Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Celcelutiye Duası Sahih mi?

3SM3R Çevrimdışı

3SM3R

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Allah rızası için Celcelutiye duasını bilen varmı ? Varsa bilen kardeşimiz yardım edebilir mi ?




Bismillahirrahmanirrahim
“Rabbi yessir, vela tuassir, Rabbi temmim bil hayr. Sehhil aleyne bi fadlike ya Muyessir.”


CENNET HAZİNESİ MANEVİ ZIRH

Bede’tü bi bismillahi ruhi bihihtedet.
İla keşfi esrarin bi batınihintavet..

Ve Salleytü biss.........................
...................................................

Celcelutiye ismi azamında içinde bulunduğu muhteşem yakarışların içerdiği bir dua’dır ki!

Cenab-ı Hak’kın İSMİ AZAMI , KaSem ve vefki yeşil bir atlas ile Cebrail a.s tarafından bizzati Peygamberimiz Hz Muhammed aleyhisselama hediye olarak sunulmuştur.

Mübarek vefkte bulunan remizlerin her biri Fatiha-ı Şerifte bulunmayan bazı harflere işaret eder. Bu harflerde farklı esmaları temsil ederler. Bunlar yedi tanedirler.

Kaside-i dua da ise bazı esma-i şerifler Süryanicedir. Bunun sırrı hassa-i havassi hikmeti hz. Ali efendimizdedir. Ledunni sırlardır bunlar. AncAk bu dildeki esmaların ne mana içerdikleri ve faziletleri tarafımızca bilinmektedir.

Günümüze gelen en muteber olan Celcelutiye beytleri duası vefki hatemi İmam-ı Gazali r.a bahsettiğine göre bu mübarek dua vede vefkin gelişi şöyle olmuştur. Bu beytler 120 tanedir. (126 veya 102 değil)

Cebrail a.s Peygamber Efendimize a.s dedi ki:
-Ya Muhammed! Rabb’in sana selam ediyor ve selamın en mükerremini sana tahsis buyuruyor. Ayrıca sana bu hediyeyi ihsan buyurdu.

Bunun üzerine Peygamber efendimiz a.s:
-Ey kardeşim Cebrail! Bu hediye nedir? Dedi.

Cebrail a.S:
-Bu hediye, içinde İsm-i Azamında olduğu ve en kapsamlı kasem bulunan büyük duadır. diye cevap verdi.

Peygamber efendimiz a.s:
-Ey kardeşim Cebrail! Bu duanın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır? diye sordu.

Cebrail a.s dedi ki:
-Ya Muhammed! Bu duanın adı Bedi'dir. İçinde en yüksek kasem ve İsm-i Azam vardır O İsm-i Azam ki:

1-Arş-ı AlA’nın kenarına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Allah’ın arşını taşıyan melekler bu arşı kaldıramazlardı.
2-Güneşin kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, güneşin ışığı ve nuru olmazdı.
3-Ay’ın kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, ay ışık veremezdi.
4-Cebrail a.s ‘ın kanadına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Hazret-i Cebrail yer yüzüne inemez, semaya çıkamazdı.
5-Mikail a.s’ın başına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı yağmurlar ve damlalar ona itaat etmezlerdi.
6-İsrafil a.s’ın alnına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı sur üfleyemezdi.
7-Azrail a.S’ın elinin üzerine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, mahlukatın canlarını alamazdı
8-Yedi kat göklere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı gökler yükselemezdi.
9-Yedi kat yerlere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, yedi kat yerler, şimdi olduğu gibi sabit olmazdı.

Bu ismi Adem a.s da okumuştur.

Bu mübarek duayı İlmin kapısı olan Hz. Ali k.v efendimiz bizzAt nazmetmiştir. Ve akabinde günümüze sahabi ve muteber alimlerce gelmiştir.

Hassaları çoktur.

