Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Bayrak Asmak - İslam'a Göre Bayrak ve Müslümanın Tavrı

ا Çevrimdışı

التوحيد

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Uzun bir yazı lakin oldukça faydalı

Türk Bayrağının Kutsallığı ve Hurafe
Hamza Türkmen

Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyet Bayramı nedeniyle bir başlangıç olarak 15 şehirde çift minareli camilere Türk bayrağı astırma kararı aldı.

Türk bayrağı ulusal bir sembol. Camiler ise Müslüman kimliğinin gerekli kıldığı ibadi mekanlar. Diyanet'in bu kararıyla Türk ulusal kimliğinin sembolü olan Türk bayrağı ile, İslami kimliğin mekanı olan camiler bütünleştirilmiş oluyor. Aslında buna bir bütünleştirme demekten ziyade, camilerin Türk bayrağının gölgesi altına sokulması da denilebilir. Çünkü camiler İslam ümmetinin sembolleriyken, Türk bayrağı Türk ulus devletinin ve ideolojisinin hakimiyet sembolü.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması sürecinde Osmanlı bakiyesi şekilsel Müslüman toplum yapısı Türk ulusuna dönüştürülürken, yaşanan en önemli çatışma Türk kimliği ile İslami kimlik arasında varolmuştur. Bu süreçte din/İslam, uzun süren baskı ve dayatmalar neticesinde ulusu oluşturan öğelerden birisi seviyesine dönüştürülmüş ve kontrol altına alınmıştır. Cumhuriyet'in ilk yıllarından bu yana İslam'ı ve Müslümanları kontrol altında tutmanın değişik tarzlarına muhatap olundu. Ezanın Türkçeleştirilmesiyle oluşturulan din üzerindeki ulusal denetim projesi tutmadı. Ama şimdi ilk defa bu kontrol mekanizması camiler üstüne Türk kimliğinin sembolünü sergileme cesaretini gösterebiliyor.

Diyanet yetkilileri camilere Türk bayrağı asılması uygulamasına Hürriyet gazetesinin etkili köşe yazarı Emin Çölaşan'ın teklifi üzerine geçildiğini beyan etseler de; bu teklifinden dolayı Vakit gazetesi yazarı Münib Engin Noyan, Çölaşan'ın camilere bayrak asma önerisine methiyeler düzse de bu kararı ve uygulamayı Cumhuriyet'in uluslaştırma reflekslerinden ve totaliter anlayışından ayrıştırmak imkansız.

Türkiye'deki ulusal refleks ve totaliter anlayış, ezanın Türkçeleştirilmesi, çocukların dinî eğitimi için Diyanet'e hazırlattırılan "Türk Çocuğunun Din Kitabı" gibi uygulamalarla hep kendini ortaya koydu. Hele dindar kesimin ve kanaat önderlerinin bazı dinî ritüelleri yerine getirebilmek kaygısıyla, 1946 yılından itibaren çok partili sisteme geçiş süreciyle başlatılan demokratikleşme ortamından yararlanabilmek için Türk ulusal otoritesine sığınarak varolmaya çalışılmasındaki kimlik karışıklığı kontrolü elinde tutan resmi ideolojiyi memnun etti.

1950'li yıllardan bu yana iki farklı kimliği cem eden "Türkiye İslamcılığı" adeta postmodern kimlik oluşumunu önceden örneklendirmiş oldu. Milli bir dindarlık konsepti oluşturarak sağcılaşan dindar kesimler, 1970'li yıllarla beraber oluşan tevhidi uyanış çabalarına rağmen bu korku refleksini ve sığınarak var kalma ölçüsüzlüğünü ya da acizliğini aşamadılar.

28 Şubat darbecilerine karşı kimi haklarını Türk bayrağı sallayarak alabileceğini sanan sığınmacı geleneğin acziyeti belleklerimizde tazeliğini koruyor. Hele 2000'li yıllarda bir toparlanış imkanı olarak başlatılan kitlesel Kur'an okuma ziyafetlerine/şölenlerine bazı salonlarda veya stadyumlarda İstiklal Marşı okunarak başlanmasının hala İslami çerçevede bir izahı yapılabilmiş değildir. Bu tip örnekler tek boyutlu da değil. Maalesef ki bu durum, İslami uyanış sürecine adım atmış, hele hele Engin Noyan gibi Kur'anî mesajın aidiyetine yönelmiş insanlarımızda da tezahür edebiliyor.

Örneğin benzer sığınmacılık ve kimlik bulanıklığını Filistin ve Lübnan Müslümanlarına yardım toplamak amacıyla geçtiğimiz Eylül ayında İstanbul Karagümrük Stadı'nda Müslümanların katılımıyla yapılan toplantıda da gördük. Hayır-hasenat ve Müslümanca dayanışma amacıyla gerçekleştirilen bu iyi niyetli teşebbüs, maalesef ki hiçbir mecburiyeti ve gereği yokken tesettürlü kız çocukları öncülüğünde bütün katılımcılara İstiklal Marşı söylettirilerek başlatıldı.

Kur'an, Rabbimizin insanlara sunduğu en önemli hidayet ve şifa kaynağı bir nimettir. Ama yine Kur'an'da bildirildiğine göre bir kavim/toplum kendisine verilen nimeti terk ettiğinde kendi olumsuz akıbetini de hazırlamış olur. Bu olumsuz duruma Kur'an-ı Kerim'de Rasulullah (s)'ın "Benim toplumum Kitab'ı terk edilmiş olarak bıraktılar." hitabıyla işaret edilmektedir. Müslümanların umurunu/"medeniyetini" ümmet yaşantısında aramak gerekir. Muhammed ümmeti ise tevhid ve adaleti ikame etme zindeliğini ortalama 6-7 asırdan bu yana kaybetmiş durumdadır.

13. ve 14. yüzyıllardaki Muvahhidler Hareketi ve Devleti'nden sonra bir daha İslam coğrafyasında Kur'an ve Sünnet ilkelerini belirleyici kılan ve şûraya dayanan kurumlaşmış bir yönetim mekanizması var olamamıştır. Delaleti açık nasslarla ortaya konan Kur'an akaidi dışındaki itikadlara yönelmek ve insanoğlunun ürettiklerini kutsamak da, Ümmet-i Muhammed'i zayıf düşüren ve parçalara bölen en önemli saikler olmuştur. Delaleti açık vahyi bildirimler dışında üretilen zannî itikadlar, mezhepçiliğe, saltanatlara, tasavvuf şeyhlerine ittibayı kutsallaştıran yaklaşımlar, Müslümanların hem iç çürümesini ve hem de birbirleriyle temel ihtilaflarını oluşturmuştur.

Islah hareketleri genellikle, Müslümanları Kur'anî mesajın duruluğundan uzaklaştıran muharref değerlerden arındırıp, yeniden vahyi kimlik ve ilkeler ile bütünleştirmek için çabaladılar. Taklitçi ve mezhepçi tutumlardan uzaklaşılacak, itikatta, düşüncede ve metotta sahih Sünnet'te ortaya konulduğu gibi Kur'an ile nefislerde ve toplumda yeniden vahyi bir inkılabı gerçekleştirmenin kararlılığı içinde olunacaktı. Ancak İslam'ın yaşayan gücü olan ıslah çabalarının günümüze ulaşan mirası üzerinden yükselen İslami uyanış ve hareket çizgisi dışında, maalesef ki 19. yüzyıldan sonra da şekli İslam ümmet yapısı ulus toplumlara bölündü ve modernizmin ürettiği yeni kutsal hurafelerle daha da kirletilmiş hale getirildi.

İslam coğrafyasının Batı emperyalizmi karşısında düştüğü mağlubiyet, aslında Müslümanların öncelikle kendi iç cahiliyesinden kaynaklanıyordu. Ancak Batılı yaşam tarzı yani modernizm, İslam coğrafyasındaki iç çürümüşlükten yararlanarak yönetim biçiminden yeni oluşan ulus toplum modeline, ekonomik ilişkilerden kapitalist tüketim alışkanlıklarına kadar kendi cahiliyesini Müslüman kitlelere dayattı. Modernizmin İslam dünyasına taşınmasında en önemli unsurlar ise işbirlikçi modernistler ve uzlaşmacı gelenekçiler oldu.

Modernizmin Batı dışı toplumlara aşıladığı en önemli proje, 19. yüzyılda kendi şartlarında oluşan ulus devlet ve ulus toplum modeliydi. 18. ve 19. yüzyıllarda kırsal kesimden kent ekonomisine dahil olan ve sanayi merkezleri etrafındaki kümelenen kitleleri bir arada tutacak ideoloji, ulusçuluk/"milliyetçilik" olarak belirginleşti. Ulus/"millet" olgusu, yeni sosyal alt-üst oluş sürecinde keşfedilmekten ziyade, aydınlar ve sermaye kesimi tarafından seküler temelde icat edildi.

Aslında soy, vatan, kültür, dil temelinden hareketle geliştirilen ulusçuluk 18. yüzyıl Aydınlanma akımına dayanan laik bir oluşumdu. Ancak ulus/"millet" kavramının bugün bile sosyal bilimler tarafından genel-geçer bir tarifi yapılabilmiş değildir. Dil, soy, vatan, kültür, tarih beraberliği gibi öğeler ulus tanımında öne çıkmaktadır. Ulusun ne olduğu genel olarak subjektif kabullerle tanımlanmaktadır. Ama din unsuru, ulus bileşenlerinin kültür öğesi içinde kabul edilse de, ulusun değişmeyen özelliği seküler temelli oluşudur.

İçimizdeki Avrupa hayranı aydınlar ve bürokratlar, Batı'nın toplumsal değişim süreci içinde ortaya çıkan ulus modeline göre Osmanlı toplumunu yeniden şekillendirmek istemişlerdir. Bazısı "Osmanlı milleti"nden bahsetmiştir, bazısı "İslam milleti"nden, bazısı "Türk ümmeti'nden. Olay kavramsal olarak da olgu olarak da tam olarak anlaşılamamıştır. Nation/ulus kavramının karşılığında kavmiyet ifadesi de kullanılmıştır, millet ifadesi de. Çoğu kere de "ümmet" kavramı, "kavim"in "nation" olma şuuruna ermiş hali olarak kavramlaştırılmıştır.2

Ulus değerler üzerinde ve pozitivist bir kadronun öncülüğünde kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti, ulus kavramının ve misyonunun algılanmasında oldukça yoğun bir kaosun yaşandığı böylesi bir ortamda oluşmuştur. İşgalci emperyal devletlerle nizami anlamda hiçbir çatışmaya girmeden ilan edilen ulusal bir kurtuluş zaferinden sonra ve iki kez yapılan Lozan müzakerelerinde I. Dünya Savaşının galip devletlerinden alınan onayla yeni Türk ulus devleti kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı şekli ümmet yapısının bakiyesi olan halka ve dindar kesimlere "millet"/ulus kavramını ve misyonunu, İttihad Terakki kadrolarının bir alternatif olarak kullandığı "millet-i İslam" terkibi içinde de yorumlanmasına musamaha gösteren politikalarla süreç içinde kabul ettirmişlerdir.

"İslamlık" ile "Türklüğü" telif eden yaklaşımları, seküler ulus kimliği aidiyetine bağlayan en önemli unsurlar ise "vatan" ve "bayrak" kavramları olmuştur. Ulus devletin en önemli öğelerinden biri olan "vatan" kavramını kutsal bir değer olarak ilk defa Osmanlı tebasının gündemine sokan Namık Kemal olmuştur. İttihatçı Ömer Seyfettin bir takım olağanüstülük ve keramet telkinleriyle hikayelerinde Türk bayrağının oluşumunu ve kutsallığını işlemiş olsa da, dindar kesimin gündeminde bayrağın değeri ve vazgeçilmezliği imajı, Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı İstiklal Marşı şiiriyle mâkes bulabilmiştir.

Namık Kemal ilk olarak 600 yıldır varolan Osmanlı toplumunun yaşamını devam ettirebilmek için Avrupa'dan öğrendiği biçimiyle ortak payda olarak "vatan" fikrine sarılmayı önermişti. Ona göre hukukta birbirine eşit, menfaatte ortak olan; ama dil, cins, mezhep/(din) farklılıkları yaşayan kavimleri vatan ideali ve vatan birliği birleştirebilirdi. Bu idealin anlaşılabilmesi için de Belçika'yı ve İsviçre'yi örnek gösterdi.3 Namık Kemal'in önerdiği ortak payda ideali 1839 Tanzimat Fermanı'yla kabul edilen seküler temelli yeni bir Osmanlı ulusu/milleti inşası projesinin açılımından başkası değildi. Müslümanlar ve gayri Müslimler arasında eşit vatandaşlık ve ortak hukuk öneren Tanzimat Fermanı, seküler yeni bir toplumsal yapı öneren maddelerine İslami kaynaklara aidiyet bildiren cümlelerle başlarken, Namık Kemal de ortak vatan idealine "ittihad-ı İslam" söylemiyle bir kılıf giydirmişti.

Bir saltanat rejimine dayanan Osmanlı Devleti'ni devam ettirebilmek için Osmanlıcılığı gündemine alan devlet ricalinin, bu konuda yaşanan başarısızlıklardan sonra önce İslamcılık ideolojisini daha sonra da Türkçülük ideolojisini kullanması gibi vahye aidiyet samimiyetinden ve derinliğinden uzak bir pragmatizmdi bu tür yaklaşımlar. Bu tarz bir yüzeysellikle çalışan siyaset mantığı Mustafa Kemal'in Türkiye Millet Meclisi'ni din adamlarına yaptırdığı dualarla açtırması gibi seküler kurumları Müslüman tebaya hoş gösterme gayretleri olarak değerlendirebilir.

Ulusal bayrak ise ulusal/milli devleti ve oluşturulmak istenen ulusu/milleti temsil eden renkli ve şekilli bir kumaş parçasıdır. Bayrak öteden beri askerî birlikleri ve kuruluşları temsil eden sembolik bir araçtı. Ama bir devleti ve ulusu temsil eden ulusal bayrak, ulusların oluşturulma süreçleriyle birlikte icat edildi ve manevi otoritesini ulusal devleti ve ulusu temsil ettiği iddiasıyla kazandı. Yani manevi bir anlam yüklenen hatta kutsallığından bahsedilerek tazimde bulunulan ulusal bayrak, seküler bir olgunun kutsanmasından başka bir değer taşımamaktadır.

"Irkına izmihlal"/yok oluş düşünülemeyeceğini belirten Mehmet Akif, İstiklal Marşı şiirinde "şanlı hilal" diye bahsettiği Türk bayrağı son şeklini almış ve resmileşmiş değildi. Bu dönemde neyin "Türk ümmeti", neyin "İslam milleti", neyin kavim ve Müslümanlık ya da Türklük veya ulusçuluk anlamına geldiğini Mehmet Akif dahil bir çok insanın ayrıştıramayacağı bir bilgi yetersizliği ve spekülasyon ortamı söz konusuydu.

Henüz Tanzimat Fermanı'ndan sonra önce Osmanlı bayrağı sonra da Türk bayrağı olarak belirginleşmeye başlayan hilalli ve yıldızlı kırmızı bayrak, ancak 29 Mayıs 1936 yılında TBBM'nin 2994 sayılı kanunuyla son şeklini aldı ve ulusal araçlar arasına katıldı.

Ay-yıldız motifi Osmanlıların son döneminde ilk defa sarı renk olarak kırmızı bez üzerine kullanıldı. Aynı motifi pagan bir öğe olarak M.S. 2. yüzyılda Bizantion (Bu isim Hıristiyanlığı kabul etmeden önceki Roma İmparatorluğu'nun adıydı.) paraları üzerinde de görebiliriz.4 Ancak Osmanlı yükseliş döneminde 7 çeşitten ve farklı renklerden oluşan Osmanlı bayrakları arasında ay-yıldız motifine hiç rastlanmıyor. Sadece bazı donanma bayrakları içinde 6 köşeli yıldıza rastlanabiliyor. Osmanlı Devleti'nde halifelik statüsü ilk defa ciddi olarak II. Abdülhamid döneminde kullanıldı. Hilafeti temsil eden bayrak kırmızı bir atlas zeminden oluşuyordu. Bu zeminin bir tarafında Fetih Sûresi, diğer tarafında da güneş resmi bulunuyordu. Bayrak sırma saçaklıydı bir ucunda da hilal motifi vardı.

Hz. Muhammed döneminde de livâ adı verilen muharebelerde ve seriye birliklerinde kullanılan beyaz, sarı, siyah, kırmızı renkli çeşitli bayrakların taşındığı rivayetleri mevcuttur. Selçuklular da bir işaret ve iletişim aracı olarak siyah bayraklar ve tuğlar kullanmışlardı. Ama bu bayraklar İslami amaçlar için sadece basit ve çeşitli araçlar düzeyindeydi.5

Ancak uluslaşma süreciyle beraber bayrak tek tipleşti ve bir ulusu temsil eder hale geldi. Böyle olunca da bayrak diğer kabul edilen yüce şiarlarla beraber anılmaya başlandı. Seküler bir değere şeref ve şan bahşeden yaklaşımlar, giderek bu ulusal sembolü içselleştiren bazı Müslüman kesimler tarafından, Suudi Arabistan'ın ulusal kraliyet bayrağına kelime-i şehadet lafzı ile değer yüklediği gibi, manevi anlamlar yüklemeye başladılar. Bayrak üzerine şiirler ve menkıbeler yazılmaya başlandı ve daha sonra da bayrağın kutsal olduğu hurafesine ulaşıldı.

Bizim için dinin icaplarından olan hükümler vahiyle bildirilmiştir ve Rasulullah'ın Sünnetiyle de yaşamlaştırılmıştır. Biz dinin kaynağında ve temel uygulamalarında bayrağın kutsal olduğu ile ilgili hiçbir işarete rastlamıyoruz.
Bu konuda bazı remzlerle Türk bayrağının kutsal olduğunu iddia etmek, İslam'a ve Rasulullah'ın Sünnetine yeni bid'atlar ve hurafeler eklemekten başka bir anlama gelmez. Kaldı ki resmi eğitim süreçlerinde Türkçü Cemal Kutay gibilerinin "Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır." gibi veya Arif Nihat Asya'nın "Seni selamlamadan geçen kuşun yuvasını bozacağım." gibi tevhid ve adalet ölçüleriyle bağdaşmayan cahili şiirleriyle yetişmişliğimizi de düşünerek taşıdığımız cahili değerlerle İslami değerleri ayrıştırmada dini Allah'a has kılma bilincine varmalı ve camilerimizi seküler değerlerle donatmaya çalışan Diyanet'in söz konusu kararının İslam'a ve fıtrata uygun olmadığını gereğince gündemleştirebilmeliyiz. Bu konuda İslam'a yönelişini cahili değerlerden ayrıştıramayan insanlarımıza ise uyarı ve ıslah göreviyle gereğince yaklaşabilmeli ve üslubunca hatırlatmalarda bulunabilmeliyiz.



Dipnotlar:

1- Emin Çölaşan, "Camilere bayrak… Diyanet'in önemli açıklaması", Hürriyet, 29 Ekim 2006; Münib Engin Noyan, "Cumhuriyet Bayramı!", Vakit, 26 Ekim 2006.

2- Mümtaz'er Türköne, Türk Modernleşmesi, s.223-228, Lotus Yayınevi, Ankara-2003.

3- Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, s. 135-136, Selçuk Yay., İstanbul-1966.

4- Murat Özer, Bir Ulusal Sembol Olarak Türk Bayrağı, Özgür Üniversite, Sayı 5, Aralık 1998.

5- Orhan F. Köprülü, Bayrak, TDV İslam Ansiklopedisi, C. V, İstanbul-1992.
 
O Çevrimdışı

orkunlar

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Türk bayrağı bir efsane ile değil gerçek ölümlerle doğmuştur ve bu yüzden tabutların üzerine örtülür. Şehit cenazelerinde olduğu gibi. Gazeteci Kemal Çapraz'ın cenazesinde de bu yüzden konuldu. O vatanı uğruna mücadele etti ve hayatını kaybetti. Cenaze namazına ben de katıldım burada fotoğrafını eklemişsiniz gerçekten çok duygulandım.
 
portalkal Çevrimdışı

portalkal

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Simdi turk bayragini dinden ustun tutanlar tabiiki islama gore suclari bellidir,fakat araplar daha kucucuk israile hakim olamazken 100 yil arkalarindan hancerledikleri musluman turk askerlerini. Kani ustundedir o bayragin ,

Bir hilal ugruna ya rab ne gunesler batiyor dedigi canakkalede de arabi turku kurdu bir arada savasmisti

Sunu sorayim size,islam sembolu denildiginde kafirlerin aklina ilk ne gelir?
 
E Çevrimdışı

ebuzekeriya

Üye
İslam-TR Üyesi
Muslumanin bayragi La ilahe illallah yazili olanidir.cok degerli bi paylasim tabi basiret sahibi insanlara.rabbim kendini musluman zanneden avam insanlara anlamayi nasip etsin
 
SELAHADDIN-K Çevrimdışı

SELAHADDIN-K

Üye
İslam-TR Üyesi
Dinleyip de sözün en güzeline uyan, tağuta kulluktan sakınıp Allah’a yönelen kullarımı müjdele! Onlara müjde vardır. İşte, Allah’ın doğru yola ilettiği kimseler de, gerçek akıl sahipleri de onlardır.”
Zümer 17, 18
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest
bayrak dediğin Allahın her yerde hakimiyetini ilan eden bir simge olmalıdır.Sadece türklere yada araplara has bir bayrak olmaz.Ancak La İlahe illallah yazan bayrağın alt kısmına o bölgenin yada yurdun ismi yazılabilinir.La İlahe İllallah yazan bayrağın anlamı,Allahın Hükmünü,Peygamberinin Yolunu simgeleştiren ve islamda ümmeti birleştiren bir gücün timsali olmasıdır.
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Açıklama
Aliyyu'l-kâri'nin açıklamasına göre "râye" büyük bayrak demektir. Hz.Peygamber'in bayrağının adı "Ukâb" idi. Bir askeri birliğe ait olan âleme "liva" denir. "Liva" mızrağın ağaç kısmına sarılan bir bez parçasıdır.


ukab.jpg


Ukab diye aratınca üstteki bayrak çıkıyor.
Bu mudur UKAB
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ukab diye aratınca üstteki bayrak çıkıyor.
Bu mudur UKAB

değil hollandadan birinin yaptığı bir bayrak bu adnancılar da ukab diye yaymışlardı vakti zamanında ,gerçek ukab topkapıda ve toz haline gelmiş durumda ,

f08.jpg


bu arada pkk nın sadece türk bayrağına değil tevhid bayrağına karşı tavrıda ortadadır.

 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
video da ne alakaysa artık :D izlemedim bile (edit. bu cümle 10 Haziranda yazılmıştı)

sdsds.jpg
 
E Çevrimdışı

ehli sunnet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Arkadaşlar Benim bildiğim peygaberimiz zamanında bile farklı müslüman kabileleri kendilerini tanïtmak için farklı farklı renkte türde sancağı veya bayrağı vardı.

Nerden çıktı şimdi Bu bayrak meselesi.

Ya Hu Rabbim bizi farklı soydan yaratmış, birbirimizi asimile Yani eritelim diye değil!

Arabın ne Acemden, Acemin ne Türkten, Türkün Ne Kürtten hiçbir üstünlüğü yoktur!

Birbimizle tanış olalım!

Ben müslümanım!!! Herşeyden önce dinim gelir!!!
İtikadım Ehli Sünnet yolu!!!
Soyum Türk!!! Irkçı değilim!!!
Bu nu derken bile kendimi savunmak durumda hissediyorum!!!
Halimiz bu olduya ona yanarım!!
Dinimle gurur duyarım!!! Ama soyumla
övünmem!!!
Tevhid ümmet birliğinin sancağı ve sancağımdır!!!
Ay yıldızlı alkanlı albayrak müslüman Türk simgesi!!! Bu ırkçılık değil!!!

Sadece ve sadece her ulusun Rabbimin yarattığı farklığı simgelemek için kültürel bayrağı!!!

Yani müslüman Türkün, müslüman Arabın, müslüman Berberi, müslüman Kürdün, müslüman Endonezyalı, müslüman Malezyalı vesaire.... Bayrakları renkleri simgeleri vardır!!! Zenginliktir!!!

Bunlar ayrışsın diye değil tam aksine tanış olsun diye farklı farklı dili, rengi soyu sopu var!!!

Hepimiz tek olacaktık madem o zaman neden bu kadar çeşit çeşit renk ve dil!!!
Rabbim en doğrusunu bilir!!!

Hem Rabbimin yarattığı bu farklı soyları korumamız lazım hemde tevhid bayrağı ve şehadet düsturunda buluşmamız lazım!!!

En başta Tevhid bayrağı sonra soy bayrağı!!!

Bakalım Kim Ne diyecek!

Birbirbimizi kırmadan hakkımızı ihlal etmeden Allah aşkıyla yanıtlayalım.

Bu arada bana ve bize küfür bayrakları ve simgeleriyle müslümanların ulusal bayraklarını karıştırma!!!

Yani komünizm veya faşizm simgeleriyle sapla saman karıştırılmasın!!!
 
Hilafet Sancağı Çevrimdışı

Hilafet Sancağı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
türk bayrağı hem tağut t.c devletinin sembolüdür hemde islamda ırklara özel bayrak diye birşey yoktur.Müslümanın tek bayrağı üzerinde kelime-i tevhid bulunan islam bayrağıdır.Bunun ötesini aramak sapıklıktır.Her ne kadar ırkçılığı reddettiğini söylesede böyle yapan kişi içinde cahiliye kalıntıları taşıyor demektir.
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Arkadaşlar Benim bildiğim peygaberimiz zamanında bile farklı müslüman kabileleri kendilerini tanïtmak için farklı farklı renkte türde sancağı veya bayrağı vardı.

Nerden çıktı şimdi Bu bayrak meselesi.

Ya Hu Rabbim bizi farklı soydan yaratmış, birbirimizi asimile Yani eritelim diye değil!

Arabın ne Acemden, Acemin ne Türkten, Türkün Ne Kürtten hiçbir üstünlüğü yoktur!

Birbimizle tanış olalım!

Ben müslümanım!!! Herşeyden önce dinim gelir!!!
İtikadım Ehli Sünnet yolu!!!
Soyum Türk!!! Irkçı değilim!!!
Bu nu derken bile kendimi savunmak durumda hissediyorum!!!
Halimiz bu olduya ona yanarım!!
Dinimle gurur duyarım!!! Ama soyumla
övünmem!!!
Tevhid ümmet birliğinin sancağı ve sancağımdır!!!
Ay yıldızlı alkanlı albayrak müslüman Türk simgesi!!! Bu ırkçılık değil!!!

Sadece ve sadece her ulusun Rabbimin yarattığı farklığı simgelemek için kültürel bayrağı!!!

Yani müslüman Türkün, müslüman Arabın, müslüman Berberi, müslüman Kürdün, müslüman Endonezyalı, müslüman Malezyalı vesaire.... Bayrakları renkleri simgeleri vardır!!! Zenginliktir!!!

Bunlar ayrışsın diye değil tam aksine tanış olsun diye farklı farklı dili, rengi soyu sopu var!!!

Hepimiz tek olacaktık madem o zaman neden bu kadar çeşit çeşit renk ve dil!!!
Rabbim en doğrusunu bilir!!!

Hem Rabbimin yarattığı bu farklı soyları korumamız lazım hemde tevhid bayrağı ve şehadet düsturunda buluşmamız lazım!!!

En başta Tevhid bayrağı sonra soy bayrağı!!!

Bakalım Kim Ne diyecek!

Birbirbimizi kırmadan hakkımızı ihlal etmeden Allah aşkıyla yanıtlayalım.

Bu arada bana ve bize küfür bayrakları ve simgeleriyle müslümanların ulusal bayraklarını karıştırma!!!

Yani komünizm veya faşizm simgeleriyle sapla saman karıştırılmasın!!!

Tüm müslümanlar kardeşse , Tek bayrak Altında birleşilmesi gerekir. EE. o zaman ne gerek kalıyo başka başka bayraklara.
O bayraklarla beraber sınırlar da çiziliyor sonra. Sonra sınırın ötesindeki müslüman değersiz, sınırın bu yanındaki kafir değerli oluyor.

Ayrıca kimse ırk yok demiyor ki. Irklar vardır. Ama ırkların birbirine üstünlüğü yoktur.
Bayrağı tagutlaştırmak da vahim bir konu.
 
E Çevrimdışı

ehli sunnet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Iyi oku yazdıklarımı lütfen.

Hadi birde Madem bayrağa taktınız.
Şimdi birde madem biriz deyip hepimizi tek dil konuşmaya zorlamazlarmı?

Sonra birde arapça resmi dil olurda öteki diller ne olacak.... Demezlermi

Herkesin anadili, soyu sopu simgelediği bayrağı var.

Bayrağı tağutlaştırmak evet çok kötü!

Ama lütfen bizde IŞİD'in yolundan gitmeyelim

Din bayrağı ayrı soy bayrağı
 
E Çevrimdışı

ehli sunnet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Demek ben sapıkmışım :(
Tövbe estağfirullah!

Allah'tan nikahlı değilmişim, yoksa kafirmi oldum, haşa!!

Hilafet devleti isimli kardeşim dediklerimi ve yazdıklarımı ben dikkat ederek yazıyorum.

Hatamı Rabbim bağışlasın.

TC Ayyildizli bayraği kendi amacına kullanıyorsa bunca bayrağın suçun Ne....?

Peki Bu IŞİD'in siyah bayrağına Ne diyeceksiniz.....
 
Hilafet Sancağı Çevrimdışı

Hilafet Sancağı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
1)kafir demedim bir kere. yalnız bu konuda sapıklık içinde oluyorsunuz
2)Işid'in yaptıklarını bir kenara koy(iyi ve kötü amellerini) sadece bayrak olarak ele alırsak bayrağı islama uygundur.Ama aşırılığı ve cinayetleri islama uygun değil.
 
E Çevrimdışı

ehli sunnet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
1.
Bende dedin demedim, ama peki sapıklık ne Demek?

2.
Hangi tevhid bayrağı?
Yeşil beyaz tevhid yazılımı....?

Yoksa Peygamberimizin mührü diye bilinen siyah bayrakmi...?

3.
Peki asrı saadet dönemindeki çeşitli bayraklar neydi....3
 
Hilafet Sancağı Çevrimdışı

Hilafet Sancağı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
dediğimi ima ediyorsun ama

peygamber mühürlü siyah bayrak

çeşitli bayrak falan yok bu konuda yanılıyorsun.
 
E Çevrimdışı

ehli sunnet

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yanlış anlaşıldı,

Hakkını helal et...?
Ben cahiliye kalıntılarını sanırım yanlış yorumladım.


Peki beyaz tevhid yazan yeşil bayrak neyin nesi....?

Ve Asrı saadetteki bayraklar neydi...

Bu arada kardeşim size IŞİD hakkında Soru sorabilirmiyim....?
 
Üst Ana Sayfa Alt