Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bizim Bayramlarımız

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Bizim Bayramlarımız


Bu hadisten çıkan başlıca sonuçlar şunlardır:

1 - Peygamber imizin “Her kavmin nasıl bir bayramı varsa bu da bizim bayramımızdır” ( Sahihtir ) şeklindeki ifadesi her kavmin kendine mahsus bayramı olmasını ve bu bayramın sadece o kavme özgü olmasını gerektiri r.

Nasıl ki, Cenab-ı Allah'ın (c.c.):

“Herkesin yöneldiği bir yönü vardır'' (Bakara: 148) ve

“Her biriniz için ayrı bir şeriat ve yol belirledi k” (Maide: 48) şeklindeki ayette her ümmetin kendisine mahsus ayrı birer yönünü ve şeriatının olacağını belirtiyo rsa bu da böyledir.

Buna göre yahudiler in ve hristiyan ların kendileri ne mahsus ayrı bayramları olduğuna göre, nasıl ki onlarla kıbleleri ve şeriatleri konusunda aramızda ortaklık yoksa, kendileri ne özgü bayramları konusunda da onlarla ortaklaşamayız. Bu böyle olduğu gibi, buna göre, onları da bizim bayramlarımızı benimseme ye çağıramayız.

2 - Yukarıdaki hadisten çıkabilecek diğer bir sonuç da şudur:

Peygamber imizin:

“Bizim de bayramımız bu gündür” şeklindeki sözü bizim kutlayacağımız bayramların sırf bizim olan bayram günleri olmasını ve başkalarının bayram şenliklerine katılmamızın söz konusu olmamasını gerektiri r.

Nitekim Ebu Davud, Tirmizî ve Nesaî'nin, sahabiler den Ukbe b, Amir'e (salât ve selâm üzerine olsun) dayanarak bildirdik lerine göre Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) şöyle buyuruyor:

“Arafat günü, Kurban günü ve Mina günleri biz müslümanların bayram günleridir. Bu günler yiyip-içme günleridir.” (Ebû Davud, Sünen, c. 2, s. 804, H. No: 2418, Kitap: Oruç, Bab: Kurban bayramı (teşrik günleri) günlerinde oruç.)

Bu hadis de bizim bayram konusunda başkalarından ayrı ve kendimize özgü olmamızı, ayrıca da bu beş günün bize mahsus bayram günleri olmasını vurguluyo r. Çünkü bu bayram, bu terimin yukarda değindiğimiz “zaman” ve “yer” anlamlarını içeren uzunca süreli bir bayramdır. Bu yüzden “Büyük Bayram” adını almıştır. Bayramlık nitelikle rini tam olarak bünyesinde bulundurd uğu için burada bayramlık hükmü sırf ona yüklendi. Belki de bunun sebebi bir kaç gün sürmesidir. Çünkü biz müslümanların bir kaç gün süren başka bir bayramımız yoktur.

3 - Hadisten çıkan bir başka sonuç:

Peygamber imizin:

“Her kavmin bir bayramı olduğu gibi bizim de bayramımız bu gündür” gerekçesi ile cariyeler in yanında def çalıp şarkı söylemesini serbest bırakmıştır. Bu tutum, söz konusu serbestliğin o günün müslümanların bayramı olmasından kaynaklan masını ve kâfirlerin bayramları için geçerli olmamasını gerektiri r. Yani müslümanların bayramlarında tanınan oyun oynama serbestis i, kâfirlerin bayramları için söz konusu değildir. Çünkü eğer bizim bayramlarımızdaki oyunların benzerler ini kâfirlerin bayramlarında da oynamak serbest olsa Peygamber imiz:

“Her kavmin bir bayramı olduğu gibi bu gün de bizim bayramımızdır” demezdi.

Bu ifade oyun oynama serbestis ini her ümmetin kendine özgü bayramı oluşuna ve bizim de bayramımızın “bu gün” olmasına bağlıyor. O halde müslüman bayramlarında yapmamıza izin verilen oyun ve eğlenceleri başka bayramlar da da yapmamız caiz değildir. Bu da oyun ve eğlence konusunda başkalarına benzememi zin yasaklandığının delilidir . Zaten bizim de asıl belirtmek istediğimiz budur.

