Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü "Çan, Çıngırak Bulunan Yere Melekler Gelmez" Hadisin Sıhhati ve Bisiklette Bulunan Zilin Hükmü Nedir?

Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum. çan, çıngırak, zil gibi şeylerin bulunduğu kervan ve evlere rahmet meleği girmediğine dair hadisler okumuştum, bu hadisler sahih midir sıhhat derecesi nedir? ve bu hadislere alimler neler demiştir? bisikletimde bu zilden bulunuyor, çıkartmamam haram mıdır bu konuda geniş bilgi istiyorum inşallah, selamun aleykum.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
muvahhid talebe;288875' Alıntı:
selamun aleykum. çan, çıngırak, zil gibi şeylerin bulunduğu kervan ve evlere rahmet meleği girmediğine dair hadisler okumuştum, bu hadisler sahih midir sıhhat derecesi nedir? ve bu hadislere alimler neler demiştir? bisikletimde bu zilden bulunuyor, çıkartmamam haram mıdır bu konuda geniş bilgi istiyorum inşallah, selamun aleykum.
Aleykum selam we rahmetullah ;

Bisiklet, araba, ev gibi alet, araç ve mekanlarda bulunan uyarı aletleri (zil vs) ve kullanılma amaçları bakımından, hadiste men edilen çan kapsamında değerlendirilemez.

Konuyla ilgili sahih rivayetler şunlardır:

Peygamber (s.a.v)’in hanımlarından Ummu Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir:
Rasûlullah (s.a.v)’den işittim şöyle diyordu:
Melekler çıngırak ve çalgı aleti olan eve girmezler. Ve yanlarında çıngırak olan kafileye de eşlik etmezler.
(Nesai, Zinet, Bab 55, Hadis no : 5127; Muslim, Libas, Bab 27, Hadis no: 103; Musned: 25545)

Ebu Bekir b. Ebu Şeyh (r.anh)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Sâlim’in yanında oturduğum bir sırada yanımızdan “Ummu'l benîn”in kafilesi geçti hayvanlarda çıngırak takılıydı. Bunun üzerine Sâlim, Nefi’ye babasından naklederek şu hadisi anlattı: Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Çıngırak olan kafileye melekler yoldaş olmaz. Baksana bunlarda ne kadar çıngırak var.”
(Nesai, Zinet, Bab 55, Hadis no : 5124; Muslim, Libas, Bab 27;Ahmed bin Hanbel, Musned, II, 263, 311, 327, 343, 385, 392, 414, 444, 476; VI, 242, 327, 426, 4580)

Ebu Bekir b. Musa (r.anh)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sâlim b. Abdullah’ın yanındaydım babasından naklederek şu hadisi anlattı: Peygamber (s.a.v) şöyle buyurdu: “Melekler çıngıraklı kafileye yoldaş olmazlar.”
(Nesai, Zinet, Bab 55, Hadis no : 5125; Muslim, Libas, Bab 27; Ahmed bin Hanbel, Musned, II, 263, 311, 327, 343, 385, 392, 414, 444, 476; VI, 242, 327, 426, 4580; Ebu Davud, Cihad, Bab 46, Hadis no: 2554)

Sâlim (r.anh) babasından rivâyetle şöyle demiştir:
Melekler çıngırak bulunan kafileye arkadaşlık etmezler.”
(Nesai, Zinet, Bab 55, Hadis no : 5126; Muslim, Libas, Bab 27; Ahmed bin Hanbel, Musned, II, 263, 311, 327, 343, 385, 392, 414, 444, 476; VI, 242, 327, 426, 4580; Tirmizi, Cihad, Bab 25, Hadis no: 1703 ; Dârimi, İsti'zân, 44)
Avnu'l-ma'bud muellifi Azimâbâdî'nin açıklamasına göre, aralarında çan sesi bulunan yolculara arkadaşlık etmekten kaçınan bu melekler, hafaza meleklerinden başka meleklerdir. Çünkü hafaza melekleri insanı hiçbir zaman terketmezler. Azîzî ise, el-Câmiu's-sağir şerhinde, bu meleklerin rahmet melekleri olduğunu söyler. (el-Azîzı, es-Siracu'l-Munir, III, 430)

Yine Avnu'l-mâbud yazarının açıklamasına göre bu meleklerin, aralarında çan sesi bulunan yolculara arkadaşlık etmekten kaçınmaları şu iki mânâya gelebilir:
1. Meleklerin bu yolcuları tamamen terk etmeleri ve asla onlarla beraber olmamaları anlamına gelebilir.
2. Melekler o yolcularla beraber bulunurlar. Fakat onlara istiğfarda bulunmazlar ve onlara dua etmezler anlamına gelebilir.