Kimki hem bu Celcelutiye kasidesini ve duasını okur ve uygun büyük vefkini veyahutta HAYR HATEMİNİ yazılı olarak üzerinde bulundurursa ;


Büyük mertebelere sahib olur.
Allahın himayesine girer.
Cinlerden korunur.
Bela ve musibetlerden korunur.
Büyü ve sihr etki etmez
Her türlü hastalıklardan şifa bulur.
Borçlarını ödemek naSip olur
İşleri bereketlenir.
Gizliyi öğrenir.
Doğumu kolaylaşır
Haceti kabul görür
Düşmanlarının dilleri ve gözleri bağlanır
Melekler tarafından korunur.
Tez zamanda evlenir
İlim sahibi olur
BAsireti artar
İmanı kuvvetlenir
Saygı hürmet görür.
Nazardan korunur
Unutkanlık oluşmaz
Rızkı artar
AllaH'tan hakkıyla korkan Allah cc. dostlarından olur.
Kötülüklerden sakınır, Allah düşüncesini kendilerinde hakim tutarlar.
Her türlü kazadan beladan korunur.
Sağlıklı kalır ve çok mal sahibi olur, kısMeti açılır, malı eksilmez, bereketi ve rızkı artar.
Kalbi nurlanır.
Gizli işlere, sırlara erer.
Kalbi üzerindeki perdeler açılır.
Rüyasında istediği şeylerden haberdar olur.
Güzel ahlak sahibi olur.
Günahlardan uzak olur.
RuhanilErle irtibat içinde olur.
Eşyanın sırrına vakıf olur.
Kötü ahlak ve zalim şerrinden kurtulur.
Bazı tertibleri de beraberinde yaparsa ilgili hadimlerle görüşür.
İşleri yoluna girer.
Büyü sihir etki etmez
Nazar değmez
Şeytan ve Cinlerin tasalluTu oluşmaz
…………..............….VE BİZCE MALUM DAHA BİR ÇOK HİKMETLERE KAVUŞUR .



EN İYİSİNİ ALLAH BİLİR.


https://www.facebook.com/dualikolyeyuzuk
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Islamda böyle bir dua sahih değil.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ne hadisi kardeşim, hangi hadis kitabında geçiyormuş, hadis numarasını neden veremediklerini sormuyor musun?


12_
250px-Said_Nurs.jpg

CELCELÜTİYE DUASINI ALİ (r.anh)ın , SAİD NURSİ'YE VERMİŞTİR ! :


Risalelerinin hemen her paragrafında batınî manalar yüklenilmiş ütopik çıkartımlara rastlanılır. Aslının vahiy olduğunu söylediği meçhul kitabın, vahiy nazil olduğu vakit, Rasullulah (s.a.v.) tarafından İmam Ali (r.a.)'a yazdırıldığını söylüyor.
Bununla da yetinmeyen Said Nursi, kullanmış olduğu "Bediüzzaman" lakabının da vahiy ile nazil olan "Celcelûtiye"nin Süryanice karşılığı olmasından ötürü iradesinin dışında kendisine verildiğini şu ifadeler ile söyler;


SEKİZİNCİ ŞUA
YEDİNCİ REMİZ


Hem Otuzuncu Lem'a namında ve altı nükte olan risale-i esmâya bakarak bakarak
b1103.gif
deyip sair işârâtın karinesiyle, hem Yirmi Dokuzuncu Lem'aya takip karinesiyle, hem ikisinin isimde ve esmâ lâfzında tevafuk karinesiyle, hem teşettüt-ü hale ve sıkıntılı bir gurbete ve perişaniyete düşen müellifi onun telifi bereketiyle teselli ve tahammül bulmasına ve mânâ-yı mecazî cihetinde Hazret-i İmam-ı Ali'nin (r.a.) lisanıyla kendine dua olan
b1104.gif
yani "İsm-i Âzam olan o esmâ risalesinin bereketiyle beni teşettütten, perişaniyetten hıfz eyle yâ Rabbi" meâli, tam tamına o risale ve sahibinin vaziyetine tevafuk karinesiyle kelâm-ı mecazî delâlet ve İmam-ı Ali'nin (r.a.) ise gaybî işaret eder diyebiliriz.
Hem madem Celcelutiyye'nin aslı vahiydir ve esrarlıdır ve gelecek zamana bakıyor ve gaybî umûr-u istikbaliyeden haber veriyor.
Ve madem Kur'ân itibarıyla bu asır dehşetlidir ve Kur'ân hesabıyla Risale-i Nur bu karanlık asırda ehemmiyetli bir hadisedir.
Ve madem sarahat derecesinde çok karine ve emarelerle Risale-i Nur Celcelutiyye'nin içine girmiş, en mühim yerinde yerleşmiş.


Şualar, Sayfa 642 -643

Risale-i Nur Enstitüsü | Risale-i Nur Külliyatı

Risale-i Nur Enstitüsü | Risale-i Nur Külliyatı

Bitmez....



--------



RİSALE-İ NUR - SAİD NURSİ



1

images


İbn Arabî ve Celâleddin er-Rumî’de olduğu gibi ahlaksızlıkların kendisinde olmadığı, üstelik ömrünün büyük bir bölümü tâğût’un hapishanelerinde geçen, ancak Kur’ân ve Sünnet’e muhalif belli (sufizm) görüş ve düşünceleriyle İbn Arabî ve Celâleddin-i Rumî’den geri kalmayanlardan birisi de Said Nursi (1873-1960)’dır.

Said Nursi, kitaplarının birçok yerinde, İbn Arabî ve Celâleddin er-Rumî sapıklarına ve onların görüşlerine övgüler yağdırır. "Risale-i Nur" diye isimlendirdiği kitaplarının, kendisinin eserleri olmadığını söyler. Risalelerin kendisine iradesi dışında yazdırıldıklarını uzun uzun anlatır. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s 30,93,192;Şualar/234; Asâyı Musa s.7;… Bu konu hemen tüm eserlerinde sıkça vurgulanır)

Aslının vahiy olduğunu söylediği, "Celcelûtiye" adlı kitapta; "Risale-i Nur'ların, "Nur talebeleri" diye adlandırdığı öğrencilerinin ve "Bediüzzaman" lakabıyla kendisinin zikredildiklerini anlatır. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.103,108,109; Şualar. S. 587,590,591,592;..) Kitaplarına, Kur'an'ın kuvvetli işaretle iltifat ettiğini, İmam Ali (r.anh) v.b. tarafından ehemmiyet verildiğini, kitaplarının hatta içindeki birçok konunun bile isminin iradesi dışında bildirildiğini şu ifadelerle izah eder:

"Çok defa kalbime geliyordu; Neden İmam Ali (r.anh), "Risaletü'n-Nur'a" ve bilhassa "Âyetü'l-Kübrâ Risalesi"ne ehemmiyet vermiş, diye sırrını beklerdim. Lillahilhamd, o sır ihtar edildi... "Âyetü'l-Kübrâ Risalesi"ni İmam Ali (r.anh) keşfen görmüş, ehemmiyetle göstermiş." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.30; Risale-i Nûr’un Kudsi Kaynakları.s.787)

"Ben Celcelûtiye'yi okuduğum vakit, sair münacaatlara muhalif olarak kendim bizzat hissiyatımla münacaat ediyorum diye hissederdim. Ve başkasının lisanıyle taktirkarane olmuyordu. Benim için gayet fıtrî ve dertlerime alakadar ve tefekkürât-ı ruhiyeme hoş bir zemin oluyordu. Birkaç sene sonra kerametini ve "Risale-i Nur" ile münasebetini gördüm ve anladım ki; o halet bu münasebetten ileri gelmiş.

Hz. İmam Ali (r.a.), Tugadusiracunnuri fırkasiyle "Risale-i Nur"u tarihiyle ve ismiyle ve mahiyetiyle ve esaslariyle ve vazifesiyle gösterdikten sonra, Süryanice isimleri tâdâd (birer birer söyleyip sıralayarak (Yeni Lügat. “Tâdât” mad) ederek münacaat eder." (Şualar. s.592; Asâyı Musa s.7; Sikkei Tasdiki Gaybi. Sekizinci şua.; Risale-i Nûr’un Kudsi Kaynakları s. 790,792).
Yine Hz. Ali (r.a.) ahir zamanda "Risale-i Nur"u dua ile ALLAH'tan niyaz ediyor, "Risale-i Nur'u medhü sena ediyormuş. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi. sekizinci şua)




Oysa İslâm inancında "ALLAH'tan bilgi almanın yolu vahiydir. Gayb, hakkında bilgi sahibi olmanın yolu da budur." (İslâm İnancında Gayb Problemi. s.103)

Şimdi bir an için düşünelim: Aişe (r.anha) annemizin, Peygamberin bile, yarın ne olacağını bildiğini söyleyenin ALLAH'a iftira ettiğini söylediğini hatırlatması karşısında, acaba Ali'nin, "Risale-i Nur'u, tarihiyle, ismiyle, mahiyetiyle, esasları ve vazifesiyle birer birer sıralayarak bildirdiğini, ahir zamanda "Risale-i Nur"u ALLAH'tan niyaz ettiğini ve onları övdüğünü söyleyen kişi, ALLAH ile birlikte İmam Ali (r.anh)'a da iftira etmiş olmaz mı?

