Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Caiz ve Şirk Olan Tevessul, İstiğase ve Şefaat

Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
s.a. ferdi osman fatır suresi 22. ayet:Sen kabirde olanlara sesini elbette işittiremezsin.

kuranı kerim de böyle bir ayet var bir ayeti bile inkar etmek insanı kafir yapar.

ama burada kabirdekilerle ALLAH kafirleri de kast etmiş olabilir.

ne olursa olsun kuran da böyle bir ayet varken kesin bir şekilde ölüler işitir denemez.

ölüler işitir mi diye sorarsan ALLAH dilerse işittirir dilemezse işittirmez.

ama Allah ı bırakıp bir başkasına seslenerek dua etmek veya Allah a yapılan dua da bir başkasına seslenerek Allah tan başkasından medet ummak büyük şirktir.bunda hiç bir şüphe yok bu bir çok kuran ayeti ile sabittir.yani ölünün işitip işitmemesinin bir önemi yok iki şekilde de ondan bir şey istenemez.

ahkaf suresi 5.ayet: Allah ı bırakıp da kendisine kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek kimselere dua edenden daha sapık kim olabilir?Oysa onlar bunların dualarından habersizdirler.
6.ayet:İnsanlar mahşerde biraraya toplandıklarında da onlara düşman olurlar ve ibadetlerini inkar ederler.

nahl suresi 19. ayet:Allah gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da bilir.
20.ayet:Allah tan başka yalvardıkları ise hiç bir şey yaratamazlar zaten kendileri yaratılıp duruyorlar.
21.ayet:Hep ölüdürler , diri değil.Ne zaman diriltilceklerinin bilincinde de değildirler.

burdan açıkça anlaşılıyorki sahte ilahlardan maksat ölmüş insanlardır.Çünkü melekler diridir.Taştan putlar ise zaten canlı olmadığı için dirilmesi söz konusu değildir.kendisinin bile ne zaman diriltileceğini bilmeyen bir mahluktan bir şey istenir mi?
 
Y Çevrimdışı

Yavuz_Selim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
maide suresi:116.Ve Allah şöyle buyurduğu zaman: "Ey Meryem oğlu İsa, sen misin o insanlara "Beni ve o anamı Allah yanında iki tanrı edinin." diyen?" "Haşa, dedi, sen her türlü eksikliklerden münezzehsin ya Rab! Benim için gerçek olmayan bir sözü söylemem bana yakışmaz. Eğer söylemiş olsaydım elbette Sen bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ben ise Senin zatında olanı bilmem! Şüphesiz Sen, gizlilikleri çok iyi bilensin. 117. Sen bana ne emrettinse, ben onlara sadece onu söyledim. Hep "Rabbim ve Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin!" dedim. Aralarında bulunduğum müddetçe üzerlerinde kontrolcü idim. Ne zaman ki beni içlerinden aldın, onları gözetleyen yalnız Sen kaldın. Zaten Sen herşeye şahitsin.

ayette görüldüğü gibi isa as bile vefat ettikten sonra ümmetini gözetleyemediğini söylüyor. bir peygamber bile bunu yapamıyorsa herhangi bir evliya bunu nasıl yapsın?
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Artık naklettiğin şu ayetlerin tefsirine bir bak be kardeşim....Ben tefsir yapacak ilmin var diyorsan -ki yok çünkü mecaz olan'ı hakikate hamletmişsin- bir şey diyemeyiz...

Yüzlerce delilden ben yinede 1-2 tanesini zikredeyim..Teberrük konusuna hiç girmeyecem.

Allâh-ü Teâlâ “(Habîbim! Seni inkâr edenlerin hâli) nasıl olacak o zaman ki; her ümmetten (kendileri hakkında) bir şâhit (olmak üzere peygamberlerini) getireceğiz, seni de işte şunlar üzerine bir şâhit olarak getireceğiz?”(Nisâ Sûresi:41) buyurmaktadır.

(Ümmetinin ne yaptığını görmeden, onlar hakkında nasıl şahitlik yapabilir?)(Seyyid Ebu’l-Haseneyn, er-Rasâil fî tahkîkı’l-mesâil, Def’u şübuhâti’l-mâni’în, sh:13)

Görüldüğü üzere; biz, vefâtından sonra da sağlığındaki gibi Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in dua ve istiğfarından faydalanmaya devam etmekteyiz.

