Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

1928' de Hristiyanlaştırılan Kızlar

Alketa Çevrimiçi

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
Bursa Amerikan Kız Koleji Vakası

Anadolu'da 19.yy'da American Board adlı Hristiyan Protestan misyonerlik örgütünün faaliyetleri kapsamında kurulan Bursa Amerikan Kız Koleji'nde 4 Türk öğrenci öğretmenlerin çabasıyla İslamı terk edip vaftiz edilmiş ve Hristiyan olmuşlardı.

Muadelet, Kamran, Nemika ve Seniha adlı 4 kız öğrencinin, 'kendilerine yapılan telkinlerin tesirinde kalarak, İncil'e ve Hz.İsa'ya muhabbetle protestanlığı seçtikleri ve okulun misafirhanesinde vaftiz edildikleri' iddiasıyla ortalık karışmış ve 1928 yılında okul kapatılmıştı.

IMG_20220721_145906.jpg


Öğretmenlerinin Protestan misyonerliği yaptığı kesinleşince, okul 1928'de, dönemin Bakanlar Kurulu tarafından kapatıldı. Aynı yıl Mustafa Kemal Atatürk'ün himayesinde ve İsmet İnönü'nün de başkanlığında Türk Maarif Cemiyeti kuruldu. Okul Bursa Kız Lisesi'ne dönüştürüldü.

IMG_20220721_150003.jpg

Bursa Amerikan Kız Koleji'nin kapatılma gerekçesi Türk Maarif Cemiyeti'nin temel kuruluş amacıdır. Bu amaç, gençleri yabancı okullara başvurmaktan kurtarmaktı. Tabi burada devletin kendi varlık kurgusunda bir Türk'ün Hristiyan olmasının kabul edilemez oluşu da büyük bir etkendi.

Bursa Amerikan Kız Koleji'nin ve başta İstanbul olmak üzere birçok yerdeki Amerikan kolejlerinin ardında 1810 yılında ABD Boston’da kurulmuş olan American Board misyonerlik örgütü vardı. Bu örgüt kısa süre içinde birçok kıtada ve ülkede faal oldu. Osmanlı toprakları çok özeldi.

IMG_20220721_150054.jpg


Çünkü “kutsal topraklar” öncelikli hedefleri arasındaydı ve bu topraklar Osmanlı hakimiyetindeydi. Osmanlı Türkiyesi topraklarında görevlendirilen ilk Amerikan Board misyonerleri Levy Parsons ve Pliny Fisk, 1819 yılında İzmir'e geldiler. Ardından Beyrut'a iki misyoner aile geldi.

Board misyonerleri, 1830’dan itibaren Osmanlı topraklarında yüzlerce okul inşa ettiler. Başlangıçta Hristiyan Osmanlı halkı arasında eğitim faaliyeti sürdürdüler. Müslüman Türklerin çocuklarını alıp Osmanlı Devlet idaresinin tepkisini üzerlerine çekmek istemiyorlardı.

IMG_20220721_150202.jpg


Gerçekten de Osmanlı yönetimi, Protestan misyonerlik faaliyetlerini Hristiyan tebanın kendi iç meselesi olarak değerlendirmiş, Müslüman halktan uzak durdukları ve bulaşmadıkları ölçüde misyonerlik faaliyetlerine karşı olumsuz bir tavır içinde olmamış, çalışmalarına karışmamıştı.

Sultan II.Abdülhamid döneminde ise devletin bu tutumu değişti. Osmanlı topraklarındaki misyoner okullarının, örneğin Robert Kolej yönetimindeki Cyrus Hamlin gibi isimlerin doğmakta olan Ermeni sorununda oynadıkları rolün önemi yavaş yavaş anlaşılmıştı.

Ne yazık ki 1.Dünya Savaşı yıllarına dek, Anadolu halklarının kanına da girecek olan bu misyonerlik kurumlarına müdahale edilemedi. Cumhuriyetle birlikte 1924 yılında ilan edilen Eğitimin Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Kanunu, çok önemli bir dönüm noktası oldu.

1928 yılında Bursa Amerikan Kız Koleji'nin kapatılma nedeni olan 4 kız öğrencinin Hristiyan olması, aslında yeni Türk Devleti'nin tamamen İslami kaygılarla aldığı bir karar değildi. Devletin hedeflediği yeni vatandaş ve toplum modeline karşı yapılan dış etkilere bir tepkiydi bu.

Aslına bakarsak Kemalizm; Batıcı/Milliyetçi bir harekettir. Özü budur. Kemalist milliyetçilikte İslam, Türk kimliğinin köklü ve ayrılmaz bir parçasıdır. Yani hem vaz geçilmez, hem de Batıcılığın önünde engel oluşturduğu ölçüde budanması ve forme edilmesi gereken bir sistemdir.

IMG_20220721_150419.jpg



Bu sistem, yeni kurulan Diyanet İşleri idaresi ile kontrol altında tutulmalıydı. Öyle de oldu. Makbul vatandaş: Türk/Sünni/Maturidi/Hanefi ve Laik olandı. Protestan misyonerlik bu kapsamda değil ve dolayısıyla makbul de değildi.

IMG_20220721_150501.jpg


Yeni devletin makbul İslam anlayışı ise, ahkam ayetlerinden uzak, yani hüküm bildiren; Ceza, Miras, Aile, Ticaret, Savaş hukuku gibi alanları kapsayan İslami hükümlerin rafa kaldırıldığı, dini camideki ibadetle sınırlayan ve camilerin de kontrolünü elinde tutan bir yapıydı.


IMG_20220721_150544.jpg


Bu dönemde gördüğümüz ezan ve namaz dualarının Türkçeleştirilmesi, camide frak ve melon şapka ile vaaz verilmesi gibi uygulamalar; İslamı yok etmekten ziyade, öykünülen ve rol model alınan modern batı dünyası ile uyumlu bir Türk-İslamı ortaya koyup, ümmet fikrinden uzaklaşmaktı.


IMG_20220721_150639.png



İşte Bursa Amerikan Koleji'nin kapatılması da, okullarda hiçbir dini propagandaya tolerans gösterilmeyeceğinin bir ifadesiydi. Hristiyanlık propagandası yapmayan Amerikan okullarının varlığı ise sakıncalı değildi. Üzerine bir de meslek eğitimi de veriyorsa açık kalabilirdi.

Bursa'da Hristiyan olan dört Türk kızının bu tercihi dini hassasiyetlere dayanan bir rahatsızlıktan çok, kültürel milliyetçilikten beslenen bir rahatsızlıktı. Bursa Amerikan Koleji davası 30 Nisan 1928’de sonuçlandı. Suçlu bulunan öğretmenlere sembolik cezalar verildi.

Verilen sembolik cezaların temel gerekçesi, ''kendilerine emanet edilen çocukların dini ve milli değerlerini yasalara aykırı surette değiştirerek, gerek ailelerinden, gerekse mensubu oldukları ülkeden soğumalarına yol açmaktı.''

Dava sürecindeki itiraflar, dini propaganda yapılan öğrencilerin ifadeleri, tanıkların görüşleri, öğrencilerin günlüklerindeki açık ifadeler ve okutulan kitapların dini içeriği göz önünde bulundurularak dava sonuçlandırıldı. Peki verilen cezalar neydi?

Davada yargılanan sanık eğitmenler Jillson, Sanderson ve Day, 3’er gün hafif hapis cezası ve 3’er lira para cezasına çarptırıldı. Sanıkların dava sürecindeki iyi halleri göz önünde bulundurularak aldıkları hapis cezalarını, evlerinde çekmeleri kararlaştırıldı. Cezalar sembolikti.

IMG_20220721_150943.jpg


Bu olaydan sonra yabancı okullar “dolaylı misyonerlik” metodunu benimsediler. Devlet, dini ve siyasi propagandadan uzak, laik ve bilimsel nitelikteki Amerikan okullarının varlığına izin vermekle birlikte, dini ve milli değerlerin tasarımına dair girişimlere karşı gayet sertti.


Devlet bu okulu kapatırken ''İslamın koruyucusu olma'' misyonuyla değil, ulusal-laik-kontrollü kültürel İslam sisteminin koruyucusu olma misyonuyla konuya bakmıştı. Türkiye siyasal tarihinde iktidarlar, hükümetler değişir fakat devletin temel yapısı böyledir.


2. Meşrutiyet'ten sonra Müslüman Türklere yönelik faaliyetlere başlanan okula özellikle İzmir, Selanik ve İstanbul'un varlıklı aileleri çocuklarını göndermiş. Okulun kurucusu Amerikan Board tarafından “Silahsız manevi bir işgal ordusu” olarak tanımlanan okuldaki dersler ilginçti.

“Karakter Oluşturma” dersi var mesela. Dersi geçemeyen sınıfta kalıyor. Okula girerken imzalanan belgede kiliseye gitme şartı da var. Çamaşırhanede gizli İncil okutuluyor. Konu hakkında Sayın @draucar ın çok ciddi araştırmaları ve bir de kitabı var. Tavsiye ederim.

V'esselam.


Hasan Mert Kaya
( tw : @kayamerthasan_ hesabından alıntılanmıştır )
 
عبد الرحمن Çevrimdışı

عبد الرحمن

قُل آمَنتُ بِاللهِ ثُمَّ استَقِم
İslam-TR Üyesi
İlginç bir konu.

Makbul vatandaş: Türk/Sünni/Maturidi/Hanefi ve Laik olandı.

Ama buraya takıldım. Daha çok bugünün gözüyle söylenmiş bir söze benziyor. O dönem Sünniliğin, hele de Maturidi ve Hanefiliğin ne gibi bir önemi vardı? Buna nereden varılıyor?

Laiklik de henüz gelmemişti 1928'te, ama toplumsal anlamda yani ferdi bir tutum olarak laiklikten bahsedilebilirdir.

---

Ayrıca Türk-İslam projesi de (bu ad altında olmasa da henüz o dönem) ilk yıllarda takip edilmekle birlikte zamanla sonuç vermediği görülünce İslami öğe git gide arka plana atılmış, sekülerleşme ilerlemiştir. 1928 yılı da bu süreçte önemli bir aşama.
 
Alketa Çevrimiçi

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
İlginç bir konu.



Ama buraya takıldım. Daha çok bugünün gözüyle söylenmiş bir söze benziyor. O dönem Sünniliğin, hele de Maturidi ve Hanefiliğin ne gibi bir önemi vardı? Buna nereden varılıyor?

Laiklik de henüz gelmemişti 1928'te, ama toplumsal anlamda yani ferdi bir tutum olarak laiklikten bahsedilebilirdir.

---

Ayrıca Türk-İslam projesi de (bu ad altında olmasa da henüz o dönem) ilk yıllarda takip edilmekle birlikte zamanla sonuç vermediği görülünce İslami öğe git gide arka plana atılmış, sekülerleşme ilerlemiştir. 1928 yılı da bu süreçte önemli bir aşama.

Laisizmden geçmiş
Kurtuluşu sekülerizm olarak benimsemiş
Kemalist değil lakin kendini gercek ataturkcu olarak tanımlayan tayfanin benimsediği;

Türkiye cumhuriyetinin dini islamdir
Mezhebi Ebu Hanifedir
Imam Maturidi itikadını benimsemiş, tırnak içinde uyum saglamistir.

"Siyasal" olarak düşünürsek
Neden imam Maturidi denildiğinde de ise
Açıklama genel anlamda şudur

Deniyor ki
Imam Maturidi döneminde
Simdi bir ok geldi
Bir müslümanı öldürdü
Bu Allah'ın emri mi Allah mi boyle istedi
Yoksa başka bir şey mi
Eceli kaza eceli musemma tartışması
Kimi Allah'ın emri diyor kimi değil diyor vs derken Imam Maturidiye soruluyor
O da ikisi diyor.
Cevap ikisi de olunca o zaman bu durumda,diyalektik materyalist felsefe devreye giriyor.
Yani turkiyedeki sorunlarin cozumunde imam Maturiden, diyalektikten gidildiginde a nin içinde her zaman b vardır b nin içinde a.

O donemi düşünürsek ve toplumu bu şekilde benimsenmis olması olağan gibi duruyor.
 
Üst Ana Sayfa Alt