Şia'nın sapmasının en önemli sebebi; Kur'an ve Sünnet'te bildirilmediği halde Rasûlullah (s.a.v.)'in, İmam Ali (r.anh)'a bir takım özel sırlar verdiği inancıdır. (Teorik ve Pratik Açıdan Tasavvuf ve İslâm.s.95)

Said Nursi, Şia'nın yanlış görüşünün burasında da kalmaz. Bu sırların vahiy olduğu hezeyanına kadar gider. Risalelerinin hemen her paragrafında batınî manalar yüklenilmiş ütopik çıkartımlara rastlanılır.

Aslının vahiy olduğunu söylediği meçhul kitabın*, vahiy nazil olduğu vakit, Rasûlullah (s.a.v.) tarafından İmam Ali (r.a.)'a yazdırıldığını söylüyor. (Şualar. s.588,590; Sikke-i Tasdik-i Gaybi. s.101 (sekizinci şua); Bkz: Risale-i Nûr’un Kudsi Kaynakları. Abdulkadir Badıllı. s.749)


Celcelûtiye” veya “Cevşenü’l Kebir” diye bilinen kitap ve duanın ilmi kaynağı hakkında şimdiye kadar hiçbir sağlam (!) bilgi yoktur. Konuşmuş olduğum, “Ağabeyler”in (!) söyledikleri en ciddi söz; “Valla üstad demişse doğrudur.” ifadeleri olmuştur.
Vahyin ALLAH (c.c)’ye nisbet olduğu bilindiğine göre, ALLAH’a rağmen bir zümre üstadın sözünü esas alıyorsa, hesap gününü hatırlatırız. Üstad’a(!) toz kondurmamak için ALLAH’a iftiraya mı razı olacağız?
Önceleri bir zikir olarak kullanılan Cevşen, şimdilerde ise mabet bekçilerinin çıkar kaynağı olarak muska şeklinde de yapılıp satılmaktadır. Nur şakirtlerinin yaşantılarında Üstad’ın öğretileri o denli “din” halini almış ki, “Üstadın sünneti” yanında “Rasûlullah (s.a.v.)’in sünnet ve hadisleri” ne akla gelir ne de yaşantıda gözetilir olmuştur. Somut bir örnek olması açısından “Vakıf adamlar” olan Said Nursi’nin öz talebeleri ve sonrakilerden bir kısmı (Hoca efendiler v.s.) Üstad’ları evlenmemişler diye Muhammedî sünneti göz ardı ederek onlar da evlenmemişlerdir. Kuşkusuz evlenmemek fiili, insanı kafir, hatta günahkar dahi etmez. Ancak evlenmemelerinin gerekçesi üstadlarının evlenmemiş olması ise, bunun adı, Rasûlün sünnetine değil de Üstad’ın sünnetine ittiba etmektir.
Bu konuda Peygamber (s.a.v.)’in şu hadisi oldukça ibret vericidir.
Ebu Zerr (r.anh) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v.)’in huzuruna Akkaf bin Bişr et-Temimi adında bir zat girmişti. Rasûlullah (s.a.v.)’le Akkaf arasında şu konuşma geçti:

-Evli misin ya Akkaf?
-Hayır Ya Rasûlullah; cariyem bile yoktur.
-Cariyen bile mi yok? Halin vaktin yerinde değil midir?
-Halim vaktim iyidir zenginim ya Rasûlullah!
-O halde sen şeytanların kardeşisin. Eğer Hıristiyanlar arasında bulunsaydın onlara rahip olurdun. Nikah bizim sünnetimizdir. Sizin en şerlileriniz bekar olanlarınızdır…

(Ahmed b. Hanbel, Ebu Ya’la, İbnu Mende-Taberani’den nakille; Modern Çağda İslâmi Meseleler. Mevdudi.s.158, 159)


Bununla da yetinmeyen Said Nursi, kullanmış olduğu "Bediüzzaman" lakabının da vahiy ile nazil olan "Celcelûtiye"nin Süryanice karşılığı olmasından ötürü iradesinin dışında kendisine verildiğini şu ifadeler ile söyler;

"Hem madem Celcelûtiye'nin aslı vahiy'dir. Ve esrarlıdır. Ve gelecek zamana bakıyor; ve gaybî umûr-u istikbâliyeden haber veriyor. Ve madem Kur'an itibariyle bu asır dehşetlidir ve Kur'an hesabiyle "Risale-i Nur" bu karanlık asırda ehemmiyetli hâdisedir. Ve sarahat (açıklıkla, şüpheye sebebiyet vermeyecek tarzda) derecesinde çok karine ve emarelerle "Risale-i Nur" "Celcelûtiye"nin içine girmiş, en mühim yerinde yerleşmiş...

"Celcelûtiye," Süryanîce bedî demektir. Ve bedî manasındadır. İbareleri bedî olan "Risale-i Nur" "Celcelûtiye"de mühim bir mevki tutup ekser yerlerinde tereşşuhatı görüldüğünden, kasidenin ismi ona bakıyor gibi verilmiş. Hem şimdi anlıyorum ki; eskiden beri benim liyakatım olmadığı halde, bana verilen "Bediüzzaman" lakabı benim değildi. Belki "Risale-i Nur"un manevi bir ismi idi. Zahir bir tercümanına ariyeten ve emaneten takılmış. Şimdi o emanet isim hakiki sahibine iade edilmiş..." (Şualar. s.588,590; Sikke-i Tasdik-i Gaybi. S.108,109; Risale-i Nûr’un
Kudsi Kaynakları s.788;…)
 
3SM3R Çevrimdışı

3SM3R

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
“Risâle-i Nûr’da bir çok yerde bahsi geçen Hazret-i Ali’nin (ra) nazmettiği Celcelûtiye hakkında bilgi verir misiniz? Celcelûtiye nedir? Nasıl bir eserdir? Kime dayanır?”
Celcelûtiye, Süryânîce “Bedî” demektir. Resûl-i Ekrem Efendimiz Aleyhissalâtü vesselâma Hazret-i Cebrâil (as) tarafından indirilen ve içinde İsm-i Azam’ı da taşıyan yüksek mânâlar, Hazret-i Ali radiyallahü anh tarafından Celcelûtiye adıyla ve cifir ilmine göre bir çok tarih de düşürülerek Süryânî diliyle nazmedilmiş ve kaside haline getirilmiştir. Yüksek ve tesirli bir duâdır. Bir isimler hazinesidir. Allah’ın rahmetini celb etmesi hasebiyle bir rahmet hazinesi veya bir Cennet hazinesi demek de mümkündür. Allah’ın en büyük ismi olan İsm-i Azam bu duânın içerisinde gizlenmiş olduğundan, bu duâyı okuyarak Allah’a sığınan kimsenin, dünya ve âhiret işlerinde çok kolaylıklar ve bereketler göreceği müjdelenmiştir.

İmam-ı Gazâlî Hazretleri nakleder ki: “Cebrâil Aleyhisselâm Peygamber Efendimiz’e (asm) dedi ki:
‘Yâ Muhammed! Rabb’in sana selâm ediyor ve selâmın en mükerremini sana tahsis buyuruyor. Sana bu hediyeyi ihsan buyurdu.’

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (asm):
‘Ey kardeşim Cebrâil! Bu hediye nedir?’ dedi.
Cebrâil Aleyhisselâm:
‘Bu hediye, içinde İsm-i Azam ile en kapsamlı kasem bulunan büyük duâdır’ diye cevap verdi.
Peygamber Efendimiz (asm):
‘Ey kardeşim Cebrâil! Bu duânın adı nedir? Keyfiyeti nasıldır?’ diye sordu.
Cebrâil Aleyhisselâm dedi ki:

‘Yâ Muhammed! Bu duânın adı Bedî’dir (Celcelûtiye). İçinde en yüksek kasem ve İsm-i Azam vardır. O İsm-i A’zâm ki: 1- Arş-ı Alâ’nın kenarına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Allah’ın arşını taşıyan melekler bu arşı kaldıramazlardı! 2- Güneşin kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, güneşin ışığı ve nûru olmazdı! 3- Ay’ın kalbine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Ay ışık veremezdi. 4- Cebrâil Aleyhisselâm’ın kanadına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, Hazret-i Cebrâil yer yüzüne inemez, semâya çıkamazdı! 5- Mîkâil Aleyhisselâm’ın başına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı yağmurlar ve damlalar ona itaat etmezlerdi. 6- İsrâfîl Aleyhisselâm’ın alnına yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı sur üfleyemezdi. 7- Azrâil Aleyhisselâm’ın elinin üzerine yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, mahlûkâtın canlarını alamazdı. 8- Yedi kat göklere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı gökler yükselemezdi. 9- Yedi kat yerlere yazılmıştır. Eğer yazılmış olmasaydı, yedi kat yerler, şimdi olduğu gibi sâbit olmazdı! Bu ismi Âdem Aleyhisselâm okumuştur!”1

İsm-i A'zâmı içinde saklayan ve Celcelûtiye’ye kaynaklık eden yüksek mânâların, yeşil bir atlas üzerinde yazılı olarak Cebrâil Aleyhisselâm tarafından Peygamber Efendimiz’e (asm) semâdan indirildiği nakledilir. Hazret-i Ali radiyallahü anh demiştir ki: “Ben Cebrâil’in şahsını gök kuşağı sûretinde gördüm. Sesini işittim. Sahifeyi aldım. Bu isimleri içinde buldum!”2

Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin, “İsm-i Azam veya İsm-i Azamın altı nuru” unvânıyla Otuzuncu Lem’a’da açıkladığı ve Hazret-i Ali (ra) için birer İsm-i Azam olduğunu beyan buyurduğu Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl ve Kuddûs isimlerinin Celcelûtiye’de geçen İsm-i Azam’dan olduğunu On Sekizinci Lem’anın satır aralarından çıkarmak mümkündür.3

Celcelûtiye’nin cifir ilmiyle haber verdiği bir çok gizli işâretin Risâle-i Nûr’da ortaya çıkmış olması, mânâsı olan Bedî isminin Risâle-i Nûr müellifinin ismiyle bağdaşması, Risâle-i Nûr’un Hakîm, Rahîm ve Nûr isimleriyle birlikte Bedî ismine de mazhar olması,4 bir çok beytinin açıktan Risâle-i Nûr’dan bahsetmesi ve Risâle-i Nûr’u haber vermesi, vahiy kaynaklı Celcelûtiye’nin mânâ ve müjdelerinin, asrımızda Risâle-i Nûr’da tezahür ettiğini gösterir.

Risâle-i Nûr Müellifi Bedîüzzaman Hazretleri, Yirmi Sekizinci Lem’a’da Hazret-i Ali (ra) ile mânâ âleminde yaptığı bir konuşmadan bahseder. Hazret-i Ali’ye (ra):

“Ercûze’nde benden bahisle ‘Kendini muhafaza et.’ demişsin. Hem tam vaktinde emrinizi gördük. Fakat, maatteessüf, kendimizi muhafaza edemedik. Bu belâya düştük. Şahsımdan binler defa daha ehemmiyetli olan Risâle-i Nûr’dan bahis ve işâretin yok mu?” diye sorar.

Hazret-i Ali radiyallahü anh şöyle cevap verir:
“Yalnız işâret değil; belki Celcelûtiye’mde tasrih ediyorum. (Açıkça bahsediyorum.)”
Üstad Hazretleri bu soru-cevaptan sonra, Hazret-i Ali’nin kasidelerinden en meşhuru ve en esrarlısı olan Celcelûtiye kasidesinde; “Sirâcü’n-Nûr (Risâle-i Nûr) gizli olarak yakılır ve aydınlatır! Kandiller kandili gizli olarak tutuşturulur. O da her tarafı aydınlatır!” fıkrâsını bulduğunu, bu fıkranın açıktan ve ismiyle Risâle-i Nûr’dan bahsettiğini kaydeder.5

Kaynak :

1- İmam-ı Gazâlî, Celcelûtiye, s. 5,6.,
2- Lem’alar, s. 193.,
3- Lem’alar, s. 193, 198.,
4- Lem’alar, s. 326; Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 107.,
5- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 117.
 
Üst Ana Sayfa Alt