Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Allah'ın Arşa İstiva Etmesi

A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
esselamualeykum we rahmetullah

Allah'ın arşa istiva etmesi ile ilgili sitede bir çok yazı var ahiler biliyorum.ancak bu konuda bir kardeş-nikini hatırlamıyorum-bu konuyu Ayetler, Hadisler ve Alimlerin Sözleri başlıklarıyla ayrı ayrı düzenli olarak eklemişti siteye ama bulamadım.
bu konuda kardeşin eklediği konuyu birde Ebu hanife Rahimetullahın arşa istiva konusundaki bir adamla münakaşısı hakkında bilgisi olan kardeşler varsa yardımlarınızı bekliyorum inşaAllah.
söyleyeceklerinizi yerlerini belirterek akatarırsanız daha faydalı olur inşaAllah...

esselamualeykum we rahmetullah

 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
A Çevrimdışı

Askalani

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ALLAh Hayır ile mükafatlandırsın sizi ahiler.istediğim bu değildi bende araştırırken sitede bunları buldum.neyse hayırlısı
buradan faydalanırım inşaAllah.
selmetle...
 
M Çevrimdışı

minhac

Üye
İslam-TR Üyesi
bu olabilir mi?

Allah Nerede?



Hamd, ancak Allah’a mahsustur. Salat ve selam Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in, O’nun ehli ve Ashabinin ve Kiyamet’e kadar onlarin yoluna uyanlara olsun.

‘Allah nerede?’ Bu soru karsisinda bakin ne tür cevaplarla karsilasacagiz;

Birçoklari “Tövbe estagfirullah, bu ne biçim soru! Allah’a hasa, sümme hasa mekan mi tayin ediyorsun?Allah mekandan münezzehdir!”diyecekler. Bazilari da tam aksine “Allah her yerde”, “Allah mü’minin kalbinde”, “Allah nerede anarsan orada”, “Allah arsda, ama arsin yeri belli degil”, “Allah gökte ama bizim bildigimiz gökte degil”vs…gibi yanitlar verecekler. Hakikat, bu çesitli görüslerin arasinda mi gizli veya gerçekten bu soruyu sormak hatami?

Yaratilmislarin en mükemmeli Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vessellem Allah hakkinda ‘nerede?’ diye sordugu sahih kaynaklarca sabittir. Müslimde geçen hadiste O, Sallallahu Aleyhi Ve Sellem cariyeye: “Allah nerededir?” diye sormustur. Bu hadisin tamamini birazdan zikredecegim.

Ayni sekilde: “Rabbimiz semavati ve arzi yaratmadan önce nerede idi?” diye soran kimseye de O, Sallallahu Aleyhi Vessellem: “Tek basina vardi, O’ndan baska bir varlik yoktu…”,diye cevap vermistir.[1] Bu hadis el-Akidetü’l-Vasitiyye ve Sehrinde zikredilmistir.

Peygamber Sallallahu Aleyhi Vessellem’den böyle soru sorani azarladigi yahut ta ona: “Sen yanlis bir sekilde soru sordun,” dedigine dair bir rivayet gelmemistir. Anlasilacagi gibi bu soruyu sormanin hata oldugunu söylemek asil hatanin ta kendisidir.



Allah Nerede? “Allah gökleri ve onlarin aralarinda olani alti günde yaratan, sonra arsa istiva edendir.”[2]Secde, 4

“O, gökleri ve yeri alti günde yaratan, sonra da arsa istiva edendir.”[3] Hadid, 4

Rahman ars üzerine istiva etmistir… buyrugu sani yüce Allah’in arsin üzerine istiva ettigini haber verdigi, Kur’anin yedi yerinde geçmektedir. Bu buyruklar açiktir ve herhangi bir te’vil ihtimali yoktur.

Istiva Arab dilinde ‘yüksek olus’ ve ‘yüksege çikmak’ demektir. Burada ise istiva lafzindan ancak istikrar etti (yerlesti), üstüne çikti, üzerine yükseldi ve üzerine çikti anlasilir.[4]Bu açiklamayi Ibnu’l Kayyim ‘en-Nuniyye’ diye bilinen siirinde dile getirmektedir.



Ars ve Kürsi Ehl-i sünnet ve’l cemaat kürsi ile arsin hak olduguna inanirlar. Arsin büyüklügünü Yüce Allah’tan baska kimse bilemez. Kürsi’nin ars’a nisbeti ise büyük bir düzlükte birakilmis bir halka gibidir. Gökleri ve yeri kusatmistir. Allah’in ars’a da, kürsi’ye de ihtiyaci yoktur. Ona ihtiyaci oldugundan dolayi arsa istiva etmis degildir. Aksine bu kendisinin tesbit ettigi sonsuz bir hikmetin geregidir. O arsa’da, arsin disindaki diger varliklara da muhtaç olmaktan münezzehtir. Sani yüce Allah bundan çok daha büyüktür. Aksine ars da, kürsi de, O’nun kudret ve egemenligi ile tasinan iki varliktir.

Ehl-i sünnet ve’l cemaate göre yüce Allah’in kendi zati hakkinda haber verdigi sekilde arsi üzerinde yüce zatinin bildigi bir keyfiyet ile yarattiklarindan ayri olmak üzere istiva etmistir. Nitekim Imam Malik ve baskalari da: “Istiva”nin ne demek oldugu bilinmektedir, ancak keyfiyeti meçhuldur (nasilligi bilinemez).”

Bazilarinin (ta’tilcilerin) körükledikleri, istivanin kabul edilmesi halinde dogru olmayan birtakim seylerin de kabul edilmesi gerekir, seklinde ifadeler baglayici degildir. Çünkü ehl-i sünnet ve’l cemaat, O’nun arsin üzerinde olusu herhangi bir mahlukun, bir baska mahlukun üzerinde olusu gibidir, demiyor. Burada ve Allah’in diger sifatlarinda da uyduklari kaide de yüce Allah’in: “O’nun benzeri hiçbir sey yoktur ve o herseyi isitendir, görendir,” buyrugudur.[5]Sura, 11

Acaba bu bazilari: Semada kendisine yönelinecek bir Rab, arsin üzerinde kendisine ibadet olunan bir Ilah yoktur mu demek istiyorlar? Acaba bu bazilari bu inaçlariyla Allah’in ve Rasulünün getirdiklerine karsi geldiklerinin ve böylece de delalete düstüklerinin farkindamidirlar?

Ehl-i sünnet ve’l cemaat Allah Azze ve Celle’nin arsin üzerinde olduguna ve arsin da gökte olduguna iman ederler. Allah’in, gökte ki arsin üzerine istiva ettigini belirten birçok ayetler ve sahih hadisler vardir:

Allah Azze ve Celle’nin gökte olduguna delalet eden ‘Kur’an Ayetleri’ “Allah semadan bütün dünya islerini idare eder. Sonra ameller bir günde O’na yükselir…”[6]Secde, 5

“Göktekinin sizi yere geçirmesinden emin mi oldunuz?”[7]Mülk, 16

“Yoksa semada olanin üzerinize tas yagdiran bir rüzgar göndermesinden emin mi oldunuz?..[8] Mülk, 17

“Üstlerindeki Rablerinden korkarlar…”[9] Nahl, 50

“Firavun, veziri olan Haman’a söyle dedi: Ey Haman! Bana yüksek bir kule yap, belki bazi yollara muttali olurum. Göklerin yoluna muttali olurum da, Musa’nin Ilahini görürüm. Çünkü ben Musa’nin söylediginin, yani davet ettigi semada ki Ilah iddiasinin yalan oldugunu zannediyorum.”[10]Mu’min, 36/37

Allah Azze ve Celle’nin gökte olduguna delalet eden ‘Hadisler’ Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem cariye’ye: “Allah nerede” diye sormus, o: Semadadir, diye cevap vermis. Bu sefer: “Ben kimim?” diye sormus, yine cariye: “Sen Allah’in Rasulüsün,” deyince, Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem: “Sen bunu azad et, çünkü o mü’min birisidir,” demistir.[11]Müslim, Ebu Davud, Nesai, Malik, Ebu Hanife ve baskalari rivayet etmislerdir. (Allah’in semada oldugunu söyleyen cariyenin Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi Vessellem tarafindan mü’min ilan edilmesi, kisinin mü’min olabilmesi için Allah’in semada oldugunu bilmesinin gerektigini teskil eder.)

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem buyurdu ki: “Merhametli olanlara, Rahman olan Allah’u Azze ve Celle’de merhamet eder. Dünya ehline merhamet edin ki: semada ki Rahman olan Allah’da size merhamet etsin.”[12]Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed, Humeyd Hakim ve Hatib sahih bir senedle rivayet etmislerdir

Yine Peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem söyle buyurmaktadir: “Semada bulunan Allah’in emini oldugum halde bana güvenmez misiniz?”[13]Buhari ve Müslim

Bundan sonra ki yazilanlar yorumsuz ve eklemeler yapilmadan Allah Rasulü Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in faziletlerinden bahsettigi ve süphesiz Islam dinini herkesten daha iyi bilen ilk üç neslin akideleridir (inançlaridir). Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem söyle buyuruyorlar: “Insanlarin en hayirlisi benim çagdaslarimdir. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra onlardan sonra gelenler.”[[14] Buhari ve Müslim Bu nesiller Allah’i Kur’an ve sünnette gelmis sifatlarla bilip, tanidilar. Allah’i, Allah’in kendi zatini ve Rasulünün O’nu nitelendirdigi sifatlarla nitelendirdiler. Lafizlari kullandiklari gerçek anlamlarindan saptirma yoluna gitmediler. O’nu isim ve ayetlerinde ilhada[15]

Ilhad: Haktan meyletmek ve sapmak demektir. Ta’til, tahrif, tekyif (keyfiyetlendirme), temsil (örneklendirme), ve tesbih (benzetme) de bunun kapsamina girer.

Ta’til; Allah’in sifatlarini kabul etmemek, yahut bazilarini kabul edip geri kalanini kabul etmemek demektir.

Tahrif; nassi lafzen ya da mana itibariyle degisiklige ugratip onu zahir (kuvvetli) anlamindan uzaklastirip, ancak zayif bir ihtimal ile lafzin delalet ettigi bir manaya göre açiklamaktir. Buna göre her tahrif bir ta’til, fakat her ta’til bir tahrif degildir.

Tekyif; Allah’in sifatlarinin, yaratilmislar tarafindan bilinmeyen nasilligi hakkinda yorum yürütmektir.

Temsil; Birseyin digeri ile her yönden benzer olusunu söz konusu ederek ayniligini ortaya koymak demektir.

Tesbih; Bir seye bazi yönleriyle benzeyen baska seyin varligini kabul etmek demektir.





sapmadilar. Yüce Allah’in yedi semavat’in üstünde ve yarattiklarindan ayri olarak Arsin üzerinde istiva ettigine, ilmiyle herseyi kusattigina ve keyfiyet nisbeti olmaksizin inandilar. Kur’an’da geçen ‘istiva”ya ‘istila etti’ yahut ‘malik oldu’ yahut ‘galib geldi ve kahretti’ anlamlari kesinlikle vermediler.



Allah Azze ve Celle’nin gökte olduguna delalet eden ‘Sahabe’ kavilleri Abdullah ibni Mes’ud radiyallahu anh’dan, söyle dedi:

“Dünya semasi ile ondan sonra ki gelen semanin arasi besyüz senedir.Her iki semanin arasi böylece besyüz senedir. Yedinci sema ile Kürsinin arasi da besyüz senedir. Kürsi ile suyun arasi da besyüz senedir. Ars ise suyun üstündedir. Arsin üstünde de Allah’u Tebareke ve Teala vardir. Sizin mesgul oldugunuz amelleri oradan bilir.”[16]Bu eseri Ebu Said ed- Darimi er Reddu alel Cehmiyye nam kitabinda Inbi Huzeyme Tevhid’de ve beyhaki Esma’da sahih bir senedle rivayet etmislerdir.

Abdullah ibni Ömer radiyallahu anh’den, söyle dedi:

“…Ebu Bekir radiyallahu anh Müslümanlara hitaben bir hutbe irad ederek söyle dedi: Ey insanlar! Eger ibadet ettiginiz ilah Muhammed idiyse, o öldü. Eger ibadet ettiginiz ilah semada ki Allah idiyse, O ölmemistir...”[17]Bu eseri Ebu Said ed-Darimi er-Reddu ale’l Cehmiye nam kitabinda hasen bir senedle rivayet etmistir.

Abdullah ibnu Selam radiyallahu anh’ dan, söyle dedi:

“Allah Azze ve Celle yer yüzünü yaratmaya baslayip, pazar ve pazartesi günü yedi kat yeri yaratti. Sali ve çarsamba günüde onun maisetini takdir etti. Sonra da semaya istiva etti ve iki günde de semalari yaratti.[18] Bu eseri Ibnu Mendeh Tevhid’de sahih bir senedle rivayet etmistir. Zehebi de Uluv’da zikretmistir.

Allah Azze ve Celle’nin gökte olduguna delalet eden ‘Dört Mezheb Imamlarinin’ kavilleri Imam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh söyle buyurmustur:

“Her kim: ‘Rabbim gökte mi yoksa yerde midir? bilmiyorum’ derse kafir olmustur. Ayni sekilde: ‘O, arsinin üzerindedir. Fakat ars gökte midir, yerde midir bilmiyorum’ diyen kimse de kafir olmustur.”[19] El-Fikhu’l Ebsat

“Arsin semada oldugunu inkar ettimi sübhesiz ki o kafir olur.” [20] Bu eseri Zehebi Uluv’da zikretmistir.“Allahu Teala göktedir, yerde degil”[21] el-Esma ve’s-Sifat

Kendisi “kulluk ettigin ilah’in nerededir?” diye soran kadina: “Allah’u Subhanehu ve Teala semada’dir, yerde degildir”, cevabini verdi.[22] el-Esma ve’s-Sifat

Imam Safii Rahmetullahi Aleyh söyle buyurmustur:

“Imam’i Malik, Süfyan ve daha onlardan baska Ehli Sünnet önderlerinden gördügüm ve benim de üzerinde oldugum hak olan kavil sudur; Allah’dan baska ilah olmadigina ve Muhammed -sallallahu aleyhi vessellem-’in Allah’in Rasulü olduguna sehadet edip, ve Allah’u Azze ve Celle’nin de semasinda arsinin üzerinde oldugunu, istedigi gibi kullarina yaklasip ve istedigi gibi de dünya semasina indigini ikrar etmektir.”

[23] Bu eseri Zehebi Uluv’da tahric etmistir.

Imam Malik Rahmetullahi Aleyh söyle buyurmustur:

“Allah semadadir. Ilmi ise her yerde’, derdi.”

[24] Ebu Davud, Mesaili’l –Imam Ahmed, Sünne, Ibn-i Abdilber Temhid



Imam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh söyle buyurmustur:

“Ebu Abdullah’a (yani Ahmed ibnu Hanbel’e) denildi ki: ‘Allah’u Azze ve Celle, yarattiklarindan ayri olarak kudreti ve ilmi ile her yerde oldugu halde yedi kat semanin üzerindemidir?’ Ahmed ibnu Hanbel’de cevaben söyle dedi:‘Evet, Allah’u Azze ve Celle arsinin üzerindedir, hiç bir seyde ilminden gizli degildir.”[25] Bu eseri Hallal es-Sünen’de rivayet etmistir.



Süpheciye cevap

Ehl-i sünnet ve’l cemaat’in Allah’in gökte ki arsinin üzerine istiva ettigine iman ettiklerini delilleriyle ispatladik.

Fakat bazilari bunca delillere ragmen süphelerini bizlere su ayetlerle sunabilirler:

“Nerede olursaniz, O sizinle beraberdir.” [26] Hadid, 4“Tasalanma, süphe yok ki O bizimle beraberdir.”[ 27] Tevbe, 40“Bir de sabredin. Süphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.”[28] Enfal, 46

Bu ayetleri onlar, Allah’in heryerde oldugunu ispatlamak için delil olarak getirirler. Bu ayetlerde asil kastedilen beraberlik ve yakinlik, Allah’in ilmi ve kusaticiligi ile yakinligidir. Nitekim Allah’u Teala söyle buyurmaktadir:“Andolsun ki Biz insani yarattik. Nefsinin ona ne vesveseler vermekte oldugunu da biliriz. Zaten Biz ona sahdamarindan aha yakiniz.”[29]Kaf, 16 Böylelikle Kur’an ve hadislerde sözkonusu edilmis yüce Allah’in yakinligi, beraberligi ile yine bunlarda sözkonusu edilen Allah’in yukarida yani gökte olusunu belirten buyruklar arasinda herhangi bir aykiriligin bulunmadigi açikça ortaya çikmis olmaktadir.

Bütün bunlar sani yüce Allah’a yakisan sekilde Allah’in sifatlaridir. Hiç birisinde O’nun benzeri hiçbir sey yoktur. Allah’u Azze ve Celle söyle buyurmaktadir: : “O’nun benzeri hiçbir sey yoktur ve o herseyi isitendir, görendir,”

Ehl-i sünnet ve’l cemaat büyüklerinin ‘Allah’in beraberligi’ hakkinda ki inançlari:

Imam Ebu Hanife Rahmetullahi Aleyh söyle buyurmustur:

“Allah Teala göktedir, yerde degil.” Ona “O bizimle beraberdir” (Hadid, 4) ayetini hatirlatan adama; “Bu, senin bir adama mektup yazip onunla beraber oldugunu söylemen gibidir. Halbuki sen onun yaninda degilsin.” dedi.30] el-Esma ve’s-Sifat

Imam Malik Rahmetullahi Aleyh söyle buyurmustur:

“Allah semadadir. Ilmi ise her yerdedir, ilminden de hiç bir sey gizli kalamaz.”

[31] Bu eseri Ebu Davud Mesaili’l’de, Abdullah er-Reddu Ale’l –Cehmiyye’de ve Aciri Seria da rivayet etmislerdir.



Imam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh söyle buyurmustur:

“Ebu Abdullah’a (yani Ahmed ibnu Hanbel’e) denildi ki: ‘Allah’u Azze ve Celle, yarattiklarindan ayri olarak kudreti ve ilmi ile her yerde oldugu halde yedi kat semanin üzerindemidir?’

Ahmed ibnu Hanbel’de cevaben söyle dedi:‘Evet, Allah’u Azze ve Celle arsinin üzerindedir, hiç bir seyde ilminden gizli degildir. ”[32] Bu eseri Hallal es-Sünen’de rivayet etmistir.

Yine Imam Ahmed ibnu Hanbel Rahmetullahi Aleyh’den:

…Ve sonra (Kaf) suresinden okudu;“Nefsinin ona ne vesveseler vermekte oldugunu da biliriz. Zaten Biz ona sahdamarindan daha yakiniz” (Kaf, 16). Ve sonra söyle dedi: “Ilmi onlarla beraberdir.”[33] Bu eseri Hallal es- Sünnen’de rivayet etmistir.

Mukatil ibnu Hayyan’dan, su ayet’i kerime hakkinda soruldu: “Herhangi bir üç sirdasin, bir fisiltisi olmuyormu, mutlak Allah dördüncüleridir.” Cevaben de: “O, arsinin üzerindedir. Ilmiyle de onlarla beraberdir,” dedi.[34] Bu eseri Ebu Davud Mesailin’de, Ahmed Sünne’de ve Beyhaki Esma’da rivayet etmislerdir.

Yüce Rabbimizden bu yazinin Müslümanlara yararli olmasini temenni ediyoruz. Mevzumuza da Allah Azze ve Celle’nin su kavli ile son veriyoruz;

“Her kim ki, kendisine dogru yol apaçik belli olduktan sonra, Peygambere aykiri harakette bulunur ve mü’minlerin yolundan baskasina uyar giderse, onu döndügü sapiklikta birakiriz. Ahirette de kendisini Cehenneme koyariz ki, o, ne kötü bir dönüs yeridir.”[35]Nisa, 15

Ve’l- hamdulillahi Rabbi’l- alemin.

***********************

Yararlanilan Kitaplar :

-Uluv Risalesi Ebu Said el-Yarbuzi

-Seyhu'l-Islam Ibn-Teymiyye'nin el-Akidetü'l-Vasitiyye ve serhi Prof. Dr. Halil Herras

-Ehl-i Sünnet Ve'l Cemaat Selefi Salihin Akidesi Abdullah b. Abdülhamid el-Eseri




 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İstiva konusunda 4 imamın akidesi AKİDETÜ'T-TENZİH risaleyesinden alınmıştır


İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin bu konudaki görüşleri ve Şüphecilerin yanılgıları

1-İmam-ı Azam Ebu Hanife rahimehullah el-Fıkhu'l Ebsat'ta Allah-u Teala nerededir? sorusuna

''Yaratılmadan önce mekan yoktu,halbuki Allah vardı. Mahlukattan hiçbiri yokken , ''nerede'' mefhumu mevcut değilken Allah vardı. O her şeyin yaratıcısıdır '' cevabının verilmesini ister.

(İmam-ı Azamın 5 eseri,Fıkhu'l Ebsat terc.Mustafa Öz Marmara Üniversitesi İlahiyyat Fakültesi Vakfı yayınları-İmam-ı Azam Ebu Hanife ve Eserleri Fıkh-ı Ebsat sh.102 ,ter.şerh Doç.Dr.Abdülvehap Öztürk-Şamil yay.)

2-İmam-ı Azam Ebu Hanife rahimehullah el -Vasiyye'de şöyle demiştir:

"Allahü teâlâ, kendisi için bir ihtiyaç ve (Arş'ın üzerine) istikrar (yerleşme, mekân tutma) olmaksızın Arş'a istiva etmiştir. O, Arş'ı da diğer mahlukatı da korumaktadır. Eğer (Arş'a ve bir yerde yerleşip mekân tutmaya) muhtaç olsaydı, tıpkı mahluklar gibi alemi yoktan var etmeye ve idareye muktedir olamazdı. (Bir mekânda) oturmaya ve karar kılmaya muhtaç olsaydı, Arş'ı yaratmadan önce Allahü teâlâ nerede idi? Yüce Allah bundan münezzehtir."
(İmam Ebû Hanîfe, el-Vasıyye 73.Abdulgani el-Meydani Şerhu'l-Akideti'tTahaviyye,74.el-Beyadi,el-Usülü'l Münife,52)

3-İmam-ı Azam Ebu Hanife rahimehullah el-Fıkhu'l-Ebsat'ta şöyle diyor:

"Rabbimin gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum diyen kimse kâfir olur. Aynı şekilde, "Allahü teâlâ Arş'ın üzerindedir, Arş'ın gökte mi yoksa yerde mi olduğunu bilmiyorum" diyenin durumu da böyledir."

(İmam-ı Azamın 5 eseri Şamil yayınları sh.94)

Bazı Şüphecilerin İmam Ebû Hanîfe'nin, bu (üçüncü) sözüne sarılarak Allah Teala'nın –haşa– gökte olduğunu söylediğini ileri sürmeleri doğru değildir. Zira burada İmam, Allah Teala'nın gökte veya yerde olduğunu söylemekle O'na bir mekân isnad edilmiş olacağını vurgulamaktadır. Buradaki tekfirin anlamı budur,şöyleki;

1-Molla Aliyyül Kârî İmam-ı a'zam Ebu Hanife'nin bu sözü hakkında şu açıklamayı yazmaktadır:-"İmam İzz bin Abdusselâm, Hillu'r-Rumûz adlı kitabında İmam Âzam'ın şu sözünü kaydediyor: Kim Allah'ın yerde mi gökte mi olduğunu bilmiyorum derse, kâfir olur. Çünkü bu söz, Allah'ın bir mekânı olduğu düşüncesini akla getirir. Allah'ın mekânı olduğunu düşünen kimse ise Allah'ı yaratıklara benzeten kişidir. Şüphe yok ki İbn Abdusselâm alimlerin büyüklerinden biri olup sika (güvenilir) bir âlimdir."- (bkz. Fıkh-ı Ekber Şerhi, "Miraç ve Allah'a Mekân İsnadı" )

2-el-Bayâdî rahimehullah İşârâtu’l-Merâm’ında bunu şöyle îzâh eder:-"Bunun sebebi, kâilin bu söz ile Hâlık-ı Zülcelâl (celle celâluhû)’ya cihet ve hudud tâyin etmesidir; zîra ciheti ve hudûdu olan her şey bizzarûre mahlukdur. Binâenaleyh bu söz, Allah (celle celâluhû)’ya kusûr atfetmekdir. İlâhî cismâniyyete ve cihete inanan o kimsedir ki, hevâss ile idrâk edilemeyen her şeyin varlığını münkîrdir. Onlar, fevkettabî‘a olan ulûhiyyet cevherini reddederler. Bu da onları kat‘î sûretde îmânsızlığa götürür." (el-Kevserî, Makâlât, s.368-369; nakleden: Yusuf Hanîf)

3-Yusuf-i Nebhanî de bunu şöyle îzâh eder:"Bir kimse, "Allah'ın yerde mi gökte mi olduğunu bilmiyorum" derse, kâfir olur. Zira bu söz, Allahü teâlâ için bir mekân var da o kimse bunda şüphede imiş vehmini verir." (Şevahidü'l-Hakk, s.218)

4-İmam Allame Muhaddis Ebul Mehâsin el-Kavukci “El-İtimad Fi'l İtikad” adlı kitabında şöyle diyor: “Allâh, yönlerden ve cisim olmaktan münezzehtir. O’nun hakkında; sağı, solu, arkası, önü vardır, Arş’ın üstünde, altında, sağında, solunda bulunmaktadır, Âlemin içinde veya dışındadır demek caiz değildir. O’nun yerini O’ndan başka kimse bilemez de denmez. Ve her kim “Bilmiyorum Allâh gökte midir, yerde midir? der ise küfre düşer. Çünkü bu iki yerden birini Allâh’a mekân olarak nispet etmiş olur.”

5-Şarih Ebu'l Leys Semerkandi bunun illetini şöyle göstermiştir;-''Çünkü o,bu sözü ile Allah'u teala'nın bir mekanı olacağını söylemek istemiş ve bu yüzden müşrik olmuştur.Çünkü Allah'u teala var iken mekan yoktu.Allah var iken;ne mekan,ne halk ne de başka bir şey vardı.O,her şeyin Halikıdır.Binaenaleyh mekan ancak sonradan olan şeyler için düşünülür.Bu hususta imam Tahavi şöyle demiştir;''Kim nefy'den (Allah'ı yok saymaktan) ve teşbihten (Allah'ı mahluka benzetmekten) sakınmassa,ayağı kayar ve Allah'ı gereği şekilde noksanlıklardan tenzih etmemiş olur.'' Zira Rabbimiz celle ve ala vahdaniyet sıfatları ile mevsuf,ferdaniyyet sıfatları ile nitelidir.Mahluktan hiçbiri bu manada tasavvur edilemez.O'nun hududu,sınırı, rükünleri,azaları ve aletleri yoktur.Diğer varlıklarda olduğu gibi altı ciheti yoktur(sağ,sol,ön,arka,alt üst).'' -(Zahit el-Kevseri'nin neşrinden İmam-ı Azamın 5 eseri Şamil yayınları sh.94)

İmam Ebu Hanife'ye isnad edilen gerçek dışı söylemler

ŞÜPHECİ ; Bir kadının Ebu Hanife'ye geldiği ve ''Dinini terk ettiğin halde insanlara çeşitli meseleleri öğretmeye kalkışan sen misin? Kendisine ibadet edilen ilahın nerede?'' dediği .Ebu Hanife'nin de susup 7 gün sonra ''Şüphesiz Allah yerde değil ,semadadır'' demiştir.

CEVAP; Ebu Hanife'nin kendi eserinde bu soruya verdiği cevabı görmüştük.Lakin bu iddiaları dillerine pelesenk yapan Selefiyye ekol mensuplarının tassubu bilinmektedir.Bu yüzden kendi meşreblerinden,saygı duydukları Albani'nin Zehebi'in Uluvv'un tahkikinde söylediklerine bakalım:''Derim ki (Albani) ; Hem bu nasıl sahih olabilir ki bunu rivayet eden uydurmakla itham edilmiş bulunan Nuh el-Cami 'dir. Hatta bazıları ; O doğrunun dışında her şeyi toplamıştır demiştir.''


Allah'ü teâlâya cihet ve mekân isnad eden Haşviyye taifesi, İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'nin sözlerini saptırmaları boşadır. İmam-ı Azamın Fıkhu'l Ebsat'taki şu sözünün şerhlerini vermemize rağmen ,şüphecilerin batıl akidelerine delil olacak bir şey bulunması imkansızdır.Bu sözün ardından Ebu Hanife ''Allah'a dua ederken yukarıdan yönelinir, aşağıdan değil. Çünkü aşağının rubûbiyet ve ulûhiyet vasfı ile ilgisi yoktur'' dedikten sonra cariye hadisini vermesi,bunu (s.94) ''şanı nerededir?'' manasında aldığının delilidir.

Âlem bir küre şeklindedir. Bize nisbetle "üst" olan cihet, yeryüzünün diğer tarafında oturan kimselere nisbetle "alt'dır. Bunun aksi bir cihetle (yönle) kayıtlı ve sınırlı olsaydı, bu cihet, kimi insanlara göre üst olsa bile, diğerlerine göre alt olurdu. Alimlerin ve akıllı kimselerin ittifakı ile sabittir ki, ma'bûd'un eşyanın "alt" yönünde olduğunuda söylemek caiz değildir.Bu sözden maksat ise yüce Allah'ın tazim edilmesi, aşağıda ve alt*ta oluştan tenzih edilmesidir. Buna karşılık yücelik ve azametle nitelendirilmesidir. Yoksa mekân, cihet ve sınırlarla nitelendirmek değildir. Çünkü bunlar cisimlere dair sıfatlardır
.
Yine Fıkhu'l Ebsat'taki şu sözlerinin devamında Allah nerede? sorusuna verdiği cevabı yukarıda zikretmiştik.'' Nerede mefhumu, mekan ve bütün mahluklar yok iken Allah vardı,yani O şimdi de mahlukatı yaratmadan önceki gibidir.'' manasında cevap verdikten sonra bu sözleri başka yere çekmek mümkin değildir.

Şüphecilerin iddiaları örümcek ağından daha sağlam olsaydı,Ebu Hanife bu soruya Semada /Gökte yada cihet itibariyle yukarıda cevabını neden vermedi? Hasbinallahu nimel vekil... (Ancak şüpheciler bu cevabı kendi eserinden bulamayınca,yukarıda verdiğimiz uydurulmuş bir isnada yapışacaklardır.) ''Neden dua esnasında eller yukarı kaldırılır?'' başlığında ulemadan zikredeceğimiz üzere, Allah'a dua ederken ellerin yukarıya kaldırılaması dua'nın kıblesi,rahmetin inme yeri ver rızık deposu olduğundandır. Yer,ayaklarımızın altı ise Allah'ın yüceliğini ifade etmediği için rubûbiyet ve ulûhiyet vasfı ile ilgisi yoktur.

Ayrıca İmam-ı Azam el-Vasiyye adlı eserinde buyuruyor ki:"Cennet ehlinin Allahü teâlâya keyfiyet, teşbih ve cihet olmadan mülaki olmaları haktır." derken ciheti inkarı açıktır.Ahirette keyfiyet ,teşbih ve cihetten Allah'u tealayı münezzeh tutan Ebu Hanife, nasıl oldurda şimdi O'na cihet idda edecek? Şu şüpheciler, acaba Ebu Hanife'nin Fıkhu'l Ekber'inde ''Allah'ın yakınlık ve uzaklığı, mesafenin uzunluk ve kısalığı ile değildir ''sözünü bilmezler mi acep?

Buna rağmen Firavun'un şüphesini doğru bulan şüpheciler -"Minarenin tepesindeki bir insan Allah’a, zemin seviyesindekinden daha yakındır''- diyecek kadar nasıl ileri gidebilmektedirler? Maalesef inançları bunu gerektirmektedir. İşte Buhari şarihi İbni Hacer Fethu'l Bari'de -''Allah’ın yakınlığı mesafe yakınlığı mânâsında değildir''-''Kulun Allah’a yakınlaşmasının mânâsı değerinin Allah katında yükselmesidir.'' der. Umudumuz şudur ki, taassup,hizipçilik ve inatçılıktan biraz sıyrılabilenler,bağnaz olmayan sözde selefi kişiler bu gerçeği açıkça göreceklerdir.

Hâsılı O (Ebu Hanife), Nebî sallallâhu aleyhi ve sellem ve Selef gibi bir yanda Te’vîl-i Tafsîlî yapmamakla Tefvîd’e giderken /lafzın ma’nâsının ilmini Allah’a bırakıyordu. Öte yanda da Te’vîl-i İcmâlî ile tenzîh yapıyor; yani Allah’ı, O’nu, yaratılmışların sıfatlarından kendine yakışmayacak sıfatlardan uzak tutmuş oluyordu.Usülcülerin ifadesiyle ''İsbat bila teşbih ü temsil,Tenzih bila ta'til ü inkar''. Zâten Selef’in de tatil ve temsil arasındaki yolu buydu.
 
Üst Ana Sayfa Alt