Malumunuz laiklik 1789’da Fransa İhtilali’nden sonra tüm Avrupa’da yayıldı. Fakat bu ortamda hasta adam denilen Osmanlı Devleti’nin yıkılması için küfür ehli gece gündüz demeden çalışmaktaydılar. Avrupa’da okuyan bazı Müslümanların çocukları İslam’ın hakikatinden habersiz olduklarından dolayı laiklik fikrinden etkilendiler ve sandılar ki; şayet biz de İslam’ı bırakırsak ekonomide Avrupa gibi ilerleriz. Bu çocuklar vasıtasıyla mason ve müsteşriklerin desteğiyle bu laiklik İslam alemine getirildi.
1924’te hilafeti kaldırıp laiklik ideolojisini ilk getiren Mustafa Kemal’dir. Mustafa Kemal Filistin’de komutan iken İngiliz ajanlığını kabul edip laikliği yaymaya başlar. İslam devleti olan Osmanlı’yı kaldırdıktan sonra okullarda tüm eğitimi laikliğe göre verir, okuldaki çocukları laiklikle aşılar ve böylece Müslümanlar, çocuklarını Müslüman olarak gönderirler, çocuklar ise laik olarak dönerlerdi. Başka bir deyimle Müslümanlar ciğeri kediye, kuzuyu kurda teslim ediyorlardı. Hatta laiklik hayatın tüm alanlarında yayıldı, kanun yapmasından tut, ekonomi ve eğitime kadar her alan laikliğe göre tanzim edilmeye başlandı. Bu laikliği kabul etmeyen Müslümanlar ya zindana, ya da idam veya sürgüne gönderiliyorlardı ve çeşitli iftiralara maruz kalırlardı.
Mesela Şeyh Said bu laiklik küfrünü görüp kabul etmediğinden dolayı kemalistler tarafından iftiralara maruz kaldı. Zira bir taraftan Şeyh Said’in hareketine Kürtçü kıyam dediler ve bir taraftan İngiliz ajanı dediler başka bir taraftan da 9000 köyü yakıp yıktılar, halbuki hakiki İngiliz ajanı M. Kemal’in kendisiydi. İç Anadolu’da ise bu laiklik küfrünü kabul etmeyeni darağaçlarında astılar. Hatta M. Akif Ersoy diyor ki; “laiklik için kemalistler 600.000 ilim ehlini öldürdüler.” Sırf Konya’da 10.000 ilim ehli öldürüldü. 2000 cellat gece gündüz demeden iman ehlini darağaçlarında asıyorlardı. Bu cellatlardan biri olan Kel Ali bir konuşmasında şöyle der: “Efendim ben gericilerden 5226 kişiyi astım, bunlardan 3600’ü Konya’lıdır.” Evet bu sadece tek bir cellatın yaptıklarıdır, diğerlerini siz düşünün. Bir taraftan da Ağrı şehrinin Geliyizila bölgesinde 1932’de bazı Müslümanlar laiklik küfrünü kabul etmediğinden dolayı bir rivayette 17.000 başka bir rivayette ise 47,000 mazlum Müslümanları toplayıp çocuk, büyük, kadın, erkek, kız demeden hepsini öldürdüler. Başka bir taraftan da Şeyh Said’e karşı biz de aleviyiz deyip alevileri kolladılar ve sonra 1938’de Alevilerin namusuna tecavüz ettiler, Aleviler de onlardan bir kaç subay öldürürken Ankara’dan Alevilerin ölüm fermanı geldi. 5000 Aleviyi inek keser gibi Tunceli şehrinde Murat suyu üzerinde kestiler, öyle kan aktı ki Murat suyu kıpkırmızı oldu. Bu kesme tek Tunceli’de değil iman ehlinin tüm beldelerinde devam etti. Öyle bir hale dönüştü ki, namaz yasaklandı. Kur’anlar yakıldı, camiiler ahıra çevrildi, Arapça harfler kaldırılıp yerine latin harfler getirildi, toplum tamamen cahilleştirildi. Zira çoban mesabesinde olan alimler öldürüldü, geri kalan cahil toplum sürü gibi onlara mal oldu, istediklerini onlara yaptırıp laik eğitimden geçirip kendilerine mehmetçik ve eleman yaptılar, ırkçılıkla beslediler, Laiklikle kafalarını doldurdular, “ne mutlu Türk’üm diyene”, “bir Türk cihana bedeldir”, “Çankaya bize yeter Kabe Arap’ın olsun”, deyip toplumu kazandılar. Tabi ki düzenini meşrulaştırmak için biraz da toplumun inancını istismar ettiler ve kendilerine göre hoca çiftliğini açıp Diyanet’i kurdular. Bu Diyanet bir taraftan laiklik dine destektir demeye başladı, başka bir taraftan da Tevhid ehlini kötü göstermek için pişmiş fetvalar verdiler. Vesaire zulüm ve sahtekarlığı sayılmayacak kadar çoktur. Biz zulüm denizinden sadece birkaç damlayı söyledik.
1924’te hilafeti kaldırıp laiklik ideolojisini ilk getiren Mustafa Kemal’dir. Mustafa Kemal Filistin’de komutan iken İngiliz ajanlığını kabul edip laikliği yaymaya başlar. İslam devleti olan Osmanlı’yı kaldırdıktan sonra okullarda tüm eğitimi laikliğe göre verir, okuldaki çocukları laiklikle aşılar ve böylece Müslümanlar, çocuklarını Müslüman olarak gönderirler, çocuklar ise laik olarak dönerlerdi. Başka bir deyimle Müslümanlar ciğeri kediye, kuzuyu kurda teslim ediyorlardı. Hatta laiklik hayatın tüm alanlarında yayıldı, kanun yapmasından tut, ekonomi ve eğitime kadar her alan laikliğe göre tanzim edilmeye başlandı. Bu laikliği kabul etmeyen Müslümanlar ya zindana, ya da idam veya sürgüne gönderiliyorlardı ve çeşitli iftiralara maruz kalırlardı.
Mesela Şeyh Said bu laiklik küfrünü görüp kabul etmediğinden dolayı kemalistler tarafından iftiralara maruz kaldı. Zira bir taraftan Şeyh Said’in hareketine Kürtçü kıyam dediler ve bir taraftan İngiliz ajanı dediler başka bir taraftan da 9000 köyü yakıp yıktılar, halbuki hakiki İngiliz ajanı M. Kemal’in kendisiydi. İç Anadolu’da ise bu laiklik küfrünü kabul etmeyeni darağaçlarında astılar. Hatta M. Akif Ersoy diyor ki; “laiklik için kemalistler 600.000 ilim ehlini öldürdüler.” Sırf Konya’da 10.000 ilim ehli öldürüldü. 2000 cellat gece gündüz demeden iman ehlini darağaçlarında asıyorlardı. Bu cellatlardan biri olan Kel Ali bir konuşmasında şöyle der: “Efendim ben gericilerden 5226 kişiyi astım, bunlardan 3600’ü Konya’lıdır.” Evet bu sadece tek bir cellatın yaptıklarıdır, diğerlerini siz düşünün. Bir taraftan da Ağrı şehrinin Geliyizila bölgesinde 1932’de bazı Müslümanlar laiklik küfrünü kabul etmediğinden dolayı bir rivayette 17.000 başka bir rivayette ise 47,000 mazlum Müslümanları toplayıp çocuk, büyük, kadın, erkek, kız demeden hepsini öldürdüler. Başka bir taraftan da Şeyh Said’e karşı biz de aleviyiz deyip alevileri kolladılar ve sonra 1938’de Alevilerin namusuna tecavüz ettiler, Aleviler de onlardan bir kaç subay öldürürken Ankara’dan Alevilerin ölüm fermanı geldi. 5000 Aleviyi inek keser gibi Tunceli şehrinde Murat suyu üzerinde kestiler, öyle kan aktı ki Murat suyu kıpkırmızı oldu. Bu kesme tek Tunceli’de değil iman ehlinin tüm beldelerinde devam etti. Öyle bir hale dönüştü ki, namaz yasaklandı. Kur’anlar yakıldı, camiiler ahıra çevrildi, Arapça harfler kaldırılıp yerine latin harfler getirildi, toplum tamamen cahilleştirildi. Zira çoban mesabesinde olan alimler öldürüldü, geri kalan cahil toplum sürü gibi onlara mal oldu, istediklerini onlara yaptırıp laik eğitimden geçirip kendilerine mehmetçik ve eleman yaptılar, ırkçılıkla beslediler, Laiklikle kafalarını doldurdular, “ne mutlu Türk’üm diyene”, “bir Türk cihana bedeldir”, “Çankaya bize yeter Kabe Arap’ın olsun”, deyip toplumu kazandılar. Tabi ki düzenini meşrulaştırmak için biraz da toplumun inancını istismar ettiler ve kendilerine göre hoca çiftliğini açıp Diyanet’i kurdular. Bu Diyanet bir taraftan laiklik dine destektir demeye başladı, başka bir taraftan da Tevhid ehlini kötü göstermek için pişmiş fetvalar verdiler. Vesaire zulüm ve sahtekarlığı sayılmayacak kadar çoktur. Biz zulüm denizinden sadece birkaç damlayı söyledik.