Dirinin ölüden faydalanmasına gelince; bunun da sübûtunu bir çok hadîs-i şerîften anlamaktayız ki, bunun en açık delili, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in:
“Benim hayatım sizin için hayırlıdır, (benim sağlığımda bir takım işler) yaparsınız, size (onlarla ilgili hükümler) bildirilir.Ben öldüğümde ise vefâtım sizin için hayırlı olur, çünkü amelleriniz bana (kabrimde) arz edilir, hayır görürsem Allâh’a hamdederim, şer görürsem Allâh’tan sizin için af dilerim” hadîs-i şerîfidir(İbni Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ:2/194, İbni Hacer el-Askalânî, el-Metâlibül-Âliye, no:3853, 4/22, Heysemî, Mecma’u’z-zevâid, no:14250, 8/594). Bezzâr (Rahimehullâh) gibi bir hadîs hâfızı Müsned’inde zikretmiştir. Hâfız Irâkî (Rahmetullâhi aleyhi) “Bu hadîsin isnâdı çok iyidir” demiştir. Heysemî (Rahmetullâhi aleyhi) “Bu hadîsi Bezzâr rivâyet etti, ricâli sahihte geçen zevâttır” demiştir6. Sü-yûtî (Rahimehullâh)“Bu hadîs sahihtir” demiştir. Kastalânî “Buhârî Şerhi”nde, Ali el-Kârî “Şifâ Şerhi”nde, Zerkanî de “Mevâhib Şerhi”nde bu hadîs-i şerîfin sahiholduğunu söylemişlerdir.)Abdullâh ibn-i Sıddîk el-Gumarî (Rahi-mehullâh) “Nihâyetü’l-âmâl fî şerhi ve tashîh-i hadîs-i arzi’l-e’mâl” isimli müstakil bir risâleyi sadece bu hadîsin sıhhatini beyâna tahsis etmiştir. Bu hadîsin sahîh olduğuna ve dört mezhep imamı dâhil bir çok imama göre huccet kabul edilen sahîh ve mürsel yollarla rivâyet edildiğine dâir, müstakil kitaplar yazılacak kadar ilim mevcutken, inançlarını hadîslere göre ayarlamak yerine, hadîsleri inançlarına göre tahlîle tâbi tutma yolunu seçenlere yazıklar olsun...

Yine Ebû Hüreyre (Radıyallâhu anh) dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Ebu’l-Kasım’ın canı (kudret) elinde olan Zât’a yemin olsun ki, elbette Meryem oğlu Îsâ adâletli bir imam ve âdil bir hakem olarak inecektir. Mutlaka haçları kıracak, domuzları öldürecek, (Müslümanların) araları(nı) kesinlikle düzeltecek ve hiç şüphesiz kin ve nefreti giderecektir. Ona çok mallar arz edilecek, fakat kabul etmeyecektir. Sonra kabrimin yanında durup bana: ‘Yâ Muhammed’ dediği anda ben mutlaka ona cevap vereceğim”(Ebû Ya’lâ, el-Müsned, no: 6584; Hâkim, el-Müstedrek, 2/651)
İşte bütün bu hadîs-i şeriflerden sadece bir tanesi Rasûlüllâh (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in, kabrinde işiten, gören ve cevap veren diri bir zat olduğu hususunda bir nastır.
Şehitlerin hayatı Kur’an’ın nassıyla sabitken, ya şehitlerden üstün olan peygamberlerin hayatı, hele hele hem peygamberlerin, hem de şehitlerin Efendisi olan Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)in hayatı ve tasarrufları nasıl yadırganabilir?

Hz.Aişe derki ''Ben Allah Resülünün ve babamın meftun olduğu evime ne zaman girecek olsam örtümü rahaça çıkarırdım Zira biri benim eşim diğeride babamdı .Ama Ömer oraya defnedilince Allah'a yemin olsun ki ondan utancımdan evime girince örtümü açamaz oldum.(Mecmeu'z-Zevaid 7/26,Hakim Müstedrek 4/7 rivayet etmiş Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir demiştir. Kastalânî bunu Ahmed İbnü Hanbel’in de Hasen bir isnâd ile rivayet ettiğini söylemiş (Şerhu Mevâ-hib:1/434) ve İmam Sindî (Tevessül: 44-45) bunu ondan aynen nakletmiştir. )

Bu hakikati inkâr edenler, kendisine tâbi olduklarını iddia ettikleri İbn-i Kayyım’in “er-Rûh” isimli kitabına bakacak olsalar, bir çok yanlış inançlarını düzeltmeye muvaffak olacaklardır.

Ama onların derdi gerçeği bulmak değildir, kör taklitçiliktir, demek ki bunların imamı “şu veya bu” değildir, ancak nefs-i emmâreleridir.

Mervân b. Muhammed, Sa'îd b. Abdilazîz'den ha*ber verdi (ki) o şöyle demiş“Harre günleri çattığı zaman, Hz. Peygamber'in -sallallahu aleyhi ve sellem- Mescidi'nde üç (gün) ezan okunmadı, kamet getirilip (namaz kılınmadı) Saîd İbnu'1-Musıvyeb Mescid'den ayrılmamıştı. O namazın vaktini, başka bir şeyle değil sadece Hz. Peygamber'in -sallallahu aleyhi ve sellem- kabrin*den duyduğu bir fısıltı ile anlıyordu... (Bu haberin şahidleri için bkz. el-HaBâ'is, 2/280-281.Ebu Muhammed Abdullah b. Abdirrahman ed-Dârimi es-Semerkandi, (Abdullah Aydınlı), Sünen-i Dârimi Tercüme ve Şerhi, Madve Yayınları: 1/198-199)
İmam et-Tebarânî ile –kendisi gibi birer Hadis imamı olan– Ebû Bekr b. Mukrî ve Ebu'ş-Şeyh, Medine'de bulundukları zamanlardan birinde yiyecekleri tükenmiş, aç kalmışlardı. Açlık dayanılmaz bir hal alınca Ebû Bekr b. Mukrî, "kabr-i saadet"e giderek, "Ey Ellah'ın Resulü! Açlık bizi perişan etti!" diye serzenişte bulunur. Medine'de oturanlardan birisi aynı günün akşamı kapılarını çalar ve "Bizi Hz. Peygamber (s.a.v)'e şikâyet etmişsiniz. Rüyama geldi ve size yardım etmemi emir buyurdu" diyerek elindeki yiyecek dolu sepeti kendilerine verir[(Mısbâhu’z-Zalâm: 61) Mısbâhu’z-Zalâm Muhakkıkı, bu rivâyeti İmâm Zehebî’nin, Siyeru A’lâmi’n-Nübelâda (16/400), Tâcüddîn es-Sübkî’nin de, Tabakâtü’ş-Şâfiiyyeti’l-Kübrâ’da (2/251) zikrettiğini söylemiştir. (Aynı yer)]Ayrica İbni Cevzi elVefa)
 
