H
Çevrimdışı
K)- KIRAAT.. 3
* İftitah (Namaza Başlama) Duası Ve Kıraatten Önce Teavvüz (Eûzü Billah... Demek) 3
* Cehri Namazda Fatihadan Önce Besmeleyi Açıktan Okumak. 9
* Namazda Fatiha Sûresinin Okunması Ve Besmele Fatiha'dan Değildir Görüşünün Delili 12
* Cemaatin Fatiha Okuması Ve Cehrî Namazlarda Susması 15
* Başkasını Yanıltacak Şekilde Namazda Sesli Okumak Yasaktır 18
* Fatiha'dan Sonra Âmin Kelimesinin Gizli Veya Açıktan Söylenmesi 20
* Namazda Farz Olan Kıraate Gücü Yetmeyenin/ Güzel Okuyamayanın Durumu. 22
* İlk İki Rekâtta Fatiha'dan Sonra Sure/Ayetler Okumak Gerekir, Son İki Rekâttaki Okumanın Hükmü. 24
* Bir Rekâtta İki Ya Da Daha Fazla Sure Okumak, Aynı Rekâtta Sure Ya Da Ayetlerin Tekrarı 26
* Namazlarda Okunan Sureler 31
* Öğle Ve İkindi Namazlarında Kıraat (Kur'ân Okumak) 34
* Akşam Namazında Kıraat (Kur'ân Okumak) 39
* Yatsı Namazında Kıraat (Kur'ân Okumak) 43
* Sabah Namazında, Özellikle Cuma Gününün Sabah Namazında Kıraat (Kur'ân Okumak) 45
* Genel Olarak Namazda Kıraat (Kur'ân Okumak) 49
* Kıraat Sırasında İmamın Duraklaması/Yanılması Ve Ona Yardım Etmenin Hükmü. 52
* Rasûlullah Döneminde İbn Mes'ûd Ve Übey B. Ka'b'm Kıraati 54
* Namazdaki İntikal Tekbirleri 56
Kur'ân Tarihi Sürecinde Kıraatler 61
Giriş. 61
Hz. Peygamber Döneminde Kur'ân Kıraati 62
Sahabe Ve Sonraki Dönemde Kıraat 65
1- Hz. Ebû Bekir Döneminde Kur'ân'ın Toplanması: 65
2- Hz. Osman Zamanında Ana Mushafm Çoğaltılması: 68
3- Kur'ân'ın Noktalanması Ve Harekelenmesi: 70
Kur'ân Tertibi 71
İmam Mushaf Dışındaki Mushaflar 71
1- Hz. Ali Mushafi Ve Şia'nın Bakışı: 71
2- İbn Mes'ûd Mushafı: 73
3- Übey b.Ka'bMushafı: 73
Kıraatlerin Belli Bir Disiplin İle Toplanıp Kurumsallaşması 73
Tablo IX.. 79
On Kıraat İmamı Ve Râvileri 79
Bu Kıraatlere Diğer Mezheblerin Bakışı 79
Hz. Osman Zamanında Çoğaltılan İmam Mushaflar Günümüze Ulaştı Mı?. 80
Görme Engelliler İçin Kur'ân. 81
Kıraat Konusunda Yazılan Bazı Temel Eserler 81
Günümüz Dünyasında Kıraatlerin Durumu. 82
k)- KIRAAT
Namazda emredilen en önemli hükümlerden birisi Kur'ân okumaktır, buna İstılah olarak kıraat denir. İnsanın kolayına gelen; onu sıkmayacak ve başka şeyler düşünmesine sebep olmayacak şekilde kolayına gelen ayetlerin okunması emredilmektedir. Namazda Kur'ân okumak bu ibadetin en önemli parçası, olmazsa olmaz diye bilinen bir unsurudur. Kur'ân okumanın şekli ve ilgili konular bizzat Rasûlullah tarafından açıklanmış, aynı Z/ananda o yüce Peygamber bize namaz kılarken ve Kur'ân okurken ruhen hazırlık anlamına gelen duaları, teavvüzü (şeytanın şerrinden Allah 'a sığınmayı) ve besmeleyi (Rahman-Rahim olan Allah adıyla başlamayı) öğretmiştir. Şüphesiz onda inananlar için daha nice güzel örnekler vardır.
Allah Teâlâ buyurdu:
'(Resulüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın bir kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü takdir eden (programlayan) ancak Allah'tır. O sizin, (gecenin tümünü ibadetle geçirmeye) gücünüzün yetmeyeceğini bildiği için sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da
Allah yolunda çarpışacaklardır. O hâlde Kur'an'dan kolayınıza geleni
okuyun. Namaz kılın, zekât verin, Allah için güzelce borç (karz) verin. Kendiniz için önden (dünya da iken) ne iyilik hazırlarsanız
Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah
çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.' (Müzzemmil, 73/20)
NOT: Bu ayet İslâm'ın ilk dönemlerinde kıyamü'1-leyl (gece namazı) kılan Hz. Peygamber ve Müslümanlarla ilgilidir. Bu ayet içindeki 'Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun' kısmı namazda okunan Kur'ân hakkındadır.[1]
Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: "İster Allah dîye, ister Rahman diye dua edin. Hangisini derseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır." Namazında yüksek sesle okuma, sesini fazla da kısma; ikisinin arasında bir yol
tut.'(Ura, 17/110)
NOT: İbn Abbas'tan gelen rivayette; Mekke'de Rasûlullah namaz kılarken sesini yükseltirdi, onun namazda sesli Kur'ân okuması müşrikleri kızdırıyor, hatta onların küfretmelerine ve saldırmalarına sebep oluyordu. Allah Teâlâ bu konuda dikkatli olunmasını, onlarla duygusal anlamda çatışmaya girilmemesini emretti, okuyuşta da sesin ne çok yüksek, ne de çok düşük, bilâkis orta halli okuyanın kendisinin duyacağı kadar olmasını tavsiye etttî. Ancak Medine'ye hicretten sonra İbadet serbestliği olduğu için bu emir kaldırıldı.[2]
* İftitah (Namaza Başlama) Duası Ve Kıraatten Önce Teavvüz (Eûzü Billah... Demek)
Namaz kılacağında bir insan kendisini büyük bir ibadete hazırlamalıdır. Bu, fizikî olarak temizlik, kıbleye dönme vb. şekillerde tezahur eder, fizik ötesi aleme yolculuğu için de ruhen konsantre olmalıdır. Kur'ân buna huşu demektedir. RasûluHah'in namazdaki davranışları yanında duaları da bu noktada çıtayı oldukça yukarıya taşımakta, insanı ruhen hazır hâle getirmektedir. Yeter ki insan bu duaları anlayarak ve özümseyerek okusun. Bu dualarda şu İfadeler bulunmaktadır:
1- Şimdi ben zatı, İsmi ve azameti yüce olan tek Allah'ın huzurundayım, O'ndan başka İlâh yoktur.
2- Yüzümü (özümü) göklerin ve yerin yaratıcısına döndürüyorum, diğer varlıkları unutuyorum, şirkten uzak bir hayat yaşamak istiyorum.
3- Şeytanın bütün kötülüklerinden her şeyi duyan ve bilen Allah'a sığınıyorum...
Aşağıdaki rivayetlerde bu duygu ve düşüncelerin RasûluHah diliyle ifadesi bulunmaktadır. Bu konuda da şüphesiz en güzel örnek RasûluHah'tır. Çünkü biz onun kadar güzel dua edemeyiz, duygu ve düşüncelerimizi ifade edemeyiz.
ŞNamazda Kur'ân'dan bir bölüm okunması emredilmektedir ve bu konuda her hangi bir ihtilaf yoktur. Okuduğumuz Kur'ân'ın bize tesir etmesi için bizi meşgul edecek unsurlardan Allah'a sığınmalıyız. Bunların belki de en büyüğü ve en tehlikelisi şeytandır. Çünkü iki varlık arasında kıyamete kadar sürecek bir mücadele vardır. Kendi savunmamız yanında bu konuda Allah'tan da yardım istemeliyiz, Rabbimiz bunu emretmektedir. Rasûlutlah'ın namaz kılma şeklinde bu görülmektedir. O, namazda Kur'ân okuyacağında 'Eûzü billahi...' diyerek önce Allah'a sığınırdı.
§Bu İki hareketten anlaşılan :
1- Namaz kılarken tümüyle Allah'a yönelmeliyiz.
2- Bu yönelişimizi engelleyecek şeytanın şerrinden de Allah'a sığmmalıyız.
Allah Teâlâ buyurdu:
'Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (namaz) huşu sahipleri (Allah'a saygı duyanlar) dışında herkese zor/ ağır gelen bir görevdir.' (Bakara, 2/43)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.' (Mü'minûn, 23/2)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ben muvahhit olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.' (Enam, 6/79)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Kur'ân okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!' (Nahl, 16/98)[3]
504/1374- Ebû Said el-Hudrî'den (Radıyatiahu anh):[4]
Rasûlullah (Satiaiiahu aleyhi ve seüem) gecenin bir bölümünde kalkıp tekbir getirerek namaza başladığında, şöyle derdi:
"Sübhaneke Allahümme ve bihamdik ve tebârake'smük ve teâlâ ceddük velâ ilahe ğayruk"
Sonra üç kere şöyle derdi:
"Lâ ilahe illallah"
Sonra üç kere şöyle derdi:
"Eûzü billahi mine'ş şeytani'r racîm min hemzihi ve nefhıhî"
Sonra üç kere "Allahü ekber" derdi.
Ardından da şunu eklerdi:
"Eûzü billahi mine'ş şeytani'r-racîm min hemzihi ve nefhıhî ve nefsihî"[5]
Açıklama
Duaların Tercemesi:
• Allahım, Seni hamd ile teşbih ederim, senin İsmin mübarek, azametin yücedir ve senden başka ilâh da yoktur.[6]
• Allah'tan başka İlâh yoktur.
• Kovulmuş şeytanın şerrinden, aynca vereceği vesvese ve şişirmeden (kibirden) her şeyi duyan ve bilen Allah'a sığınırım.
• Allah çok büyüktür.
• Kovulmuş şeytanın şerrinden, aynca vereceği vesveseden, şişirmeden (kibirden) ve üfürmesinden her şeyi duyan ve bilen Allah'a sığınırım.
§Cübeyr b. Mut'im (Radıyallahü anh) hadisinde yukarıda geçen Hemz, Neflı, Nefs kelimeleri açıklanmıştır:
Cübeyr Rasûlullah'a: 'Şeytanın hemzi, nefsi ve nefhı ne demektir?1 diye sorunca Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve seüem): "Onun hemzi insan oğlunu tutan sar'a, nefhı kibir ve nefsi İse şiirdir" diye açıkladı.[7]
Hadiste şeytanın yaptığı işlerin sonucu açıklanmıştır. Genel olarak bu kelimler nefes vermek ve üflemek manalarına gelmektedir. tbnü'1-Esir (v.606/1209) 'Neflı* kelimesinin kibir olarak yorumlanmasını şeytanın o kişiyi şişirmesine, 'Nefs* kelimesinin şiir olarak açıklanmasını şeytanın ağızdan üflemesi sonucu oluşmasına bağlamaktadır.[8] Hemz kelimesinin sar'a olarak açıklanması ise onun da insanı ölüm gibi hareketsiz bırakmasından kaynaklanmaktadır, bu da şeytanın vesveselerinden oluşan bir stres halidir.[9]
§Dİğer rivayette; Şeytanın hemzi vesvese vermesi, nefhı namaz sırasında ifsat için attığı şüpheler ve nefsi de şiirdir, şeklinde geçmektedir.[10]
Bu rivayetlerde zemmedilen şiir vahye nazire olsun diye ya da doğrulan bozmak için söylenenlerdir. Ama dini savunan veya doğrulan koruyan şiirlere cevaz verilmiş ve teşvik edilmiştir. Nitekim Peygamberimiz dürüst olan.şairleri övmüş ve korumuştur.
§Namaza başlarken Kur'ân okumadan önce istiftah duasını okumak Rasûluilah'tan intikal eden bir sünnettir. Cumhura göre bu duayı okumak müste-haptır, ancak İmam Malik'e göre müstehap değildir.[11]
505/1375- Ebû Ümâme el-Bâhilî'den (Radıyallahü anh):[12]
Allah'ın Peygamberi (Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) namaz kılmaya kalktığında (Bir rivayette; gecenin bir bölümünde namaza başladığında) üç kere tekbir getirirdi, sonra üç kere "Lâ ilahe İllallah" derdi, Üç kere "Subhânallahi ve bihamdihi" derdi, sonra da şöyle derdi: "Eûzü billahi mine'ş şeytani'r-rarîm min hemzihi ve nefhıhî ve nefsihî".[13]
506/1376- Cübeyr b. Mut'im'den (Radiyallahu anh):[14]
Hz. Peygamber'in (Sallallaha aleyhi ve seiiem) nafile namazda üç kere "Allahü ekber kebîra", üç kere "ve'l-Hamdülillahi kesîra", üç kere "ve Sübhanallahi bukraten ve esîla", sonra da "Allahümme irini eûzü bike mine'ş şeytani'r-racîm min hemzihi ve nefsihî ve nefhıhf dediğini işittim. Kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü! 'Şeytanın kemzi, nefsi ve nefhı ne demektir?' diye sorunca Rasûlullah:
"Onun hemzi insan oğlunu tutan sara/delirme[15], nefhı kibir ve nefsi İse şiirdir" diye açıkladı.[16]
Açıklama
Bu duaların tercemesi:
• Yüce Allah çok büyüktür,
• Allah'a çokça hamd olsun,
• Günün başında ve sonunda Allah'ı teşbih ederim,[17]
• Kovulmuş şeytanın şerrinden, ayrıca vereceği vesveseden, nefes ve üflemesinin şerrinden Allahım sana sığınırım.
Bu dualarda tekbir, hamd, teşbih ve Allah'a sığınma hâlleri güzel bir şekilde birleştirilmiştir ki ibadete başlarken tevhidi kabullenme yanında tevhidin en büyük düşmanı şeytanın şerrinden de Allah'a sığınma konusunda Rasûlullah'a tabi olmak gerekir.[18]
507/1377- İbn Ömer'den (Radiyallahu anhüma):[19]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) ile namaz kılıyorduk, topluluktan bir kişi şöyle dedi:
'Allahü ekber kebiran, velhamdü li'llahi kesiran, ve sübhanallahi bukraten ve esîla' Rasûlullah:
"Bunları söyleyen kimdir?" deyince topluluktan biri:
'Benim, ey Allah'ın Rasûlü dedi. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Bu sözler benim çok hoşuma gitti, gök kapıları onun için açıldı."
§(Râvi) İbn Ömer ekledi: 'Rasûlullah'in bu sözünü işittikten sonra o sözleri söylemeyi hiç terketmedim.'[20]
508/1378- Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahü anhüma):[21]
Bir gün biri namaza başladığında şöyle dedi:
'el-Hamdülilahi milVs-semâ.'[22]
Sonra o kişi Allah'ı teşbih etti, dua etti. Rasûlullah (Saüaiiahu aleyhi ve sellem);
"Bunları söyleyen kimdir?" deyince o adam:
'Benim, (ey Allah'ın Rasûlü!)' dedi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Melekleri o sözü almak için yarışırken gördüm."[23]
509/1379- Abdullah b. Ebû Evfâ'dan (Radıyallahü anh):[24]
Biz Rasûlullah'm (Saüaium aleyhi ve seiiem) arkasında saftayken bir kişi[25] geldi ve (seslice) dedi ki:
'Allahü ekber kebiran, ve sübhanallahi bukraten ve esîla.'
(Râvi İbn Ebi'1-Evfâ) anlatmaya şöyle devam etti:
Müslümanlar başlarım kaldırdılar ve okişiyi (hareketini) yadırgadılar;
'Rasûlullah'in sesinden fazla'sesini yükselten de kim?' dediler.
Rasûlullah namazı bitirince:
"Sesini yükselten o kişi kimdir?" dedi. Denildi ki:
'İşte o budur, ey Allah'ın RasûlüT Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Vallahi sözünü göğe yükselirken gördüm, (gök) kapısı açıldı ve içeri girdi (kabul oldu)."[26]
510/1380- Vâil b. Hucr'dan (Radıyallahü anh):[27]
Ben Hz. Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) ile namaz kıldım, (o anda) bir kişi şöyle dedi:
'el-Hamdülillahi kesiran, tayyiben, mübareken fîh'
Rasûlullah namazı bitirince:
"Onu söyleyen kimdir?" dedi. O adam:
'Benim, ey Allah'ın RasÛlü! (Onunla) sadece hayn istedim' deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
"O söz için gök kapıları açıldı, onun arşa ulaşmasına hiç bir şey mani olamadı[28]."
NOT: Yukarıdaki rivayetlerde söz konusu kişinin söylediği sözün büyüklüğüne ve kıymetine dikkat çekilmekte, ayrıca Enes'ten (Radtyaüahü anh) gelen rivayette şöyle nakledilmektedir:
Rasulullah (Sallallahü aleyhi ve sellem);
"O sözü Rabbe ulaştırmak için yarışan on iki melek gördüm" dedi.[29]
511/1381- Hz. Ali'den (Radıyallahü anh):[30]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) namaza başlamak için tekbir aldı, sonra dedi ki:
(Bir rivayette: Namaza başladığında tekbir alır, sonra şöyle derdi
"Veccehtü vechiye lillezi fetara's-semâvâti vel-arda hanîfen, müslimen, vemâ ene mine'l-müşrikîn. înne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillahi Rabbi'l-âlemîn, Lâ şerike leh ve bizâlike ümirtü ve ene mine'l-müslimîn (Bir rivayette: Ve ene evvelü'l-müslimîn),[31] Allahümme Lâ ilahe illâ Ente (Bir rivayette: Allahümme Ente'l-Melikü Lâ İlahe illâ Ente),[32] Ente Rabbî ve ene abdüke, zalemtü nefsî va'teraftü bi zenbî fağfir lî zünûbî cemîan Lâ yağfiru'z-zünûbe illâ Ente, vehdinî li ahseni'l-ahlâkı, Lâ yehdî liahseniha illâ Ente, vesrif annt seyyieha, Lâ yesrifü annî seyyieha İllâ Ente (Bir rivayette: Lebbeyke ve sa'deyke ve'l-hayru külluhû fiyedeyke ve'ş-şerru leyse ileyke, (lâ yetekarrebü bi'ş-Şerri ileyke, ene bike ve ileyke tebârek-te),[33] veteâleyte esteğfıruke ve etûbu ileyke."
Rükûa gittiğine şöyle dedi:
"Allahümme leke reka'tü ve bike âmentü ve leke eslemtü haşa'a leke semt ve besarî ve muhhî ve ızâmî ve asabî."
Rükûdan başını kaldırdığında şöyle dedi:
"Semiallahü limen hamideh, Rabbena ve leke'l-hamd mil'e's-semâvâti ve'l-ard vema beynehüma ve mıl'e ma şi'te min şey'in ba'dü."
Secdeye gittiğinde dedi ki:
"Allahümme leke secettü ve bike âmentü ve leke eslemtü, secede vechî lillezî halekahü fe savverahü fe ahsene suvarahü fe şekka sem'âhü ve besarahü fe tebârakallâhü ahsenül halikîn."
Namazdan (çıkış) selâmını verdiğinde şöyle dedi:
"Allahümmeğfirlî ma kaddemtü vema ehhartü vema esrartü vema a'lentü ve vema esraftü vema Ente a'lemü minnî Ente'l-mukaddimu ve Ente'!- muahhiru Lâ ilahe illâ Ente."[34]
Açıklama
* İstiftah duasının tercemesi:
'Muvakkit ve Müslüman olarak ben yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm, ben müşriklerden değilim. Namazım, diğer ibadetim/kurbanım[35], hayatım ve ölümüm kâinatın Rabbine aittir ki onun hiçbir ortağı yoktur, ben Müslümanlardanım[36] ve bu şekilde (söylemekle/davranmakla) emrolundum. Atlattım! Senden başka ilâh yoktur.[37] Sen benim Rabbimsin ve ben senin kulunum, kendime haksızlık/kötülük ettim, günahımı da İtiraf ettim, günahlarımın hepsini affet, günahları affetme yetkisi sadece sana aittir. En güzel ahlâk konusunda bana yol göster, ahlâkın en güzeli konusunda ancak sen (doğru) yolu gösterirsin, günahlarımı benden uzaklaştır, günahlarımı benden uzaklaştırma konusunda sadece sen yetkilisin, sen yücesin.[38] Ben sana istiğfar eder ve tövbe ederim.'
*Rükû duasının tercemesi:
'Allahım! Senin için rükû ettim, sana iman ettim, sana teslim oldum ve işitmem, görmem, beynim/iliğim[39], kemiklerim, sinirim sana itaat etti.'
*Rükûdan doğrulma (kavme) duasının tercemesi:
'Allah kendisine hamd edeni duydu. Rabbimiz! Gökler ve yer doluşunca, ikisi arasındakiler doluşunca ve bundan sonra senin dilediğin şey doluşunca sana hamd olsun!'
*Secde duasının tercemesi:
‘Allahım! Sadece senin için secde ettim, sadece sana iman ettim, sadece sana teslim oldum. Benim yüzüm onu yaratan, şekillendiren, ona en güzel şekilleri veren, onda duyma ve görme organı var eden için secdeye gitti (yere kapandı). O Allah var edenlerin en güzelidir. '
*Namaz selamındaki duanın tercemesi:
ıAllahım! Benim yaptığım ve yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, haddi aştığım ve ayrıca benden daha iyi bildiğin (bütün) günahlarımı affet! Sen dilediğini ileri götüren ve dilediğini de bırakansın, senden başka ilâh yoktur.'
§Bu konudaki hadisler iftitah tekbirinden sonra duanın meşru olduğunu göstermektedir. İmam Nevevî (v.676/1277) bu duaların sahabe, tabiûn ve sonraki ulemanın çoğunluğuna göre müstehap olduğunu belirtti. Bu konuda müctehid imamların görüşleri:
1- İmam Âzam Ebû Hanife, Muhammed ve Ahmed b. Hanbel'e göre 'sübhaneke' okunmalıdır.[40]
2- İ.Şafiî'ye göre tevcih (veccehtü...) duası okunmalıdır.[41]
3- İ.Ebû Yûsufa göre 'Sübhaneke' ile birlikte 'veccehtü...1 duası birleştirilerek okunmalıdır.[42]
4- Bu konuda tek itiraz İmam Malik'ten gelmektedir, ona göre tekbirden! sonra dua okunmaz, bilakis hemen Fatiha'ya başlanır.[43]
Duaların efdal olanında ihtilaf edildi: Hz. Ömer, Ali, İbn Mes'ûd, Ebû Hanife ve ashabı, Evzaî, Sevrî, İshak ve Davud ez-Zahirî'ye göre 'Sübhaneke...' okumak gerekir. Bunlardan sadece İmam Ebû Yusuf iki dua birleştirerek okunur, der ve bu Ebû İshak el-Mervezî ve Kadı Ebû Hamid'in de görüşleridir. İbn Münzir ise; kişi (bu dualardan) dilediğini seçebilir, o yeterlidir, der.
§Teavvüz (EûzU) ilk rekâtta meşrudur. îftitahtan sonraki dua bitirilince 'Eûzli billahi mine'ş-şeytani'r-racîm' denir. Cumhurun görüşü budur.Ancak İmam Malik'e göre farz namazlarda teavvüz yoktur.[44]
Şevkânî (v.1250/1834) dedi ki: Teavvüz konusunda gelen rivayetler onun birinci rekâta meşru olduğunu göstermektedir,Ancak Hasan-ı Basrî, Atâ ve İbrahim en-Nehâi her rekâtta okunmasını müstehap olduğunu söylediler. Delilleri ise '0 hâlde Kur'ân okurken kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığın'[45] ayetidir ve onlara göre ayetin umûmî manası bunu gösterir, namaz içinde ve dışındaki durumları kapsar. Cumhura göre İse ayetin umumiliğinde şüphe yoktur., ancak sünnetteki uygulama (farzlarda) sadece birinci rekât için geçerlidir.[46]
* Cehri Namazda Fatihadan Önce Besmeleyi Açıktan Okumak
512/1382- Said b. Yezid Ebû Mesleme anlattı:[47]
Enes'e Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) okumaya ' Bismilahirrrahmanirrahim' diyerek mi başlardı, yoksa 'el-Hamdü lillahi Rabbil âlemin' diyerek mi başlardı, diye sordum.
Enes (Radtyaiiahü anh) şöyle dedi:
'Sen bana ezberlemediğim (bilmediğim)[48] bir şeyi soruyorsun (ya da senden önce kimsenin sormadığı bir şeyi bana soruyorsun).'[49]
513/1383- Enes b. Malikten (Radıyallahü anh):[50]
Rasûlullah (Saiiaiiaka aleyhi ve seiiem), Ebû Bekir, Ömer ve Osman anhüm) ile namaz kıldım, hiç birinin 'Bİsmilahirrahmanirrahim' diyerek başladıklarını duymadım.
Katade anlattı:
Enes'e Rasûlullah'ın kıraate (Kur'ân okumaya) ne ile başladığını sorunca şöyle dedi:
'Sen bana daha önceden kimsenin sormadığı bir şeyi soruyorsun.'[51]
514/1384- Enes'ten (Radıyallahü anh):[52]
'Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) arkasında, Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın (Radiyallahu anhüm) arkasında[53] namaz kıldım, onlar 'Bismülahirrah-manirrahim'i açıktan (yüksek sesle) okumadılar.'[54]
515/1385- Enes'ten (Radıyallahu anh):[55]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem), Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın anhsm) arkasında namaz kıldım; onlar kıraate 'el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemin' diye başlıyorlar, (ancak) okumalarının (Fatiha'nın) başında 'Bismillahirrahmanirrahim' demedikleri gibi sonunda da (yani zammı surenin başında da) demiyorlardı.[56]
516/1386- (Kt.)Enes'ten (Radiyallahu anh):[57]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaiıu aleyhi ve seiiem) arkasında, Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın (Radıyaiiahu anhüm) arkasında namaz kıldım, (ancak) onlar okumaya 'Bismillahirrahmanirrahim' diyerek başlamıyorlardı.
§(Râvi) Şu'be dedi ki: Katade'ye; 'Bunu Enes'ten duydun mu?' diye sorunca şöyle dedi: 'Evet, biz ona bunu sorduk.'[58]
517/1387- Yezid b. Abdullah b.Muğaffel[59] (Radıyatiahu aniunmı) anlattı:[60]
Ben 'Bismillahirrahmanirrahim, el-Hamdülillahi Rabbilâlemîn' diye okurken bu okuyuşumu babam duydu, namazı bitirince şöyle dedi:
'Ey yavrum, İslâm'a sonradan eklenen bir şeyi yapmaktan (bid'atten) kaçın! Ben Rasûlullah'ın arkasında, Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın (Radıyaiiahu anhum) arkasında namaz kıldım, onlar kıraate 'Bismillahirrahmanirrahim' diyerek başlamıyorlardı.'
§(Diğer rivayette: Kıraate başladığında onu (besmeleyi) okuma! 'el-Hamdülillahi Rabbil âlemîn' diyerek okumaya başla!' şeklindedir.)[61]
Abdullah şöyle dedi: 'Ben İslâm'da olmayan bir şeyi ekleme (bid'at) konusunda onun kadar kızan (tepki gösteren sahabeden) bir başkasını görmedim.'[62]
518/1388- Hz. Âişe annemizden (Radiyallahu anha):[63]
Allah'ın Peygamberi (SallaUahaaleyhi ve sellem) namazda kıraate 'el-Hamdü lillahi Rabbilâlemîn' diye başlardı.[64]
519/1389- Ümmü Seleme annemiz (Radıyaiiahü anha):[65]
Kendisine Rasûlullah'ın (Saiudiahu aleyhi ve seitem) (namazda Kur'ân) okuyuşu sorulunca dedi ki:
"O, okuyuşunu ayet ayet (olacak şekilde) bölerdi;
'Bismillahirrahmanirrahim, el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn, er-Rahmani'r-rahim, Mâliki yevmi'd-dîn...' (şeklinde okurdu).[66]
Açıklama
Bu konudaki hadisler ayrı ayrı düşünüldüğünde Uç farklı sonuç çıkmakladır:
1- İlk rekâttaki Fatiha'da besmele gizli okunmalı,
2- îlk rekâttaki Fatiha'da besmele açıktan okunmalı,
3- İlk rekâttaki Fatiha'da besmele okunmamalı.
§Namazda besmelenin okunması konusunda müctehid İmamlar ihtilaf ettiler:
1- Namazda besmelenin okunması farzdır. Bu görüşte olanlar İmam Şafiî, bir görüşünde Ahmed b. Hanbel ve muhaddislerden bir gruptur. Onlara göre besmelenin hükmü Fatiha'nın açıktan ya da gizli okunması ile alâkalıdır,[67] Delilleri ise Ümmii Seleme (Radıyuiiaha anhâ) hadisidir.[68] Bu konuda gelen en sahih hadis Nuaym'dan gelen şu rivayettir:
'Ben, Ebû Hüreyre'nin (Radıyallahu mıh) arkasında namaz kıldım 'Bismİlla-hirrahmanirrahim'i okudu, sonra Fatiha'yı okudu ve 'veleddâllîn' kısmına gelince 'Âmin' dedi, cemaat de 'Âmin' dediler.'[69]
2- Bu namazda besmele okumak mekruhtur. İmam Malik bu görüştedir. Buna göre gizli ya da açıktan olsun farz namazlarda besmele okunmaz, nafileler bu hükmün dışındadır, caizdir. Bu konudaki hadislerde tearuz vardır ve bunlardan biri tercih edilemez.[70]
3- Besmele okumak müstehaptır, ancak besmele açıktan okunmaz. Bu, ulemanın çoğunluğunun görüşüdür. Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğerleri (Radtyaüahü anhüm), aynca tabiûndan bir kısmı böyle düşünmektedir. Bu görüşte olan müctehid imamlar ise; İmam Ebû Hanife ve ashabı, Sevrî, Abdullah b. Mübarek, Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Rahûye'dir.[71] Bu görüşün delili Enes'ten gelen rivayettir.[72]
4- Kişi bu konuda serbesttir. İbn Kayyim gibi bazı alimler bu görüştedir. Çünkü bu rivayetlerden anlaşılan Rasûlullah (Saiiatiahu aleyhi ve sellem) bazen besmeleyi açıktan okur, bazen de gizlerdi. Onun beş vakitte de besmeleyi açıktan okuduğu söylenemez.[73]
§Besmelenin Fatiha'dan bir ayet olması konusunda ihtilaf edildi:
1- İmam Ebû Hanife'ye göre sure başlarındaki besmeleler müstakil birer ayettir, çünkü Nemi suresinin inmesiyle Rasûlullah besmelenin yazılmasını emretmiştir.
2- İ. Malik'e göre bunlar ayet değildir, sureleri ayırmak için yazılmıştır, sadece Nemi suresinin içindeki besmele ayettir.
3- İ. Şafiî ve Ahmed b. HanbePe göre bunlar Fatiha'dan ve surelerden birer ayettir, Çünkü 'Âmin' kelimesi önemli olmasına rağmen yazılmamıştır, Kur'ân olmayan hiçbir kelime Kur'ân'a yazılmamıştır. Ayrıca delilleri bu konudaki bazı rivayetlerdir.[74]
İbn Abbas (Radıyallahu anhüma) 'Sana tekrarlanan yedi (ayet) verdik' ayeti hakkında Fatiha'dır, dedi. İbn Abbas'a:
'(Fatiha'daki) yedinci ayet nerde?' sorulunca:
'Bismillahirrahmanirrahim' diye cevap verdi.[75]
*Bu şekildeki rivayetler Hz. Ali ve Ebû Hureyre’den de (Radıyallahu anhüma) gelmektedir. Ayrıca Tabiûndan da gelen rivayetler vardır,[76] bunlardan birisi \ Atâ'dan gelen şu rivayettir:
İbn Cüreyc anlattı:
Atâ'ya dedim ki:
'Farz namazlarda yanında Fatiha okumaksızın sadece 'İnnâ a'taynâ ke'l-kevser' (suresini) okumam yeterli midir?'
Atâ:
'Hayır (yetmez), Bakara suresi bile (yetmez), Allah Teâlâ 'Sana tekrarlanan yedi (ayet) verdik' buyurdu*, işte bu (Fatiha) o yedi (ayettir). Ben ona:
'(Fatiha'daki) yedinci ayet nerede?' diye sorunca:
'Bismillahirrahmanirrahim' diye cevap verdi. O, Fatiha'nın her rekâtta okunmasını gerekli görürdü.[77]
* Namazda Fatiha Sûresinin Okunması Ve Besmele Fatiha'dan Değildir Görüşünün Delili
Allah Teâlâ buyurdu:
'And olsun ki, biz sana tekrarlanan yedi (âyeti) ve yüce Kur'an'ı verdik." (Hıcr, 15/87)
NOT: Hz. Ali, İbn Mes'ûd, Übey b. Ka'b (Radıyallahu animmu Said b. Cübeyr, İbrahim en-Nehâi, Ebû Müleyke, Ubeyd b. Umeyr, Leysî, Hasan-ı Basrî, Mücahid, Katâde, Atâ'dan gelen rivayetlerde yukarıdaki ayette zikredilen 'tekrarlanan yedi (ayet)' Fatiha süresidir.[78]
520/1390- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh):[79]
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dedi kî:
"Kim Ümmü'l-Kur"ân'ı (Bir rivayette: Fatihatü'l-Kitab'ı) okumaksızd namaz kılarsa, o namaz noksan olmuştur, o noksandır, o tam değildir."
(Râvi) Ebû Sâib. Ubû Hüreyre'ye şöyle dedi:
'Ben bazen imamın arkasında oluyorum, (ne yapmalıyım?)'
Ebû Sâib anlatmaya şöyle devam etti;
Bunun üzerine Ebû Hüreyre koluma dokunup dedi ki:
'Ey Farisî, sen (Fııtiha'yı) içinden oku! Ben Rasûlullah'ın şöyle dedi-! ğinİ duydum:
"İzzet ve celâl sahibi Allah dedi ki; 'Ben namazı kendimle kulum ara-| sında ikiye böldüm. Onun yarısı bana , diğer yarısı kuluma aittir. Kulumaj istediği verilir.'"
Ebû Hüreyre Rasûlullah'ın şöyle dediğini de nakletti:
"Onu (Fatiha'yı) okuyun! Kul 'el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn (Alemlerin Rabbine hamd olsun)' dediğinde Allah der ki: 'Kulum bana hamd etti.'
Kul. 'er-Rahmanirrahîm (Rahman ve Rahim olan)' dediğinde Allah der \ ki: "Kulum beni övdü.'
Kul: Mâliki yevmiddîn (Hesap/kıyamet gününün sahibi olan)' dediğinde Allah der ki: 'Kulum benim azametimi kabul etti, bu (sözleşme) benimle kulum arasındadır.'
Kul: 'İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn (Biz ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isteriz)' dediğinde Allah: 'Bunu kulum için (önemli) buluyorum. Artık kulum ne isterse o verildi' der.
Kul: 'İhdine's-sırata'l-müstekîm, sırata'l-lezîne en'amte aleyhim ğayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn (Bizi doğru yola ilet, nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğramış ve sapılmışların yoluna değil)' dediğinde izzet ve celâl sahibi Allah der ki: 'Bu kuluma has bir istektir. Kuluma istediği verildi."'
§Ebû Hüreyre'den ikinci tarikle benzeri nakledildi, o rivayetteki farklı kısım:
"Hangi namaz ki onda Fatiha okunmazsa, o noksandır, o noksandır, o noksandır.
(Rivayetin devamında şu zikredildi
Kul: Mâliki yevmi'd-dîn (Hesap/kıyamet günün sahibi olan)' dediğinde Allah der ki: 'Kulum beni vekil kıldı.'
Kul: 'İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn (Biz ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isteriz)' dediğinde Allah: 'Bu benimle kulum arasındaki bir (sözleşmedir). Artık kulum ne isterse o verildi' der.[80]
Kul: 'İhdine's-sırata'l-müştekîm, sırata'l-lezîne en'amte aleyhim ğayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn (Bizi doğru yola İlet, nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğramış ve sapıtmışların yoluna değil)' dediğinde izzet ve celâl sahibi Allah der ki: 'Bu kuluma has bir istektir. (Ey kulum!) Benden istediğin sana verildi.[81]'"
Açıklama
Bu hadis nedeniyle bazı alimler besmelenin Fatiha'dan bir cüz olmadığını söylediler.
Fatiha'nın farz olduğunu söyleyenler yanında vacip olduğunu belirtenler de yukarıdaki hadisi delil olarak getirdiler, çünkü onlar hadisteki noksandır kelimesinin delâleti İle farziyet anlaşılmadığını, ancak önemine binaen bunun kendi literatürlerindeki vacip hükmünde olduğunu belirttiler.
§Hıdâc kelimesi Arapça'da erken attı, oldu anlamındadır[82] ve kullanımı şu şekildedir:
* Deve yavrusunu uzuvları tam da olsa tüylenmeden erken doğurdu[83]
* Deve yavrusunu vaktinde de olsa uzuvları tam oluşmadan doğurdu.[84]
* Eli noksan olan.[85]
* Yağmuru az oldu.[86]
* Bir kadın ismi.[87]
§Hadislerde hıdac kelimesinin lafız olarak farklı kullanımı:
1- Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kim Fatiha okumaksızm namaz kılarsa o namaz noksandır, tamamlanmamıştır," Noksandır kelimesini üç kere tekrarladı.[88]
2- "Kim Fatiha okumaksızın namaz kılarsa o namaz noksandır, tamamlanmamıştır.”[89]
3- "Namazı eksik kılmaktan sakının, İmam rükû yaptığında siz de rükû edin, o kalktığında siz de kalkın!"[90]
521/1391- Ubâde b. Samit'in[91] (Radıyaiiahü anh) Hz. Peygamber'e (Saitaitahü aleyhi ve seiiem) ulaşan rivayetinde (Rasûlullah) şöyle dedi: "Fatiha okumayanın namazı (makbul/tam) olmaz."
§Ubâde'den ikinci tarikle gelen rivayet:
"Ümmü'l-Kur'ân (Fatiha) okumayanın namazı (makbul) olmaz, daha fazlası (sizin için hayırlıdır)[92]."
522/1392- Hz. Peygamber'in eşi Hz. Âişe'den (Radıyallahu anha):[93]
Rasûlullah'ı (Saiiaiiahtı aieyiü ve seiiem) şöyle derken duydum: "Ümmü'l-Kur'ân (Fatiha) okumaksızın namaz kılanın namazı noksandır."[94]
523/1393- Ubâde b. Samit'ten (Radiyallahu anh):[95]
Rasûlullah (Saitatiahu aleyhi ve seitem) bize sabah namazı kıldırdı, kıraati ağırlaşti/zorlaştı. Namazı bitirince dedi ki:
"İmamınızın arkasında Kur'ân okuduğunuzu görüyorum." Biz:
'Evet, vallahi, ey Allah'ın Rasûlü! Biz bunu yapıyoruz' deyince şöyle buyurdu:
"Ümmü'l-Kurân (Fatiha) dışında başka bir şey okumayın, çünkü onu okumayanın namazı olmaz."[96]
524/1394- Amr b. Şuayb babası yoluyla dedesinden (Radiyallahu anhüm) nakletti:[97]
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve selleri) dedi ki:
"İçinde Fatiha okunmayan her namaz noksandır, noksandır, noksandır."
§Diğer rivayette: "...o noksandır, o noksandır" şeklindedir.[98]
525/1395- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[99]
Rasûlullah (Satiaiiahtı aleyhi ve seiiem) ona dışarı çıkıp şu şekilde nida etmesini emretti:
"Fatiha okumayanın namazı olmaz, daha fazla okursa (onun için hayırlıdır)[100]."
526/1396- Enes b. Malik'ten (Radıyatiahü anh):[101]
Hz.Peygamber (Saitaiiaha aleyhi ve seiiem), Ebû Bekir, Ömer ve Osman anhum) (namazda) kıraate 'el-Hamdü lillahi Rabbil âlemin' ile başlarlardı.[102]
527/1397- AbduIlah b. Sevâde el-Kuşeyrî'den:[103]
Babası Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) yanında esir kalan ehlinden bir kişi, babasından bana nakletti:
'Muhammed'in (Satiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum: "İçinde Fatiha okunmayan namaz kabul olmaz."'[104]
Açıklama
Bu konudaki hadisler namazda Fatiha okumanın önemini göstermektedir öyle ki Fatiha okunmayan namazın kabul olmayacağı ya da noksan olduğu beya edilmektedir.Hadislerin delaleti nedeniyle Fatiha okumanın farziyeti konusunda ili görüş vardır:
1- Namazda Fatiha okumak farzdır. Bu cumhurun görüşüdür.[105]
2- İmam Ebû Hanİfe, ashabı ve bir grup müctehide göre Fatiha okumak far değil, vaciptir.[106] Onlara göre farz olan Kur'ân'dan kolayına gelen kısmın okımaşıdır, ayeti mutlaktır, ahad haber onu kayıtlamaz. Bu nedenld hadisteki emir farziyyetten kendi literatürlerindeki vacipliğe İner. Cumhura göre ise ayet umum ifade eder ve ahad hadis zan ifade eden umumu tahsis eder.
Yukarıdaki hadisler dışında bu konuda Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh) gelen diğer rivayet:[107]
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İçinde Fatiha okunmayan namaz yeterli/geçerli değildir."