Avnu'l-mâbud yazarı Azîmâbâdî, meleklerin bu yolcuları terk etmelerinin sebebini de şöyle açıklıyor:
"Çünkü çan sesi çok çirkindir ve çan sesi kilise çanlarının sesini hatırlatır. Nitekim hadis-i şerifte de çan sesi şeytanların çalgısının sesine benzetilmiştir. Ayrıca çan sesi savaşta sahibinin yerini düşmanların öğrenmesine sebeb olur. Oysa Peygamber düşmanlarına ansızın baskın yapmayı severdi.
Şemsu'l-eimme İmam Serahsî, es-Siyerı'l-Kebir Şerhi'nde mevzumuzu teşkil eden bu hadisle ilgili görüşlerini şöyle açıklıyor;
"Bazı âlimler bu rivayetin zahirine bakarak, savaşta olsun başka hususlarda olsun bineğe çıngırak takmayı mekruh görmüşlerdir.
Âişe'den yapılan bir rivayete dayanarak, küçük çocuğun ayağına çıngırak takmayı da mekruh görmüşlerdir. Bu rivayete göre, Âişe bir kadının yanında ayağına çıngırak takılmış bir çocuk görmüş ve kadına, "meleklerin nefret etliği şu şeyi ondan uzaklaştır" demiştir.
Bizce bu rivayetlerin izahı, Daru'l-harb'te gaziler için çıngırak takmanın mekruh olduğudur. Şayet düşmana gece bir baskın yapmak isteseler, düşman hemen onların farkına varır. Şayet düşman topraklarına sızan bir seriyye olsalar, düşman hemen onları bulup öldürür. Bu durumlarda muşriklere yardımcı olduğu için çıngırak kullanmak mekruhtur. Ama Dâru'l-İslâm'da hayvan sahibine faydası dokunacağından çıngırak kullanmakta sakınca yoktur.
Meselâ çıngırağın sesi yolcuların uykusunu kaçırtıp yola devam etmelerine yardımcı olur. Kervanın arkasında kalıp gece yolunu şaşıran kimseler çıngırak sesleri yardımıyla kervanlarını bulurlar. Bazı hayvanlar bu sesten zevk duyarak, daha suratli yürür. Şayet hırsız ve yol kesicilerden korku yoksa bu durumuyla çıngırak faydalıdır ve kullanılmasında sakınca yoktur. O da develerin sur'atli ve düzenli yürümelerini sağlamak için söylenen şarkılara benzer. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.)'in kendisinin de hazır bulunduğu bir gece yolculuğunda bazı şarkılar söylenmiş, kendisi de buna izin vermiştir. Çocukların ayaklarına takılan çıngıraklara gelince, bunlar şayet sırf eğlence için takılıyor ve başka bir faydası yoksa, hoş karşılanmaz. Ama faydası varsa sakıncası yoktur." (Şimşek Sâid İslam Devletler Hukuku, 104, 105)
İmam Nevevi de şunları söylüyor: Buradaki keraheti tenzihiyyedir. Şam'ın eski ulemasından bir cemaat büyük çanın mekruh olduğunu küçüğünün mekruh olmadığını söylemişlerdir. Ancak Tuhfetu'l-ahvezi yazarı'nın da dediği gibi, hadisteki "çan" kelimesi, mutlak olarak kullanıldığından çanın büyüğü de küçüğü de aynı hükümdedir. (Mubârakfurî, Tuhfetu'l-ahvezi, V, 359)

Ebû Beşîr el-Ensârî (r.anh) haber verip, kendisinin seferlerinden birinde Rasûlullah'ın beraberinde bulunduğunu söylemiştir. Râvî Abdullah ibn Ebî Bekr ibn Hazm: Ben onun: İnsanlar yerlerinde gecelediği sırada, dediğini zannederim, demiştir. Beşîr devamla dedi ki: Rasûlullah (s.a.v.) -Zeyd ibn Hârise'yi- bir elçi olarak gönderdi de: "Hiçbir devenin boynunda ok yayı kirişinden yapılmış gerdanlık -yâhud hiçbir kuâde- kalmasın; muhakkak kesilip koparılsın" diye i'lân ettirdi.
(Buhari, Cihad, bab 138, Hadis no : 210)

Bu hadîste çan takılması açıkça zikr ve nehyedilmemiş, yalnız kirişten yapılan gerdanlık yâhud mutlak gerdanlıkların koparılması emrolunmuş ise de, halk Câhiliyet devrinden beri hayvan boyunlarına sırımdan boğmuk bağlamak ve buna da çan takmak âdetinde bulunduğundan, gerdanlıklardan nehiyde çan ve incik boncuk gibi şeylerin takılmasından nehiy de zarurî olarak dâhil bulunur. Bununla beraber, Dârakutnî'nin yine Ebû Beşîr'den gelen rivayetinde, Rasûlullah'ın bu i'lânı üzerine develerin boyunlarındaki bütün çanların koparıldığı açıkça zikredilmiştir.

İbnu'l-Cevzî (rahimehullah), âlimlerin hayvan boyunlarına takılan tasmanın niçin nehyedildiği hakkındaki görüşlerini üç kısma ayırarak şöyle açıklamıştır:
a. Câhiliyet halkının bunu nazar değmesin, göz dokunmasın maksadıyle takagelmiş olmalarıdır ki, Peygamber bunların hayvan boyunlarından hemen koparılıp atılmasını emretmekle bu türlü hurafelerin Allah'ın emir ve takdirinden hiçbir şey değiştiremiyeceğini bildirmiş oluyor.
b. Hayvan gezip dolaşırken bu tasma ile boğulmasın; teneffuste, yayılımda hayvana güçlük vermesin; hareketindeki çevikliğe mâni' olmasın diye koparılması emredilmiş olmasıdır.
c. Halkın bu takılan gerdanlıklara çan takmak alışkanlığında bulunmasıdır -ki Buhârî'nin başlıktaki unvanı buna delâlet eder-, bunları nehyetmekte, çan sesiyle ordunun hareketinden düşmanın haberdâr olmasına mâni' olmak tedbîri vardır... (Aynî)

Bize Ebû Kâmil FudayI b. Huseyin El-Cahderî rivayet elti. (Dedi ki) : Bize Bişr (yâni İbni Mufaddal) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Suheyl, babasından, o da Ebû Hurayra'den naklen rivayet etti ki : Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Melekler aralarında köpek ve çan bulunan yolcularla arkadaşlık etmezler.» buyurmuş.
(Muslim, Libas, Bab 27, Hadis no: 103 (2113)

Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbni Hucr da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İsmail (yâni İbni Ca'fer) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hurayra'dan naklen rivayet etti ki: Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Çan, şeytanın düdükleridir» buyurmuşlar.
(Muslim, Libas, Bab 27, Hadis no: 104 (2114); Ebu Davud, Cihad, Bab 46, Hadis no: 2556)

Çan, zil gibi şeylere gelince meleklerin bu gibi şeylerden nefret etmeleri bazı ulemaya göre kilise çanına benzedikleri içindir. Bir takımları çirkinliğinden dolayı meleklerin nefret ettiğini söylemişlerdir. Nitekim:
«Çan, şeytanın düdükleridir» rivayeti de bu kavli te'yîd etmektedir. Buradaki kerahet, kerahet-i tenzihiyyedir. Şam'ın eski ulemâsından bir cemâat büyük çanın mekruh olduğunu, küçüğünün mekruh sayılmadığını söylemişlerdir.

Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, Abdullah b. Ebî Bekr'den dinlediğim, onun da Abbad b. Temim'den rivayet ettiği, ona da Ebû Beşir El-Ensârî'nin haber verdiği şu hadîsi okudum.
Ebû Beşir seferlerinin birinde Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):'le beraber bulunuyormuş. (Demiş ki) : Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): bir elçi gönderdi. — Abdullah b. Ebî Bekr : Zannederim halk geceledikleri yerlerjnde idi, demiş. — :
«Hiç bir devenin boynunda kesilmedik kirişden bir gerdanlık —yahud bir gerdanlık— kalmasın!» buyurdular.
(Muslim, Libas, Bab 28, Hadis no: 105 (2115)

Mâlik: «Zannederim bu yasak nazardan dolayı olacak.» demiştir.
Bu hadîsi Buhari ile Ebû Dâvûd «Cihâd» bahsinde; Nesâî «Siyer»'de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Hadîs-i şerif bütün nüshalarda burada olduğu gibi, şekle rivayet edilmiştir. Yâni râvi Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in:
mi, yoksa sadece mi dediğinde şekketmiştir.
İmam Mâlik'in sözü de : Zannederim bu nehiy gerdanlığı nazar dokunmasın diye takanlara mahsustur.
Zinet için veya başka bir maksatla takılmasında beis yoktur, manasınadır.
Kaadî Iyâz diyor ki: «İmam Mâ1ik'in mezhebine göre nehiy sadece kirişe mahsustur. Başka gerdanlıklar memnu değildir.
Ulemâ nazar değmesin diye insan ve hayvanlara nushadan (muska) maada asılan gerdanlıkların câiz olup olmadığında ihtilâf etmişlerdir. Bâzıları ihtiyaç yokken gerdanlık takmayı men etmiş; ihtiyaç anında nazar isabetini def için cevaz vermiştir. Bir takımları mutlak surette caiz olduğunu söylemişlerdir.»

Ebû Ubeyd'in beyânına göre halk nazar isabet etmesin diye develerin boynuna kirişten gerdanlık takarlarmış. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların hiç bir işe yaramadığını göstermek için takılmasını yasak etmiştir.
Hanefîler'den İmam Muhammed'e göre develerin boynuna kiriş gerdanlık takmak, sıkıp da hayvanı boğar diye men edilmistir. Nevevî buradaki nehyin, cumhura göre kerâhet-i tenzîhiyye ifade ettiğini, bâzı ulemâya göre de kerâhet-i tahrîmiye mânâsına geldiğini söylemiştir.
 
Üst Ana Sayfa Alt