M Çevrimdışı

Mutedeyyin

Guest
Hz.Aişe derki ''Ben Allah Resülünün ve babamın meftun olduğu evime ne zaman girecek olsam örtümü rahaça çıkarırdım Zira biri benim eşim diğeride babamdı .Ama Ömer oraya defnedilince Allah'a yemin olsun ki ondan utancımdan evime girince örtümü açamaz oldum.(Mecmeu'z-Zevaid 7/26,Hakim Müstedrek 4/7 rivayet etmiş Buhari ve Müslim'in şartlarına göre sahihtir demiştir. Kastalânî bunu Ahmed İbnü Hanbel’in de Hasen bir isnâd ile rivayet ettiğini söylemiş (Şerhu Mevâ-hib:1/434) ve İmam Sindî (Tevessül: 44-45) bunu ondan aynen nakletmiştir.

bu tutum Ayşe annemizin tutumu, herkesi bağlar mı acaba. sonuçta hadiste değil, bu rivayetten Ayşe annemizin hicaba verdiği önemi çıkarmaktan başka bir delil çıkmaz diye düşünüyorum.en doğrusunu Allah cc bilir.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Hz. Aişe (ra) Fakihdi ..Tabii ki senin görüşün de önemli mutedyyin ,acaba diğer rivayetlerden ne çıkarıyorsun? ....
 
J Çevrimdışı

jihat fisabilillah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
îbn Cerîr der ki: Bize Abdullah İbn Muhammed ez-Zühri'nin... «Her ümmetten bir şâhid kıldığımız...» âyeti hakkında Abdullah İbn Mes'ûd'dan rivayetine göre; Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuşlardır: Aralarında bulunduğum sürece onlara şahidim. Benim ruhumu aldığında ise onları gözetecek olan Sensin.(ibn kesir tefsiri)

"Ümmetim Havz'ın başında yanıma gelecek. Ben, tıpkı devesinden başkasının devesini kovan bir kimse gibi, havzımdan (bazı) insanları kovarım!" Yanımdakiler:
"Ey Allah'ın Resûlü! Bizi tanıyacak mısınız?" dediler.
"Evet buyurdu. Sizin, başkasından olmayan bir alâmetiniz olacak. Sizler yanıma alın ve abdest uzuvlarında, abdestin eseri olan bir nurla geleceksiniz. Ancak sizden bir grup benden engellenecek, onlar bana ulaşamayacaklar. Ben: "Ey Rabbim onlar benim Ashabım, onlar benim Ashabım!" diyeceğim. Ama bir melek bana cevap verip:
"Senden sonra onlar ne bid'alar ortaya çıkardılar biliyor musun?" diyecek."
Müslim, Taharet 37, (247).
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu kabirperestlerin getirdikleri rivayetler hep şaibeli üzerlerinde tartışılmız rivayet zincirindeki raviler kimisi cerh edilmiş kimisi tadil hep şüphe ifade eden rivayetlerdir Kur'an ve bu konuda üzerinde tartışma olmayan rivayetleri bir tarafa bırakıyorlar bu şüpheli rivayetlere tutunuyorlar Kur'an da o kadar çok ayet var ki Allah'tan başkasından yardım istenmeyeceğine dair ve bunun şirk olduğuna dair ve sahih o kadar çok hadis var ki bu konuda ve bu sahih hadislerin üzerinde bir tartışma olmamıştır ve bunlar sahih'tir ama bunlar sağlam olanı bırakıp nerde üzerinde bir tartışma yapılmış kimi muhaddisler tarafından sahih hasen kimisi tarafından uydurma ve zayıf addelmiş rivayetlere sarılıyorlar madem ki bu gibi şeylerde ihtilaf var insanın yapacağı şey ihtilaflı olmayana yapışmak ihtilaflı olanı terk etmek ve bunu Kur'an ve Sahih sünnete götürmektir bunu zayıf münker uydurma rivayetlere götürmek değildir .Allah'tan istediğiniz zaman sizlerin kalbimi daralıyor anlamış değilim zorunuza mı gidiyor Allah'tan bir şeyler istemek yani sizler Allah'ın duanıza icabet etmeyeceğinden korkuyormusunuz illada araya birilerinimi koyacaksınız o kişi olmadan Allah dualarınızı kabul etmeyeceğinimi söylüyorsunuz yahutta sizler direk Allah'a dua edildiğinde bu duanıza daha geç Ama araya aracılar konulduğunda daha erkenmi duanıza icabet edileceğinizi söylüyorsunuz Allah'u Ekber Vallahi ben sadece Rabbime dua ederim ben ne Bir Meleği nede bir Peygamberi nede başka birini Allah ile aramda aracı kılmam Benim İbadet ettiğim Allah dualara icabet edendir Hiç bir aracıya ihtiyacı olmayandır duaları kabul etmede Benim Rabbım kendisine dua ederken birisini aracı kıl diye emretmemiştir Kur'anda tam aksine Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim demiştir Bana dua etmekten kibirlenenler aşağılık olarak cehenneme girecektir diye buyurmuştur Allah Rasülü'nün Hayatına baktığınız zaman O sadece Allah'a dua etmiştir hep O'ndan istemiştir Sizin için Allah Rasülün'de güzel örnekler yokmu yoksa ..Biz Allah'tan geldik ve yine O'na dönücüleriz Allah'ım ancak Sana ibadet eder ve Ancak senden Yardım dileriz ve dönüşümüz de ancak Sanadır.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
visalidivanisohbetlerc-htm-30c77363.jpg
 
Usud-ul Harb Çevrimdışı

Usud-ul Harb

Üye
İslam-TR Üyesi
Jazakhallau hairan Ehli_Hadis ahi.
Bu kabirperestleri bende anlamiyorum.Her daim rasid halifelerin, sahabelerin, tabeinin, tebe-i tabeinin ya da 4 buyuk imamin goremedigi seyleri goruyorlar galiba.Bize her daim Allah'i birlemek emredilirken, her daim O'ndan dilenmek ve yine O'ndan istemek emredilirken ne oluyor da illa araya birileri sokulmaya calisiliyor anlamiyorum.

Burnuma hep tasavvuf kokulari geliyor bu tur mesajlari gorunce nedense...
 
hamza21 Çevrimdışı

hamza21

Üye
İslam-TR Üyesi
ALLAH s.v.t. razı olsun. kitaplarınızı çıkarıp dağıtıyoruz inşallah. sizin nickinizi yazar adı olarak yazıyoruz haberiniz olsun.
 
B Çevrimdışı

bilinmeyen0754

Üye
İslam-TR Üyesi
Subhanallah!!!!!! Burdaki yazıları okuyunca Tüylerim diken diken oldu hatta yukarıda Cumhura muhalif ölüler işitmez diyenler biler var .Bunu söylese söylese Albani söyler.O ibni Teymiyye ye ve İbni Kayyıma bile bu konuda karşı çıkar.

إِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاء إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ
İnneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn(mudbirîne)
Muhakkak ki sen, ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (Allah'ın) davetini işittiremezsin
Neml/80

İnşallah anlaşılmıştır..
 
S Çevrimdışı

Sadat-ı Kiram

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Subhanallah!!!!!! Burdaki yazıları okuyunca Tüylerim diken diken oldu hatta yukarıda Cumhura muhalif ölüler işitmez diyenler biler var .Bunu söylese söylese Albani söyler.O ibni Teymiyye ye ve İbni Kayyıma bile bu konuda karşı çıkar.

إِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَاء إِذَا وَلَّوْا مُدْبِرِينَ
İnneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn(mudbirîne)
Muhakkak ki sen, ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (Allah'ın) davetini işittiremezsin
Neml/80

İnşallah anlaşılmıştır..


Değerli kardeşim Ölüler işitmezmi? bu ayetteki işitmez kelimesi hangi anlamda kullanımıştır ?
Kur'an'dan mecaz atıldımı , anlatılmak istenenleri anlayamama durumu çıkar..

Hakkınızı helal ediniz..
 
B Çevrimdışı

bilinmeyen0754

Üye
İslam-TR Üyesi
Kuranı Kerim son derece bedii üslubu ilk hissedilemeyen psikolojik bir durumu hareketli ve canlı bir resim halinede gözler önüne seriyor.Evet kalblerin katılaşmasını,ruhların donuklaşmasını,hislerin kısırlaşmasını,duygunun körelmesini canlı resimlerle gösteriyor.Bir keresinde onları ölüler şeklinde canlandırıyor.Rasulullah (SAV) onlara sesleniyor fakat onlar bu seslenişi duymuyorlar.''Zira ölüler duymaz'' buyruluyor.Bir başşka seferinedeyse onları sağılar biçimnde gösteriyor.Duymadıkalrı için Peygamberin çağrısına arkalarına dönüyorlar. (Fizilal'il Kur'an-s/196 Neml80 Tefsiri )

Benim buradan çıkardığım şey kafirleri ölülere benzetilmesinin sebebi ölülerinde tıpkı onlar gibi kör,sağır olmasıdır.

Hakkım helal olsun.Sende Helal et kardeşim...
 
B Çevrimdışı

burukanlar65

Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum

İslam dini evrensel bir dindir kişilere gruplara,cemaatlere,devletlere,coğorafyalara sığıdırılmaması gerekir.

Şu cemaat müslüman,şu cemaat kafir,şu kişi müslüman,şu kişi kafir gibi odaların içerisinde devlet kurup devlet yıkmak üzere düşüncelerini bina ederek günlük hayatında insanları tekfir etmekten başka işler yapmayanlar şüphesiz islama zarar vermekten başka birşey yapmamaktalar.

İslam dini bu düşüncelerin çoook ötesinde bir dindir.Allah ku'ran da insanları fert fert ele almak yerine evrensel ölçülerle islam dini dışında ki bütün sistemlerin özelliklerini verir.Ku'ran şu yada bu tağutların ismini vermez,onların çağlar üstü ve evrensel kodlarını verir.Müslümana düşen zamanın hangi diliminde yaşarsa yaşasın bu evrensel kodlardan yaralanarak yaşamış olduğu tağutların tağut olup olmadıklarının bağlantısını kendisi kuracak onu red edip iman gerçeğini gerçekleştirecektir.

Müslüman olmak çünki bu şarta bağlanmıştır.İşte burada uluhiyet rububiyet tevhidi yani,Allah'ın şeriatine bağlanma ve beşeri sistemleri red etme ibadeti sadace ona has kılma şekli meydana çıkmış olur.Kişi bunu yapmış olduğu takdirde islam dini üzere sayılır.

Tağutun tespitini yapıp onu red eden kişi yada kişiler islama evet diyerek islam dairesi içine girmiş olurlar.İşte o zaman bu islam olmuş kişi ve kişilerin yapmış oldukları ameller müslümanlar tarafından acaba bunu hangi niyet üzere yapmış yada şu ameli işledi diye islam dairesinden çıkmışmı gibi değerlendirilmeye tabi tutulur.

Fakat islam olmamış dini Allah'a has kılmamış toplumlar üzerinde alimlerin görüşlerini kalkıp empoze etmeye çalışmak bizi mutlak manada hata yapmaya itecektir.

Şunu iyi biliyoruzki Nebi (sav) döneminden önce gelmiş geçmiş bütün insanlığa Allah tarafından elçi gitmiştir.Hz.Muhammet (sav) in getirmiş olduğu Risalet kıyamate kadar devam edeceğine göre gelmiş geçmiş günümüze kadar tüm insanlığa Allah'ın dini ulaşmıştır bu konuda hiç bir zümre hiç bir insan mazeretli sayılmazlar.Şimdi ayetlere bakalım.

“Muhakkak biz, seni müjdeleyici ve korkutucu olarak hakla gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki onların arasında bir uyarıcı bulunmamış olsun.” (Fatır: 24)

İnsanların Allah’a karşı bir delili olmaması için cennetle müjdeleyici cehennemle korkutucu rasuller gönderdik. Allah Aziz’ dir, Hakim’dir.”(Nisa: 165)

Bu ayetlerden ve bu konuyla ilgili bir çok ayetlerdene anlaşıldığı üzere Allah insanların ahirette mazeretleri kalmasın diye ayetleri açık bir şekilde vahiy etmiştir.Şimdi hiç kimse kalkıp şöyle bir cümle kuramaz

Ve türkiyede kuran sünnet açık değil, adına selefi denen gruplar bile bir kesimi hariciye bir kesimi mürciyeye kayan onlarca kesim var. Onlarca tarikat, onlarca mezhep, onlarca tevhidi adı altında cemaatler var. Senin yazına göre hepsi kafir oluyor zira tek doğru olursa diğerlerinin hepsi batıl olur.
!slam4ever adlı yönetciden alıntı

Hak din sadece ve sadece islam dinidir.Geri kalan tüm dinler batıldır.İnsan neyi yaşıyorsa neye inanıyorsa helal haramlarını yasalarını neye göre düzenliyorsa o din üzere sayılır.
Allah ku'ran da helal haram yetkisi ceza hukuku daha doğrusu şeriat koyucu sıfatı ile ilgili enbiya/25 e bakalım.

“Biz senden önce hiçbir rasul göndermiş olmayalım ki ona: “Benden başka ibadete layık ilah yoktur, yalnız bana kulluk edin” diye vahyetmiş olmayalım.”

İbabet ve kulluk yalnız ona yapılır bu hususta beşere herhangi bir pay verilmemiştir Nebi (sav) buna dahil.
Kulluk çok geniş kavramlı bir terimdir.İnsanın hayatı boyunca düşündükleri yaşadıkları yaptıkları yapmadıkları kısacası hayatın her alanını doğrudan ilgilendiren bir terimdir.

Kulların kullara olan kulluğu Allah'ın hükümlerinin üstüne hüküm koymaları ve beşeri sistemlerle Allah'ın helallerini, haramlarını çiğnemeleridir..

Buna icabet edenler bunu red etmeyenler islam dairesine girmeyi başaramayan insanlardır.Bu husus böyle olduğuna göre geri kalan bağlantıyı her müslüman kendisi kurar zaten.Ayetleri okumaya devam edelim inşallah.

“Andolsun ki her ümmete: “Allah’a ibadet edin ve tağuttan kaçının” diye (söylemeleri için) bir rasul gönderdik. Böylelikle onlardan kimine Allah hidayet etti ve onlardan kiminin üzerine de sapıklık hak oldu. Öyleyse yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bir bakın.” (Nahl: 36)


İşte ayetler bu kadar net ve açık,kişinin islam dairesine girmesi için önce tağutu bilecek onu red edecektir.Sonra islam ile şereflenecektir.Allah'tan başka rabler ve ilahlar edinenleri islam daresi içerisnde görmek oldukça çirkin birşeydir.Uluhiyet ve Rububiyet tevhidini bilerek gerçekleştiren,kişi islama dahil olduğunda onun artık islamdan çıkması pek kolay olmasa gerek. Tüm alimler bunu söylüyor.

Bakın demokrasi yada başka bir rejim fark etmez eğer zina yapan erkeğe, zina yapan kadına ku'ran'ın dışında başka bir hüküm veriyorlarsa onlar hakkında bakın Allah ne buyuruyor.

""Onlar Allah dışında hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu İsa'yı ilah edindiler. Oysa onlara sadece tek ilaha, kendisinden başka ilah olmayan ve onların yakıştırma ortaklarından uzak olan Allah'a kulluk etmeleri emredilmişti.""tevbe/31

Bu ayette geçen "Ahbar" terimi, "Hebr" ya da "Hıbr" sözcüğünün çoğuludur. Bu terim "Kitap ehlinin bilginleri" daha çok yahudi bilginleri anlamına gelir. Yine bu ayette yeralan "Ruhban" terimi ise "rahip" sözcüğünün çoğuludur. Bu terim, "Kendini ibadete adamış, dünyadan el etek çekmiş kişi" anlamına gelir.

"Durr-ül Mensur" adlı kitabın bir yerinde şöyle deniyor: Tirmizi'nin, İbn-i Munzır'ın, İbn-i Ebu Hatem'in, Ebu Şeyh'in, İbn-i Murdeveyh'in, Beyhaki'nin ve diğer hadis dergilerinin bildirdiklerine göre, sahabilerden Adiyy b. Hatem şöyle diyor;

"Bir gün Peygamberimizin yanına gitmiştim. O sırada Tevbe suresinin `Onlar Allah dışında hahamlarını ve rahiplerini ilah edindiler' cümlesi ile başlayan ayetini okuyordu. Ayeti bitirince bana dönerek şöyle buyurdu:

"Gerçi onlar hahamlarına ve rahiplerine tapınıyorlar, ibadet etmiyorlar. Fakat bu din adamları kendilerine bir şeyi helal kılınca o şeyi helal sayıyorlar, buna karşılık din adamları bir şeyi yasaklayınca onu haram kabul ediyorlar."
Bunun üzerine Allahı'ın rasulu (sav)
"Evet, ama din adamları onlara helal şeyleri yasakladılar ve haram şeyleri serbest ettiler. Onlar da din adamlarının bu hükümlerine uydular. Bu tutum, onların, din adamlarına kulluk etmeleri anlamına gelir."

Şimdi bu olayı güncelleyelim tarihin sayfalarına kendimizi hapis etmeyelim inşallah.Günümüz de yeryüzünde adı islam olan devletler Allah'ın helalını haram haramlarını helal kılıyorlarmı? Kılmıyorlarmı? buyrun bunun bağlantısınıda siz kurun.
Yazım yine uzun oldu bir türlü kısa yazı yazmasını öğrenemedim.

Son söz: Şimdi kalkıp işi basitleştirerek okula çocuk göndermek şöyle olur,vergi vermek böylemi olur,kimlik kullanmak caizmi gibi soruların içine dalmak hakikaten islan dini gibi bir dini okullara haps etmek demektir.Bizim yaramız çok daha büyüktür.

İslam dini üzere inançlarını kuranlar,Allah'ın helal dediğine helal,haram dediğine haram diyenler,tauğutu bilip şuurlu bir şekilde red edenler,kulluğu sadece Allah'a has kılanlar ne kadar toplumlar ne kadar devletler ne kadar cemaatler varsa hepsi müslümandırlar.Bu kaidelerin dışında olanlar anacak kendi kendilerine inşa ettikleri din üzeredir.
Allaha emanet olunuz.

 
kanepe21 Çevrimdışı

kanepe21

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Büyüklerin Yüzüsuyu Hürmetine Tevessül


Soru:


Dualara, filanın yüzüsuyu hürmetine; filanın hatırına gibi ziyadeler yapılmaktadır. Bu ziyadelerin şeriattaki yeri nedir? Rasûlullah'ın Sünneti bu konuda ne söylüyor? Sahabe nasıl dua yapmış? Böyle yapmakla, yani dua ederken "filanın yüzüsuyu hürmetine " gibi sözler söylemekle herhangi dini bir kusur işlenmiş olur mu?


Cevap:


Duada, Allah'a (c.c) herhangi birinin yüzüsuyu hürmetini vasıta yapmak, O'nun ve Rasûlü'nün bize öğrettiği bir yol de
ğildir. Bildiğiniz gibi, Kur'an-ı Kerim bu tür anlayışlardan uzaktır. Hadislerde de bu anlayışa temel oluşturabilecek bir örnek yoktur. Duada bu yolu uygulamış olan veya bir başkasına öğreten sahabeden herhangi birisini de hatırlamıyorum. Doğrusu Alemlerin Rabbi'ne dua ederken herhangi bir kulun yüzüsuyu hürmetini referans göstermek veya filan kulun hatırı için benim istek ve ihtiyaçlarımı karşıla demek mânâsına gelen anlayış tarzı müslümanlara nasıl musallat olmuş anlamakta güçlük çekiyorum. Ben böyle yapmanın yasak olduğunu söylemiyorum, sadece şu iki şeyi söylüyorum: Birincisi; bu şekilde dua yapmak, Alemlerin Rabbinin bize öğrettiği dua yapma şekline ve metoduna aykırıdır. Hz. Peygamberin doğrudan doğruya ashabına öğrettiği dua tarzına da aykırıdır. Bu sebebledir ki, bu tarz duadan uzak durulmalıdır. Zira Peygamber, Efendimiz ve diğer bütün peygamberler, Allah ile kulları arasındaki ilişkinin ve bağın doğru şeklinin ne olduğunu açıklamak için gelmişlerdir. Öyleyse onların ne uyguladıkları ne de öğrettikleri bir dua şekli olan bu tarz bir dua şeklini, herhangi bir kimse uygulamaya kalkışırsa, şüphesiz o, muteber olan bir şekli terkedip, muteber olmayan bir şekli uygulamış olur.

İkinci olarak da, bu dua şeklinin nefrete şayan bir yol olduğuna inanıyorum. Başka bir kişinin bu dua şeklini benim gördüğüm gibi görmeyip başka bir açıdan bakması ve nefrete şayan bulmaması farklı bir durum. Ben ne zaman bu dua şeklinin zararlarına dikkat etsem, gözümün önüne hemen çok mert ve çok cömert bir zat gelir: Onun kapısına gelen herhangi bir insamn arzuları anında yerine getiriliyor, feyz ve keremi herkesi kuşatıyor, her isteyen ondan dilediğini talep edebiliyor, lûtfu herkese açık ve herkes ona kolaylıkla ulaşabiliyor. Böyle bir zâtın karşısına bir kişinin doğrudan gelerek: "Ey kerem sahibi, cömert insan! Bana yardım et" demek yerine, filan kişinin hatırına benim ihtiyaçlarımı gider demesi ne kadar uygun düşer varın siz hesap edin. Bu isteme biçiminde, o cömert kişinin merhameti ve cömertliği sebebiyle başkalarının ihtiyaçlarım gidermediği, fakat arkadaşlarının, dostlarının ve akrabalarının hatırına lütuf ve ihsanda bulunduğu su-i zannı gizlidir. Eğer bunların vasıtasıyla dua edilmezse sanki o zaman ondan lıiç bir şey alamayacağınız zannıyla ümitsizliğe düşüyorsunuz. Filanın yüzüsuyu hürmetine demek; aynı zamanda, istekte bulunduğunuz zâta baskı uyguladığınız mânâsına gelir ki, siz aslında şöyle demek istiyorsunuz: "Ben filan büyük insanın tavsiyesi ile geliyorum. Benim ricamı herhangi aracısız bir insanın ricası gibi düşünerek geri çevirmemelisiniz." Eğer bu tarz dua bu söylediğim anlama gelmiyorsa, ne anlama geldiğini bana da öğretin. Böylece içimdeki sıkıntıdan kurtulacağım için memnun olurum. Fakat eğer bu tarz duanın anlamı gerçekten benim anladığım şekildeyse, o zaman Allah Teâlâ'nın kâmil sıfatları hakkında doğru bilgiye sahip bir şahsın böyle bir dua tarzını hayâl edebileceğini bile düşünemiyorum. Fıkıh alimleri bu dua tarzının, bu gibi mahzurlarım dikkate alarak mekruh olduğu kanaatine varmışlardır. Nitekim Hanefî Fıkhının meşhur kitabı Hidayede şöyle yazmaktadır: "Bir kimsenin dua ederken filanın hakkı için, filanın yüzüsuyu hürmetine veya peygamberlerin, nebilerin hakkı için demesi mekruhtur. Zira yaratılanın, yaratan üzerinde hiçbir hakkı söz konusu değildir."

(Tercüman'ul Kur'an, Muharrem-Safer, 1377/Ekim-Kasım, 1957)

Mevdudi, Fetvalar kitabı.
 
kanepe21 Çevrimdışı

kanepe21

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Duada Din Büyüklerini Vesile Yapmak




Soru:



Bir defasında "Filanca kişinin hürmetine... filancanın yüceliğine..." diyerek dua etmenin İslâm'da yeri var mı diye sormuştum. Siz de sûfilerin genellikle bunu yaptıklarını belirtmiş, fakat Kitap ve Sünnet'te hakkında bir hükmün olmadığını söylemiştiniz.

Oysa Bakara Sûresi'nde, ehl-i kitap hakkında:

"Hz. Peygamberin risaletinden önce yahudiler kâfirler üstüne zafer duaları ediyorlardı( Bakara: 2/89) buyurulmaktadır.

İmam Râğıp Müfredat adlı eserinde bu ayetin tefsirini yaparken diyor ki:

"Onlar Hz. Peygamber'in risaletini vesile yaparak dua ederlerdi. Hatta yahudilerin 'Bize putperestlere karşı Hz. Muhammed'in vesilesiyle zafer bağışlansın' dedikleri rivayet edilmektedir. Yine onların Hz. Peygamber'i anarak, onun vesilesiyle Allah'tan zafer diledikleri de rivayet edilmiştir. " demektedir.

Tirmizınin"ed-Deavât" bölümlerinde hasen sahih garîb bir hadis rivayet edilmektedir: "Görmeyen bir kişi, Hz. Peygamber'e gelip acısının bitmesi için kendisine dua etmesini istedi. Peygamber Efendimiz (s.a) istiyorsan dua ederim, fakat sabredebiliyorsan sabret. Sabretmen senin için daha iyidir" buyurdu. Ama o kişi duâ etmesini istedi. Hz. Peygamber de(s.a) ona abdest almasını söyledi. Sonra da şu duayı öğretti:

"Ey Allah'ım! Ben, Rasûl'ün Muhammed (s.a) aracılığıyla sana dua ediyorum. Sana yöneliyorum. Ey Rabbim! Sana bir ihtiyacım nedeniyle yöneldim. Sen benim ihtiyacımı gider. Ey Allah'ım! Hz. Peygamber'in hakkımdaki şefaatini kabul eyle."

Yukarıdaki ayet ve hadisteki dua, Hz. Peygamber'i vesile kılmayı ispatlamıyor mu? Bu delillere dayanarak caiz ve doğru olduğu söylenebilir mi?



Cevap:



Ben, söz konusu ayetten yahudilerin risaletinden önce Hz. Peygamber'i vesile yaparak kafirlere karşı zafer duası ettikleri anlamını çıkarmıyorum.

İmam Râğıb'ın ilk iki sözü de bu ayeti açıklıyor. Ayrıca bu ayeti tefsir eden sahih hadislerle de karşılaşıyoruz.

Hz. Peygamber'in risaletinden önce yahudiler kitaplarında haber verilen peygamberin yüzü suyu hürmetine dualarının kabul edilmesini Allah'tan isterlerdi. Gelen peygamberle kafirlere karşı üstünlük sağlayacaklarına inanıyorlardı.

Nitekim İbn Hişam, Mekke'de hac esnasında Medineli bir kaç kişinin Hz. Peygamber (s.a) ile görüştüklerini, Hz. Peygamber'in onları İslâm'a davet ettiğini rivayet etmektedir. O kişiler:

"Ey insanlar! Vallahi Hz. Muhammed yahudilerin sizi korkuttuğu rasul'dür. Sakın onlar sizden önce ona sahip çıkmasın." demişlerdi.( İbn Hişam, 11/70)

İbn Hişam, bu ayetin tefsirinde Medine'deki Ensarın yaşlılarından şu sözü rivayet etmektedir:

Bu ayet, bizim ile yahudiler hakkında nazil oldu. Cahiliye döneminde onlardan üstündük. Biz, ehl-i şirk, onlar da ehl-i kitap idiler. Onlar bize sık sık yakında bir peygamber gönderileceğini, gönderiliş zamanının geldiğini ve gelince bizleri öldüreceklerini söylerlerdi. Fakat Allah Teâlâ rasulünü Kureyş'ten gönderdi. Biz Hz. Peygamber'e uyduk, yahudiler de O'nu inkar etti."

Tirmizı'den rivayet ettiğiniz hadisin muhtevası, Hz. Peygamber'den duâ yapmasının istenmesiyle ilgilidir. Hz. Peygamber de şu duayı yapmasını söylemişti:

"Ey Allah'ım! Ben rasulünün vesilesiyle sana hacetimi getirdim. Sen peygamber'inin hakkımdaki şefaatini kabul eyle."

Bunun anlamı, Hz. Peygamber'in haklarında dua etmiş olmasıdır. Ayrıca ona da kendini vesile ederek hacetini talep etmesini ve şefaatinin kabul edilmesi için de dua etmesini bildirmiştir. Bu da çok doğal bir durumdur.

Örneğin birisi benden filanca hakime gidip aracı olmamı istese, ben de kendisine hâkime gitmesini, ona kendisini benim gönderdiğimi, hatırım için ihtiyacını giderirse memnun ve minnettar olacağımı hakime söylemesini bildirsem, bunun ne sakıncası olabilir.

Fakat farklı bir durum da var: Bir kişi, benden habersiz ve iznimi almadan hakime gidip benim gönderdiğimi söyler, hacetini ifade eder.

Bu durum birincisiyle nasıl kıyaslanır?

Birinci duruma ilişkin bir hükme dayanarak ikinci durumu da o hükmün kapsamına sokmak doğru değildir. Çünkü, hadiste ifade edilen birinci durumdur. İkinci durumun caiz olabilmesi için Hz. Peygamber'in tüm müslümanlara, ihtiyaçları olduğu zaman kendini vesile ederek dua etmeleri için izin verdiğini gösteren bir hadisin olması gerekir. Böyle bir hadis olsa, her müslüman hacet talep ederken Hz. Peygamber'i vesile yapabilirdi.

( Tercüman'ul Kur'an, Cemadiyelevvel, 1372/ Şubat, 1953)
mevdudi fetvalar (1.cilt)
 
Ç Çevrimdışı

çekirdek

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Mesela, gemisi batmakta olan bir kimse, telefonu ile çok uzaktaki bir kimseden imdat istiyor ve onu yardıma çağırıyor. Gemisi batmakta olan diğer bir kimse ise, uzakta olan bir evliyadan imdat istiyor ve onu yardıma çağırıyor. Sana göre niçin birincisi şirk olmuyor da ikincisi şirk oluyor? Halbuki, o telefondaki sesi uzaktaki bir adama ulaştırıp, işittiren ve o adamı yardıma gönderen Allah, uzaktaki bir evliyaya da sesi işittirip yardıma gönderebilir. Bu meseledeki anlaşılmayan ince sır nedir?
 
Üst Ana Sayfa Alt