§Bu rivayetlerde ayrıca Fatiha'nm namazda hem imama, hem de cemaate vücûbiyeti açıklanmaktadır. Bazı Malikiler cemaat için bu tefekkürdür, dediler, ancak kıraat İle tefekkür farklı kavramlardır. Mesela, cünüp olan Kur'ân'ı okuyamaz, ama tefekkür edebilir.
§İmam Ebû Hanife, Sevrî ve Evzaî'ye göre son iki rekâtta Fatiha vacip değildir, ancak cumhura göre bütün rekâtlarda farzdır.[108] Hz. Peygamber'in (SailaiiaM aleyhi ve sellem) bir bedeviye namazın rekâtını tarif edip sonra:
"Bundan sonra bütün namazında böyle yap/kıl!" demesini delil getirirler.[109]
§Fatihadan sonra sure okumak ulemanın çoğunluğuna göre sünnettir.[110] Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh) gelen şu rivayet bunu açıklamaktadır:[111]
"Rasûlullah (SallalUıha aleyhi ve seltem) her namazda Kur'ân okurdu. Namazlarda (sesli okuyup) bize duyurduklarını biz size duyurduk, bizden gizli okuduklarını (hafi olanları) biz de sizden gizledik (size bildirdik). Eğer Fatiha'dan fazla okumazsan o yeterlidir, fazla okursan o daha hayırlıdır."[112]
* Cemaatin Fatiha Okuması Ve Cehrî Namazlarda Susması
Allah Teâlâ buyurdu:
"Kuran okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.' (Araf,7/204)[113]
528/1398- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh):[114]
Rasulullah (Sallatlahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İmam sadece kendisine uyulmak için öne geçirildi. O tekbir aldığında siz de alın, o Kur'ân okuduğunda susun/dinleyin!"[115]
529/1400- Ebû Musa'dan (Radiyalahu anh):[116]
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bize şunu öğretti:
"Namaz kılmaya kalktığınızda biriniz imam olsun, imam Kur'ân okumaya başladığında siz susun/dinleyin!"[117]
530/1430- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[118]
Rasûlullah (SatiaUahiı aleyhi ve seiiem) kıraati açıktan (cehrî) olan bir namaz kıldırdı, selamdan sonra insanlara döndü ve dedi ki:
"Sizden birisi az önce benimle birlikte okudu mu?" Onlar:
'Evet, ey Allah'ın Rasûlü dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle dedi:
"Ben de bana ne oluyor, Kur'ân okurken zorlanıyorum /karıştırıyorum[119], diyorum (demek ki bundanmış)."
İnsanlar bunu Rasûlullah'tan duydukları andan itibaren onunla (cemaatle) olan cehrî namazlarında (ayrıca Kur'ân) okumayı bıraktılar.[120]
Açıklama
Rasûlullah burada ince bir şekilde cemaatle namaz kılınırken imamın arkasında ayrıca okuyan kişiyi uyardığı görülmektedir. Bu uyarıda sebep açıklanmaktadır, o da imamın yanılması ve Kur'ân okurken arkadaki seslerden yanılmasıdır. Ayrıca Kur'ân okunurken dinlenilmesi emredilmektedir, Allah Teâla şöyle buyurdu:
'Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.'[121]
Bu ayetteki emir mutlak olmasına rağmen, ayetin sadece namaz için indiğini söyleyenler de var. Bunlar Mücahid, Said b. Cübeyr, Dahhâk, İbrahim en-Nehâi', Katâde, Şa'bî ve Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'dir.[122]
§Cemaatle namazda cemaatin Fatiha ve sure okumasında müctehıdler ihtilaf etti. Bu konudaki geniş bilgi için bk. Müsned Trc. 536/1406 nolu hadisin açıklaması.[123]
531/1401- RasûIullah'ın (Satiaitahu aleyhi ve setiem) ashabından biri olan Abdullah b. Malik b. Buhayne'den (Ratiıyaiiahuanh):[124]
Rasûlullah (namazdan sonra) şöyle dedi: "Sizden birisi az önce benimle birlikte okudu mu?" Onlar: 'Evet' dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle dedi: "Ben de bana ne oluyor, Kur'ân okurken zorlanıyorum/karıştırıyorum, diyorum (demek ki bundanmış)."
Rasûlullah bunu dedikten sonra insanlar (cemaatle olan cehrî namazlarda) Kur'ân okumayı bıraktılar.[125]
532/1402- Muhammed b. Ebû Âişe, Hz. Peygamber'in ashabından olan bir kişiden nakletti:[126]
Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem):
"İmam okurken her hâlde (imamın arkasında) siz de okuyorsunuz"[127] deyince biz:
'(Evet,) ey Allah'ın Rasûlü, biz böyle yapıyoruz' dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Böyle yapmayın, ancak sizden biri Fatiha'yı okuyabilir."
(Bir rivayette: "İçinden okuyabilir" şeklinde geçti.)[128]
533/1403- Ebû Katâde'den (Radıyallahü anh):[129]
Rasullulah (Sailaliahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Arkamda siz de okuyorsunuz (öyle mi)?" Biz:
'Evet' deyince şöyle buyurdu:
"Böyle yapmayın, ancak Fatiha müstesna (onu okuyabilirsiniz)."[130]
534/1404- Abdullah (İbn Mes'ûd)'[131] dan (Radiyallainı anh):[132]
Hz. Peygamber'in (Saiiaiiahn aleyhi ve seiiem) arkasında cemaat (Kur'ân) j okuyordu. Bunun üzerine Rasûlullah dedi ki: "Kur'ân'ı karıştırmama sebep oldunuz."[133]
535/1405- Kesir b. Mürre el-Hadramî anlattı:[134]
Ebu'd-Derdâ'nın (Radtyaiiahtianh)şbyle dediğini duydum:
Ben Rasûlullah'a (Saiiaiiaim aleyhi w seiiem): 'Her namaz için kıraat (Kur'ân okuma) şart mıdır?' diye sordum, o da:
"Evet" dedi.
Ensardan bir kişi:
Kıraatin farz olduğu anlaşıldı ve Ebû'd-Derdâ topluluk içinde kendisine en yakın olduğum hâlde bana döndü ve dedi ki:
'Ey kardeşimin oğlu! Bir topluluğa imam namaz kıldırdığında o imamın kıraatinin onlara yeterli olduğu dışında başka bir görüşüm yoktur.’[135]
536/1406- İmran b. Husayn'dan (Radıyaiiaku anhama):[136]
Rasûlullah (SaUatiaha aleyhi ve settem) öğle namazım kıldırdı, bir kişi arkasında 'Sebbıh'isme Rabbike'1-a'lâ' (suresini) okudu. Rasûlullah namazı bitirince dedi ki:
"Hanginiz 'Sebbıh'isme Rabbike'1-a'lâ'(suresini) okudu?"
Bir kişi 'Ben (ey Allah'ın Rasûlü!)[137]' deyince Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Birinizin (kıraatiyle) beni zor durumda bıraktığını kesinlikle bildim."[138]
Açıklama
Bu rivayetlerde özellikle başkası duyacak kadar sesin yükseltilerek namazda kıraat hoş karşılanmamış, hatta yasaklanmıştır. Çünkü burada başkasını rahatsız etme ve imam olan kişinin dikkatini dağıtma, okuyuşunu karıştırma endişesi vardır.
Hadisin zahiri, sırrî (sessiz) ya da cehri (sesli) okunan namazlarda cemaatin Kur'ân okuması yasaklandığını göstermektedir. Ancak Fatiha bu yasağın dışındadır.
ŞFatİha'nın okunması konusunda müctehid imamların farklı görüşleri bulunmaktadır:
1- İmam Ebû Hanife, Ebû Yusuf, Muhammed ve bir rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre namaz hafi ya da cehri olsun cemaat bir şey okumaz. Onların delilleri de yukarıdaki ayettir. Ayrıca Ebû Musa ve Ebû Hüreyre hadisleri yanında Abdullah b. Mes'ûd ve Ebu'd-Derdâ rivayetleridir.[139]
2- İ.Malik, önceki görüşüne (mezheb-i kadimine) göre Şafiî ve diğer rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre cehrî namazlarda cemaatin Fatiha da olsa okuması yasaktır. Çünkü 'Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve
susun ki size merhamet edilsin.'[140] ayeti yanında Ebû Musa ve Ebû Hüreyre hadisleri bunu göstermektedir.
Ancak hafi (gizli okunan) namazlarda cemaat Fatiha okur.[141]
3- İ.Şafiî'nin sonraki görüşüne (mezheb-i cedidine) göre cehrî ya da hafi bütün namazlarda Fatiha okumak farzdır. Cemaat sırrı namazlarda rahatça okur, cehrî namazlarda da imam sekte (ara) verdiği zaman okur. Bunların delili Übade b. Sâmit, Muhammed b. Ebû Aişe ve Ebû Katâde rivayetleridir.[142]
§Son dönemdeki bazı Hanefî alimleri de sırrî namazlarda Fatiha okumanın caiz olduğunu belirttiler.[143]
* Başkasını Yanıltacak Şekilde Namazda Sesli Okumak Yasaktır
537/1407- Hz. Ali'den (Radıyallahu anh):[144]
Yatsıdan önce[145] ve sonra kişinin arkadaşlarını namaz kılarken yanıltacak şekilde kıraatte sesini yükseltmesini Rasûlullah yasakladı.[146]
§Hz. Ali'den (RadıyaüaManh) ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (SaiUıtiaha aleyhi ve setiem) akşam ile yatsı arasında topluluğun birbirine karşı açıktan Kur'ân okumalarını yasakladı.
NOT: Akşam İle yatsı namazları arasında, ayrıca yatsıdan sonra yapılacak zikirler ve Kur'ân okuma ile ilgili rivayetler vardır,[147] çünkü bu vakitler yatsıya ve teheccüte hazırlık vakitleridir.Bu vakitlerde nafile namazlar teşvik edilmiştir. Bu vakitlerde ibadet yapma açısından ashab insanların en hırslısıydı, namaz kılanların duyacağı şekilde sesli Kur'ân okurlardı ve bu da bazı kişilerin yanılmasına sebep olurdu. Bu nedenle Rasûlullah başkasını yanıltacak şekilde açıktan okunmasını yasakladı.[148]
538/1408- Abdullah b. Ömer'den (Radıyallahu anhüma):[149]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) itikâfa girdi, (Bir rivayette; Ramazan'ın son on gününde kendisine (mescitte) hurma dallarından bir hücre yapıldı), insanlara hitap etti ve şöyle dedi:
"Sizden biri namaza başladığında, (Bir rivayette: Ey insanlar! Namaz kılan kişi) şüphesiz, Rabbine münacat etmektedir (konuşmaktadır)[150], o hâlde biriniz Rabbine neyi münacat ettiğini (söylediğini) bilsin! Namazda birbirinizin duyacağı şekilde Kur'ân okumayın!"[151]
539/1409- Ebû Hüreyre'den (Radıyaüahu anh):[152]
Abdullah b. Huzafe b. es-Sehmî namaz kılmaya kalktı ve namazında seslice okudu. Bunun üzerine Rasûlullah (Satiattahtı au-y/ıi ve seiiemi kendisine şöyle dedi:
"Ey Huzafe'nin oğlu! (Okuduğunu) bana duyurma, (bilâkis) izzet ve celâl sahibi Rabbine duyur!"[153]
540/1410- Ebû Said el-Hudrî'den (Radiyallahu anh):[154]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) mescidde îtikâfa girdi, kendi çadırlarındayken bazı kişilerin seslice Kur'ân okuduğunu işitti. (Çadırın) perdelerini açıp onlara şöyle dedi:
"Dikkat edin! Hepiniz Rabbinizle münacat ediyorsunuz (konuşuyorsunuz). Biriniz diğerine eziyet vermesin! Kıraatte (ya da namazda)[155] birinizi diğerinden fazla sesini yükseltmesin!"[156]
541/1411- el-Beyâzî'den (Radtyallahü anh):[157]
Rasûlullah (Sallallaim aleyhi ve sellem) namaz kılarken kıraatte sesini yükselten bazı kişilerin yanına çıktı ve onlara dedi ki:
"Namaz kılan kişi izzet ve celal sahibi Rabbine münacat eder. Öyleyse münacat ettiği şeye dikkat etsin! Kur'ân okurken biriniz diğerinden fazla sesini yükseltmesin!"[158]
Açıklama
Bu konudaki hadisler gece namazında başkasını rahatsız edecek şekilde sesli okumanın yasaklandığı görülmektedir. Gece namazlarında ise sünnet olan açıktan okumaktır, şeklinde itiraz olabilir. Bu iki durumun cem edilmesi mümkündür. Başkasını rahatsız etme durumu yoksa bu vakitte sesli okunabilir.Ancak başkasının okuyuşunu karıştırma durumunda sessiz okumak gerekir. Rasûlullah açıktan ya da gizlice okuyan ile ilgili -Ukbe b. Amir'den gelen- rivayette şöyle buyurdu:
"Açıktan Kur'ân okuyan açıktan sadaka veren gibidir, gizlice (sessiz) Kur'ân okuyan gizlice sadaka veren gibidir.”[159]
Ayrıca riya tehlikesi de varsa gizli okunması tavsiye edilir. Ancak böyle bir tehlike yoksa, başkalarını uyarma ya da kendisini uyanık ve dikkatli tutma düşüncesi varsa açıktan okumak tavsiye edilmiştir. Bazı alimler gece namazlarında gizli ile açık arasında orta sesli bir şekilde okunmasını tavsiye etmektedir. Ukbe hadisinden anlaşılan ise gizli okumanın efdal olduğudur, tıpkı gizli sadakanın efdal olması gibi. Her İnsan bulunduğu ortama ve kendi ruh haline göre bunu ayarlaması en güzelidir. Doğrusunu Allah bilir.[160]
* Fatiha'dan Sonra Âmin Kelimesinin Gizli Veya Açıktan Söylenmesi
542/1412- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh):[161]
Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"İmam olan kişi yĞayri'!-mağdûbi aleyhim vele'd-dâiiîn' dediğinde siz \ de *Âmin' deyin! Çünkü melekler de Âmin' der, İmam da *Âmin' der.Kimin 'Âmin' sözü meleklerinkiyle birleşirse geçmişteki günahları affolun"[162]
Açıklama
'Amin' kelimesinin okunmasında üç lügat vardır: Med, tahfif ve imâle.Bu kelime Arapça'da isim fiillerdendir, geçişte meftuh olarak okunur gibi. Bu kelime; 'Allahım, kabul et!' anlamında isim fiildir. Ayrıca Allah'ın isimlerinden birisidir, diyenler de olmuştur.[163]
§Buradaki melekler konusunda ihtilaf edildi; Hafaza melekleri denildiği gibi, başkalarıdır, diyenler de oldu. Bu görüşte olanların delili Ebû Hüreyre'nin şu rivayetidir:
Rasûlullah (Sallaltalın aleyhi ve selleın) dedî ki:
"Sizden biri 'Âmin' dediğinde gökteki melekler de 'Âmin' der ve bu sözlerden birisi diğeri ile birleşirse geçmişteki günahları affolur.”[164]
(Başka tarikten gelen rivayette
"(Fatiha) okuyan kişi 'Ğayri't-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn' arkasındakiler de 'Âmin' der ve sözü semâ ehlininkiyle birleşirse geçmişteki günahları affolur."[165]
Diğerlerinin cevabı şu şekildedir: Kişinin yanındaki hafaza melekleri 'Âmin' dediğinde üstlerindeki melekler de 'Âmin' derler ve bu söz ta semaya kadar yükselir.
§Sözlerin muvafakatindan kasıt imamın 'Âmin' sözü ile cemaatin 'Âmin' sözünün aynı anda söylenmesi ve birleşmesidir. Bu konuda İbnü'l-Münîr dedi ki: 'Söz ve zaman olarak 'Amin' kelimesinin birleşmesinin hikmeti cemaati uyanık tutmaktır.' Kadı Iyaz (v.544/1149) şöyle dedi: 'Bundan murat sıfat, huşu ve ihlasta buluşmaktır. Meleklerin 'Âmin' sözüyle buluşmasının amacı onların mü'minler için istiğfar etmeleridir.'[166]
543/1413- (Z.) Ebû Hüreyre'den (Radmdiahü anh):[167]
RaSÛlullah (SatlallalıU aleyhi ve selleın) dedi ki:
"(Fatiha) okuyan "Âmin' dediğinde siz de ‘Âmin' deyin! Kimin "Âmin” sözü ile meleklerin "Âmin' sözü birleşirse o kişinin geçmişteki günahları affolur"[168]
544/1414- (Z.) Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[169]
Rasûlullah (SattallahU aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Sizden biri Amin' dediğinde gökteki melekler de *Âmin' der ve bı sözlerden birisi diğeri ile birleşirse geçmişteki günahları affolur."[170]
545/1415- VâiI b. Hucr'dan (Radıyaiiahu anh):[171]
Hz. Peygamber'i (Satiatiaim aleyhi ve seiiem) 'Vele'd-dâllîn' dedikten sonra 'Âmin' derken duydum, sesini uzatıyordu/yükseltiyordu.[172]
§(Râvi) Abdurrahman'ın bize naklettiğine göre Şu'be şöyle dedi: '(Âmin) derken sesini indirdi.'
NOT: Bu rivayetlerde bir çelişki gözükmektedir. Çünkü Şu'be'den gelen ikinci rivayette sesini indirdi, denmektedir.
Bu durumda;
1- Ya Şu'be'nin '(Amîn) derken sesini indirdi' rivayeti hatalı kabul edilecektir. Zira,
a- Şu'be bu rivayeti ile Süfyan es-Sevrî'den gelen rivayete muhalefet etti. Şu'be ile Süfyan arasındaki ihtilafta muhaddislerce Süfyan tercih edilir.
b- Şu'be'den Süfyan'ınkine benzer rivayet başka bir rivayet de nakledildi.
"Vele'd-dâllîn' dediğinde sesini yükselterek 'Âmin' dedi.'[173]
c- Süfyan'dan gelen rivayetin Alâ b. Salih, Muhammed b. Seleme'nin babasından naklettiği tabiileri de vardır, ancak Şu'be rivayeti tek kalmıştır.
Yukarıda sayılan nedenlerle Şu'be'nin sözü muhaddislerce şaz kabul edilmiştir.[174]
2- Ya da Şu'be'den gelen bu rivayeti 'Vele'd-dâllîn' dedikten sonra öncekine nisbetle sesini biraz indirdi, şeklinde anlamak da mümkündür. Bu durumda iki farklı rivayet cem edilmiş olur.[175]
546/1416- Vâil b. Hucr'dan (Radiyallahu anh):[176]
RasÛlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) 'Gayri'î-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn'i okuduğunda 'Âmin' dedi ve sesini gizledi. (Namazda) sağ elini sol eli üzerine koydu.
Sağına ve soluna selam verdi.[177]
Açıklama
Vâil b. Hucr'dan gelen iki rivayetteki bilgi farklıdır. Birisinde (No: 545/ 1415) sesini yükseltti, diğerinde ise (546/1416) sesini indirdi, şeklindedir. Bundan anlaşılan:
1- Ya sözkonusu rivayetlerin birinde hata bulunmaktadır. Darekutnî (v. 385/995) bu (546/1416 nolu rivayeti) naklettikten sonra râvilerden Şu'be'nin (gizlerdi, rişvâyetinde) hata yapma ihtimali üzerinde durur.[178] Çünkü diğer sahabi-lerden gelen rivayetlerde ve Vâil'den gelen bir başka nakilde sesin yükseltilmesi, zikredildi. Ayrıca muhaddislerİn tercihi ile ilgili bak. Müsned Tr. 545/1415 nolu hadisteki not.
2- Veya iki rivayet cem edilebilir:
a- Rasûlullah (Sallallahn aleyhi ve sellem) namazların bazısında 'Amin' dediğinde sesini yükseltir, bazen de gizlerdi.
b- Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) 'Âmin' dediğinde sesini 'Gayri'1-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn' den biraz daha indirdi, kısık söyledi.
§Fatiha'dan sonra 'Âmin' demenin meşruiyetinde ittifak vardır. İmam Nevevî (v.676/1277) şöyle dedi: 'Bu hadisler Fatiha'nın peşinden imam, cemaat ya da tek başına kılanın 'Amin' demesinin müstehap olduğunu göstermektedir. Cemaatin 'Âmin' sözü imamınkine rast gelmeli, önce ya da sonra olmamalıdır.'[179]
Cehri ve hafi namazlarda 'Amin' denilir, bu hem imam ve cemaat için, her de münferit için geçerlidir, bu cumhurun görüşüdür. Ancak İmam Malik'ten geles bir rivayette; imam 'Amin' demez şeklinde nakledildi.
§'Âmin' kelimesinin sesli söylenmesi konusunda farklı hadisler bulunduğu| için müctehid İmamlar ihtilaf ettiler:
1- İmam Ebû Hanife, Kûfeli alimler ve Malikilere göre 'Âmin' kelimesi sesli 1 söylenmez, Rasûlullah döneminde sesli olarak söylenmesi bu kelimeye alıştırmak içindir.
İbnü'l-Kâsım, İmam Malik'in şu sözünü nakletti: Cemaatle namazda imam. 'Âmin' demez, cemaat der, tek başına kılan da 'Âmin' der.[180]
2- Bazılarına göre 'Âmin' sesli söylenir. Şafiî ve Hanbelî alimleri, Ebû Sevr’ ve hadis ehli bu görüştedir.[181] Bu görüşün delili yukarıdaki hadislerdir. Ayrıca başka rivayetler de vardır:
Ebû Hüreyre'den:
Rasûlullah 'Gayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn'\ okuduğunda arkasındaki birinci safta bulunanların duyacağı sesle 'Âmiri' dedi.[182]
Ebû Hüreyre'den:
İnsanlar 'Âmin'' demeyi terk ettiler. Hâlbuki Rasûlullah 'Gayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn'\ okuduğunda peşinden birinci safta bulunanların duyacağı sesle 'Âmin' derdi ve bununla mescit sarsılırdı.[183]
* Namazda Farz Olan Kıraate Gücü Yetmeyenin/ Güzel Okuyamayanın Durumu
547/1417- Abdullah b. Ebî Evfâ'dan (Radıyaiiahtı anh):[184]
Bir adam Hz. Peygamber'e (Saitaiiahtı aleyhi ve seiiem) geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben (namazda) Kur'ân okuyamıyorum, onun yerine bana yetecek bir şey emret!'
Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki:
"Şunu söyle: el-Hamdülillah ve sübhanallah velâ ilahe illallahü vallahi) ekber velâ havle velâ küvete illa billah.'"
O adam bunu söyledi, avucunu kapatıp baş parmağı ile beş kere saydı/tekrar etti, sonra dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu yüce olan Allah içindir, ya benim için?'
Hz. Peygamber şöyle dedi:
"Şunu söyle: 'Allahümmağfirlî verhamnî ve âfinî vehdinî verzuknî.'"[185]
Adam bunu da söyledi, diğer avucunu kapattı ve baş parmağı ile birlikte beş kere saydı, sonra da iki avucu kapalı olduğu hâlde bu kişi oradan ayrıldı. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Kesinlikle iki avucunu hayırla doldurdu."[186]
Açıklama
Yukarıdaki hadisin Ebû Davud ve Nesai rivayetinde, o adam şöyle dedi:
'...ben Kur'ân'dan' bir şey alamıyorum/okuyamıyorum, Bana Kur'ân'daki (ayetler) yerine geçecek bir şey öğret!..'[187]
Başka rivayetteki farklılık ise şöyledir:
'...Ben Kur'ân'dan hiçbir şeyi güzel bilemiyorum/okuyamıyorum[188], ondaki (ayetler) yerine geçecek bir şey öğret...'[189]
Burada tavsiye edilen şey, bütün vakitler için değildir.Bir kişi öğrenmeye vakit bulamadığında bu şekilde dualarla namazını kılar, ancak en azından Fatiha suresini en kısa zamanda öğrenmesi gerekir. Ancak hiç öğrenemeyen ya da ezberleyemeyen kişi dua ve teşbihlerle kılabilir.
Bu konuda müctehid imamların görüşleri:
Kur'ân tercemesiyle ibadet (yani namaz) caiz değildir. İmam Malik, Ebû Yusuf, Muhammed, Şafiî' ve Ahmed b. Hanbel'in de içinde bulunduğu çoğunluğun görüşü budur. Fatiha'yı güzel okuyamayan başka ayetlerden okur, buna da gücü yetmezse yukarıdaki hadiste geçen zikir ve teşbihlerle namaz kılar.[190] Sadece İmam Ebu Hanife'nin Arapça'sından okuyamayan için lercemesini cevaz vermesi kendisinin şaz (alınmayan) görüşlerinden kabul edilmiştir. Günümüzde de bu konuyu istismar edip, Kur'ân'ı tahrife yönelenler bulunduğu için cumhurun görüşü daha isabetli kabul edilmiştir.[191]
* İlk İki Rekâtta Fatiha'dan Sonra Sure/Ayetler Okumak Gerekir, Son İki Rekâttaki Okumanın Hükmü
548/1418- Ebû Katade'den (Radıyallahu anh):[192]
Rasûlullah (Saitaiiahu aleyhi ve seiiem) bize namaz kıldırırdı, öğle ve ikindinin ilk iki rekâtında Fatiha ve ikişer sure okurdu, ayetleri de bazen bize duyururdu. (Diğer rivayetteki ziyade: Son iki rekâtta da Fatiha okurdu şeklindedir.)
Öğlenin birinci rekâtında okumayı uzatır, ikinci rekâtta kısaltırdı, sabah namazında da böyleydi.[193]
Açıklama
Ebû Katade'den gelen bu rivayet Buhari'de şu şekilde geçmektedir:
Ebû Katade'den:[194]
Rasûlullah bize namaz kıldırırdı, öğle ve ikindinin ilk iki rekâtında Fatiha ve birer sure okurdu, ayetleri de bazen bize duyururdu.
§Bu rivayetten hafi (gizli) namazda da kıraatin şart olduğu anlaşılmaktadır, Rasûlullah bu namazları genelde gizli okumakta, ancak bazen Öğretmek için olsa gerek arkadakilere duyuruyordu. Tîbî şöyle dedi: 'Fatiha ve sureden bir kısmını okurken sesini biraz yükseltirdi ki okunulan şeyler duyularak bilinsin. Ayrıca İmam Nevevi şöyle dedi: 'Bu hadisten gizli namazlarda da açıktan okumanın cevazı anlaşılmaktadır ki daha iyi düşünmek için dil bu konuda yardımcı olsun.'
ŞRasûlullah son iki rekâtta Fatiha okurdu, ziyadesi Müslim'de geçmektedir.
Ebû Kalade'den:[195]
Rasûlullah öğlenin ilk iki rekâtında Fatiha ve sure okurdu, son iki rekâtta da Fatiha okurdu, ayetleri de bazen bize duyururdu.
Ayrıca yukarıdaki hadisten birinci rekâtta kıraatin uzatılmasının ya da tertil ile (yavaş) okunmasının müstehap olduğu anlaşılmaktadır, böylelikle ilk rekâta daha fazla kişi yetişsin, aşağıdaki rivayette Ebû Katade de bu şekilde düşündüklerini İfade etmektedir:
Ebû Katade şöyle dedi:[196]
'Rasûlullah'ın (bu şekilde okuması ile) insanların ilk rekâta yetişmelerini istediğini düşündük.'
Atâ şöyle dedi:[197]
'Ben imamın kıyamı uzatarak ilk rekâtta yetişilir olmasını isterim ki İnsanlar o (İlk rekâtta) çoğalsınlar. Ben yalnız namaz kıldığımda ilk iki ve son iki rekâtı eşit tutmaya gayret ederim, cemaatle kılarken ilk iki rekâtı uzatmayı tercih etmemin sebebi ise daha çok insanın gelsin, toplansın, diyedir.'
Ayrıca ilk rekâtta uzun okumanın hikmeti huşu ve taatın daha fazla olmasıdır, ikinci rekâtta ise usandırmamak için kısaltmak gerekir.
İlk rekâtta okumayı uzatmanın sebebi üç şekilde anlaşılabilir:
1- Çok ayet okumak,
2- Tertilde (yavaş okumada) mübalağa yapmak.
3- Daha çok insanın birinci rekâta yetişmesini sağlamaktır.[198]
549/1419- Ebu Said el-Hudri'den (Radtyallahu anh):[199]
Rasûlullah (Saiiaüaha aleyhi ve seiiem) öğle namazının ilk iki rekâtının her birinde otuz ayet okuyacak kadar ayakta dururdu, son iki rekâtının her birinde on beş ayet okuyacak kadar durur, son iki rekâtında da bunun yansı kadar (ayakta dururdu).[200]
Açıklama
Bu hadisten iki rekâtta kıraatin eşit olması anlaşılır, ayet sayılarını her hâlde sahabi yaklaşık olarak söyledi, önceki rivayetlerle arasında bir tenakuz yoktur, cem (te'lif) edilebilir. İki rekâtın tertil ile okunması ya da namaza yetişme ihtimali olanlar için biraz uzatmak tavsiye edilir, ancak böyle bir durum yoksa iki rekâttaki kıraatin eşit olması caizdir.
§Söz konusu hadisten son iki rekâtta Fatiha üzerine başka ayetler okunmasının meşruiyeti anlaşılır.
ŞAyrıca bu rivayetten ikindi namazının daha hafif olması anlaşılır ki bu da öğle namazındaki kıraatin yarısı kadardır. Öğle namazında kıraatin uzun olmasının hikmeti, insanların uyku gibi sebeplerle gaflet içinde olması ve onların gecikmeleri olabilir. Ama ikindi namazında böyle bir şey söz konusu değildir, bilâkis çalışanların yorgun olduğu bir vakittir ve namaz hafif tutulmalıdır.[201] Öğle namazı ile ilgili bir rivayet bunu göstermektedir.
Öğle namazı başlar, bizden biri Bakî'ye gider, ihtiyacını giderir, sonra ailesinin yanına gider ve abdest alır, sonra mescide döner, de hâlâ Rasûlullah birinci rekâtta olurdu.[202]
Bakı' geniş arazi anlamındadır, bir yerde ağaçlar ya da kökleri varsa oraya bakı' denir. Bakîu'l-ğarkad; Medine'de kabristan olarak ayrılmış bir bölge için kullanılmaktadır.[203]
550/1420- Ebû Said el-Hudrî'den (Radiyallahu anh):[204]
Peygamberimiz (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) bize Fatiha ve (Kur'ân'dan) kolay(ımıza) gelen yerden okumamızı emretti.[205]
551/1421- Câbir b. Semüra'dan (Radıyallaha anh):[206]
Küfeliler Sa'd (b. Ebî Vakkas)'ı[207] Hz. Ömer'e (Radıyaiiaiıaaıı/ıama) şikayet-ettiler ve şöyle dediler:
'Namazı güzel kıldırmıyor.' Hz. Ömer durumu Sa'd'a sorunca o şöyle dedi:
'Ben ilk iki rekâtta okumayı uzatarak ve son iki rekâtta azaltarak (tıpkı) Rasûlullah'ın kıldığı namazı kıldırıyorum.' Bunun üzerine Hz. Ömer:
'Benim de senin hakkındaki zannım buydu, ey Ebû îshak!' dedi.
§Câbir b. Semüra'dan ikinci tarikle gelen rivayet:
Hz. Ömer Sa'd'a:
insanlar her konuda seni şikayet ettiler, namaz konusunda bile' deyince Sa'd:
'(Onlar dediklerini demişler,) halbuki ben ilk iki rekâtta okumayı uzatıyor ve son iki rekâtta azaltıyorum. Ben Rasûlullah'ın namazına uyduğum sürece hiçbir şeyi önemsemem (kıymet vermem).'
Bunun üzerine Hz. Ömer:
'Benim de senin hakkındaki zannım buydu'[208] dedi.[209]
Açıklama
Fatiha'dan sonra Kur'ân'dan ayetler okumak ittifakla meşrudur. Ancak 'bu kıraatin hükmü hakkında müctehidler ihtilafa düştü:
1- Fatiha'dan sonra Kur'ân okumak farzdır. Bu görüşte olanlar Hz. Ömer, oğlu Abdullah, Osman b. Ebu'l-Âs, Hadi, Kasım ve Müeyyidbillah'tır. Hâdİ'ye göre bu miktar en az üç ayet, Kasım'a göre ise bir uzun ayet olmalıdır.[210]
2- Fatiha'dan sonra sure okumak müstehabtır. Cumhurun görüşü bu şekildedir.
3- Fatiha'dan sonra en az üç ayet ya da bu miktarda uzun bir ayet okumak vaciptir. Hanefi mezhebi bu görüştedir. Fatiha okunmazsa Kur'ân okumak farzdır.[211]
§Farz namazda üçüncü ve dördüncü rekâtta sure okumanın hükmünde ihtilaf edildi:
1- İmam Malik'e göre mekruhtur.
2- Î.Şafiî'ye (kavl-i cedidinde) miistehab olduğunu söyledi.
3- Bazı alimlere göre kişi muhayyerdir, dilerse okur, dilerse teşbih eder.
4- Hanefi ve Hanbelî mezheblerine göre son iki rekâtta sadece Fatiha okumak sünnettir.[212] Hasan b. Ziyad'dan gelen rivayette ise İmam Ebû Hanife'ye göre son iki rekâtta Fatiha'yı bilerek terk eden günahkâr olur, unutarak terk ederse sehv secdesi gerekir. Bu rivayete göre son İki rekâtta Fatiha okumak vaciptir. Ancak Ebû un Ebû Hanife'den naklinde bu sünnettir, Yusuf un Ebû Hanife'den naklinde bu sünnettir, terkinde bir şey gerekmez.[213]
§Okunacak sure ya da ayetlerin uzunluğu:
1- Sabah namazında ve öğlenin İlk iki rekâtında tıval-ı mufassaldan[214] okumak müstehabtır.
2- İkindi ve yatsıda evsattan okumak müstehabtır.
3- Akşam namazında ise kısa surelerden okumak müstehabtır.[215]
§ Dördüncü rekâtın kıraatinin üçüncüden kısa olması konusunda ihtilaf edildi:
1- Kısa sure uzundan efdaldir.
2- Mushaf tertibine göre okunur, aksi mekruhtur, ancak namaz bozulmaz.[216]
* Bir Rekâtta İki Ya Da Daha Fazla Sure Okumak, Aynı Rekâtta Sure Ya Da Ayetlerin Tekrarı
552/1422- Abdullah b. Şakik'ten:[217]
Hz. Aişe'ye (Radıyaitahu anhâ) sordum:
'Rasûlullah (Saiiaiiahu atey/ü ve seiiem) bir rekâtta surelerin arasını birleştirir miydi?' Şöyle dedi:
'Mufassalı (birleştirerek) okurdu.'[218]
§îkinci tarikle gelen rivayet: Hz. Aişe'ye (Radıyaiiahu anhâ) sordum:
'Rasûlullah (Saiiatiahn aleyhi ve seiiem) sureleri (birleştirerek) okur muydu?' Şöyle dedi:
'Mufassalı (böyle) okurdu.' Ben:
'Rasûlullah oturarak namaz kılar mıydı?' deyince şöyle dedi:
'Evet, insanlar onu ihtiyarlattıktan sonra.'[219]
'Rasûlullah duha namazı kılar mıydı?'
'Hayır, sadece yolculuğundan döndüğünde.'
'Rasûlullah Ramazan dışındaki bir ayda (tamamıyla) oruç tutar mıydı?’
'Hayır vallahi. Eğer Ramazan dışında bir ayda oruç tutmak isterse o ayın bazı günlerinde oruç tutmadıkça orucu bırakmazdı.'
'Rasûlullah'm sahabesinden hangisi kendisine daha sevgiliydi?' 'Ebû Bekir' 'Sonra kim?' 'Sonra Ömer.'
'Sonra kim?'
'Sonra Ebû Ubeyde h. Cerrah.'
(Râvi) Yezid: 'Sonra kim?' diye sordum. O da, Hz. Âişe sustu (cevap vermedi), dedi.[220]
Açıklama
Mufassal tabiri Kur'ân'm son yedide biri için kullanılır. Tîbî dedi ki:
'Bu surelerin ilki Hucuıat süresidir. Söz konusu surelere bu ismin verilmesinin nedeni çok fasılalı olması ya da her birinin fasl (bölüm) olmasındandır. Mufassal sureler üç kısımdır: Tıval (uzun), evsat (orta) ve kısar (kısa). Bunların sınırlarında ihtilaf edildi:
1- Hanefilere göre; Tıval sureler Hucurat'tan İnşikak'a kadar, evsat sureler Burûc'dan Beyyine'ye (^jjı j& ,1), kısar ise buradan Kur'ân'm sonuna kadardır.
2- Malikilere göre: Tıval sureler Hucurat'tan Nâzİât'a kadar, evsat sureler Abese'den Leyi "e kadar, kısar ise Duhâ'dan Kur'ân'm sonuna kadardır.
3- Şafiîlere göre: Tıval sureler Hucurat'tan Mürselât'a kadar, evsat sureler Nebe'den (û>-ı_^ ^) Leyl'e kadar, kısar ise Duhâ'dan Kur'ân'm sonuna kadardır.
4- Hanbelilere göre: Tıval sureler Kaftan Mürselât'a kadar, evsat sureler Nebe'den Leyl'e kadar, kısar İse Duhâ'dan Kur'ân'm sonuna kadardır.[221]
553/1423- Nâfi'den:[222]
Ibn Ömer (Radıyaiuthu anhümcı) bize farzlarda bazen iki ya da üç sure ile namaz kıldırırdı.[223]
554/1424- Nehîk b. Sinan es-Sülemî'den:[224]
Kendisi Abdullah b. Mes'ûd'a (Radıyaiiaini anhi geldi ve dedi ki:
'Bu gece mufassal (sureleri) bir rekâtta okudum.' Abdullah b. Mes'ûd:
'Şiir okur gibi hızlıca ya da kötü hurmaların saçılması gibi[225] nesir şeklinde okudun.Mufassal olması bölüm bölüm okumamız içindir. Rasûlullah'ın (Saiiaitahü aleyhi ve sellem) birleştirerek okuduğu benzer surelerin yirmi kadarını bilirim.'
Rahman ve Necm İbn Mes'ûd'un (mushafındaki) telifine göre, her iki sure bir rekâtta (okunur), Duhân ve Amme yetesâelûn (sureleri) bir rekâtta okunur.
§Aynı râviden gelen ikinci rivayet: Bir adam ona (İbn Mes'ûd'a) geldi ve dedi ki: 'Mufassal (surelerin) hepsini bir rekâtta okudum.' İbn Mes'ûd: 'Bilâkis sen hızlı okunan şiir gibi ya da kötü hurmanın saçılması gibi (nesir şeklinde) dağınık okumuşsun. Ancak Rasûlullah (Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) senin yaptığın gibi yapmadı (okumadı). Benzerlerini (birleştirerek) okurdu, (meselâ) Rahman ve Necm'i bir rekâtta okurdu.'
§(Râvi) Ebû İshak ekledi: Abdullah (b. Mes'ûd)un mushafındaki telifi üzere on rekâtta okunacak yirmi sure zikretti. Onların sonuncusu İze'ş-şemsü küvviret ve Duhân sureleriydi.[226]
Açıklama
Abdullah b. Mes'ûd Kuı'ân'ı en iyi bilen ve okuyan sahabİlerdendi, bizzat kendisi Rasûlullah'tan yetmiş sure öğrenmişti.[227] Rasûlullah (Suiialiahu aleyhi ve sellem) onun hakkında şöyle dedi:
"Kur'ân'ı şu dört kişiden öğrenin: İbn Ümmi Abd (Abdullah b. Mes'ûd), Muaz b. Cebel, Ubey b. Kâ'b ve Salim."[228]
"Kur'ân'ı nazil olduğu günkü tazeliğiyle okumak isteyen İbn Ümmi Abd'in okuyuşu gibi okusun!' [229]
Abdullah b. Mes'ûd Kur'ân'ın anlaşılır bir şekilde yavaş okunması inanandaydı, bunun için o kişi sen şiir mi okuyorsun, şeklinde tenkid etmiş ve Rasülullah'ın Kur'ân okuma şeklini açıklamıştı.
§Yukarıdaki rivayette geçen kişinin mufassal surelerin tümünü bir rekât okuduğunu diğer rivayetlerden anlıyoruz:
Becîle oğullarından Nehîk b. Sinan isimli bir kişi 'ben bir rekâtta mufassaiı okurum' deyince Abdullah b. Mes'ûd:...[230]
Diğer rivayette:
Biri: 'Ben mufassal (sureleri) tümüyle dün gece bir rekâtta okudum' deyine Abdullah b. Mes'ûd:..[231]
§Abdullah b. Mesûd, başka tarikten gelen rivayette ziyade olarak şöyle dedi:[232]
'(Mufassal sureler) fasıllarla bölündü ki sen de ayrı ayrı okuyasın!...'
§Tercih edilen görüşe göre Duhân suresi mufassaldan değildir, bu rivayetteki! tertip İbn Mes'ûd'un mushafına göredir. Onun muslıafı imam mushaf olan ( Osman döneminde tekrar gözden geçirilen) mushafın tertibinden farklıdır, mufassallar onun mushafında önce Câsiye ve Duhân şeklinde haşlayıp devam etmektedir.[233]
§lbn Mes'ûd'un mushafındaki tertip:[234]
* İftitah (Namaza Başlama) Duası Ve Kıraatten Önce Teavvüz (Eûzü Billah... Demek) 3
* Cehri Namazda Fatihadan Önce Besmeleyi Açıktan Okumak. 9
* Namazda Fatiha Sûresinin Okunması Ve Besmele Fatiha'dan Değildir Görüşünün Delili 12
* Cemaatin Fatiha Okuması Ve Cehrî Namazlarda Susması 15
* Başkasını Yanıltacak Şekilde Namazda Sesli Okumak Yasaktır 18
* Fatiha'dan Sonra Âmin Kelimesinin Gizli Veya Açıktan Söylenmesi 20
* Namazda Farz Olan Kıraate Gücü Yetmeyenin/ Güzel Okuyamayanın Durumu. 22
* İlk İki Rekâtta Fatiha'dan Sonra Sure/Ayetler Okumak Gerekir, Son İki Rekâttaki Okumanın Hükmü. 24
* Bir Rekâtta İki Ya Da Daha Fazla Sure Okumak, Aynı Rekâtta Sure Ya Da Ayetlerin Tekrarı 26
* Namazlarda Okunan Sureler 31
* Öğle Ve İkindi Namazlarında Kıraat (Kur'ân Okumak) 34
* Akşam Namazında Kıraat (Kur'ân Okumak) 39
* Yatsı Namazında Kıraat (Kur'ân Okumak) 43
* Sabah Namazında, Özellikle Cuma Gününün Sabah Namazında Kıraat (Kur'ân Okumak) 45
* Genel Olarak Namazda Kıraat (Kur'ân Okumak) 49
* Kıraat Sırasında İmamın Duraklaması/Yanılması Ve Ona Yardım Etmenin Hükmü. 52
* Rasûlullah Döneminde İbn Mes'ûd Ve Übey B. Ka'b'm Kıraati 54
* Namazdaki İntikal Tekbirleri 56
Kur'ân Tarihi Sürecinde Kıraatler 61
Giriş. 61
Hz. Peygamber Döneminde Kur'ân Kıraati 62
Sahabe Ve Sonraki Dönemde Kıraat 65
1- Hz. Ebû Bekir Döneminde Kur'ân'ın Toplanması: 65
2- Hz. Osman Zamanında Ana Mushafm Çoğaltılması: 68
3- Kur'ân'ın Noktalanması Ve Harekelenmesi: 70
Kur'ân Tertibi 71
İmam Mushaf Dışındaki Mushaflar 71
1- Hz. Ali Mushafi Ve Şia'nın Bakışı: 71
2- İbn Mes'ûd Mushafı: 73
3- Übey b.Ka'bMushafı: 73
Kıraatlerin Belli Bir Disiplin İle Toplanıp Kurumsallaşması 73
Tablo IX.. 79
On Kıraat İmamı Ve Râvileri 79
Bu Kıraatlere Diğer Mezheblerin Bakışı 79
Hz. Osman Zamanında Çoğaltılan İmam Mushaflar Günümüze Ulaştı Mı?. 80
Görme Engelliler İçin Kur'ân. 81
Kıraat Konusunda Yazılan Bazı Temel Eserler 81
Günümüz Dünyasında Kıraatlerin Durumu. 82
k)- KIRAAT
Namazda emredilen en önemli hükümlerden birisi Kur'ân okumaktır, buna İstılah olarak kıraat denir. İnsanın kolayına gelen; onu sıkmayacak ve başka şeyler düşünmesine sebep olmayacak şekilde kolayına gelen ayetlerin okunması emredilmektedir. Namazda Kur'ân okumak bu ibadetin en önemli parçası, olmazsa olmaz diye bilinen bir unsurudur. Kur'ân okumanın şekli ve ilgili konular bizzat Rasûlullah tarafından açıklanmış, aynı Z/ananda o yüce Peygamber bize namaz kılarken ve Kur'ân okurken ruhen hazırlık anlamına gelen duaları, teavvüzü (şeytanın şerrinden Allah 'a sığınmayı) ve besmeleyi (Rahman-Rahim olan Allah adıyla başlamayı) öğretmiştir. Şüphesiz onda inananlar için daha nice güzel örnekler vardır.
Allah Teâlâ buyurdu:
'(Resulüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın bir kısmını, (bazen) yarısını, (bazen de) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor. Gece ve gündüzü takdir eden (programlayan) ancak Allah'tır. O sizin, (gecenin tümünü ibadetle geçirmeye) gücünüzün yetmeyeceğini bildiği için sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan (rızık) aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da
Allah yolunda çarpışacaklardır. O hâlde Kur'an'dan kolayınıza geleni
okuyun. Namaz kılın, zekât verin, Allah için güzelce borç (karz) verin. Kendiniz için önden (dünya da iken) ne iyilik hazırlarsanız
Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah
çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.' (Müzzemmil, 73/20)
NOT: Bu ayet İslâm'ın ilk dönemlerinde kıyamü'1-leyl (gece namazı) kılan Hz. Peygamber ve Müslümanlarla ilgilidir. Bu ayet içindeki 'Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun' kısmı namazda okunan Kur'ân hakkındadır.[1]
Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: "İster Allah dîye, ister Rahman diye dua edin. Hangisini derseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır." Namazında yüksek sesle okuma, sesini fazla da kısma; ikisinin arasında bir yol
tut.'(Ura, 17/110)
NOT: İbn Abbas'tan gelen rivayette; Mekke'de Rasûlullah namaz kılarken sesini yükseltirdi, onun namazda sesli Kur'ân okuması müşrikleri kızdırıyor, hatta onların küfretmelerine ve saldırmalarına sebep oluyordu. Allah Teâlâ bu konuda dikkatli olunmasını, onlarla duygusal anlamda çatışmaya girilmemesini emretti, okuyuşta da sesin ne çok yüksek, ne de çok düşük, bilâkis orta halli okuyanın kendisinin duyacağı kadar olmasını tavsiye etttî. Ancak Medine'ye hicretten sonra İbadet serbestliği olduğu için bu emir kaldırıldı.[2]
* İftitah (Namaza Başlama) Duası Ve Kıraatten Önce Teavvüz (Eûzü Billah... Demek)
Namaz kılacağında bir insan kendisini büyük bir ibadete hazırlamalıdır. Bu, fizikî olarak temizlik, kıbleye dönme vb. şekillerde tezahur eder, fizik ötesi aleme yolculuğu için de ruhen konsantre olmalıdır. Kur'ân buna huşu demektedir. RasûluHah'in namazdaki davranışları yanında duaları da bu noktada çıtayı oldukça yukarıya taşımakta, insanı ruhen hazır hâle getirmektedir. Yeter ki insan bu duaları anlayarak ve özümseyerek okusun. Bu dualarda şu İfadeler bulunmaktadır:
1- Şimdi ben zatı, İsmi ve azameti yüce olan tek Allah'ın huzurundayım, O'ndan başka İlâh yoktur.
2- Yüzümü (özümü) göklerin ve yerin yaratıcısına döndürüyorum, diğer varlıkları unutuyorum, şirkten uzak bir hayat yaşamak istiyorum.
3- Şeytanın bütün kötülüklerinden her şeyi duyan ve bilen Allah'a sığınıyorum...
Aşağıdaki rivayetlerde bu duygu ve düşüncelerin RasûluHah diliyle ifadesi bulunmaktadır. Bu konuda da şüphesiz en güzel örnek RasûluHah'tır. Çünkü biz onun kadar güzel dua edemeyiz, duygu ve düşüncelerimizi ifade edemeyiz.
ŞNamazda Kur'ân'dan bir bölüm okunması emredilmektedir ve bu konuda her hangi bir ihtilaf yoktur. Okuduğumuz Kur'ân'ın bize tesir etmesi için bizi meşgul edecek unsurlardan Allah'a sığınmalıyız. Bunların belki de en büyüğü ve en tehlikelisi şeytandır. Çünkü iki varlık arasında kıyamete kadar sürecek bir mücadele vardır. Kendi savunmamız yanında bu konuda Allah'tan da yardım istemeliyiz, Rabbimiz bunu emretmektedir. Rasûlutlah'ın namaz kılma şeklinde bu görülmektedir. O, namazda Kur'ân okuyacağında 'Eûzü billahi...' diyerek önce Allah'a sığınırdı.
§Bu İki hareketten anlaşılan :
1- Namaz kılarken tümüyle Allah'a yönelmeliyiz.
2- Bu yönelişimizi engelleyecek şeytanın şerrinden de Allah'a sığmmalıyız.
Allah Teâlâ buyurdu:
'Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Şüphesiz o (namaz) huşu sahipleri (Allah'a saygı duyanlar) dışında herkese zor/ ağır gelen bir görevdir.' (Bakara, 2/43)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.' (Mü'minûn, 23/2)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ben muvahhit olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.' (Enam, 6/79)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Kur'ân okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!' (Nahl, 16/98)[3]
504/1374- Ebû Said el-Hudrî'den (Radıyatiahu anh):[4]
Rasûlullah (Satiaiiahu aleyhi ve seüem) gecenin bir bölümünde kalkıp tekbir getirerek namaza başladığında, şöyle derdi:
"Sübhaneke Allahümme ve bihamdik ve tebârake'smük ve teâlâ ceddük velâ ilahe ğayruk"
Sonra üç kere şöyle derdi:
"Lâ ilahe illallah"
Sonra üç kere şöyle derdi:
"Eûzü billahi mine'ş şeytani'r racîm min hemzihi ve nefhıhî"
Sonra üç kere "Allahü ekber" derdi.
Ardından da şunu eklerdi:
"Eûzü billahi mine'ş şeytani'r-racîm min hemzihi ve nefhıhî ve nefsihî"[5]
Açıklama
Duaların Tercemesi:
• Allahım, Seni hamd ile teşbih ederim, senin İsmin mübarek, azametin yücedir ve senden başka ilâh da yoktur.[6]
• Allah'tan başka İlâh yoktur.
• Kovulmuş şeytanın şerrinden, aynca vereceği vesvese ve şişirmeden (kibirden) her şeyi duyan ve bilen Allah'a sığınırım.
• Allah çok büyüktür.
• Kovulmuş şeytanın şerrinden, aynca vereceği vesveseden, şişirmeden (kibirden) ve üfürmesinden her şeyi duyan ve bilen Allah'a sığınırım.
§Cübeyr b. Mut'im (Radıyallahü anh) hadisinde yukarıda geçen Hemz, Neflı, Nefs kelimeleri açıklanmıştır:
Cübeyr Rasûlullah'a: 'Şeytanın hemzi, nefsi ve nefhı ne demektir?1 diye sorunca Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve seüem): "Onun hemzi insan oğlunu tutan sar'a, nefhı kibir ve nefsi İse şiirdir" diye açıkladı.[7]
Hadiste şeytanın yaptığı işlerin sonucu açıklanmıştır. Genel olarak bu kelimler nefes vermek ve üflemek manalarına gelmektedir. tbnü'1-Esir (v.606/1209) 'Neflı* kelimesinin kibir olarak yorumlanmasını şeytanın o kişiyi şişirmesine, 'Nefs* kelimesinin şiir olarak açıklanmasını şeytanın ağızdan üflemesi sonucu oluşmasına bağlamaktadır.[8] Hemz kelimesinin sar'a olarak açıklanması ise onun da insanı ölüm gibi hareketsiz bırakmasından kaynaklanmaktadır, bu da şeytanın vesveselerinden oluşan bir stres halidir.[9]
§Dİğer rivayette; Şeytanın hemzi vesvese vermesi, nefhı namaz sırasında ifsat için attığı şüpheler ve nefsi de şiirdir, şeklinde geçmektedir.[10]
Bu rivayetlerde zemmedilen şiir vahye nazire olsun diye ya da doğrulan bozmak için söylenenlerdir. Ama dini savunan veya doğrulan koruyan şiirlere cevaz verilmiş ve teşvik edilmiştir. Nitekim Peygamberimiz dürüst olan.şairleri övmüş ve korumuştur.
§Namaza başlarken Kur'ân okumadan önce istiftah duasını okumak Rasûluilah'tan intikal eden bir sünnettir. Cumhura göre bu duayı okumak müste-haptır, ancak İmam Malik'e göre müstehap değildir.[11]
505/1375- Ebû Ümâme el-Bâhilî'den (Radıyallahü anh):[12]
Allah'ın Peygamberi (Saiiatiahü aleyhi ve seiiem) namaz kılmaya kalktığında (Bir rivayette; gecenin bir bölümünde namaza başladığında) üç kere tekbir getirirdi, sonra üç kere "Lâ ilahe İllallah" derdi, Üç kere "Subhânallahi ve bihamdihi" derdi, sonra da şöyle derdi: "Eûzü billahi mine'ş şeytani'r-rarîm min hemzihi ve nefhıhî ve nefsihî".[13]
506/1376- Cübeyr b. Mut'im'den (Radiyallahu anh):[14]
Hz. Peygamber'in (Sallallaha aleyhi ve seiiem) nafile namazda üç kere "Allahü ekber kebîra", üç kere "ve'l-Hamdülillahi kesîra", üç kere "ve Sübhanallahi bukraten ve esîla", sonra da "Allahümme irini eûzü bike mine'ş şeytani'r-racîm min hemzihi ve nefsihî ve nefhıhf dediğini işittim. Kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü! 'Şeytanın kemzi, nefsi ve nefhı ne demektir?' diye sorunca Rasûlullah:
"Onun hemzi insan oğlunu tutan sara/delirme[15], nefhı kibir ve nefsi İse şiirdir" diye açıkladı.[16]
Açıklama
Bu duaların tercemesi:
• Yüce Allah çok büyüktür,
• Allah'a çokça hamd olsun,
• Günün başında ve sonunda Allah'ı teşbih ederim,[17]
• Kovulmuş şeytanın şerrinden, ayrıca vereceği vesveseden, nefes ve üflemesinin şerrinden Allahım sana sığınırım.
Bu dualarda tekbir, hamd, teşbih ve Allah'a sığınma hâlleri güzel bir şekilde birleştirilmiştir ki ibadete başlarken tevhidi kabullenme yanında tevhidin en büyük düşmanı şeytanın şerrinden de Allah'a sığınma konusunda Rasûlullah'a tabi olmak gerekir.[18]
507/1377- İbn Ömer'den (Radiyallahu anhüma):[19]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) ile namaz kılıyorduk, topluluktan bir kişi şöyle dedi:
'Allahü ekber kebiran, velhamdü li'llahi kesiran, ve sübhanallahi bukraten ve esîla' Rasûlullah:
"Bunları söyleyen kimdir?" deyince topluluktan biri:
'Benim, ey Allah'ın Rasûlü dedi. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Bu sözler benim çok hoşuma gitti, gök kapıları onun için açıldı."
§(Râvi) İbn Ömer ekledi: 'Rasûlullah'in bu sözünü işittikten sonra o sözleri söylemeyi hiç terketmedim.'[20]
508/1378- Abdullah b. Amr'dan (Radıyallahü anhüma):[21]
Bir gün biri namaza başladığında şöyle dedi:
'el-Hamdülilahi milVs-semâ.'[22]
Sonra o kişi Allah'ı teşbih etti, dua etti. Rasûlullah (Saüaiiahu aleyhi ve sellem);
"Bunları söyleyen kimdir?" deyince o adam:
'Benim, (ey Allah'ın Rasûlü!)' dedi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Melekleri o sözü almak için yarışırken gördüm."[23]
509/1379- Abdullah b. Ebû Evfâ'dan (Radıyallahü anh):[24]
Biz Rasûlullah'm (Saüaium aleyhi ve seiiem) arkasında saftayken bir kişi[25] geldi ve (seslice) dedi ki:
'Allahü ekber kebiran, ve sübhanallahi bukraten ve esîla.'
(Râvi İbn Ebi'1-Evfâ) anlatmaya şöyle devam etti:
Müslümanlar başlarım kaldırdılar ve okişiyi (hareketini) yadırgadılar;
'Rasûlullah'in sesinden fazla'sesini yükselten de kim?' dediler.
Rasûlullah namazı bitirince:
"Sesini yükselten o kişi kimdir?" dedi. Denildi ki:
'İşte o budur, ey Allah'ın RasûlüT Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Vallahi sözünü göğe yükselirken gördüm, (gök) kapısı açıldı ve içeri girdi (kabul oldu)."[26]
510/1380- Vâil b. Hucr'dan (Radıyallahü anh):[27]
Ben Hz. Peygamber (Saiiaiiaha aleyhi ve seüem) ile namaz kıldım, (o anda) bir kişi şöyle dedi:
'el-Hamdülillahi kesiran, tayyiben, mübareken fîh'
Rasûlullah namazı bitirince:
"Onu söyleyen kimdir?" dedi. O adam:
'Benim, ey Allah'ın RasÛlü! (Onunla) sadece hayn istedim' deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
"O söz için gök kapıları açıldı, onun arşa ulaşmasına hiç bir şey mani olamadı[28]."
NOT: Yukarıdaki rivayetlerde söz konusu kişinin söylediği sözün büyüklüğüne ve kıymetine dikkat çekilmekte, ayrıca Enes'ten (Radtyaüahü anh) gelen rivayette şöyle nakledilmektedir:
Rasulullah (Sallallahü aleyhi ve sellem);
"O sözü Rabbe ulaştırmak için yarışan on iki melek gördüm" dedi.[29]
511/1381- Hz. Ali'den (Radıyallahü anh):[30]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) namaza başlamak için tekbir aldı, sonra dedi ki:
(Bir rivayette: Namaza başladığında tekbir alır, sonra şöyle derdi
"Veccehtü vechiye lillezi fetara's-semâvâti vel-arda hanîfen, müslimen, vemâ ene mine'l-müşrikîn. înne salâtî ve nüsükî ve mahyâye ve memâtî lillahi Rabbi'l-âlemîn, Lâ şerike leh ve bizâlike ümirtü ve ene mine'l-müslimîn (Bir rivayette: Ve ene evvelü'l-müslimîn),[31] Allahümme Lâ ilahe illâ Ente (Bir rivayette: Allahümme Ente'l-Melikü Lâ İlahe illâ Ente),[32] Ente Rabbî ve ene abdüke, zalemtü nefsî va'teraftü bi zenbî fağfir lî zünûbî cemîan Lâ yağfiru'z-zünûbe illâ Ente, vehdinî li ahseni'l-ahlâkı, Lâ yehdî liahseniha illâ Ente, vesrif annt seyyieha, Lâ yesrifü annî seyyieha İllâ Ente (Bir rivayette: Lebbeyke ve sa'deyke ve'l-hayru külluhû fiyedeyke ve'ş-şerru leyse ileyke, (lâ yetekarrebü bi'ş-Şerri ileyke, ene bike ve ileyke tebârek-te),[33] veteâleyte esteğfıruke ve etûbu ileyke."
Rükûa gittiğine şöyle dedi:
"Allahümme leke reka'tü ve bike âmentü ve leke eslemtü haşa'a leke semt ve besarî ve muhhî ve ızâmî ve asabî."
Rükûdan başını kaldırdığında şöyle dedi:
"Semiallahü limen hamideh, Rabbena ve leke'l-hamd mil'e's-semâvâti ve'l-ard vema beynehüma ve mıl'e ma şi'te min şey'in ba'dü."
Secdeye gittiğinde dedi ki:
"Allahümme leke secettü ve bike âmentü ve leke eslemtü, secede vechî lillezî halekahü fe savverahü fe ahsene suvarahü fe şekka sem'âhü ve besarahü fe tebârakallâhü ahsenül halikîn."
Namazdan (çıkış) selâmını verdiğinde şöyle dedi:
"Allahümmeğfirlî ma kaddemtü vema ehhartü vema esrartü vema a'lentü ve vema esraftü vema Ente a'lemü minnî Ente'l-mukaddimu ve Ente'!- muahhiru Lâ ilahe illâ Ente."[34]
Açıklama
* İstiftah duasının tercemesi:
'Muvakkit ve Müslüman olarak ben yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm, ben müşriklerden değilim. Namazım, diğer ibadetim/kurbanım[35], hayatım ve ölümüm kâinatın Rabbine aittir ki onun hiçbir ortağı yoktur, ben Müslümanlardanım[36] ve bu şekilde (söylemekle/davranmakla) emrolundum. Atlattım! Senden başka ilâh yoktur.[37] Sen benim Rabbimsin ve ben senin kulunum, kendime haksızlık/kötülük ettim, günahımı da İtiraf ettim, günahlarımın hepsini affet, günahları affetme yetkisi sadece sana aittir. En güzel ahlâk konusunda bana yol göster, ahlâkın en güzeli konusunda ancak sen (doğru) yolu gösterirsin, günahlarımı benden uzaklaştır, günahlarımı benden uzaklaştırma konusunda sadece sen yetkilisin, sen yücesin.[38] Ben sana istiğfar eder ve tövbe ederim.'
*Rükû duasının tercemesi:
'Allahım! Senin için rükû ettim, sana iman ettim, sana teslim oldum ve işitmem, görmem, beynim/iliğim[39], kemiklerim, sinirim sana itaat etti.'
*Rükûdan doğrulma (kavme) duasının tercemesi:
'Allah kendisine hamd edeni duydu. Rabbimiz! Gökler ve yer doluşunca, ikisi arasındakiler doluşunca ve bundan sonra senin dilediğin şey doluşunca sana hamd olsun!'
*Secde duasının tercemesi:
‘Allahım! Sadece senin için secde ettim, sadece sana iman ettim, sadece sana teslim oldum. Benim yüzüm onu yaratan, şekillendiren, ona en güzel şekilleri veren, onda duyma ve görme organı var eden için secdeye gitti (yere kapandı). O Allah var edenlerin en güzelidir. '
*Namaz selamındaki duanın tercemesi:
ıAllahım! Benim yaptığım ve yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, haddi aştığım ve ayrıca benden daha iyi bildiğin (bütün) günahlarımı affet! Sen dilediğini ileri götüren ve dilediğini de bırakansın, senden başka ilâh yoktur.'
§Bu konudaki hadisler iftitah tekbirinden sonra duanın meşru olduğunu göstermektedir. İmam Nevevî (v.676/1277) bu duaların sahabe, tabiûn ve sonraki ulemanın çoğunluğuna göre müstehap olduğunu belirtti. Bu konuda müctehid imamların görüşleri:
1- İmam Âzam Ebû Hanife, Muhammed ve Ahmed b. Hanbel'e göre 'sübhaneke' okunmalıdır.[40]
2- İ.Şafiî'ye göre tevcih (veccehtü...) duası okunmalıdır.[41]
3- İ.Ebû Yûsufa göre 'Sübhaneke' ile birlikte 'veccehtü...1 duası birleştirilerek okunmalıdır.[42]
4- Bu konuda tek itiraz İmam Malik'ten gelmektedir, ona göre tekbirden! sonra dua okunmaz, bilakis hemen Fatiha'ya başlanır.[43]
Duaların efdal olanında ihtilaf edildi: Hz. Ömer, Ali, İbn Mes'ûd, Ebû Hanife ve ashabı, Evzaî, Sevrî, İshak ve Davud ez-Zahirî'ye göre 'Sübhaneke...' okumak gerekir. Bunlardan sadece İmam Ebû Yusuf iki dua birleştirerek okunur, der ve bu Ebû İshak el-Mervezî ve Kadı Ebû Hamid'in de görüşleridir. İbn Münzir ise; kişi (bu dualardan) dilediğini seçebilir, o yeterlidir, der.
§Teavvüz (EûzU) ilk rekâtta meşrudur. îftitahtan sonraki dua bitirilince 'Eûzli billahi mine'ş-şeytani'r-racîm' denir. Cumhurun görüşü budur.Ancak İmam Malik'e göre farz namazlarda teavvüz yoktur.[44]
Şevkânî (v.1250/1834) dedi ki: Teavvüz konusunda gelen rivayetler onun birinci rekâta meşru olduğunu göstermektedir,Ancak Hasan-ı Basrî, Atâ ve İbrahim en-Nehâi her rekâtta okunmasını müstehap olduğunu söylediler. Delilleri ise '0 hâlde Kur'ân okurken kovulmuş şeytanın şerrinden Allah'a sığın'[45] ayetidir ve onlara göre ayetin umûmî manası bunu gösterir, namaz içinde ve dışındaki durumları kapsar. Cumhura göre İse ayetin umumiliğinde şüphe yoktur., ancak sünnetteki uygulama (farzlarda) sadece birinci rekât için geçerlidir.[46]
* Cehri Namazda Fatihadan Önce Besmeleyi Açıktan Okumak
512/1382- Said b. Yezid Ebû Mesleme anlattı:[47]
Enes'e Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) okumaya ' Bismilahirrrahmanirrahim' diyerek mi başlardı, yoksa 'el-Hamdü lillahi Rabbil âlemin' diyerek mi başlardı, diye sordum.
Enes (Radtyaiiahü anh) şöyle dedi:
'Sen bana ezberlemediğim (bilmediğim)[48] bir şeyi soruyorsun (ya da senden önce kimsenin sormadığı bir şeyi bana soruyorsun).'[49]
513/1383- Enes b. Malikten (Radıyallahü anh):[50]
Rasûlullah (Saiiaiiaka aleyhi ve seiiem), Ebû Bekir, Ömer ve Osman anhüm) ile namaz kıldım, hiç birinin 'Bİsmilahirrahmanirrahim' diyerek başladıklarını duymadım.
Katade anlattı:
Enes'e Rasûlullah'ın kıraate (Kur'ân okumaya) ne ile başladığını sorunca şöyle dedi:
'Sen bana daha önceden kimsenin sormadığı bir şeyi soruyorsun.'[51]
514/1384- Enes'ten (Radıyallahü anh):[52]
'Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) arkasında, Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın (Radiyallahu anhüm) arkasında[53] namaz kıldım, onlar 'Bismülahirrah-manirrahim'i açıktan (yüksek sesle) okumadılar.'[54]
515/1385- Enes'ten (Radıyallahu anh):[55]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem), Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın anhsm) arkasında namaz kıldım; onlar kıraate 'el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemin' diye başlıyorlar, (ancak) okumalarının (Fatiha'nın) başında 'Bismillahirrahmanirrahim' demedikleri gibi sonunda da (yani zammı surenin başında da) demiyorlardı.[56]
516/1386- (Kt.)Enes'ten (Radiyallahu anh):[57]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaiıu aleyhi ve seiiem) arkasında, Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın (Radıyaiiahu anhüm) arkasında namaz kıldım, (ancak) onlar okumaya 'Bismillahirrahmanirrahim' diyerek başlamıyorlardı.
§(Râvi) Şu'be dedi ki: Katade'ye; 'Bunu Enes'ten duydun mu?' diye sorunca şöyle dedi: 'Evet, biz ona bunu sorduk.'[58]
517/1387- Yezid b. Abdullah b.Muğaffel[59] (Radıyatiahu aniunmı) anlattı:[60]
Ben 'Bismillahirrahmanirrahim, el-Hamdülillahi Rabbilâlemîn' diye okurken bu okuyuşumu babam duydu, namazı bitirince şöyle dedi:
'Ey yavrum, İslâm'a sonradan eklenen bir şeyi yapmaktan (bid'atten) kaçın! Ben Rasûlullah'ın arkasında, Ebû Bekir, Ömer ve Osman'ın (Radıyaiiahu anhum) arkasında namaz kıldım, onlar kıraate 'Bismillahirrahmanirrahim' diyerek başlamıyorlardı.'
§(Diğer rivayette: Kıraate başladığında onu (besmeleyi) okuma! 'el-Hamdülillahi Rabbil âlemîn' diyerek okumaya başla!' şeklindedir.)[61]
Abdullah şöyle dedi: 'Ben İslâm'da olmayan bir şeyi ekleme (bid'at) konusunda onun kadar kızan (tepki gösteren sahabeden) bir başkasını görmedim.'[62]
518/1388- Hz. Âişe annemizden (Radiyallahu anha):[63]
Allah'ın Peygamberi (SallaUahaaleyhi ve sellem) namazda kıraate 'el-Hamdü lillahi Rabbilâlemîn' diye başlardı.[64]
519/1389- Ümmü Seleme annemiz (Radıyaiiahü anha):[65]
Kendisine Rasûlullah'ın (Saiudiahu aleyhi ve seitem) (namazda Kur'ân) okuyuşu sorulunca dedi ki:
"O, okuyuşunu ayet ayet (olacak şekilde) bölerdi;
'Bismillahirrahmanirrahim, el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn, er-Rahmani'r-rahim, Mâliki yevmi'd-dîn...' (şeklinde okurdu).[66]
Açıklama
Bu konudaki hadisler ayrı ayrı düşünüldüğünde Uç farklı sonuç çıkmakladır:
1- İlk rekâttaki Fatiha'da besmele gizli okunmalı,
2- îlk rekâttaki Fatiha'da besmele açıktan okunmalı,
3- İlk rekâttaki Fatiha'da besmele okunmamalı.
§Namazda besmelenin okunması konusunda müctehid İmamlar ihtilaf ettiler:
1- Namazda besmelenin okunması farzdır. Bu görüşte olanlar İmam Şafiî, bir görüşünde Ahmed b. Hanbel ve muhaddislerden bir gruptur. Onlara göre besmelenin hükmü Fatiha'nın açıktan ya da gizli okunması ile alâkalıdır,[67] Delilleri ise Ümmii Seleme (Radıyuiiaha anhâ) hadisidir.[68] Bu konuda gelen en sahih hadis Nuaym'dan gelen şu rivayettir:
'Ben, Ebû Hüreyre'nin (Radıyallahu mıh) arkasında namaz kıldım 'Bismİlla-hirrahmanirrahim'i okudu, sonra Fatiha'yı okudu ve 'veleddâllîn' kısmına gelince 'Âmin' dedi, cemaat de 'Âmin' dediler.'[69]
2- Bu namazda besmele okumak mekruhtur. İmam Malik bu görüştedir. Buna göre gizli ya da açıktan olsun farz namazlarda besmele okunmaz, nafileler bu hükmün dışındadır, caizdir. Bu konudaki hadislerde tearuz vardır ve bunlardan biri tercih edilemez.[70]
3- Besmele okumak müstehaptır, ancak besmele açıktan okunmaz. Bu, ulemanın çoğunluğunun görüşüdür. Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali ve diğerleri (Radtyaüahü anhüm), aynca tabiûndan bir kısmı böyle düşünmektedir. Bu görüşte olan müctehid imamlar ise; İmam Ebû Hanife ve ashabı, Sevrî, Abdullah b. Mübarek, Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Rahûye'dir.[71] Bu görüşün delili Enes'ten gelen rivayettir.[72]
4- Kişi bu konuda serbesttir. İbn Kayyim gibi bazı alimler bu görüştedir. Çünkü bu rivayetlerden anlaşılan Rasûlullah (Saiiatiahu aleyhi ve sellem) bazen besmeleyi açıktan okur, bazen de gizlerdi. Onun beş vakitte de besmeleyi açıktan okuduğu söylenemez.[73]
§Besmelenin Fatiha'dan bir ayet olması konusunda ihtilaf edildi:
1- İmam Ebû Hanife'ye göre sure başlarındaki besmeleler müstakil birer ayettir, çünkü Nemi suresinin inmesiyle Rasûlullah besmelenin yazılmasını emretmiştir.
2- İ. Malik'e göre bunlar ayet değildir, sureleri ayırmak için yazılmıştır, sadece Nemi suresinin içindeki besmele ayettir.
3- İ. Şafiî ve Ahmed b. HanbePe göre bunlar Fatiha'dan ve surelerden birer ayettir, Çünkü 'Âmin' kelimesi önemli olmasına rağmen yazılmamıştır, Kur'ân olmayan hiçbir kelime Kur'ân'a yazılmamıştır. Ayrıca delilleri bu konudaki bazı rivayetlerdir.[74]
İbn Abbas (Radıyallahu anhüma) 'Sana tekrarlanan yedi (ayet) verdik' ayeti hakkında Fatiha'dır, dedi. İbn Abbas'a:
'(Fatiha'daki) yedinci ayet nerde?' sorulunca:
'Bismillahirrahmanirrahim' diye cevap verdi.[75]
*Bu şekildeki rivayetler Hz. Ali ve Ebû Hureyre’den de (Radıyallahu anhüma) gelmektedir. Ayrıca Tabiûndan da gelen rivayetler vardır,[76] bunlardan birisi \ Atâ'dan gelen şu rivayettir:
İbn Cüreyc anlattı:
Atâ'ya dedim ki:
'Farz namazlarda yanında Fatiha okumaksızın sadece 'İnnâ a'taynâ ke'l-kevser' (suresini) okumam yeterli midir?'
Atâ:
'Hayır (yetmez), Bakara suresi bile (yetmez), Allah Teâlâ 'Sana tekrarlanan yedi (ayet) verdik' buyurdu*, işte bu (Fatiha) o yedi (ayettir). Ben ona:
'(Fatiha'daki) yedinci ayet nerede?' diye sorunca:
'Bismillahirrahmanirrahim' diye cevap verdi. O, Fatiha'nın her rekâtta okunmasını gerekli görürdü.[77]
* Namazda Fatiha Sûresinin Okunması Ve Besmele Fatiha'dan Değildir Görüşünün Delili
Allah Teâlâ buyurdu:
'And olsun ki, biz sana tekrarlanan yedi (âyeti) ve yüce Kur'an'ı verdik." (Hıcr, 15/87)
NOT: Hz. Ali, İbn Mes'ûd, Übey b. Ka'b (Radıyallahu animmu Said b. Cübeyr, İbrahim en-Nehâi, Ebû Müleyke, Ubeyd b. Umeyr, Leysî, Hasan-ı Basrî, Mücahid, Katâde, Atâ'dan gelen rivayetlerde yukarıdaki ayette zikredilen 'tekrarlanan yedi (ayet)' Fatiha süresidir.[78]
520/1390- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh):[79]
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dedi kî:
"Kim Ümmü'l-Kur"ân'ı (Bir rivayette: Fatihatü'l-Kitab'ı) okumaksızd namaz kılarsa, o namaz noksan olmuştur, o noksandır, o tam değildir."
(Râvi) Ebû Sâib. Ubû Hüreyre'ye şöyle dedi:
'Ben bazen imamın arkasında oluyorum, (ne yapmalıyım?)'
Ebû Sâib anlatmaya şöyle devam etti;
Bunun üzerine Ebû Hüreyre koluma dokunup dedi ki:
'Ey Farisî, sen (Fııtiha'yı) içinden oku! Ben Rasûlullah'ın şöyle dedi-! ğinİ duydum:
"İzzet ve celâl sahibi Allah dedi ki; 'Ben namazı kendimle kulum ara-| sında ikiye böldüm. Onun yarısı bana , diğer yarısı kuluma aittir. Kulumaj istediği verilir.'"
Ebû Hüreyre Rasûlullah'ın şöyle dediğini de nakletti:
"Onu (Fatiha'yı) okuyun! Kul 'el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn (Alemlerin Rabbine hamd olsun)' dediğinde Allah der ki: 'Kulum bana hamd etti.'
Kul. 'er-Rahmanirrahîm (Rahman ve Rahim olan)' dediğinde Allah der \ ki: "Kulum beni övdü.'
Kul: Mâliki yevmiddîn (Hesap/kıyamet gününün sahibi olan)' dediğinde Allah der ki: 'Kulum benim azametimi kabul etti, bu (sözleşme) benimle kulum arasındadır.'
Kul: 'İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn (Biz ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isteriz)' dediğinde Allah: 'Bunu kulum için (önemli) buluyorum. Artık kulum ne isterse o verildi' der.
Kul: 'İhdine's-sırata'l-müstekîm, sırata'l-lezîne en'amte aleyhim ğayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn (Bizi doğru yola ilet, nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğramış ve sapılmışların yoluna değil)' dediğinde izzet ve celâl sahibi Allah der ki: 'Bu kuluma has bir istektir. Kuluma istediği verildi."'
§Ebû Hüreyre'den ikinci tarikle benzeri nakledildi, o rivayetteki farklı kısım:
"Hangi namaz ki onda Fatiha okunmazsa, o noksandır, o noksandır, o noksandır.
(Rivayetin devamında şu zikredildi
Kul: Mâliki yevmi'd-dîn (Hesap/kıyamet günün sahibi olan)' dediğinde Allah der ki: 'Kulum beni vekil kıldı.'
Kul: 'İyyâke na'büdü ve iyyâke nesteîn (Biz ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isteriz)' dediğinde Allah: 'Bu benimle kulum arasındaki bir (sözleşmedir). Artık kulum ne isterse o verildi' der.[80]
Kul: 'İhdine's-sırata'l-müştekîm, sırata'l-lezîne en'amte aleyhim ğayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn (Bizi doğru yola İlet, nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğramış ve sapıtmışların yoluna değil)' dediğinde izzet ve celâl sahibi Allah der ki: 'Bu kuluma has bir istektir. (Ey kulum!) Benden istediğin sana verildi.[81]'"
Açıklama
Bu hadis nedeniyle bazı alimler besmelenin Fatiha'dan bir cüz olmadığını söylediler.
Fatiha'nın farz olduğunu söyleyenler yanında vacip olduğunu belirtenler de yukarıdaki hadisi delil olarak getirdiler, çünkü onlar hadisteki noksandır kelimesinin delâleti İle farziyet anlaşılmadığını, ancak önemine binaen bunun kendi literatürlerindeki vacip hükmünde olduğunu belirttiler.
§Hıdâc kelimesi Arapça'da erken attı, oldu anlamındadır[82] ve kullanımı şu şekildedir:
* Deve yavrusunu uzuvları tam da olsa tüylenmeden erken doğurdu[83]
* Deve yavrusunu vaktinde de olsa uzuvları tam oluşmadan doğurdu.[84]
* Eli noksan olan.[85]
* Yağmuru az oldu.[86]
* Bir kadın ismi.[87]
§Hadislerde hıdac kelimesinin lafız olarak farklı kullanımı:
1- Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Kim Fatiha okumaksızm namaz kılarsa o namaz noksandır, tamamlanmamıştır," Noksandır kelimesini üç kere tekrarladı.[88]
2- "Kim Fatiha okumaksızın namaz kılarsa o namaz noksandır, tamamlanmamıştır.”[89]
3- "Namazı eksik kılmaktan sakının, İmam rükû yaptığında siz de rükû edin, o kalktığında siz de kalkın!"[90]
521/1391- Ubâde b. Samit'in[91] (Radıyaiiahü anh) Hz. Peygamber'e (Saitaitahü aleyhi ve seiiem) ulaşan rivayetinde (Rasûlullah) şöyle dedi: "Fatiha okumayanın namazı (makbul/tam) olmaz."
§Ubâde'den ikinci tarikle gelen rivayet:
"Ümmü'l-Kur'ân (Fatiha) okumayanın namazı (makbul) olmaz, daha fazlası (sizin için hayırlıdır)[92]."
522/1392- Hz. Peygamber'in eşi Hz. Âişe'den (Radıyallahu anha):[93]
Rasûlullah'ı (Saiiaiiahtı aieyiü ve seiiem) şöyle derken duydum: "Ümmü'l-Kur'ân (Fatiha) okumaksızın namaz kılanın namazı noksandır."[94]
523/1393- Ubâde b. Samit'ten (Radiyallahu anh):[95]
Rasûlullah (Saitatiahu aleyhi ve seitem) bize sabah namazı kıldırdı, kıraati ağırlaşti/zorlaştı. Namazı bitirince dedi ki:
"İmamınızın arkasında Kur'ân okuduğunuzu görüyorum." Biz:
'Evet, vallahi, ey Allah'ın Rasûlü! Biz bunu yapıyoruz' deyince şöyle buyurdu:
"Ümmü'l-Kurân (Fatiha) dışında başka bir şey okumayın, çünkü onu okumayanın namazı olmaz."[96]
524/1394- Amr b. Şuayb babası yoluyla dedesinden (Radiyallahu anhüm) nakletti:[97]
Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve selleri) dedi ki:
"İçinde Fatiha okunmayan her namaz noksandır, noksandır, noksandır."
§Diğer rivayette: "...o noksandır, o noksandır" şeklindedir.[98]
525/1395- Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[99]
Rasûlullah (Satiaiiahtı aleyhi ve seiiem) ona dışarı çıkıp şu şekilde nida etmesini emretti:
"Fatiha okumayanın namazı olmaz, daha fazla okursa (onun için hayırlıdır)[100]."
526/1396- Enes b. Malik'ten (Radıyatiahü anh):[101]
Hz.Peygamber (Saitaiiaha aleyhi ve seiiem), Ebû Bekir, Ömer ve Osman anhum) (namazda) kıraate 'el-Hamdü lillahi Rabbil âlemin' ile başlarlardı.[102]
527/1397- AbduIlah b. Sevâde el-Kuşeyrî'den:[103]
Babası Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) yanında esir kalan ehlinden bir kişi, babasından bana nakletti:
'Muhammed'in (Satiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini duydum: "İçinde Fatiha okunmayan namaz kabul olmaz."'[104]
Açıklama
Bu konudaki hadisler namazda Fatiha okumanın önemini göstermektedir öyle ki Fatiha okunmayan namazın kabul olmayacağı ya da noksan olduğu beya edilmektedir.Hadislerin delaleti nedeniyle Fatiha okumanın farziyeti konusunda ili görüş vardır:
1- Namazda Fatiha okumak farzdır. Bu cumhurun görüşüdür.[105]
2- İmam Ebû Hanİfe, ashabı ve bir grup müctehide göre Fatiha okumak far değil, vaciptir.[106] Onlara göre farz olan Kur'ân'dan kolayına gelen kısmın okımaşıdır, ayeti mutlaktır, ahad haber onu kayıtlamaz. Bu nedenld hadisteki emir farziyyetten kendi literatürlerindeki vacipliğe İner. Cumhura göre ise ayet umum ifade eder ve ahad hadis zan ifade eden umumu tahsis eder.
Yukarıdaki hadisler dışında bu konuda Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh) gelen diğer rivayet:[107]
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İçinde Fatiha okunmayan namaz yeterli/geçerli değildir."
§Bu rivayetlerde ayrıca Fatiha'nm namazda hem imama, hem de cemaate vücûbiyeti açıklanmaktadır. Bazı Malikiler cemaat için bu tefekkürdür, dediler, ancak kıraat İle tefekkür farklı kavramlardır. Mesela, cünüp olan Kur'ân'ı okuyamaz, ama tefekkür edebilir.
§İmam Ebû Hanife, Sevrî ve Evzaî'ye göre son iki rekâtta Fatiha vacip değildir, ancak cumhura göre bütün rekâtlarda farzdır.[108] Hz. Peygamber'in (SailaiiaM aleyhi ve sellem) bir bedeviye namazın rekâtını tarif edip sonra:
"Bundan sonra bütün namazında böyle yap/kıl!" demesini delil getirirler.[109]
§Fatihadan sonra sure okumak ulemanın çoğunluğuna göre sünnettir.[110] Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh) gelen şu rivayet bunu açıklamaktadır:[111]
"Rasûlullah (SallalUıha aleyhi ve seltem) her namazda Kur'ân okurdu. Namazlarda (sesli okuyup) bize duyurduklarını biz size duyurduk, bizden gizli okuduklarını (hafi olanları) biz de sizden gizledik (size bildirdik). Eğer Fatiha'dan fazla okumazsan o yeterlidir, fazla okursan o daha hayırlıdır."[112]
* Cemaatin Fatiha Okuması Ve Cehrî Namazlarda Susması
Allah Teâlâ buyurdu:
"Kuran okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.' (Araf,7/204)[113]
528/1398- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh):[114]
Rasulullah (Sallatlahu aleyhi ve sellem) dedi ki:
"İmam sadece kendisine uyulmak için öne geçirildi. O tekbir aldığında siz de alın, o Kur'ân okuduğunda susun/dinleyin!"[115]
529/1400- Ebû Musa'dan (Radiyalahu anh):[116]
Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bize şunu öğretti:
"Namaz kılmaya kalktığınızda biriniz imam olsun, imam Kur'ân okumaya başladığında siz susun/dinleyin!"[117]
530/1430- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[118]
Rasûlullah (SatiaUahiı aleyhi ve seiiem) kıraati açıktan (cehrî) olan bir namaz kıldırdı, selamdan sonra insanlara döndü ve dedi ki:
"Sizden birisi az önce benimle birlikte okudu mu?" Onlar:
'Evet, ey Allah'ın Rasûlü dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle dedi:
"Ben de bana ne oluyor, Kur'ân okurken zorlanıyorum /karıştırıyorum[119], diyorum (demek ki bundanmış)."
İnsanlar bunu Rasûlullah'tan duydukları andan itibaren onunla (cemaatle) olan cehrî namazlarında (ayrıca Kur'ân) okumayı bıraktılar.[120]
Açıklama
Rasûlullah burada ince bir şekilde cemaatle namaz kılınırken imamın arkasında ayrıca okuyan kişiyi uyardığı görülmektedir. Bu uyarıda sebep açıklanmaktadır, o da imamın yanılması ve Kur'ân okurken arkadaki seslerden yanılmasıdır. Ayrıca Kur'ân okunurken dinlenilmesi emredilmektedir, Allah Teâla şöyle buyurdu:
'Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.'[121]
Bu ayetteki emir mutlak olmasına rağmen, ayetin sadece namaz için indiğini söyleyenler de var. Bunlar Mücahid, Said b. Cübeyr, Dahhâk, İbrahim en-Nehâi', Katâde, Şa'bî ve Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'dir.[122]
§Cemaatle namazda cemaatin Fatiha ve sure okumasında müctehıdler ihtilaf etti. Bu konudaki geniş bilgi için bk. Müsned Trc. 536/1406 nolu hadisin açıklaması.[123]
531/1401- RasûIullah'ın (Satiaitahu aleyhi ve setiem) ashabından biri olan Abdullah b. Malik b. Buhayne'den (Ratiıyaiiahuanh):[124]
Rasûlullah (namazdan sonra) şöyle dedi: "Sizden birisi az önce benimle birlikte okudu mu?" Onlar: 'Evet' dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle dedi: "Ben de bana ne oluyor, Kur'ân okurken zorlanıyorum/karıştırıyorum, diyorum (demek ki bundanmış)."
Rasûlullah bunu dedikten sonra insanlar (cemaatle olan cehrî namazlarda) Kur'ân okumayı bıraktılar.[125]
532/1402- Muhammed b. Ebû Âişe, Hz. Peygamber'in ashabından olan bir kişiden nakletti:[126]
Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem):
"İmam okurken her hâlde (imamın arkasında) siz de okuyorsunuz"[127] deyince biz:
'(Evet,) ey Allah'ın Rasûlü, biz böyle yapıyoruz' dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Böyle yapmayın, ancak sizden biri Fatiha'yı okuyabilir."
(Bir rivayette: "İçinden okuyabilir" şeklinde geçti.)[128]
533/1403- Ebû Katâde'den (Radıyallahü anh):[129]
Rasullulah (Sailaliahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Arkamda siz de okuyorsunuz (öyle mi)?" Biz:
'Evet' deyince şöyle buyurdu:
"Böyle yapmayın, ancak Fatiha müstesna (onu okuyabilirsiniz)."[130]
534/1404- Abdullah (İbn Mes'ûd)'[131] dan (Radiyallainı anh):[132]
Hz. Peygamber'in (Saiiaiiahn aleyhi ve seiiem) arkasında cemaat (Kur'ân) j okuyordu. Bunun üzerine Rasûlullah dedi ki: "Kur'ân'ı karıştırmama sebep oldunuz."[133]
535/1405- Kesir b. Mürre el-Hadramî anlattı:[134]
Ebu'd-Derdâ'nın (Radtyaiiahtianh)şbyle dediğini duydum:
Ben Rasûlullah'a (Saiiaiiaim aleyhi w seiiem): 'Her namaz için kıraat (Kur'ân okuma) şart mıdır?' diye sordum, o da:
"Evet" dedi.
Ensardan bir kişi:
Kıraatin farz olduğu anlaşıldı ve Ebû'd-Derdâ topluluk içinde kendisine en yakın olduğum hâlde bana döndü ve dedi ki:
'Ey kardeşimin oğlu! Bir topluluğa imam namaz kıldırdığında o imamın kıraatinin onlara yeterli olduğu dışında başka bir görüşüm yoktur.’[135]
536/1406- İmran b. Husayn'dan (Radıyaiiaku anhama):[136]
Rasûlullah (SaUatiaha aleyhi ve settem) öğle namazım kıldırdı, bir kişi arkasında 'Sebbıh'isme Rabbike'1-a'lâ' (suresini) okudu. Rasûlullah namazı bitirince dedi ki:
"Hanginiz 'Sebbıh'isme Rabbike'1-a'lâ'(suresini) okudu?"
Bir kişi 'Ben (ey Allah'ın Rasûlü!)[137]' deyince Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Birinizin (kıraatiyle) beni zor durumda bıraktığını kesinlikle bildim."[138]
Açıklama
Bu rivayetlerde özellikle başkası duyacak kadar sesin yükseltilerek namazda kıraat hoş karşılanmamış, hatta yasaklanmıştır. Çünkü burada başkasını rahatsız etme ve imam olan kişinin dikkatini dağıtma, okuyuşunu karıştırma endişesi vardır.
Hadisin zahiri, sırrî (sessiz) ya da cehri (sesli) okunan namazlarda cemaatin Kur'ân okuması yasaklandığını göstermektedir. Ancak Fatiha bu yasağın dışındadır.
ŞFatİha'nın okunması konusunda müctehid imamların farklı görüşleri bulunmaktadır:
1- İmam Ebû Hanife, Ebû Yusuf, Muhammed ve bir rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre namaz hafi ya da cehri olsun cemaat bir şey okumaz. Onların delilleri de yukarıdaki ayettir. Ayrıca Ebû Musa ve Ebû Hüreyre hadisleri yanında Abdullah b. Mes'ûd ve Ebu'd-Derdâ rivayetleridir.[139]
2- İ.Malik, önceki görüşüne (mezheb-i kadimine) göre Şafiî ve diğer rivayette Ahmed b. Hanbel'e göre cehrî namazlarda cemaatin Fatiha da olsa okuması yasaktır. Çünkü 'Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve
susun ki size merhamet edilsin.'[140] ayeti yanında Ebû Musa ve Ebû Hüreyre hadisleri bunu göstermektedir.
Ancak hafi (gizli okunan) namazlarda cemaat Fatiha okur.[141]
3- İ.Şafiî'nin sonraki görüşüne (mezheb-i cedidine) göre cehrî ya da hafi bütün namazlarda Fatiha okumak farzdır. Cemaat sırrı namazlarda rahatça okur, cehrî namazlarda da imam sekte (ara) verdiği zaman okur. Bunların delili Übade b. Sâmit, Muhammed b. Ebû Aişe ve Ebû Katâde rivayetleridir.[142]
§Son dönemdeki bazı Hanefî alimleri de sırrî namazlarda Fatiha okumanın caiz olduğunu belirttiler.[143]
* Başkasını Yanıltacak Şekilde Namazda Sesli Okumak Yasaktır
537/1407- Hz. Ali'den (Radıyallahu anh):[144]
Yatsıdan önce[145] ve sonra kişinin arkadaşlarını namaz kılarken yanıltacak şekilde kıraatte sesini yükseltmesini Rasûlullah yasakladı.[146]
§Hz. Ali'den (RadıyaüaManh) ikinci tarikle gelen rivayet:
Rasûlullah (SaiUıtiaha aleyhi ve setiem) akşam ile yatsı arasında topluluğun birbirine karşı açıktan Kur'ân okumalarını yasakladı.
NOT: Akşam İle yatsı namazları arasında, ayrıca yatsıdan sonra yapılacak zikirler ve Kur'ân okuma ile ilgili rivayetler vardır,[147] çünkü bu vakitler yatsıya ve teheccüte hazırlık vakitleridir.Bu vakitlerde nafile namazlar teşvik edilmiştir. Bu vakitlerde ibadet yapma açısından ashab insanların en hırslısıydı, namaz kılanların duyacağı şekilde sesli Kur'ân okurlardı ve bu da bazı kişilerin yanılmasına sebep olurdu. Bu nedenle Rasûlullah başkasını yanıltacak şekilde açıktan okunmasını yasakladı.[148]
538/1408- Abdullah b. Ömer'den (Radıyallahu anhüma):[149]
Hz. Peygamber (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) itikâfa girdi, (Bir rivayette; Ramazan'ın son on gününde kendisine (mescitte) hurma dallarından bir hücre yapıldı), insanlara hitap etti ve şöyle dedi:
"Sizden biri namaza başladığında, (Bir rivayette: Ey insanlar! Namaz kılan kişi) şüphesiz, Rabbine münacat etmektedir (konuşmaktadır)[150], o hâlde biriniz Rabbine neyi münacat ettiğini (söylediğini) bilsin! Namazda birbirinizin duyacağı şekilde Kur'ân okumayın!"[151]
539/1409- Ebû Hüreyre'den (Radıyaüahu anh):[152]
Abdullah b. Huzafe b. es-Sehmî namaz kılmaya kalktı ve namazında seslice okudu. Bunun üzerine Rasûlullah (Satiattahtı au-y/ıi ve seiiemi kendisine şöyle dedi:
"Ey Huzafe'nin oğlu! (Okuduğunu) bana duyurma, (bilâkis) izzet ve celâl sahibi Rabbine duyur!"[153]
540/1410- Ebû Said el-Hudrî'den (Radiyallahu anh):[154]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) mescidde îtikâfa girdi, kendi çadırlarındayken bazı kişilerin seslice Kur'ân okuduğunu işitti. (Çadırın) perdelerini açıp onlara şöyle dedi:
"Dikkat edin! Hepiniz Rabbinizle münacat ediyorsunuz (konuşuyorsunuz). Biriniz diğerine eziyet vermesin! Kıraatte (ya da namazda)[155] birinizi diğerinden fazla sesini yükseltmesin!"[156]
541/1411- el-Beyâzî'den (Radtyallahü anh):[157]
Rasûlullah (Sallallaim aleyhi ve sellem) namaz kılarken kıraatte sesini yükselten bazı kişilerin yanına çıktı ve onlara dedi ki:
"Namaz kılan kişi izzet ve celal sahibi Rabbine münacat eder. Öyleyse münacat ettiği şeye dikkat etsin! Kur'ân okurken biriniz diğerinden fazla sesini yükseltmesin!"[158]
Açıklama
Bu konudaki hadisler gece namazında başkasını rahatsız edecek şekilde sesli okumanın yasaklandığı görülmektedir. Gece namazlarında ise sünnet olan açıktan okumaktır, şeklinde itiraz olabilir. Bu iki durumun cem edilmesi mümkündür. Başkasını rahatsız etme durumu yoksa bu vakitte sesli okunabilir.Ancak başkasının okuyuşunu karıştırma durumunda sessiz okumak gerekir. Rasûlullah açıktan ya da gizlice okuyan ile ilgili -Ukbe b. Amir'den gelen- rivayette şöyle buyurdu:
"Açıktan Kur'ân okuyan açıktan sadaka veren gibidir, gizlice (sessiz) Kur'ân okuyan gizlice sadaka veren gibidir.”[159]
Ayrıca riya tehlikesi de varsa gizli okunması tavsiye edilir. Ancak böyle bir tehlike yoksa, başkalarını uyarma ya da kendisini uyanık ve dikkatli tutma düşüncesi varsa açıktan okumak tavsiye edilmiştir. Bazı alimler gece namazlarında gizli ile açık arasında orta sesli bir şekilde okunmasını tavsiye etmektedir. Ukbe hadisinden anlaşılan ise gizli okumanın efdal olduğudur, tıpkı gizli sadakanın efdal olması gibi. Her İnsan bulunduğu ortama ve kendi ruh haline göre bunu ayarlaması en güzelidir. Doğrusunu Allah bilir.[160]
* Fatiha'dan Sonra Âmin Kelimesinin Gizli Veya Açıktan Söylenmesi
542/1412- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahu anh):[161]
Hz. Peygamber (Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) dedi ki:
"İmam olan kişi yĞayri'!-mağdûbi aleyhim vele'd-dâiiîn' dediğinde siz \ de *Âmin' deyin! Çünkü melekler de Âmin' der, İmam da *Âmin' der.Kimin 'Âmin' sözü meleklerinkiyle birleşirse geçmişteki günahları affolun"[162]
Açıklama
'Amin' kelimesinin okunmasında üç lügat vardır: Med, tahfif ve imâle.Bu kelime Arapça'da isim fiillerdendir, geçişte meftuh olarak okunur gibi. Bu kelime; 'Allahım, kabul et!' anlamında isim fiildir. Ayrıca Allah'ın isimlerinden birisidir, diyenler de olmuştur.[163]
§Buradaki melekler konusunda ihtilaf edildi; Hafaza melekleri denildiği gibi, başkalarıdır, diyenler de oldu. Bu görüşte olanların delili Ebû Hüreyre'nin şu rivayetidir:
Rasûlullah (Sallaltalın aleyhi ve selleın) dedî ki:
"Sizden biri 'Âmin' dediğinde gökteki melekler de 'Âmin' der ve bu sözlerden birisi diğeri ile birleşirse geçmişteki günahları affolur.”[164]
(Başka tarikten gelen rivayette
"(Fatiha) okuyan kişi 'Ğayri't-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn' arkasındakiler de 'Âmin' der ve sözü semâ ehlininkiyle birleşirse geçmişteki günahları affolur."[165]
Diğerlerinin cevabı şu şekildedir: Kişinin yanındaki hafaza melekleri 'Âmin' dediğinde üstlerindeki melekler de 'Âmin' derler ve bu söz ta semaya kadar yükselir.
§Sözlerin muvafakatindan kasıt imamın 'Âmin' sözü ile cemaatin 'Âmin' sözünün aynı anda söylenmesi ve birleşmesidir. Bu konuda İbnü'l-Münîr dedi ki: 'Söz ve zaman olarak 'Amin' kelimesinin birleşmesinin hikmeti cemaati uyanık tutmaktır.' Kadı Iyaz (v.544/1149) şöyle dedi: 'Bundan murat sıfat, huşu ve ihlasta buluşmaktır. Meleklerin 'Âmin' sözüyle buluşmasının amacı onların mü'minler için istiğfar etmeleridir.'[166]
543/1413- (Z.) Ebû Hüreyre'den (Radmdiahü anh):[167]
RaSÛlullah (SatlallalıU aleyhi ve selleın) dedi ki:
"(Fatiha) okuyan "Âmin' dediğinde siz de ‘Âmin' deyin! Kimin "Âmin” sözü ile meleklerin "Âmin' sözü birleşirse o kişinin geçmişteki günahları affolur"[168]
544/1414- (Z.) Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh):[169]
Rasûlullah (SattallahU aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Sizden biri Amin' dediğinde gökteki melekler de *Âmin' der ve bı sözlerden birisi diğeri ile birleşirse geçmişteki günahları affolur."[170]
545/1415- VâiI b. Hucr'dan (Radıyaiiahu anh):[171]
Hz. Peygamber'i (Satiatiaim aleyhi ve seiiem) 'Vele'd-dâllîn' dedikten sonra 'Âmin' derken duydum, sesini uzatıyordu/yükseltiyordu.[172]
§(Râvi) Abdurrahman'ın bize naklettiğine göre Şu'be şöyle dedi: '(Âmin) derken sesini indirdi.'
NOT: Bu rivayetlerde bir çelişki gözükmektedir. Çünkü Şu'be'den gelen ikinci rivayette sesini indirdi, denmektedir.
Bu durumda;
1- Ya Şu'be'nin '(Amîn) derken sesini indirdi' rivayeti hatalı kabul edilecektir. Zira,
a- Şu'be bu rivayeti ile Süfyan es-Sevrî'den gelen rivayete muhalefet etti. Şu'be ile Süfyan arasındaki ihtilafta muhaddislerce Süfyan tercih edilir.
b- Şu'be'den Süfyan'ınkine benzer rivayet başka bir rivayet de nakledildi.
"Vele'd-dâllîn' dediğinde sesini yükselterek 'Âmin' dedi.'[173]
c- Süfyan'dan gelen rivayetin Alâ b. Salih, Muhammed b. Seleme'nin babasından naklettiği tabiileri de vardır, ancak Şu'be rivayeti tek kalmıştır.
Yukarıda sayılan nedenlerle Şu'be'nin sözü muhaddislerce şaz kabul edilmiştir.[174]
2- Ya da Şu'be'den gelen bu rivayeti 'Vele'd-dâllîn' dedikten sonra öncekine nisbetle sesini biraz indirdi, şeklinde anlamak da mümkündür. Bu durumda iki farklı rivayet cem edilmiş olur.[175]
546/1416- Vâil b. Hucr'dan (Radiyallahu anh):[176]
RasÛlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) 'Gayri'î-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn'i okuduğunda 'Âmin' dedi ve sesini gizledi. (Namazda) sağ elini sol eli üzerine koydu.
Sağına ve soluna selam verdi.[177]
Açıklama
Vâil b. Hucr'dan gelen iki rivayetteki bilgi farklıdır. Birisinde (No: 545/ 1415) sesini yükseltti, diğerinde ise (546/1416) sesini indirdi, şeklindedir. Bundan anlaşılan:
1- Ya sözkonusu rivayetlerin birinde hata bulunmaktadır. Darekutnî (v. 385/995) bu (546/1416 nolu rivayeti) naklettikten sonra râvilerden Şu'be'nin (gizlerdi, rişvâyetinde) hata yapma ihtimali üzerinde durur.[178] Çünkü diğer sahabi-lerden gelen rivayetlerde ve Vâil'den gelen bir başka nakilde sesin yükseltilmesi, zikredildi. Ayrıca muhaddislerİn tercihi ile ilgili bak. Müsned Tr. 545/1415 nolu hadisteki not.
2- Veya iki rivayet cem edilebilir:
a- Rasûlullah (Sallallahn aleyhi ve sellem) namazların bazısında 'Amin' dediğinde sesini yükseltir, bazen de gizlerdi.
b- Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) 'Âmin' dediğinde sesini 'Gayri'1-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn' den biraz daha indirdi, kısık söyledi.
§Fatiha'dan sonra 'Âmin' demenin meşruiyetinde ittifak vardır. İmam Nevevî (v.676/1277) şöyle dedi: 'Bu hadisler Fatiha'nın peşinden imam, cemaat ya da tek başına kılanın 'Amin' demesinin müstehap olduğunu göstermektedir. Cemaatin 'Âmin' sözü imamınkine rast gelmeli, önce ya da sonra olmamalıdır.'[179]
Cehri ve hafi namazlarda 'Amin' denilir, bu hem imam ve cemaat için, her de münferit için geçerlidir, bu cumhurun görüşüdür. Ancak İmam Malik'ten geles bir rivayette; imam 'Amin' demez şeklinde nakledildi.
§'Âmin' kelimesinin sesli söylenmesi konusunda farklı hadisler bulunduğu| için müctehid İmamlar ihtilaf ettiler:
1- İmam Ebû Hanife, Kûfeli alimler ve Malikilere göre 'Âmin' kelimesi sesli 1 söylenmez, Rasûlullah döneminde sesli olarak söylenmesi bu kelimeye alıştırmak içindir.
İbnü'l-Kâsım, İmam Malik'in şu sözünü nakletti: Cemaatle namazda imam. 'Âmin' demez, cemaat der, tek başına kılan da 'Âmin' der.[180]
2- Bazılarına göre 'Âmin' sesli söylenir. Şafiî ve Hanbelî alimleri, Ebû Sevr’ ve hadis ehli bu görüştedir.[181] Bu görüşün delili yukarıdaki hadislerdir. Ayrıca başka rivayetler de vardır:
Ebû Hüreyre'den:
Rasûlullah 'Gayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn'\ okuduğunda arkasındaki birinci safta bulunanların duyacağı sesle 'Âmiri' dedi.[182]
Ebû Hüreyre'den:
İnsanlar 'Âmin'' demeyi terk ettiler. Hâlbuki Rasûlullah 'Gayri'l-mağdûbi aleyhim vele'd-dâllîn'\ okuduğunda peşinden birinci safta bulunanların duyacağı sesle 'Âmin' derdi ve bununla mescit sarsılırdı.[183]
* Namazda Farz Olan Kıraate Gücü Yetmeyenin/ Güzel Okuyamayanın Durumu
547/1417- Abdullah b. Ebî Evfâ'dan (Radıyaiiahtı anh):[184]
Bir adam Hz. Peygamber'e (Saitaiiahtı aleyhi ve seiiem) geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben (namazda) Kur'ân okuyamıyorum, onun yerine bana yetecek bir şey emret!'
Bunun üzerine Hz. Peygamber buyurdu ki:
"Şunu söyle: el-Hamdülillah ve sübhanallah velâ ilahe illallahü vallahi) ekber velâ havle velâ küvete illa billah.'"
O adam bunu söyledi, avucunu kapatıp baş parmağı ile beş kere saydı/tekrar etti, sonra dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu yüce olan Allah içindir, ya benim için?'
Hz. Peygamber şöyle dedi:
"Şunu söyle: 'Allahümmağfirlî verhamnî ve âfinî vehdinî verzuknî.'"[185]
Adam bunu da söyledi, diğer avucunu kapattı ve baş parmağı ile birlikte beş kere saydı, sonra da iki avucu kapalı olduğu hâlde bu kişi oradan ayrıldı. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Kesinlikle iki avucunu hayırla doldurdu."[186]
Açıklama
Yukarıdaki hadisin Ebû Davud ve Nesai rivayetinde, o adam şöyle dedi:
'...ben Kur'ân'dan' bir şey alamıyorum/okuyamıyorum, Bana Kur'ân'daki (ayetler) yerine geçecek bir şey öğret!..'[187]
Başka rivayetteki farklılık ise şöyledir:
'...Ben Kur'ân'dan hiçbir şeyi güzel bilemiyorum/okuyamıyorum[188], ondaki (ayetler) yerine geçecek bir şey öğret...'[189]
Burada tavsiye edilen şey, bütün vakitler için değildir.Bir kişi öğrenmeye vakit bulamadığında bu şekilde dualarla namazını kılar, ancak en azından Fatiha suresini en kısa zamanda öğrenmesi gerekir. Ancak hiç öğrenemeyen ya da ezberleyemeyen kişi dua ve teşbihlerle kılabilir.
Bu konuda müctehid imamların görüşleri:
Kur'ân tercemesiyle ibadet (yani namaz) caiz değildir. İmam Malik, Ebû Yusuf, Muhammed, Şafiî' ve Ahmed b. Hanbel'in de içinde bulunduğu çoğunluğun görüşü budur. Fatiha'yı güzel okuyamayan başka ayetlerden okur, buna da gücü yetmezse yukarıdaki hadiste geçen zikir ve teşbihlerle namaz kılar.[190] Sadece İmam Ebu Hanife'nin Arapça'sından okuyamayan için lercemesini cevaz vermesi kendisinin şaz (alınmayan) görüşlerinden kabul edilmiştir. Günümüzde de bu konuyu istismar edip, Kur'ân'ı tahrife yönelenler bulunduğu için cumhurun görüşü daha isabetli kabul edilmiştir.[191]
* İlk İki Rekâtta Fatiha'dan Sonra Sure/Ayetler Okumak Gerekir, Son İki Rekâttaki Okumanın Hükmü
548/1418- Ebû Katade'den (Radıyallahu anh):[192]
Rasûlullah (Saitaiiahu aleyhi ve seiiem) bize namaz kıldırırdı, öğle ve ikindinin ilk iki rekâtında Fatiha ve ikişer sure okurdu, ayetleri de bazen bize duyururdu. (Diğer rivayetteki ziyade: Son iki rekâtta da Fatiha okurdu şeklindedir.)
Öğlenin birinci rekâtında okumayı uzatır, ikinci rekâtta kısaltırdı, sabah namazında da böyleydi.[193]
Açıklama
Ebû Katade'den gelen bu rivayet Buhari'de şu şekilde geçmektedir:
Ebû Katade'den:[194]
Rasûlullah bize namaz kıldırırdı, öğle ve ikindinin ilk iki rekâtında Fatiha ve birer sure okurdu, ayetleri de bazen bize duyururdu.
§Bu rivayetten hafi (gizli) namazda da kıraatin şart olduğu anlaşılmaktadır, Rasûlullah bu namazları genelde gizli okumakta, ancak bazen Öğretmek için olsa gerek arkadakilere duyuruyordu. Tîbî şöyle dedi: 'Fatiha ve sureden bir kısmını okurken sesini biraz yükseltirdi ki okunulan şeyler duyularak bilinsin. Ayrıca İmam Nevevi şöyle dedi: 'Bu hadisten gizli namazlarda da açıktan okumanın cevazı anlaşılmaktadır ki daha iyi düşünmek için dil bu konuda yardımcı olsun.'
ŞRasûlullah son iki rekâtta Fatiha okurdu, ziyadesi Müslim'de geçmektedir.
Ebû Kalade'den:[195]
Rasûlullah öğlenin ilk iki rekâtında Fatiha ve sure okurdu, son iki rekâtta da Fatiha okurdu, ayetleri de bazen bize duyururdu.
Ayrıca yukarıdaki hadisten birinci rekâtta kıraatin uzatılmasının ya da tertil ile (yavaş) okunmasının müstehap olduğu anlaşılmaktadır, böylelikle ilk rekâta daha fazla kişi yetişsin, aşağıdaki rivayette Ebû Katade de bu şekilde düşündüklerini İfade etmektedir:
Ebû Katade şöyle dedi:[196]
'Rasûlullah'ın (bu şekilde okuması ile) insanların ilk rekâta yetişmelerini istediğini düşündük.'
Atâ şöyle dedi:[197]
'Ben imamın kıyamı uzatarak ilk rekâtta yetişilir olmasını isterim ki İnsanlar o (İlk rekâtta) çoğalsınlar. Ben yalnız namaz kıldığımda ilk iki ve son iki rekâtı eşit tutmaya gayret ederim, cemaatle kılarken ilk iki rekâtı uzatmayı tercih etmemin sebebi ise daha çok insanın gelsin, toplansın, diyedir.'
Ayrıca ilk rekâtta uzun okumanın hikmeti huşu ve taatın daha fazla olmasıdır, ikinci rekâtta ise usandırmamak için kısaltmak gerekir.
İlk rekâtta okumayı uzatmanın sebebi üç şekilde anlaşılabilir:
1- Çok ayet okumak,
2- Tertilde (yavaş okumada) mübalağa yapmak.
3- Daha çok insanın birinci rekâta yetişmesini sağlamaktır.[198]
549/1419- Ebu Said el-Hudri'den (Radtyallahu anh):[199]
Rasûlullah (Saiiaüaha aleyhi ve seiiem) öğle namazının ilk iki rekâtının her birinde otuz ayet okuyacak kadar ayakta dururdu, son iki rekâtının her birinde on beş ayet okuyacak kadar durur, son iki rekâtında da bunun yansı kadar (ayakta dururdu).[200]
Açıklama
Bu hadisten iki rekâtta kıraatin eşit olması anlaşılır, ayet sayılarını her hâlde sahabi yaklaşık olarak söyledi, önceki rivayetlerle arasında bir tenakuz yoktur, cem (te'lif) edilebilir. İki rekâtın tertil ile okunması ya da namaza yetişme ihtimali olanlar için biraz uzatmak tavsiye edilir, ancak böyle bir durum yoksa iki rekâttaki kıraatin eşit olması caizdir.
§Söz konusu hadisten son iki rekâtta Fatiha üzerine başka ayetler okunmasının meşruiyeti anlaşılır.
ŞAyrıca bu rivayetten ikindi namazının daha hafif olması anlaşılır ki bu da öğle namazındaki kıraatin yarısı kadardır. Öğle namazında kıraatin uzun olmasının hikmeti, insanların uyku gibi sebeplerle gaflet içinde olması ve onların gecikmeleri olabilir. Ama ikindi namazında böyle bir şey söz konusu değildir, bilâkis çalışanların yorgun olduğu bir vakittir ve namaz hafif tutulmalıdır.[201] Öğle namazı ile ilgili bir rivayet bunu göstermektedir.
Öğle namazı başlar, bizden biri Bakî'ye gider, ihtiyacını giderir, sonra ailesinin yanına gider ve abdest alır, sonra mescide döner, de hâlâ Rasûlullah birinci rekâtta olurdu.[202]
Bakı' geniş arazi anlamındadır, bir yerde ağaçlar ya da kökleri varsa oraya bakı' denir. Bakîu'l-ğarkad; Medine'de kabristan olarak ayrılmış bir bölge için kullanılmaktadır.[203]
550/1420- Ebû Said el-Hudrî'den (Radiyallahu anh):[204]
Peygamberimiz (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) bize Fatiha ve (Kur'ân'dan) kolay(ımıza) gelen yerden okumamızı emretti.[205]
551/1421- Câbir b. Semüra'dan (Radıyallaha anh):[206]
Küfeliler Sa'd (b. Ebî Vakkas)'ı[207] Hz. Ömer'e (Radıyaiiaiıaaıı/ıama) şikayet-ettiler ve şöyle dediler:
'Namazı güzel kıldırmıyor.' Hz. Ömer durumu Sa'd'a sorunca o şöyle dedi:
'Ben ilk iki rekâtta okumayı uzatarak ve son iki rekâtta azaltarak (tıpkı) Rasûlullah'ın kıldığı namazı kıldırıyorum.' Bunun üzerine Hz. Ömer:
'Benim de senin hakkındaki zannım buydu, ey Ebû îshak!' dedi.
§Câbir b. Semüra'dan ikinci tarikle gelen rivayet:
Hz. Ömer Sa'd'a:
insanlar her konuda seni şikayet ettiler, namaz konusunda bile' deyince Sa'd:
'(Onlar dediklerini demişler,) halbuki ben ilk iki rekâtta okumayı uzatıyor ve son iki rekâtta azaltıyorum. Ben Rasûlullah'ın namazına uyduğum sürece hiçbir şeyi önemsemem (kıymet vermem).'
Bunun üzerine Hz. Ömer:
'Benim de senin hakkındaki zannım buydu'[208] dedi.[209]
Açıklama
Fatiha'dan sonra Kur'ân'dan ayetler okumak ittifakla meşrudur. Ancak 'bu kıraatin hükmü hakkında müctehidler ihtilafa düştü:
1- Fatiha'dan sonra Kur'ân okumak farzdır. Bu görüşte olanlar Hz. Ömer, oğlu Abdullah, Osman b. Ebu'l-Âs, Hadi, Kasım ve Müeyyidbillah'tır. Hâdİ'ye göre bu miktar en az üç ayet, Kasım'a göre ise bir uzun ayet olmalıdır.[210]
2- Fatiha'dan sonra sure okumak müstehabtır. Cumhurun görüşü bu şekildedir.
3- Fatiha'dan sonra en az üç ayet ya da bu miktarda uzun bir ayet okumak vaciptir. Hanefi mezhebi bu görüştedir. Fatiha okunmazsa Kur'ân okumak farzdır.[211]
§Farz namazda üçüncü ve dördüncü rekâtta sure okumanın hükmünde ihtilaf edildi:
1- İmam Malik'e göre mekruhtur.
2- Î.Şafiî'ye (kavl-i cedidinde) miistehab olduğunu söyledi.
3- Bazı alimlere göre kişi muhayyerdir, dilerse okur, dilerse teşbih eder.
4- Hanefi ve Hanbelî mezheblerine göre son iki rekâtta sadece Fatiha okumak sünnettir.[212] Hasan b. Ziyad'dan gelen rivayette ise İmam Ebû Hanife'ye göre son iki rekâtta Fatiha'yı bilerek terk eden günahkâr olur, unutarak terk ederse sehv secdesi gerekir. Bu rivayete göre son İki rekâtta Fatiha okumak vaciptir. Ancak Ebû un Ebû Hanife'den naklinde bu sünnettir, Yusuf un Ebû Hanife'den naklinde bu sünnettir, terkinde bir şey gerekmez.[213]
§Okunacak sure ya da ayetlerin uzunluğu:
1- Sabah namazında ve öğlenin İlk iki rekâtında tıval-ı mufassaldan[214] okumak müstehabtır.
2- İkindi ve yatsıda evsattan okumak müstehabtır.
3- Akşam namazında ise kısa surelerden okumak müstehabtır.[215]
§ Dördüncü rekâtın kıraatinin üçüncüden kısa olması konusunda ihtilaf edildi:
1- Kısa sure uzundan efdaldir.
2- Mushaf tertibine göre okunur, aksi mekruhtur, ancak namaz bozulmaz.[216]
* Bir Rekâtta İki Ya Da Daha Fazla Sure Okumak, Aynı Rekâtta Sure Ya Da Ayetlerin Tekrarı
552/1422- Abdullah b. Şakik'ten:[217]
Hz. Aişe'ye (Radıyaitahu anhâ) sordum:
'Rasûlullah (Saiiaiiahu atey/ü ve seiiem) bir rekâtta surelerin arasını birleştirir miydi?' Şöyle dedi:
'Mufassalı (birleştirerek) okurdu.'[218]
§îkinci tarikle gelen rivayet: Hz. Aişe'ye (Radıyaiiahu anhâ) sordum:
'Rasûlullah (Saiiatiahn aleyhi ve seiiem) sureleri (birleştirerek) okur muydu?' Şöyle dedi:
'Mufassalı (böyle) okurdu.' Ben:
'Rasûlullah oturarak namaz kılar mıydı?' deyince şöyle dedi:
'Evet, insanlar onu ihtiyarlattıktan sonra.'[219]
'Rasûlullah duha namazı kılar mıydı?'
'Hayır, sadece yolculuğundan döndüğünde.'
'Rasûlullah Ramazan dışındaki bir ayda (tamamıyla) oruç tutar mıydı?’
'Hayır vallahi. Eğer Ramazan dışında bir ayda oruç tutmak isterse o ayın bazı günlerinde oruç tutmadıkça orucu bırakmazdı.'
'Rasûlullah'm sahabesinden hangisi kendisine daha sevgiliydi?' 'Ebû Bekir' 'Sonra kim?' 'Sonra Ömer.'
'Sonra kim?'
'Sonra Ebû Ubeyde h. Cerrah.'
(Râvi) Yezid: 'Sonra kim?' diye sordum. O da, Hz. Âişe sustu (cevap vermedi), dedi.[220]
Açıklama
Mufassal tabiri Kur'ân'm son yedide biri için kullanılır. Tîbî dedi ki:
'Bu surelerin ilki Hucuıat süresidir. Söz konusu surelere bu ismin verilmesinin nedeni çok fasılalı olması ya da her birinin fasl (bölüm) olmasındandır. Mufassal sureler üç kısımdır: Tıval (uzun), evsat (orta) ve kısar (kısa). Bunların sınırlarında ihtilaf edildi:
1- Hanefilere göre; Tıval sureler Hucurat'tan İnşikak'a kadar, evsat sureler Burûc'dan Beyyine'ye (^jjı j& ,1), kısar ise buradan Kur'ân'm sonuna kadardır.
2- Malikilere göre: Tıval sureler Hucurat'tan Nâzİât'a kadar, evsat sureler Abese'den Leyi "e kadar, kısar ise Duhâ'dan Kur'ân'm sonuna kadardır.
3- Şafiîlere göre: Tıval sureler Hucurat'tan Mürselât'a kadar, evsat sureler Nebe'den (û>-ı_^ ^) Leyl'e kadar, kısar ise Duhâ'dan Kur'ân'm sonuna kadardır.
4- Hanbelilere göre: Tıval sureler Kaftan Mürselât'a kadar, evsat sureler Nebe'den Leyl'e kadar, kısar İse Duhâ'dan Kur'ân'm sonuna kadardır.[221]
553/1423- Nâfi'den:[222]
Ibn Ömer (Radıyaiuthu anhümcı) bize farzlarda bazen iki ya da üç sure ile namaz kıldırırdı.[223]
554/1424- Nehîk b. Sinan es-Sülemî'den:[224]
Kendisi Abdullah b. Mes'ûd'a (Radıyaiiaini anhi geldi ve dedi ki:
'Bu gece mufassal (sureleri) bir rekâtta okudum.' Abdullah b. Mes'ûd:
'Şiir okur gibi hızlıca ya da kötü hurmaların saçılması gibi[225] nesir şeklinde okudun.Mufassal olması bölüm bölüm okumamız içindir. Rasûlullah'ın (Saiiaitahü aleyhi ve sellem) birleştirerek okuduğu benzer surelerin yirmi kadarını bilirim.'
Rahman ve Necm İbn Mes'ûd'un (mushafındaki) telifine göre, her iki sure bir rekâtta (okunur), Duhân ve Amme yetesâelûn (sureleri) bir rekâtta okunur.
§Aynı râviden gelen ikinci rivayet: Bir adam ona (İbn Mes'ûd'a) geldi ve dedi ki: 'Mufassal (surelerin) hepsini bir rekâtta okudum.' İbn Mes'ûd: 'Bilâkis sen hızlı okunan şiir gibi ya da kötü hurmanın saçılması gibi (nesir şeklinde) dağınık okumuşsun. Ancak Rasûlullah (Saiiatiaha aleyhi ve seiiem) senin yaptığın gibi yapmadı (okumadı). Benzerlerini (birleştirerek) okurdu, (meselâ) Rahman ve Necm'i bir rekâtta okurdu.'
§(Râvi) Ebû İshak ekledi: Abdullah (b. Mes'ûd)un mushafındaki telifi üzere on rekâtta okunacak yirmi sure zikretti. Onların sonuncusu İze'ş-şemsü küvviret ve Duhân sureleriydi.[226]
Açıklama
Abdullah b. Mes'ûd Kuı'ân'ı en iyi bilen ve okuyan sahabİlerdendi, bizzat kendisi Rasûlullah'tan yetmiş sure öğrenmişti.[227] Rasûlullah (Suiialiahu aleyhi ve sellem) onun hakkında şöyle dedi:
"Kur'ân'ı şu dört kişiden öğrenin: İbn Ümmi Abd (Abdullah b. Mes'ûd), Muaz b. Cebel, Ubey b. Kâ'b ve Salim."[228]
"Kur'ân'ı nazil olduğu günkü tazeliğiyle okumak isteyen İbn Ümmi Abd'in okuyuşu gibi okusun!' [229]
Abdullah b. Mes'ûd Kur'ân'ın anlaşılır bir şekilde yavaş okunması inanandaydı, bunun için o kişi sen şiir mi okuyorsun, şeklinde tenkid etmiş ve Rasülullah'ın Kur'ân okuma şeklini açıklamıştı.
§Yukarıdaki rivayette geçen kişinin mufassal surelerin tümünü bir rekât okuduğunu diğer rivayetlerden anlıyoruz:
Becîle oğullarından Nehîk b. Sinan isimli bir kişi 'ben bir rekâtta mufassaiı okurum' deyince Abdullah b. Mes'ûd:...[230]
Diğer rivayette:
Biri: 'Ben mufassal (sureleri) tümüyle dün gece bir rekâtta okudum' deyine Abdullah b. Mes'ûd:..[231]
§Abdullah b. Mesûd, başka tarikten gelen rivayette ziyade olarak şöyle dedi:[232]
'(Mufassal sureler) fasıllarla bölündü ki sen de ayrı ayrı okuyasın!...'
§Tercih edilen görüşe göre Duhân suresi mufassaldan değildir, bu rivayetteki! tertip İbn Mes'ûd'un mushafına göredir. Onun muslıafı imam mushaf olan ( Osman döneminde tekrar gözden geçirilen) mushafın tertibinden farklıdır, mufassallar onun mushafında önce Câsiye ve Duhân şeklinde haşlayıp devam etmektedir.[233]
§lbn Mes'ûd'un mushafındaki tertip:[234]