Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü 5 Zekât Sorusu : Kaç Gram Altına Zekat Düşer?

S Çevrimdışı

sadobaba

Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum

1- bizim 2 tane bileziğimiz var bizim zekat vermemiz gerekir mi?
2- zekat verebilmek için kaç tane veya kaç gram altın olması gerekir?
3- örneğin 20 tane altınım olsa ben bunu nasıl hesapalıyıp zekatı mı verecem? hangi fiyata göre
4- zekatımı senede 1 defa mı vermem gerekiyor ve bunun için herhangi bir ay önemlimi, örneğin ramazan ayı gibi?
5- zekatımı verirken önce maddi durumu iyi olmayan akrabaya vermem gerekir mi?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
sadobaba;316662' Alıntı:
selamun aleykum

1- bizim 2 tane bileziğimiz var bizim zekat vermemiz gerekir mi?
2- zekat verebilmek için kaç tane veya kaç gram altın olması gerekir?
3- örneğin 20 tane altınım olsa ben bunu nasıl hesapalıyıp zekatı mı verecem? hangi fiyata göre
4- zekatımı senede 1 defa mı vermem gerekiyor ve bunun için herhangi bir ay önemlimi, örneğin ramazan ayı gibi?
5- zekatımı verirken önce maddi durumu iyi olmayan akrabaya vermem gerekir mi?
Âleykum selam we rahmetullah;

1 - 2- Yahya ibn Umâre şöyle demiştir: Ben Ebû Saîd el-Hudrî (r.anh)'den işittim, o şöyle dedi:
Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "En aşağı üçer yaşında beş deveden aşağısında zekât yoktur. 5 Ûkıyye'den (yâni 200 dirhemden) az mikdârdaki gümüşte zekât yoktur. 5 Vesk mikdârının altındaki (hurma, üzüm ve hububat) mahsûllerinde de zekât yoktur"

(Buhari, Zekat, Bab 33, Hadis no: 49; Muslim, Zekât, 1, 3, 5-6; Ebû Dâvûd, “Zekât”, 2)
Ûkıyye, şeriat lisânında 40 dirhemdir. Bir ûkıyyenin 40 dirhem olduğunda hadîsçilerin, fakîhlerin ve lugât imamlarının ittifakı vardır. Ve bu, Hicaz ahâlîsinin ûkıyyesidir. Rıtl gibi bâzı ölçülerin Şâmî'si, Irâkî'si olduğu ve aralarında vezn îtibânyla fark bulunduğu gibi, ûkıyye de muhteliftir. Ve her yerin kendisine mahsûs bir ûkıyyesi vardır. Bâzı yerde 7 miskale, bâzı yerde de dokuz miskale bir ûkıyye demişlerdir. Fakat her yerde nisaba mikyas olarak şer'an mûteber olan ûkıyye, 40 dirhemdir...

Kitâbu'l-Mekaayîl'de Vâkıdî'den, Abdurrahmân ibn Sabit'in şu bilgileri haber verdiği rivayet edilmiştir:
Kurayş'in Câhiliyet devrine âid bir takım vezinleri vardı. İslâm devri geldiğinde müslümânlar bunları olduğu gibi kabul ettiler ki, şunlardır:
Ûkıyye = 40 dirhem
Rıtl ~ 12 ûkıyye = 480 dirhem
Neş = 20 dirhem
Nevât = 5 dirhem
Miskâl = 22 kîrât'tan bir habbe eksik
10 dirhem = 7 miskâl 1 dirhem = 15 kîrât

Ebû Saîd hadîsinde 5 ûkıyye mikdârından azda zekât olmadığı açıkça bildirildiğinden, gümüşün nisabı 200 dirhem (595 gr) oluyor.
Hadîste, en aşağı üçer yaşında olan 5 devenin, zekât nisabı olduğu sabit oluyor. Böyle 5 deveye mâlik olan kimseye bi'l-icmâ' bir koyun zekât lâzım gelir. Bu konuda fakîhler arasında hiçbir ihtilâf geçmemiştir.

"5 Vesk mikdârı mahsûlden aşağısında zekât yoktur" cümlesi de hurma, üzüm, hububat gibi mahsûllerin zekât nisabını öğretmiştir. Vesk, aslında bir şeyi toplayıp yüklenmek mânâsınadır. Ve bi'l-ittifâk 1 vesk, Peygamber sâ'ı ile 60 sâ'a denilir... 1 sâ', 1040 dirhem ayarındaki ölçeğe denir; 5 vesk, kesirsiz olarak 1000 kg ve eski okka ile 750 okka eder... (Kâmil Mîrâs, Tecrîd Tercemesi, V, 41-110-111, 189)

Rasûl-u Ekram’in hayatının sonlarına doğru hazırlattığı, Ebû Bekir, Ömer ve Emevî Halifesi Ömer b. Abdulazîz (r.anhuma) tarafından uygulamaya konulan zekât nisab ve nisbetleri hakkındaki ayrıntılı yazılı tâlimatta (Musned, II, 183-184), “Altın 20 dinara ulaşmadıkça onda hiçbir mükellefiyet yoktur, 20 dinar olunca bunun ½ dinarı -zekât olarak- verilir” ibaresi bulunduğu gibi kaynaklarda altının nisabının 20 dinar olduğuna dair başka hadisler ve sahâbe uygulamaları da mevcuttur (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, Sf: 557, 559-560). Ancak tâbiîn fakihlerinden Hasan-ı Basrî’nin altının nisabını 40 miskal kabul ettiği, Atâ b. Ebû Rebâh, Tâvûs b. Keysân ve İbn Şihâb ez-Zuhrî’nin altının zekâtında onun ağırlığına değil kıymetine itibar ettiği, yani kıymeti 200 dirhem gümüş değerine eşit olduğunda 20 miskalden az da olsa onda zekât tahakkuk edeceği görüşünü benimsediği nakledilir. Bu dört muctehid daha kuvvetli buldukları gümüş nisabı hakkındaki hadisleri esas almış ve altının nisabını gümüşünkine kıyasla tesbit etmiş olmalıdır. Fakat sahâbe ve tâbiîn devri uygulamalarında altının nisabı daima 20 miskal olarak kabul edilegelmiş ve mezheb imamlarının tamamı da bu hususta ittifak etmiştir.


***
Halife Abdulmelik’in bastırdığı İslâm’a has ilk altın sikkelerin (dinar) ağırlığı da 4,25 gr. geldiği için halk arasında miskal ve dinar kelimeleri dönüşümlü bir şekilde kullanılmıştır. İlhanlı Sultanı Gāzân Han’ın 685 (1296) yılında yaptığı sikke ıslahatı neticesinde piyasaya sürülen altın paralara geleneğin aksine resmen miskal adı verilmiştir. 4,25 gramlık miskal eski Bulgarlar aracılığıyla Ruslar’a aktarılmış olup “zolotnik” adını almıştır (Togan, I, 118).

Endülüs Emevîleri ve Fâtımîler’in 4,25, Muvahhidler ve Eyyûbîler’in 4,72 gramlık dinarlar kestirdiği bilinmektedir. Halk arasında miskal olarak anılan bu sikkeler Kuzey ve Batı Afrika’da XIX. yüzyıla kadar tedavülde kalmıştır. Aslında Afrika’da XX. yüzyıla kadar ağırlıkları 4-5 gr. arasında değişen çeşitli ayarlarda birçok altın sikke piyasaya sürülmüştür. Bugün bile Mozambik’in câri para birimi “metical”dir. Mısır’da ise XII. (XVIII.) yüzyıldan itibaren 4,4625 gramlık (= 1,5 şer‘î dirhem = 24 kırat) miskaller kullanılmaya başlanmıştır. Ancak zamanla ağırlığının arttırıldığı anlaşılmaktadır; çünkü XX. yüzyılda Mısır miskali yaklaşık 4,68 gramdı. Buna karşılık aynı yüzyılda İran’ın 24 nohutluk miskalleri 4,64 grama eşitti. Osmanlı miskallerinin bunlardan daha ağır olduğu görülmektedir. 26 Eylül 1869 tarihli kanunnâmeye göre 1 miskal (= 1,5 dirhem = 24 kırat = 96 buğday) 4,81104375 gramdır (Système, Sf: 18). Sofya’da 1891’de uygulamaya konan yeni ölçü sisteminde miskal 5 grama eşitlenmiştir (Vekov, XXVI/1-2 [1998], Sf: 126).



Zekat; bilezik adedine göre değil nisab miktarına (20 miskal Altın = yaklaşık 80,18 gr - 85 gr - veya Osmanlı zamanındaki miskale göre 96 gr Altın) sâhib olmanın üzerinden bir yıl geçmesi sonrasında mukellef olunur. Altın gr'amındaki farklılık, miskal'in kabul edilen ölçüsünden dolayıdır.


3- Altınların toplamı nisab miktarına (Altın veya karşılığı para) ulaşıyorsa 40 da 1 (% 2,5) zekat verirsin.

4- Zekat senede 1 kez verilir. Nisab miktarına mâlik olmanın üzerinden bir yılı doldurmasıyla zekat farz olur. Dilediği zaman verilebilir, Ramadan ayında hayırların ecri daha fazla olması ve sonrasında Bayram olması hasebiyle tercih sebebi olmaktadır.
Zekât verilirken niyet edilmelidir; onun zekât olduğunun fakire bildirilmesi şart değildir.

Zekâtın farz olma şartlarından yıllanmanın delili, hadisle, tâbiî ve İslâm hukukçularının icmâıdır. Hadiste şöyle buyurulmaktadır:

Aişe (r.anha) şöyle demiştir:

Ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den işittim.
Buyurdu ki :
-"Bir malın üzerinden bir yıl geçinceye kadar onda hiç zekat yoktur."
(İbn Mâce, Zekât, 5; ez-Zeylaî, Nasbu'r-Râyâ li Ehâdîsi'l-Hidâye, II, 328)

Not : Zevâid'de şöyle denilmiştir : Îbn-i Ebi'r-Ricâl olan râvi Harise bin Muhammed zayıf olduğu için bu isnad zayıftır. Tirmizi bu hadisi îbn-i Ömer (r.anhuma)'den merfu' ve mevkuf olarak rivayet etmiştir.
Bu hadis Zevâid türündendir. Tirmizî, Dârakutni ve Beyhaki bunun bir benzerini îbn-i Ömer (RadıyalIâhu anhuma)'dan merfû olarak rivayet etmişlerdir. Oralardaki rivayete göre Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): -Kim bir malı istifâde ederse (yâni elde ederse) o malın üzerinden bîr yıl geçinceye kadar o kimsenin boynunda zekât yoktur.» buyurmuştur.
Tirmizî, merfu' olarak rivayet ettiği bu hadisin senedindeki râvi Abdurrahman bin Zeyd bin Eslem'in zayıf olduğunu belirtmekte, ayrıca bunu îbn-i Ömer (Radıyallâhu anhuma)'dan mevkuf olarak rivayet ederek, bunun daha sıhhatli olduğunu bildirmekte ve bunun başka sahâbilerden de rivayet edildiğini söylemektedir.


Tuhfe (Tuhfetu'l-Ahvezi) yazarı Ebu'l-Ula Muhammed Abdurrahman b. Abdurrahim El-Mubârakfuri şöyle der:
"Yıl içinde elde edilen mal iki çeşittir
Birincisi, yıl başından beri elinde bulunan ve zekâta tâbi nisab tutarındaki mal nevinden olanıdır.
Örneğin : Adamın elinde on deve vardır. Yıl içinde bir kaç deve daha elde eder.

İkincisi; Yıl başından beri elinde bulunandan başka bir çeşit maldır.
Örneğin : Adamın elinde yılbaşından beri on devesi vardır. Yıl esnasında bir kaç koyun sahibi olur
İkinci şıkka ait durumlarda yıl esnasında kazanılan ve zekâta tâbi olan mal yıl başından beri elde bulunan mala yıl hesabı bakımından eklenmez. Kazanıldığı târihten itibaren ne zaman bir yıl dolarsa o zaman zekâtı çıkarılır. Bu hususta âlimler ittifak halindedir.

Birinci şıkka âit durumlardaki malda iki tür olabilir :
Şöyle ki, yıl içinde elde edilen mal, yıl başından beri elde bulunan maldan kazanılmış olabilir. Ticâret mallarından yıl içinde kazanılan kâr ve zekâta tâbi koyun, keçi, inek ve develerden doğma hayvanlar buna misal gösterilebilir. Bu tür kazançlar yıl hesaplaması bakımından asıl mala tâbidir. Aslının yılı dolunca onun yılı da dolmuş sayılır.
Örneğin yıl başında 20.000 Lira ile ticârete başla yan bir kimse yıl esnasındaki ticareti ile 10.000 lira kazandığı takdirde yıl sonunda hem sermâyenin hem de kazancının zekâtını çıkaracaktır. Verdiğim örnekte 30.000 Liranın zekâtını çıkaracaktır. Zekâta tâbi hayvanların durumu da böyledir. Bu tür kazançların, asıl mala eklenmesinin gerektiğine dair hüküm hususunda âlimlerin icmaı vardır.

İkinci tür kazanılan mal ise asıl maldan doğma olmayıp hibe miras ve satın alma gibi yollarla ekle edilen mallardır.
Örneğin : Yıl basından beri adamın 5 devesi varken yıl içinde, babasının ölümü dolayısıyla miras olarak kendisine 10 deve kalmış olur. Böylece 15 deve sahibi olmuş olur. Yıl içinde kazanılan 10 deve yılın dolması yönünden 5 deveye eklenir mi? Yoksa kazanıldığı tarihten itibaren onun için ayrı bir yıl hesabı mı tutulur?

Bu hususta ihtilâf vardır. Şöyle ki:
Ebû Hanife'ye göre; yıl içinde elde edilen bu tür mallar yıl başından beri elde bulunan mallara eklenerek yıl sonunda hepsinin zekâtı çıkarılır.

Mâlik, Şafii ve Ahmed'e göre; eklenmez. Yıl içinde kazanılan bu tür mallar, kazanıldığı târih esas tutularak ayrı olarak hesaplanır ve kazanıldığı târihden itibaren ne zaman yılı dolarsa o zaman zekâtı çıkarılır.
Bu üç imamın delili İbn-i Ömer (Radıyallâhu anhuma)'dan rivayet edilen yukarıdaki hadistir. Âişe (Radıyallâhu anhâ)'nın hadisi de bunlar için bir delil sayılabilir.


5- Zekatı, zekata ehil olan herkese verebilirsin, normal şartlarda bakmakla mukellef olmadığın (salih) akrabalarından başlayabilirsin. Cihad'ın farz-ı ayn olduğu dönemlerde Allah yolundaki mucahidlere verilmesi öncelik kazanmalıdır.
 
Üst Ana Sayfa Alt