Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

CİHAD'IN SEBEBİ NEDİR?

rucane Çevrimdışı

rucane

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
714 Kur'an-ı Kerim'de: "Müşrikler sizinle nasıl topyekün harb ediyorsa, siz de onlarla topyekün harb ediniz"(12) hükmü beyan buyurulmuştur.

Hanefi fûkuhası, bu Ayet-i Kerime'yi esas alarak; müşriklerle ve kafirlerle yapılması emredilen cihad; onların İslâm'a karşı savaş açmalarının sebebiyledir.(13) hükmünde ittifak etmiştir.

İmam-ı Merginani; savaşın farziyeti ile ilgili olarak bu Ayet-i Kerime'yi zikrettikten sonra: "Ve Resûl-i Ekrem (sav): "Cihad kıyamet gününe kadar devam edecektir" buyurmuştur. Bununla bâkî olan bir farzı murad etmiştir."(14) hükmünü beyan etmektedir.


715 Mü'minlerin; kendi içlerinden bir "Ulû'lemr"seçmelerinin temel sebebi; İslâm'ın emirlerini hakkı ile edâ etmektir.(15) "Ulû'lemr" yeryüzündeki bütün mü'minlerin (Herhangi bir ayırım yapmadan) haklarının takipçisi ve koruyucusudur.

Nitekim İmam-ı Serahsi: "Cihad'dan maksad; müslümanların emniyet içinde bulunmaları, din ve dünya işlerini yürütme (Edâ edebilme) imkanına kavuşmalarıdır"(16) hükmünü zikreder. Darû'l İslâm'a hicret etme imkanını bulamamış, zayıf ve azınlık durumunda bulunan mü'minlere; "Tağuti rejimler" zulmetmeye kalkarlarsa, "Ulû'lemr" derhal cihad ilân edebilir.

Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "İman edib hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad'da bulunanları (Muhacirleri) barındırıb, yardım edenler (yok mu?) İşte birbirlerinin velileridir. İman edib de hicret etmeyenlere ise, hicret edecekleri zamana kadar, sizin onlara hiçbir şey ile velâyetiniz yoktur. (Bununla beraber) eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, yardım etmek üstünüze borçtur. Şu kadar ki sizinle aralarında muahede bulunan bir kavm aleyhine değil. Allah yapacaklarınızı hakkı ile görücüdür."(17) hükmü beyan buyurulmuştur.

Yine diğer bir Ayet-i Kerime'de: "Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve acz-û ızdırab içinde bırakılıp: "Ey Rabbimiz, bizi ahalisi zalim olan şu memleketten (kurtarıp) çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda (Muzdaz'afinler için) düşmanla çarpışmıyorsunuz?"(18) buyurulmaktadır.


716 Cihad'ın diğer bir sebebi de; kâfirlerin, mü'minlerle olan ahidlerini bozup, yeniden savaş haline geçmeleridir.(19) Nitekim Hudeybiye Andlaşmasını bozan Mekke Müşriklerine karşı, Resûl-i Ekrem (sav) "Cihad" ilân etmiştir.
 
R Çevrimdışı

readme

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
cihad sözcüğü cehd sözcüğünün türevlerinden müfaale babından mastardır. cehd sözcüğünün esas anlamı takat demektir. sözcüğün cühd diye okunuşuda söz konusudur. müfaale babı işteklik ifade ettiğinden karşılıklı olarak gayretleşme demek olur. diğer bir ifade ile karşı tarafın gücüne karşı güç kullanma demek olur.

cehd sözcüğünün türetiliş anlamı "ağır yük taşıyan hayvanın menziline ulaşabilmesi için gösterdiği çabadır" buda bize cehd sözcüğünün gayeye ulaşmak için yük altında gösterilen gayret olduğu anlamına geldiğini gösterir.

cihad islamdinin temel sabitlerinden biridir. Kuran ile yani bilgi ile, mal ile, dil ile, beden ile yerine getirilir. cihad Allah tarafından kullarına verilmiş olan "bedeni mali ve zihni kuvvetleri allah yolunda; kuranı anlama, anlatma, yaşama ve yayma, tanıtmak için kullanmak, o yolda kuvvet harcamaktır. buda bilgi,beden ve mal ile yapılır"

cihad sözcüğü kuranda 41 Kez yer alır. cihad sözcüğünün anlamında "adam öldürme, düşmanı yok etme, ortadan kaldırma anlamı yoktur."

savaş (ölme ve öldürme) kuranda kıtal ve muharebe ifadeleriyle yer almıştır. cihad her zaman yapılırken savaş her zaman yapılmaz. savaş hukukuk islamda ayrı bir konu ile konuşulabilir.

cihadın en güzeli ve en muteberi ilim ile yapılır. dünyadaki bütün kötülüklerin sebebi cehalettir. allaha ulaşmak isteyen herkesin cehaletten kurtulması gerekir. bilginin toplumlar ve kişiler üzerindeki etkisi tartışılmaz. onun için Rabbimiz şöle buyurmaktadır;

Furkan 52; "Öyle ise Kafirlere İtaat etme ve onunla (Furkan ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir cihad yap "

islam dininin tanıtılması Kuranın tebliğ ve tebyin esasına dayanır. bu faaliyetin adı ilim ile cihattır. ayette kuran ile cihadın büyük cihad olarak nitelenmesi allahın ilim ile cihada ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

allahın insana ihsan etmiş olduğu mal ve servetin Allah yolunda harcanması mal ile yapılan cihaddır. islam dininin en büyük özelliği ve rabbimizin üzerinde durduğu en önemli konuların başında sosyal dayanışma gelmektedir.

evet arkadaşlar kısaca Kuranda cihadın ne demek olduğunu sizlerle paylaşmaya çalıştım. lütfen objektif olarak değerlendirmeler yapın. bir kez daha altını çizerek vurgu yapmak istiyorum. cihad kesinlikle savaşmak adam öldürmek anlamına gelmemektedir. kelimenin Kuranda kullanışı anlamı hususunlarını dikkatlice göz önünde bulundurun..
 
C Çevrimdışı

cevan_pedayi2

Üye
İslam-TR Üyesi
cihad sözcüğü kuranda 41 Kez yer alır. cihad sözcüğünün anlamında "adam öldürme, düşmanı yok etme, ortadan kaldırma anlamı yoktur."
readme ' Alıntı:
cihad sözcüğü cehd sözcüğünün türevlerinden müfaale babından mastardır. cehd sözcüğünün esas anlamı takat demektir. sözcüğün cühd diye okunuşuda söz konusudur. müfaale babı işteklik ifade ettiğinden karşılıklı olarak gayretleşme demek olur. diğer bir ifade ile karşı tarafın gücüne karşı güç kullanma demek olur.

cehd sözcüğünün türetiliş anlamı "ağır yük taşıyan hayvanın menziline ulaşabilmesi için gösterdiği çabadır" buda bize cehd sözcüğünün gayeye ulaşmak için yük altında gösterilen gayret olduğu anlamına geldiğini gösterir.

cihad islamdinin temel sabitlerinden biridir. Kuran ile yani bilgi ile, mal ile, dil ile, beden ile yerine getirilir. cihad ALLAH tarafından kullarına verilmiş olan "bedeni mali ve zihni kuvvetleri ALLAH yolunda; kuranı anlama, anlatma, yaşama ve yayma, tanıtmak için kullanmak, o yolda kuvvet harcamaktır. buda bilgi,beden ve mal ile yapılır"

cihad sözcüğü kuranda 41 Kez yer alır. cihad sözcüğünün anlamında "adam öldürme, düşmanı yok etme, ortadan kaldırma anlamı yoktur."

savaş (ölme ve öldürme) kuranda kıtal ve muharebe ifadeleriyle yer almıştır. cihad her zaman yapılırken savaş her zaman yapılmaz. savaş hukukuk islamda ayrı bir konu ile konuşulabilir.

cihadın en güzeli ve en muteberi ilim ile yapılır. dünyadaki bütün kötülüklerin sebebi cehalettir. ALLAHa ulaşmak isteyen herkesin cehaletten kurtulması gerekir. bilginin toplumlar ve kişiler üzerindeki etkisi tartışılmaz. onun için Rabbimiz şöle buyurmaktadır;

Furkan 52; "Öyle ise Kafirlere İtaat etme ve onunla (Furkan ile) onlara karşı olanca gücünle büyük bir cihad yap "

islam dininin tanıtılması Kuranın tebliğ ve tebyin esasına dayanır. bu faaliyetin adı ilim ile cihattır. ayette kuran ile cihadın büyük cihad olarak nitelenmesi ALLAHın ilim ile cihada ne kadar önem verdiğini göstermektedir.

ALLAHın insana ihsan etmiş olduğu mal ve servetin ALLAH yolunda harcanması mal ile yapılan cihaddır. islam dininin en büyük özelliği ve rabbimizin üzerinde durduğu en önemli konuların başında sosyal dayanışma gelmektedir.

evet arkadaşlar kısaca Kuranda cihadın ne demek olduğunu sizlerle paylaşmaya çalıştım. lütfen objektif olarak değerlendirmeler yapın. bir kez daha altını çizerek vurgu yapmak istiyorum. cihad kesinlikle savaşmak adam öldürmek anlamına gelmemektedir. kelimenin Kuranda kullanışı anlamı hususunlarını dikkatlice göz önünde bulundurun..
kardeşim siz kitabı iyi okumanızı ve rasullullahın(sav) sünnetini okumanızı tavsiye ederim kendin bir şeyler eklemeyin lütfen öyle islamda öldürme yok cihat sadece malla yapılır lafını bırak ayetleri ordan burda cımbızlamayın lütfen s.a
 
K Çevrimdışı

kıtmir

Üye
İslam-TR Üyesi
allah sizdsen malnızla canınızla cihat edin diyor....eğer bir özürün yoksa cihata katılamayacak kadar o zaman malınla cihat edersin....mesela daha küçüçük sahabiler dahah kılıçlarını bellerine bağlamayan küçük sahabiler bedir harbinde aslanlar gibi cihat etttiler...peki sizin eksiğiniz ne ???
 
C Çevrimdışı

cevan_pedayi2

Üye
İslam-TR Üyesi
(readme) kardeşim bak bunları okuve işittik itat ettik deyin inş.
______________________________________________________________

ALLAH’ın Rasulu bu hayırdan sonra bundan önce serrin olduğu gibi yine
ser olacak mı? O da: ‘Evet’ dedikten sonra Huzeyfe (ra); Bundan
korunmanın yolu nedir? Diye sorunca Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve
selem: ‘O kılıçtır’ buyurmustur.” 20


Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem cihadı terk etmenin Ümmetin
acısını çektiği zilletin sebebi olarak belirtmistir. 21

İ'ne ile alısveris yaptığınız, öküzlerin pesine takılıp çiftçilikle yetindiğiniz ve cihadı terk
ettiğiniz zaman ALLAH size bir zillet verir ve yeniden dininize
dönmedikçe sizden onu kaldırmaz.” 22


ALLAH subhanehu ve teala cihad yolunu izleyenlere hidayeti vaad
etmistir. “Bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza
eristireceğiz” 23


Seyhul İslam İbni Teymiyye rahimehullah söyle der: “Bu sebepten
dolayı cihad, ilim kapıları ile kusatılmıs olan hidayetin
gerekliliğindendir. ALLAH’ın su ayeti de buna delildir: “Bizim uğrumuzda
cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eristireceğiz” 24

ALLAH kendi yolunda savasanı bir hidayet üzere kılar. Bu sebeple iki imam Abdullah
B. Mübarek ve Ahmed B. Hanbel ve diğerleri söyle der: “Đnsanlar
herhangi bir sey üzere ihtilafa düstükleri zaman ne üzere olduklarına
bakın. Süphesiz hak onlarla beraberdir. Çünkü ALLAH; “Bizim uğrumuzda
cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eristireceğiz” 25 buyurmustur.”
26


Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem bize, Taifet’ül Mansura’nın
ALLAH yolunda savasan ve mücahid bir taife olduğunu bildirmistir:
“Ümmetimden bir grup kıyamet gününe kadar hak üzere savasmaya
devam edecektir. Onlara muhalif olanlar kendilerine zarar veremezler
ve ALLAH’ın emri gelinceye kadar böyle devam ederler.” 27


Rasulullah sallALLAHu aleyhi ve sellem söyle buyurmustur:
“Ümmetimden bir taife hak üzere savasmaya devam edecek, ALLAH
da, onlar ile bazı kavimlerin kalplerini saptıracak ve bunlardan onların
rızkını sağlayacaktır, bu hal kıyamete kadar devam edecektir.” 28


Yine söyle buyurmustur: “Ümmetimden bir grup kıyamet gününe
20 İmam Ahmed
21 İ!ne: Faizle yapılan alısverislerden bir çesittir. Özelliği: Bir kisinin, vakti tayin edilmis
bir bedel ile (veresiye) bir seyi birisine satması, daha sonra aynı malı, sattığı kisiden pesin
olarak daha düsük bir ücret ile satın almasıdır. Bu sekilde, pesin bedel ile veresiye bedeli
ayırarak faizli bir kar elde edilmis olmaktadır
22 Ebu Davud
23 Ankebut/69
24 Ankebut/69
25 Ankebut/69
26 Mecmu’ul Fetava 28/442
27 Müslim
28 Sünen-i Nesai/3333
 
C Çevrimdışı

cevan_pedayi2

Üye
İslam-TR Üyesi
Cundullah ' Alıntı:
ALLAH razi olsun..

Peki evini, cocugunu, arabasini, bileziklerini, elbiselerini vs.
Bunlari bu zamanda kim kalben terkedebilir?
InshALLAH bizlerde kimsenin kinamasindan korkmadan Hakki söyleriz. insanar buna muhtac
s.a ilahi kardeşim iman tam oldumu bunalr sıfır kalır bu neki ben nicelerini satı yor neler yapıyor çünkü o kardeş şunu çok iyi biliyor bir ev araba veya altın değeri az tutar ama yüce allahın verdiği değer ise onun kinden kat kat fazla sen vermezmisin 5 lira eden bir eşyaya onun bin mislini verseler koşarak vereceğini biliyorum onun için o mal ona değersizdir allaha satmak ise çok çok karlıdır can kardeşim huda hafız
 
C Çevrimdışı

cevan_pedayi2

Üye
İslam-TR Üyesi
CiHADA HAZIRLIK


Bilindiği gibi İslam en son ilahi nizamdır. Bu inanç sistemi insan hayatının temeli ve bütün insanlığa hayat nizamı olmak için gelmiştir. Bu inanç; İslam ümmetinin, insanlığın varoluşu ve amacı konusunda eksiksiz ve kapsayıcı bir düşünceden doğan tüm alemi kapsayıcı kumanda makamına yükselmesini sağlamak için gelmiştir.

Allah katından inen Kur'an ise tüm bunları açıklayan bir emirler kitabıdır. İslam'ın kumanda ettiği bu hayırlı girişimden başka hayırlı hiçbir şey yoktur. Tüm cahiliyye nizamlarında hayırdan eser bulmak imkansızdır. Bu nedenle insanlık, İslam'ın gölgesinde yükseldiği bu yüce dereceye hiçbir zaman yükselememiştir.

Dünyada bu nimete eşit hiçbir nimet yoktur. Bu nimetten yararlanabilme şerefine kavuşmak ta aynı şekildedir. İnsanlık İslam nizamından nasipsiz bırakıldığı zaman bütün kurtuluş yollarını ve çarelerini kaybeder. Ve insanlığı bu hayır düzeninden nasipsiz bırakanlar kadar insanın insanlığına tecavüz eden başka bir zalim bulunamaz. Kişioğlu ile yaradanının istediği yücelik, temizlik ve kemalin arasına girmek isteyenler, şüphesiz ki en büyük zalimdir.


Bundan dolayı tüm alemi kapsayıcı bu "ilahi düzen daveti"nin insanlığa ulaşması ve tebliğ edenlerin karşısına çıkan bütün sulta ve engellerin yıkılması şarttır. İlahi davet ulaştıktan sonra herkesin bunu kabul edip etmemekte hür olması, itaat edenleri engelleyici engel ve sultanın bulunmaması da elbette insani bir haktır.

Birtakım kimseler Allah'ın davetim kabule yanaşmaz ve kaçınırlarsa, ilahi davetin yaygınlaşmasını ve devam etmesini engellemeye hakları yoktur. Yapılacak antlaşmalar çerçevesinde hürriyet ve güveni temin etmek ve Müslümanların hiçbir düşmanla karşılaşmadan kendi davalarını tebliğ edebilmelerini sağlamak gerekir.


Allah'ın hidayet verdiği insanlardan bir kişi eğer bu davete gönül verirse artık hiç kimse onu zulüm ve fitne taktikleriyle -yolundan çevirmeye kalkışmamalıdır. İnsanları Allah yolundan alıkoyan ve onları hidayet düzeninden uzaklaştıran bir düzenin hakimiyetini istememek de mü'minlerin doğal bir hakkıdır.

Müslümanların her türlü zulüm ve fitneyle karşılaştıkları zaman kendilerini kuvvet kullanarak korumaları inançlarının bir gereğidir. İnanç hürriyetini güvence altına almak, Allah'ın hidayetine ulaştırdığı kimselerin emniyetini temin etmek, Allah'ın nizamını yeryüzünde hakim kılmak ve bütün insanlığa müjdelenen o kapsayıcı hayırdan yoksun bırakmamak için kuvvet kullanmak; meşru bir görevdir.


Müslümanların üzerine, bahsedilen bu insani haklardan doğan bazı görevler yüklenmektedir. Bu ilahi daveti insanlığa hürriyet içinde tebliğ ederken Müslümanların önüne dikilen veya inanç hürriyetini sınırlayan tüm kuvvetleri devirmeleri bu çeşit görevlerden biridir. Müslüman, din tamamen Allah'ın oluncaya ve yeryüzünde hiçbir kuvvetin Allah'tan uzaklaştırma imkanı kalmayıncaya kadar durmadan dinlenmeden cihad edecektir. İnsanları dine girmeye zorlamak için değil.

Allah'ın dinini yeryüzünde yüceltip bu dine girmek isteyenleri korkutacak hiçbir şey kalmayıncaya, Allah'ın dinini tebliğ etmekten ve dinde kararlılık gösterip gereklerini yerine getirmekten alıkoyan hiçbir kuvvetin korkusu kalmayıncaya ve dinin hakimiyetini yeryüzünde sağlayınca-ya kadar cihad edecektir.


Yeryüzünde hak ve hakikat ehlini yolundan döndürecek, hidayetten sapıklığa çevirecek hiçbir sulta düzen ve idarenin kalmaması için İslam'da cihad düşüncesinin genel prensipleri bunlardır. Ve İslam tarihinde cihad hareketleri bu düşünce sınırları içerisinde gerçekleşmektedir.


Evet; cihad sadece ve sadece belirtilen bu yüce gayeler uğruna yapılırdı. Başka hiçbir gaye gözetilmezdi. İslam'da cihad inanç içindir. İslam inancını tecavüz ve fitnelerden korumak, bu inancın emrettiği insan hayatıyla ilgili prensipleri ve ilahi kanunları korumak içindir. Cihad yeryüzünde inanç sancağını dalgalandırıp bu sancağa saldırmak cesaretini gösterenlerin daha saldırmadan başını ezmektir. Ta ki bu inanca gönül vermek isteyenler yeryüzünde karşılarına dikilecek hiçbir engel olmayacağını bilsinler ve zorlanmadan, hürriyet içinde bu dine girebilsinler.

"Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın; fakat haksız yere saldırmayın. Çünkü Allah haksız yere saldıranları sevmez."


''Onları nerede yakalarsanız öldürün, onların sizi çıkardıkları yerden sizde onları çıkarın! Fitne çıkarmak, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram da onlarla savaşmayın ki, onlarda sizinle orada savaşmasınlar. Fakat onlar sizinle savaşırlarsa, hemen onları öldürün; kafirlerin cezası böyledir."


"Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, Allah bağışlayandır, esirgeyendir."

"Onlarla savaşın ki fitne ortadan kalksın din yalnız Allah'ın dini olsun, (yalnız O'na tapılsın) Eğer (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur." (Bakara Suresi, 190-193)


bazı rivayetlerde belirtildiğine göre bu ayetler savaş konusunda inen ilk ayetlerdir. Bundan önce mü'minlere zulmedilmiş olmalarından dolayı kafirlerle savaşmalarına izin veren ayet indirilmişti. Mü'minler bu ayetin inişiyle kendilerine verilen iznin, üzerlerine farz kılınacak cihad emri için bir başlangıç olduğunu hissettiler. Hacc suresinde şöyle buyuruluyordu:


"Kendileriyle savaşılan (mümin)lere (savaşma) izni verildi. Çünkü onlara zulmedilmiştir ve şüphesiz Allah onlara yardım etmeye kadirdir." "Onlar, sırf 'Rabbimiz Allah'tır' dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, bazı insanları ,diğer bazılarıyla savması olmasaydı, içlerinde Allah'ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar, mescitler yıkılırdı. Allah, kendi (dini)ne yardım edene elbette yardım eder. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, galiptir." "Onlar ki kendilerine yeryüzünde iktidar verdiğimiz takdirde (zorbaların yoluna sapmazlar) namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler. Kötülükten sakındırmaya çalışırlar. Ve bütün işlerin sonu Allah'a aittir." (Hacc Suresi, 39-41)


Mü'minler kendilerine niçin cihad izni verildiğini biliyorlardı: Zulüm edildikleri için. Aynı zamanda Mekke'de kendilerini müdafaa etmekten alıkonulmuşken zulümden dolayı, intikam işareti de verilmiş oluyordu. Mekke'de onlara şöyle denilmişti: "Ellerinizi çekin. Namazı kılın, zekatı verin."


Ve bu çekilme, Allah'ın takdir ettiği bir hikmetten dolayıydı. Biz sadece hesaba ve sayıya gelmeyen sebeplerin, gizli sebepleri konusunda beşeri ölçülerle bazı çözümlemelerde bulunabiliriz.


Mekke de savaşın yasaklanmasının birinci sebebi olarak biz şunu görüyoruz. Her şeyden evvel emre uymaksızın kumandaya boyun eğmek ve izni beklemek için, mü'min Arapların sabır konusunda nefislerinde bir arzu meydana getirmektir. Zaten onlar cahiliyet devrinde, yaradılıştan gelen bir kahramanlığa sahip olmanın şiddetli heyecanı içindeydiler. İlk davete hemen koşuyorlar, zulme karşı sabredemiyorlardı. Bu ümmete emanet edilen o büyük görevleri yüklenmek için, bu çeşit alışkanlıkları frenleyebilmek; ölçülü ve tedbirli bir kumandanın emrine itaat edip hükmüne ve tedbirine boyun eğmek için gerekliydi. Hatta bu itaat yaradılıştan gelen kahramanlık sahibi, ilk davet anında savaşa koşmaya alışmış sinirliler hesabına olsa dahi...

İşte bu yüzden Ömer b. Hattab gibi insanlar, vatan, soy ve aile koruma gayretini; Hz. Hamza gibi kimseler, delikanlılığını ve bunlara benzeyen diğer Müslümanlar her türlü şiddet hareketine karşı soğukkanlılıklarını koruyarak, sabırla karşılık veriyorlardı. Ve sinirlerine hakim bir halde sadece Resulullah'ın işaretini bekliyorlardı. Büyük kumanda makamından gelecek emirlere boyun eğiyorlardı. Halbuki bu kumanda makamından gelen emir, kendilerine: "Ellerinizi çekiniz, namaz kılınız ve zekat veriniz" diyordu. Ve böyle bir zamanda o emir sayesinde yüce bir görevin yüklenicilerinin nefisleri kırılınca yaratılıştan gelen kahramanlıkla derin düşünce ve soyunu koruma ile itaat arasında uygun bir denge kurabilmişlerdi.


ikincisi ise; Araplar gururuna ve onuruna çok düşkün bir topluluktu. Müslümanlar arasında, Araplardan gelebilecek her harekete bire iki karşılık verebilecek kimseler yok değildi. Fakat Müslümanların zulme dayanabilip sabırla karşılık vermeleri gururuna düşkün olan Arapların gönüllerini okşayıp İslam'a karşı sempatilerini artırılabilirdi. Nitekim Kureyşliler; Haşimilere boykot ilan edince bu durum ortaya çıkmıştır. Haşimilere karşı baskı hareketi fazlalaşınca gurur ve onur sahibi kimseler bu duruma karşı çıktılar. Yaptıkları anlaşmayı içeren sayfaları parçalayıp attılar. Ve böylece aniden ortaya çıkan bu tehlike de pasif direnme hareketiyle ortadan kaldırılmış oldu. Hz. Peygamberin hayatı ve siretini, bir hareket taktik ekseni olarak araştırdığımızda belirtilen bu durumlar açıkça ortaya çıkar.



Üçüncü olarak İslam; Mekke'de her evi kanlı bir savaş sahnesine çevirmek istemiyordu. Zira ilk Müslümanlar, müşrik ailelerin fertlerinden birileriydi... Her evde mutlaka birkaç kişi müşrik idi. Ve müşrik anne-babalar Müslüman olan kendi evlatlarına her türlü zulüm ve işkenceyi uygulamaktan çekinmiyorlardı. Onları dinlerinden döndürmek için ellerinden gelenleri ardlarına bırakmıyorlardı. Aynı zamanda bu zulüm planını uygulayan bir otorite yoktu. Şayet Müslümanlara o gün korunma izni verilmiş olsaydı; bu, her evin bir mezbaha ve savaş meydanı haline gelmesi, her yuvadan oluk oluk kan akması demek olacaktı.

Böyle bir şey, kabile ve kavmiyet duyusu ile yetişmiş olan Arapların gözünde İslam'ı yuvalar dağıtıcı, aileler arasında fitne alevlerini serpici bir "ayrılıkçılık daveti" haline sokacaktı. Bu da sonuç olarak ya Müslümanların toptan yok olmasına veya başka yollara sapmasına sebep olacaktı. Halbuki hicretten sonra durum hiçte böyle değildi. Müslümanlar bağımsız bir birlik kurmuşlardı. Karşılarında kendilerine düşman, teşkilatlanmış Mekkeli kuvvetler yer alıyordu. Müslümanlara karşı ordular hazırlayıp saldırılara girişiyorlardı. Bundan dolayı hicretten sonraki durum: Mekke'de her Müslüman'ın müşrik aileler içindeki fertlerin durumundan çok farklıydı.


İşte Mekkeli Müslümanların, fitne ve zulme karşı savunmada bulunmalarını yasaklayan hikmetin ardında insan lehine beliren sebeplerden bazıları. Bunlara ilave olarak denilebilir ki, o zaman henüz Müslümanlar azınlıktaydı. Mekke'de kuşatma altında bulunuyorlardı. Bu durumda müşriklerle açıktan bir savaş hareketine girişmiş olsalardı toptan öldürülebilirlerdi. Halbuki Allah onların çoğalmalarını, güvenli bir kural altında olmalarım istedi. Bundan sonra da onlara savaş izni verildi.


Her ne şekilde olursa olsun savaş hükmü; bundan sonra yarımadadaki İslam hareketinin şartlarına uygun olarak, aşamalı bir şekilde ilerlemesine devam etti. Daha sonra da yarımadanın dışında aynı şekilde gelişti. Henüz yeni inen bu ayetler, iki ordu arasındaki çatışmanın başlangıç durumundaki gereklerine uygun birtakım hükümler içeriyordu.


Bu ayetler Medine'deki mü'minleri asıl vatanları Mekke'den çıkaran, dinleri için kendilerine her türlü zulmü uygulayan Kureyş'li müşriklerin durumunu açıklaması yanında cihada dair bazı önemli konuları da belirtmektedir. Ayet-i kerime Müslümanlara; kendileriyle eskiden savaşmış ve halen de savaşmaya devam edenlerle savaş yapmalarını fakat sının aşmamalarını ve bu hususta ileri gitmemelerini emrederek başlıyor.


"Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın; fakat haksız yere saldırmayın. Çünkü Allah haksız yere saldıranları sevmez."


Savaşmayla ilgili bu ayetlerin başlangıcında, ilk olarak savaş hedefi belirtiliyor. Ve savaş meydanlarında altına toplanacakları sancak açık bir şekilde belirtiliyor.


"Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın."


İslam'da savaş yalnız Allah içindir. İnsanlığın uzun müddet yaptığı savaşlarda takip ettiği hiçbirisi için değil. Savaş sadece Allah yolundadır. Yeryüzünde hakimiyet kurmak, şan ve şeref sahibi olmak, ganimet ve kazanç elde etmek için değil. Hammadde kaynakları, açık pazarlar sağlamak ve bir sınıfı başka bir sınıfa veya bir cinsi başka bir cinse hakim kılmak için de değildir. İslam'da cihad yalnız Allah içindir. Cihad, yeryüzünde Allah'ın kelamını yüceltmek, hayatta O'nun nizamım hakim kılmak ve mü'minleri dinlerinden döndürecek fitne ve batıla yönelme pisliğinden korumak içindir. Bu hedeflerden başka hedeflerde yapılan savaşlar İslam nazarında meşru değildir. Ve bu savaşlara katılmalar için Allah katında hiçbir mükafat ve makam yoktur.
Hedefler ve amaçlar belirtildikten sonra da savaş sahası sınırlandırılıyor.


"Fakat haksız yere saldırmayın. Çünkü Allah haksız yere saldıranları sevmez."


Düşmanlık; çok kere savaşa katılanların, savaşa girmeyen ne İslam olması ne de Müslümanlar için bir problem oluşturmayan kadın, çocuk, ihtiyar ve çeşitli dinlere bağlı rahiplere saldırmasını ifade etmektedir. Düşmanlık; bazen de geçmiş ve günümüzdeki cahiliyye savaşlarında olduğu gibi, bilinen savaş kurallarını çiğneyerek insanlık dışı alçakça hareketlerle ortaya çıkar. İslam ise bu çeşit alçakça hareketlerden nefret ettiği gibi takva şuuruyla da asla bağdaştırmaz.


Savaş adabına dair İslam'ın takip ettiği metod Resulullah (s.a.s)'in ashabına bulunduğu tavsiyelerde de açıkça görülmektedir. İşte İslam'ın giriştiği savaşlarda uyguladığı usûl ve kural... İşte Müslümanların yöneldikleri hedef...


"Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Fakat haksız yere saldırmayın..."


Müslümanlar sayılarının çokluğuyla zafer kazandıklarını biliyorlardı. Zaten mü'minlerin sayıları azdı. Savaş hazırlıkları ve silah gücüyle de zafer elde etmiyorlardı müminler. Zira onların harp gücü düşmanlarınkinden çok azdı. Onlar sadece imanları, itaatleri ve Allah'ın yardımıyla zafer elde ediyorlardı.

Müslümanlar Allah'ın kendileri için vermiş olduğu rütbelerden uzak kaldıkları zaman tek güvenceleri olan zafer araçlarından uzak kalmış oluyorlardı, işte bu yüzden kendilerini dinlerinden döndürmek isteyen en çirkin eziyetlerle onlara zulüm yaparak öldüren düşmanlarıyla savaşırken bile bu usullere uyuyorlardı. Resulullah öfkeyle heyecanlanınca Kureyşten iki kişinin yakılmasını emretti. Sonra geri dönerek yakılmamalarını söyledi. Çünkü Allah'tan başka kimse insanları yakamazdı.


Bundan sonra ayetin akışı Müslümanlarla savaşan, onların dini hakkında fitneler çıkaran ve onları memleketlerinden çıkaran kimselerle savaşma konusunda daha da fazla üsteliyor. Ve her ne şekilde olursa olsun nerede bulurlarsa bulsunlar onları öldürünceye kadar savaşmalarını bildiriyor. Ancak Mescid-i Haram hariç. Kafirler orada savaşı başlatırlarsa onlara karşılık verilir. Fakat Allah'ın dinine girerlerse daha önce Müslümanlara ne kadar zulmetmiş olurlarsa olsunlar ve ne kadar savaşıp fitne çıkarmışlarsa da ellerini onlardan çekerler.


Onları nerede yakalarsanız öldürün, onların sizi çıkardıkları yerden sizde onları çıkarın. Fitne çıkarmak adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlarla savaşmayın ki onlarda sizinle orada savaşmasınlar. Fakat onlar sizinle savaşırlarsa hemen onları öldürün; kafirlerin cezası böyledir."


Gerçekten dine tecavüz insan hayatında mevcut olan en mukaddes şeye tecavüzdür. Bundan dolayıdır ki; fitne öldürmekten daha kötü; nefsi öldürmekten, ruhu ve hayatı yok etmekten daha şiddetli olarak açıklanmıştır. Bu fitne ister tehdit, ister fiili eziyet ile olsun ister dolayısıyla insanları sapıklaştıran, Allah nizamından uzaklaştıran, O'nun nizamını inkar ettiren veya ondan yüz çeviren bozuk bir nizamı yerleştirmekle olsun; hiç farkı yoktur. Bunun en yakın örneği dinin tebliğ edilmesini yasaklayan ve dinsizlik öğrenimini hür kılan sosyalizmdir. Sosyalizm zina ve şarap gibi İslam'ca haram olan. şeyleri serbest kılıp fertleri de çeşitli araçlarla bunlara yöneltmeye çalıştığı gibi; diğer yandan da Allah nizamındaki meşru erdemlere uymayı da kötü gösterir. Kendisinin koymuş olduğu o yeni ve bozuk düzeni, insanların ondan ayrılmasına imkan bırakmayacak bir şekilde zorunlu kılar.



İslam'ın inanç hürriyeti için koymuş olduğu düzen budur. İnsan hayatında akideye vermiş olduğu değer bu şekildedir. İslam'ın tabiatı ve insan varlığının gayesine bakış tarzı insanın varoluşundaki gaye ibadettir. Sahibini Allah'a yönelten her hayırlı hareket ibadet sınırları içerisine girer. Şüphesiz ki insanın sahip olduğu şeylerin en doğal olanı inanç hürriyetidir. İnsandan bu hürriyeti çekip alan, onu doğrudan veya dolaylı olarak dininden döndürmeye girişen kimse insanı öldürmeye kast edenden daha büyük bir cinayet işlemiştir. İşte onun için İslam onların düşüncesini öldürmeyi fitne, öldürmekle eşit ve ona ölümle karşı koyar. Bundan dolayıdır ki Allah onlara, "onlarla savaşın" (ve gatiluhum) demiyor da "Onları öldürün" (Vaktülûhum) diye emrediyor.

Her ne durumda olurlarsa olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar onları öldürün, onları öldürürken istediğiniz silahı da kullanabilirsiniz. Şu kadar var ki yakarak yahut da işkence ederek öldürmek İslamî esaslara uymaz. Mescid-i Haram'da da öldürmek yoktur. Çünkü Allahu Teala orasını emniyetli bir yer kılmıştır. Dostu İbrahim (s.a.)'nin duasını kabul ederek Mescid-i Haram'ın çevresini emniyetli bir yer haline getirmiştir.

Orayı tüm insanları dönüp dolaşıp toplandıkları ve orada güvene ve refaha kavuştukları bir yer olarak kılmıştır. Orada bu makamın hürmetine uymayan kafirlerden başkasıyla savaşınız. Şayet kafirler güvenilir belde sınırları içerisinde Müslümanları öldürmeye başlarlarsa işte o zaman Müslümanlar da onları öldürmekten geri kalmazlar. İşte insanları dinlerinden çeviren ve çevresinde güvenilir bir şekilde yaşadıkları hürmetine uymayan kafirlerin hak ettikleri cezadır: Bununla beraber vazgeçerlerse şüphesiz Allah Gadir ve Rahimdir.


Allah'ın rahmet ve affına uygun sonuç; küfürden yüz çevirmektir. Yoksa sadece Müslümanlarla savaşmak veya onları dinlerinden döndürmeye son vermekten oluşmaz. Müslümanları öldürmekten vazgeçmek sonuçta kendileriyle anlaşma yapmaya zorunlu kılan fitnelerden vazgeçmektir. Fakat bu hareket onlara Allah'ın rahmet ve affedişle küfür ve düşmanlıktan sonra bu değerlere erişebilmeleri için kafirleri imana teşvik söz konusudur. Kafirleri bu değerlere teşvik eden ve yalnızca Müslümanlar safına girmekle onları affedip üzerlerinden kısas ve diyeti kaldıran İslam; ne mükemmel bir dindir.


Savaşmanın gayesi; insanları Allah'ın dininden saptırmamak, onları; içinde yaşadıkları düzenin kuvveti veya benzeri tesirlerle dinlerinden döndürmemek ve üzerlerine aldatıcı, şaşırtıcı ve karışıklık çıkarıcı şeyleri musallat kılmamak için verilen bir teminattır. Bu teminat, Allah dininin aziz olması, taraftarlarını kuvvetlendirmesi, düşmanlarının ondan korkarak insanlara zulüm ve fitne yoluyla hücuma girişmemesi, imam isteyen kimsenin herhangi bir kuvvetin kendisine engel olacağından, kendini zulüm ve fitnenin geleceğinden korkmaması için verilmiştir. Şu halde Allah'ın dini galip gelinceye kadar İslam cemaati bu tecavüz edici kuvvetlerin kökünü kazımakla yükümlüdür.
 
Ş Çevrimdışı

şehadet81

Üye
İslam-TR Üyesi
Onca ayetlerle,hadislerle ve yorumlarla Cihadı ve gerekliliğini anlatmışsınız hepinizin yüreğine sağlık.Hani bazan çok uzun cümlelerin yapamadığı kadar tesirli kelimeler vardır.Arada cihadı farklı merciilere çekmek isteyenlere ve özellikle nefsine ağır geldiğinden anlamını değiştirme çabası içersinde olanlar için bu kelime ya da cümle nedir diye düşündüm ama aklıma gelmedi.En sonunda bu çıkmazdan sözlerin en güzeli olan kısa bir ayetle meramımızı anlatalım dedik.Nisa Suresi 75. ayeti diğer tüm sebepleri bir kenara bırakarak okuyalım."Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, "Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zâlim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver" diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz? "

Etrafımıza bakalım!İslam coğrafyasında kardeşlerimiz ne halde?Kardeşlerimiz zulüm altında inlerken ,bacılarımızın ırzına geçilip çocuklarımız katledilirken hala sebep aramak ta nedir?
Nasihat isteyene etrafımızdaki zulüm yeter!yetmeli..Yürekten düşünene o kadar geçerli sebepler var ki!!!

Bunca zulme rağmen hala sıcak yatağında huzur içersinde yatabilen, evlatlarımız can çekerken etrafta ;yavrusuna elinde çikolata ile sarılırken haya etmeyen,cenneti evinde ezgi dinleyerek dergahlarda hatmeler yaparak beş vakiti mescidlerde kılarak bulacağını umanlar yapılan vahşeti tv de izleyip elinde çayı ile ah vah çeken sonra hiç bir şey olmamış gibi hayatını idame ettirenler,kardeşleri için bir damla gözyaşı dökecek yürekten mahrum olanlar!!!!!! onlardan anlamalarını beklemeyin,onların beyni anlamamaya programlanmış......
 
F Çevrimdışı

fecrislam

Üye
İslam-TR Üyesi
sizleri bu konuda en güzel bilgiyi verecek olan kaynak BDULLAH AZZAM ın cihad dersleri kitabı yeterli gelecektir.
bilgileriniz için teşekkür ederim arkdaşlar.
cihad bu zamanda daha bir cihad dır.

vesselam
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt