Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Cahiliyyenin Düğün Salonlarına Gitmek

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
CAHİLİYYENİN DÜĞÜN SALONLARINA GİTMEK

images
images

Bir zamanlar İslam beldeleri iken Allahın hükümlerini sırtlarının arkasına atarak kendi yanlarından çıkardıkları beşer mahreçli yasalar yaparak laik / demokratlaşarak küfür diyarına dönüşen, halkından müslümanların (da) olduğu ülkelerde yaşayan, bilhassa Muvahhid müslümanların problemlerinden biri de evlenme merasimleri esnasındaki tehlikeli durumlardır.

Bir asra yakın bir zaman diliminde küfür ve şirk hükümlerinin geçerli olduğu, İslam'ın hükümlerinin toplumsal hayatta geçersiz hale getirilen cahiliye toplumlarında, aldıkları küfür ve şirk kültürünün etkisinde kalan insanlar; kendilerine hayat nizamı İslam'a nisbet etmelerine, hatta 'Biz de müslümanlardanız' demelerine rağmen, gerek ferdî, gerek ailevî, gerekse toplumsal hareketlerinde Allah ve Rasulu (s.a.v.)'in hükmüne uymuyorlar… Onlar için âdetler ibâdet haline gelmiş, gelenekler sünnetin yerine geçmiştir… Onlar, Kur'an ve Rasulullah (s.a.v)'in sünnetine uymak yerine, 'İnsanlar bize ne der?' anlayışıyla Kur'an ve Sünnete aykırı örf, âdet ve geleneklere uymaktadırlar…

Kendilerini, Kur'an ve Sünnet ile uyaran ve İslam'ın emirlerine davet eden mûmin müslüman akrabalarına karşı sert tavır ortaya koyuyor ve küserek ilişkilerini kesiyorlar… İstiyorlar ki, bu mûmin müslüman akrabaları, kendileri gibi Kur'an ve Sünnet'e aykırı davransın, kendilerinin İslam'a aykırı olan toplantılarına, düğünlerine, eğlence cemiyetlerine katılsın… Davet ettikleri mûmin müslüman akrabaları, bu gayr-ı İslamî davetlerine haklı olarak icabet etmeyince, onlara karşı sert tavır alıyor, kendileri ile alay ediyor ve küserek ilişki kesmeye kadar varıyorlar…
Müslümanın bu tür davetlerde yapması gerekenleri aşağıya sırasıyla aktarmaya çalışalım :

Kendisine itaat etmemiz bize Allah tarafından emredilen Rasulullah (s.a.v.) mûmin müslümanların meşru olan, yani İslam'a uygun olan davetlerine iştirak etmeyi, bu davete icabet etmenin müslümanın müslüman üzerindeki beş hakkından biri olduğunu beyan buyurur.

"Müslümanın, müslüman üzerindeki hakkı beştir:
-Selamı karşılamak,
-Hastayı ziyaret etmek,
-Cenazelerin ardından gitmek,
-Davete icabet etmek,

-Aksırana dua etmek."
(Buhari, Cenaiz, 2; Muslim, Selam, 4, 5)

Abdullah İbni Ömer (r.anhuma)'nın rivayet ettiği hadis de ise, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Davet edildiğiniz zaman, bu davete icabet ediniz!"
(Buhari, Nikah 71, 74; Muslim, Nikah 103, (1429); Tirmizi, Nikah 11, (1098); Ebu Davud, Et'ime 1, (37)


Kendisi davet edildiği takdirde, mûmin Müslümanların davetine icabet ettiğini beyan buyuran Rasulullah (s.a.v.), ummetine de davet olunduklarında icabet etmeyi emir buyuruyor.
Ebu Hurayra (r.anh)'ın rivayet ettiği hadis de, Rasulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor:

"Eğer ben, sığır ve davar ayağından yapılmış bir paça yemeğine bile davet olunsaydım, muhakkak ona icabet ederdim. Şayet bana, bir davarın ön ayağı hediye edilirse, ben onu elbet kabul ederim."

İbni Ömer (r.anhuma) ise, Rasulullah (s.a.v.)'den şu hadisi rivayet eder:
"Paça yemeğine çağırılırsanız hemen icabet edin!"
(Buhârî, Nikâh, 74, VI, 144; Muslim, Nikâh, 97-103, sf: 1053; Ebû Dâvud, no. 3736-39, 3741; Tirmizî, 1098; Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.)

Ebu Hurayra (r.anh)'ın rivayetiyle, Rasulullah (s.a.v) şöyle buyuruyor:
"Her kim davete icabet etmezse Allah'a ve Rasulune isyan etmiştir."
(Buhârî, Nikâh 74, VI, 144; Muslim, Nikâh, 97-103, sf: 1053; Ebû Dâvud, 3736-39, 3741; Tirmizî, 1098; Nâfi' an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler.)

Böyle buyuran Rasulullah (s.a.v.), eğer davet edilen konu, Allah'a isyan, yani şirk, küfür, bid'at, hurafe, haram ve günah ise, asla itaat edilmemesini emretmiştir.
Abdullah ibn Ömer (r.anhuma)'ın rivayetiyle Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Sevdiği veya sevmediği hususlardaki emirleri dinlemek ve masiyet emrolunmadıkça itaat ve icayet etmek, Müslüman kişi üzerine vâcib bir haktır. Mâsiyetle emrolunduğu zamanda onları dinlemek ve boğun eğmek yoktur.

Emiru'l-Mûminin İmam Ali b.Ebi Talib (r.anh)'ın rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyurur. Rasulullah (s.a.v.):
"Allah'a isyan hususunda itaat yoktur. İtaat, ancak meşru (İslam uygun)dadır."
(Buhâri, Ahkâm, 4; Muslim, imâre, 39-40)

Âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ, kendisinin ve Rasulu(s.a.v.)'in hükümlerini dinlemeyib itaat etmeyenlerinin zalimler olduğunu beyan buyurur:
"Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse, işte onlar, zalimlerin tâ kendisidir." (Maide 45)

"İslam'a çağrıldıkları hâlde Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez." (Saff 7)

Allah Teâlâ, kendisi ve Rasulu (s.a.v.)'e itaat etmeyen, günah işleyerek isyan eden, böylece zalimlerden olanlara lânet etmektedir:
"Allah'ın lâneti, zalimlerin üzerine olsun." (A'raf 44)

Allah Teâlâ, Mûmin Müslüman kullarına, zulmeden zalimlerle beraber olmamaları ve günah işlenen yerlerde durmamalarını emrediyor:
"Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz." (Hud 113)


Muvahhidlerin kendilerinin düzenledikleri düğünlerde bir sıkıntı bulunmamaktadır.
Tabi kadın erkek karışık oturup bakışmak, oyuna, eğlenceye, şarkıya mubtela olan genetik akrabalar bu tür müslümanca düğünlerde bulunmaktan hoşlanmadıkları için genelde belli sayıda katılımcı (muvahhid) ile sınırlı kalmaktadır. Rabbim bu tür düğünlerin sayısını ve cemaatini arttırsın inşeAllah.

3651 - Abdullah (r.anh) dan rivayete göre, Peygamber (s..a.v.) şöyle buyurdu:
"İnsanların en hayırlıları benim çağdaşlarımdır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra ondan sonra gelenler. Bundan sonra herhangi birileri yeminden önce şahidlik edecek, şahidliğinden önce yemin edecek kimseler gelecektir."

İbrahim dedi ki : Bizler henüz küçükken şâhidlik ve verilen sözler dolayısıyla bizi dövüyorlardı.
(Fethu'l Bâri; C. 7., Bölüm 7, Hadis no: 3651, S. 327)

3651 - Abdullah (r.anh) dan rivayete göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu :
"İnsanların en hayırlıları benim çağdaşlarımdır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra ondan sonra gelenler. undan sonra herhangi birileri yeminden önce şâhidlik edecek, şâhidliğinden önce yemin edecek kimseler gelecektir."

İbrahim dedi ki : Bizler henüz küçükken şâhidlik ve verilen sözler dolayısıyla bizi dövüyorlardı.
(Fethu'l Bari; C. 7., Bölüm 7, Hadis no: 3651, S. 327)

Bir de Muvahhidlerin kendilerinin düzenle-ME-dikleri düğünler vardır ki asıl problem burada gündeme gelmektedir.
Bilhassa muvahhid kardeşin yakın akrabalarının düğünlerinde olay patlak verir. Gitse bir dert gitmese başka dert.

images

Tabi müslüman için Allah'ın dert dediği dert olduğundan, kınayıcının kınamasından korkması beklenmemektedir.
İnsanları hoşnut edeyim derken Allah'ı kırmak , küfür, şirk, fısk'ların işlendiği bir ortamda bulunmak büyük vebaldir. Gelinin tesettürlü olmaması bile bu durumu paklamaz. Çünkü akidesi açıktır.
Bir de bu düğünlerde konvoylar eşliğinde düğün salonlarına gidilir ve gelinir ki bu esnada tehlikeli ve rezil durumlara da düşülür. Bu esnada korna- klaksiyon zırıltıları ile tüm yol güzergahı ve mahalleler rahatsız edilerek kul hakkına da girilir.

28658

VİDEO İZLE : Video Azbuz ,er gök piyanistseref,İnsanlar,

Yanlış olan işlerden biri de davetlilerin kadın-erkek karşılıklı ellerinde yanar vaziyette mum olduğu halde iken gelin ile damatın eğilerek altlarından düğün salonuna girmeleri , tünelin çıkışında dans etmeleriyle tüneli yapan çiftlerin mumlarını söndürmleriyle dansta gelinve damata eşlik etmeleridir. Bununla da bitmiyor , gelinle damat tünelden geçerken çalan "nay nay nanay, nay nay nay nay" temposundaki nakaratlı müzik ise İncil'den ayetlerdir.
EEEE düğünü komple Avrupalılar gibi yapayım derken orasını da aldıklarından fark edememişler ya da kasıtlı şekilde böyle taklid ettirilmişlerdir.

Şimdi size net ortamında bu durumu şikayet eden bir gelinin itiraflarını yayınlıyorum:

"Bilmiyorum lanet olsun tüm red etmelerime rağmen elleri birbirine kenetlenmiş karşı karşıya geçmiş insanların arasından kocaman bi gelinlikle geçmek zorunda kaldım.Bide pastanın yanında resim çektirme gibi bi adet varmış resim çektiler bu kadar sinirli ve bu kadar küfür eden gözlerim olduğunu bilmiyordum.Bide gelinlikle yemeğe gitme gibi bi adet varmış bi ondan kurtulabildim. Yine takı takarken herkesi öpmek zorunda kalmak,öpmeyince sadece el sıkınca ayıplanmakta başka bi adet.Hepiniz ölün ve gömülün.
Bunları yapmasam ne oluyordu hiç bilmiyorum."

Orjini : incefikir - gelinle damat dugun salonuna girerken neden kopru yapilir da



Şeriat ile yönetilmeyen ülkelerin taklidçi müslümanları (!) şeriatlerini batının çirkeflerinden hayatlarına aktaracaklardır. Hatta çirkefleştikçe zirveye varmış, kendilerini avrupalı kafirlere benzettiklerinden dolayı haz alarak gurur duymaktadırlar.
images
images
images

Bu tür düğünlere karşı muvahhid müslümanın tavrı uygun bir lisan ile bu durumun islama aykırı olduğu, kendisinin(ailesinin) bu yüzden gelemeyeceğini bildirmesi güzel bir tebliğ ve örnek olur.
"Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki, onun yakıtı insanlar ve taşlardır." (Tahrim 6)

Ayrıca bu tarz düğünlerin 'kafirlere benzeme' yönü de ayrıca tehlikeli yönlerindendir.

Ebu Said (r.anh)'den Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Siz sizden öncekilerin yolundan gidecek, onları karışı karışına takip edeceksiniz. Hatta onlar bir kelerin deliğine girseler kesinlikle siz de oraya gireceksiniz."
"Ey Allah'ın Rasulü! Yahudi ve hristiyanları mı tâkib edecekler?" diye sordular.
O: "
Başka kim olacak" cevabını verdi.
(Buhari, İ'tisam: 14; Muslim İlim: 6; Ahmed: 2/327)

"....Abdullah ibni Mes'ud (r.anh) ....dedi ki:

Muhakkak ki ben Rasulullah (s.a.v.) şöyle derken işittim: "Kim bir kavmin (topluluğun) karartısını (sayısını) çoğaltırsa o da onlardandır. Ve kim bir kavmin amelinden radı olursa onların amellerinde ortaktır."
(İbni kesir, Cami’u-Mesanid ve's-Sünen (27/308) hadis no: 589)

Oysa bizim dinimiz kafirlerin oruç tutmasına benzemesin diye değiştirmiş bir gün önce ve sonrasını eklemiştir.
İbni Abbas Radiyallâhu Anhumâ rivayet ediyor:
Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. “Bu ne orucudur? diye sordu.
Yahudiler,Bugün, Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u boğdurduğu gündür. Musa Aleyhisselâm şükür olarak bugün oruç tutmuştur dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallâhu Aleyhi Ve sellem) da, Biz, Musa’nın sünnetini ihyâya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.
(Ebû Dâvud, Savm: 64)


Başka bir rivâyette şöyle buyurmuştur:
"Yahûdilere aykırı hareket edin. Âşûrâ günü ile birlikte bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutun." [Ahmed]

Bu tür düğünlerin mahiyeti aynı olduğu sürece şehirde ya da köyde olmasının önemi yoktur.


30791

1940'larda Safranbolu'da Gelin alma resimi.
Gelini eşinden başka o güzelliğiyle kimse görmezdi.
Şimdi ki gibi namusu olan karısını, herkesin görmesi için teşhircilik sapıklığına izin vermezdiler.

Şimdi düğünleri değerlendirelim.

Günümüzdeki Muşriklere Ait Düğünleri 2 kategoride değerlendirebiliriz:

1) İçinde küfür, bid'at ve haram ihtiva eden düğünler:
Bu tarz yerlere gidilemeyeceği açıktır. Buna misal olarak içki, balo, malayani müzikler ihtiva eden ve yahut kadın erkek ihtilatının olduğu düğünleri; ya da kendini islama nisbet edenlerin tertib ettiği mevlid, tasavvufi ilahiler içeren; şirk ve bid'atlere çağrı yapılan vaaz ve sohbetlerin yapıldığı toplantılardır.

2) Yukardaki haram ve küfürleri ihtiva etmeyen düğünler:
Bunlar gerçekten çok azdır, belki de hiç rastlanmaz. Rastlansa bile bu ancak tevhide yakın düşünüp de amel etme konusunda problemleri olan kişilerin düğünlerinde belki rastlanabilir.


24479

Düğün kavramının tahlili:

Arabcada "urs, iklil, zevac, nikah" gibi kullanımları olan düğün kelimesi, "iyd" yani bayram kelimesiyle irtibatlı bir kavramdır. Zira bu iki kavram da eğlence ve sevinç kavramları bakımından ortak bir yöne sahibdir. Bu konuda İbn-i Kayyım (rahimehullah)'ın "igasetul-lehfan" adlı eserinde şu açıklama yapılmaktadır:

"Arabcada "iyd" kelimesi ki (biz onu Türkçede "bayram" olarak kullanıyoruz,) muavede ve itiyad kelimelerinden alınmadır ve bu kelimelerin lügat anlamı da, tekrarlama ve adet edinme demektir.
Bu iyd = Bayram kelimesi, bir mekana isim olarak verildiği zaman, insanların büyük ve ciddi bir ilgi ile gidip toplandıkları, toplanıp nöbet tuttukları (itikaf yaptıkları) şu veya bu şekilde ibadet ettikleri veya eğlenip neşelenmek gibi başka sebeblerle topluluk haline geldikleri yerler, demektir. Nitekim Mescid-i Haram, Mina, Muzdelife, Meş'ar-i Haram, Arafat gibi yerler, Yüce Allah'ın tevhid ehline lütfettiği bayram yerleridir. Ve bu mubârak yerlerde ibadet günleri de tevhid ehlinin bayram günleri olmuştur. (Şeytanın tuzakları, İbni kayyim el-Cevziyye, 1/495)

Dolayısıyla bir açıdan müşriklerin bayramların katılmayı yasaklayan bütün nassların aynı zamanda düğünlerine katılmayı da nehy ettiği söylenebilir. Bu nasslardan en çok zikredilenlerden birisi şu ayeti kerimedir:

Onlar ki, "zur"a şahidlik etmezler ve boş laf edenlerle karşılaştıklarında vakârla geçip giderler.” (Furkan, 72)

Şeyhu'l İslam İbni Teymiye (rahimehullah) bu ayetle ilgili olarak Sıratı mustakim adlı eserinde şu açıklamaları kaydediyor:

"Ebu Bekir Hilal'in “Cami” adlı eserde belirttiğine göre Muhammed b. Şirin, ayette geçen “yalan konuşulan yerler” den maksat yahudilerin “Şaanın (Kippur)” bayramıdır, diyor. (Cami; Hilal'in İmam Ahmed'in görüşlerini, bilgilerini ve çözümlediği meselelerini topladığı kitaptır.)

Aynı kaynağa göre: Muhacir, “burada muşriklerin bayramları kasdediliyor” derken Rabii b. Enes de aynı görüşü paylaşıyor. (İbn Kesir, Cûz, 3, sf: 328-329)

(Rebi b. Enes, El-Bekri, el-Hanefi, El-Basri, sonra El-Horasani için El-Acli: Doğru sözlüdür, diyor. Nesai, Rivayetleri sakıncasızdır, der. İbn Hibban güvenilirlerden olduğu, kanısındadır. Bazısı onu şiilikle suçlar. İbn Hacer ise: “Doğru sözlü birisidir.” yargısını vermiş. Buhari, Muslim dışında dört hadis imamı da ondan hadis tahric etmiştir. 140 h.'de öldü. Tehzib El-Tehzib, c. 3, sf: 238 - 239, Biy. 461, Takrib El-Tehzib, c. 1, sf: 243, Biy. No: 31)

Bu arada sahabilerden İkrime'nin bu açıklamalara yakın bir yorumuna göre ayette: “cahiliye döneminin geleneksel bir oyunu” kasdedilmiştir. (Tefsir-i Kurtubi, c. 13, sf: 79-80)

Öte yandan Kadı Ebu Yala'ya göre ayet: “muşriklerin bayramlarına katılmayı yasaklayan bir çağrı”dır.

Ebu Ferace İsfahani zimmilerle ilgili şartları incelerken, Dahhak'ın ayetteki bu ifadeyi “muşriklerin bayramları” şeklinde açıkladığını belirtiyor. Yine ayni kaynağa göre Amr b. Murre ayetin bu kısmını “Yani onlar muşrikleri şirkleri konusunda desteklemezler, onlarla düşüp kalkmazlar” şeklinde açıklarken Ata b. Yesar, bu ayeti açıklarken halife Ömer'in: “Acemlerin tumturaklı konuşma tarzları ile müşriklerin bayram günlerinde onların kiliselerinde bulunmaktan sakınınız” şeklindeki sözlerini hatırlatıyor.

(Abdurrazzak, El-Musannef, c. 1, s. 411, Bab: Namaz, Hadis No: 1608 ; Beyhaki, Sunen El-Kubra, c. 9, sf: 234; Kenz El-Ummal, c. 3, sf: 886, Hadis No: 90341; Kenz El-Ummal, c. 1, sf: 405, Hadis No: 1732)
(Ata b. Yesar El-Hilal El-Medeni, El-Kada Peygamberin eşi Meymune'nin azadlısından bu raviyi Ebu Muhammed, İbn Main, Nesa-i, İbn Sâd, Ebu Zer'a ve başkaları tevsik ediyor (güvenilirliğini onaylıyor). Altı kaynak hadis kitabı yazarları ve diğerleri ondan hadis naklinde bulundular. Kasas sahibi (kıssa anlatıcısı) ibadete düşkün erdemli bir kişiydi, iskenderiye'de öldü. 103. İbn Sa'd Tabakat, c. 5, sf: 173-174, Tehzib El-Tehzib, c. 7, sf: 217-218.)

Görüşlerine yer verdiğimiz tabiin kuşağına mensub tefsir bilginlerinin ayetteki bu ifadeyi “kafirlerin bayramları” şeklinde yorumlamaları, “Burada kasdedilen şirktir veya cahiliye döneminde tapılan bir puttur” veya “Burada maksad kına toplantıları” veya “şarkılı toplantılardır” şeklindeki münferit açıklamalarla çelişik değildir. Çünkü klasik tefsir bilginlerinin uslûbu böyledir. Onlar bir tür hakkında konuşurken o türün belirli bir bireyini belirtmekle yetinirler. Tıpkı arabca bilmeyen ve “ekmek nedir?” diye soran bir kimseye “işte ekmek” diyerek çörek verildiği gibi. "

Ancak Şeyhu'l İslam yine aynı yerde şunları söylüyor:
"Ayrıca bu çeşit törenlerin seyircisi olmaktan uzak duranları öven bu ayet, bu üslubu ile tek başına bu tip törenlere bilfiil katılmaktan kaçınmayı teşvik edici niteliktedir. Bunun yanında bu tip şenliklere seyirci olmamanın mendub olmasını ve belki de bunların seyircisi olmanın mekruh olduğunu da ifade eder. Çünkü bizzat Cenab-ı Allah, bu şenlikleri “yalancı ve yaldızlı kötülükler” diye adlandırıyor.

Fakat sırf bu ayete dayanarak bu tip törenlere seyirci olarak katılmanın haram olduğunu söylemek zordur, tartışma götürür. Bunun yerine bu ayeti, böylesine törenlere bilfiil katılmanın haram oluşunun delili saymak daha uygundur. Çünkü dağılma gibi Allah bu törenleri “zur (yalancı ve yaldızlı kötülükler)” diye niteliyor."

Daha sonra devam ediyor:

Bu konudaki sünnet kaynaklı diğer bir delil Buharı ile Muslim'in, Ayşe'ye -Allah ondan radı olsun- dayanarak naklettikleri şu olaydır. Ayşe diyor ki:

“Bir defasında (babam) Ebu Bekir bize geldi. O sırada yanımda bulunan iki Ensar kökenli cariye, Buas savaşı sırasında Ensar tarafından söylenmiş olan şarkıları okuyorlardı. Aslında bu cariyeler şarkıcı kadınlar değillerdi. Babam bu durumu görünce:

-Hiç Rasulullah'ın evinde şeytan şarkısı söylenir mi?- dedi.
Buna karşılık Rasulullah (s.a.v.):
-Ya Ebu Bekir, her kavmin nasıl bir bayramı varsa bu da bizim bayramımızdır- buyurdu.
Diğer bir rivayete göre ise Peygamberimizin sözleri:

Ya Ebu Bekir, her kavmin bir bayramı olduğu gibi bu gün de bizim bayramımızdır” şeklindedir.

Yine Buhari ile Muslim'in ortaklaşa yer verdikleri bir başka rivayete göre Peygamber Efendimiz, Ebu Bekir'e:
Bırak onları, ya Ebu Bekir, bu günler bayram günleridir. Bu günler Mina günleridir.” şeklinde cevab vermiştir.
(Buhari, Feth El-Bari, c. 3, sf: 474, H. No: 987, Kitab: Bayramlar, bab: Bayram namazını geçiren yerine iki rekat namaz kılar.)


Bu hadisten çıkan başlıca sonuçlar şunlardır:

1 - Peygamberimizin “Her kavmin nasıl bir bayramı varsa bu da bizim bayramımızdır” şeklindeki ifadesi her kavmin kendine mahsus bayramı olmasını ve bu bayramın sadece o kavme özgü olmasını gerektirir.

Nasıl ki, Cenab-ı Allah'ın (c.c.):

Herkesin yöneldiği bir yönü vardır'' (Bakara: 148) ve
Her biriniz için ayrı bir şeriat ve yol belirledik” (Maide: 48) şeklindeki ayette her ümmetin kendisine mahsus ayrı birer yönünü ve şeriatının olacağını belirtiyorsa bu da böyledir.

Buna göre Yahudilerin ve Hristiyanların kendilerine mahsus ayrı bayramları olduğuna göre, nasıl ki onlarla kıbleleri ve şeriatleri konusunda aramızda ortaklık yoksa, kendilerine özgü bayramları konusunda da onlarla ortaklaşamayız. Bu böyle olduğu gibi, buna göre, onları da bizim bayramlarımızı benimsemeye çağıramayız.

2 - Yukarıdaki hadisten çıkabilecek diğer bir sonuç da şudur:

Peygamberimizin:
Bizim de bayramımız bu gündür” şeklindeki sözü bizim kutlayacağımız bayramların sırf bizim olan bayram günleri olmasını ve başkalarının bayram şenliklerine katılmamızın söz konusu olmamasını gerektirir. "

Bütün bunlardan zahiren düğünün bir nevi bayram statüsünde olduğu, biz müşriklerin düğününe katılamayacağımız gibi, onların da bizim düğünlerimize katılmayacağı sonucu çıkmaktadır. Ancak bu konudaki bazı nasslar düğünün bayramla tam olarak kıyasını engellemektedir. Zira muşriklerin müslümanların düğününe iştirak edebileceği noktasında bazı rivayetler söz konusudur. Bu konuda İbni Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye adlı eserinde "Peygamber (s.a.v.)'in Umretu'l-Kaza'dan Sonra Mekke'den Çıkışı" başlığı altında şunları zikretmektedir:

"Musa b. Ukbe'nin daha önceki sayfalarda da geçen ifadelerine göre Kurayşliler, Mekke'de dört gün geçtikten sonra Huveytib b. Abdi'l-Uzza'yı Rasulullah'a gönderdiler ki, andlaşma gereğince Mekke'den ayrılıp gitsin. Fakat Rasulullah (s.a.v.), Meymune ile Mekke'de yapmış olduğu evlilik sebebiyle Kureyşlilere bir düğün yemeği vermek istediğini bildirdi. Böyle yapmakla aralarında bir dostluk (yakınlaşma) tesisini amaçlamıştı. Ama Kurayşliler, onun bu teklifini kabule yanaşmadılar ve: "Hayır, hayır, sen buradan çıkıp git." dediler. O da çıkıp gitti. İbn İshak da böyle bir anlatımda bulunmuştur."
(Abdurrahman el-Muhacir, Rasulullah'ın hayatı ve İslamın hareket metodu, 3/153)

Görüldüğü gibi Rasulullah -eğer rivayet sahihse- kendi velimesine muşrikleri çağırmıştır. Ancak İbni Teymiye'nin yukarda da belirttiği gibi müslümanların bayramlarına müşrikleri iştirak ettirmek söz konusu olmaz. Zira bu, onlarla ibadet paylaşma anlamına gelir. Düğün ise, bayramın bir çeşidi veya benzeri olmakla beraber tam bir bayram sayılmaz. Bu bakımdan düğüne katılmak, tam olarak kafirlerin bayramına katılmak ve ibadet paylaşmak olarak değerlendirilemese de böyle bir şeyin kerahetten hali olmayacağı ortadadır.

Vela - bera açısından:

Eğer müslümanın kafirlerin düğününe iştirak etmesi onlara karşı duyulan sevgi ve dostluktan kaynaklanıyorsa bunun câiz olmadığı ortadadır. Bu durumdaki kişi zaten düğüne veya başka bir şeye ihtiyaç duymadan bu inancıyla kafir olmuştur. Fakat bunun haricindeki sosyal munâsebetlerin hükmü kişiye ve duruma göre değişir. (Haram ve küfür işlenmemesi)

Aslolan kafirlerin üzüntü ve sevinçlerini paylaşmamaktır. Ancak kafirleri üzüntülü durumlar olan cenaze, hastalık gibi durumlarda ziyaret konusunda çeşitli ihtilaflar vardır. Bu ihtilaf belki düğün gibi sevinçli durumlara da kıyas edilebilir.

Mesela Allah rasulu hasta bir yahudi çocuğunu ziyaret etmiş ve çocuk ölmeden önce islam'la şereflenmiştir: (Buhari, 3/219 Hadis no: .1356)
Keza ölüm döşeğindeyken amcası Ebu talibi ziyaret ederek İslam'ı teklif etmesi meşhurdur: (Buhari, cenaiz, h.1360)

İbni Battal diyor ki:
Kafirlerin ziyaret edilmesinde İslam'a girmeleri umudu varsa ziyaret meşrudur, aksi takdirde gerekmez. (Fethu'l bâari, 10/119)

ibni Hacer el Askalâni de şöyle diyor:
Benim kanaatim odur ki bu ziyaret meselesi maksatlara göre değişir. Bazen olur ki gayr-ı muslimi ziyaret etmenin bir başka fayda ve maslahatı olabilir.

Buna benzer bazı meseleler hakkında Hanefi kaynaklarından Fetavay-i Hindiyye'de şu bilgiler verilmektedir:


YAHUDİ ve HIRİSTİYAN HASTALARI ZİYARET


• Yahudi ve nasrani hastaları ziyarette bir sakınca yoktur. Mecusi hakkında ihtilaf vardır.
Zimmiyi ziyaret ise caizdir. Tebyin ve Tehab'de de böyledir.
Şayet bir kafir ölürse, onun ana, babasına veya yakın akrabasına "Allah, sana ondan daha hayırlısını versin ve seni İslam eylesin ve sana müslüman evlad versin." diye tâziyede bulunulur. Çünkü, böyle yapan kimse, ona hayır izhar etmiş olur. Tebyin'de de böyledir.


KÃFİR ANA-BABANIN NAFAKASI ve ONLARA İYİLİK


• Bir erkek veya bir kadının, ana babası kafir bulunursa, onların nafakası, ve onlara iyilik yapmak ve hizmetlerini yerine getirmek, ziyaretlerine gitmek, bu müslüman evlatların vazifeleridir.
Eğer onları ziyaret edince, onların kendilerini küfre celbedeceğinden korkarlarsa, o takdirde onları ziyaret etmezler. Hulasa'da da böyledir.


MÜŞRİKLE BİRLİKTE YEMEK YEMEK


• Kadı-İmam Ruknu'l-İslam Ali es-Sağdi şöyle buyurmuştur:
Mecusi şirkini açıklamaz ise, onunla birlikte yemek yemede bir sakınca olmaz. Fakat şirkini açığa vurursa, onunla beraber oturup yemek yemek doğru olmaz. Muhiyt'te de böyledir.


KÃFİRE ZİYAFET

• Tefarik isimli kitabda, şöyle yazılmıştır:
Kâfire, —bir yakınlık veya bir ihtiyacın temini için— ziyafet vermekte, bir beis yoktur. Timurtaşi'de de böyledir.

KÃFİRİN ZİYAFETİ

• Zimmet ehlinin ziyafetine gitmekde de bir sakınca yoktur. İmam Muhammed, Udhiyetu'n-Nevizil kitabında, şöyle buyurmuştur:
Mecusi veya nasrani, bir adamı yemeğe davet ettiğinde mecusi olan kişi eti çarşıdan satın almış olursa; onun davetine gitmek mekruh olur. Ancak nasraninin davetine gitmekte bir sakınca yoktur.
• Daha önce, Nevazil kitabında, İmam Muhammed (r.ha.)'in "nasraninin daveti hakkındaki muhalefette bulunduğu" söylenmişti. Zehıyre'de böyledir.

KAFİR AKRABAYI ZİYARET


• Bir müslüman, akrabası olan bir kafire sıla-i rahm yapabilir. Akrabalığı ister yakın, isterse uzak olsun ve bu akraba ister, zimmi, isterse harbi olsun farketmez.
Bir harbi de güvenceli bir zimmiye sıla-i rahm yapabilir

(Fetevayı Hindiyye, 12. cilt, Kitabul kerahiyye On Dördüncü Bab),

Şimdi de bizi gayrı İslâmi bir hâlde olan düğününe veya cemiyetine davet eden, kendisini İslâm'a mensub gören ve Müslüman olduğunu söyleyen akrabalarımızın, eş ve dostlarımızın, bu davetine, karşı nasıl davranmayılız? Sorusunun cevabını İslâm âlimleriden alâlım:

Hanefi ulemâsından İmam Bedruddin el-Aynî (r. h.a), bu hususta şöyle diyor:
"Hanefi mezhebine göre, davete icabet Sünnettir. Bu hususta verilen yemeğin düğün yemeği olmasıyla bir başka yemek olması arasında fark yoktur. Bu görüş, İmam Ahmed (r.h.a.) ile İmam Malik (r. h.a.)'den de rivayet olunmuştur. İmam Şafii (r.h.a.)'e göre ise, düğün yemeği davetine icabet etmek farzdır, onun dışındaki yemek davetlerine icabet etmek mustehabdır." (*)
Şehid İmamımız İmam Âzam Ebu Hanife (r.h. a.)'in görüşlerinin beyan edildiği "El İhtiyar" adlı eserde şunlar beyan edilir:
"Bir düğüne davet edilen, orada oyun, eğlence olduğunu biliyorsa oraya gitmez. Haberi olmadan gidip, orada bir oyun ile karşılaşmışsa, gücü yettiğinde bu oyunlara mani olur." (*)
"El İhtiyar"ın şerhinde allâme Abdullah bin Mahmud b.Mevdûd el-Mavsilî (r.h. a.) şöyle diyor:
"Bir düğüne davet edilen kimse, orada oyun ve eğlence olduğunu biliyorsa, oraya gitmez: bu durumda davetçinin icabet etme hakkı, davetli için bağlayıcı olmaz.
Haberi olmadan gidip orada bir oyun ile karşılaşırsa, gücü yeterse bu oyunlara mani olur: Zira böyle yapması, munkeri nehyetme, yani kötülüğü men'etme vazifesi kapsamına girer.
Gücü yetmez ve oyun da sofraya karşı oynanıyorsa, sofraya oturmaz: Çünkü eğlenceyi seyredip dinlemek haram, davete icabetse Sünnettir. Haramdan sakınmak, sünneti yerine getirmekten önce gelir." (*)
Sahihi Muslim'in şarihi İmam Nevevî (r.h.a.)' ye göre davete icabeti iskat eden özürler:
Yemeğin şubheli olması, yalnız zenginlere tahsis edilmesi, davet yerinde huzurunda eziyet duyulacak bir kimsenin bulunması, şerrinden korkulduğu veya makamına tamaan davet edilmesi, içki, çalgı vesaire gibi munkerâtın bulunması gibi şeylerdir. Bu takdirde davet sahibinden özür dilemek caizdir." (*)
"Suneni ibn Mâce"nin şerhinde şöyle denilmiştir:
"Davet yerinde içki, haram çalgılar ve erkeklerle kadınların karışık bir vaziyette olduğu evlenme törenleri gibi dinen yasak olan bir fiil veya durumun bulunduğunu bilen kimse davete icabet edemez." (*)
Ömer Nasuhi Bilmen, meşhur "Büyük İslam İlmihali" adlı eserinde, bu konuda şunları kaydeder:
"Bir Müslüman, gayr-i meşru eğlenceler, içkiler bulunduğunu bildiği bir ziyafete gidemez. Ancak gittiği takdirde men'etmeye gücü olursa veya kendisine hürmeten o haram şeyin terk edileceğini bilirse, o zaman gidebilir." (*)

Kısaca İslam Âlimlerinin beyanlarını naklettikten sonra şunu kaydedelim:

Kadınların ve erkeklerin karışık olduğu ve başta gelin olmak üzere bir çok kadının tesettürlerine riâyet etmedikleri, gözlerin zinadan sakınmadığı, çalgılı eğlencelerin yapıldığı düğün davetine nasıl icabet edilsin?
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Mûminlere söyle; Gözlerini (harama çevirmekten) kaçınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir. Gerçekten Allah, yaptıklarından haberdardır. Mûmin kadınlara da söyle 'Gözlerini (harama çevirmekten) kaçınsınlar ve ırzlarını korusunlar, süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görünenler hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar." (Nur 30-31)

Kadınların ve erkeklerin karışık olduğu ve haremlik selamlık gibi bir selâmet yolu terk edilmiş bir düğün salonu ortamında, Rabbimiz Allah Teâla'nın bu emirleri terk edildiği malumdur. Böyle günah işlenen bir ortamda davet ettiği mûmin müslüman hısım ve akrabaları imani hassasiyetinden dolayı katılmadığı zaman, hani 'bende müslümanlardanım' diyen düğün sahibi kızabilir, küsebilir ve tavır koyabilir?..
Bu düğün ve cemiyet sahibinin, davetine icabet etmeyen mûmin müslümanın, hısım ve akrabasını sorgulayacağına aslında kendisini sorgulaması ve Rabbi Allah'a karşı işlediği ve yaptığı isyandan dolayı 'nasuh tevbe' ile tevbe etmesi gerekir… Yaptıklarına pişman olup, vazgeçerek bir daha işlememeli!..
Rabbimiz Allah şöyle buyurur:
"Ey iman edenler, Allah'a kesin 'nasuh' bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki Allah, sizin kötülüklerinizi örter ve altından ırmaklar akan cennetlere sokar."

"Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mûminler, umulur ki, felah bulursunuz."
Rabbimiz Allah Teâla'nın ve hayat örneğimiz Rasulullah (s.a.v.)'in hükmünü beyan ettik… Müslüman şahsiyetlerin vazifesi, 'işittik ve itaat ettik' demeleri ve asla nefsi hevalarına uymamalıdırlar!..


Netice:

Muşriklerin düğünlerine iştirak etmek aslen caiz olmayan bir davranış olup durumuna göre mekruh, haram veya küfür olur.
Tebliğ veya başka bir maslahat olmadığı müddetçe uzak durulması gerekir. Ancak kafirlerin düğünlerinde derneklerinde boy göstererek onların yanında izzet aramak nasıl yanlış bir davranışsa, düğün meselesini akidenin bir parçası olarak takdim edip bu konuda değişik durumların ve maslahatların olabileceğini göz ardı etmek de ifrat bir yaklaşımdır. [Haram ve küfür işlenilen ortamda tepkisiz kalınamaz. (Nisa 140, enam 68) ]

images



Cahiliyye Dügünlerindeki Rezaletler


Cahiliyye Düğününde Deprem Olursa
Kütahya Simavda Cahiliyye Düğününde Oynarken Deprem Anı


Van'da Düğününde Depreme Yakalanmak



İlgili Konu :

İslam'a Göre Düğün Nasıl Olmalı? Düğünlerde Kur'an Okutulması Uygun mu?

İSLAMA GÖRE DOĞUM GÜNÜ KUTLAMANIN HÜKMÜ

"DARISI BAŞIN(m)A" ŞİRKİ
 
ibni kayyım Çevrimdışı

ibni kayyım

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah razı olsun akhi.

calgı ve müzik ile düğün yapanların sonları hiç iyi olmuyor hepsi boşanıyor. huzurlu mutlu olamıyorlar RAbbim bizleri imandan ayırmasın ve yaptığımız her işi Allah için yapmak temennisi ile...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Cahiliyye Düğününde Deprem Olursa

7534

Kütahya Simavda Cahiliyye Düğününde Oynarken Deprem Anı


Van'da Düğününde Oynarken Deprem Anı

 
L Çevrimdışı

lafahre

Üye
İslam-TR Üyesi
Sırf bu olayları yaşamak istemediğim için evlenmek istemiyorum
Kendi elinde olmuyo herkes bişey söylüyor helede karşına geçip tokalaşmak isteyen erkeklerin boğazını kesmek istiyorum
 
M Çevrimdışı

minhac

Üye
İslam-TR Üyesi
Sırf bu olayları yaşamak istemediğim için evlenmek istemiyorum
Kendi elinde olmuyo herkes bişey söylüyor helede karşına geçip tokalaşmak isteyen erkeklerin boğazını kesmek istiyorum

herşey sizin elinizde...
nişanında el öpmediği için nişanının bozulmasına göz yumacak kadar kararlı ablam gibi...
okulu bırakıp, başını örtmesine izin vermedikleri için aylarca evden dışarı çıkmayan diğer ablam gibi...
düğününü camide isteyen ama karşı çıkanlara dimdik duran diğer ablam gibi...
herşey sizin elinizde...

rabbim onlardan razı olsun cefayı onlar çekti sefayı biz sürdük...
 
L Çevrimdışı

lafahre

Üye
İslam-TR Üyesi
herşey sizin elinizde...
nişanında el öpmediği için nişanının bozulmasına göz yumacak kadar kararlı ablam gibi...
okulu bırakıp, başını örtmesine izin vermedikleri için aylarca evden dışarı çıkmayan diğer ablam gibi...
düğününü camide isteyen ama karşı çıkanlara dimdik duran diğer ablam gibi...
herşey sizin elinizde...

rabbim onlardan razı olsun cefayı onlar çekti sefayı biz sürdük...

Bu cevap bana çok iyi geldi kardeşim Allah razı olsun :))
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt