim ve muftu de tekfir etse de, sarih olan (dinin aslından) meselelerin inkar veya tahkiri gibi durumlarda konuya vâkıf ve ilim ehli müslüman da tekfir edebilir. Oy kullanma meselesinde tekfire gelirsek, konuya vakıf olunsa da ilim gerektiren bir mesele olduğu için şahısların huccetin ikâmesinden sonra tekfiri gündeme gelmelidir. Bu konuda Konakçı kısmen isabetli söylemiş olsa da kendisi sen Puta secde etsen de halk tekfir edemez, sadece Kâdı tekfir eder anlamında kayıt düştüğünden sözü batıla çıkmaktadır.

Bu ülkede tağut-u ekber Kemalistler, Allah'ın kitabından nasibi olmayanlardır. Bizim yapmamız gereken onlara karşı kenetlenmektir. Parti mücadele usulünü ben de benimsemiyorum, ancak bu şekilde onların üstüne gitmenin bir getirisi yok. Kamuoyuna yönelik çalışır ve din düşmanlarının saflarına yoğunlaşırsak ancak bu şekilde bir gedik açabilir ve galip olabiliriz.
Kemalistler tağutu ekber oluyor de, Kendini İslama nisbet ettiği halde ülkesini bırak Kıtalararası dolaşarak ülkenizi küfür kanunlarıyla Laikçe hükmedin diyerek Dini güncelleyenler müslüman kardeşimiz oluyor öyle mi? 20 senedir tek başına iktidar olanların tağutu ekberlerden daha fazla dini ifsad ederek beyin ve kalblerde laçkalaştırdığı göremiyor musun?
 
B Çevrimdışı

Burûcc

Üye
İslam-TR Üyesi
Menderes'i tanımamakla birlikte Erdoğan gibi siyasetçilerin bu halde olmadıklarına kaniyim. Yani bazılarının iddia ettikleri gibi tebdil-i şerilliah yapmıyorlar. Ancak destek toplamak için ikrah (gayrı mülci) altında yanıltcı sözler söylüyorlar.

Erdoğan'ın ülke içerisinde baskı altında olduğunu kabul ettiğimizde o zaman şu sorunun cevabı ne olacak çok merak ediyorum.

Kendini İslama nisbet ettiği halde ülkesini bırak Kıtalararası dolaşarak ülkenizi küfür kanunlarıyla Laikçe hükmedin diyerek Dini güncelleyenler müslüman kardeşimiz oluyor öyle mi?


Yoksa Mısırı da mı kemalistler basmış da haberimiz mi yok? Biz bu şahsa Türkiye de Müslüman ülke dışına çıkınca kafir mi diyeceğiz?

Erdoğanın konuşma metnini kim hazırlıyor acaba gittin konuştuğunda laikliğe değinmek zorunda mısın ikrah altında mı, değinmek zorunda çünkü proje adamı değinmediğinde ipini tutanlar kızacak.

İnsan sevdiğinde kusur görmezmiş, çıksa ben kafirim dese CHP lilerden oy almak için yapıyor iktidarda kalıp islami esasları uygulamak adına kafirim demese bunca yıl emekleri boşa gidecek yoksa diye yorumlayacak hale geldi millet.
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
Laik Demokrat devletin faaliyetini yürüten tağutlarını müslüman görmen senin itikadını sıkıntıya sokmuştur .

Tekfir fıkhi bir meseledir itikada taalluk etmez. Bizim itikadımız birdir, peygamberin yolundayız ve bu ihtilaflar zarar vermez.

SubhanAllah, Allah'ın peygamberi hakkında sadece kardeşini Mısırda tutarken Allah'ın kanununa uydu veya başka bir ifadeyle Kardeşini yanında tutarken Mısır (Kralın) dinine / yasalarına göre uymadığı fakat diğer zamanlarda Kralın küfür kanunlarına uyduğunu nasıl istinbat ediyorsun?

Dinül melik ifadesini küfür kanunu şeklinde tevil etmeye bir sebep yok. Müfessirler kanun, sultan, nizam şeklinde tefsir etmişler. Şari Teala'nın yasaları dışındaki her yasa küfridir şeklinde bir kaide ortaya çıkıyor sizin sözünüzde ancak bu böyle değildir. Şari bir hüküm koymadıysa kullar muhayyerdir, ki Yusuf aleyhisselam'ın da burada muhayyer olması muhtemeldir. Beni İsrail'in örfünün ne derece bağlayıcı olduğunu bilemeyiz, bu muallakta kalıyor. Ayetin zahiri muhayyer olmasına ihtimal veriyor. Kralın kanunlarını Yusuf aleyhisselamın bizzat icra ettiği medlul olmasa da bu kanunların âdeten hakim olduğu, Yusuf aleyhisselamın bu icraatinin istisna olduğu ortaya çıkıyor. Ki muhayyer olması durumunda bizzat icra etmesinde de beis olmaz. Sâlif ümmetlerin şeriatlarını yeterince bilmiyoruz ve bunu kıyasa asıl olarak alamayız.

Bu nacizane benim istinbatımdır. Vallahu alem.

sarih olan (dinin aslından) meselelerin inkar veya tahkiri gibi durumlarda konuya vâkıf ve ilim ehli müslüman da tekfir edebilir.

Bu makul ve salih olan usüldür. Demokrasi meseleleri ise bu şekikde sarih değildir, yoksa hakkında yüzlerce risale yazılmazdı. Puta secde etme gibi malum min el din bil darura değildir.

Kemalistler tağutu ekber oluyor de, Kendini İslama nisbet ettiği halde ülkesini bırak Kıtalararası dolaşarak ülkenizi küfür kanunlarıyla Laikçe hükmedin diyerek Dini güncelleyenler müslüman kardeşimiz oluyor öyle mi? 20 senedir tek başına iktidar olanların tağutu ekberlerden daha fazla dini ifsad ederek beyin ve kalblerde laçkalaştırdığı göremiyor musun?

Hocam dediğim gibi Nehda ve AKP'nin post-İslamcı usulünü benimsemiyorum. Ancak laikliğe davet etmesi stratejik bir çağrıdır. Hudutları şimdi ikame etme, şeriat ahkamını ve şeri siyaseti şimdi ilan etme şeklinde. Mısır özelinde bu özellikle Hristiyan azınlığı ve liberalleri ilgilendirir. Ki Mursi siyaseti liberallere bıraksaydı milliyetçilerin devrimi -ki İslamcılığı bahane öne sürdüler- engelleyebilirdi şeklinde bir fikir var. Bu laikliği akide olarak benimseme değil: hudutlar yoktur, İslamın kamu ahkamı yoktur, vs. gibi. Buna fıkhul vaki diyorlar. Bu fikri kabul etmesek bile, ki Ihvanı Müsliminden karşı çıkan çok olmuştur ve ona uymamışlardır da, bu tekfire sebep değildir.

Hakimiyetin kayıtsız şartıs milletin olması ise yanlış bir söz değildir. Bu söz 1921 TC anayasasında da vardı. Kaydü şart kavramı insanlara ilişkindir, sultanın halkın şurası ile meşrut ve mukayyed olması gibi. Allah'ın "hakimiyyeti" bunun üstündedir ve tabi ki de milletin iradesini takyid eder, ki irade siyasete ve örfe taalluk eder şeri ahkama değil. Mecliste fetva alınırdı kararın şer'e muvafık olduğunu. Anayasada meclis ahkamı şeriyenin tenfizi görevini bizzat icraa eder ayllyazıyordu 1928'e kadar. Kavramın farklı anlaşılması Kemalistlerin tahrifi ve Mevdudi'nin kullanımı ile değişti. Asıl manası bu değildi. Mesela Avrupa'da Bodin mutlak hakim kral derdi. Ama aynı zamanda onun ilahi irade ile mukayyed olduğu ve mesela insanların canına kıyma yetkisinin olmadığını söylerdi. Bugün liberal demokrasiler de meclisin tabiat kanunlarıyla (can emniyeti mal emniyeti vs.) mukayyed olduğuna inanırlar ama halk mutlak hakimdir derler.

Bu siyadet ve seyyid kavramı üzerindeki antlaşmazlığa benziyor. Seyyid Allah'tır, ama insanlara da seyyid denir. Mana farklıdır.

Anayasadaki asıl ciddi sorun 6 ok (devrimcilik ve laiklik özellikle) ve Evrenle giren değiştirilemez maddesi. Buna imza atılması büyük sorundur. Ancak örfen yani kamuda bu ciddiye alınmıyor ve yazıldığı gibi antlaşılmıyor. Bu da tevile mahal açar ve tekfiri şüpheli kılar. Şeyh El Ulvan gibi Maide 44'i zahiri üzerine alsanız ve küfür dune küfür mefhumunu temelden reddetseniz ki bunu yapmadığınıza sevindim yalnızca fiile bakarsınız, ama mesele

"Kur'anın tamamen yürürlükten kaldırıp hesaba alınmadığı küfrün yuvasını ve kulları"nı tespit ise bu kişilerin fiillerinin sonuçlarını, algılanmasını ve niyetlerini incelemeye götürür işi. Böyle olunca da tekfirden sakınmak daha sağlam oluyor. Puta tapanın ne yaptığı şüphe getirmez. Tazim ediyor ve ilahlaştırıyor putu secdesi ile. Putun önüne anahtarını düşürmüş de eğilip onu alıyor olamaz. Ancak siyasi fikriyat ve icraat çok farklı. İnsanların niyetini anlamalıyız. Tamamen yürürlükten kaldırmada da aynı şekilde kasıt aranır, zaaf dikkate alınmalı. Hocanız merhum Hasan Karakaya da öyle demiyor mu?
 
Son düzenleme:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aşağıdaki sözümü alıp aynı itikadi olarak aynıyız , zarar vermez demek bana hakarettir. Çünkü benim küfür, kâfir dediğim yasama ehli sana göre müslüman kardeşlerin.
Laik Demokrat devletin faaliyetini yürüten tağutlarını müslüman görmen senin itikadını sıkıntıya sokmuştur .
Tekfir fıkhi bir meseledir itikada taalluk etmez. Bizim itikadımız birdir, peygamberin yolundayız ve bu ihtilaflar zarar vermez.
Şahsen Hakimiyet konusunda seninle aynı itikatte değilim. Aksine küfür gördüğümü bilesin. Bu ve aşağıdaki yazıların demogojik söylemler üzerine bina edildiğinden aslında uzatmaya gerek de görmüyorum. Yine de kısa kısa bir iki meseleye değinip çıkıp, konuyu nezdimde bitireceğim.
Dinül melik ifadesini küfür kanunu şeklinde tevil etmeye bir sebep yok. Müfessirler kanun, sultan, nizam şeklinde tefsir etmişler. Şari Teala'nın yasaları dışındaki her yasa küfridir şeklinde bir kaide ortaya çıkıyor sizin sözünüzde ancak bu böyle değildir. Şari bir hüküm koymadıysa kullar muhayyerdir, ki Yusuf aleyhisselam'ın da burada muhayyer olması muhtemeldir. Beni İsrail'in örfünün ne derece bağlayıcı olduğunu bilemeyiz, bu muallakta kalıyor. Ayetin zahiri muhayyer olmasına ihtimal veriyor. Kralın kanunlarını Yusuf aleyhisselamın bizzat icra ettiği medlul olmasa da bu kanunların âdeten hakim olduğu, Yusuf aleyhisselamın bu icraatinin istisna olduğu ortaya çıkıyor. Ki muhayyer olması durumunda bizzat icra etmesinde de beis olmaz. Sâlif ümmetlerin şeriatlarını yeterince bilmiyoruz ve bunu kıyasa asıl olarak alamayız.
Kâfir olan bir Kralı, Belde başkanından daha aşağıymış gibi tahayyul edersen böyle toz pembe yorumlar yaparak hiç küfür hükümleri tatbik etmemiş, müslüman gibi hükmetmiş diyebilirsin ancak.
Allah'ın uluhiyyeti, rububiyyetine muhalif yasalar peydahlanan her kanun küfür kanunudur.


Bu nacizane benim istinbatımdır. Vallahu alem.
: )

Bu makul ve salih olan usüldür. Demokrasi meseleleri ise bu şekikde sarih değildir, yoksa hakkında yüzlerce risale yazılmazdı. Puta secde etme gibi malum min el din bil darura değildir.
Demokrasi veya hakimiyet meselesi avam halk için sarih olmayabilir ama sen bunu genel usûl olarak kendine ve genele menhec edinmektesin. Üstelik bunun küfür olduğunu söyleyen ilim ehline rağmen sakınmak yerine, sakınanları hatalı, sakınmayanları usulde görüyorsun.

Hocam dediğim gibi Nehda ve AKP'nin post-İslamcı usulünü benimsemiyorum. Ancak laikliğe davet etmesi stratejik bir çağrıdır. Hudutları şimdi ikame etme, şeriat ahkamını ve şeri siyaseti şimdi ilan etme şeklinde. Mısır özelinde bu özellikle Hristiyan azınlığı ve liberalleri ilgilendirir. Ki Mursi siyaseti liberallere bıraksaydı milliyetçilerin devrimi -ki İslamcılığı bahane öne sürdüler- engelleyebilirdi şeklinde bir fikir var. Bu laikliği akide olarak benimseme değil: hudutlar yoktur, İslamın kamu ahkamı yoktur, vs. gibi. Buna fıkhul vaki diyorlar. Bu fikri kabul etmesek bile, ki Ihvanı Müsliminden karşı çıkan çok olmuştur ve ona uymamışlardır da, bu tekfire sebep değildir.
Aramızda uçurum farklar var. Bir akide küfrün Nedve'sine girmeyi bile caîz görmezken , senin akiden Laikliği tatbik etmesi ve tebliğ etmesini kesin bir bilgiyle ya da zann-i galibinle stratejik olduğu için uygun görmektesin. Bundan sonra sana ve senin gibi Küfrün kurumlarını kendine meşrû olarak görerek itikat edinenlere daha konuşacak ve üstüne bir şey söylenecek bir söz kalmamış benim için.

Hakimiyetin kayıtsız şartıs milletin olması ise yanlış bir söz değildir.
Haşa! Summe haşa! Allah muhafaza, Rabb'im bu küfür sözden ve savunucularının şerrinden ummeti muhafaza buyursun.
Bu söz 1921 TC anayasasında da vardı. Kaydü şart kavramı insanlara ilişkindir, sultanın halkın şurası ile meşrut ve mukayyed olması gibi. Allah'ın "hakimiyyeti" bunun üstündedir ve tabi ki de milletin iradesini takyid eder, ki irade siyasete ve örfe taalluk eder şeri ahkama değil. Mecliste fetva alınırdı kararın şer'e muvafık olduğunu. Anayasada meclis ahkamı şeriyenin tenfizi görevini bizzat icraa eder ayllyazıyordu 1928'e kadar. Kavramın farklı anlaşılması Kemalistlerin tahrifi ve Mevdudi'nin kullanımı ile değişti. Asıl manası bu değildi. Mesela Avrupa'da Bodin mutlak hakim kral derdi. Ama aynı zamanda onun ilahi irade ile mukayyed olduğu ve mesela insanların canına kıyma yetkisinin olmadığını söylerdi. Bugün liberal demokrasiler de meclisin tabiat kanunlarıyla (can emniyeti mal emniyeti vs.) mukayyed olduğuna inanırlar ama halk mutlak hakimdir derler.
Kardeşim, ne kadar demogoji ve felsefe yapsan da O söz ve ilke küfürdür. Osman'lı zamanındaki haliyle Günümüz Demokrat kafirlerin pratik tatbikini aynı görmen sapkınlıktan, cahillikten başka bir şey değildir. Ki Osmanlının son dönemlerinde (Meşrûtiyetin ilanı) ile İslam devleti olmaktan çıktı diyerek tekfir eden (şeyh Abdulkadir bin Abdulaziz gibi) âlimler de mevcuddur.

"Kur'anın tamamen yürürlükten kaldırıp hesaba alınmadığı küfrün yuvasını ve kulları"nı tespit ise bu kişilerin fiillerinin sonuçlarını, algılanmasını ve niyetlerini incelemeye götürür işi. Böyle olunca da tekfirden sakınmak daha sağlam oluyor. Puta tapanın ne yaptığı şüphe getirmez. Tazim ediyor ve ilahlaştırıyor putu secdesi ile. Putun önüne anahtarını düşürmüş de eğilip onu alıyor olamaz. Ancak siyasi fikriyat ve icraat çok farklı. İnsanların niyetini anlamalıyız. Tamamen yürürlükten kaldırmada da aynı şekilde kasıt aranır, zaaf dikkate alınmalı. Hocanız merhum Hasan Karakaya da öyle demiyor mu?
"Kur'anın tamamen yürürlükten kaldırıp hesaba alınmadığı küfrün yuvasını ve kulları" olduğu yukarıdaki çeşitli paragraflardaki sakıncalı ifadelerinden de anlaşıldığı gibi sizce sabit olmayabilir. Fakat gerek ilim ehlince gerek avamın ekseriyetince sabittir ki Kur'an kaale alınmaz, hatta yeminleri dahi Hilafeti yıkan Putun ilke ve inkılapları üzerine olan bir Nedve kurumunun küfrü güneş gibi sabittir. Küfür meclisinin Allaha muhalif yasamacı kullarının niyetlerinden dolayı tekfiri sizin için itibarlı olsa da ; ilim ehli için Hakimiyette kıymeti harbiyesi yoktur. Çünkü muşriklerin, bilmediğimiz veya zann ettiğimiz niyetlerinden değil, kat' i olarak bilip gördüğümüz zahirinden yükümlüyüz!

Puta tapmaktan kastımız, puta secde, tazim vs değil, bunların küfründe zaten şubhe yok. Yasalarını Allah'ın Kitabına göre değil de Putun ilke ve inkılâplarına göre çıkartan , bunları düzenlerken de Kur'an-ı Kerimde ne diyor diye bakmayan, teklif dahi edemeyenlerin yasaları da kendileri de bâtıldır, merduttur!.

Bir görüşümüze bakıp Ulvan'a, bir başka meseleye gelince Hasan Karakaya'ya bizi nisbet etmen tutarsızlığını gösteriyor. Bilmiyorum sırada kim var? Bizim akidemiz ve menhecimiz sabit de, asıl sen bu kufre dahi tekfirsiz akideyi kimden edindin O'nu saysan daha isabetli olur. (sapık sofi İhsan Şenocak'ı kaçıncı sıraya yazalım?)

Bu arada merhum şeyh Hasan Karakaya hakkında düşüncen de çok çok yanlış bilesin.

Konu kapanmıştır.
 
Üst Ana Sayfa Alt