Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Ahad Hadis ve Mütevatir Hadis Tarifi ve Özellikleri Nedir?

ibrahim bin hasan Çevrimdışı

ibrahim bin hasan

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
selamün aleyküm arkadaşlar ahad hadis ve mütevatir hadisin tanımını basit ve anlaşılır şekilde açıklayabilirmisiniz ve ahad hadis itikadda hüccet olurmu ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykumu's selam we rahmetullah;


Âhâd :
Mutevatirlerin dışında kalanlardır.
Tevatur derecesine ulaşmayan veya mutevâtir olmayan hadislere verilmiş bir isim olarak kullanılır.

Her ne kadar İmam Şafii “Peygambere yahud ondan sonraki bir şahsa muntehi olana kadar bir kişinin bir kişiden rivayet ettiği haberdir.” (Eş-Şâfi’î, er-Risâle, sf: 369 vd) demiş olsa da, daha sonraki devirlerde ve özellikle usul kitaplarının tedvin edildiği asırlarda, haber-i âhâd anlayışında önemli sayılabilecek bir değişiklik olmuş ve bu tabir, yalnız bir kişinin bir kişiden rivayet ettiği haberler hakkında değil, fakat iki kişinin iki kişiden, üç kişinin ve hatta üçün üstünde kişilerin üç veya daha fazla kişilerden rivayet ettikleri haberler hakkında kullanılmıştır. Şu şartla ki, üçün üstündeki kişilerin, her tabakada, mutevâtirin şartı olan kalabalıktan daha az olması lâzımdır. Bazı tabakalarda az olmasa bile, diğer bazı tabakalarda mutevâtirin şartı olan kalabalığa erişmemiş olması dolayısıyla haber, yine âhâd haberlerden sayılır.(Talat Koçyiğit, Hadis Usulü)

Rivayet itibariyle Ahâd Hadis 3 Kısma Ayrılır::
Meşhur, aziz ve gârib olmak üzere üç kısma ayrılır.
AHAD-1.png
1- Meşhur:
En az üç isnadla rivayet edilen, fakat tevatur derecesine erişmeyen hadislere denilmiştir. Bir hadisin şöhret kazanması, bir emr-i nisbîdir: Bazen yalnız hadisçiler arasında, bazen hem hadisçiler, hem de ulemâ ile halk arasında, bazen fukahâ, bazen de usulcüler arasında meşhur olduğu görülür.

Hanefi imamlarından İmam Pezdevi ve Serahsi, meşhur hadisi “sahabe tabakasında ahad olarak rivayet edilib, tabiin ve tebe-i tabiin tabakalarında tevatur derecesine ulaşan hadistir.” (Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, Usul, I, sf: 291; Pezdevi, II, sf: 368) şeklinde tanımlamışlardır. Onlara göre meşhur hadis, asıl itibariyle ahad, fakat fer’ itibariyle mutevatirdir. (Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, Usul, I, sf: 292) Meşhur hadis, mutevatir hadis gibi kesin ilmi (yakin) ifade etmediğinden, inkârı küfür değildir. Meşhur hadis, tatmini ilmi ifade eder.(Serahsi, Usul, I, sf: 292) Meşhur hadisin hükmü konusunda üç farklı durumu İsa b. Eban izah etmiştir. (Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, Usul, I, sf: 292)
Örneğin: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: Müslüman diğer müslümanların dilinden ve elinden kurtulduğu kimsedir.

2- Aziz:
Sadece iki kişinin naklettiği rivayettir.
Rivayeten garib iken, bir başka yönden rivayet edilmek suretiyle kuvvet kazanan hadistir.(Talat Koçyiğit, Hadis Usulü) İbn Hacer’e göre bir hadis, herhangi bir tabakada yalnız bir kişi tarafından rivayet edilirse o hadis garib, iki kişi tarafından rivayet edilirse aziz adını alır. (Hâfız İbn Hacer el Askalâni, Nuhbetu‘l-fiker şerhi, sf: 26)
Örnek: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: Sizden herhangi bir kimse beni çocuğundan, babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş sayılmaz.”


3- Garîb:
Sadece bir kişinin naklettiği rivayettir.
Metin veya isnad yönünden tek kalmış, yahut benzeri başka râviler tarafından rivayet edilmemiş hadise denilmiştir. Garib hadis, hadis imamları arasında yine fazla rağbet görmemiş; hatta bazıları, onları zemmeden sözler bile söylemişlerdir. (Talat Koçyiğit, Hadis Usulü) İmam Ebu Yusuf “hadîsin garibini arayan yalancı olur.” demiştir. (es-Suyûtî, Tedrîbu’r-râvi, sf: 376)
Örnek: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: Ameller ancak niyetler iledir ve her kişi için sadece niyeti vardır…
Bu hadisi Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem‘den sadece Ömer b. el-Hattab rivayet etmiştir. Ömer’den de sadece
Alkame b. Ebi Vakkas rivayet etmiştir. Alkame’den ise yalnız Muhammed b. İbrahim et-Teymî rivayet etmiştir. Muhammed’den sadece Yahya b. Said el-Ensarî rivayet etmiştir. Bunların hepsi de tabiîndendir. Daha sonra Yahya’dan bunu pekçok kimse rivayet etmiştir.


Mertebe itibariyle Ahâd Hadis 5 Kısma Ayrılır:
Sahih li zâtihî, sahih li gayrihî, hasen li zatihî, hasen li gayrihî ve daîf (zayıf)

1- Sahih li zâtihî:
Zaptı tam, adaletli ravinin muttasıl bir senedle rivayet ettiği, şaz olmayan ve mertebeden kabule engel bir illeti bulunmayan rivayettir.
Örnek: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: Allah kim hakkında hayır murad ederse onu dinde
fakih kılar.(Buhari, Muslim)

Hadisin sıhhati şu üç hususla bilinir:
1- Hadis’in Buhârî ve Muslim’in Sahih’leri gibi hadisleri sahih kabul etmekte sözlerine itimad edilen kimselerin tasnif ettikleri eserlerde bulunması.
2- Hadislerin sahih olduğunu belirtmekte sözüne güvenilen ve bununla birlikte bu hususta musamahakârlıkla tanınmamış imam (kendisine uyulan önder) bir zatın, hadisin sıhhatini açıkça ifade etmesi.
3- Ravilerinin ve rivayet yollarının tetkik edilmesi.
Eğer sıhhat şartları eksiksiz olarak tesbit edilebilirse, o zaman hadisin sahih olduğuna dair hüküm verilir.

2- Sahih li gayrihî:
Bu bir kaç yoldan rivayet edilmesi halinde, hasen li zâtihi olan hadistir.
Örnek: Abdullah b. Amr b. el-Âs Radıyallahu anh‘ın rivayetine göre, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem ona bir ordu hazırlamasını emretmiş, fakat deve bulunamamış.
Bunun üzerine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: Sen bize zekat zamanı gelene kadar dişi deve karşılığında bizim adımıza deve satın al! diye buyurdu. Bunun üzerine bir deveyi iki hatta üç deve karşılığında aldığı
oluyordu.
Hadisi İmam Ahmed, Muhammed b. İshak yoluyla, Beyhaki, Amr b. Şuayb yoluyla rivayet etmişlerdir. Bu yolların herbiri tek başına hasen mertebesindedir. Her ikisinin bir arada olması halinde hadis sahih li gayrihî mertebesine çıkar.
Buna “sahih li gayrihî” denilmesinin sebebi şudur:
Eğer herbir rivayet yolu tek başına ele alınacak olursa sahih mertebesine ulaşmaz. Her iki rivayet yolu gözönünde bulundurulunca bu hadis kuvvet kazanır ve nihayet sahih li gayrihî mertebesine çıkar.

3- Hasen li zâtihî:
Adaletli olmakla birlikte zaptı pek kuvvetli olmayan bir kimsenin muttasıl bir senetle rivayet ettiği, şazlıktan ve reddedilmeyi gerektiren illetten uzak hadistir.
Hasen li zâtihî ile sahih li zâtihî arasındaki tek fark, sahih hadiste zaptın tam olma şartının koşulması ile birlikte, hasen
li zatihide bunun şart olmamasıdır.
Örnek: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Namazın anahtarı taharet (abdest), onun tahrimi (namaza girmek dolayısıyla namazın dışındaki fiillerin haram kılınması) tekbir, tahlili (namaz dışındaki fiillerin mubah olması) ise selam vermektir.”
Ebû Dâvûd’un tek başına rivayet ettiği hadisler hasen hadislerdendir. Bu iki hususu (yani, hasen ile sahih arasındaki fark ile bu son cümleyi) İbnu’s-Salâh belirtmiştir.

4- Hasen li gayrihî:
Zayıf hadisin, biri diğerini telafi edecek ve aralarında yalancı ve yalanla itham olunmuş bir ravi bulunmayacak şekilde birkaç yoldan nakledilmesidir.
Örnek: Ömer b. el-Hattab Radıyallahu anh dedi ki: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem dua ettiğinde ellerini uzattığı takdirde onları yüzüne sürmeden geri çekmezdi.
Bu hadisi Tirmizî rivayet etmiştir. Bulûğu’l-Merâm’da (İbn Hacer) dedi ki: Bu hadisin Ebû Dâvûd ve başka eserlerde şahidleri bulunmaktadır. Bunların toplamı hadisin hasen olmasını gerektirir. Buna hasen li gayrihi deniliş sebebi, herbir rivayet yolu tek başına ele alındığı takdirde hasen mertebesine ulaşamamasıdır. Fakat bütün rivayet yolları gözönünde bulundurulunca bu mertebeye ulaşacak şekilde kuvvet kazandığı görülür.

5- Zayıf:
Sahih ve hasen şartlarını taşımayan hadistir.
Örnek: “Su-i zanda bulunarak insanlardan korununuz” hadisi.
el-Ukaylî, İbn Adiy, Hatib Bağdâdî, Dımaşk Tarihi’nde İbn Asakir, Musnedu’l-Firdevs adlı eserinde Deylemî, Nevâdiru’l-Usul adlı eserinde Tirmizî el-Hakim -Sünen sahibi Tirmizî değil-, Tarihlerinde Hakim ve İbnu’l-Carud’un tek başlarına rivayet ettikleri hadislerin zayıf olduğu ihtimali kuvvetlidir.


**


Hüküm:

Hanefi âlimleri arasında “Ahad Hadis, ameli gerektirir fakat ilm-i yakin ifade etmez.” (Ebu’l-Hasen Ebu’l-Usr Fahru’l-İslâm Alî b. Muhammed b. el-Huseyn b. Abdilkerîm el-Pezdevî , II, sf: 370) diyenler olduğu gibi, “ilmi gerektirmeyen şey ameli de gerektirmez, amel ancak ilimle olur.” (Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, Usul, I, sf: 370) diyenler de olmuştur.


Râvi açısından galat ihtimali taşıdığı için ilm-i yakin gerektirmediğini
smail Hakkı Ünal, Hanefi Mezhebinin Hadis Metodu, sf: 148) söyleyen Serahsi, “Ahad haberi inkâr eden kâfir olmaz. Ancak onunla amel gerekli olduğu için reddeden sapıklığa düşer. Eğer amelin vücubunu kabul ediyor, fakat tevil ediyorsa, bu takdirde sapıklığa düşmüş olmaz. Onunla amel eden itaatkâr, tevil etmeden terk eden ise asi olur.” demiştir. (Ebû Bekr Şemsu’l-eimme Muhammed b. Ebî Sehl Ahmed es-Serahsî, Usul, I, sf: 112)

*****


Mutevatir Hadis
Hadisçiler arasında meşhur olan tarife göre mutevâtir, aklın, yalan üzerine ittifak etmelerini kabul edemeyeceği kalabalık bir cemaatin, yine aynı şekilde kalabalık bir cemaatten rivayet ettikleri hadislerdir. Bu bakımdan mutevâtir bir haber, onu işitenler için zaruri bir inanç yaratır ve onun aksini iddia etmek mümkün olmaz.

Mutevâtir hadiste, râvilerin sayısı hakkında belirli bir rakam zikredilmemiştir. Esasen, haberin rivayetinde, her hangi bir kasıt olmaksızın, sayısı belli olmayan kimselerin ittifak etmeleri, buna mukabil, bu kalabalığın, yalan üzerinde birleşmeleri ihtimali de olmaması sebebiyle, bu sayının tesbitine çalışmak lüzumsuzdur. Sahih olan görüşe göre, tevatürde haberi rivayet edenlerin sayısını tayin etmeye lüzum yoktur. Bununla beraber, bazıları sayıyı tayin ederek 4 kişinin rivayetiyle haber mutevatir olur demişlerdir. Bazılarına göre bu sayı 5, bazılarına göre 7, 10, 12, 40, 70 vs. dir.
Bu rakamları ileri sürenlerin her biri, içinde o rakamın geçtiği bir delile istinad etmiş ve bu sayıda gelen haberin ilim ifade edeceğini söylemiştir. Fakat bu türlü rakamları, onların içinde geçtikleri meseleye has olmaları dolayısıyla başka yerlerde tekrarlamaya lüzum yoktur.

İşte haber, bu şekilde rivayet edilir ve buna, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem) devrinden zamanımıza kadar haberin rivayetinde mezkur çokluğun eşit bir şekilde devamı da eklenirse, bu da tevatürün şartlarından biri olur. Buradaki eşitlikten maksat, bazı tabakalarda mezkur çokluğu artmaması değil, eksilmemesidir. Zira bu meselede artış evleviyetle matlubdur.

Tevatürün diğer bir şartı da nihayetinin akla dayanan bir kaziyye değil, gözle görülen bir olay veya kulakla işitilen bir haber olmasıdır.
İşte bu dört şart:
1- Adeten yalan üzerinde birleşmelerini imkansız kılan kalabalık,
2- Bu kalabalığın başlangıcından sonuna kadar kendileri gibi bir başka kalabalıktan rivayeti,
3- Nihayette dayandıkları şeyin akıl değil his olması
4- Bu şekilde rivayet edilen haberin dinleyenler için ilim ifade etmesi bir araya gelirse, bu habere mutevatir denir.

Eğer bu şartlardan biri olan haberin ilim ifade etme keyfiyeti tahakkuk etmezse, bu haber sadece meşhur olur. Bu sebeble her mutevatir meşhurdur; ama her meşhur mutevatir değildir.
Bazan denilir ki, dört şart hasıl olursa ilmin de husulü gerekir. Bu, çok defa böyledir; fakat bazan da, herhangi bir engel dolayısıyla ilmin hasıl olmadığı görülür. İşte bu izahla, tevaturün tarifi anlaşılmış olmaktadır. Bunun hilafı, bazan da yine tahditsiz, fakat diğer bazı şartların yok olmasıyla ortaya çıkar.




İlgili Konular:

HADİS - SÜNNET
https://www.islam-tr.org/konu/hadis-sunnet.11790/


Haber-i Vahid Ve Teşrideki Etkisi
https://www.islam-tr.org/konu/haber-i-vahid-ve-tesrideki-etkisi.8070/
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt