Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Alimlerin Tagut Hakkındaki Sözleri

C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbni Cerir Taberi şöyle dedi:

"Bana göre taguta verilecek en doğru mana; Allah-u Teâlâ'ya karşı haddini aşan ve Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine zorla veya gönüllü itaat edip bağlanılarak ibadet edilendir. Kendisine ibadet edilen bu varlık bir insan olabileceği gibi şeytan, put veya herhangi bir şey de olabilir." (Taberi Tefsiri)


İmam Kurtubi şöyle dedi:

"Tagut; kahin, şeytan ve sapıklıkta öncü olan kimselerdir." (Kurtubi Tefsiri c: 3 s: 282)

Kurtubi bir başka yerde şöyle dedi:

"Tagutu reddedin", demek; "şeytan, kahin, put ve bunlar gibi Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen ve sapıklığa çağıran her şeyi terkedin" demektir." (Kurtubi tefsiri c: 9 s: 10)


İbni Teymiye şöyle dedi:

"Tagut Fa’lut kalıbında olup tugyandan türemiştir. Tugyan ise haddi aşmaktır. Bu ise zulüm ve haksızlıktır. Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine ibadet edilen kişi, eğer buna razıysa tagut olmuştur.

(Tagutun tarifiyle ilgili burada sınır konulmasının sebebi Allah-u Teâlâ'dan başka kendilerine ibadet edilen nebi ve salih kişileri istisna etmek içindir. Zira onlar, hiç bir şekilde kendilerine ibadet edilmesine razı değildirler. Bu sebeble onlar tagut olarak isimlendirilmezler. Fakat bu kimselere ibadet eden kimseler reddedilir ve tekfir edilirler.)

Bu sebeble Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, putları tagutlar olarak isimlendirmiştir. Sahih bir hadiste Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:

"Tagutlara ibadet edenler (ahiret gününde) tagutların peşine düşerler."

- Allah-u Teâlâ'ya isyan konusunda,

- Hidayet ve hak dinin dışında,

- Kitab ve sünnete muhalif olarak; kendisine itaat edilip, bağlanılan her yol taguttur.

Bu sebeble Allah-u Teâlâ'nın kitabı dışında hüküm veren ve kendisine muhakeme olunan kişiye tagut ismi verilmiştir. Firavun’a da işte bu sebeble tagut denilmiştir." (Fetvalar c: 28 s: 200)


İbni Kayyım şöyle dedi:

"Tagut; kendisine ibadet edilme, bağlanılma ve itaat edilme konusunda haddini aşan kul demektir.

İnsanların tagutu; Allah-u Teâlâ ve rasulünün kanunlarıyla hükmetmeyen, Allah-u Teâlâ'dan başka kendisine muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah-u Teâlâ'nın emrine dayanmaksızın ve Allah-u Teâlâ'ya itaat etmeksizin zatı için tabi olunanlardır. İşte alemlerin tagutu bunlardır.

Bunları düşünür ve insanların durumuna bakarsan, insanların çoğunun Allah-u Teâlâ'ya değil, tagutlara ibadet ettiğini, Allah-u Teâlâ ve rasulünün hükümlerine değil tagutların hükümlerine muhakeme olduğunu, Allah-u Teâlâ ve rasulüne değil, taguta itaat edip tabi olduklarını görürsün." (A’lamu’l Muvakkiin c: 1 s: 50)


Burada şunu ifade etmeden geçmeyeceğim:

İbni Kayyım’ın, zamanındaki yani 700 sene önceki insanların çoğu hakkındaki görüşü böyleyse, bizim zamanımızın insanlarını görseydi acaba onlar hakkındaki görüşü nasıl olurdu?


İmam Şankıtiy şöyle dedi:

"Özet olarak; Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen her şey taguttur ve bu konuda en büyük payı şeytan alır. Allah-u Teâlâ'nın şu ayette buyurduğu gibi:

"Ey Adem oğlu! Ben size, şeytana ibadet etmeyin diye bildirmedim mi?" (Yasin: 60) (Edva’ul Beyan c:1 s: 228)


İmam Abdurrahman el Batin şöyle dedi:

"Tagut; Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilenlerin, sapıklıkta öncü olanların, batıla çağıran ve onu iyi gösterenlerin hepsidir.

Allah-u Teâlâ ve rasulüne zıd olan hükümlerle insanlar arasında hüküm verenler, kahin ve sihirbazlar, sapık ve yalan hikayeler uydurarak insanları mezarlara ibadet etmeye çağıran mezar bekçileri, hizmetçileri ve koruyucuları aynı şekilde birer taguttur.

Bu tagutların aslı ve en büyüğü ise şeytandır. Şeytan en büyük taguttur. Allah-u Teâlâ daha iyi bilir." (Ed-Durerus Seniye c: 2 s: 103)


Şeyh Muhammed Hamid el Fıkhi şöyle dedi:

"Selef alimlerinin tagut hakkındaki sözlerinden şu anlaşılır:

Tagut; Allah-u Teâlâ'ya ibadet etmeyi, dinde ihlaslı olmayı, Allah-u Teâlâ ve rasulüne itaat etmeyi engelleyerek başka yönlere sevk edendir. Bu, cin ve insanlardan şeytanlar olabileceği gibi, ağaç, taş ve başka şeyler de olabilir.

İslam şeriatine muhalif kanunlarla hükmetmek, insanın kan, mal ve ırzları konusunda hüküm vermek için konulan bütün kanunlar, Allah-u Teâlâ'nın şeriati olan hadleri kaldıran, faizin, zinanın ve içkinin haramlığını iptal eden bütün beşeri kanunlar tagut kavramına girerler. Zaten böyle kanunların her biri başlı başına birer taguttur.

Aynı şekilde yazan kişinin niyeti ne olursa olsun, ister bilerek yazsın isterse bilmeden yazsın, haktan ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’İn getirdiği şeriatten yüz çevirmek için yazılan her kitap da birer taguttur." (Fethül Mecid kitabında dipnot s: 282, Dar’el Kutubil İlmiyye)


Süleyman b. Sehman tagut hakkında şöyle dedi:

"Tagut;

- hüküm tagutu,

- ibadet tagutu ve

- itaat ve tabi olma tagutu olmak üzere üç türlüdür.." (Ed-Durerus Seniye c: 8 s: 272 mürtedin hükmü bölümü)

(Süleyman b. Mısli b. Sehman b. Hamdan b. Malik b. Amir El Hat’ami: Hat’am kabilesindendir. Essekka köyünde doğmuştur. Sekka Ebhe’ye bağlı bir köydür. Suudi Arabistan’ın güneyinde bulunan Asir vilayetine bağlıdır. Hicri 1266 yılında doğdu. Meşhur olan hocaları; Abdurrahman b. Hasen, Abdullatif b. Abdurrahman, Hamed b. Atik, Abdullah b. Abdullatif. Hicri 1331’de kör oldu ve 1349’da vefat etti.)


Yazılanların özeti olarak şöyle diyorum:

"Tagut; ibadetle ilgili en basit meselelerde bile olsa, Allah-u Teâlâ dışında rızası sebebiyle kendisine ibadet edilendir.

Sevgi, dostluk, düşmanlık, itaat, bağlanma, muhakeme olma, dua, korku, adak, namaz ve uluhiyyetle alakalı herhangi bir konuda kendisine ibadet edilen Allah-u Teâlâ dışındaki her varlık taguttur.

Allah-u Teâlâ'nın şeriatine muhalif olan bütün kanun ve şeriatlerin her biri birer taguttur.

Küfür, fesat ve sapıklıkta öncü olan herkes birer taguttur."
 
özedönüş Çevrimdışı

özedönüş

Üye
İslam-TR Üyesi
Tağutlar Sevinmesin, Müslümanlar Üzülmesin



Ey tağutlar! Şunu iyice kafalarınıza yerleştirin: Bu saltanatınız fazla uzun sürmeyecek ve bu böyle devam etmeyecektir. İslam'ı gizlemek, yıkmak ve kendi otoritelerinizi sağlamlaştırmak için ne kadar çaba gösterirseniz gösterin, İslam'ı yaşayacak ve insanlara bu dini açıklayacak bir topluluk elbette kıyamete kadar var olacak ve bu kimseler, İslam'ı yeryüzünde hakim kılmak için ellerinden gelen herşeyi yapacaktır.

Bundan sonra siz ey tağutlar! Mescidlere korkarak girin. Öyle bir zaman gelecek ki artık Allah'ın mescidlerine giremeyeceksiniz. Üstelik siz dünyada zillet içinde kalacak, ahirette ise büyük bir azaba uğrayacaksınız. Öyleyse bu yaptıklarınıza sevinmeyin ve kendinizin akıllı kimseler olduğunuzu zannetmeyin .

****************************************************************

"Küfrün önde gelenleriyle savaşın! Zira onların yeminleri yoktur." (Tevbe: 12)

Ayetteki "küfrün önde gelenleri" tagutlardır.

"Onlarla savaşın ki Allah, sizin elinizle onlara azab etsin, onları zelil etsin ve onlara karşı size yardımda bulunsun." (Tevbe: 14)
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Molla Ömer'e danışmanlarından biri ABD ülkede yenildikten sonra Çin'in işgal etme tehlikesini sorar. Molla Muhammed Ömer de cevap verir:
Ne yapabilirim ki? Allah hangi imparatorluğu cezalandırıp zelil etmek istese onu Afganistan'ın izzetli halkına gönderiyor. Molla Ömer حفيظ الله
 
Nevfelah Çevrimdışı

Nevfelah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
TAĞUT



Bugün Kur' anı kavramlar içerisinde kendisinden bütünüyle habersiz kalınan ve aynı zamanda büyük bir tahrif ve istismara uğrayan kavramlardan bir tanesi de hiç şüphesiz tağut kavramıdır. Öyle ki; kendilerini Müslüman olarak isimlendiren insanların büyük bir kısmı tağut kavramını hayatlarında bir kere dahi olsa hiç duymamışlardır. Çok küçük bir kesim ise, tağut kavramını duymakla beraber, ya bu kavram hakkında hiçbir bilgiye sahip değiller, ya da azda olsa bu noktada bilgi sahibi olsalar bile bu bilginin pratiğe nasıl aktarılacağı hususunda büyük bir cehalet içerisindedirler. Bu cehaletin doğal bir sonucu olarak, hayatlarının her alanında tağutlara ibadet etmektedirler. Halbuki tağut kavramı Kur' ani kavramlar içerisinde en önemli kavramlardan bir tanesidir. Çünkü bütün resullerin getirmiş olduğu tek hak din olan İslam dininin ilk şartı, tağutu reddetme şartıdır. Allah'u Teala fertlerin ya da toplumların İslam dairesi içerisine girebilmelerini öncelikle tağutu reddetme şartına bağlamıştır. Tağutun reddi olmadan Müslüman ismine sahip olabilmek bu noktada asla mümkün gözükmemektedir. Nitekim Allahu Teala Bakara Suresi'nin 256. ayetinde şöyle buyurmaktadır:

"Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen: sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. " (Bakara 256)

Yine aynı şekilde tağutu reddetme şartı, tüm resullerin gönderilme ve kitapların indirilme gayesidir. Tüm resuller öncelikle Allah'a ibadet etme ve tağutu reddetme gerekliliğini insanlara tebliğ etmek için gönderilmişlerdir. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

"Andolsun biz, her ümmete, "Allah' a kulluk edin, tağuttan kaçının" diye peygamber gönderdik. Allah onlardan kimini doğru yola iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün." ( Nahl, 36)

Tağutun her türlüsünü reddedebilmek ve halis bir tevhid inancına sahip olabilmek için ise, tağut kavramının ve özellikle zamanımızın tağutlarının en iyi şekilde bilinmesi gerekmektedir.
Tağut kelimesi "tağa" kökünden türetilmiştir. Lügatte haddini aşmak, azgınlaşmak anlamına gelmektedir. Lisan'ül Arap'ta tağut kelimesi hakkında şu bilgiler yer almaktadır:
Tağut: küfürde haddini aşan manasına da gelmektedir. Allah'tan başka ibadet edilen her şey tağuttur. Tağut, putlardan olabildiği gibi cin ve insanlardan da olabilir.(Lisan'ül Arap: 15/7)
İbn-i Cerir Et'Taberi tağut kelimesi hakkında şöyle demektedir: "Tağut; Allah'a karşı isyankar olup zorla, zorlama ile veya gönül rızasıyla kendisine tapınılıp mabud tutulan, gerek insan, gerek şeytan, gerek put, gerek dikili taş ve gerekse diğer herhangi bir şey demektir. Bunun tefsirinde şeytan veya sihirbaz, yahut kahin ya da insanların ve cinlerin, inat edip büyüklük taslayanları veya Allah'a karşı mabut tanınıp buna razı olan Firavun ve Nemrud gibiler veya putlar diye çeşitli rivayetlere rastlanır. (Taberi Tefsiri)
Müfessirlerden Kurtubi ise bu kavram hakkında şunları söylemektedir: "Tağutu reddedin demek, şeytan, kahin, put, ve bunlar gibi Allah'tan başka ibadet edilen ve sapıklığa çağıran her şeyi terk edin demektir."
Yine tağut kavramı hakkında Mücahid şunları demektedir: tağut kendisine muhakeme oldukları ve emirlerine itaat ettikleri insan görünümündeki şeytanlardır. (İbn-i Kesir Tefsiri: 3/1025)
ibn-i Kayyim EI'Cevziyye ise şunları söylemektedir: "Tağut; kendisine ibadet edilme, bağlanılma ve itaat edilme noktasında haddini aşan kul demektir. İnsanların tağutu, Allah ve Resulü'nün kanunlarıyla hükmetmeyen, Allah'tan başka kendisine muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah'ın emrine dayanmaksızın, Allah'a itaat etmeksizin kendisine tabii olunanlardır. Bunları düşünür ve insanların durumlarına bakarsan, insanların çoğunun Allah'a değil tağutlara ibadet ettiğini, Allah ve Resulü'nün hükümlerine değil tağutların hükümlerine muhakeme olduklarını, Allah ve Resulüne değil, tağuta itaat edip tabii olduklarını görürsün." (İbn-i Kayyim El'Cevziyye, İlam'ül Muvakkin: 1/50)
Seyyid Kutub ise tağut kavramı hakkında şunları söylemektedir:
"Tağut, sağ duyuya ters düşen, gerçeği çiğneyen, Allah'ın kulları için çizdiği sınırı aşan düşünce; sistem ve ideoloji anlamına gelir. Bu düşüncenin, sistemin ve ideolojinin Allah'a inanmaktan, O'nun koyduğu şeriatından kaynaklanan bağlayıcı bir kuralı bulunmaz. ilkelerini yüce Allah'ın direktiflerine dayandırmayan her sosyal sistem, yüce Allah'ın buyruklarından kaynaklanmayan her kurum, her düşünce, her edep kuralı ve her gelenek bu kategoriye girer, bu kavramın kapsamına girer." (Seyyid Kutub: Fi'Zilal'il Kur'an: 2/47)
Bilinmelidir ki, tağut Allah'tan başka ibadet edilen her şey olduğuna göre tağutların sayısını belirli bir şekilde ifade etmek kesinlikle mümkün değildir. Buna karşılık İslam alimleri tağutları şu beş kısımda incelemişlerdir:

1- Şeytan: Tağutların başı ve en büyüğü, Allah'ın kullarını kıyamete kadar Allah'tan başkasına ibadet ettirmek için nefsine yemin eden şeytandır. Şeytan tüm fitnelerin müsebbibidir ve kişiyi Allah'a ibadetten men etmesi itibarıyla tağutların başıdır. Şeytan insanoğlunun ebedi düşmanıdır. Kıyamet gününe kadar insanoğluna Allah'tan başkasına ibadet ettirmek için bütün güç ve kuvvetini harcar:

"Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım." Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın." ( Araf, 16-17)

"İblis, "Rabbim! Beni azdırmana karşılık, and olsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlasa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım" dedi." ( Hicr, 39-40)

Şeytan insanoğlunu saptırmak ve Allah'a kulluktan ayırıp kullara kulluk yaptırmak için uğraş veren bir lanettir. Ve bunun için yemin etmiştir. Şeytan öncelikle muvahhid kulları küfre davet edip, iman dairesinden çıkarmak ister. Şayet bundan ümitsiz olur, muvahhid bir kulu iman dairesinden çıkaramayacağını anlarsa o zaman "imana büyük günahlar zarar vermez" diyerek vesveseleriyle müslümanı günah bataklığına düşürmek ister. Şayet bu hususta başarılı olamaz ise, küçük günahların ibadetlerle silineceğine dair vesvese vererek kişiyi küçük günahlara itmeye çalışır. Bununla birlikte farz ibadetlerden yoksun bırakmaya, nafile ibadetleri yerine getirtmemeye gayret gösterir ve savaş kıyamete kadar bu şekilde devam eder durur. İşte bundan dolayı Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

"Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü O size belli bir düşmandır." ( Bakara, 168)

2- Allah'ın Şeriatı Dışında Hüküm Koyan: Tağutların en önde gelenlerinden bir tanesi de Allah'ın indirdiği hükümleri bir kenara bırakarak yasamada bulunanlar, Allah'ın helallerini aram, haramlarını helal yapanlardır. Bu ister tek kişi olsun, isterse de bir grup, parti ya da devlet olsun fark etmez. Kim Allah'ın indirdiği hükümleri terk ederek yasamada bulunursa haddini aşmış ve tağutlaşmıştır. Zira teşride bulunmak, kanun ve hüküm çıkarmak ilahlığın en belirgin vasıflarındandır. Allah'ın indirdiği hükümleri terk ederek yeni kanun ve hükümler çıkaranlar bu yaptıklarıyla Allahu Teala'nın hakkını gasbederek tağutlaşmışlardır.
Böyle bir eylem aynı zamanda Yahudi ve Hıristiyan timlerinin yaptıklarının aynısıdır. Zira onlar da Allah'ın kendilerine indirmiş olduğu şeriatı terk ederek, Allah'ın kendileri için haram kıldıklarını helal, helal kıldıklarını ise haram yapmışlardır. Allahu Teala şöyle buyurur:

"Onlar, Allah 'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilah yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir. " ( Tevbe, 31)

İmam Alusi bu ayetin tefsirinde şöyle demektedir:
"Müfessirlerin çoğundan nakledildiğine göre din adamlarının yaratıcı olduklarına inanmıyorlardı. Bilakis onlara emir ve nehiy konusunda itaat ediyorlardı."

3- Allah'ın İndirdiği İle Hükmetmeyen Hakim: Allah'ın indirdiği hükümlerden başka bir hükümle hükmeden hakimde haddini aşarak tağutlaşmıştır. Böyle bir kimse Allah'ın indirdiği hükümlerle, hükmetmeyerek Allah'ın hükmünü terk edip ondan yüz çevirmiş, beşer aklına dayalı cahiliye kanunları ile hükmetmiş, insanları Allah'ın kulluğundan uzaklaştırıp, kendilerine kul/köle yapmaktadırlar. Yeryüzüne kendi egemenliklerini yayarak Allah'ın hükümlerini kaldırmaktadırlar. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

"Kim Allah'ın indirdiği hükümler ile hükmetmezse; İşte onlar kafirlerin ta kendileridir. " ( Maide, 44)

4- Sihirbazlar: Sihirbazlar hakkı gizleyip batılı insanlara güzel göstermektedirler. Aynen Firavun'un sihirbazları gibi. Zira onlarda Hz. Musa'nın hak davasını batıl göstermek için sihre başvurmuşlardı. Bununla beraber sihirbazların yaptığı her büyü şirk ve küfürle doludur. Bundan dolayıdır ki, Rabbimiz kitabında onlardan kendisine sığınmamızı emretmektedir:

"De ki: Ben, ağaran sabahın Rabbine sığınırım, Yarattığı şeylerin şerrinden, Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, Ve düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden, Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden. " ( Felak, 1-5)

5- Kahinler: Gaybten haber verdiği iddiasıyla insanları kandıran sihirbazlarda tağuttur. Bundan dolayıdır ki, Allah rasulü "kim bunlara başvurursa bana nazil olanı inkar etmiştir" diyerek bizleri ikaz etmektedir.
Bilinmesi gerekir ki, tağut kavramının içeriği sadece bu beş kısımdan ibaret değildir. Zira aslen tağut yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah'tan başka ibadet edilen her şeydir. Buna göre, bazen kişinin nefsinin ve hevasının tağut olduğunu görürüz, Şöyle ki, kişinin nefsi her neyi emrederse kişi onu güzel görür ve ona tabii olursa nefsini tağutlaştırmış olur. Allah' a isyan konusunda heva ve hevese itaat edilip bağlanıldığında, Allah'ın şeraitine ters düşse bile heva ve hevesin hak gördüğü hak, batıl gördüğü batıl görülerek eşyalar üzerinde hüküm verici kaynak tayin edildiğinde heva ve heves Allah'tan başka ibadet edilen bir tağut olmuş olur. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

"Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?" ( Furkan, 43)

"Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah'ın; (halini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?" ( Casiye, 23)

Bazı durumlarda özellikle demokrasilerde görüldüğü üzere millet iradesi tağut olur. Zira demokrasiler de milletin, halkın yetkisi asıldır. Demokrasiye göre; İslam'a zıt bile olsa çoğunluğun görüşü doğru ve geçerlidir. Bazı durumlarda vatancılık ve milliyetçilik düşüncesi tağut olarak karşımıza çıkar. Milliyetçilik düşüncesi ümmet kavramını yok etmesi sebebiyle bütün hak ve hukuku vatan anlayışı üzerine kurmaktadır. Bundan dolayıdır ki, bugün bir çok İslam alimi "kim kafir olsun Müslüman olsun insanların hukukunu vatandaşlık anlayışına göre bina ederse kafir olur" demişlerdir. Çünkü bu düşünce akide bağını koparmak, yerine başka bir bağ koymaktır ki, bu da İslam'ın bütünüyle bertaraf edilmesidir. Asrımızın tağutlarının milliyetçilik düşüncesini toplum içerisinde yaygınlaştırmaya çalışmalarının altında yatan temel esas da budur. Onlar devamlı surette vatan için mücadele etmeyi, vatan için yaşamayı ve vatan için ölmeyi telkin ederler ki bu da putperestliğin ta kendisidir.
Milliyetçilik anlayışına paralel olarak bazen ırkçılık düşüncesi tağut olarak karşımıza çıkar. Kişi ırkçılığı kendisi için kabe edinip onun için mücadele ederse ırkçılığı tağutlaştırmış olur. lrkçılık düşüncesi kişiyi öyle bir konuma getirir ki, kişi bütün ölçülerini bunun üzerine kurar. Dostluk ve düşmanlık gibi tevhid kelimesinin en önemli esasını akide bağı üzerine değil ırk bağı üzerine bina eder. İnsanların dinine bakmaksızın kendi ırkından olanların hukukuna riayet ederken, başka ırktan olanların hukukuna riayet etmez ki bu da putperestliğin bir çeşididir.
Bazı durumlarda insanlık (Hümanizm) düşüncesi tağut olarak karşımıza çıkar. Bu da kişinin Allah'ın şeraitini düşünmeksizin bütün fiillerini insanlığa yöneltmesidir. Hiçbir dini ayrım gözetmeksizin insan olması itibarıyla bütün insanlığı dost edinmek, bütün insanlara eşit davranmak bu düşüncenin dışa yansıyan halidir.
Burada üzülerek belirtmekte fayda görüyorum ki, bazı müfessirlerimizin tağut kavramını şeytan olarak tefsir etmeleri üzerine günümüzün sathi düşünenleri tağutun sadece şeytandan ibaret olduğunu zannetmişlerdir. Ve içinde yaşadıkları topluma da böyle anlatmışlardır. Bu düşünce tarzı da ister istemez toplumların, yeryüzünün bütününü kaplayan tağutlardan habersiz kalmalarına sebep olmuştur. İnsanlar şeytana nefret beslediklerini zannederek hayatlarının bütününde tağutlara kulluk ve kölelik etmeye başlamışlar ancak bunun farkına dahi varmamışlardır.
Yazımızın girişinde de belirttiğimiz gibi tağut kavramı Kur'an'i kavramlar içerisinde en çok önem arz eden kavramlardandır. Zira sahih bir imanın gerçekleşmesi ancak Allah'u Teal'nın istediği şekliyle tağutları inkar etmekle mümkün olur. Tağut üzerine yaptığımız tanımlar, zamanımızın tağutları hakkında verdiğimiz bilgiler, tağutlara karşı rabbani tavır üzerine aktardığımız ayetler ve bu ayetlere ilişkin müfessirlerin yorumları bizlere göstermektedir ki; Tağut; Allah'tan başka ibadet edilen her şeydir. Şeytandan sonra tağutların en tehlikelisi ise Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyen idari sistemlerdir. Bir kimsenin mü'min olabilmesi için öncelikle La ilahe reddi ile bu tağutları reddetmesi gerekmektedir. Hayatın hiçbir alanında tağutlara, Allah'a muhalif bir mesele de itaat etmemeli, itaat sözü vermemeli, her 3-5 yılda bir onlara iman tazeleme anlamına gelen oy kullanma fiilinde bulunmamalıdır. Tağutların mahkemeleri Müslüman olduğunu iddia eden bir fert için asla yetkili bir kurum ve kuruluş değildir. Müslümanlar asla hiçbir işlerinde tağuti sisteme muhakeme yetkisi vermemelidirler. Zira böyle bir davranış kişiden Müslüman ismini aldığı gibi ona kafir ve münafık isminin verilmesine neden olacaktır.
Allah bizlere basiret ve güzel amelde bulunmayı nasip eylesin.
Allahumme amin ...

Abdullah Palevi - İstismara Uğrayan Kavramlar

 
A Çevrimdışı

asrinsirri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
TAĞUT


Bugün Kur' anı kavramlar içerisinde kendisinden bütünüyle habersiz kalınan ve aynı zamanda büyük bir tahrif ve istismara uğrayan kavramlardan bir tanesi de hiç şüphesiz tağut kavramıdır. Öyle ki; kendilerini Müslüman olarak isimlendiren insanların büyük bir kısmı tağut kavramını hayatlarında bir kere dahi olsa hiç duymamışlardır. Çok küçük bir kesim ise, tağut kavramını duymakla beraber, ya bu kavram hakkında hiçbir bilgiye sahip değiller, ya da azda olsa bu noktada bilgi sahibi olsalar bile bu bilginin pratiğe nasıl aktarılacağı hususunda büyük bir cehalet içerisindedirler. Bu cehaletin doğal bir sonucu olarak, hayatlarının her alanında tağutlara ibadet etmektedirler. Halbuki tağut kavramı Kur' ani kavramlar içerisinde en önemli kavramlardan bir tanesidir. Çünkü bütün resullerin getirmiş olduğu tek hak din olan İslam dininin ilk şartı, tağutu reddetme şartıdır. Allah'u Teala fertlerin ya da toplumların İslam dairesi içerisine girebilmelerini öncelikle tağutu reddetme şartına bağlamıştır. Tağutun reddi olmadan Müslüman ismine sahip olabilmek bu noktada asla mümkün gözükmemektedir. Nitekim Allahu Teala Bakara Suresi'nin 256. ayetinde şöyle buyurmaktadır:

"Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O halde kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen: sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. " (Bakara 256)

Yine aynı şekilde tağutu reddetme şartı, tüm resullerin gönderilme ve kitapların indirilme gayesidir. Tüm resuller öncelikle Allah'a ibadet etme ve tağutu reddetme gerekliliğini insanlara tebliğ etmek için gönderilmişlerdir. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

"Andolsun biz, her ümmete, "Allah' a kulluk edin, tağuttan kaçının" diye peygamber gönderdik. Allah onlardan kimini doğru yola iletti, onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün." ( Nahl, 36)

Tağutun her türlüsünü reddedebilmek ve halis bir tevhid inancına sahip olabilmek için ise, tağut kavramının ve özellikle zamanımızın tağutlarının en iyi şekilde bilinmesi gerekmektedir.
Tağut kelimesi "tağa" kökünden türetilmiştir. Lügatte haddini aşmak, azgınlaşmak anlamına gelmektedir. Lisan'ül Arap'ta tağut kelimesi hakkında şu bilgiler yer almaktadır:
Tağut: küfürde haddini aşan manasına da gelmektedir. Allah'tan başka ibadet edilen her şey tağuttur. Tağut, putlardan olabildiği gibi cin ve insanlardan da olabilir.(Lisan'ül Arap: 15/7)
İbn-i Cerir Et'Taberi tağut kelimesi hakkında şöyle demektedir: "Tağut; Allah'a karşı isyankar olup zorla, zorlama ile veya gönül rızasıyla kendisine tapınılıp mabud tutulan, gerek insan, gerek şeytan, gerek put, gerek dikili taş ve gerekse diğer herhangi bir şey demektir. Bunun tefsirinde şeytan veya sihirbaz, yahut kahin ya da insanların ve cinlerin, inat edip büyüklük taslayanları veya Allah'a karşı mabut tanınıp buna razı olan Firavun ve Nemrud gibiler veya putlar diye çeşitli rivayetlere rastlanır. (Taberi Tefsiri)
Müfessirlerden Kurtubi ise bu kavram hakkında şunları söylemektedir: "Tağutu reddedin demek, şeytan, kahin, put, ve bunlar gibi Allah'tan başka ibadet edilen ve sapıklığa çağıran her şeyi terk edin demektir."
Yine tağut kavramı hakkında Mücahid şunları demektedir: tağut kendisine muhakeme oldukları ve emirlerine itaat ettikleri insan görünümündeki şeytanlardır. (İbn-i Kesir Tefsiri: 3/1025)
ibn-i Kayyim EI'Cevziyye ise şunları söylemektedir: "Tağut; kendisine ibadet edilme, bağlanılma ve itaat edilme noktasında haddini aşan kul demektir. İnsanların tağutu, Allah ve Resulü'nün kanunlarıyla hükmetmeyen, Allah'tan başka kendisine muhakeme olunan, ibadet edilen ve Allah'ın emrine dayanmaksızın, Allah'a itaat etmeksizin kendisine tabii olunanlardır. Bunları düşünür ve insanların durumlarına bakarsan, insanların çoğunun Allah'a değil tağutlara ibadet ettiğini, Allah ve Resulü'nün hükümlerine değil tağutların hükümlerine muhakeme olduklarını, Allah ve Resulüne değil, tağuta itaat edip tabii olduklarını görürsün." (İbn-i Kayyim El'Cevziyye, İlam'ül Muvakkin: 1/50)
Seyyid Kutub ise tağut kavramı hakkında şunları söylemektedir:
"Tağut, sağ duyuya ters düşen, gerçeği çiğneyen, Allah'ın kulları için çizdiği sınırı aşan düşünce; sistem ve ideoloji anlamına gelir. Bu düşüncenin, sistemin ve ideolojinin Allah'a inanmaktan, O'nun koyduğu şeriatından kaynaklanan bağlayıcı bir kuralı bulunmaz. ilkelerini yüce Allah'ın direktiflerine dayandırmayan her sosyal sistem, yüce Allah'ın buyruklarından kaynaklanmayan her kurum, her düşünce, her edep kuralı ve her gelenek bu kategoriye girer, bu kavramın kapsamına girer." (Seyyid Kutub: Fi'Zilal'il Kur'an: 2/47)
Bilinmelidir ki, tağut Allah'tan başka ibadet edilen her şey olduğuna göre tağutların sayısını belirli bir şekilde ifade etmek kesinlikle mümkün değildir. Buna karşılık İslam alimleri tağutları şu beş kısımda incelemişlerdir:

1- Şeytan: Tağutların başı ve en büyüğü, Allah'ın kullarını kıyamete kadar Allah'tan başkasına ibadet ettirmek için nefsine yemin eden şeytandır. Şeytan tüm fitnelerin müsebbibidir ve kişiyi Allah'a ibadetten men etmesi itibarıyla tağutların başıdır. Şeytan insanoğlunun ebedi düşmanıdır. Kıyamet gününe kadar insanoğluna Allah'tan başkasına ibadet ettirmek için bütün güç ve kuvvetini harcar:

"Şeytan dedi ki: "(Öyle ise) beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım." Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın." ( Araf, 16-17)

"İblis, "Rabbim! Beni azdırmana karşılık, and olsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlasa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım" dedi." ( Hicr, 39-40)

Şeytan insanoğlunu saptırmak ve Allah'a kulluktan ayırıp kullara kulluk yaptırmak için uğraş veren bir lanettir. Ve bunun için yemin etmiştir. Şeytan öncelikle muvahhid kulları küfre davet edip, iman dairesinden çıkarmak ister. Şayet bundan ümitsiz olur, muvahhid bir kulu iman dairesinden çıkaramayacağını anlarsa o zaman "imana büyük günahlar zarar vermez" diyerek vesveseleriyle müslümanı günah bataklığına düşürmek ister. Şayet bu hususta başarılı olamaz ise, küçük günahların ibadetlerle silineceğine dair vesvese vererek kişiyi küçük günahlara itmeye çalışır. Bununla birlikte farz ibadetlerden yoksun bırakmaya, nafile ibadetleri yerine getirtmemeye gayret gösterir ve savaş kıyamete kadar bu şekilde devam eder durur. İşte bundan dolayı Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

"Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal olmak, temiz olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü O size belli bir düşmandır." ( Bakara, 168)

2- Allah'ın Şeriatı Dışında Hüküm Koyan: Tağutların en önde gelenlerinden bir tanesi de Allah'ın indirdiği hükümleri bir kenara bırakarak yasamada bulunanlar, Allah'ın helallerini aram, haramlarını helal yapanlardır. Bu ister tek kişi olsun, isterse de bir grup, parti ya da devlet olsun fark etmez. Kim Allah'ın indirdiği hükümleri terk ederek yasamada bulunursa haddini aşmış ve tağutlaşmıştır. Zira teşride bulunmak, kanun ve hüküm çıkarmak ilahlığın en belirgin vasıflarındandır. Allah'ın indirdiği hükümleri terk ederek yeni kanun ve hükümler çıkaranlar bu yaptıklarıyla Allahu Teala'nın hakkını gasbederek tağutlaşmışlardır.
Böyle bir eylem aynı zamanda Yahudi ve Hıristiyan timlerinin yaptıklarının aynısıdır. Zira onlar da Allah'ın kendilerine indirmiş olduğu şeriatı terk ederek, Allah'ın kendileri için haram kıldıklarını helal, helal kıldıklarını ise haram yapmışlardır. Allahu Teala şöyle buyurur:

"Onlar, Allah 'dan başka bilginlerini ve rahiplerini de kendilerine Rab edindiler, Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardı. Allah'dan başka hiçbir ilah yoktur. O, müşriklerin ortak koştuğu şeylerden de münezzehtir. " ( Tevbe, 31)

İmam Alusi bu ayetin tefsirinde şöyle demektedir:
"Müfessirlerin çoğundan nakledildiğine göre din adamlarının yaratıcı olduklarına inanmıyorlardı. Bilakis onlara emir ve nehiy konusunda itaat ediyorlardı."

3- Allah'ın İndirdiği İle Hükmetmeyen Hakim: Allah'ın indirdiği hükümlerden başka bir hükümle hükmeden hakimde haddini aşarak tağutlaşmıştır. Böyle bir kimse Allah'ın indirdiği hükümlerle, hükmetmeyerek Allah'ın hükmünü terk edip ondan yüz çevirmiş, beşer aklına dayalı cahiliye kanunları ile hükmetmiş, insanları Allah'ın kulluğundan uzaklaştırıp, kendilerine kul/köle yapmaktadırlar. Yeryüzüne kendi egemenliklerini yayarak Allah'ın hükümlerini kaldırmaktadırlar. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

"Kim Allah'ın indirdiği hükümler ile hükmetmezse; İşte onlar kafirlerin ta kendileridir. " ( Maide, 44)

4- Sihirbazlar: Sihirbazlar hakkı gizleyip batılı insanlara güzel göstermektedirler. Aynen Firavun'un sihirbazları gibi. Zira onlarda Hz. Musa'nın hak davasını batıl göstermek için sihre başvurmuşlardı. Bununla beraber sihirbazların yaptığı her büyü şirk ve küfürle doludur. Bundan dolayıdır ki, Rabbimiz kitabında onlardan kendisine sığınmamızı emretmektedir:

"De ki: Ben, ağaran sabahın Rabbine sığınırım, Yarattığı şeylerin şerrinden, Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, Ve düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden, Ve hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden. " ( Felak, 1-5)

5- Kahinler: Gaybten haber verdiği iddiasıyla insanları kandıran sihirbazlarda tağuttur. Bundan dolayıdır ki, Allah rasulü "kim bunlara başvurursa bana nazil olanı inkar etmiştir" diyerek bizleri ikaz etmektedir.
Bilinmesi gerekir ki, tağut kavramının içeriği sadece bu beş kısımdan ibaret değildir. Zira aslen tağut yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah'tan başka ibadet edilen her şeydir. Buna göre, bazen kişinin nefsinin ve hevasının tağut olduğunu görürüz, Şöyle ki, kişinin nefsi her neyi emrederse kişi onu güzel görür ve ona tabii olursa nefsini tağutlaştırmış olur. Allah' a isyan konusunda heva ve hevese itaat edilip bağlanıldığında, Allah'ın şeraitine ters düşse bile heva ve hevesin hak gördüğü hak, batıl gördüğü batıl görülerek eşyalar üzerinde hüküm verici kaynak tayin edildiğinde heva ve heves Allah'tan başka ibadet edilen bir tağut olmuş olur. Allahu Teala şöyle buyurmaktadır:

"Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?" ( Furkan, 43)

"Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah'ın; (halini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?" ( Casiye, 23)

Bazı durumlarda özellikle demokrasilerde görüldüğü üzere millet iradesi tağut olur. Zira demokrasiler de milletin, halkın yetkisi asıldır. Demokrasiye göre; İslam'a zıt bile olsa çoğunluğun görüşü doğru ve geçerlidir. Bazı durumlarda vatancılık ve milliyetçilik düşüncesi tağut olarak karşımıza çıkar. Milliyetçilik düşüncesi ümmet kavramını yok etmesi sebebiyle bütün hak ve hukuku vatan anlayışı üzerine kurmaktadır. Bundan dolayıdır ki, bugün bir çok İslam alimi "kim kafir olsun Müslüman olsun insanların hukukunu vatandaşlık anlayışına göre bina ederse kafir olur" demişlerdir. Çünkü bu düşünce akide bağını koparmak, yerine başka bir bağ koymaktır ki, bu da İslam'ın bütünüyle bertaraf edilmesidir. Asrımızın tağutlarının milliyetçilik düşüncesini toplum içerisinde yaygınlaştırmaya çalışmalarının altında yatan temel esas da budur. Onlar devamlı surette vatan için mücadele etmeyi, vatan için yaşamayı ve vatan için ölmeyi telkin ederler ki bu da putperestliğin ta kendisidir.
Milliyetçilik anlayışına paralel olarak bazen ırkçılık düşüncesi tağut olarak karşımıza çıkar. Kişi ırkçılığı kendisi için kabe edinip onun için mücadele ederse ırkçılığı tağutlaştırmış olur. lrkçılık düşüncesi kişiyi öyle bir konuma getirir ki, kişi bütün ölçülerini bunun üzerine kurar. Dostluk ve düşmanlık gibi tevhid kelimesinin en önemli esasını akide bağı üzerine değil ırk bağı üzerine bina eder. İnsanların dinine bakmaksızın kendi ırkından olanların hukukuna riayet ederken, başka ırktan olanların hukukuna riayet etmez ki bu da putperestliğin bir çeşididir.
Bazı durumlarda insanlık (Hümanizm) düşüncesi tağut olarak karşımıza çıkar. Bu da kişinin Allah'ın şeraitini düşünmeksizin bütün fiillerini insanlığa yöneltmesidir. Hiçbir dini ayrım gözetmeksizin insan olması itibarıyla bütün insanlığı dost edinmek, bütün insanlara eşit davranmak bu düşüncenin dışa yansıyan halidir.
Burada üzülerek belirtmekte fayda görüyorum ki, bazı müfessirlerimizin tağut kavramını şeytan olarak tefsir etmeleri üzerine günümüzün sathi düşünenleri tağutun sadece şeytandan ibaret olduğunu zannetmişlerdir. Ve içinde yaşadıkları topluma da böyle anlatmışlardır. Bu düşünce tarzı da ister istemez toplumların, yeryüzünün bütününü kaplayan tağutlardan habersiz kalmalarına sebep olmuştur. İnsanlar şeytana nefret beslediklerini zannederek hayatlarının bütününde tağutlara kulluk ve kölelik etmeye başlamışlar ancak bunun farkına dahi varmamışlardır.
Yazımızın girişinde de belirttiğimiz gibi tağut kavramı Kur'an'i kavramlar içerisinde en çok önem arz eden kavramlardandır. Zira sahih bir imanın gerçekleşmesi ancak Allah'u Teal'nın istediği şekliyle tağutları inkar etmekle mümkün olur. Tağut üzerine yaptığımız tanımlar, zamanımızın tağutları hakkında verdiğimiz bilgiler, tağutlara karşı rabbani tavır üzerine aktardığımız ayetler ve bu ayetlere ilişkin müfessirlerin yorumları bizlere göstermektedir ki; Tağut; Allah'tan başka ibadet edilen her şeydir. Şeytandan sonra tağutların en tehlikelisi ise Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyen idari sistemlerdir. Bir kimsenin mü'min olabilmesi için öncelikle La ilahe reddi ile bu tağutları reddetmesi gerekmektedir. Hayatın hiçbir alanında tağutlara, Allah'a muhalif bir mesele de itaat etmemeli, itaat sözü vermemeli, her 3-5 yılda bir onlara iman tazeleme anlamına gelen oy kullanma fiilinde bulunmamalıdır. Tağutların mahkemeleri Müslüman olduğunu iddia eden bir fert için asla yetkili bir kurum ve kuruluş değildir. Müslümanlar asla hiçbir işlerinde tağuti sisteme muhakeme yetkisi vermemelidirler. Zira böyle bir davranış kişiden Müslüman ismini aldığı gibi ona kafir ve münafık isminin verilmesine neden olacaktır.
Allah bizlere basiret ve güzel amelde bulunmayı nasip eylesin.
Allahumme amin ...

Abdullah Palevi - İstismara Uğrayan Kavramlar

Cezakallahu hayr...
 
Selahaddin Eyyubi Çevrimdışı

Selahaddin Eyyubi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Alimlerin Şeriat hakkındaki söylediği sözleri de paylaşırsanız sevinirim.Bir kaç çalışmada kullanmak amacıyla..
 
Üst Ana Sayfa Alt