4 - Bu hadisin düşündürdüğü bir başka gerçekde şudur:

İslamiyetin ilk yıllarında Hz. Ömer zamanına kadar Arap yarımadasında önemli sayıda yahudî ve hristiyan yaşıyordu. Peygamber imiz zamanında Medine'de yahudiler vardı. Rasûlüllah onlarla barış antlaşması imzaladı, fakat bu antlaşma zaman zaman onlar tarafından tek taraflı olarak bozuldu. Medinedek i bu yahudi azınlık, sayıca çok olmamakla birlikte, varlığını daha sonraki yıllarda da devam ettirdi. Hatta Peygamber imiz (salât ve selâm üzerine olsun) vefat ettiğinde zırhı bir yahudide rehin olarak bulunuyor du. Yemende de çok sayıda yahudi vardı. Hristiyan lar yoğun olarak Necran ve Farslar da Bahreyn yöresinde yaşıyorlardı.

Kolayca tahmin edileceği üzere bu gayri müslim gurupların kutladıkları bazı bayramları vardı. Yine bilinen bir gerçektir ki, bayramların yiyip-içmek, güzel elbiseler giymek, süslenmek eğlenmek ve tatil yapmak gibi gelenekse l motifleri, her hangi bir önleyici engel varolmadıkça nefisler için çekici şeylerdir. Özellikle çocuklar, kadınlar ve aylaklar böyle şeylerden çok hoşlanırlar.

Oysa İslâm tarihini iyi inceleyen ler bilirler ki, müslümanların Peygamber imiz zamanında bu gayri müslim gurupların bayramlarına ne katıldıkları görülmüş ve nede bu bayram günlerinde yaşama tarzlarında her hangi bir değişiklik yapmışlardı. Tersine o günler, Peygamber imiz ile öbür müslümanlar için, senenin diğer günleri gibi normal günlerdi. Bu günlere hiç bir özellik tanımazlardı. Yalnız bazı müslümanların gayri müslimlere ters olmayı fiilen isbatlama k için, o günlerde oruç tuttukları görülüyordu.

Eğer bu ilk müslümanların doğrudan doğruya Peygamber imizden, öğrendikleri dinleri kendileri ne bu bayramlar a katılmaktan alıkoyucu bir nitelik taşımasaydı, hiç değilse bazılarının bu yabancı bayramlar a şu veya bu oranda özenmesi gerekirdi . Çünkü insan tabiatı ile sosyal gelişmeler bize bu konuda insanlard aki arzuların güçlü olduklarını ve dini bir engel olmasaydı, bu arzuların kendileri ni ifade etmekten geri kalmayaca klarını göstermektedir.

Müslümanların halifeler dönemindeki tutumu da böyle olmuştur. Zaman zaman tek-tük bazı müslümanların bu bayramlar a seyirci olarak katıldıklarının görülmesi üzerine Hz. Ömer ve diğer sahabiler bunu yasaklayıp önlemişlerdi.

Dikkat edilirse bu tek-tük sayıdaki müslümanların yabancıların bayramlarında yaptıkları hareketle ri yapmaları söz konusu bile değildir. Hatta bir kısım müslümanların bu günlerde oruç tutarak gayri müslimlerden farklı olduklarını ortaya koymaları yaygınlaşınca çoğu fıkıh bilginler i bu tutuma karşı çıkmışlardır. Çünkü bu tutum da belli-belirsiz biçimde bu bayram günlerine saygı göstermek anlamına gelebilir di.

Bu durum müslümanların Peygamber lerinden gayri müslimlerin bayramlarına katılmama direktifi aldıklarını açıkça göstermez mi? iyice düşünürsek bunun apaçık olduğunu görürüz.

5 - Bu hadisin hatırlattığı diğer bir nokta da büyük hadis kaynaklarının ittifakla Ebu Hureyre'ye dayandırarak naklettik leri şu hadistir. Peygamber imiz (salât ve selâm üzerine olsun) şöyle buyuruyor:

“Biz kıyamet günü öncü olacak olan sonuncula rız. Çünkü onlara bizden önce kitab verildiği halde bize onlardan sonra kitab verildi. Bu gün (cuma günü) Allah'ın onlara da farz kıldığı fakat üzerinde anlaşmazlığa düştükleri ve Allah'ın bize doğru olarak benimseme yi nasip ettiği bir gündür. İnsanlar bu konuda bize bağımlıdır. Yahudiler onun ertesi gününü, hristiyan lar ise bir sonraki günü benimsemişlerdir.” (Buhari bu hadisi birden çok konuda kaydediyo r. Bkz. Feth El-Bari, c. 1, s. 245, H. No: 238, Kitap Abdest, bab: Durgun suya işeme, H. No: 876-896,3486 ve diğerleri, Müslim, c. 2, s. 585-586, H. No: 855, Kitap Cuma, Bab: Cuma gününün bu ümmete verilmesi .)

Öte yandan aynı konuda Müslim'in, Ebu Hureyre ile Huzeyfe'ye dayanarak bildirdik leri başka bir hadiste şöyledir:

“Allah bizden öncekileri cuma gününden saptırdı. Cumartesi günü yahudiler in, pazar günü ise hristiyan ların olduğu halde Allah cuma gününün bizim olmasını nasip etti. Böylece cuma, cumartesi ve pazar günleri ardarda sıralandı. Onlar Kıyamet günü de bizden arka sıradadırlar. Biz dünyalıların sonuncula rı olduğumuz halde Kıyamet günü haklarında ilk hüküm verilecek olanlarız.” (Müslim, c. 2, s. 586, H. No: 856, Kitap Cuma, Bab: Cuma günün bu ümmete verilmesi .)

Şunu da belirteli m ki, Peygamber imiz bir çok konuşmalarında cuma gününü “bayram” diye adlandırmış ve taşıdığı bayram niteliğinden dolayı sırf bu günde oruç tutulmasını yasaklamıştır.

Şimdi bu hadiste görüyoruz ki, Peygamber imiz (salât ve selâm üzerine olsun) cuma gününün bize (müslümanlara), Cumartesi nin yahudiler e ve pazar gününün de hristiyan lara ait olduğunu belirtiyo r. Bu ifade tarzı kategorik bir bölüştürmeyi dile getirir. Çünkü diyelim ki, ortada üç takım elbise varken bize “Bu takım senin, bu Zeyd'in ve bu da Amr'ındır” dense bu ifadeden herkesin elbisesin in kendisine ait olduğu ve diğer iki arkadaşının bu payda hiç bir ilgilerin in bulunmadığı anlaşılır.

Şimdi eğer biz kalkarda haftalık bayram (ve tatil) günü olarak yahudiler in cumartesi gününü veya hristiyan ların pazar gününü benimsers ek bu hadise aykırı davranmış oluruz. Haftalık bayram gününde hüküm böyle olduğu gibi yıldönümü niteliği taşıyan bayramlar da da durum böyledir, arada fark yoktur.

Hatta takvime göre belirlene n bir bayram konusunda gayri müslimlere uymak bu kadar sakıncalı olduğuna göre Rumî, Kıptî, Farisî ve İbranî takvimler ine göre belirlene n büsbütün yabancı kâfirlerin bayramlarına özenmek daha da sakıncalıdır.

Peygamber imizin yukarıdaki hadiste yer alan:

“Biz Kıyamet günü öncü olacak olan sonuncula rız. Çünkü onlara bizden önce Kitap verildiği halde bize onlardan sonra Kitab verildi. Bu gün (cuma günü) onların hakkında anlaşmazlığa düştükleri ve Allah'ın bize doğru olarak benimseme yi nasip ettiği bir gündür” şeklindeki sözlerinin anlamı -Allahualem- şöyledir:

“Biz yaratılış sırasına göre sonuncuyu z, ama Allah tarafından hesaba çekilip cennete girme sırasında birinciyi z herkesten önceyiz.”

Nitekim Tirmizî'de yer alan şu hadisde buna yakın anlamdadır:

“Bu ümmet, diğer bütün ümmetlerden daha önce cennete girecekti r ve cennet kapısı da ilk önce Muhammed'e açılacaktır.” (Müslim, c. 1, s. 188, H. No: 197, Kitap İman, Bab: Allah Rasûlunün: “Cennette şefaat edecek insanların ilkiyim ben.” hadisi. Diğer sözcükler şöyledir: “(Cennet kapısına vardığımda oranın gözcüsü soracak) Sen kimsin? Ben Muhammed'im, diyeceğim. O zaman o da şöyle karşılık verecek: “Senden başka hiç kimseye bu kapıyı açmamakla emrolundu m.”)

Çünkü bizlere diğer ümmetlerden sonra Kitab verilerek onların arasında anlaşmazlığa yolaçan haftalık bayram günü konusunda doğru olana iletildik . Bu sayede salih amel konusunda onların önüne geçtik. Doğru olana iletilme (hidayet) ve salih amel bakımından diğer ümmetleri geride bıraktığımız için bu salih amelin sevabını elde etme bakımından da onların önüne geçtik.

6 - Bu hadisten çıkarılabilecek diğer bir sonuç da sahabiler den İbn-i Abbas'ın -Allah ondan razı olsun- azadlısı Küreyb'in şu sözlerinde ifadesini bulur:

“Bir defasında İbn-i Abbas ile bir kaç sahabi arkadaşı beni Rasûlüllah'ın eşlerinden Ümmü Seleme'ye göndererek kendisind en Peygamber imizin en çok haftanın hangi günlerinde oruç tuttuğunu sormamı istediler . Ümmü Seleme bu soruma şu karşılığı verdi:

“Rasûlüllah, haftanın günleri içinde en fazla cumartesi ve pazar günleri oruç tutar ve bu tercihini de -Bu iki gün müşriklerin haftalık bayram günleridir. Bunun için onların tersine hareket etmek istiyorum- diye açıklardı.

Bu belge, Ahmed b. Hanbel'in “Müsned” adlı eserinde, Nesaî'de ve İbn-i Ebu Asım'ın hadis kitabında yer almıştır.

(Kureyb b. Ebî Müslim El-Haşimi, El-Medeni, üçüncü kuşak tabiinden dir. Altı ünlü hadis kaynağı yazarlarının hepsinin hadis tahricind e bulunduğu güvenilir bir ravidir. H. 97'de öldü. Bkz. Takrib El-Tehzib, c. 2, s. 134, Biy. No: 43.)

(Ahmed, Müsned, c. 6, s. 323-324. İbn Asım'ın Sünnet'inde bu hadisi bulamadım. Sanırım başka bir eserinded ir. (Tah. eden).

Bu hadis, kafirleri n bayramlarına fiilen karşı çıkmanın, müstahab da olsa, meşru olduğunu gösterir. İlerde Peygamber imizin cumartesi günü oruç tutmanın yasak olduğunu belirten hadisini ve bu yasağın yine yahudiler e karşı çıkma prensibin e dayandığını ele alacak ve ayrıca tek başına cumartesi günü oruç tutma konusunda alimlerin görüşleri ile kâfirlerin bayramları konusunda karşı çıkmanın meşru olduğunu bildiren ortak görüşlerini belirteceğiz.

Kâfirlere bayramları konusunda karşı çıkmanın şeriatımızın temel prensibi olduğunu hep birlikte onaylayan alimler, bu günlerde oruç tutarak kâfirlere ters Çıkmanın mı, yoksa hiç bir özel tavır takınmayarak bu bayramları yok farzetmen in mi veya arap kaynaklı bayramlar la acem kaynaklı bayramlar arasında fark gözetmenin mi daha yerinde olacağı hususunda farklı görüşler ileri sürdüler. İnşaellah, bu konuyu ilerde ele alacağız.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt